Dijital İntoksikasyonu

Dijital İntoksikasyonu

Dijital intoksikasyonu, dijital kullanan hastalarda (özellikle de hastaya nasıl kullanması gerektiği söylenmediyse) yaygın olarak ortaya çıkan bir durumdur. Dijitalin otomasisiteyi arttırması ve iletiyi yavaşlatması sonucu disritmiler görülür. Elektro­lit dengesizliği, hipotiroidizm, karaciğer veya böbrek hastalığı, ileri yaş ve yüksek doz kullanımı dijital intoksikasyonunun ge­lişimine zemin hazırlayan faktörlerdir.

Hastanın Değerlendirilmesi

Hastada varolan şikayetlerin araştırılması, kalp yetmezli­ği hikayesi, atrial fibrilasyon, koroner kalp hastalığı, böbrek ve karaciğer hastalığı gibi intoksikasyon gelişimini kolaylaş­tıran durumlar sorgulanır. Dijitali ne kadar süredir kullandı­ğı, aynı anda, diüretik, potasyum, kalsiyum kullanımı, kara­ciğere toksik etkisi bilinen eritromisin ve tetrasiklin gibi antibiyotiklerin kullanımı sorgulanır. Fizik muayene bulguları değerlendirilir.

Belirti ve Bulgular

Bulantı kusma, bulanık, görme, çift görme, objeleri sarı ye­şil görme, objelerin etrafında beyaz hale (ışık) görme, fotofobi, diyare, baş ağrısı, huzursuzluk, yorgunluk, deliryum, konfüz-yon, halüşinasyonlar görme, erkeklerde jinokomasti, kadınlar­da hormonal sorunlar, uyku hali, oryantasyon bozukluğu, apa-ti, ajitasyon, kas zayıflığı, bradikardi, çeşitli derecede bloklar gözlenir. İntoksikasyona ait, yaşlılarda öncelikle kalp dışı so­runlar ortaya çıkarken, gençlerde kalp sorunları erken dönem­de ortaya çıkar.

Dijital İntoksikasyonu Tanı

Ventriküler erken vuru, ikinci veya üçüncü derece AV blok, non paroksismal kavşak taşikardisi gibi dısritmileri tanılayabil­mek için seri halinde 12 derivasyolu EKG çekilir. Digoksin kont­rolü için en az 12 saat sonra kan alınır. Serum digoksin düzeyi 2ng/dl'nin üstünde bulunur (terapotik doz: 0.5-2 ng/dl), serum elektrolitleri, karaciğer fonksiyon testleri, arter kan gazları analiz­leri tanı koymaya yardım eder.

Akut Akciger Odemi

Akut Akciğer Ödemi

Alveollere ve intertisyel alana sıvı dolmasıdır. Akut Mİ geçiren hastaların %10'unda akut akciğer ödemi gelişme riski vardır. Akci­ğer ödemi aynı zamanda kalp yetmezliğinin bir komplikasyonu ve dispnenin de en ağır şeklidir.

Hastanın Değerlendirilmesi

Hastada varolan şikayetler tanılanır. Hastada daha önceden va­rolan kalp yetmezliği, Mİ, hipertansiyon, endokrin hastalıklar. Fizik muayenede; taşikardi, nabız basıncında azalma, disritmiler, perife­rik vasküler yetersizlik anksiyete bulgulan, akciğer ve kalp sesleri­nin değerlendirilmesi yapılır.

Belirti ve Bulgular

Aşın solunum sıkıntısı, taşipne, siyanoz, ajitasyon anksiyete, taşikardi, hipotansiyon, soğuk ve nemli deri, akciğer ödeminde ti­pik bir bulgu olarak görülen pembe köpüklü balgamdır.

Tanı

Akciğer filmi, arter kan gazları ve diğer laboratuvar testleri tanı­ya yardımcı olur.

Akut Akciğer Ödemi Tedavisi ve Bakım

Tedavi ve bakımın amacı; hipoksiyi gidermek, intravasküler sa­hadaki sıvıyı azaltmak ve sol vetrikül fonksiyonunu düzeltmek­tir. Bu doğrultuda yapılacaklar:
Hastaya fawler ya da yarı fawler pozisyonu verilir.
Hava yolu açıklığı sağlanır ve sürdürülür.
Yüksek konsantrasyonda 02 verilir.
Anksiyeteyi azaltmak ve kalbe venöz dönüşü arttırmak için IV morfin verilir.
Bronşları genişletmek için IV aminofilin verilir.
Kontraktiliteyi arttırmak için dijital (IV digoksin) verilir.
Vazodilatatörler verili.
Frusemi grubu diüretikler verilir.
Kan gazlan takibi için kam örnekleri alnır.
Monitörden sürekli ritim takibi yapılır.
Aldığı-çıkardığı sıvı takip edilir.
Saatlik idrar niktarı ölçülür.
Pulmoner arter kateteri varsa, SVB, PAB'na bakılır
Periferik perfüzyon belirti ve bulguları (cildin, nemi, ısısı, kail­ler dolum zamanı değerlendirilir.
% 5'lik dekstroz damar açık kalacak şekilde verilir

Konjestif Kalp Yetmezligi Nedir

Konjestif Kalp Yetmezliği (KKY) Nedir

Konfestif kalp yetmezliği (KKY) değişik nedenlere bağlı olarak gelişen bir sendromdur ve acil ünitelerinde en sık karşılaşılan klinik durumların başında gelir. KKY Kalbin sağ ya da sol tarafında genel­likle de her iki tarafında birden görülür. Kalp işlevinin bozulmasına bağlı olarak, kalbin venrikül dolma basınçları düşük olmadığı hal­de, dolaşımın gereksinimini karşılayabilecek çıktıyı sağlayamaması olarak tanımlanır. KKY çok ciddi ve öldürücü bir hastalıktır. ABD'nde toplumun yaklaşık olarak %1'nde (yaklaşık 3 milyon) bu­lunmaktadır. En sık neden KAH ve AMİ'dür. Bunu hipertansiyon ve kapak hastalıkları izler. Primer kardiyomyopatiler, myokarditler ve perikard hastalıkları ise nadir olarak KKY' ne sebep olabilir.

Hastanın Değerlendirilmesi

Varolan şikayetleri tanılanır. Hastada daha önceden varolan kalp yetmezliği, Mİ, hipertansiyon, endokrin hastalıklar, kardiyom­yopatiler, alerjiler ve kullandığı ilaçlar, anemi öyküsü sorgulanır. Fi­zik muayenede; taşikardi, nabız basıncında azalma, disritmiler, pe-riferik vasküler yetersizlik hipertansiyon, anksiyete bulguları, akci­ğer ve kalp seslerinin değerlendirilmesi yapılır.

Konjestif Kalp Yetmezliği Belirti ve Bulgular ppt

Temel yakınma nefes darlığı ve yorgunluktur. Akciğerlerde göllen-meye bağlı başlangıçta eforla gelen dispne; sırasıyla, istirahaüe, parok-sismal nöktürnal dispne olarak (PND), ortopne ve gittikçe akciğer öde­mine giden bir tabloyu ortaya çıkarabilir. Yetersiz kardiyak outputa ve metabolik ürünlerin arılamamasına bağlı yorgunluk, yerçekimine bağlı ekstremitelerde veya yatan hastalarda sakrum ve skapula altında gode bırakan ödem, ödeme bağlı kilo artışı, hipertansiyon, disritmiler sık ola­rak gözlenir.

Tanı

Akciğer filmi, arter kan gazlan, EKG, KKY, Mİ seyrinde gerekir. Efüzyon, kapak hastalığı, ejeksiyon fraksiyonu değerlendirmek için EKO, Pulmoner arter basıncı (PAB), SVB için pulmoner arter kateteri, laboratuvar testleri tanıya yardım eder.

Konjestif Kalp Yetmezliği Tedavisi ve Bakım

Hava yolu, solunum ve dolaşım sağlanır
Hava yolu açıklığı sürdürülür.

1. Suni hava yolu
2. Entübasyon; hastanın normal soluk alıp vermesinde zorluk , varsa,
3. Aspirasyon
4. Nemlendirme
5. Nemlendirilmiş 02 verme
6. Yarı fawler ya da fawler. poziyon verme
%5 Dekstroz ile IV yol açılır ve damar açık kalacak şekilde gön­derilir.
Arteryal kan gazları için kan örnekleri alınır.

Gerekli ilaçlar uygulanır.

1. Furosemid grubu diüretikler (lasiks, desal).
a) Preloadu düşürürler.
b) Yaşlı hastalarda hipopotasemiye neden olduklarından dikkatli verilmelidirler.
c) 24 saatlik aldığı-çıkardığı sıvı takibi yapılmalıdır.

2. Pozitif inotropikajanlar (dopamin, dobutamine, digoksin gibi).
a) Kontraktiliteyi arttırırlar.
b) Hızı azaltırlar.
c) Myokardın iş yükünü azaltırlar.
d) Oksijenlenmeyi sağlarlar.
e) Akut ataklarda kullanılırlar.
f) Dozları yaş ve kiloya göre hesaplanır; özellikle yaşlılar­da böbrek atımı azaldığı için doz önemlidir.

3. Morfin
a) anksiyteyi azaltır
b) Venöz ve arteryal vazodilatasyon nedeniyle preloadu düşürür 4.. Vazodilatatörler
a) VenodilatatörlenVenöz göllenmeyi arttırır. Kalbe dönen kan miktarını azaltırlar. Örneğin, Nitrogliserin (perlinga-nit) ve isosorbide dinitrate (isordil). b) Arteriolar dilatatörler; arterleri genişletirler. Örneğin, hydralizine (Hidralizin 25 mg) ve minoksidil.
c) Kombine diktatörler; Örneğin, Nitroprusside (Niprus) ve prazosin (minipres).
d) Anjiotensin -coverting enzim (ACE) inhibitörleri, Captop-ril (Captopril, capril), Enalapril (Enapril, Renitec)
e) Yaşlı hastalarda vazodilatatörlerle birlikte Captoprili seç­mek daha iyi bir seçenek olabilir.

5. Eğer gerekli ise bronkodilatatörler verilir.

6. Gerekli olduğunda ileri yaşam desteği için ön hazırlık yapılır

7. Tüm işlemler hastaya açıklanır, sakinleşmesi sağlanır, çevre­sel uyarılar en aza indirilir.

8. Hastanın belirli yaşamsal parametreleri izlenir ve değerlendirilir
a) Kalp ritmi
b) Yaşam bulgulan
c) Kalp ve solunum sesleri (S3, S4, akciğerlerde railer,whe-ezing.bronkospazm)
d) Bilinç düzeyi (beyin perfüzyonunun nasıl olduğunu gös­terir)
e) Periferik perfüzyon gözlenir (nabızlar, cilt rengi, nemi ısı­sı, kapiller dolgunluk)
f) Aldığı-çıkardığı sıvı takibi
g) İlaçlar (etkilerini, ilaca hastanın verdiği tepki, yan etkiler) h) Arter kan gazları, pulse oksimetre ile 02 saturasyonu.

Malin Hipertansiyon

Malin Hipertansiyon

Malin hipertansiyon, tansiyonun birden' yükselmesi veya olası hipertansiyonun çok daha fazla artmasıyla ortaya çıkabilen bir sendromdur. Kontrolsüz hipertansiyon, nöroretinopati ve böbrek yetersizliğinin bulunduğu üçlü bir klinik durum olarak ortaya çıkar. Genellikle iyi kontrol edilmeyen esansiyel hipertansiyon sonucu oluşur. Bazende hipertansiyon öyküsü olmayan geçlerde ya da fe-okromasitoma, akut aort diseksiyonu, eklempsi gibi sekonder hi­pertansiyon nedenleriyle de gelişebilir. Tedavi edilmezse konvülsi-yonlar ve koma gelişebilir.

Hastanın Değerlendirilmesi

Hastada baş ağrısı, ensede ağrı, görme bozuklukları araştırılır. Daha önceden varolan kontrolsüz hipertansiyon böbrek hastalığı, feokromasitoma, eklempsi, kontrolsüz kontraseptif ilaç kullanımı sorgulanır.

Belirti ve Bulgular

Hastanın değerlendirilmesi ve fizik muayene sonucunda saptanır.
Sistolik ve diyastolik kan basınçları 140/90 mmHg1 nın üstünde bulunur.
Retinopati ve göz içi kanamaları olabilir.
İntrakraniyal basıçta artma, uyuşukluk, konfüzyon, koma ve nöbetler gibi nörolojik belirtiler izlenir.

Tanı

Serum elektrolitleri, BUN, kreatinin, idrar analizi, tam kan sayı­mı, göğüs filmi, 12 derivasyonlu EKG, tomografi, sekonderse nedene yönelik tanı yöntemleri kullanılır. Örneğin, feokromasitomada Vanil mandelik asit (VMA) seviyesine bakılır.

Malign Hipertansiyon Tedavi ve Bakım

1. Hava yolu açıklığı sürdürülür; aıway veya gerekirse,entübas-yon yapılır.

2. 02 uygulanır.

3. Damar yolu açılır ve damar yolu açık kalacak şekilde %5 dekst­roz verilir.

4. Gerektiğinde ileri kardiyak yaşam desteği için hazırlıklı olu­nur.

5. Gerekli olan ilaçlar uygulanır.
a. Sodyum Nitroprusid: arter ve venlerde vazodilatasyon ya­par.
b. Hidralazin (Aprosolin) sadece arterlerde vazodilatasyon ya­par.
c. Fentolamin: adrenal krizde en etkili ilaçtır.
d. Propranolol (P bloker) (-) kronotropik, (-) inotropik ve (-) dromotropik etkili, örneğin; dideral verilir.
e. Sedasyon için morfin yapılır.

6. Kalbin iş yükünü azaltmak için vazodilatasyon yapıcı ilaçlar uy­gulanır.
a. Vazodilatasyon için propranolol
b. Nitratlar
c. Morfin (periferik vazodilatasyonda etkili)
d. Diüretikler
e Kalsiyum antagonistleri (Nidilat dil altı olarak kontrollü bir şekilde verilebilir)
f. ACE inhibitörleri

7. Hastanın belirli yaşamsal parametreleri izlenir ve değerlendirilir
a. Tansiyon çok yüksekse 5 dakika aralarla kontrol edilir.
b. Sürekli monitorizasyon sağlanır.
c. Kalp ve solunum sesleri dinlenir.
d. Periferik perfüzyon gözlenir (nabızlar, cilt rengi,nemi ısısı, kapiller dolgunluk)

Akut Miyokard İnfarktusu Nedir

Akut Miyokard İnfarktüsü (AMİ) Nedir

AMI, koroner kan akımının aniden kesilmesi sonucu myokard-da doku ölümü (infark, nekroz) oluşmasıdır. Nedenleri arasında trombüs, emboli veya koroner arter spazmı yer alır. Vakalann %99'u aterosklerotik damar daralmalarıyla oluşur. Ateroskleroz ko­roner arterler içinde daraltıcı veya tıkayıcı lezyonlar oluşturur. Nor­malde myokard hücreleri enerji için aerobik ortamda serbest yağ asitlerini kullanırlar. Ancak iskemi durumunda enerji üretimi ana-erobik ortamda sağlanır. Bu ortamda metabolitler birikir, pH düşer. Myokardiyal fonksiyonlar bozulur, myokardın kasılma gücü azalır, atım hacmi düşer. Katekolemin deşarjına bağlı olarak periferik di­renç artar, preload ve afterload yükselir. AMİ geçiren hastaların yaklaşık %40'ı hastaneye varmadan önce ölür. Bu ölümlerin sebe­bi, kalbin efektif pompalama gücünü önleyen aritmi denen ani kalp ritm bozukluklarıdır. AMİ dan sonra aritmi oluşma şansı olaydan sonraki birinci satte çok fazladır. Üç beş günden sonra risk çok aza­lır. Bundan dolayı acil serviste AMİ'lü hastanın değerlendirilmesi, tedavi ve bakımına başlanması yaşam şansını arttırır.

Hastanın Değerlendirilmesi

Hastanın o anda varolan durumu ve geçmişe ait tıbbi öyküsü­nün değerlendirilmesini fizik muayene ve tanı işlemlerini içerir.

Çoğu hastalar AMİ başlangıcında orta düzeyde aktivite veya is­tirahat halinde olurlar. AMİ' nü gösteren göğüs ağrısı genellikle cid­didir. 20 dakikadan uzun sürer ve genellikle nitrogliserin gibi vazodilatatörler ya da dinlenme ile geçmez. Bununla birlikte %20 kadar hastada (yaşlı hastalann %60-70'inde) hastada göğüs ağnsı olma­yabilir ya da hastanın temel şikayeti göğüs ağnsı değildir. PQRST yöntemi ağnnın kısa ve öz olarak tanımlanmasına yardım eder (Fi­ziksel tanılama bölümünde anlatılmıştır).

Hastanın geçmişe dönük tıbbi öyküsü değerlendirilirken; daha önceki anjinasi; stabil ya da anstabil, süresi, nelerle geçtiği, daha önceden geçirilmiş AMİ olup olmadığı, varsa yeri, sol ventrikülde afterloadu artıran bir hipertansiyon varlığı, Serebrovasküler olay; emboli şüphesi, diyabetes mellitus, kalp cerrahisi, ortopedi gibi ge­çirilmiş ameliyatlar, tromboembolitik olaylar, hipovolomiye yol açan bir travma, kullandığı ilaçlar ve alerjileri değerlendirilir.

Akut Miyokard İnfarktüsü Belirti ve Bulgular Ppt

Hastadan alınan öykü ve fizik muayene sonucu ortaya çıkar.

Kalp atım hızı: Sağ koroner arterin tıkanması ve AV düğümün beslenememesine bağlı bradikardi, kompanse etmek için taşikardi, düzensiz nabız, çarpıntı hissi veya hiçbir değişiklik olmayabilir.

Arteryal kan basıncı: Hafif hipotansiyon, bazen hipertansi­yon veya normal olabilir.

Solunum hızı: Taşipne,dispne (KKY'li hastaların semptomla­rında artış), anksiyete ve paniğe bağlı göğüste rahatsızlık hissi ola­bilir.

Periferik doku: Perfüzyonunun bozulmasına bağlı periferik nabız dolgunluğunda azalma, ciltte solukluk, siyanoz, nemlilik, ter­leme, bazı hastalar hafif ateşli olabilir.

Kalp sesleri: Sol ventrikül genişlediği için apikal nabız sola doğru yer değiştirebilir, ventriküler yetmezlik olursa ek solünüm sesleri (railer), papiller adale yırtılırsa kalp seslerinden Sİ ve S2'nin azalma ve hafif sistolik üfürüm, perikarditte frotman, kalp yetmez­liği gelişmişse S3 ve S4 sesleri duyulabilir.

Tanı

1. EKG'nin sürekli monitörize edilmesi
2. 12 Derivasyonlu EKG çekilmesi: EKG'deki değişiklikler tıkanan arterin bölgesi, myokard iskemisi, ve doku nekrozunun varlığı ile ilgili bilgi sağlar, seri halinde EKG'ler hastanın tanılanmasında Mİ' nü kesinleştirmek için kullanılır. EKG zamanla değişeceğinden tek bir EKG tek başına fazla anlam taşımaz.
3. Kardiyak enzimler / izoenzimler
a) Kreatinin kinaz (CK): (CPK-MB daha spesifiktir):
Akut Mİ den sonra 2-4 saat içinde yükselir; 24-36 saatde en üst seviyeye ulaşır, yaklaşık 3 günde de normale döner.

AMİ'nün tanısında kullanılan en duyarlı enzimdir (son yıllarda bazı kliniklerde kullanılmaya başlayan "tropo-nin t" henüz yaygın olarak kullanılmamaktadır).
CK; travma, İM enjeksiyon, kronik alkolizm ve eg­zersize bağlı olarak artabilir.
izoenziminin artması AMİ' nün göstergesidir.
b) Aspartate aminotransferaz (AST) veya serum glutami-koksaloasetik transaminaz (SGOT):
AMİ' den sonra 8-12 saat içinde yükselir, 18-36 sa­atde en üst seviyeye ulaşır, 3-5 günde normale dö­ner.
c) Laktat dehidrogenaz (LDH):
AMİ' den sonra 8-48 saat içinde yükselir, 3-5 gün içinde en yüksek seviyeye yükselir, 8-10 günde nor­male döner.
LDHt
LDH2
LDHj >LDH2 ve CPK-MB artmışsa Mİ tanısını kuv­vetlendirir.

Akut Miyokard İnfarktüsü Tedavisi ve Bakım

AMİ'nde tedavi ve bakımda hedefler;

Miyokardın iş yükünü azaltmak ( vazodilatasyon sağlamak)

Miyokardın 02 gereksinimini azaltmak (ilk 24 saat istirahat) Daha fazla hasara uğramayı önlemek (trombolitik tedavi) Komplikasyonları önlemek

Bu Hedeflere Ulaşmak Amacıyla

Hava yolu açıklığı sürdürülür, yeterli solunum ve dolaşım deste­ği sağlanır
Hasta monitorize edilir
Hastanın 02 saturasyonuna göre nazal kanül veya nazal kate-terle 02 verilir.
Hastaya rahat edebileceği bir pozisyon ; genellikle fawler veya yarı fawler pozisyonu verilir.
En az iki damar yolu açılır ve birinden damar yolu açık kalacak şekilde %5 Dekstroz verilir.
Ağrıyı gidermek amacıyla morfin sülfat; solunum problemi var­sa veya solunum sayısı 12 den az ise, dolantin verilir.
Kas harabiyetini arttırarak enzimlerin yükselmesine neden ola­cağından İM enjeksiyon yapılmaz.
Laboratuar testleri için kan örnekleri alınır.
Hastanın durumuna göre IV veya oral nitrat, aspirin, heparin, beta bloker ve diğer ilaçlar verilir.
Disritmiler ve blok varsa tedavi edilir. Genellikle Aritmal 1 mg/kg bolüs, 1 mg/dk perfüzyonla devam edilir.
Hasta kanama, perfüzyon aritmileri ve nörolojik değişiklikler yönünden gözlenir.
İleri yaşam desteği sağlama yönünden hazırlıklı olunur
EKG, yaşam bulguları, bilinç seviyesi, periferik doku perfüzyo-nu, aldığı-çıkardığı sıvı takibi, göğüs ağrısı sürekli olarak gözle­nir ve değerlendirilir.
Trombolitik tedavi için hazırlık yapılır.

Bugün Elde Bulunan Trombolitik İlaçlar

1. Streptokinaz (SK): beta hemolitik streptokok kültürle­rinden elde edilen tek zincirli bir polipeptidtir. Plazminojenin plazmine dönüşümünü sağlar. Plazminde fibrini parçalar.Sistemik etkilidir. SK infüzyonu sırasında bazı hastalarda hipotansi­yon görülür, çok az sayıda hastada ciddi alerjik reaksiyonlara se­bep olabilir. SK dan 4-7 gün sonra ASO (Antistreptolizin O) an­tikor titrasyonu artar ve bu daha sonra verilecek SK'ı nötrolize edcek düzeylere ulaşır. Antikorlar birkaç yıl yüksek düzeyli ka­lır. Bu nedenle pratik olarak SK yapılan bir hastaya daha sonra­ki AMİ tablolarında diğer trombolitik ilaçlar verilmelidir. Veriliş yolu ve dozu: AMİ' nde IV veya intrakoroner olarak verilebi­lir. 1.500.000 Ü 45 mi serum içine (SF veya %5 Dextroz) kona­rak IV perfüzyon şeklinde 1 saat içinde verilir. İntrakoroner ola­rak 5-20.000 Ü/dk'da gidecek şekilde total 250.000 Ü olana ka­dar gönderilir. Yarılanma ömrü 16-23 dakikadır. Ayrıca trombüs-te:250.000 Ü saatte IV olarak daha sonra 100.000 Ü/st te gi­decek şekilde devam ettirilir. Arteriyovenöz kanül tıkanmaların­da-. 250.000 Ü 2 mi solüsyon içinde eritilerek 2 saat klempe edi­lir, daha sonra kanül içindeki sıvı geriye çekilir ve %09'luk NaCl ile yıkanır.

2. Ürokinaz: Proteolitik bir enzimdir.Direk olarak plazminoje-ni aktive ederek plazmine dönüşümünü sağlar. Sistemik etkilidir. Alerjik değildir. Tekrar ikinci birkez kullanılabilir. Veriliş yolu ve do­zu: AMİ1 da 2-3 milyon Ü 30-60 dakika içinde IV olarak verilir. Pul-moner embolide: 4400 Ü/kg/st de gidecek şekilde IV perfüzyon, te­daviye 12-14 saat devam edilir.

3. t-PA: Tissue plasminojen activator (Doku plazmino-jen aktivatörü; ticari ismi actilyse): Veriliş yolu ve dozu: 15 mg IV bolüs, 0.75 mg/kg (maksimum 50 mg) IV perfüzyon 30 da­kika da verilir. Daha sonra da 0.50 mg/kg (maksimum 35 mg) 60 dakika da infüzyon pompası ile verilir. İlacı veriliş süresi 90 dakika maksimum doz 100 mg dır.

4. Anisoylated plasminojen streptokinase activator complex (Apsac, Eminase): Veriliş yolu ve dozu: 30 Ü IV ola­rak 2-5 dakikada verilir. Sadece IV olarak verilir. Sadece 5 mi steril distile su ile sulandırılır.

Tüm trombolitik ilaçlar 2-25 (C de saklanır. Solüsyon hazırlan­dıktan sonra kullanılmadan kalırsa 24 saat buzdolabımda koruna­bilir.

Trombolitik tedavinin kornplikasyoniari: Kanama, alerji reaksi­yon (streptokinazın), tekrar tıkanma ve aritmilerdir. Tedavide san-ral bir katater kullanılmalıdır.

Kardiyovaskuler Cerrahi Hastaliklar

Kardiyovasküler Cerrahi Hastalıklar ve Kardiyovasküler Sistem

Akut Myokard İnfarktüsü (AMİ) ve diğer kardiyovasküler has­talıklardan ölüm oranları birçok gelişmiş ya da gelişmekte olan ül­kelerde olduğu gibi bizim ülkemiz içinde ilk sıralarda yer almakta­dır. Amerika Birleşik Devletleri (ABD)'nde yılda 4 milyonun üzerin­de kişi kardiyovasküler hastalıklardan etkilenmekte, aynı zamanda bu hastalıklardan yılda 700.000 den fazla ölüm olmaktadır. Bunla­rın 350.000 kişiden daha fazlası da AMI sonrası 2 saat içinde öl­mektedir. Bu nedenle hastanın acil serviste zaman kaybetmeden et­kili tedavi ve bakımının verilmesi önemlidir.

AMİ iskemik kalp hastalıkları (İKH)' nda görülen bir süreçtir. Stabil anjina, anstabil anjina, AMI ve ani ölüm görülür. Bazende di­rek AMİ olarak karşımıza çıkabilir.

İKH' da Risk Faktörleri

Değiştirilemez Risk Faktörleri ve kardiyovasküler egzersiz

Yaş (40 yaş üstü)
Cinsiyet (erkeklerde daha fazla, kadınlarda menapozdan sonra artma)
Genetik (1. Kuşak akrabalarda İKH bulunması)

Değiştirilebilir Risk Faktörleri ve kardiyovasküler hastalık

Hipertansiyon
Kolesterol
Sigara
Şişmanlık
Fizik aktivite yetersizliği
Diyabetes mellitus
Aşırı kahve ve alkol tüketimi
Stres

Kan akımı ve oksijenlenmedeki yetersizliğin birkaç saniyeden uzun sürmesi ile, şiddetli göğüs ağrısı oluşur. Ağrı karakteristik ola­rak ezici ve sıkıştırıcı tarzdadır. Bu ağrıya anjina pektoris, kısaca anjina denir. Anjina sıklıkla fiziksel veya emosyonel stres gibi kal­bin oksijen gereksiniminin fazla olduğu durumlarda oluşur ve ge­nellikle de egzersizle artan ağrı dinlenmeyle geçer. Ağn genellikle sternum arkasında hissedilir.Bu çeneye,özellikle sol kola ve epigastriyuma yayılır. Anjina nitrogliserinle geçer. İskemi uzadığı ve-geçirilemediği zaman irreversible hasar (infarktüs) olur.

Elektrik Yaniklari

Elektrik Yanıkları

Elektirik yanıkları; güç kaynağı ya da elektirik akımmdaki bağ­lantılar ile direkt temas sonucu olur. Elektrik yaralanmalarının şid­deti, voltaja, temas edilen süreye, cildin ve ortamın ıslak ya da nemli olup olmamasına göre değişir.

Elektrik yanıklarında iki tehlike vardır

1. Genellikle doku hasarının miktarı ciltteki yaranın görüntü­sünden çok daha fazladır. Ciltteki yanık yarasının küçük olmasına karşın derin dokularda şiddetli hasar olabilir.

2. Yanıkla birlikte kalp durması olabilir.

Elektrik Yanığı ve Acil Bakım

Yaralı elektrik akımından uzaklaştırılır, ABC değerlendirilir, elektirik akımının vücuda girdiği ve çıktığı noktalardaki yaralar kontrol edilerek temiz/steril bir örtüyle kapatılır. Acil bölüme nakledilir.

Kimyasal Yanik Tedavisi

Kimyasal Yanıklar

Yirmibeş binden fazla kimyasal madde olduğu bilinmektedir. Bu maddeler doku proteinlerinde koagulasyona neden olarak doku nekrozu ve yıkımına sebep olurlar. Kimyasal maddelerin çoğu likit şeklinde, kuvvetli asit ya da baz özelliktedir.

Asitler: Çok hızlı olarak vücuda geçer ve hemen absorbe olurlar. Alkaliler: Dokunun derinliklerine girerek birkaç saat etkilerini sürdürürler.

Kimyasal Yanık ve Acil Bakım

Kimyasal madde içenler kusturulmaz, rüptüre neden olabilece­ğinden NGT takılmaz.
Yanık alan bol su ile yıkanır. Yıkama işlemi asit yanıklarında en az 30, alkalen yanıkların da ise, 1-2 saat sürmelidir. Ancak yı­kama işlemi sırasında deride mekanik hasara yol açacağından basınçlı su kullanılmamalıdır.

Etkilenmiş alandaki cilt bol suyla yıkanırken giysiler de çıkarıl­malıdır.
Yıkama tamamlandıktan sonra yanık alan kuru steril/temiz ör­tüyle örtülür ve hasta bu şekilde acil bölüme nakledilir.

İnhalasyon Yaralanmaları

İnhalasyon yanıkları gaz şeklindeki kimyasal maddelerin inha-lasyonu sonucu oluşur ve çok ciddi yaralanmalardır. Yanıklı hasta solunum güçlüğünden yakınıyorsa, havada belirgin gaz kokusu varsa ve hasta gazı inhale ettiğini söylüyorsa inhalasyon yaralan­masından şüphe edilmelidir.

İnhalasyon yaralanmalarının en tehlikeli şekli karbonmonoksit inhalasyonu dur. Karbonmonoksit kokusuz ve renksiz bir gaz oldu­ğundan çoğu zaman hastalar bunu inhale etmiş olduklarını farketmeyebilirler.

Karbonmonoksit etkisini, hemoglobine bağlanıp dokulara yeter­siz oksijen gitmesine neden olarak gösterir.

Karbonmonoksitin hemoglobine bağlanma oram oksijenden 200 kez fazladır. Karboksihemoglobinin yanlanma süresi ise 5-6 saattir. Bu hastalara hemen %100 konsantrasyonda oksijen verilerek karbok­sihemoglobinin yanlanma süreci yaklaşık 90 dakikaya indirilir. Bu sü­re hiperbarik oksijen tedavisiyle ise 30 dakikaya indirilebilir.

Termal Yaniklar

Termal Yanıklar

Termal yaralanmalar en çok görülen yanık şeklidir. ABD'de her yıl 2 milyon üzerinde termal yanık nedeniyle yaralanma olduğu, bunların 500.000'inin hastanede yatarak tedavi gördüğü, 70.000'inin ise yaşamını yitirdiği belirtilmektedir.

Termal Yanık; Hastane Öncesi Bakımı

Yanık alanından uzaklaştırma,
Yanmış elbiselerin çıkarılması,
Kimyasal ya da haşlanma yanıklarında etken maddenin bir kumaşa/beze emdirilerek çıkarılması,
Katran yanığına soğuk uygulama yapılması,
Kimyasal yanığın irigasyon şeklinde yıkanması,
Elektrik yanığında elektrik düğmesinin kapatılması ya da etkilenmiş
bireyin kuru, iletken olmayan bir obje ile elektrik kaynağından uzaklaştırılması, ABC'nin değerlendirilmesi,
Hava yolu açıklığının sürdürülmesi,
Yeterli solunumun sağlanması,
Dolaşımın değerlendirilmesi, Travmaya ilişkin değerlendirme, Vücut ısısının korunması, Sıvı gereksiniminin belirlenmesi ve olanaklar uygunsa damar yolu açılarak sıvı
tedavisine başlanması, En kısa sürede acil bölüme nakil edilmesi.

Dokular yandığında hücre ölümü sonucu açığa çıkan lokal doku hormonlan (histamin bradikinin) inflamatuar reaksiyonları başlatır. Ayrıca yanık bölgesi ve etrafında vazodilatasyon, kapiUer permeabi-litede artma ve doku hücrelerinin permeabilitesindeki değişiklikler bü­yük miktarda hücre dışı sıvının sodyum ve proteinin yanıklı, bölge­den geçerek kabarcık ve lokal ödem oluşturmasına ya da açık yara­dan sızmasına neden olur. İntravasküler sıvıda azalma kan vizkosi-tesinin ve hemotokrit değerinin yüksek bulunmasına neden olur.

Vücuttaki hücre dışı sıvının büyük bir kısmının yanıklı bölgeye geçmesi, kardiak output'un düşmesine ve hipovolemik şok oluşma­sına neden olur.

Termal Yanıkta (Alev Alma) Acil Yardım

Koşuyorsa koşması engellenir. Koşma alevleri güçlendirir, üfle­me etkisi yapar.

Yanan kimse ayakta durursa çıkan gazların solunum yollarına gitmesi saçlarının tutuşması kolaylaşır. Tutuşan bireyin hemen yere yatırılması ve kendi çevresinde yuvarlanmasının sağlan­ması gerekir. Bu yangının sönmesini sağlayacaktır. Alevler bu yolla çoğu kez söner. Alevsiz yanma ise yanan bireyin hemen bir battaniye ya da halıya sarılmasıyla söndürülebilir.

Elektrik nedenli tutuşmalarda ve patlayıcı maddelerin neden oldu­ğu yanıklarda su durumu kötüleştirebilir ve yanma oranını arttıra­bilir. Sulu yangın söndürücüler'de de aynı tehlike söz konusudur.

Kuru kimyasal yangın söndürücüler zorunlu durumlarda kulla­nılabilir. Yangın söndürücünün dik tutulması ve kazazedeye en etkili uzaklıktan sıkılması gerekir.

Alevler söner sönmez bütün yanan elbiselerin hızla çıkartılması gerekir. Elbiseler kesinlikle kesilerek çıkartılmalı, sıyrılarak çı­kartılması engellenmelidir. Sıyırma, alttaki yanık dokunun daha çok zarar görmesine yol açabilir.

Yanık Lokalizasyonu

Yanık Lokalizasyonu

Baş, boyun, toraks, göz, kulak, eller, ayaklar, perine yanıkları, yanık yüzeyi ne olursa olsun büyük yanık olarak değerlendirilir.

Baş boyun ve toraks yanıkları sıklıkla pulmoner komplikas-yonlara, yüz yanıkları gözün kornea tabakasında harabiyete, ku­lak yanıkları işitme kayıplarına neden olur. Ellerde ve eklemlerde­ki yanıklar psikolojik ve fizyolojik sorunlara neden olurlar. Ayrı­ca uğraşı tedavisi ve iş değişikliği gerektirebilirler. Perine yanıkla­rı dışkılama ve idrar yapma fonksiyonlarını engelleyebilir. Ekstre-mitelerin dairesel yanıkları turnike gibi etki yapabilir ve dolaşımın engelenmesine neden olabilir. Toraksın tümünün yanması göğüs duvarının yeterince genişlemesini engelleyebilir, pulmoner yeter­sizliğe neden olabilir.

Yaş

Hastanın yaşı yanığın ciddiyetini, iyileşme sürecini ve mortaliteyi etkiler. Mortalite 4 yaşından küçüklerde özellikle de 0-1 yaş gru­bunda ve 65 yaşın üzerinde yüksektir.
Yaşlılarda istatistiksel olarak mortalite ve morbiditenin yüksek­liği, organizmanın genel olarak yıpranmış olmasına, reaksiyon za-manlannın yavaşlamasına, hareketlerinin azalmasına bağlı olabilir. Ayrıca bu yaş grubunun genelde evde yalnız yaşamaları da yanık görülme sıklığını arttırmaktadır.

Genel Sağlık Durumu

Kardiyovasküler, pulmoner, endokrin ve renal sistem hastalıkla­rı ile alkolizm hastanın yanık yaralanması ve tedaviye vereceği ya­nıtı etkiler.

Yanık öncesi kardiopulmoner hastalığı olanların mortalite oranı­nın olmayanlara göre 3-4 kat fazla olduğu tahmin edilmektedir. Yanıklı alkoliklerde mortalite oranı 3 kat fazladır. Ayrıca alkolik has­taların iyileşme süreci uzun sürdüğü için hastanede daha fazla kal­maktadırlar.

Yanıkta Yaralanma Mekanizması

Yanıkta alev, kaynar su, sıcak objeler, radyasyon ve elektrik ter­mal yaralanmalara; kimyasal maddeler de kimyasal yaralanmalara neden olur. Kimyasal maddelerin inhalasyonu yaşamı en fazla teh­dit eden yanıklardır. Bunun yanısıra elektrik yanıklarında cilt hasa­rının küçük olmasına karşın, derin dokularda büyük hasarlara yol açması, kalp durmasına neden olabilmesinden dolayı bu yanıklar ciddi yaralanmalar grubunda yer alır.

Buyuk Orta ve Kucuk Yaniklar

Yanık Yüzeyi

Yanık yüzeyinin hesaplanmasında 2. ve 3. derece yanık bölge­leri toplanır. Bu amaçla pratik olarak erişkinlerde "dokuzlar kura­lı" uygulanabilir. 1940'lardan buyana yanık yüzeyini çabuk tah­min edebilmek amacıyla kullanılan dokuzlar kuralı vücudun anato­mik bölümlerinin herbirinin toplam vücut yüzeyinin yaklaşık % 9'u olarak ele alınmasına temellenir.

Bu yöntem kolaydır, ayrıca total vücut yüzeyindeki yaralanma yüzdesini belirlemede herhangi bir ölçek ya da şema gerektirmedi­ğinden acil bölümlerde triyaj aşamasında ve ilk tedavinin planlan­masında kullanılmaktadır.

Büyük Yanıklar

Erişkinlerde 2.derece % 25'ten, 3.derece %10'dan büyük, çocuk­larda 2.derece % 20'den , 3.derece % 10'dan büyük yanıklardır. Ancak yanık yüzdesi ne olursa olsun yüz, göz.kulak, eller, ayaklar ve perine yanıkları elektrik yanıklan, inhalasyon ya da büyük trav­malarla birlikte olan yanıklar ile önceden diyabet, konjestif kalp yetmezliği ya da kronik renal yetmezliği olan hastalarda oluşan ya­nıklar da büyük yanık olarak kabul edilir.

Orta Yanıklar

Önceden bir hastalığı olmayan erişkinlerde 2.derece % 15-25, 3.derece % 3-10 arası, çocuklarda, 2.derece %10-20, 3.derece %3-10 arasındaki yanıklardır.

Küçük Yanıklar

Erişkinlerde 2.derece % 15'ten, 3.derece % 3'ten küçük ço­cuklarda 2.derece % 10'dan, 3.derece % 3'ten küçük olan yanık­lardır.

Yaniklarin Siniflandirilmasi ve Cesitleri

Yanıkların Sınıflandırılması

Yanık yarasının ciddiyeti ölüm ve kozmatik riski ile ortaya çıkar­dığı fonksiyonel bozukluklara göre değerlendirilir.

Yanık Yarasının Ciddiyetini Etkileyen Faktörler

Yanığın derinliği,
Yanık yüzeyi,
Yanığın lokalizasyonu,
Yanıklının yaşı,
Yanıklının genel sağlık durumu,
Yaralanma mekanizması.

Yanığın Değerlendirilmesi

Yanıklar genel olarak derinliğine göre üç dereceye ayrılarak in­celenirler.

1. Derece Yanıkta; deri, epidermisten dermişe kadar değişik derecelerde zarar görmüştür. Birinci derece yanık yüzeyel kısmi ka­lınlıklı deri kaybı yanığı olarak da adlandmlır. Deri hafif ödemli hi-peremik ve ağrılıdır. Rahatsızlık 48 saatte, iyileşme ise 3-7 günde tamamlanır.

2. Derece Yanıkta; tüm epidermis ile dermişin kalın bir kısmı etkilenmiştir. İkinci derece yanık derin kısmi kalınlıklı deri kaybı yanığı olarak da adlandırılır. İkinci derece yanığın en karakteristik görüntüsü, içi plazma ve "A" vitamininden zengin sıvı ile dolu büllerdir. Bunlar epidermis ile dermiş arasında sıvı birikmesi sonucu oluşur. Sinir uçlarının koruyucu bariyerini kaybetmesi ve hava ile ilişkisi nedeniyle dermişi etkileyen 2. derece yanıklar çok ağrılıdır. Ancak epitel hücrelerin tümü zarar görmediği için iyileşme olasıdır. İyileşme dönemi sırasında yağ bezlerinin vaskülarizasyonunda art­ma, sekresyonlarda ve terlemede azalma nedeniyle yanık alanında kuruluk ve kaşınma sık görülür.
İkinci derece yanıklarda, iyileşme yaklaşık üç hafta içinde hafif bir renk değişikliği ve iz bırakarak olur. Ancak iyileşmede yanığın derinliği kadar enfeksiyonun varlığı ya da yokluğu da etkilidir. İkinci derece yanık kontrol edilemeyecek kadar enfekte olursa üçüncü dereceye dönüşebilir ve dermişin kalan bölümü de harap olabilir.

3. Derece yanıkta; deri tüm tabakalarıyla yanmıştır. Elastiki­yeti kaybolmuş, ağrısız kahve ya da beyaz sarı bir renk almıştır. Deri, yüzeyindeki dehidratasyon sonucu denatüre olmuş proteinle­rin birleşmesiyle eskar tabakası oluşur. Üçüncü derece yanıkta iyi­leşme kendiliğinden olmaz. Öncelikle tamamen yanarak elastikiye­tini kaybetmiş deriden oluşan eskar tabakasının kesilmesi (eskara-tomi) gerekir. Böylece ödemli bölge ile eskar arasında kan damar­larının sıkışması önlenir. Bu girişim zamanında yapılmazsa, ekstre-mitelerde iskemik nekroz ya da toraksı çevreleyen derinin tama­mıyla yandığı durumlarda solunum güçlüğü ortaya çıkabilir.

Yaniklarda Acil Bakim

Yanıklarda Acil Bakım ve Acil Yanıklar

Vücudun en büyük organı olan deri epidermis ve dermiş olmak üzere iki tabakadan oluşur. Epidermis sert geçirgen olmayan dış taba­kadır. Daha kalın olan dermiş kan damarlan sinir uçlan, kıl folikülleri, ter ve yağ bezlerini içerir. Dermişin altında kalınlığı vücudun deği­şik bölümlerinde ve bireyden bireye değişen yağlı tabaka deri altı do-kusudur. Deri altında en derin tabaka ise kaslan örten fasyadır.
Deri sadece bir doku değil bir organdır da. Derinin pek çok fonk­siyonu vardır. Bunlar arasında vücudu dışarıdan gelicek mikroorga­nizmalardan korumak, vücut ısısını ayarlamak, sinir uçları aracılı­ğıyla vücutla temas halindeki pek çok duyuyu beyine iletmek ve vücuttaki su miktarını ayarlamak sayılabilir.

Deri yaralanmadıkça mikroorganizmalar vücut içine giremez. Vücut ısısını ayarlayan asıl organ deridir. Dışarıdaki değişken ısıya karşın vücut ısısını 29 ile 43°C arasında dar bir çerçevede korumak­tadır. Vücut ısısının sabit tutulmasını sağlayan birçok faktör vardır. Ancak bunlar arasında en önemlisi kandır. Dolaşan kan hem ısı üretir hem de onu dağıtır. Isı dağıtımı normal şartlar altında etkili­dir. Deriye ısı uygulandığı zaman deri altı dokusunun ısısı hızla yükselir. Ancak ısı kaynağı deriden uzaklaştırılır uzaklaştırılmaz vücut normal ısısına dönebilir. Şayet ısı kaynağı deriden uzaklaştı-rılmazsa ya da yüksek ısı uygulanırsa hücreler tahrip olur.

Deri yaralanma olmaksızın 40°C ısıyı tolere edebilir. Ancak ısı 70°C ve üzerine çıkarsa hücreler hızla tahrip olur ve yanık yarası gelişir.

Yanık; organizmanın termal, kimyasal elektrik ya da radyoaktif etkenlerle hasara uğramasıdır. Yanıklara alev, kaynar su, kimyasal maddeler, elektirik akımı ve radyasyonun neden olmasına karşın yaralanma sıklıkla bireyin kendi dikkatsizliği, eğitim yetersizliği, ço­cukların aşın merakı, ev ve endüstri kazalan sonucu oluşmaktadır.

Üriner Sistem Hastaliklari

Üriner Sistem Yaralanmaları ve Hastalıkları

Böbrekler


Böbrekler reptoperitonial bölgededirler. Bu organlarda kan akımı fazladır. Böbrekler vücudun çok iyi korunan bir bölgesin­de bulunduğundan penetran yaralanmalarda böbrekle birlikte başka organlar da zarar görür. Toraksın alt taraflarında ya da ab­dominal bölgenin üst kadranlarındaki travmalarda böbrek yara­lanmasından şüphe edilmelidir. Ayrıca hematürü de böbrek ya­ralanmasını düşündürür.

Böbrek travmasında: hasta istirahate alınır, sıvı tedavisine baş­lanır, yaşam bulguları izlenir.

Mesane ve Üretra

Mesane pelviste simfız pubisin hemen arkasındadır. Her iki üre-ter mesanenin tabanından ve arkasından mesaneye girer. Mesane üretra aracılığı ile dışarı açılır. (Üriner Sistem Enfeksiyonları)

Kunt ve penetran mesane yaralanmaları rüptürle sonuçlanır. İd­rar çevre dokulara yayılır. Abdominal bölgenin alt kadranlarında kunt travmalar genellikle mesane dolu ise rüptüre neden olur.

Abdominal Travmalarda Acil Bakım

Abdominal travmalarda öncelikle triyaj çalışması yapılarak hastalar şöyle sınıflandırılır.

1. İleri yaşam desteği ve derhal cerrahi girişim gerektirenler,
2. Cerrahi girişimi gerektirebilicek olanlar,
3. İzlenmesi gerekenler,
4. Yaşamasında umut kesilenler

Sonra

ABC değerlendirilmesi ve yapılır ve gerekirse destek sağlanır.
Oksijen verilir.
Laboratuvar incelemeleri için kan örnekleri alınır.
İki damar yolu açılarak İV sıvı tedavisine başlanır.
Yaşam bulguları izlenir.
Kontrendike değilse ve hasta hipotansif ise, antişok elbise giy­dirilir.
Mesaneye kateter yerleştirilerek, idrar analizi için örnek alınır. Saatlik idrar miktan izlenir.
NGT takılarak mide içeriği aspire edilir ve bu sıvının analizi yapılır. Ayrıca midede dekompresyon sağlanır.
Abdominal filmler çekilir.
Şayet hematüri varsa, hasta IV piyelografı için hazırlanır.

Abdominal Travmalı Tüm Hastalar Hastaneden Ayrılmadan Önce Kanama Belirti ve Bulguları ile
İlgili Bilgilendirilirler Bu bağlamda:

Lokalize ya da genel abdominal ağrı,
Omuz travmasıyla ilgili olmayan omuz ağrısı; Kehr's belirtisi, ab­dominal bölgedeki kan ya da sıvı toplanmasına bağlı diyafragma iritasyonunu gösterir.
Halsizlik, yorgunluk ve laterji yavaş kan kaybını gösterir,
Nedeni açıklanamayan ateş,
Bulantı kusma, özellikle sürekliyse,
Hematemez ya da melena; kunt abdominal travmalardan haftalar sonra kanama oluşabilir.
Bu belirti ve bulguların bir ya da birkaçının varlığında hastaya acil bölüme gelmesi söylenir.

Abdominal Organ Yaralanmalari

Abdominal Organ Yaralanmaları

Mide

Büyük bir organ olan mide batının sol üst kadranında lokalize-dir ve içi boştur. Bu özelliğinden dolayı kolaylıkla yer değiştirebilir. Bu nedenle kunt travma ile yaralanma insidansı çok düşüktür. Bu­nunla birlikte büyük bir organ olması ve ön tarafta yer alması pe-netran yaralanmalannı sıklaştırır.

Mide yaralanmalarında en kolay tanı NGT takarak mide içe­riğinin incelenmesiyle olur. Abdominal radyografide serbest ha­va görülürse, mide yada ince barsakların perfore olduğu düşü­nülür.

Karaciğer

Karaciğer sağ üst kadranda, diyafragmanm hemen altında ve vücudun en büyük içi dolu organıdır. Abdominal bölgede geniş yer kaplaması, ön tarafta olması nedeniyle, gerek kunt gerekse penet-ran travmalarda en sık yaralanan abdominal organlardan birisidir.
Abdominal bölgenin sağ üst ya da alt kadranı veya orta hat travmalarında karaciğer yaralanması düşünülmelidir. Bu organın çok damarlı olması, travmalarında kısa sürede hipovolemik şok gelişmesine neden olur. Fibrinojen ve protrombin gibi pıhtılaşma faktörleri karaciğerde sentez edildiğinden yaralanmaları hipovo­lemik şokun yanısıra kanama pıhtılaşma bozukluklarına da ne­den olur.

Karaciğer yaralanmasında tanı tomografi ve laparotomi ile ko­nur. Küçük yaralanmalarda karaciğer kendi kendini iyüeştirebilir. Büyük yaralanmalarda cerrahi girişim gerekebilir.

Dalak

Sol üst kadranda diyafragmanm altında 9 ve 11. kaburgaların hemen arkasında lokalizedir. Büyük kan damarlarıyla dolu, katı (içi dolu) ve fıbröz doku kapsülüne sahip bir organdır.
Sol üst kadran yaralanmalarında sol alt kaburga kırıklarında ya da sol pnömotoraksta dalak yaralanmasından şüphe edilme­lidir. Dalak travmalarında, Kehr's belirtisi olarak bilinen, sol omuza vuran ağrı olabilir. Ancak kesin tanı abdominal tomog­rafi ile konur.

Pankreas

Pankreas karaciğer ve midenin arka ve altında peritonun arkasında, sırt kasları ve omurganın önünde yer alan katı, düz bir organdır. Abdominal bölgenin derinlerinde ve sıkıca fikse pozisyonda olduğu için kunt travmalarda yaralanması nadir­dir. Genellikle penetran travmalar sonucu yaralanmaları görü­lür.

Abdominal Distansiyon Nedir

Abdominal Travmalarda Belirti ve Bulgular

Karın ağrısı
Bulantı, kusma
Anksiyete
Hareket etmeme isteği
Barsak seslerinin azalması yada kaybolması

Abdominal Distansiyon

Abdominal bölge de, toraksta, sırtta yan taraflarda ezilme, sıy­rık, delici alet yarası, lastik yada emniyet kemeri izleri kurşun giriş ve çıkış yaraları olabilir.

Rebaund tenderness bulgusu: Karının herhangi bir noktasına el­le sıkıca bastırılmasından sonra elin karın bölgesinden hızla çe­kilmesi sonucu ortaya çıkan ağrıya Rebaund tenderness denir ve peritoneal iritasyonu gösterir.

Karın sertliği; Hastanın karnı sert ve gergindir. Palpasyon sıra­sında ağrı hissettiğini söyler. Bu bulgu da peritonial iritasyonu düşündürür.

Kehr's işareti: Hasta sırt üstü yatırıldığında omuza vuran ağrı,
Abdominal bölgede palpe edilebilir kitle yada organ büyümesi,
İdrar ve dışkı da kan olmasıdır.

Tanı

Laboratuvar incelemeleri Arter kan gazları,
Tam kan sayımı, hemoglobin değeri erken dönemde pek fi­kir vermez. Hatta volüm kayıplarında oluşan hemokon-santrasyonda yüksek bile çıkabilir. Travmadan sonra ilerle­yen saatlerde düşmeye başlar. Özellikle abdominal hemoro-ji düşünülen durumlarda 6 saat ara ile hemotokrit değeri öl­çülmelidir.

Lökositoz: Abdominal travmalarda lökosit sayısı mm3'te 10.000 üzerindedir. Ancak spesifik bir bulgu değildir. Lökositoz dalak rüp-türünü düşündürür.

Serum elektrolitleri, glikoz, amilaz ve kan üre nitrojenine (BUN) bakılır. Serum amilaz düzeyinin yüksek olması, içi boş organ delin­meleri ya da pankreas yaralanmasını düşündürür.

İdrar analizi. Hematürü, üriner sistem yaralanmasını düşündürür. Karaciğer fonksiyon testleri, kanama pıhtılaşma zamanı, biliru-bin düzeyi değerlendirilir.

Radyolojik incelemeler

Abdominal radyografiler, yabancı cisimlerin yerini saptamada yardımcı olabilir.
Toraks filmi, diyafragmayı değerlendirmek amacıyla çekilir.
Ultrasonografi, tomografi gerekirse başvurulan radyolojik tanı yöntemleridir.
Parasentez ve Peritoneal Lava/
Abdominal travmalarda kesin tanıya götüren iki yöntemdir.

Abdominal Parasentez

Onsekiz numaralı iğne kullanılarak dört kadrandan ayrı ayrı abdominal boşluğa girilir. Buradan pıhtılaşmayan kan aspire edilmesi, intraabdominal kanamayı düşündürür. Bu bulgunun ta­nıda doğruluk derecesi % 60-65'tir. Daha kesin tanı için, perito­neal lavaj yapılır.

Peritoneal Lavaj

Bu işlemde periton boşluğuna kateter yerleştirilerek, 50-70 cm yükseklikteki şişeden 500-1000 mi kadar ringer laktat ya da serum fizyolojik verilir. 10-15 dakika beklenerek sıvının ka­rın içi organlara teması sağlanır. Bu sürenin sonunda şişe ze­min seviyesine indirilerek sifonaj yöntemiyle verilen sıvı geri alınır. Laboratuvar incelemesinde 1 mi sıvıda 100.000'den faz­la eritrosit olması intraabdominal kanamayı, 10.000'in üstün­de lökosit bulunması intraabdominal organların delindiğini dü­şündürür.

Abdominal parasentez ve peritoneal lavaj multipl abdominal or­gan yaralanmalarında, gebelikte ve distansiyonda kontrendikedir. Bu tanı yöntemlerinin komplikasyonları arasında ise, barsak delin­mesi, damar yaralanmaları, mesane delinmesi ve retroperitoneal kanama sayılabilir.

Penetran Abdominal Travmalar

Penetran Abdominal Travmalar

Ateşli silah yada kesici ve delici alet yaralanmaları sonucu mey­dan gelir. Penetran travmalar kunt travmalara göre daha az organ yaralanmasını içerirler. Ancak abdominal bölgedeki delici yaralan­malar toraksı, vertebraları, kostaları ve retroperitoneal bölgeyi de kapsayabilir.
Bazı penetran yaralanmalarda sadece abdominal duvarda Iase-rasyon oluşabilir. Ateşli silah ya da bıçak yaralanmalarında ise ya­ralanmaya neden olan araç batın boşluğuna girer.

Abdominal bölgenin penetran travmalarında en büyük ölüm nedeni kanamadır ve genellikle hastalar hastaneye ulaşmadan ölürler.

Abdominal bölgede içi boş organların laserasyonu veya rüptürü ile sonuçlanan travmalarda bu organların içerikleri periton boşluğuna dökülür. Sindirilmiş veya sindirilmemiş yiyecekler, barsak içeriği, mide sıvıları ve diğer sindirim enzimlerinin etki­siyle "peritonit" meydana gelir. Peritonit'te şiddetli abdominal hassasiyet kas gerginliği, şiddetli ağrı, barsak peristaltizminin durması ve abdominal distansiyon gelişir.

İçi dolu (katı) organların zengin bir kan desteği olduğunda bu organların yaralanmalarında şiddetli kanama olur.

Abdominal Travmanın Değerlendirilmesi

Abdominal travma olasılığında öncelikle yapılması gereken hipovolemik şok tablosunu değerlendirmektir. Bunun için, öncelikle hastanın bilinç düzeyi ve deri perfüzyonu değerlendirilir. Acil du­rumlarda hipovolemik şoku değerlendirmede deri perfüzyonu en güvenilir rehberdir.

Abdominal travmalarda diğer önemli bir belirti ağrıdır. Ağrı yakınmasına ek olarak her türlü abdominal travmalar­dan sonra bulantı ve kusma olabilir. Hastanın değerlendirmesini yapan acil hemşiresi/hekimi ağrının yeri ve özellikleri ile ilgili sorular sorarak abdominal travmayı değerlendirir. Ayrıca abdomende kontüzyon, ekimoz, lase-rasyon, delici alet yarası ve simetri/asimetri gözlenir. Bıçak gibi sivri cisimler yerinde bırakılır, genellikle periton yüzeyinin iritasyonuna bağlı olarak gelişen peritonitte hastalar ha­reket ettiklerinde rahatsızlık duyduklarından çoğu zaman dizlerini karnına çekerek yatmayı isterler. Batın içindeki hız­lı hareketi önlediği için hastalar hızlı ve yüzeyel solunum yapma eğilimindedirler.

Abdominal travma değerlendirilmesi, dört kadranı, yan ta­rafları, sırt, genital bölge ve rektum muayenesini içerir.

Kunt Abdominal

Künt Abdominal Travmalar

Ciddi kunt yaralanmalarda mortalite % 23-46 arasındadır. Ab­dominal bölgedeki kunt travmaların % 40'ına motorlu araç kazala­rı sebep olur. Ayrıca dövülme, yüksekten karın üzerine düşme, di­ğer nedenlerdir.

Kunt abdominal travmaların çoğu zaman toraks, kafa, kol ve bacak gibi diğer organ yaralanmaları ile birlikte olması tanı koyma­yı güçleştirir ya da gecikmiş tanılamaya neden olabilir ve travmatize hastanın yaşamı tehlikeye girebilir. Bu nedenle kunt abdominal travmalı hastaların 18-24 saat hastanede gözlem altında tutulma­sında yarar vardır.

Kunt Abdominal Travmalarda Yanılgı Nedenleri

Koma ile seyreden kafa travması, birden çok kemik kırıkları ve solunum güçlüğü kunt abdominal travmalarda tanıyı güçleştirebilir.

Toraks ve abdominal bölgenin dış görünümlerinin normal olması patalojinin göz­den kaçmasına neden olabilir.
Travma nedeniyle gelişen ağrı, korku, panik veya gerginlik hali abdominal bölge­deki patalojiyi gizleyebilir.
Travmaya maruz kalmış bireyin aşırı alkollü olması yanılgıya neden olabilir.

Abdominal organlarda oluşan küçük perferasyonlar erken peritonit bulgusu ver­mez.

Abdominal Veuriner Travmasi ve Mezenter

Abdominal ve Üriner Bölge Travmaları

Abdominal Veuriner Bölge Travmaları

Abdominal bölge üstte diyafragma, altta pubis ve sakrum ara­sındaki hayali bir düzlem ile ön ve arka da ise, adale ve kemiklerle sınırlanmıştır. Periton abdominal bölge organlarının üzerini örter. Peritonun hemen arkasında, periton ve majör sırt kasları arasına retroperitoneal bölge denir. Böbrekler, üreterler, adrenal bezler, pankreas ve ince barsağm duedenum kısmı burada yer alır.

Abdominal bölgenin değerlendirilmesine genelde hastanın sağ tarafından başlanır ve sistemik bir şekilde sürdürülür. Bu bölgedeki sağlık sorununu ya da travmanın ortaya çıkardığı hasan belirleme­de abdominal bölgeyi sağ üst ve sol üst, sağ alt ve sol alt kadran olmak üzere dört bölgeye ayırmak olasıdır

Pelvik kavite

Abdominal boşluğun en alt kısmında pubis ve sakrum arasında­ki hayali planın altında kalan bölgedir. Burada rektum mesane, üre­me organları bulunur.

Mezenter Nedir, Mezenter iskemi

Abdominal bölgedeki organları abdominal duvara bağlayan do­ku yapraklarıdır. Peritondan oluşan mezenter narin bir dokudur.

Genel olarak abdominal, retroperitoneal ve pelvis boşlu­ğunda bulunan organların bir kısmının içi boş bir kısmının ise içi doludur. Mide, duedenum, ince barsaklar, kolonlar, rektum, apandiks, safra kesesi ve yollan, mesane, üreter ve uterus içi boş organlardır. Karaciğer, dalak, pankreas, böb­rekler, överler ve adrenal bezler ise bu bölgenin katı (içi do­lu) organlarıdır.
Abdominal bölge travmalarında her iki grup organda yaralana­bilir.

Travmadan ölümlerin yaklaşık dörtte biri abdominal yaralan­malarla ilgilidir. Abdominal travmalı hastalarda bir ya da birden fazla organ yaralanmış olabilir. Abdominal travmalarda acil ekibi spesifik organlardaki patalojik değişikliklerden ziyade abdominal travma ile birlikte olan peritonit ve kanamaya odaklaşmalıdır. Abdominal travmalı hastalar çoğunlukla belli bir tanıtıcı bulguya sahip değildir.

Yaralanma Mekanizması

Abdominal travmalar genellikle kunt ve delici olmak üzere ikiye ayrılır. Yumruk gibi düşük hız kazaları genellikle tek organ, motor­lu araç çarpması gibi yüksek hız kazalarında ise, birden fazla organ yaralanmıştır.