Dijital İntoksikasyonu
Dijital intoksikasyonu, dijital kullanan hastalarda (özellikle de hastaya nasıl kullanması gerektiği söylenmediyse) yaygın olarak ortaya çıkan bir durumdur. Dijitalin otomasisiteyi arttırması ve iletiyi yavaşlatması sonucu disritmiler görülür. Elektrolit dengesizliği, hipotiroidizm, karaciğer veya böbrek hastalığı, ileri yaş ve yüksek doz kullanımı dijital intoksikasyonunun gelişimine zemin hazırlayan faktörlerdir.
Hastanın Değerlendirilmesi
Hastada varolan şikayetlerin araştırılması, kalp yetmezliği hikayesi, atrial fibrilasyon, koroner kalp hastalığı, böbrek ve karaciğer hastalığı gibi intoksikasyon gelişimini kolaylaştıran durumlar sorgulanır. Dijitali ne kadar süredir kullandığı, aynı anda, diüretik, potasyum, kalsiyum kullanımı, karaciğere toksik etkisi bilinen eritromisin ve tetrasiklin gibi antibiyotiklerin kullanımı sorgulanır. Fizik muayene bulguları değerlendirilir.
Belirti ve Bulgular
Bulantı kusma, bulanık, görme, çift görme, objeleri sarı yeşil görme, objelerin etrafında beyaz hale (ışık) görme, fotofobi, diyare, baş ağrısı, huzursuzluk, yorgunluk, deliryum, konfüz-yon, halüşinasyonlar görme, erkeklerde jinokomasti, kadınlarda hormonal sorunlar, uyku hali, oryantasyon bozukluğu, apa-ti, ajitasyon, kas zayıflığı, bradikardi, çeşitli derecede bloklar gözlenir. İntoksikasyona ait, yaşlılarda öncelikle kalp dışı sorunlar ortaya çıkarken, gençlerde kalp sorunları erken dönemde ortaya çıkar.
Dijital İntoksikasyonu Tanı
Ventriküler erken vuru, ikinci veya üçüncü derece AV blok, non paroksismal kavşak taşikardisi gibi dısritmileri tanılayabilmek için seri halinde 12 derivasyolu EKG çekilir. Digoksin kontrolü için en az 12 saat sonra kan alınır. Serum digoksin düzeyi 2ng/dl'nin üstünde bulunur (terapotik doz: 0.5-2 ng/dl), serum elektrolitleri, karaciğer fonksiyon testleri, arter kan gazları analizleri tanı koymaya yardım eder.
Akut Akciger Odemi
Akut Akciğer Ödemi
Alveollere ve intertisyel alana sıvı dolmasıdır. Akut Mİ geçiren hastaların %10'unda akut akciğer ödemi gelişme riski vardır. Akciğer ödemi aynı zamanda kalp yetmezliğinin bir komplikasyonu ve dispnenin de en ağır şeklidir.
Hastanın Değerlendirilmesi
Hastada varolan şikayetler tanılanır. Hastada daha önceden varolan kalp yetmezliği, Mİ, hipertansiyon, endokrin hastalıklar. Fizik muayenede; taşikardi, nabız basıncında azalma, disritmiler, periferik vasküler yetersizlik anksiyete bulgulan, akciğer ve kalp seslerinin değerlendirilmesi yapılır.
Belirti ve Bulgular
Aşın solunum sıkıntısı, taşipne, siyanoz, ajitasyon anksiyete, taşikardi, hipotansiyon, soğuk ve nemli deri, akciğer ödeminde tipik bir bulgu olarak görülen pembe köpüklü balgamdır.
Tanı
Akciğer filmi, arter kan gazları ve diğer laboratuvar testleri tanıya yardımcı olur.
Akut Akciğer Ödemi Tedavisi ve Bakım
Tedavi ve bakımın amacı; hipoksiyi gidermek, intravasküler sahadaki sıvıyı azaltmak ve sol vetrikül fonksiyonunu düzeltmektir. Bu doğrultuda yapılacaklar:
Hastaya fawler ya da yarı fawler pozisyonu verilir.
Hava yolu açıklığı sağlanır ve sürdürülür.
Yüksek konsantrasyonda 02 verilir.
Anksiyeteyi azaltmak ve kalbe venöz dönüşü arttırmak için IV morfin verilir.
Bronşları genişletmek için IV aminofilin verilir.
Kontraktiliteyi arttırmak için dijital (IV digoksin) verilir.
Vazodilatatörler verili.
Frusemi grubu diüretikler verilir.
Kan gazlan takibi için kam örnekleri alnır.
Monitörden sürekli ritim takibi yapılır.
Aldığı-çıkardığı sıvı takip edilir.
Saatlik idrar niktarı ölçülür.
Pulmoner arter kateteri varsa, SVB, PAB'na bakılır
Periferik perfüzyon belirti ve bulguları (cildin, nemi, ısısı, kailler dolum zamanı değerlendirilir.
% 5'lik dekstroz damar açık kalacak şekilde verilir
Alveollere ve intertisyel alana sıvı dolmasıdır. Akut Mİ geçiren hastaların %10'unda akut akciğer ödemi gelişme riski vardır. Akciğer ödemi aynı zamanda kalp yetmezliğinin bir komplikasyonu ve dispnenin de en ağır şeklidir.
Hastanın Değerlendirilmesi
Hastada varolan şikayetler tanılanır. Hastada daha önceden varolan kalp yetmezliği, Mİ, hipertansiyon, endokrin hastalıklar. Fizik muayenede; taşikardi, nabız basıncında azalma, disritmiler, periferik vasküler yetersizlik anksiyete bulgulan, akciğer ve kalp seslerinin değerlendirilmesi yapılır.
Belirti ve Bulgular
Aşın solunum sıkıntısı, taşipne, siyanoz, ajitasyon anksiyete, taşikardi, hipotansiyon, soğuk ve nemli deri, akciğer ödeminde tipik bir bulgu olarak görülen pembe köpüklü balgamdır.
Tanı
Akciğer filmi, arter kan gazları ve diğer laboratuvar testleri tanıya yardımcı olur.
Akut Akciğer Ödemi Tedavisi ve Bakım
Tedavi ve bakımın amacı; hipoksiyi gidermek, intravasküler sahadaki sıvıyı azaltmak ve sol vetrikül fonksiyonunu düzeltmektir. Bu doğrultuda yapılacaklar:
Hastaya fawler ya da yarı fawler pozisyonu verilir.
Hava yolu açıklığı sağlanır ve sürdürülür.
Yüksek konsantrasyonda 02 verilir.
Anksiyeteyi azaltmak ve kalbe venöz dönüşü arttırmak için IV morfin verilir.
Bronşları genişletmek için IV aminofilin verilir.
Kontraktiliteyi arttırmak için dijital (IV digoksin) verilir.
Vazodilatatörler verili.
Frusemi grubu diüretikler verilir.
Kan gazlan takibi için kam örnekleri alnır.
Monitörden sürekli ritim takibi yapılır.
Aldığı-çıkardığı sıvı takip edilir.
Saatlik idrar niktarı ölçülür.
Pulmoner arter kateteri varsa, SVB, PAB'na bakılır
Periferik perfüzyon belirti ve bulguları (cildin, nemi, ısısı, kailler dolum zamanı değerlendirilir.
% 5'lik dekstroz damar açık kalacak şekilde verilir
Konjestif Kalp Yetmezligi Nedir
Konjestif Kalp Yetmezliği (KKY) Nedir
Konfestif kalp yetmezliği (KKY) değişik nedenlere bağlı olarak gelişen bir sendromdur ve acil ünitelerinde en sık karşılaşılan klinik durumların başında gelir. KKY Kalbin sağ ya da sol tarafında genellikle de her iki tarafında birden görülür. Kalp işlevinin bozulmasına bağlı olarak, kalbin venrikül dolma basınçları düşük olmadığı halde, dolaşımın gereksinimini karşılayabilecek çıktıyı sağlayamaması olarak tanımlanır. KKY çok ciddi ve öldürücü bir hastalıktır. ABD'nde toplumun yaklaşık olarak %1'nde (yaklaşık 3 milyon) bulunmaktadır. En sık neden KAH ve AMİ'dür. Bunu hipertansiyon ve kapak hastalıkları izler. Primer kardiyomyopatiler, myokarditler ve perikard hastalıkları ise nadir olarak KKY' ne sebep olabilir.
Hastanın Değerlendirilmesi
Varolan şikayetleri tanılanır. Hastada daha önceden varolan kalp yetmezliği, Mİ, hipertansiyon, endokrin hastalıklar, kardiyomyopatiler, alerjiler ve kullandığı ilaçlar, anemi öyküsü sorgulanır. Fizik muayenede; taşikardi, nabız basıncında azalma, disritmiler, pe-riferik vasküler yetersizlik hipertansiyon, anksiyete bulguları, akciğer ve kalp seslerinin değerlendirilmesi yapılır.
Konjestif Kalp Yetmezliği Belirti ve Bulgular ppt
Temel yakınma nefes darlığı ve yorgunluktur. Akciğerlerde göllen-meye bağlı başlangıçta eforla gelen dispne; sırasıyla, istirahaüe, parok-sismal nöktürnal dispne olarak (PND), ortopne ve gittikçe akciğer ödemine giden bir tabloyu ortaya çıkarabilir. Yetersiz kardiyak outputa ve metabolik ürünlerin arılamamasına bağlı yorgunluk, yerçekimine bağlı ekstremitelerde veya yatan hastalarda sakrum ve skapula altında gode bırakan ödem, ödeme bağlı kilo artışı, hipertansiyon, disritmiler sık olarak gözlenir.
Tanı
Akciğer filmi, arter kan gazlan, EKG, KKY, Mİ seyrinde gerekir. Efüzyon, kapak hastalığı, ejeksiyon fraksiyonu değerlendirmek için EKO, Pulmoner arter basıncı (PAB), SVB için pulmoner arter kateteri, laboratuvar testleri tanıya yardım eder.
Konjestif Kalp Yetmezliği Tedavisi ve Bakım
Hava yolu, solunum ve dolaşım sağlanır
Hava yolu açıklığı sürdürülür.
1. Suni hava yolu
2. Entübasyon; hastanın normal soluk alıp vermesinde zorluk , varsa,
3. Aspirasyon
4. Nemlendirme
5. Nemlendirilmiş 02 verme
6. Yarı fawler ya da fawler. poziyon verme
%5 Dekstroz ile IV yol açılır ve damar açık kalacak şekilde gönderilir.
Arteryal kan gazları için kan örnekleri alınır.
Gerekli ilaçlar uygulanır.
1. Furosemid grubu diüretikler (lasiks, desal).
a) Preloadu düşürürler.
b) Yaşlı hastalarda hipopotasemiye neden olduklarından dikkatli verilmelidirler.
c) 24 saatlik aldığı-çıkardığı sıvı takibi yapılmalıdır.
2. Pozitif inotropikajanlar (dopamin, dobutamine, digoksin gibi).
a) Kontraktiliteyi arttırırlar.
b) Hızı azaltırlar.
c) Myokardın iş yükünü azaltırlar.
d) Oksijenlenmeyi sağlarlar.
e) Akut ataklarda kullanılırlar.
f) Dozları yaş ve kiloya göre hesaplanır; özellikle yaşlılarda böbrek atımı azaldığı için doz önemlidir.
3. Morfin
a) anksiyteyi azaltır
b) Venöz ve arteryal vazodilatasyon nedeniyle preloadu düşürür 4.. Vazodilatatörler
a) VenodilatatörlenVenöz göllenmeyi arttırır. Kalbe dönen kan miktarını azaltırlar. Örneğin, Nitrogliserin (perlinga-nit) ve isosorbide dinitrate (isordil). b) Arteriolar dilatatörler; arterleri genişletirler. Örneğin, hydralizine (Hidralizin 25 mg) ve minoksidil.
c) Kombine diktatörler; Örneğin, Nitroprusside (Niprus) ve prazosin (minipres).
d) Anjiotensin -coverting enzim (ACE) inhibitörleri, Captop-ril (Captopril, capril), Enalapril (Enapril, Renitec)
e) Yaşlı hastalarda vazodilatatörlerle birlikte Captoprili seçmek daha iyi bir seçenek olabilir.
5. Eğer gerekli ise bronkodilatatörler verilir.
6. Gerekli olduğunda ileri yaşam desteği için ön hazırlık yapılır
7. Tüm işlemler hastaya açıklanır, sakinleşmesi sağlanır, çevresel uyarılar en aza indirilir.
8. Hastanın belirli yaşamsal parametreleri izlenir ve değerlendirilir
a) Kalp ritmi
b) Yaşam bulgulan
c) Kalp ve solunum sesleri (S3, S4, akciğerlerde railer,whe-ezing.bronkospazm)
d) Bilinç düzeyi (beyin perfüzyonunun nasıl olduğunu gösterir)
e) Periferik perfüzyon gözlenir (nabızlar, cilt rengi, nemi ısısı, kapiller dolgunluk)
f) Aldığı-çıkardığı sıvı takibi
g) İlaçlar (etkilerini, ilaca hastanın verdiği tepki, yan etkiler) h) Arter kan gazları, pulse oksimetre ile 02 saturasyonu.
Konfestif kalp yetmezliği (KKY) değişik nedenlere bağlı olarak gelişen bir sendromdur ve acil ünitelerinde en sık karşılaşılan klinik durumların başında gelir. KKY Kalbin sağ ya da sol tarafında genellikle de her iki tarafında birden görülür. Kalp işlevinin bozulmasına bağlı olarak, kalbin venrikül dolma basınçları düşük olmadığı halde, dolaşımın gereksinimini karşılayabilecek çıktıyı sağlayamaması olarak tanımlanır. KKY çok ciddi ve öldürücü bir hastalıktır. ABD'nde toplumun yaklaşık olarak %1'nde (yaklaşık 3 milyon) bulunmaktadır. En sık neden KAH ve AMİ'dür. Bunu hipertansiyon ve kapak hastalıkları izler. Primer kardiyomyopatiler, myokarditler ve perikard hastalıkları ise nadir olarak KKY' ne sebep olabilir.
Hastanın Değerlendirilmesi
Varolan şikayetleri tanılanır. Hastada daha önceden varolan kalp yetmezliği, Mİ, hipertansiyon, endokrin hastalıklar, kardiyomyopatiler, alerjiler ve kullandığı ilaçlar, anemi öyküsü sorgulanır. Fizik muayenede; taşikardi, nabız basıncında azalma, disritmiler, pe-riferik vasküler yetersizlik hipertansiyon, anksiyete bulguları, akciğer ve kalp seslerinin değerlendirilmesi yapılır.
Konjestif Kalp Yetmezliği Belirti ve Bulgular ppt
Temel yakınma nefes darlığı ve yorgunluktur. Akciğerlerde göllen-meye bağlı başlangıçta eforla gelen dispne; sırasıyla, istirahaüe, parok-sismal nöktürnal dispne olarak (PND), ortopne ve gittikçe akciğer ödemine giden bir tabloyu ortaya çıkarabilir. Yetersiz kardiyak outputa ve metabolik ürünlerin arılamamasına bağlı yorgunluk, yerçekimine bağlı ekstremitelerde veya yatan hastalarda sakrum ve skapula altında gode bırakan ödem, ödeme bağlı kilo artışı, hipertansiyon, disritmiler sık olarak gözlenir.
Tanı
Akciğer filmi, arter kan gazlan, EKG, KKY, Mİ seyrinde gerekir. Efüzyon, kapak hastalığı, ejeksiyon fraksiyonu değerlendirmek için EKO, Pulmoner arter basıncı (PAB), SVB için pulmoner arter kateteri, laboratuvar testleri tanıya yardım eder.
Konjestif Kalp Yetmezliği Tedavisi ve Bakım
Hava yolu, solunum ve dolaşım sağlanır
Hava yolu açıklığı sürdürülür.
1. Suni hava yolu
2. Entübasyon; hastanın normal soluk alıp vermesinde zorluk , varsa,
3. Aspirasyon
4. Nemlendirme
5. Nemlendirilmiş 02 verme
6. Yarı fawler ya da fawler. poziyon verme
%5 Dekstroz ile IV yol açılır ve damar açık kalacak şekilde gönderilir.
Arteryal kan gazları için kan örnekleri alınır.
Gerekli ilaçlar uygulanır.
1. Furosemid grubu diüretikler (lasiks, desal).
a) Preloadu düşürürler.
b) Yaşlı hastalarda hipopotasemiye neden olduklarından dikkatli verilmelidirler.
c) 24 saatlik aldığı-çıkardığı sıvı takibi yapılmalıdır.
2. Pozitif inotropikajanlar (dopamin, dobutamine, digoksin gibi).
a) Kontraktiliteyi arttırırlar.
b) Hızı azaltırlar.
c) Myokardın iş yükünü azaltırlar.
d) Oksijenlenmeyi sağlarlar.
e) Akut ataklarda kullanılırlar.
f) Dozları yaş ve kiloya göre hesaplanır; özellikle yaşlılarda böbrek atımı azaldığı için doz önemlidir.
3. Morfin
a) anksiyteyi azaltır
b) Venöz ve arteryal vazodilatasyon nedeniyle preloadu düşürür 4.. Vazodilatatörler
a) VenodilatatörlenVenöz göllenmeyi arttırır. Kalbe dönen kan miktarını azaltırlar. Örneğin, Nitrogliserin (perlinga-nit) ve isosorbide dinitrate (isordil). b) Arteriolar dilatatörler; arterleri genişletirler. Örneğin, hydralizine (Hidralizin 25 mg) ve minoksidil.
c) Kombine diktatörler; Örneğin, Nitroprusside (Niprus) ve prazosin (minipres).
d) Anjiotensin -coverting enzim (ACE) inhibitörleri, Captop-ril (Captopril, capril), Enalapril (Enapril, Renitec)
e) Yaşlı hastalarda vazodilatatörlerle birlikte Captoprili seçmek daha iyi bir seçenek olabilir.
5. Eğer gerekli ise bronkodilatatörler verilir.
6. Gerekli olduğunda ileri yaşam desteği için ön hazırlık yapılır
7. Tüm işlemler hastaya açıklanır, sakinleşmesi sağlanır, çevresel uyarılar en aza indirilir.
8. Hastanın belirli yaşamsal parametreleri izlenir ve değerlendirilir
a) Kalp ritmi
b) Yaşam bulgulan
c) Kalp ve solunum sesleri (S3, S4, akciğerlerde railer,whe-ezing.bronkospazm)
d) Bilinç düzeyi (beyin perfüzyonunun nasıl olduğunu gösterir)
e) Periferik perfüzyon gözlenir (nabızlar, cilt rengi, nemi ısısı, kapiller dolgunluk)
f) Aldığı-çıkardığı sıvı takibi
g) İlaçlar (etkilerini, ilaca hastanın verdiği tepki, yan etkiler) h) Arter kan gazları, pulse oksimetre ile 02 saturasyonu.
Malin Hipertansiyon
Malin Hipertansiyon
Malin hipertansiyon, tansiyonun birden' yükselmesi veya olası hipertansiyonun çok daha fazla artmasıyla ortaya çıkabilen bir sendromdur. Kontrolsüz hipertansiyon, nöroretinopati ve böbrek yetersizliğinin bulunduğu üçlü bir klinik durum olarak ortaya çıkar. Genellikle iyi kontrol edilmeyen esansiyel hipertansiyon sonucu oluşur. Bazende hipertansiyon öyküsü olmayan geçlerde ya da fe-okromasitoma, akut aort diseksiyonu, eklempsi gibi sekonder hipertansiyon nedenleriyle de gelişebilir. Tedavi edilmezse konvülsi-yonlar ve koma gelişebilir.
Hastanın Değerlendirilmesi
Hastada baş ağrısı, ensede ağrı, görme bozuklukları araştırılır. Daha önceden varolan kontrolsüz hipertansiyon böbrek hastalığı, feokromasitoma, eklempsi, kontrolsüz kontraseptif ilaç kullanımı sorgulanır.
Belirti ve Bulgular
Hastanın değerlendirilmesi ve fizik muayene sonucunda saptanır.
Sistolik ve diyastolik kan basınçları 140/90 mmHg1 nın üstünde bulunur.
Retinopati ve göz içi kanamaları olabilir.
İntrakraniyal basıçta artma, uyuşukluk, konfüzyon, koma ve nöbetler gibi nörolojik belirtiler izlenir.
Tanı
Serum elektrolitleri, BUN, kreatinin, idrar analizi, tam kan sayımı, göğüs filmi, 12 derivasyonlu EKG, tomografi, sekonderse nedene yönelik tanı yöntemleri kullanılır. Örneğin, feokromasitomada Vanil mandelik asit (VMA) seviyesine bakılır.
Malign Hipertansiyon Tedavi ve Bakım
1. Hava yolu açıklığı sürdürülür; aıway veya gerekirse,entübas-yon yapılır.
2. 02 uygulanır.
3. Damar yolu açılır ve damar yolu açık kalacak şekilde %5 dekstroz verilir.
4. Gerektiğinde ileri kardiyak yaşam desteği için hazırlıklı olunur.
5. Gerekli olan ilaçlar uygulanır.
a. Sodyum Nitroprusid: arter ve venlerde vazodilatasyon yapar.
b. Hidralazin (Aprosolin) sadece arterlerde vazodilatasyon yapar.
c. Fentolamin: adrenal krizde en etkili ilaçtır.
d. Propranolol (P bloker) (-) kronotropik, (-) inotropik ve (-) dromotropik etkili, örneğin; dideral verilir.
e. Sedasyon için morfin yapılır.
6. Kalbin iş yükünü azaltmak için vazodilatasyon yapıcı ilaçlar uygulanır.
a. Vazodilatasyon için propranolol
b. Nitratlar
c. Morfin (periferik vazodilatasyonda etkili)
d. Diüretikler
e Kalsiyum antagonistleri (Nidilat dil altı olarak kontrollü bir şekilde verilebilir)
f. ACE inhibitörleri
7. Hastanın belirli yaşamsal parametreleri izlenir ve değerlendirilir
a. Tansiyon çok yüksekse 5 dakika aralarla kontrol edilir.
b. Sürekli monitorizasyon sağlanır.
c. Kalp ve solunum sesleri dinlenir.
d. Periferik perfüzyon gözlenir (nabızlar, cilt rengi,nemi ısısı, kapiller dolgunluk)
Malin hipertansiyon, tansiyonun birden' yükselmesi veya olası hipertansiyonun çok daha fazla artmasıyla ortaya çıkabilen bir sendromdur. Kontrolsüz hipertansiyon, nöroretinopati ve böbrek yetersizliğinin bulunduğu üçlü bir klinik durum olarak ortaya çıkar. Genellikle iyi kontrol edilmeyen esansiyel hipertansiyon sonucu oluşur. Bazende hipertansiyon öyküsü olmayan geçlerde ya da fe-okromasitoma, akut aort diseksiyonu, eklempsi gibi sekonder hipertansiyon nedenleriyle de gelişebilir. Tedavi edilmezse konvülsi-yonlar ve koma gelişebilir.
Hastanın Değerlendirilmesi
Hastada baş ağrısı, ensede ağrı, görme bozuklukları araştırılır. Daha önceden varolan kontrolsüz hipertansiyon böbrek hastalığı, feokromasitoma, eklempsi, kontrolsüz kontraseptif ilaç kullanımı sorgulanır.
Belirti ve Bulgular
Hastanın değerlendirilmesi ve fizik muayene sonucunda saptanır.
Sistolik ve diyastolik kan basınçları 140/90 mmHg1 nın üstünde bulunur.
Retinopati ve göz içi kanamaları olabilir.
İntrakraniyal basıçta artma, uyuşukluk, konfüzyon, koma ve nöbetler gibi nörolojik belirtiler izlenir.
Tanı
Serum elektrolitleri, BUN, kreatinin, idrar analizi, tam kan sayımı, göğüs filmi, 12 derivasyonlu EKG, tomografi, sekonderse nedene yönelik tanı yöntemleri kullanılır. Örneğin, feokromasitomada Vanil mandelik asit (VMA) seviyesine bakılır.
Malign Hipertansiyon Tedavi ve Bakım
1. Hava yolu açıklığı sürdürülür; aıway veya gerekirse,entübas-yon yapılır.
2. 02 uygulanır.
3. Damar yolu açılır ve damar yolu açık kalacak şekilde %5 dekstroz verilir.
4. Gerektiğinde ileri kardiyak yaşam desteği için hazırlıklı olunur.
5. Gerekli olan ilaçlar uygulanır.
a. Sodyum Nitroprusid: arter ve venlerde vazodilatasyon yapar.
b. Hidralazin (Aprosolin) sadece arterlerde vazodilatasyon yapar.
c. Fentolamin: adrenal krizde en etkili ilaçtır.
d. Propranolol (P bloker) (-) kronotropik, (-) inotropik ve (-) dromotropik etkili, örneğin; dideral verilir.
e. Sedasyon için morfin yapılır.
6. Kalbin iş yükünü azaltmak için vazodilatasyon yapıcı ilaçlar uygulanır.
a. Vazodilatasyon için propranolol
b. Nitratlar
c. Morfin (periferik vazodilatasyonda etkili)
d. Diüretikler
e Kalsiyum antagonistleri (Nidilat dil altı olarak kontrollü bir şekilde verilebilir)
f. ACE inhibitörleri
7. Hastanın belirli yaşamsal parametreleri izlenir ve değerlendirilir
a. Tansiyon çok yüksekse 5 dakika aralarla kontrol edilir.
b. Sürekli monitorizasyon sağlanır.
c. Kalp ve solunum sesleri dinlenir.
d. Periferik perfüzyon gözlenir (nabızlar, cilt rengi,nemi ısısı, kapiller dolgunluk)
Akut Miyokard İnfarktusu Nedir
Akut Miyokard İnfarktüsü (AMİ) Nedir
AMI, koroner kan akımının aniden kesilmesi sonucu myokard-da doku ölümü (infark, nekroz) oluşmasıdır. Nedenleri arasında trombüs, emboli veya koroner arter spazmı yer alır. Vakalann %99'u aterosklerotik damar daralmalarıyla oluşur. Ateroskleroz koroner arterler içinde daraltıcı veya tıkayıcı lezyonlar oluşturur. Normalde myokard hücreleri enerji için aerobik ortamda serbest yağ asitlerini kullanırlar. Ancak iskemi durumunda enerji üretimi ana-erobik ortamda sağlanır. Bu ortamda metabolitler birikir, pH düşer. Myokardiyal fonksiyonlar bozulur, myokardın kasılma gücü azalır, atım hacmi düşer. Katekolemin deşarjına bağlı olarak periferik direnç artar, preload ve afterload yükselir. AMİ geçiren hastaların yaklaşık %40'ı hastaneye varmadan önce ölür. Bu ölümlerin sebebi, kalbin efektif pompalama gücünü önleyen aritmi denen ani kalp ritm bozukluklarıdır. AMİ dan sonra aritmi oluşma şansı olaydan sonraki birinci satte çok fazladır. Üç beş günden sonra risk çok azalır. Bundan dolayı acil serviste AMİ'lü hastanın değerlendirilmesi, tedavi ve bakımına başlanması yaşam şansını arttırır.
Hastanın Değerlendirilmesi
Hastanın o anda varolan durumu ve geçmişe ait tıbbi öyküsünün değerlendirilmesini fizik muayene ve tanı işlemlerini içerir.
Çoğu hastalar AMİ başlangıcında orta düzeyde aktivite veya istirahat halinde olurlar. AMİ' nü gösteren göğüs ağrısı genellikle ciddidir. 20 dakikadan uzun sürer ve genellikle nitrogliserin gibi vazodilatatörler ya da dinlenme ile geçmez. Bununla birlikte %20 kadar hastada (yaşlı hastalann %60-70'inde) hastada göğüs ağnsı olmayabilir ya da hastanın temel şikayeti göğüs ağnsı değildir. PQRST yöntemi ağnnın kısa ve öz olarak tanımlanmasına yardım eder (Fiziksel tanılama bölümünde anlatılmıştır).
Hastanın geçmişe dönük tıbbi öyküsü değerlendirilirken; daha önceki anjinasi; stabil ya da anstabil, süresi, nelerle geçtiği, daha önceden geçirilmiş AMİ olup olmadığı, varsa yeri, sol ventrikülde afterloadu artıran bir hipertansiyon varlığı, Serebrovasküler olay; emboli şüphesi, diyabetes mellitus, kalp cerrahisi, ortopedi gibi geçirilmiş ameliyatlar, tromboembolitik olaylar, hipovolomiye yol açan bir travma, kullandığı ilaçlar ve alerjileri değerlendirilir.
Akut Miyokard İnfarktüsü Belirti ve Bulgular Ppt
Hastadan alınan öykü ve fizik muayene sonucu ortaya çıkar.
Kalp atım hızı: Sağ koroner arterin tıkanması ve AV düğümün beslenememesine bağlı bradikardi, kompanse etmek için taşikardi, düzensiz nabız, çarpıntı hissi veya hiçbir değişiklik olmayabilir.
Arteryal kan basıncı: Hafif hipotansiyon, bazen hipertansiyon veya normal olabilir.
Solunum hızı: Taşipne,dispne (KKY'li hastaların semptomlarında artış), anksiyete ve paniğe bağlı göğüste rahatsızlık hissi olabilir.
Periferik doku: Perfüzyonunun bozulmasına bağlı periferik nabız dolgunluğunda azalma, ciltte solukluk, siyanoz, nemlilik, terleme, bazı hastalar hafif ateşli olabilir.
Kalp sesleri: Sol ventrikül genişlediği için apikal nabız sola doğru yer değiştirebilir, ventriküler yetmezlik olursa ek solünüm sesleri (railer), papiller adale yırtılırsa kalp seslerinden Sİ ve S2'nin azalma ve hafif sistolik üfürüm, perikarditte frotman, kalp yetmezliği gelişmişse S3 ve S4 sesleri duyulabilir.
Tanı
1. EKG'nin sürekli monitörize edilmesi
2. 12 Derivasyonlu EKG çekilmesi: EKG'deki değişiklikler tıkanan arterin bölgesi, myokard iskemisi, ve doku nekrozunun varlığı ile ilgili bilgi sağlar, seri halinde EKG'ler hastanın tanılanmasında Mİ' nü kesinleştirmek için kullanılır. EKG zamanla değişeceğinden tek bir EKG tek başına fazla anlam taşımaz.
3. Kardiyak enzimler / izoenzimler
a) Kreatinin kinaz (CK): (CPK-MB daha spesifiktir):
Akut Mİ den sonra 2-4 saat içinde yükselir; 24-36 saatde en üst seviyeye ulaşır, yaklaşık 3 günde de normale döner.
AMİ'nün tanısında kullanılan en duyarlı enzimdir (son yıllarda bazı kliniklerde kullanılmaya başlayan "tropo-nin t" henüz yaygın olarak kullanılmamaktadır).
CK; travma, İM enjeksiyon, kronik alkolizm ve egzersize bağlı olarak artabilir.
izoenziminin artması AMİ' nün göstergesidir.
b) Aspartate aminotransferaz (AST) veya serum glutami-koksaloasetik transaminaz (SGOT):
AMİ' den sonra 8-12 saat içinde yükselir, 18-36 saatde en üst seviyeye ulaşır, 3-5 günde normale döner.
c) Laktat dehidrogenaz (LDH):
AMİ' den sonra 8-48 saat içinde yükselir, 3-5 gün içinde en yüksek seviyeye yükselir, 8-10 günde normale döner.
LDHt
LDH2
LDHj >LDH2 ve CPK-MB artmışsa Mİ tanısını kuvvetlendirir.
Akut Miyokard İnfarktüsü Tedavisi ve Bakım
AMİ'nde tedavi ve bakımda hedefler;
Miyokardın iş yükünü azaltmak ( vazodilatasyon sağlamak)
Miyokardın 02 gereksinimini azaltmak (ilk 24 saat istirahat) Daha fazla hasara uğramayı önlemek (trombolitik tedavi) Komplikasyonları önlemek
Bu Hedeflere Ulaşmak Amacıyla
Hava yolu açıklığı sürdürülür, yeterli solunum ve dolaşım desteği sağlanır
Hasta monitorize edilir
Hastanın 02 saturasyonuna göre nazal kanül veya nazal kate-terle 02 verilir.
Hastaya rahat edebileceği bir pozisyon ; genellikle fawler veya yarı fawler pozisyonu verilir.
En az iki damar yolu açılır ve birinden damar yolu açık kalacak şekilde %5 Dekstroz verilir.
Ağrıyı gidermek amacıyla morfin sülfat; solunum problemi varsa veya solunum sayısı 12 den az ise, dolantin verilir.
Kas harabiyetini arttırarak enzimlerin yükselmesine neden olacağından İM enjeksiyon yapılmaz.
Laboratuar testleri için kan örnekleri alınır.
Hastanın durumuna göre IV veya oral nitrat, aspirin, heparin, beta bloker ve diğer ilaçlar verilir.
Disritmiler ve blok varsa tedavi edilir. Genellikle Aritmal 1 mg/kg bolüs, 1 mg/dk perfüzyonla devam edilir.
Hasta kanama, perfüzyon aritmileri ve nörolojik değişiklikler yönünden gözlenir.
İleri yaşam desteği sağlama yönünden hazırlıklı olunur
EKG, yaşam bulguları, bilinç seviyesi, periferik doku perfüzyo-nu, aldığı-çıkardığı sıvı takibi, göğüs ağrısı sürekli olarak gözlenir ve değerlendirilir.
Trombolitik tedavi için hazırlık yapılır.
Bugün Elde Bulunan Trombolitik İlaçlar
1. Streptokinaz (SK): beta hemolitik streptokok kültürlerinden elde edilen tek zincirli bir polipeptidtir. Plazminojenin plazmine dönüşümünü sağlar. Plazminde fibrini parçalar.Sistemik etkilidir. SK infüzyonu sırasında bazı hastalarda hipotansiyon görülür, çok az sayıda hastada ciddi alerjik reaksiyonlara sebep olabilir. SK dan 4-7 gün sonra ASO (Antistreptolizin O) antikor titrasyonu artar ve bu daha sonra verilecek SK'ı nötrolize edcek düzeylere ulaşır. Antikorlar birkaç yıl yüksek düzeyli kalır. Bu nedenle pratik olarak SK yapılan bir hastaya daha sonraki AMİ tablolarında diğer trombolitik ilaçlar verilmelidir. Veriliş yolu ve dozu: AMİ' nde IV veya intrakoroner olarak verilebilir. 1.500.000 Ü 45 mi serum içine (SF veya %5 Dextroz) konarak IV perfüzyon şeklinde 1 saat içinde verilir. İntrakoroner olarak 5-20.000 Ü/dk'da gidecek şekilde total 250.000 Ü olana kadar gönderilir. Yarılanma ömrü 16-23 dakikadır. Ayrıca trombüs-te:250.000 Ü saatte IV olarak daha sonra 100.000 Ü/st te gidecek şekilde devam ettirilir. Arteriyovenöz kanül tıkanmalarında-. 250.000 Ü 2 mi solüsyon içinde eritilerek 2 saat klempe edilir, daha sonra kanül içindeki sıvı geriye çekilir ve %09'luk NaCl ile yıkanır.
2. Ürokinaz: Proteolitik bir enzimdir.Direk olarak plazminoje-ni aktive ederek plazmine dönüşümünü sağlar. Sistemik etkilidir. Alerjik değildir. Tekrar ikinci birkez kullanılabilir. Veriliş yolu ve dozu: AMİ1 da 2-3 milyon Ü 30-60 dakika içinde IV olarak verilir. Pul-moner embolide: 4400 Ü/kg/st de gidecek şekilde IV perfüzyon, tedaviye 12-14 saat devam edilir.
3. t-PA: Tissue plasminojen activator (Doku plazmino-jen aktivatörü; ticari ismi actilyse): Veriliş yolu ve dozu: 15 mg IV bolüs, 0.75 mg/kg (maksimum 50 mg) IV perfüzyon 30 dakika da verilir. Daha sonra da 0.50 mg/kg (maksimum 35 mg) 60 dakika da infüzyon pompası ile verilir. İlacı veriliş süresi 90 dakika maksimum doz 100 mg dır.
4. Anisoylated plasminojen streptokinase activator complex (Apsac, Eminase): Veriliş yolu ve dozu: 30 Ü IV olarak 2-5 dakikada verilir. Sadece IV olarak verilir. Sadece 5 mi steril distile su ile sulandırılır.
Tüm trombolitik ilaçlar 2-25 (C de saklanır. Solüsyon hazırlandıktan sonra kullanılmadan kalırsa 24 saat buzdolabımda korunabilir.
Trombolitik tedavinin kornplikasyoniari: Kanama, alerji reaksiyon (streptokinazın), tekrar tıkanma ve aritmilerdir. Tedavide san-ral bir katater kullanılmalıdır.
AMI, koroner kan akımının aniden kesilmesi sonucu myokard-da doku ölümü (infark, nekroz) oluşmasıdır. Nedenleri arasında trombüs, emboli veya koroner arter spazmı yer alır. Vakalann %99'u aterosklerotik damar daralmalarıyla oluşur. Ateroskleroz koroner arterler içinde daraltıcı veya tıkayıcı lezyonlar oluşturur. Normalde myokard hücreleri enerji için aerobik ortamda serbest yağ asitlerini kullanırlar. Ancak iskemi durumunda enerji üretimi ana-erobik ortamda sağlanır. Bu ortamda metabolitler birikir, pH düşer. Myokardiyal fonksiyonlar bozulur, myokardın kasılma gücü azalır, atım hacmi düşer. Katekolemin deşarjına bağlı olarak periferik direnç artar, preload ve afterload yükselir. AMİ geçiren hastaların yaklaşık %40'ı hastaneye varmadan önce ölür. Bu ölümlerin sebebi, kalbin efektif pompalama gücünü önleyen aritmi denen ani kalp ritm bozukluklarıdır. AMİ dan sonra aritmi oluşma şansı olaydan sonraki birinci satte çok fazladır. Üç beş günden sonra risk çok azalır. Bundan dolayı acil serviste AMİ'lü hastanın değerlendirilmesi, tedavi ve bakımına başlanması yaşam şansını arttırır.
Hastanın Değerlendirilmesi
Hastanın o anda varolan durumu ve geçmişe ait tıbbi öyküsünün değerlendirilmesini fizik muayene ve tanı işlemlerini içerir.
Çoğu hastalar AMİ başlangıcında orta düzeyde aktivite veya istirahat halinde olurlar. AMİ' nü gösteren göğüs ağrısı genellikle ciddidir. 20 dakikadan uzun sürer ve genellikle nitrogliserin gibi vazodilatatörler ya da dinlenme ile geçmez. Bununla birlikte %20 kadar hastada (yaşlı hastalann %60-70'inde) hastada göğüs ağnsı olmayabilir ya da hastanın temel şikayeti göğüs ağnsı değildir. PQRST yöntemi ağnnın kısa ve öz olarak tanımlanmasına yardım eder (Fiziksel tanılama bölümünde anlatılmıştır).
Hastanın geçmişe dönük tıbbi öyküsü değerlendirilirken; daha önceki anjinasi; stabil ya da anstabil, süresi, nelerle geçtiği, daha önceden geçirilmiş AMİ olup olmadığı, varsa yeri, sol ventrikülde afterloadu artıran bir hipertansiyon varlığı, Serebrovasküler olay; emboli şüphesi, diyabetes mellitus, kalp cerrahisi, ortopedi gibi geçirilmiş ameliyatlar, tromboembolitik olaylar, hipovolomiye yol açan bir travma, kullandığı ilaçlar ve alerjileri değerlendirilir.
Akut Miyokard İnfarktüsü Belirti ve Bulgular Ppt
Hastadan alınan öykü ve fizik muayene sonucu ortaya çıkar.
Kalp atım hızı: Sağ koroner arterin tıkanması ve AV düğümün beslenememesine bağlı bradikardi, kompanse etmek için taşikardi, düzensiz nabız, çarpıntı hissi veya hiçbir değişiklik olmayabilir.
Arteryal kan basıncı: Hafif hipotansiyon, bazen hipertansiyon veya normal olabilir.
Solunum hızı: Taşipne,dispne (KKY'li hastaların semptomlarında artış), anksiyete ve paniğe bağlı göğüste rahatsızlık hissi olabilir.
Periferik doku: Perfüzyonunun bozulmasına bağlı periferik nabız dolgunluğunda azalma, ciltte solukluk, siyanoz, nemlilik, terleme, bazı hastalar hafif ateşli olabilir.
Kalp sesleri: Sol ventrikül genişlediği için apikal nabız sola doğru yer değiştirebilir, ventriküler yetmezlik olursa ek solünüm sesleri (railer), papiller adale yırtılırsa kalp seslerinden Sİ ve S2'nin azalma ve hafif sistolik üfürüm, perikarditte frotman, kalp yetmezliği gelişmişse S3 ve S4 sesleri duyulabilir.
Tanı
1. EKG'nin sürekli monitörize edilmesi
2. 12 Derivasyonlu EKG çekilmesi: EKG'deki değişiklikler tıkanan arterin bölgesi, myokard iskemisi, ve doku nekrozunun varlığı ile ilgili bilgi sağlar, seri halinde EKG'ler hastanın tanılanmasında Mİ' nü kesinleştirmek için kullanılır. EKG zamanla değişeceğinden tek bir EKG tek başına fazla anlam taşımaz.
3. Kardiyak enzimler / izoenzimler
a) Kreatinin kinaz (CK): (CPK-MB daha spesifiktir):
Akut Mİ den sonra 2-4 saat içinde yükselir; 24-36 saatde en üst seviyeye ulaşır, yaklaşık 3 günde de normale döner.
AMİ'nün tanısında kullanılan en duyarlı enzimdir (son yıllarda bazı kliniklerde kullanılmaya başlayan "tropo-nin t" henüz yaygın olarak kullanılmamaktadır).
CK; travma, İM enjeksiyon, kronik alkolizm ve egzersize bağlı olarak artabilir.
izoenziminin artması AMİ' nün göstergesidir.
b) Aspartate aminotransferaz (AST) veya serum glutami-koksaloasetik transaminaz (SGOT):
AMİ' den sonra 8-12 saat içinde yükselir, 18-36 saatde en üst seviyeye ulaşır, 3-5 günde normale döner.
c) Laktat dehidrogenaz (LDH):
AMİ' den sonra 8-48 saat içinde yükselir, 3-5 gün içinde en yüksek seviyeye yükselir, 8-10 günde normale döner.
LDHt
LDH2
LDHj >LDH2 ve CPK-MB artmışsa Mİ tanısını kuvvetlendirir.
Akut Miyokard İnfarktüsü Tedavisi ve Bakım
AMİ'nde tedavi ve bakımda hedefler;
Miyokardın iş yükünü azaltmak ( vazodilatasyon sağlamak)
Miyokardın 02 gereksinimini azaltmak (ilk 24 saat istirahat) Daha fazla hasara uğramayı önlemek (trombolitik tedavi) Komplikasyonları önlemek
Bu Hedeflere Ulaşmak Amacıyla
Hava yolu açıklığı sürdürülür, yeterli solunum ve dolaşım desteği sağlanır
Hasta monitorize edilir
Hastanın 02 saturasyonuna göre nazal kanül veya nazal kate-terle 02 verilir.
Hastaya rahat edebileceği bir pozisyon ; genellikle fawler veya yarı fawler pozisyonu verilir.
En az iki damar yolu açılır ve birinden damar yolu açık kalacak şekilde %5 Dekstroz verilir.
Ağrıyı gidermek amacıyla morfin sülfat; solunum problemi varsa veya solunum sayısı 12 den az ise, dolantin verilir.
Kas harabiyetini arttırarak enzimlerin yükselmesine neden olacağından İM enjeksiyon yapılmaz.
Laboratuar testleri için kan örnekleri alınır.
Hastanın durumuna göre IV veya oral nitrat, aspirin, heparin, beta bloker ve diğer ilaçlar verilir.
Disritmiler ve blok varsa tedavi edilir. Genellikle Aritmal 1 mg/kg bolüs, 1 mg/dk perfüzyonla devam edilir.
Hasta kanama, perfüzyon aritmileri ve nörolojik değişiklikler yönünden gözlenir.
İleri yaşam desteği sağlama yönünden hazırlıklı olunur
EKG, yaşam bulguları, bilinç seviyesi, periferik doku perfüzyo-nu, aldığı-çıkardığı sıvı takibi, göğüs ağrısı sürekli olarak gözlenir ve değerlendirilir.
Trombolitik tedavi için hazırlık yapılır.
Bugün Elde Bulunan Trombolitik İlaçlar
1. Streptokinaz (SK): beta hemolitik streptokok kültürlerinden elde edilen tek zincirli bir polipeptidtir. Plazminojenin plazmine dönüşümünü sağlar. Plazminde fibrini parçalar.Sistemik etkilidir. SK infüzyonu sırasında bazı hastalarda hipotansiyon görülür, çok az sayıda hastada ciddi alerjik reaksiyonlara sebep olabilir. SK dan 4-7 gün sonra ASO (Antistreptolizin O) antikor titrasyonu artar ve bu daha sonra verilecek SK'ı nötrolize edcek düzeylere ulaşır. Antikorlar birkaç yıl yüksek düzeyli kalır. Bu nedenle pratik olarak SK yapılan bir hastaya daha sonraki AMİ tablolarında diğer trombolitik ilaçlar verilmelidir. Veriliş yolu ve dozu: AMİ' nde IV veya intrakoroner olarak verilebilir. 1.500.000 Ü 45 mi serum içine (SF veya %5 Dextroz) konarak IV perfüzyon şeklinde 1 saat içinde verilir. İntrakoroner olarak 5-20.000 Ü/dk'da gidecek şekilde total 250.000 Ü olana kadar gönderilir. Yarılanma ömrü 16-23 dakikadır. Ayrıca trombüs-te:250.000 Ü saatte IV olarak daha sonra 100.000 Ü/st te gidecek şekilde devam ettirilir. Arteriyovenöz kanül tıkanmalarında-. 250.000 Ü 2 mi solüsyon içinde eritilerek 2 saat klempe edilir, daha sonra kanül içindeki sıvı geriye çekilir ve %09'luk NaCl ile yıkanır.
2. Ürokinaz: Proteolitik bir enzimdir.Direk olarak plazminoje-ni aktive ederek plazmine dönüşümünü sağlar. Sistemik etkilidir. Alerjik değildir. Tekrar ikinci birkez kullanılabilir. Veriliş yolu ve dozu: AMİ1 da 2-3 milyon Ü 30-60 dakika içinde IV olarak verilir. Pul-moner embolide: 4400 Ü/kg/st de gidecek şekilde IV perfüzyon, tedaviye 12-14 saat devam edilir.
3. t-PA: Tissue plasminojen activator (Doku plazmino-jen aktivatörü; ticari ismi actilyse): Veriliş yolu ve dozu: 15 mg IV bolüs, 0.75 mg/kg (maksimum 50 mg) IV perfüzyon 30 dakika da verilir. Daha sonra da 0.50 mg/kg (maksimum 35 mg) 60 dakika da infüzyon pompası ile verilir. İlacı veriliş süresi 90 dakika maksimum doz 100 mg dır.
4. Anisoylated plasminojen streptokinase activator complex (Apsac, Eminase): Veriliş yolu ve dozu: 30 Ü IV olarak 2-5 dakikada verilir. Sadece IV olarak verilir. Sadece 5 mi steril distile su ile sulandırılır.
Tüm trombolitik ilaçlar 2-25 (C de saklanır. Solüsyon hazırlandıktan sonra kullanılmadan kalırsa 24 saat buzdolabımda korunabilir.
Trombolitik tedavinin kornplikasyoniari: Kanama, alerji reaksiyon (streptokinazın), tekrar tıkanma ve aritmilerdir. Tedavide san-ral bir katater kullanılmalıdır.
Kardiyovaskuler Cerrahi Hastaliklar
Kardiyovasküler Cerrahi Hastalıklar ve Kardiyovasküler Sistem
Akut Myokard İnfarktüsü (AMİ) ve diğer kardiyovasküler hastalıklardan ölüm oranları birçok gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi bizim ülkemiz içinde ilk sıralarda yer almaktadır. Amerika Birleşik Devletleri (ABD)'nde yılda 4 milyonun üzerinde kişi kardiyovasküler hastalıklardan etkilenmekte, aynı zamanda bu hastalıklardan yılda 700.000 den fazla ölüm olmaktadır. Bunların 350.000 kişiden daha fazlası da AMI sonrası 2 saat içinde ölmektedir. Bu nedenle hastanın acil serviste zaman kaybetmeden etkili tedavi ve bakımının verilmesi önemlidir.
AMİ iskemik kalp hastalıkları (İKH)' nda görülen bir süreçtir. Stabil anjina, anstabil anjina, AMI ve ani ölüm görülür. Bazende direk AMİ olarak karşımıza çıkabilir.
İKH' da Risk Faktörleri
Değiştirilemez Risk Faktörleri ve kardiyovasküler egzersiz
Yaş (40 yaş üstü)
Cinsiyet (erkeklerde daha fazla, kadınlarda menapozdan sonra artma)
Genetik (1. Kuşak akrabalarda İKH bulunması)
Değiştirilebilir Risk Faktörleri ve kardiyovasküler hastalık
Hipertansiyon
Kolesterol
Sigara
Şişmanlık
Fizik aktivite yetersizliği
Diyabetes mellitus
Aşırı kahve ve alkol tüketimi
Stres
Kan akımı ve oksijenlenmedeki yetersizliğin birkaç saniyeden uzun sürmesi ile, şiddetli göğüs ağrısı oluşur. Ağrı karakteristik olarak ezici ve sıkıştırıcı tarzdadır. Bu ağrıya anjina pektoris, kısaca anjina denir. Anjina sıklıkla fiziksel veya emosyonel stres gibi kalbin oksijen gereksiniminin fazla olduğu durumlarda oluşur ve genellikle de egzersizle artan ağrı dinlenmeyle geçer. Ağn genellikle sternum arkasında hissedilir.Bu çeneye,özellikle sol kola ve epigastriyuma yayılır. Anjina nitrogliserinle geçer. İskemi uzadığı ve-geçirilemediği zaman irreversible hasar (infarktüs) olur.
Akut Myokard İnfarktüsü (AMİ) ve diğer kardiyovasküler hastalıklardan ölüm oranları birçok gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi bizim ülkemiz içinde ilk sıralarda yer almaktadır. Amerika Birleşik Devletleri (ABD)'nde yılda 4 milyonun üzerinde kişi kardiyovasküler hastalıklardan etkilenmekte, aynı zamanda bu hastalıklardan yılda 700.000 den fazla ölüm olmaktadır. Bunların 350.000 kişiden daha fazlası da AMI sonrası 2 saat içinde ölmektedir. Bu nedenle hastanın acil serviste zaman kaybetmeden etkili tedavi ve bakımının verilmesi önemlidir.
AMİ iskemik kalp hastalıkları (İKH)' nda görülen bir süreçtir. Stabil anjina, anstabil anjina, AMI ve ani ölüm görülür. Bazende direk AMİ olarak karşımıza çıkabilir.
İKH' da Risk Faktörleri
Değiştirilemez Risk Faktörleri ve kardiyovasküler egzersiz
Yaş (40 yaş üstü)
Cinsiyet (erkeklerde daha fazla, kadınlarda menapozdan sonra artma)
Genetik (1. Kuşak akrabalarda İKH bulunması)
Değiştirilebilir Risk Faktörleri ve kardiyovasküler hastalık
Hipertansiyon
Kolesterol
Sigara
Şişmanlık
Fizik aktivite yetersizliği
Diyabetes mellitus
Aşırı kahve ve alkol tüketimi
Stres
Kan akımı ve oksijenlenmedeki yetersizliğin birkaç saniyeden uzun sürmesi ile, şiddetli göğüs ağrısı oluşur. Ağrı karakteristik olarak ezici ve sıkıştırıcı tarzdadır. Bu ağrıya anjina pektoris, kısaca anjina denir. Anjina sıklıkla fiziksel veya emosyonel stres gibi kalbin oksijen gereksiniminin fazla olduğu durumlarda oluşur ve genellikle de egzersizle artan ağrı dinlenmeyle geçer. Ağn genellikle sternum arkasında hissedilir.Bu çeneye,özellikle sol kola ve epigastriyuma yayılır. Anjina nitrogliserinle geçer. İskemi uzadığı ve-geçirilemediği zaman irreversible hasar (infarktüs) olur.
Elektrik Yaniklari
Elektrik Yanıkları
Elektirik yanıkları; güç kaynağı ya da elektirik akımmdaki bağlantılar ile direkt temas sonucu olur. Elektrik yaralanmalarının şiddeti, voltaja, temas edilen süreye, cildin ve ortamın ıslak ya da nemli olup olmamasına göre değişir.
Elektrik yanıklarında iki tehlike vardır
1. Genellikle doku hasarının miktarı ciltteki yaranın görüntüsünden çok daha fazladır. Ciltteki yanık yarasının küçük olmasına karşın derin dokularda şiddetli hasar olabilir.
2. Yanıkla birlikte kalp durması olabilir.
Elektrik Yanığı ve Acil Bakım
Yaralı elektrik akımından uzaklaştırılır, ABC değerlendirilir, elektirik akımının vücuda girdiği ve çıktığı noktalardaki yaralar kontrol edilerek temiz/steril bir örtüyle kapatılır. Acil bölüme nakledilir.
Elektirik yanıkları; güç kaynağı ya da elektirik akımmdaki bağlantılar ile direkt temas sonucu olur. Elektrik yaralanmalarının şiddeti, voltaja, temas edilen süreye, cildin ve ortamın ıslak ya da nemli olup olmamasına göre değişir.
Elektrik yanıklarında iki tehlike vardır
1. Genellikle doku hasarının miktarı ciltteki yaranın görüntüsünden çok daha fazladır. Ciltteki yanık yarasının küçük olmasına karşın derin dokularda şiddetli hasar olabilir.
2. Yanıkla birlikte kalp durması olabilir.
Elektrik Yanığı ve Acil Bakım
Yaralı elektrik akımından uzaklaştırılır, ABC değerlendirilir, elektirik akımının vücuda girdiği ve çıktığı noktalardaki yaralar kontrol edilerek temiz/steril bir örtüyle kapatılır. Acil bölüme nakledilir.
Kimyasal Yanik Tedavisi
Kimyasal Yanıklar
Yirmibeş binden fazla kimyasal madde olduğu bilinmektedir. Bu maddeler doku proteinlerinde koagulasyona neden olarak doku nekrozu ve yıkımına sebep olurlar. Kimyasal maddelerin çoğu likit şeklinde, kuvvetli asit ya da baz özelliktedir.
Asitler: Çok hızlı olarak vücuda geçer ve hemen absorbe olurlar. Alkaliler: Dokunun derinliklerine girerek birkaç saat etkilerini sürdürürler.
Kimyasal Yanık ve Acil Bakım
Kimyasal madde içenler kusturulmaz, rüptüre neden olabileceğinden NGT takılmaz.
Yanık alan bol su ile yıkanır. Yıkama işlemi asit yanıklarında en az 30, alkalen yanıkların da ise, 1-2 saat sürmelidir. Ancak yıkama işlemi sırasında deride mekanik hasara yol açacağından basınçlı su kullanılmamalıdır.
Etkilenmiş alandaki cilt bol suyla yıkanırken giysiler de çıkarılmalıdır.
Yıkama tamamlandıktan sonra yanık alan kuru steril/temiz örtüyle örtülür ve hasta bu şekilde acil bölüme nakledilir.
İnhalasyon Yaralanmaları
İnhalasyon yanıkları gaz şeklindeki kimyasal maddelerin inha-lasyonu sonucu oluşur ve çok ciddi yaralanmalardır. Yanıklı hasta solunum güçlüğünden yakınıyorsa, havada belirgin gaz kokusu varsa ve hasta gazı inhale ettiğini söylüyorsa inhalasyon yaralanmasından şüphe edilmelidir.
İnhalasyon yaralanmalarının en tehlikeli şekli karbonmonoksit inhalasyonu dur. Karbonmonoksit kokusuz ve renksiz bir gaz olduğundan çoğu zaman hastalar bunu inhale etmiş olduklarını farketmeyebilirler.
Karbonmonoksit etkisini, hemoglobine bağlanıp dokulara yetersiz oksijen gitmesine neden olarak gösterir.
Karbonmonoksitin hemoglobine bağlanma oram oksijenden 200 kez fazladır. Karboksihemoglobinin yanlanma süresi ise 5-6 saattir. Bu hastalara hemen %100 konsantrasyonda oksijen verilerek karboksihemoglobinin yanlanma süreci yaklaşık 90 dakikaya indirilir. Bu süre hiperbarik oksijen tedavisiyle ise 30 dakikaya indirilebilir.
Yirmibeş binden fazla kimyasal madde olduğu bilinmektedir. Bu maddeler doku proteinlerinde koagulasyona neden olarak doku nekrozu ve yıkımına sebep olurlar. Kimyasal maddelerin çoğu likit şeklinde, kuvvetli asit ya da baz özelliktedir.
Asitler: Çok hızlı olarak vücuda geçer ve hemen absorbe olurlar. Alkaliler: Dokunun derinliklerine girerek birkaç saat etkilerini sürdürürler.
Kimyasal Yanık ve Acil Bakım
Kimyasal madde içenler kusturulmaz, rüptüre neden olabileceğinden NGT takılmaz.
Yanık alan bol su ile yıkanır. Yıkama işlemi asit yanıklarında en az 30, alkalen yanıkların da ise, 1-2 saat sürmelidir. Ancak yıkama işlemi sırasında deride mekanik hasara yol açacağından basınçlı su kullanılmamalıdır.
Etkilenmiş alandaki cilt bol suyla yıkanırken giysiler de çıkarılmalıdır.
Yıkama tamamlandıktan sonra yanık alan kuru steril/temiz örtüyle örtülür ve hasta bu şekilde acil bölüme nakledilir.
İnhalasyon Yaralanmaları
İnhalasyon yanıkları gaz şeklindeki kimyasal maddelerin inha-lasyonu sonucu oluşur ve çok ciddi yaralanmalardır. Yanıklı hasta solunum güçlüğünden yakınıyorsa, havada belirgin gaz kokusu varsa ve hasta gazı inhale ettiğini söylüyorsa inhalasyon yaralanmasından şüphe edilmelidir.
İnhalasyon yaralanmalarının en tehlikeli şekli karbonmonoksit inhalasyonu dur. Karbonmonoksit kokusuz ve renksiz bir gaz olduğundan çoğu zaman hastalar bunu inhale etmiş olduklarını farketmeyebilirler.
Karbonmonoksit etkisini, hemoglobine bağlanıp dokulara yetersiz oksijen gitmesine neden olarak gösterir.
Karbonmonoksitin hemoglobine bağlanma oram oksijenden 200 kez fazladır. Karboksihemoglobinin yanlanma süresi ise 5-6 saattir. Bu hastalara hemen %100 konsantrasyonda oksijen verilerek karboksihemoglobinin yanlanma süreci yaklaşık 90 dakikaya indirilir. Bu süre hiperbarik oksijen tedavisiyle ise 30 dakikaya indirilebilir.
Termal Yaniklar
Termal Yanıklar
Termal yaralanmalar en çok görülen yanık şeklidir. ABD'de her yıl 2 milyon üzerinde termal yanık nedeniyle yaralanma olduğu, bunların 500.000'inin hastanede yatarak tedavi gördüğü, 70.000'inin ise yaşamını yitirdiği belirtilmektedir.
Termal Yanık; Hastane Öncesi Bakımı
Yanık alanından uzaklaştırma,
Yanmış elbiselerin çıkarılması,
Kimyasal ya da haşlanma yanıklarında etken maddenin bir kumaşa/beze emdirilerek çıkarılması,
Katran yanığına soğuk uygulama yapılması,
Kimyasal yanığın irigasyon şeklinde yıkanması,
Elektrik yanığında elektrik düğmesinin kapatılması ya da etkilenmiş
bireyin kuru, iletken olmayan bir obje ile elektrik kaynağından uzaklaştırılması, ABC'nin değerlendirilmesi,
Hava yolu açıklığının sürdürülmesi,
Yeterli solunumun sağlanması,
Dolaşımın değerlendirilmesi, Travmaya ilişkin değerlendirme, Vücut ısısının korunması, Sıvı gereksiniminin belirlenmesi ve olanaklar uygunsa damar yolu açılarak sıvı
tedavisine başlanması, En kısa sürede acil bölüme nakil edilmesi.
Dokular yandığında hücre ölümü sonucu açığa çıkan lokal doku hormonlan (histamin bradikinin) inflamatuar reaksiyonları başlatır. Ayrıca yanık bölgesi ve etrafında vazodilatasyon, kapiUer permeabi-litede artma ve doku hücrelerinin permeabilitesindeki değişiklikler büyük miktarda hücre dışı sıvının sodyum ve proteinin yanıklı, bölgeden geçerek kabarcık ve lokal ödem oluşturmasına ya da açık yaradan sızmasına neden olur. İntravasküler sıvıda azalma kan vizkosi-tesinin ve hemotokrit değerinin yüksek bulunmasına neden olur.
Vücuttaki hücre dışı sıvının büyük bir kısmının yanıklı bölgeye geçmesi, kardiak output'un düşmesine ve hipovolemik şok oluşmasına neden olur.
Termal Yanıkta (Alev Alma) Acil Yardım
Koşuyorsa koşması engellenir. Koşma alevleri güçlendirir, üfleme etkisi yapar.
Yanan kimse ayakta durursa çıkan gazların solunum yollarına gitmesi saçlarının tutuşması kolaylaşır. Tutuşan bireyin hemen yere yatırılması ve kendi çevresinde yuvarlanmasının sağlanması gerekir. Bu yangının sönmesini sağlayacaktır. Alevler bu yolla çoğu kez söner. Alevsiz yanma ise yanan bireyin hemen bir battaniye ya da halıya sarılmasıyla söndürülebilir.
Elektrik nedenli tutuşmalarda ve patlayıcı maddelerin neden olduğu yanıklarda su durumu kötüleştirebilir ve yanma oranını arttırabilir. Sulu yangın söndürücüler'de de aynı tehlike söz konusudur.
Kuru kimyasal yangın söndürücüler zorunlu durumlarda kullanılabilir. Yangın söndürücünün dik tutulması ve kazazedeye en etkili uzaklıktan sıkılması gerekir.
Alevler söner sönmez bütün yanan elbiselerin hızla çıkartılması gerekir. Elbiseler kesinlikle kesilerek çıkartılmalı, sıyrılarak çıkartılması engellenmelidir. Sıyırma, alttaki yanık dokunun daha çok zarar görmesine yol açabilir.
Termal yaralanmalar en çok görülen yanık şeklidir. ABD'de her yıl 2 milyon üzerinde termal yanık nedeniyle yaralanma olduğu, bunların 500.000'inin hastanede yatarak tedavi gördüğü, 70.000'inin ise yaşamını yitirdiği belirtilmektedir.
Termal Yanık; Hastane Öncesi Bakımı
Yanık alanından uzaklaştırma,
Yanmış elbiselerin çıkarılması,
Kimyasal ya da haşlanma yanıklarında etken maddenin bir kumaşa/beze emdirilerek çıkarılması,
Katran yanığına soğuk uygulama yapılması,
Kimyasal yanığın irigasyon şeklinde yıkanması,
Elektrik yanığında elektrik düğmesinin kapatılması ya da etkilenmiş
bireyin kuru, iletken olmayan bir obje ile elektrik kaynağından uzaklaştırılması, ABC'nin değerlendirilmesi,
Hava yolu açıklığının sürdürülmesi,
Yeterli solunumun sağlanması,
Dolaşımın değerlendirilmesi, Travmaya ilişkin değerlendirme, Vücut ısısının korunması, Sıvı gereksiniminin belirlenmesi ve olanaklar uygunsa damar yolu açılarak sıvı
tedavisine başlanması, En kısa sürede acil bölüme nakil edilmesi.
Dokular yandığında hücre ölümü sonucu açığa çıkan lokal doku hormonlan (histamin bradikinin) inflamatuar reaksiyonları başlatır. Ayrıca yanık bölgesi ve etrafında vazodilatasyon, kapiUer permeabi-litede artma ve doku hücrelerinin permeabilitesindeki değişiklikler büyük miktarda hücre dışı sıvının sodyum ve proteinin yanıklı, bölgeden geçerek kabarcık ve lokal ödem oluşturmasına ya da açık yaradan sızmasına neden olur. İntravasküler sıvıda azalma kan vizkosi-tesinin ve hemotokrit değerinin yüksek bulunmasına neden olur.
Vücuttaki hücre dışı sıvının büyük bir kısmının yanıklı bölgeye geçmesi, kardiak output'un düşmesine ve hipovolemik şok oluşmasına neden olur.
Termal Yanıkta (Alev Alma) Acil Yardım
Koşuyorsa koşması engellenir. Koşma alevleri güçlendirir, üfleme etkisi yapar.
Yanan kimse ayakta durursa çıkan gazların solunum yollarına gitmesi saçlarının tutuşması kolaylaşır. Tutuşan bireyin hemen yere yatırılması ve kendi çevresinde yuvarlanmasının sağlanması gerekir. Bu yangının sönmesini sağlayacaktır. Alevler bu yolla çoğu kez söner. Alevsiz yanma ise yanan bireyin hemen bir battaniye ya da halıya sarılmasıyla söndürülebilir.
Elektrik nedenli tutuşmalarda ve patlayıcı maddelerin neden olduğu yanıklarda su durumu kötüleştirebilir ve yanma oranını arttırabilir. Sulu yangın söndürücüler'de de aynı tehlike söz konusudur.
Kuru kimyasal yangın söndürücüler zorunlu durumlarda kullanılabilir. Yangın söndürücünün dik tutulması ve kazazedeye en etkili uzaklıktan sıkılması gerekir.
Alevler söner sönmez bütün yanan elbiselerin hızla çıkartılması gerekir. Elbiseler kesinlikle kesilerek çıkartılmalı, sıyrılarak çıkartılması engellenmelidir. Sıyırma, alttaki yanık dokunun daha çok zarar görmesine yol açabilir.
Yanık Lokalizasyonu
Yanık Lokalizasyonu
Baş, boyun, toraks, göz, kulak, eller, ayaklar, perine yanıkları, yanık yüzeyi ne olursa olsun büyük yanık olarak değerlendirilir.
Baş boyun ve toraks yanıkları sıklıkla pulmoner komplikas-yonlara, yüz yanıkları gözün kornea tabakasında harabiyete, kulak yanıkları işitme kayıplarına neden olur. Ellerde ve eklemlerdeki yanıklar psikolojik ve fizyolojik sorunlara neden olurlar. Ayrıca uğraşı tedavisi ve iş değişikliği gerektirebilirler. Perine yanıkları dışkılama ve idrar yapma fonksiyonlarını engelleyebilir. Ekstre-mitelerin dairesel yanıkları turnike gibi etki yapabilir ve dolaşımın engelenmesine neden olabilir. Toraksın tümünün yanması göğüs duvarının yeterince genişlemesini engelleyebilir, pulmoner yetersizliğe neden olabilir.
Yaş
Hastanın yaşı yanığın ciddiyetini, iyileşme sürecini ve mortaliteyi etkiler. Mortalite 4 yaşından küçüklerde özellikle de 0-1 yaş grubunda ve 65 yaşın üzerinde yüksektir.
Yaşlılarda istatistiksel olarak mortalite ve morbiditenin yüksekliği, organizmanın genel olarak yıpranmış olmasına, reaksiyon za-manlannın yavaşlamasına, hareketlerinin azalmasına bağlı olabilir. Ayrıca bu yaş grubunun genelde evde yalnız yaşamaları da yanık görülme sıklığını arttırmaktadır.
Genel Sağlık Durumu
Kardiyovasküler, pulmoner, endokrin ve renal sistem hastalıkları ile alkolizm hastanın yanık yaralanması ve tedaviye vereceği yanıtı etkiler.
Yanık öncesi kardiopulmoner hastalığı olanların mortalite oranının olmayanlara göre 3-4 kat fazla olduğu tahmin edilmektedir. Yanıklı alkoliklerde mortalite oranı 3 kat fazladır. Ayrıca alkolik hastaların iyileşme süreci uzun sürdüğü için hastanede daha fazla kalmaktadırlar.
Yanıkta Yaralanma Mekanizması
Yanıkta alev, kaynar su, sıcak objeler, radyasyon ve elektrik termal yaralanmalara; kimyasal maddeler de kimyasal yaralanmalara neden olur. Kimyasal maddelerin inhalasyonu yaşamı en fazla tehdit eden yanıklardır. Bunun yanısıra elektrik yanıklarında cilt hasarının küçük olmasına karşın, derin dokularda büyük hasarlara yol açması, kalp durmasına neden olabilmesinden dolayı bu yanıklar ciddi yaralanmalar grubunda yer alır.
Baş, boyun, toraks, göz, kulak, eller, ayaklar, perine yanıkları, yanık yüzeyi ne olursa olsun büyük yanık olarak değerlendirilir.
Baş boyun ve toraks yanıkları sıklıkla pulmoner komplikas-yonlara, yüz yanıkları gözün kornea tabakasında harabiyete, kulak yanıkları işitme kayıplarına neden olur. Ellerde ve eklemlerdeki yanıklar psikolojik ve fizyolojik sorunlara neden olurlar. Ayrıca uğraşı tedavisi ve iş değişikliği gerektirebilirler. Perine yanıkları dışkılama ve idrar yapma fonksiyonlarını engelleyebilir. Ekstre-mitelerin dairesel yanıkları turnike gibi etki yapabilir ve dolaşımın engelenmesine neden olabilir. Toraksın tümünün yanması göğüs duvarının yeterince genişlemesini engelleyebilir, pulmoner yetersizliğe neden olabilir.
Yaş
Hastanın yaşı yanığın ciddiyetini, iyileşme sürecini ve mortaliteyi etkiler. Mortalite 4 yaşından küçüklerde özellikle de 0-1 yaş grubunda ve 65 yaşın üzerinde yüksektir.
Yaşlılarda istatistiksel olarak mortalite ve morbiditenin yüksekliği, organizmanın genel olarak yıpranmış olmasına, reaksiyon za-manlannın yavaşlamasına, hareketlerinin azalmasına bağlı olabilir. Ayrıca bu yaş grubunun genelde evde yalnız yaşamaları da yanık görülme sıklığını arttırmaktadır.
Genel Sağlık Durumu
Kardiyovasküler, pulmoner, endokrin ve renal sistem hastalıkları ile alkolizm hastanın yanık yaralanması ve tedaviye vereceği yanıtı etkiler.
Yanık öncesi kardiopulmoner hastalığı olanların mortalite oranının olmayanlara göre 3-4 kat fazla olduğu tahmin edilmektedir. Yanıklı alkoliklerde mortalite oranı 3 kat fazladır. Ayrıca alkolik hastaların iyileşme süreci uzun sürdüğü için hastanede daha fazla kalmaktadırlar.
Yanıkta Yaralanma Mekanizması
Yanıkta alev, kaynar su, sıcak objeler, radyasyon ve elektrik termal yaralanmalara; kimyasal maddeler de kimyasal yaralanmalara neden olur. Kimyasal maddelerin inhalasyonu yaşamı en fazla tehdit eden yanıklardır. Bunun yanısıra elektrik yanıklarında cilt hasarının küçük olmasına karşın, derin dokularda büyük hasarlara yol açması, kalp durmasına neden olabilmesinden dolayı bu yanıklar ciddi yaralanmalar grubunda yer alır.
Buyuk Orta ve Kucuk Yaniklar
Yanık Yüzeyi
Yanık yüzeyinin hesaplanmasında 2. ve 3. derece yanık bölgeleri toplanır. Bu amaçla pratik olarak erişkinlerde "dokuzlar kuralı" uygulanabilir. 1940'lardan buyana yanık yüzeyini çabuk tahmin edebilmek amacıyla kullanılan dokuzlar kuralı vücudun anatomik bölümlerinin herbirinin toplam vücut yüzeyinin yaklaşık % 9'u olarak ele alınmasına temellenir.
Bu yöntem kolaydır, ayrıca total vücut yüzeyindeki yaralanma yüzdesini belirlemede herhangi bir ölçek ya da şema gerektirmediğinden acil bölümlerde triyaj aşamasında ve ilk tedavinin planlanmasında kullanılmaktadır.
Büyük Yanıklar
Erişkinlerde 2.derece % 25'ten, 3.derece %10'dan büyük, çocuklarda 2.derece % 20'den , 3.derece % 10'dan büyük yanıklardır. Ancak yanık yüzdesi ne olursa olsun yüz, göz.kulak, eller, ayaklar ve perine yanıkları elektrik yanıklan, inhalasyon ya da büyük travmalarla birlikte olan yanıklar ile önceden diyabet, konjestif kalp yetmezliği ya da kronik renal yetmezliği olan hastalarda oluşan yanıklar da büyük yanık olarak kabul edilir.
Orta Yanıklar
Önceden bir hastalığı olmayan erişkinlerde 2.derece % 15-25, 3.derece % 3-10 arası, çocuklarda, 2.derece %10-20, 3.derece %3-10 arasındaki yanıklardır.
Küçük Yanıklar
Erişkinlerde 2.derece % 15'ten, 3.derece % 3'ten küçük çocuklarda 2.derece % 10'dan, 3.derece % 3'ten küçük olan yanıklardır.
Yanık yüzeyinin hesaplanmasında 2. ve 3. derece yanık bölgeleri toplanır. Bu amaçla pratik olarak erişkinlerde "dokuzlar kuralı" uygulanabilir. 1940'lardan buyana yanık yüzeyini çabuk tahmin edebilmek amacıyla kullanılan dokuzlar kuralı vücudun anatomik bölümlerinin herbirinin toplam vücut yüzeyinin yaklaşık % 9'u olarak ele alınmasına temellenir.
Bu yöntem kolaydır, ayrıca total vücut yüzeyindeki yaralanma yüzdesini belirlemede herhangi bir ölçek ya da şema gerektirmediğinden acil bölümlerde triyaj aşamasında ve ilk tedavinin planlanmasında kullanılmaktadır.
Büyük Yanıklar
Erişkinlerde 2.derece % 25'ten, 3.derece %10'dan büyük, çocuklarda 2.derece % 20'den , 3.derece % 10'dan büyük yanıklardır. Ancak yanık yüzdesi ne olursa olsun yüz, göz.kulak, eller, ayaklar ve perine yanıkları elektrik yanıklan, inhalasyon ya da büyük travmalarla birlikte olan yanıklar ile önceden diyabet, konjestif kalp yetmezliği ya da kronik renal yetmezliği olan hastalarda oluşan yanıklar da büyük yanık olarak kabul edilir.
Orta Yanıklar
Önceden bir hastalığı olmayan erişkinlerde 2.derece % 15-25, 3.derece % 3-10 arası, çocuklarda, 2.derece %10-20, 3.derece %3-10 arasındaki yanıklardır.
Küçük Yanıklar
Erişkinlerde 2.derece % 15'ten, 3.derece % 3'ten küçük çocuklarda 2.derece % 10'dan, 3.derece % 3'ten küçük olan yanıklardır.
Yaniklarin Siniflandirilmasi ve Cesitleri
Yanıkların Sınıflandırılması
Yanık yarasının ciddiyeti ölüm ve kozmatik riski ile ortaya çıkardığı fonksiyonel bozukluklara göre değerlendirilir.
Yanık Yarasının Ciddiyetini Etkileyen Faktörler
Yanığın derinliği,
Yanık yüzeyi,
Yanığın lokalizasyonu,
Yanıklının yaşı,
Yanıklının genel sağlık durumu,
Yaralanma mekanizması.
Yanığın Değerlendirilmesi
Yanıklar genel olarak derinliğine göre üç dereceye ayrılarak incelenirler.
1. Derece Yanıkta; deri, epidermisten dermişe kadar değişik derecelerde zarar görmüştür. Birinci derece yanık yüzeyel kısmi kalınlıklı deri kaybı yanığı olarak da adlandmlır. Deri hafif ödemli hi-peremik ve ağrılıdır. Rahatsızlık 48 saatte, iyileşme ise 3-7 günde tamamlanır.
2. Derece Yanıkta; tüm epidermis ile dermişin kalın bir kısmı etkilenmiştir. İkinci derece yanık derin kısmi kalınlıklı deri kaybı yanığı olarak da adlandırılır. İkinci derece yanığın en karakteristik görüntüsü, içi plazma ve "A" vitamininden zengin sıvı ile dolu büllerdir. Bunlar epidermis ile dermiş arasında sıvı birikmesi sonucu oluşur. Sinir uçlarının koruyucu bariyerini kaybetmesi ve hava ile ilişkisi nedeniyle dermişi etkileyen 2. derece yanıklar çok ağrılıdır. Ancak epitel hücrelerin tümü zarar görmediği için iyileşme olasıdır. İyileşme dönemi sırasında yağ bezlerinin vaskülarizasyonunda artma, sekresyonlarda ve terlemede azalma nedeniyle yanık alanında kuruluk ve kaşınma sık görülür.
İkinci derece yanıklarda, iyileşme yaklaşık üç hafta içinde hafif bir renk değişikliği ve iz bırakarak olur. Ancak iyileşmede yanığın derinliği kadar enfeksiyonun varlığı ya da yokluğu da etkilidir. İkinci derece yanık kontrol edilemeyecek kadar enfekte olursa üçüncü dereceye dönüşebilir ve dermişin kalan bölümü de harap olabilir.
3. Derece yanıkta; deri tüm tabakalarıyla yanmıştır. Elastikiyeti kaybolmuş, ağrısız kahve ya da beyaz sarı bir renk almıştır. Deri, yüzeyindeki dehidratasyon sonucu denatüre olmuş proteinlerin birleşmesiyle eskar tabakası oluşur. Üçüncü derece yanıkta iyileşme kendiliğinden olmaz. Öncelikle tamamen yanarak elastikiyetini kaybetmiş deriden oluşan eskar tabakasının kesilmesi (eskara-tomi) gerekir. Böylece ödemli bölge ile eskar arasında kan damarlarının sıkışması önlenir. Bu girişim zamanında yapılmazsa, ekstre-mitelerde iskemik nekroz ya da toraksı çevreleyen derinin tamamıyla yandığı durumlarda solunum güçlüğü ortaya çıkabilir.
Yanık yarasının ciddiyeti ölüm ve kozmatik riski ile ortaya çıkardığı fonksiyonel bozukluklara göre değerlendirilir.
Yanık Yarasının Ciddiyetini Etkileyen Faktörler
Yanığın derinliği,
Yanık yüzeyi,
Yanığın lokalizasyonu,
Yanıklının yaşı,
Yanıklının genel sağlık durumu,
Yaralanma mekanizması.
Yanığın Değerlendirilmesi
Yanıklar genel olarak derinliğine göre üç dereceye ayrılarak incelenirler.
1. Derece Yanıkta; deri, epidermisten dermişe kadar değişik derecelerde zarar görmüştür. Birinci derece yanık yüzeyel kısmi kalınlıklı deri kaybı yanığı olarak da adlandmlır. Deri hafif ödemli hi-peremik ve ağrılıdır. Rahatsızlık 48 saatte, iyileşme ise 3-7 günde tamamlanır.
2. Derece Yanıkta; tüm epidermis ile dermişin kalın bir kısmı etkilenmiştir. İkinci derece yanık derin kısmi kalınlıklı deri kaybı yanığı olarak da adlandırılır. İkinci derece yanığın en karakteristik görüntüsü, içi plazma ve "A" vitamininden zengin sıvı ile dolu büllerdir. Bunlar epidermis ile dermiş arasında sıvı birikmesi sonucu oluşur. Sinir uçlarının koruyucu bariyerini kaybetmesi ve hava ile ilişkisi nedeniyle dermişi etkileyen 2. derece yanıklar çok ağrılıdır. Ancak epitel hücrelerin tümü zarar görmediği için iyileşme olasıdır. İyileşme dönemi sırasında yağ bezlerinin vaskülarizasyonunda artma, sekresyonlarda ve terlemede azalma nedeniyle yanık alanında kuruluk ve kaşınma sık görülür.
İkinci derece yanıklarda, iyileşme yaklaşık üç hafta içinde hafif bir renk değişikliği ve iz bırakarak olur. Ancak iyileşmede yanığın derinliği kadar enfeksiyonun varlığı ya da yokluğu da etkilidir. İkinci derece yanık kontrol edilemeyecek kadar enfekte olursa üçüncü dereceye dönüşebilir ve dermişin kalan bölümü de harap olabilir.
3. Derece yanıkta; deri tüm tabakalarıyla yanmıştır. Elastikiyeti kaybolmuş, ağrısız kahve ya da beyaz sarı bir renk almıştır. Deri, yüzeyindeki dehidratasyon sonucu denatüre olmuş proteinlerin birleşmesiyle eskar tabakası oluşur. Üçüncü derece yanıkta iyileşme kendiliğinden olmaz. Öncelikle tamamen yanarak elastikiyetini kaybetmiş deriden oluşan eskar tabakasının kesilmesi (eskara-tomi) gerekir. Böylece ödemli bölge ile eskar arasında kan damarlarının sıkışması önlenir. Bu girişim zamanında yapılmazsa, ekstre-mitelerde iskemik nekroz ya da toraksı çevreleyen derinin tamamıyla yandığı durumlarda solunum güçlüğü ortaya çıkabilir.
Yaniklarda Acil Bakim
Yanıklarda Acil Bakım ve Acil Yanıklar
Vücudun en büyük organı olan deri epidermis ve dermiş olmak üzere iki tabakadan oluşur. Epidermis sert geçirgen olmayan dış tabakadır. Daha kalın olan dermiş kan damarlan sinir uçlan, kıl folikülleri, ter ve yağ bezlerini içerir. Dermişin altında kalınlığı vücudun değişik bölümlerinde ve bireyden bireye değişen yağlı tabaka deri altı do-kusudur. Deri altında en derin tabaka ise kaslan örten fasyadır.
Deri sadece bir doku değil bir organdır da. Derinin pek çok fonksiyonu vardır. Bunlar arasında vücudu dışarıdan gelicek mikroorganizmalardan korumak, vücut ısısını ayarlamak, sinir uçları aracılığıyla vücutla temas halindeki pek çok duyuyu beyine iletmek ve vücuttaki su miktarını ayarlamak sayılabilir.
Deri yaralanmadıkça mikroorganizmalar vücut içine giremez. Vücut ısısını ayarlayan asıl organ deridir. Dışarıdaki değişken ısıya karşın vücut ısısını 29 ile 43°C arasında dar bir çerçevede korumaktadır. Vücut ısısının sabit tutulmasını sağlayan birçok faktör vardır. Ancak bunlar arasında en önemlisi kandır. Dolaşan kan hem ısı üretir hem de onu dağıtır. Isı dağıtımı normal şartlar altında etkilidir. Deriye ısı uygulandığı zaman deri altı dokusunun ısısı hızla yükselir. Ancak ısı kaynağı deriden uzaklaştırılır uzaklaştırılmaz vücut normal ısısına dönebilir. Şayet ısı kaynağı deriden uzaklaştı-rılmazsa ya da yüksek ısı uygulanırsa hücreler tahrip olur.
Deri yaralanma olmaksızın 40°C ısıyı tolere edebilir. Ancak ısı 70°C ve üzerine çıkarsa hücreler hızla tahrip olur ve yanık yarası gelişir.
Yanık; organizmanın termal, kimyasal elektrik ya da radyoaktif etkenlerle hasara uğramasıdır. Yanıklara alev, kaynar su, kimyasal maddeler, elektirik akımı ve radyasyonun neden olmasına karşın yaralanma sıklıkla bireyin kendi dikkatsizliği, eğitim yetersizliği, çocukların aşın merakı, ev ve endüstri kazalan sonucu oluşmaktadır.
Vücudun en büyük organı olan deri epidermis ve dermiş olmak üzere iki tabakadan oluşur. Epidermis sert geçirgen olmayan dış tabakadır. Daha kalın olan dermiş kan damarlan sinir uçlan, kıl folikülleri, ter ve yağ bezlerini içerir. Dermişin altında kalınlığı vücudun değişik bölümlerinde ve bireyden bireye değişen yağlı tabaka deri altı do-kusudur. Deri altında en derin tabaka ise kaslan örten fasyadır.
Deri sadece bir doku değil bir organdır da. Derinin pek çok fonksiyonu vardır. Bunlar arasında vücudu dışarıdan gelicek mikroorganizmalardan korumak, vücut ısısını ayarlamak, sinir uçları aracılığıyla vücutla temas halindeki pek çok duyuyu beyine iletmek ve vücuttaki su miktarını ayarlamak sayılabilir.
Deri yaralanmadıkça mikroorganizmalar vücut içine giremez. Vücut ısısını ayarlayan asıl organ deridir. Dışarıdaki değişken ısıya karşın vücut ısısını 29 ile 43°C arasında dar bir çerçevede korumaktadır. Vücut ısısının sabit tutulmasını sağlayan birçok faktör vardır. Ancak bunlar arasında en önemlisi kandır. Dolaşan kan hem ısı üretir hem de onu dağıtır. Isı dağıtımı normal şartlar altında etkilidir. Deriye ısı uygulandığı zaman deri altı dokusunun ısısı hızla yükselir. Ancak ısı kaynağı deriden uzaklaştırılır uzaklaştırılmaz vücut normal ısısına dönebilir. Şayet ısı kaynağı deriden uzaklaştı-rılmazsa ya da yüksek ısı uygulanırsa hücreler tahrip olur.
Deri yaralanma olmaksızın 40°C ısıyı tolere edebilir. Ancak ısı 70°C ve üzerine çıkarsa hücreler hızla tahrip olur ve yanık yarası gelişir.
Yanık; organizmanın termal, kimyasal elektrik ya da radyoaktif etkenlerle hasara uğramasıdır. Yanıklara alev, kaynar su, kimyasal maddeler, elektirik akımı ve radyasyonun neden olmasına karşın yaralanma sıklıkla bireyin kendi dikkatsizliği, eğitim yetersizliği, çocukların aşın merakı, ev ve endüstri kazalan sonucu oluşmaktadır.
Üriner Sistem Hastaliklari
Üriner Sistem Yaralanmaları ve Hastalıkları
Böbrekler
Böbrekler reptoperitonial bölgededirler. Bu organlarda kan akımı fazladır. Böbrekler vücudun çok iyi korunan bir bölgesinde bulunduğundan penetran yaralanmalarda böbrekle birlikte başka organlar da zarar görür. Toraksın alt taraflarında ya da abdominal bölgenin üst kadranlarındaki travmalarda böbrek yaralanmasından şüphe edilmelidir. Ayrıca hematürü de böbrek yaralanmasını düşündürür.
Böbrek travmasında: hasta istirahate alınır, sıvı tedavisine başlanır, yaşam bulguları izlenir.
Mesane ve Üretra
Mesane pelviste simfız pubisin hemen arkasındadır. Her iki üre-ter mesanenin tabanından ve arkasından mesaneye girer. Mesane üretra aracılığı ile dışarı açılır. (Üriner Sistem Enfeksiyonları)
Kunt ve penetran mesane yaralanmaları rüptürle sonuçlanır. İdrar çevre dokulara yayılır. Abdominal bölgenin alt kadranlarında kunt travmalar genellikle mesane dolu ise rüptüre neden olur.
Abdominal Travmalarda Acil Bakım
Abdominal travmalarda öncelikle triyaj çalışması yapılarak hastalar şöyle sınıflandırılır.
1. İleri yaşam desteği ve derhal cerrahi girişim gerektirenler,
2. Cerrahi girişimi gerektirebilicek olanlar,
3. İzlenmesi gerekenler,
4. Yaşamasında umut kesilenler
Sonra
ABC değerlendirilmesi ve yapılır ve gerekirse destek sağlanır.
Oksijen verilir.
Laboratuvar incelemeleri için kan örnekleri alınır.
İki damar yolu açılarak İV sıvı tedavisine başlanır.
Yaşam bulguları izlenir.
Kontrendike değilse ve hasta hipotansif ise, antişok elbise giydirilir.
Mesaneye kateter yerleştirilerek, idrar analizi için örnek alınır. Saatlik idrar miktan izlenir.
NGT takılarak mide içeriği aspire edilir ve bu sıvının analizi yapılır. Ayrıca midede dekompresyon sağlanır.
Abdominal filmler çekilir.
Şayet hematüri varsa, hasta IV piyelografı için hazırlanır.
Abdominal Travmalı Tüm Hastalar Hastaneden Ayrılmadan Önce Kanama Belirti ve Bulguları ile
İlgili Bilgilendirilirler Bu bağlamda:
Lokalize ya da genel abdominal ağrı,
Omuz travmasıyla ilgili olmayan omuz ağrısı; Kehr's belirtisi, abdominal bölgedeki kan ya da sıvı toplanmasına bağlı diyafragma iritasyonunu gösterir.
Halsizlik, yorgunluk ve laterji yavaş kan kaybını gösterir,
Nedeni açıklanamayan ateş,
Bulantı kusma, özellikle sürekliyse,
Hematemez ya da melena; kunt abdominal travmalardan haftalar sonra kanama oluşabilir.
Bu belirti ve bulguların bir ya da birkaçının varlığında hastaya acil bölüme gelmesi söylenir.
Böbrekler
Böbrekler reptoperitonial bölgededirler. Bu organlarda kan akımı fazladır. Böbrekler vücudun çok iyi korunan bir bölgesinde bulunduğundan penetran yaralanmalarda böbrekle birlikte başka organlar da zarar görür. Toraksın alt taraflarında ya da abdominal bölgenin üst kadranlarındaki travmalarda böbrek yaralanmasından şüphe edilmelidir. Ayrıca hematürü de böbrek yaralanmasını düşündürür.
Böbrek travmasında: hasta istirahate alınır, sıvı tedavisine başlanır, yaşam bulguları izlenir.
Mesane ve Üretra
Mesane pelviste simfız pubisin hemen arkasındadır. Her iki üre-ter mesanenin tabanından ve arkasından mesaneye girer. Mesane üretra aracılığı ile dışarı açılır. (Üriner Sistem Enfeksiyonları)
Kunt ve penetran mesane yaralanmaları rüptürle sonuçlanır. İdrar çevre dokulara yayılır. Abdominal bölgenin alt kadranlarında kunt travmalar genellikle mesane dolu ise rüptüre neden olur.
Abdominal Travmalarda Acil Bakım
Abdominal travmalarda öncelikle triyaj çalışması yapılarak hastalar şöyle sınıflandırılır.
1. İleri yaşam desteği ve derhal cerrahi girişim gerektirenler,
2. Cerrahi girişimi gerektirebilicek olanlar,
3. İzlenmesi gerekenler,
4. Yaşamasında umut kesilenler
Sonra
ABC değerlendirilmesi ve yapılır ve gerekirse destek sağlanır.
Oksijen verilir.
Laboratuvar incelemeleri için kan örnekleri alınır.
İki damar yolu açılarak İV sıvı tedavisine başlanır.
Yaşam bulguları izlenir.
Kontrendike değilse ve hasta hipotansif ise, antişok elbise giydirilir.
Mesaneye kateter yerleştirilerek, idrar analizi için örnek alınır. Saatlik idrar miktan izlenir.
NGT takılarak mide içeriği aspire edilir ve bu sıvının analizi yapılır. Ayrıca midede dekompresyon sağlanır.
Abdominal filmler çekilir.
Şayet hematüri varsa, hasta IV piyelografı için hazırlanır.
Abdominal Travmalı Tüm Hastalar Hastaneden Ayrılmadan Önce Kanama Belirti ve Bulguları ile
İlgili Bilgilendirilirler Bu bağlamda:
Lokalize ya da genel abdominal ağrı,
Omuz travmasıyla ilgili olmayan omuz ağrısı; Kehr's belirtisi, abdominal bölgedeki kan ya da sıvı toplanmasına bağlı diyafragma iritasyonunu gösterir.
Halsizlik, yorgunluk ve laterji yavaş kan kaybını gösterir,
Nedeni açıklanamayan ateş,
Bulantı kusma, özellikle sürekliyse,
Hematemez ya da melena; kunt abdominal travmalardan haftalar sonra kanama oluşabilir.
Bu belirti ve bulguların bir ya da birkaçının varlığında hastaya acil bölüme gelmesi söylenir.
Abdominal Organ Yaralanmalari
Abdominal Organ Yaralanmaları
Mide
Büyük bir organ olan mide batının sol üst kadranında lokalize-dir ve içi boştur. Bu özelliğinden dolayı kolaylıkla yer değiştirebilir. Bu nedenle kunt travma ile yaralanma insidansı çok düşüktür. Bununla birlikte büyük bir organ olması ve ön tarafta yer alması pe-netran yaralanmalannı sıklaştırır.
Mide yaralanmalarında en kolay tanı NGT takarak mide içeriğinin incelenmesiyle olur. Abdominal radyografide serbest hava görülürse, mide yada ince barsakların perfore olduğu düşünülür.
Karaciğer
Karaciğer sağ üst kadranda, diyafragmanm hemen altında ve vücudun en büyük içi dolu organıdır. Abdominal bölgede geniş yer kaplaması, ön tarafta olması nedeniyle, gerek kunt gerekse penet-ran travmalarda en sık yaralanan abdominal organlardan birisidir.
Abdominal bölgenin sağ üst ya da alt kadranı veya orta hat travmalarında karaciğer yaralanması düşünülmelidir. Bu organın çok damarlı olması, travmalarında kısa sürede hipovolemik şok gelişmesine neden olur. Fibrinojen ve protrombin gibi pıhtılaşma faktörleri karaciğerde sentez edildiğinden yaralanmaları hipovolemik şokun yanısıra kanama pıhtılaşma bozukluklarına da neden olur.
Karaciğer yaralanmasında tanı tomografi ve laparotomi ile konur. Küçük yaralanmalarda karaciğer kendi kendini iyüeştirebilir. Büyük yaralanmalarda cerrahi girişim gerekebilir.
Dalak
Sol üst kadranda diyafragmanm altında 9 ve 11. kaburgaların hemen arkasında lokalizedir. Büyük kan damarlarıyla dolu, katı (içi dolu) ve fıbröz doku kapsülüne sahip bir organdır.
Sol üst kadran yaralanmalarında sol alt kaburga kırıklarında ya da sol pnömotoraksta dalak yaralanmasından şüphe edilmelidir. Dalak travmalarında, Kehr's belirtisi olarak bilinen, sol omuza vuran ağrı olabilir. Ancak kesin tanı abdominal tomografi ile konur.
Pankreas
Pankreas karaciğer ve midenin arka ve altında peritonun arkasında, sırt kasları ve omurganın önünde yer alan katı, düz bir organdır. Abdominal bölgenin derinlerinde ve sıkıca fikse pozisyonda olduğu için kunt travmalarda yaralanması nadirdir. Genellikle penetran travmalar sonucu yaralanmaları görülür.
Mide
Büyük bir organ olan mide batının sol üst kadranında lokalize-dir ve içi boştur. Bu özelliğinden dolayı kolaylıkla yer değiştirebilir. Bu nedenle kunt travma ile yaralanma insidansı çok düşüktür. Bununla birlikte büyük bir organ olması ve ön tarafta yer alması pe-netran yaralanmalannı sıklaştırır.
Mide yaralanmalarında en kolay tanı NGT takarak mide içeriğinin incelenmesiyle olur. Abdominal radyografide serbest hava görülürse, mide yada ince barsakların perfore olduğu düşünülür.
Karaciğer
Karaciğer sağ üst kadranda, diyafragmanm hemen altında ve vücudun en büyük içi dolu organıdır. Abdominal bölgede geniş yer kaplaması, ön tarafta olması nedeniyle, gerek kunt gerekse penet-ran travmalarda en sık yaralanan abdominal organlardan birisidir.
Abdominal bölgenin sağ üst ya da alt kadranı veya orta hat travmalarında karaciğer yaralanması düşünülmelidir. Bu organın çok damarlı olması, travmalarında kısa sürede hipovolemik şok gelişmesine neden olur. Fibrinojen ve protrombin gibi pıhtılaşma faktörleri karaciğerde sentez edildiğinden yaralanmaları hipovolemik şokun yanısıra kanama pıhtılaşma bozukluklarına da neden olur.
Karaciğer yaralanmasında tanı tomografi ve laparotomi ile konur. Küçük yaralanmalarda karaciğer kendi kendini iyüeştirebilir. Büyük yaralanmalarda cerrahi girişim gerekebilir.
Dalak
Sol üst kadranda diyafragmanm altında 9 ve 11. kaburgaların hemen arkasında lokalizedir. Büyük kan damarlarıyla dolu, katı (içi dolu) ve fıbröz doku kapsülüne sahip bir organdır.
Sol üst kadran yaralanmalarında sol alt kaburga kırıklarında ya da sol pnömotoraksta dalak yaralanmasından şüphe edilmelidir. Dalak travmalarında, Kehr's belirtisi olarak bilinen, sol omuza vuran ağrı olabilir. Ancak kesin tanı abdominal tomografi ile konur.
Pankreas
Pankreas karaciğer ve midenin arka ve altında peritonun arkasında, sırt kasları ve omurganın önünde yer alan katı, düz bir organdır. Abdominal bölgenin derinlerinde ve sıkıca fikse pozisyonda olduğu için kunt travmalarda yaralanması nadirdir. Genellikle penetran travmalar sonucu yaralanmaları görülür.
Abdominal Distansiyon Nedir
Abdominal Travmalarda Belirti ve Bulgular
Karın ağrısı
Bulantı, kusma
Anksiyete
Hareket etmeme isteği
Barsak seslerinin azalması yada kaybolması
Abdominal Distansiyon
Abdominal bölge de, toraksta, sırtta yan taraflarda ezilme, sıyrık, delici alet yarası, lastik yada emniyet kemeri izleri kurşun giriş ve çıkış yaraları olabilir.
Rebaund tenderness bulgusu: Karının herhangi bir noktasına elle sıkıca bastırılmasından sonra elin karın bölgesinden hızla çekilmesi sonucu ortaya çıkan ağrıya Rebaund tenderness denir ve peritoneal iritasyonu gösterir.
Karın sertliği; Hastanın karnı sert ve gergindir. Palpasyon sırasında ağrı hissettiğini söyler. Bu bulgu da peritonial iritasyonu düşündürür.
Kehr's işareti: Hasta sırt üstü yatırıldığında omuza vuran ağrı,
Abdominal bölgede palpe edilebilir kitle yada organ büyümesi,
İdrar ve dışkı da kan olmasıdır.
Tanı
Laboratuvar incelemeleri Arter kan gazları,
Tam kan sayımı, hemoglobin değeri erken dönemde pek fikir vermez. Hatta volüm kayıplarında oluşan hemokon-santrasyonda yüksek bile çıkabilir. Travmadan sonra ilerleyen saatlerde düşmeye başlar. Özellikle abdominal hemoro-ji düşünülen durumlarda 6 saat ara ile hemotokrit değeri ölçülmelidir.
Lökositoz: Abdominal travmalarda lökosit sayısı mm3'te 10.000 üzerindedir. Ancak spesifik bir bulgu değildir. Lökositoz dalak rüp-türünü düşündürür.
Serum elektrolitleri, glikoz, amilaz ve kan üre nitrojenine (BUN) bakılır. Serum amilaz düzeyinin yüksek olması, içi boş organ delinmeleri ya da pankreas yaralanmasını düşündürür.
İdrar analizi. Hematürü, üriner sistem yaralanmasını düşündürür. Karaciğer fonksiyon testleri, kanama pıhtılaşma zamanı, biliru-bin düzeyi değerlendirilir.
Radyolojik incelemeler
Abdominal radyografiler, yabancı cisimlerin yerini saptamada yardımcı olabilir.
Toraks filmi, diyafragmayı değerlendirmek amacıyla çekilir.
Ultrasonografi, tomografi gerekirse başvurulan radyolojik tanı yöntemleridir.
Parasentez ve Peritoneal Lava/
Abdominal travmalarda kesin tanıya götüren iki yöntemdir.
Abdominal Parasentez
Onsekiz numaralı iğne kullanılarak dört kadrandan ayrı ayrı abdominal boşluğa girilir. Buradan pıhtılaşmayan kan aspire edilmesi, intraabdominal kanamayı düşündürür. Bu bulgunun tanıda doğruluk derecesi % 60-65'tir. Daha kesin tanı için, peritoneal lavaj yapılır.
Peritoneal Lavaj
Bu işlemde periton boşluğuna kateter yerleştirilerek, 50-70 cm yükseklikteki şişeden 500-1000 mi kadar ringer laktat ya da serum fizyolojik verilir. 10-15 dakika beklenerek sıvının karın içi organlara teması sağlanır. Bu sürenin sonunda şişe zemin seviyesine indirilerek sifonaj yöntemiyle verilen sıvı geri alınır. Laboratuvar incelemesinde 1 mi sıvıda 100.000'den fazla eritrosit olması intraabdominal kanamayı, 10.000'in üstünde lökosit bulunması intraabdominal organların delindiğini düşündürür.
Abdominal parasentez ve peritoneal lavaj multipl abdominal organ yaralanmalarında, gebelikte ve distansiyonda kontrendikedir. Bu tanı yöntemlerinin komplikasyonları arasında ise, barsak delinmesi, damar yaralanmaları, mesane delinmesi ve retroperitoneal kanama sayılabilir.
Karın ağrısı
Bulantı, kusma
Anksiyete
Hareket etmeme isteği
Barsak seslerinin azalması yada kaybolması
Abdominal Distansiyon
Abdominal bölge de, toraksta, sırtta yan taraflarda ezilme, sıyrık, delici alet yarası, lastik yada emniyet kemeri izleri kurşun giriş ve çıkış yaraları olabilir.
Rebaund tenderness bulgusu: Karının herhangi bir noktasına elle sıkıca bastırılmasından sonra elin karın bölgesinden hızla çekilmesi sonucu ortaya çıkan ağrıya Rebaund tenderness denir ve peritoneal iritasyonu gösterir.
Karın sertliği; Hastanın karnı sert ve gergindir. Palpasyon sırasında ağrı hissettiğini söyler. Bu bulgu da peritonial iritasyonu düşündürür.
Kehr's işareti: Hasta sırt üstü yatırıldığında omuza vuran ağrı,
Abdominal bölgede palpe edilebilir kitle yada organ büyümesi,
İdrar ve dışkı da kan olmasıdır.
Tanı
Laboratuvar incelemeleri Arter kan gazları,
Tam kan sayımı, hemoglobin değeri erken dönemde pek fikir vermez. Hatta volüm kayıplarında oluşan hemokon-santrasyonda yüksek bile çıkabilir. Travmadan sonra ilerleyen saatlerde düşmeye başlar. Özellikle abdominal hemoro-ji düşünülen durumlarda 6 saat ara ile hemotokrit değeri ölçülmelidir.
Lökositoz: Abdominal travmalarda lökosit sayısı mm3'te 10.000 üzerindedir. Ancak spesifik bir bulgu değildir. Lökositoz dalak rüp-türünü düşündürür.
Serum elektrolitleri, glikoz, amilaz ve kan üre nitrojenine (BUN) bakılır. Serum amilaz düzeyinin yüksek olması, içi boş organ delinmeleri ya da pankreas yaralanmasını düşündürür.
İdrar analizi. Hematürü, üriner sistem yaralanmasını düşündürür. Karaciğer fonksiyon testleri, kanama pıhtılaşma zamanı, biliru-bin düzeyi değerlendirilir.
Radyolojik incelemeler
Abdominal radyografiler, yabancı cisimlerin yerini saptamada yardımcı olabilir.
Toraks filmi, diyafragmayı değerlendirmek amacıyla çekilir.
Ultrasonografi, tomografi gerekirse başvurulan radyolojik tanı yöntemleridir.
Parasentez ve Peritoneal Lava/
Abdominal travmalarda kesin tanıya götüren iki yöntemdir.
Abdominal Parasentez
Onsekiz numaralı iğne kullanılarak dört kadrandan ayrı ayrı abdominal boşluğa girilir. Buradan pıhtılaşmayan kan aspire edilmesi, intraabdominal kanamayı düşündürür. Bu bulgunun tanıda doğruluk derecesi % 60-65'tir. Daha kesin tanı için, peritoneal lavaj yapılır.
Peritoneal Lavaj
Bu işlemde periton boşluğuna kateter yerleştirilerek, 50-70 cm yükseklikteki şişeden 500-1000 mi kadar ringer laktat ya da serum fizyolojik verilir. 10-15 dakika beklenerek sıvının karın içi organlara teması sağlanır. Bu sürenin sonunda şişe zemin seviyesine indirilerek sifonaj yöntemiyle verilen sıvı geri alınır. Laboratuvar incelemesinde 1 mi sıvıda 100.000'den fazla eritrosit olması intraabdominal kanamayı, 10.000'in üstünde lökosit bulunması intraabdominal organların delindiğini düşündürür.
Abdominal parasentez ve peritoneal lavaj multipl abdominal organ yaralanmalarında, gebelikte ve distansiyonda kontrendikedir. Bu tanı yöntemlerinin komplikasyonları arasında ise, barsak delinmesi, damar yaralanmaları, mesane delinmesi ve retroperitoneal kanama sayılabilir.
Penetran Abdominal Travmalar
Penetran Abdominal Travmalar
Ateşli silah yada kesici ve delici alet yaralanmaları sonucu meydan gelir. Penetran travmalar kunt travmalara göre daha az organ yaralanmasını içerirler. Ancak abdominal bölgedeki delici yaralanmalar toraksı, vertebraları, kostaları ve retroperitoneal bölgeyi de kapsayabilir.
Bazı penetran yaralanmalarda sadece abdominal duvarda Iase-rasyon oluşabilir. Ateşli silah ya da bıçak yaralanmalarında ise yaralanmaya neden olan araç batın boşluğuna girer.
Abdominal bölgenin penetran travmalarında en büyük ölüm nedeni kanamadır ve genellikle hastalar hastaneye ulaşmadan ölürler.
Abdominal bölgede içi boş organların laserasyonu veya rüptürü ile sonuçlanan travmalarda bu organların içerikleri periton boşluğuna dökülür. Sindirilmiş veya sindirilmemiş yiyecekler, barsak içeriği, mide sıvıları ve diğer sindirim enzimlerinin etkisiyle "peritonit" meydana gelir. Peritonit'te şiddetli abdominal hassasiyet kas gerginliği, şiddetli ağrı, barsak peristaltizminin durması ve abdominal distansiyon gelişir.
İçi dolu (katı) organların zengin bir kan desteği olduğunda bu organların yaralanmalarında şiddetli kanama olur.
Abdominal Travmanın Değerlendirilmesi
Abdominal travma olasılığında öncelikle yapılması gereken hipovolemik şok tablosunu değerlendirmektir. Bunun için, öncelikle hastanın bilinç düzeyi ve deri perfüzyonu değerlendirilir. Acil durumlarda hipovolemik şoku değerlendirmede deri perfüzyonu en güvenilir rehberdir.
Abdominal travmalarda diğer önemli bir belirti ağrıdır. Ağrı yakınmasına ek olarak her türlü abdominal travmalardan sonra bulantı ve kusma olabilir. Hastanın değerlendirmesini yapan acil hemşiresi/hekimi ağrının yeri ve özellikleri ile ilgili sorular sorarak abdominal travmayı değerlendirir. Ayrıca abdomende kontüzyon, ekimoz, lase-rasyon, delici alet yarası ve simetri/asimetri gözlenir. Bıçak gibi sivri cisimler yerinde bırakılır, genellikle periton yüzeyinin iritasyonuna bağlı olarak gelişen peritonitte hastalar hareket ettiklerinde rahatsızlık duyduklarından çoğu zaman dizlerini karnına çekerek yatmayı isterler. Batın içindeki hızlı hareketi önlediği için hastalar hızlı ve yüzeyel solunum yapma eğilimindedirler.
Abdominal travma değerlendirilmesi, dört kadranı, yan tarafları, sırt, genital bölge ve rektum muayenesini içerir.
Ateşli silah yada kesici ve delici alet yaralanmaları sonucu meydan gelir. Penetran travmalar kunt travmalara göre daha az organ yaralanmasını içerirler. Ancak abdominal bölgedeki delici yaralanmalar toraksı, vertebraları, kostaları ve retroperitoneal bölgeyi de kapsayabilir.
Bazı penetran yaralanmalarda sadece abdominal duvarda Iase-rasyon oluşabilir. Ateşli silah ya da bıçak yaralanmalarında ise yaralanmaya neden olan araç batın boşluğuna girer.
Abdominal bölgenin penetran travmalarında en büyük ölüm nedeni kanamadır ve genellikle hastalar hastaneye ulaşmadan ölürler.
Abdominal bölgede içi boş organların laserasyonu veya rüptürü ile sonuçlanan travmalarda bu organların içerikleri periton boşluğuna dökülür. Sindirilmiş veya sindirilmemiş yiyecekler, barsak içeriği, mide sıvıları ve diğer sindirim enzimlerinin etkisiyle "peritonit" meydana gelir. Peritonit'te şiddetli abdominal hassasiyet kas gerginliği, şiddetli ağrı, barsak peristaltizminin durması ve abdominal distansiyon gelişir.
İçi dolu (katı) organların zengin bir kan desteği olduğunda bu organların yaralanmalarında şiddetli kanama olur.
Abdominal Travmanın Değerlendirilmesi
Abdominal travma olasılığında öncelikle yapılması gereken hipovolemik şok tablosunu değerlendirmektir. Bunun için, öncelikle hastanın bilinç düzeyi ve deri perfüzyonu değerlendirilir. Acil durumlarda hipovolemik şoku değerlendirmede deri perfüzyonu en güvenilir rehberdir.
Abdominal travmalarda diğer önemli bir belirti ağrıdır. Ağrı yakınmasına ek olarak her türlü abdominal travmalardan sonra bulantı ve kusma olabilir. Hastanın değerlendirmesini yapan acil hemşiresi/hekimi ağrının yeri ve özellikleri ile ilgili sorular sorarak abdominal travmayı değerlendirir. Ayrıca abdomende kontüzyon, ekimoz, lase-rasyon, delici alet yarası ve simetri/asimetri gözlenir. Bıçak gibi sivri cisimler yerinde bırakılır, genellikle periton yüzeyinin iritasyonuna bağlı olarak gelişen peritonitte hastalar hareket ettiklerinde rahatsızlık duyduklarından çoğu zaman dizlerini karnına çekerek yatmayı isterler. Batın içindeki hızlı hareketi önlediği için hastalar hızlı ve yüzeyel solunum yapma eğilimindedirler.
Abdominal travma değerlendirilmesi, dört kadranı, yan tarafları, sırt, genital bölge ve rektum muayenesini içerir.
Kunt Abdominal
Künt Abdominal Travmalar
Ciddi kunt yaralanmalarda mortalite % 23-46 arasındadır. Abdominal bölgedeki kunt travmaların % 40'ına motorlu araç kazaları sebep olur. Ayrıca dövülme, yüksekten karın üzerine düşme, diğer nedenlerdir.
Kunt abdominal travmaların çoğu zaman toraks, kafa, kol ve bacak gibi diğer organ yaralanmaları ile birlikte olması tanı koymayı güçleştirir ya da gecikmiş tanılamaya neden olabilir ve travmatize hastanın yaşamı tehlikeye girebilir. Bu nedenle kunt abdominal travmalı hastaların 18-24 saat hastanede gözlem altında tutulmasında yarar vardır.
Kunt Abdominal Travmalarda Yanılgı Nedenleri
Koma ile seyreden kafa travması, birden çok kemik kırıkları ve solunum güçlüğü kunt abdominal travmalarda tanıyı güçleştirebilir.
Toraks ve abdominal bölgenin dış görünümlerinin normal olması patalojinin gözden kaçmasına neden olabilir.
Travma nedeniyle gelişen ağrı, korku, panik veya gerginlik hali abdominal bölgedeki patalojiyi gizleyebilir.
Travmaya maruz kalmış bireyin aşırı alkollü olması yanılgıya neden olabilir.
Abdominal organlarda oluşan küçük perferasyonlar erken peritonit bulgusu vermez.
Ciddi kunt yaralanmalarda mortalite % 23-46 arasındadır. Abdominal bölgedeki kunt travmaların % 40'ına motorlu araç kazaları sebep olur. Ayrıca dövülme, yüksekten karın üzerine düşme, diğer nedenlerdir.
Kunt abdominal travmaların çoğu zaman toraks, kafa, kol ve bacak gibi diğer organ yaralanmaları ile birlikte olması tanı koymayı güçleştirir ya da gecikmiş tanılamaya neden olabilir ve travmatize hastanın yaşamı tehlikeye girebilir. Bu nedenle kunt abdominal travmalı hastaların 18-24 saat hastanede gözlem altında tutulmasında yarar vardır.
Kunt Abdominal Travmalarda Yanılgı Nedenleri
Koma ile seyreden kafa travması, birden çok kemik kırıkları ve solunum güçlüğü kunt abdominal travmalarda tanıyı güçleştirebilir.
Toraks ve abdominal bölgenin dış görünümlerinin normal olması patalojinin gözden kaçmasına neden olabilir.
Travma nedeniyle gelişen ağrı, korku, panik veya gerginlik hali abdominal bölgedeki patalojiyi gizleyebilir.
Travmaya maruz kalmış bireyin aşırı alkollü olması yanılgıya neden olabilir.
Abdominal organlarda oluşan küçük perferasyonlar erken peritonit bulgusu vermez.
Abdominal Veuriner Travmasi ve Mezenter
Abdominal ve Üriner Bölge Travmaları
Abdominal Veuriner Bölge Travmaları
Abdominal bölge üstte diyafragma, altta pubis ve sakrum arasındaki hayali bir düzlem ile ön ve arka da ise, adale ve kemiklerle sınırlanmıştır. Periton abdominal bölge organlarının üzerini örter. Peritonun hemen arkasında, periton ve majör sırt kasları arasına retroperitoneal bölge denir. Böbrekler, üreterler, adrenal bezler, pankreas ve ince barsağm duedenum kısmı burada yer alır.
Abdominal bölgenin değerlendirilmesine genelde hastanın sağ tarafından başlanır ve sistemik bir şekilde sürdürülür. Bu bölgedeki sağlık sorununu ya da travmanın ortaya çıkardığı hasan belirlemede abdominal bölgeyi sağ üst ve sol üst, sağ alt ve sol alt kadran olmak üzere dört bölgeye ayırmak olasıdır
Pelvik kavite
Abdominal boşluğun en alt kısmında pubis ve sakrum arasındaki hayali planın altında kalan bölgedir. Burada rektum mesane, üreme organları bulunur.
Mezenter Nedir, Mezenter iskemi
Abdominal bölgedeki organları abdominal duvara bağlayan doku yapraklarıdır. Peritondan oluşan mezenter narin bir dokudur.
Genel olarak abdominal, retroperitoneal ve pelvis boşluğunda bulunan organların bir kısmının içi boş bir kısmının ise içi doludur. Mide, duedenum, ince barsaklar, kolonlar, rektum, apandiks, safra kesesi ve yollan, mesane, üreter ve uterus içi boş organlardır. Karaciğer, dalak, pankreas, böbrekler, överler ve adrenal bezler ise bu bölgenin katı (içi dolu) organlarıdır.
Abdominal bölge travmalarında her iki grup organda yaralanabilir.
Travmadan ölümlerin yaklaşık dörtte biri abdominal yaralanmalarla ilgilidir. Abdominal travmalı hastalarda bir ya da birden fazla organ yaralanmış olabilir. Abdominal travmalarda acil ekibi spesifik organlardaki patalojik değişikliklerden ziyade abdominal travma ile birlikte olan peritonit ve kanamaya odaklaşmalıdır. Abdominal travmalı hastalar çoğunlukla belli bir tanıtıcı bulguya sahip değildir.
Yaralanma Mekanizması
Abdominal travmalar genellikle kunt ve delici olmak üzere ikiye ayrılır. Yumruk gibi düşük hız kazaları genellikle tek organ, motorlu araç çarpması gibi yüksek hız kazalarında ise, birden fazla organ yaralanmıştır.
Abdominal Veuriner Bölge Travmaları
Abdominal bölge üstte diyafragma, altta pubis ve sakrum arasındaki hayali bir düzlem ile ön ve arka da ise, adale ve kemiklerle sınırlanmıştır. Periton abdominal bölge organlarının üzerini örter. Peritonun hemen arkasında, periton ve majör sırt kasları arasına retroperitoneal bölge denir. Böbrekler, üreterler, adrenal bezler, pankreas ve ince barsağm duedenum kısmı burada yer alır.
Abdominal bölgenin değerlendirilmesine genelde hastanın sağ tarafından başlanır ve sistemik bir şekilde sürdürülür. Bu bölgedeki sağlık sorununu ya da travmanın ortaya çıkardığı hasan belirlemede abdominal bölgeyi sağ üst ve sol üst, sağ alt ve sol alt kadran olmak üzere dört bölgeye ayırmak olasıdır
Pelvik kavite
Abdominal boşluğun en alt kısmında pubis ve sakrum arasındaki hayali planın altında kalan bölgedir. Burada rektum mesane, üreme organları bulunur.
Mezenter Nedir, Mezenter iskemi
Abdominal bölgedeki organları abdominal duvara bağlayan doku yapraklarıdır. Peritondan oluşan mezenter narin bir dokudur.
Genel olarak abdominal, retroperitoneal ve pelvis boşluğunda bulunan organların bir kısmının içi boş bir kısmının ise içi doludur. Mide, duedenum, ince barsaklar, kolonlar, rektum, apandiks, safra kesesi ve yollan, mesane, üreter ve uterus içi boş organlardır. Karaciğer, dalak, pankreas, böbrekler, överler ve adrenal bezler ise bu bölgenin katı (içi dolu) organlarıdır.
Abdominal bölge travmalarında her iki grup organda yaralanabilir.
Travmadan ölümlerin yaklaşık dörtte biri abdominal yaralanmalarla ilgilidir. Abdominal travmalı hastalarda bir ya da birden fazla organ yaralanmış olabilir. Abdominal travmalarda acil ekibi spesifik organlardaki patalojik değişikliklerden ziyade abdominal travma ile birlikte olan peritonit ve kanamaya odaklaşmalıdır. Abdominal travmalı hastalar çoğunlukla belli bir tanıtıcı bulguya sahip değildir.
Yaralanma Mekanizması
Abdominal travmalar genellikle kunt ve delici olmak üzere ikiye ayrılır. Yumruk gibi düşük hız kazaları genellikle tek organ, motorlu araç çarpması gibi yüksek hız kazalarında ise, birden fazla organ yaralanmıştır.