Mide Kanserinde Tani Yontemleri

Mide Kanserinde Tanı Yöntemleri

Mide kanseri biyolojik olarak hızlı ilerleyen bir hastalıktır ve klinik belirtilerini verdiğinde, genellikle ileri evre hastalık söz konusudur. İleri evre mide kanserinde beş yıllık sağkalım % 10 iken, erken evrede bu oran % 85’ lere ulaşmaktadır. Ancak klinik belirtilerin tipik olmaması ve genellikle fizik muayenenin normal bulunması, mide kanserinin tanınmasını zorlaştırmaktadır. Erken evre kanserde, hastaların büyük çoğunluğu belirti vermemektedir. Özellikle Japonya gibi mide kanseri sıklığı nedeniyle izlem protokolü uygulayan ülkelerde erken mide kanseri, tüm mide kanseri olgularının % 90‘ını kapsarken, bu oranın bizim ülkemizde % 10‘dan daha az olduğu tahmin edilmektedir. Geniş bir seriyi içeren bir çalışmada, erken mide kanseri tanısı konulan hastaların % 80 oranında semptomsuz olduğu bildirilmiştir. Mevcut semptomlar ise dispeptik yakınmalardır.
Yıllarca peptik ülser ile ilgili yakınmaları olan hastalarda baryumlu üst gastrointestinal sistem (GİS) çalışmaları kullanılmıştır. Ancak günümüzde endoskopik yöntemlerle hem lezyonun direkt görülebilmesi, hem de biyopsi alınabilmesi dispepside ilk yöntemin endoskopi olmasına neden olmuştur. Amerikan Cerrahi Derneği'nin çalışmasında endoskopi ve biyopsi ile mide kanserlerinin % 94’üne doğru tanı konma imkanı saptanmıştır. Mide kanseri olabilecek hastalarda evreleme ve değerlendirme için Ulusal Kanser Çalışma Grubu’nun hazırladığı rehberde önerilen ilk basamak çalışmaları, iyi bir anamnez ve fizik muayenenin yapılması, laboratuar çalışmalarının yapılması (örneğin tam kan sayımı, elektrolitler), göğüs grafisi, karın tomografisi yapılmasıdır. Üst mide kanserleri için göğüs tomografisi yapılması da önerilmektedir. Özofagogastroskopi hem tümörün görülmesi hem de doku tanısı için şarttır.
Mide Kanserinde Endoskopik Tanı
Tümörün büyüklüğünü, yerleşimini, tıkanıklığa yol açıp açmadığını belirlemek için üst GİS endoskopisi yapılır. Bazı seçilmiş hastalarda üst GİS endoskopi lazer ablasyon, stentleme, dilatasyon gibi palyatif işlemlerde de kullanılabilir. Midede malign lezyon varsa ve erken mide kanseri (EMK) düşünülüyorsa Japon Endoskopi Cemiyeti’nin 1962 yılında bildirdiği sınıflamaya göre, ileri evre mide kanseri düşünülüyorsa Borrmann sınıflamasına göre lezyonun tipine karar verilir(Tablo 3).(34, 35) Mide kanserinde endoskopinin tanıdaki duyarlılığı % 94 - % 98 arasında değişir. Ancak endoskopinin skiröz tümörlerde, tümör submukozada yerleştiği ve fibrotik alanlar içerdiği için yalancı negatif sonuç oranları sıktır. Skiröz kanserde endoskopinin duyarlılığı % 33 - % 70 arasında değişmektedir.
Mide Kanserinde Radyolojik Görüntüleme Yöntemleri
Radyolojik olarak mide kanseri tanısı ilk kez 1960’lı yılarda Japonya’da konmuş, 1970’lerde tümör invazyonunun derinliği gibi kalitatif tanı koydurucu özellikler araştırılmıştır. Dolayısıyla mide tümörünün tanısında kullanılan radyolojik yöntemlerin tam olarak yaygınlaşması 1980’li yılların başında gerçekleşmiştir. 1990‘lı yılların ikinci yarısında multidetektör bilgisayarlı tomografinin (MDBT) icadı ile bilgisayarlı tomografi (BT), geleneksel tarama yöntemleri arasında yüksek etkinliği olan ve gelişmiş görüntü kalitesine sahip bir cihaz haline gelmiştir. Radyolojik görüntüleme yöntemleri ile sadece lümen içi değerlendirme yapılmakla kalmayıp, komşu dokulara yayılım ve sistemik yayılım açısından çok değerli bilgiler edinilir.
Mide Kanserinde Baryumlu Tetkikler
Yapılan çalışmalar, özellikle mide kanseri olgularında baryumlu incelemelerin tanıda katkısı olan bir yöntem olduğunu göstermiştir. Mide kanserli olgularda özellikle önerilen inceleme şekli ise çift kontrastlı mide–duodenum incelemesidir. Mukoza paternini değerlendirme olanağı sağlayan bu yöntemin tanıda en önemli avantajı, erken dönem lezyonları saptayabilmesidir. Çift kontrastlı mide duodenum tetkiki ile 5mm ve hatta daha küçük polipler radyolojik olarak saptanabilmektedir. İleri evre mide kanseri tanısında ise çift kontrastlı baryum tetkiki ile olguların % 99’unda tümör radyolojik olarak saptanmıştır. Ancak mide kanseri düşündürecek her türlü lezyonda endoskopi ve biyopsi nihai tanı açısından mutlaka uygulanmalıdır.
Mide Kanserinde Bilgisayarlı Tomografi
BT’nin mide lümenini, mide duvarını, ekstramural ve perigastrik alanı direk göstermesi nedeniyle mide kanserlerinin tanı ve evrelemesinde önemli bir rolü vardır. Bununla birlikte duyarlılık ve özgüllüğün yüksek olabilmesi için incelemenin uygun koşullarda yapılması gerekmektedir.
BT’nin mide kanserini saptamadaki doğruluk oranı % 54 ile % 88 arasında değişmekte, ileri evre olgularda ise bu oran % 95 - % 100’e çıkmaktadır. BT ile erken evre kanserlerin saptanmasında doğruluk oranı % 26 - % 75 arasında değişmektedir.(36) Mide kanserlerinde prognoz, hastalığın evresine ve tümörün histolojik derecesine bağlıdır. Evreleme tümör invazyonun derecesine (T), lenf nodu metastazına (N) ve uzak organ metastazına (M) bakılarak yapılmaktadır. Mide kanserli olguların genellikle ileri derecede zayıf olmaları ve buna ikincil perigastrik yağ oranının az olması, imflamasyona ikincil oluşan yapışıklıklar, BT‘de izlenen parsiyel volum etkisi ve KC sol lobu ile midenin BT planına oblik gelmesi sebebiyle T evresinin belirlenmesi BT’de zor olabilmektedir. (36- 38) BT ile mide kanserinde T evrelemesindeki doğruluk oranı % 42-% 69 arasında değişmektedir. İleri evre mide kanserli hastalarda yapılan çalışmalarda ise bu oran % 75 - % 80‘e çıkmaktadır.
Klinik olarak, hastaların prognozunun belirlenmesinde N evrelemesi, T evrelemesinden daha önemlidir. BT ile mide kanserinde N evrelemesi doğruluk oranı % 51 ile % 75 arasında değişmektedir. N1 lenf bezleri için % 24, N2 için % 43 duyarlılık bildirilmiştir. Özgüllük ise % 100 bulunmuştur. BT ile N evrelemesi, tümörün yerleşimine göre lenf nodunun yerleşimine bakılarak yapılmaktadır. Metastaz açısından sadece lenf nodunun boyutu değerlendirilmekte olup, 8 mm’den büyük lenf nodları patolojik kabul edilmektedir. BT perigastrik lenf nodlarının gösterilmesinde daha düşük duyarlılığa sahipken, perivasküler lenf nodlarının gösterilmesinde duyarlılığı oldukça yüksektir. Periton metastazları, büyük omentum ya da periton yüzeylerinde kalınlaşma, bağırsak yüzeylerinde düzensizlik ya da asit şeklinde görülür. Asitsiz olgularda milimetrik periton metastazlarının BT ile saptanması olanaksızdır. KC metastazı parankim içinde yuvarlak, hipodens lezyon olarak görülür. Özellikle 1cm'nin üzerindeki KC metastazlarının belirlenmesinde yeni nesil BT'ler % 90 oranında doğru sonuç vermektedir.
EUS’un T evrelemesinde doğruluk oranı % 82-% 92 arasındadır. EUS ile lenf düğümü tutulumunu belirlemedeki doğruluk oranı ise % 50-% 82 arasındadır. Evrelemedeki yüksek doğruluk oranı, maliyetinin düşüklüğü, hastaların radyasyona maruz bırakılmaması avantaj iken; yapan kişiye bağımlı olması, deneyim gerektirmesi, fibrozis veya imflamatuar hücre infiltrasyonunun yanlış biçimde evreyi yükseltmesi ve T2 tümörlerde göreceli olarak yetersiz kalması ise dezavantajlarıdır.
Laparoskopi ve Laparoskopik Ultrasonografi
Geleneksel tanı araçları ile küratif cerrahi girişim kararı alınan mide kanseri olgularında ameliyat öncesi laparoskopi ve laparoskopik ultrasonografi yapılması durumunda, radikal cerrahiden yararlanabilecek hastaların oranında değişiklikler ortaya çıkmaktadır. Laparoskopi ile mide ön ve arka duvarı gözden geçilir, seroza tutulumu incelenir. Mide komşuluğunda patolojik lenf bezlerinin varlığı araştırılır. KC yüzeyindeki metastaz odakları gözlenir. Laparoskopinin en önemli yararı küçük periton implantlarının görülmesidir. Laparoskopi sırasında asit saptanırsa sitolojik inceleme için örnek alınabilir. Laparoskopinin tanı etkisini arttırmak amacıyla laparoskopik ultrasonografi kullanılması son yıllarda giderek taraftar bulmaktadır. Laparoskopi ve laparoskopik ultrasonografi geleneksel evreleme yöntemleri ile radikal cerrahi kararı alınmış olan hastaların % 20 ile % 40'ında evre kaymasına yol açarak tedavi programlarında değişikliğe neden olmaktadır.