Gazlarin Bilesimi ve Gazlilik

Sindirim Gazları ve Gazlılık

Bağırsak gazlarının insanları yüzyıllardan beri ilgilendirdiği görülmektedir. Hipokrat, gaz çıkarmanın sağlık için yararlı olduğunu yazmıştır; ve Claudius, bütün Romalı vatandaşların gerekli olduğu her zaman, gaz çıkartabileceklerini bildirmiştir. Top­lumsal açıdan sindirim sistemindeki gaz, şikayetçi olan için büyük bir sorundur. Maalesef, gazlar sindirim kanalında hareket ettiğinden toplum içinde hoş karşılan­mayan bazı sesler çıkarır. Geğirmek ve yellenmek birçok toplumda hiddet yaratırsa da, eski Çinlilerde yemeklerden sonra geğirmek, hem yemek için bir teşekkür işa­reti, hem de aşçıyı kutlama anlamına gelirmiş. (gaz nasıl giderilir)

Normalde sindirim kanalında 150 cm3'den daha az gaz bulunur ve yerleşme mer­kezi özellikle mide ve kalınbağırsaktır. Dölütün (fötüsün) sindirim kanalında gaz yoktur. Ancak doğumdan 1 dakika sonra bütün sağlıklı bebeklerin sindirim kana­lında gaz bulunur.

Gazların Bileşimi

Oksijen, azot, karbondioksit, hidrojen ve metandan oluşan beş gaz sindirimsel gazların %99'unu oluşturur. Bunların hepsi kokusuz olup kaynağı atmosfer havası olan oksijen ve azot dışında, diğer bütün gazlan bakteri metabolizmasının (özüştürümü) ürünüdür.

Mide gazının bileşimi had mide genişlemesi (yüksek oranda karbondioksit ihtiva eder) gibi bazı hastalık durumları dışında atmosfer havasına benzer. (midede gaz sıkışması)
Kalmbağırsaklardaki gazın bileşimi ise çok değişiktir

Hidrojen sülfür: %0.00028 arasında değişir. Bu değişiklik üç önemli olayı gösterir:
1- Bağırsak gazlarının en önemlisi azottur.
2- Bireysel farklar önemlidir.
3- Hidrojen ve metan yanıcı gazlardır: Bundan dolayı elektroagülasyon yapılacağı zaman, patlamayla veya ikincil nekrozu (öleze) bağlı sigmoid delinmesi ve pe­ritonit (karıngazı yangısı) oluşmasına engel olmak için bu işlem sırasında azot gazı kullanmak gereklidir.

Amonyak, hidrojen sülfür, skotol, indol, buharlaşan aminler, kısa zincirli yağ asit­leri gibi bir dizi kokulu gazlar da bulunmaktadır. Bu gazlar, yoğunlukları 1 ppm (milyonda bir) gibi düşük oranda olsalar bile insan burnu tarafından algılanabilir [50]. Bu gazların hepsi bakteri metabolizması ürünüdür. İnsan nefesinde belirlenen 250 kadar değişik uçucu maddelerden çoğu bağırsakta üretilen bakteri metabolitleridir.


Normal bireylerde özel bir besin rejimi olmaksızın gazların üç misline yakın yük­sek rakamlar gözlenebilir. Gaz hacmi bireylere göre çok değişik olup günde orta­lama 2000 ml'dir. Hemen yemekten sonra çıkarılan gaz hacmi gece ve ara devrelere göre çok daha fazladır. (mide gaz sancısı)

Bağırsak gazlarının oluşumunda beslenmenin rolü araştırılmış [3 2] ve normal bir rejim ile (Amerikan askeri K rasyonu ile) gaz çıkarılması günlere göre 12-342 ml/gün değişiklik göstermiştir [48]. Özellikle nişastadan zengin bir besi rejimi ile gaz çı­karılması, 2000 hatta 3700 ml/gün, hidrojen gazı %2,5 ve sadece azot gazı %23,2 ve yanıcı gazların miktarında da artma görülmüştür.

Laktuloz Yapay Yumusatici

Yapay (Sentetik) Yumuşatıcı: Laktuloz

l-4-beta-galaktosido-fruktos (laktuloz) formülünde yapay olarak geliştirilen bir disakkarid, incebağırsakta enzimlerle parçalanmadığı için çıkan kalınbağırsak bö­lümünde bakterilerin etkisiyle önce fruktos ve galaktosa, daha sonra da düşük mo­lekül ağırlıklı, özellikle laktik ve asetik asit gibi organik asitlere parçalanır. Orga­nik asitlerin etkisiyle kalınbağırsak pH'smın 4-5 arasına düşmesi sonucu bağırsak biteyi değişir. Genel olarak protein parçalayıcı nitelikte olan bağırsak biteyi, şeker parçalayıcı (sakkarolitik) özellik (laktobasillus bifidus, laktobasillus asidofilus) kaza­nır. Buna bağlı olarak mayalanma artar, kokuşma azalır. Karaciğer komasında ze­hirli sayılan azotlu bileşiklerin kana geçen miktarı azalır ve kandaki amonyak dü­zeyi düşer.

Bazı araştırıcılara göre; laktulozun karaciğer komasmdaki olumlu etkisi, bağırsaklarda kokuşma yapan bakteri sayısını azaltması yanında, kalınbağırsakta bir asit dializi yapmasıyla de ilgilidir. Kalınbağırsak pH'sınm asit tarafa kaymasıyla, amonyak ve diğer zehirli maddelerin kalınbağırsaktan emilimi azalmakta, özellikle amonyak, çözünmeyen amonyum iyonları şeklinde bağırsaktan dışarı atılmaktadır.


Bu organik asitler; bir taraftan osmotik etkileriyle dışkıdaki suyun kana emilmesini engellerler, diğer taraftan kalınbağırsak içeriğinin pH değerini düşürerek peris-taltizmi düzenlerler ve bağırsaktan geçiş süresini kısaltırlar. Bağırsaktan geçiş süre­sinin kısalması daha az su emilimine neden olur. Bu suretle kalınbağırsak kapsamı yumuşar ve miktarı artarak dışkılama kolaylaşır. Bu yapay madde alışkanlık yap­madığı gibi bağırsak kramplarına ve ishallere neden olmaz. Bağırsak tıkanması tehlikesi taşımadığı gibi, vitamin ve madensel tuz emilimini de engellemez. Çok az emilen laktulozun kalori değeri yoktur.

Kalınbağırsak Geçişi ve Dışkının Karışımı

Beslenme tarzına bağlı olarak değişmekle beraber, kalınbağırsak geçiş zamanının ortalama 36-45 saat olduğu kabul edilir. İşaretli maddelerle yapılan çalışmalar için iki yöntem kullanılmıştır:

Yemekle birlikte 5ICrCİ3 (krom klorür isotopu (yerdeş)) verildikten sonra her dışkıda radyoaktif krom miktarı ölçülür (12).

Röntgen ışınlarını geçirmeyen 20 adet küçük plastik yutulur veya karın röntgeni uygulayarak ya da dışkıda gözlenerek bu plastiklerin geçişi takip edilir. Bu yöntemler birbirlerine uyumludur.

Kromun dışkıda görülmesi yemekten 23 saat sonra başlar ve 36. saatte en yüksek seviyeye erişir. Fakat hala o anda çıkarılan besinsel artığın yarısı bağırsaklarda durmaktadır. Bu yemeğe ait kalıntının %95'inin çıkarılabilmesi için 4-5 gün bek­lemek gerekir.

Öngörülenin aksine, çeşitli yemeklerin kalıntıları bir trenin vagonları tarzında birisi diğerini arkadan izlemez. Gerçekten raydan çıkan vagonların birbiri üzerine bin­dirmesi gibi artıklar da birbirine karışır ve bu yüzden her dışkı aynı anda, bir önce­ki günkü, ondan önceki ve ondan da bir önceki yenilmiş gıda artıklarını içerir. Bu karışımın yalnız körbağırsak ve sağ kalınbağırsakta 200-300 ml.'lik hacim içinde ve ortalama 24 saatte oluştuğu kabul edilmektedir.