Nozokomiyal Enfeksiyon

Nozokomiyal Enfeksiyon (Hastane Kaynaklı Enfeksiyon)

Yoğun bakım ünitelerinde tedavi gö­ren hastalarda, genelde doğal korunma mekanizmalarının hasara uğramaları nedeni ile oldukça sık karşılaşılan ve engellenmesi de o oranda güç olan bir durumdur. Hastalar genellikle ortamda­ki ya da diğer hastalardaki mikroorga­nizmalardan etkilenirler. Yoğun bakını hastalarında kolayca bakteriyemi, pno-moni, intraabdominal enfeksiyon ve sepsis gelişebilir. Enfeksiyona neden olan etkenlerin başında; ventilatörler. üriner kateterler, intravenöz kateterler, endotrakeal tüpler, trakeotomi kanülleri gelir. Yapay solunum için geliştirilmiş olan cihazlar, bizzat kendilerinden kay­naklanan ciddi enfeksiyonlara neden ol­maktadırlar. Son yıllarda, yoğun bakım­larda ventilatörlere bağlı olarak gelişti­ği düşünülen pnömoniler, araştırmalara neden olan en önemli konularından birisi olmuştur. Ventilatörlerdeki nem­lendiriciler kontaminasyonda önemli bir etkendir.

İntravenöz kateterlerin sistemik en­feksiyon kaynağı olabileceği 1960'lı yıllarda gösterilmiştir. Özellikle yoğun bakımda kateter bakımının yeterli yapıl­madığı olgularda, enfeksiyon insidansı oldukça fazladır. Kateterlerin dikkatle takip edilmesi ve gerektiğinde hemen değiştirilmesi önemlidir. İdrar kateterle-ri, tüm servislerde hastaları hastane en­feksiyonuna yatkın kılan en önemli ne­denlerden biridir. Bakteri üremesinin çoğunlukla Gram (-) sepsise yol açtığı bilinmektedir. Yoğun bakım ünitelerin­de nazokomiyal enfeksiyonların bir di­ğer önemli nedeni, çalışanların hijyen konusundaki aldırmazlıklarıdır. Bir has­tadan diğerine geçerken ya da bir uygu­lamadan diğerine başlarken, ellerin mutlaka yıkanması ve iyice kurulanma­sının, ayrıca işlemlerin mutlaka eldiven giyerek yapılmasının bir oranda enfek­siyonu engelleyeceği pek çok araştırma ile ortaya konmuştur.

Sedasyon ve Analjezi Nedir

Sedasyon ve Analjezi Nedir

Mekanik ventilasyon uygulanan has­talarda huzursuzluğu önlemek, uykuyu ve ventilatörle senkronize solumayı sağlamak için, hastaların sıklıkla seda-tize edilmeleri ve analjeziklerin kulla­nılması gerekmektedir. Ağrı ve huzur­suzluk, yoğun bakım hastalarının tedavi sürecinde mutlak engellenmesi gerekli olan bir durumdur. Yoğun bakımlarda hastaların sadece tedavilerini değil, onlar için olabilecek en konforlu bakımı sağlayabilmek, yoğun bakım çalışanları için en önemli yaklaşımlardan biridir. Hastaların çoğunun parenteral olarak aldıkları analjezik ajanların yeterliliği­nin kontrol edilmesi gerekir. Çünkü, bu­gün yoğun bakım hastalarında saptanan yetersiz analjezi oranının, bundan 30 yıl öncesine benzer olduğu görülmektedir. Özellikle uyanık olgularda hasta kont­rollü analjezi yöntemlerine başvurulabi­lir. Bu grup ilaçlar, damar yolu ya da epidural yolla verilebilirler. Non-steroid antienflamatuarlar da analjezi amacı ile kullanılmaktadır.

Hasta Kontrollü analjezi

Yoğun bakım olgularında anksiyete oranı oldukça yüksektir ve kontrol altına alınamadığı zaman patolojik boyut­lara tırmanabilir.

Yoğun bakımda Sedasyon, hastaların rahatlamasını ve kendini daha iyi hissetmesini sağla­yacak bir uygulamadır. Özellikle şuuru açık olan olguların yapay solunum ciha­zına uyum sağlamasında çok önemli bir yardımcıdır. Ayrıca sedasyon, kişinin yaşama geri döndüğü dönemde yoğun bakım ile ilgili kötü anılarını hatırlama­masında önemli rol oynar ki, bu da kali­teli bir yaşama dönüş için ruhsal yön­den önemli bir etkendir. Yoğun bakım­larda benzodiyazepinler, sedasyon için en uygun ajan­lar olarak kullanılmaktadırTFakat ne yazık ki, analjezide olduğu gibi anksi­yete ve sedasyonda objektif bir skorla-ma ölçümü yoktur, olanların da yeterli olmadığı gözlenmektedir.

Yogun Bakimda Yapilmasi Gerekenler

Yoğun Bakımda Yapılması Gerekenler ve kvc yoğun bakım

Hastaların yoğun bakım servislerine alınmaları sonrasında mutlak yapılması gereken tıbbi hizmetler vardır. Bunları önem sırasına göre aşağıdaki gibi sıra­lanabilirler:

Yoğun Bakımda Monitörizasyon

Yoğun bakımlara talep arttıkça, hastaların bakım ve tedavilerinde de da­ha farklı bakış açıları oluşmuştur ve bu gelişmeler beraberinde hastaların fizyo­lojik ve patolojik verilerine ulaşmamızı sağlayan monitörizasyon yöntemlerinde de çeşitliliğe neden olmuştur. Tüm branşlarda olduğu gibi bu gelişme, tek­nolojideki gelişme ile birlikte olmakta­dır.

Yoğun bakımlarda; non-invaziv ve invaziv olmak üzere iki türlü monitöri­zasyon uygulanmaktadır. İnvaziv moni-torizasyonda temel prensip, vücudun bazı bölgelerindeki oldukça spesifik bi-yofiziksel olayları, elektriksel sinyallere dönüştürerek gözle izlenebilir, ölçülebi­lir, kaydedilebilir hale getirmektir. Yo­ğun bakımda hastaların tedavisindeki ilk adım, hemodinamik fonksiyonların kantitatif olarak değerlendirilmesidir. Hemodinamik monitörizasyon ile bazı parametreler direkt olarak (arteriyel kan basıncı, santral venöz basınç, pulmoner arter basınçları, kalp debisi gibi) diğer bazı parametreler ise direkt parametre­lerden hesaplanarak elde edilir (siste-mik vasküler rezistans, atım hacmi, pul­moner vasküler rezistans gibi)

2. Hipoksemi ve Hiperkapninin Değerlendirilmesi

Yoğun bakım hastalarında, arteriyel kandan alınan örnekle bakılabilen kan gazı analizi son derece önemlidir. Veril­mekte olan solunum desteğinin yeterli­liğini anlamak için kıymetli bir veridir. Pa02de önemli bir düşme olduğunda hipoksemiden, PaCQ2>46 mmHg ise. hiperkapniden sozedilir. Arteriyel kan tablosu invaziv olduğu gibi non-invaziv de değerlendirilebilir. Bunun için pulse oksimetri kullanılmaktadır

3. Havayolu Kontrolü ve Entübasyon

Solunumu duran ya da yetersiz hale gelen tüm olgularda, havayolunu kontrol altına almak yoğun bakım üni­telerinin en önemli işlemlerindendir. Bu nedenle, bütün yoğun bakım ünitelerin­de görev yapmakta olan doktor ve hem­şirelerin, yeterli solunumu sağlayacak ve acil havayolu kontrolü yapabilecek şekilde eğitilmiş olmaları gerekir. Havayolu kontrolü ve entübasyon yöntem­leri daha önce anlatılmıştır

4. Trakeotomi

Yoğun bakımlarda solunum aygıtı aracılığı ile solutulacak olan olgularda, nazotrakeal aspirasyon ve fizyoterapi ile trakeobronşiyal temizliğe dikkat edilse bile, sekresyonlar temizlenemedi-ğinde ya da akut durumun uzayacağı anlaşıldığında, belli bir süre sonra tra­keotomi açılma endikasyonu doğacak­tır. Bunun bir başka nedeni ise; endotra-keal tüpün uzun süre kalmasına bağlı olarak ortaya çıkabilecek önemli komp-likasyonlardır.

Trakeal entübasyon komplikasyonla-rı, çoğu kez tüpün kendisinden ya da kafından kaynaklanır ve kafa ait prob­lemler her zaman daha fazladır. Her ne-kadar son yıllarda kullanıma giren dü­şük kaf basınçlı tüplerin daha az hasara neden olduğu iddia edilse de, kesin bir korunma söz konusu değildir. Yoğun bakımlarda en tartışmalı konu; trakeoto­mi kararının ne zaman verileceğidir. Komplikasyonun uzun süreli entübasyonlardan sonra hiç görülmemesine karşın, çok kısa sürede bile görülebilir olması, trakeotomi açma kararında sü­renin 24 saat ile 3 hafta arasında değiş-mesine neden olmaktadır. Yoğun ba­kımlarda, cerrahi trakeotomi uygulama­ları yanında özellikle uygun olgularda perkütan krikotirotomi yada perkütan dilatasyonal trakeotomi uygulanmakta­dır. Günümüzde oldukça sık uygulan­makta olan perkütan trakeotomi 1976 yılında ilk defa acil olarak uygulanmış ise de, bugün %77 oranında elektif bir girişimdir. Hastalarda uzun süreli meka­nik ventilasyona olanak tanır, sekres-yonların atılımında kolaylık sağlar.

5. Mekanik Ventilasyon

Yeterli solunum yapamayan ve me-dikal tedavi ile çözüme ulaşılamayan tüm olgularda, solunum işi yapay ola­rak sürdürülmelidir. Bu konuda yoğun bakımlarda yapay solunum aygıtları bulunmaktadır (ventilatör, respiratör) ve bunlar solunum yollarında siklik basınç değişiklikleri yaratarak akciğerlere gaz alış-verişini sağlayan aletlerdir. Üç temel prensipte geliştirilmişlerdir:

1- Negatif basınç ventilatörleri
a. Tank Ventilatör
b. Cuirass Ventilatör
2- Pozitif basınçlı ventilatörler
a. Basınç sikluslu
b. Volüm sikluslu
c. Zaman sikluslu
d. Akım sikluslu
3- Yüksek frekanslı ventilatörler
a. Jet ventilatör
b. Ossilatör
Günümüzde, yoğun bakımlarda po-ziîif basınçlı ventilatörler kullanılmaktadır