Yaralanma Siddet Skoru Nedir

Yaralanma Şiddet Skoru (ISS) Nedir



Yaralanma şiddet skoru - Injury Severity Score (ISS) ilk kez 1974 yılında Baker ve arkadaşları tarafından Kısaltılmış Yaralanma Ölçeği’nden ‘Abbreviated Injury Scale (AIS)’ geliştirilmiştir; Multipl yaralanmalar için kullanılan "kısaltılmış yaralanma ölçeği" kod sistemine dayanan yara şiddet skor sistemidir.



Bu ölçeğe göre altı vücut bölgesi vardır: baş-boyun, deri, yüz, toraks, karın, ekstremiteler. Yaralanma şiddet skoru farklı vücut bölgelerinden en ciddi yaralanan üç vücut bölgesindeki yaraların en yüksek AIS skorlarının kareleri toplamıdır. Olgular 1 ile 75 puan arasında değer alırlar.



ISS’ ye göre yaralar şiddet dereceleri açısından 3 sınıfa ayrılırlar: ISS puanı 0-14 arasında ise minör travmalar (preventable death); ISS puanı 16-66 arasında ise majör travma (potantially prevantable); ISS puanı 75 olanlar ise öldürücü nitelikte (not be prevented) travma olarak tanımlanır.



Yaşlılarda travma skorlama sistemeleri hakkında literatürde farklı görüşler bulunmakla birlikte Oreskovichve arkadaşları (ark.)(1984), Horst ve ark.(1986), çalışmalarında yaşlılarda ISS'nin mortalite tahmininde başarılı olduğu, Knudson ve ark.(1990), çalışmasında ISS'nin mortalite tahmininde en hassas skor sistemi olduğunun saptandığı belirtilmiştir. Ayrıca anatomik patalojik bir skorlama sistemi olan ISS'nin sekeli ortaya koymadaki başarısı diğer skorlama sistemi olan revize edilmiş travma skoru (RTS)'ndan daha yüksek olmaktadır. Clement ve ark.(2010), yaşlı polytravmalı hastalarla yaptığı çalışmasında da ISS'nin mortalite ve sekel kalma oranını belirlemede anlamlı sonuçlar saptamıştır. Demaria ve ark.(1987), ISS'nin yaşlılarda mortaliteyi belirlemede çok iyi bir skorlama sistemi olduğunu belirtmişlerdir.

Travma Cesitleri ve Mekanizmasi

Travma Çeşitleri ve Mekanizması



Travma mekanizması



Travma; fiziksel (trafik kazası, düşme, darp vb.), kimyasal (asit ve alkali yanıkları vb.), termal ve psikolojik (ciddi bir üzüntü sonrası vb.) etkenlerle oluşabilir. Fiziksel travmalar oluş mekanizması yönünden başlıca künt, penetran ve termal travmalardır.


Künt travmada derinin bütünlüğü bozulmadan alttaki organlarda çeşitli derecelerde yaralanmalar olur. Nedenleri arasında yüksekten düşme, trafik kazaları, iş kazaları ve darp bulunmaktadır. Penetran travmalar delici ve kesici aletlerin yol açtığı bıçak yaralanmaları, ateşli silah yaralanmaları gibi yaralanmalardır. Organizmanın bölgesel olarak ısı, ateş, korozif madde ya da radyoaktif ışınlarla karşılaşması sonucu oluşan yaralanmalar ise termal travmalar olarak adlandırılır.



Travma çeşitleri



Multipl travma: Multipl travma; birçok kaynakta “multisistematik travma” olarak adlandırılan birden fazla yaşamsal organ ve/veya sistemin yaralandığı travmayı ifade eder. Örneğin; toraks travması ve femur kırığı multpl travma iken, tibia ve radius kırığı multipl travma değildir. Multipl travmanın en sık nedenini trafik kazaları oluşturmaktadır. Daha sonra yüksekten düşme ve iş kazaları gelmektedir (20,21).



Kafa travmaları: Travmaya bağlı ölümlerin yaklaşık yarısı kafa travması nedeniyle meydana gelmektedir. Kafa travmalarının en fazla görülen nedeni ise trafik kazaları olmakla birlikte, diğer nedenler arasında düşmeler, saldırılar, ateşli silah yaralanması ve spor yaralanmaları sıralanabilir.



Kafa travmaları ölüm nedenleri arasında dördüncü sırayı almaktadır. Yaş, ölüm oranını önemli derecede etkilemektedir. 20 yaşından genç hastalarda ölüm oranı %20 iken, 60 yaş üzerinde bu oran %71’e varmaktadır. Ayrıca travma sonucu ölüm nedenlerinin %40'ını ağır beyin hasarı oluşturmaktadır.


Yaşlı hastalarda; kafa içi yaralanmalarında subdural hematoma neden olarak düşme, sistemik strese toleransın azalması, çevresel uyaranın fazla olması, hipotansiyon, hipertansiyon, kardiyak problemler, koruyucu sistem ve mekanizmaların azalması, enfeksiyona özellikle pnömoniye yatkınlık, kafa travması nedeniyle immün yanıtta zayıflama gibi faktörler ölüm oranını arttırmaktadır.



Vertebra travmaları: Vücudun merkezi desteği olan vertebraların travmasında bölgeye özgü sinir hasarı sonucu anatomik ve fizyolojik bozukluklar görülebilir (26).


Yaşlı hastalarda genellikle osteoporoz ve dejeneratif kemik hastalığı olduğu için yaralanma ya da çarpma düşük enerjili olsa da önemli bir vertebra kırığı ile karşılaşılabiliriz. Vertebral kompresyon kırığı A.B.D. (Amerika Birleşik Devletleri)’ndeki menepoz sonrası kadınların % 25'ini etkilemekte, bu oran yaşın ilerlemesiyle artmakta ve 80 yaşındaki kadınlarda %40'lara varmaktadır. Risk faktörleri arasında; yaş, kadın cinsiyeti, demans varlığı, düşme öyküsü varlığı, alkol ve tütün kullanımı, osteoporoz varlığı ve/veya östrojen eksikliği, yetersiz fiziksel aktivite, görme yetersizliği, kalsiyum ve D vitamini eksikliği sayılabilir.



Spinal travmalar; motor, duyu ve refleks aktivitesinin, barsak ve mesane kontrolünün kaybı ile sonuçlanabilir. Ayrıca beden imajının değişmesi, kendi kendine yeterli olamama ve benlik saygısının azalması nedeniyle hastada bazı psiko-sosyal sorunlar ortaya çıkabilir. Yaşlı hastalarda spinal travma sonrası komplikasyon, sakat kalma ve ölüm oranı yüksektir.



Vertebra yaralanmaları ve sonrasında ortaya çıkan nörolojik problemler kişinin sosyal yaşamını değiştirmekte ve ciddi anlamda maddi ve manevi kayıp nedeni ile toplumsal sağlık sorunları arasında önemli bir yer tutmaktadır.



Vertebra yaralanmalarına yol açan nedenler içinde; motorlu araç kazaları, yüksekten düşme, şiddete maruz kalma ve spor yaralanmaları yer alır.



Toraks travmaları: Travmaya nedeniyle hastaneye kaldırılan hastaların 1/3'ünü ağır göğüs travması, travmaya bağlı ölümlerin %20-25'i ise toraks travmaları nedeniyle olmaktadır. Toraks travmalarının nedenleri arasında motorlu araç kazaları birinci sırayı alır, daha az oranlarda ise düşme, ateşli silah ve delici kesici aletlerle olan yaralanmalar yer alır.


Toraks travmalarında göğüs kafesi ve akciğerlere ek olarak özefagus, kalp, diyafram ve büyük damarlarında etkilenmesi söz konusu olabileceğinden göğüs yaralanmaları büyük önem taşımaktadır. Toraks travması beraberinde oluşacak pnömotoraks, hemotoraks, akciğer kontüzyonu ve yelken göğüs yüksek ölüm riskini arttırmaktadır.



Abdominal travma: Abdominal travmaları kafa, boyun ve toraks travmalarından sonra üçüncü olarak görülür. Bu travmaların 2/3’ü motorlu araç kazaları sonucu oluşur. Sıklıkla toraks travmaları ile birlikte görülür. Travma nedeniyle olan ölümlerin yaklaşık dörtte biri abdominal yaralanmalarla ilgilidir. Yaşlı hastalarda komplikasyon görülme oranı çok yüksektir. Kardiyovasküler stabilizasyon sağlanması amacı ile bekletilen hastalarda multipl organ yetmezliği ortaya çıkmakta ve hastanın iyileşme şansı çok azalmaktadır.



Abdominal travmalı hastalarda bir ya da birden fazla organ yaralanmış olabilir. Abdominal travmalarda acil ekibi spesifik organlardaki patolojik değişikliklerden çok peritonit ve kanamaya odaklaşmalıdır.



Ekstremite travmaları: Ekstremite travmaları nadiren yaşamı tehdit edici olmakla beraber birlikte bulunan lezyonlar ölüme neden olabilir. Yaralanma tipleri yumuşak doku kontüzyonlarından travmatik amputasyona kadar çok geniş bir yelpazede yer alır. Motorlu araç kazaları, darbeler, zorlamalar ve kemikteki inorganik madde miktarının artıp organik madde miktarının azalması gibi durumlar kemiklerde kırılmalara neden olur. Yaşlılarda kemik çatıyı oluşturan en önemli ara madde olan kalsiyum azaldığından kırık çabuk oluşur ve geç iyileşir. İleri yaşlarda en çok pelvis, femur başı, ön kol ve el bileği kırıkları görülür.


Kaynak; http://zehirlenme.blogspot.com

Travmanin Tanimi

Travmanın Tanımı



Travma, Yunanca sözcük olup “troma” yani yara kelimesinden gelmektedir. ABD hukukunda ise “travma” mekanik bir güç ile karşı karşıya kalma sonucu oluşan yaralanma olarak tanımlanmaktadır. Bugün için ülkemizde de bu tanım kabul görmektedir.



Travmanın Tarihçesi



Travma ile ilgili ilk yazıya Mısır’da, MÖ 3.000 ve 1.600 yılları arasında yazıldığı düşünülen Edwin Simith Papirus’unda rastlanmıştır. Burada çoğul yaralanmalı 48 olgu ele alınıştır. MÖ 2.500 ile 1.500 yılları arasında Sushruta adlı Hintli bir hekim 100 civarında cerrahi aleti tanımlamış, kopan kulakların dikilmesi ve burun rekonstrüksiyonundan söz edilmiştir. Eski Yunan’da Hipokrat’ın travmalı hasta tedavisi konusunda yaptığı çeşitli çalışmaları sonrasında travma konusunda gelişmeler, askeri hekimlerin savaşlar sırasında birikimlerini kaleme alması ile olmuştur.



İlk travma hastaneleri Romalılar devrinde kurulmuştur. Yaralı askerler önceleri zengin kişilerin evlerinde bakılırken, daha sonraları çadır ve baraka düzenine geçilmiş ve böylece günümüzün sahra hastanelerinin temeli atılmıştır. Sir John Pringle, İngiliz ordularında cerrahi komutan olduğu 18. yüzyıl ortalarında, Kızıl Haç fikrini geliştirmiştir. 1853’te Kırım Savaşı sırasında, Florence Nightingale ilk kez gerçek anlamda yaralı hasta bakımını gerçekleştirmiş ve böylece modern hemşireliğin ilk adımı atılmıştır.


Kaynak; http://zehirlenme.blogspot.com