Menopoz (Osteoporoz) ve Cinsel Sorunlar
Menopozda ortaya çıkan iki tür cinsel sorun vardır: Ağrılı cinsel temas ve cinselliğe duyulan ilginin azalması.
Disparöni adıyla da bilinen ağrılı cinsel temas, kâğıt gibi olan, çeperleri incelen, büzülen vajinanın normal sertlikteki penisi içine alacak şekilde esneyememesinden kaynaklanır. Bu, daha da ağır sorunlara yol açabilir, çünkü cinsel eşlerin hepsi yumuşak ve sabırlı davranarak kadının tam olarak heyecanlanmasını bekleyecek anlayışı gösteremezler; bu sabır gösterildiğinde kadın bütünüyle heyecanlanacak, penisin girmesinden önce vajinası kendi salgısıyla iyice ıslanarak kayganlaşacaktır. Son yıllar içinde kadınlar, eskiye göre cinsel uygulamalar ve teknikler konusunda çeşitli yayınları okuyarak kendi cinsel potansiyelleri konusunda bilgilenmişler; bunun sonucu olarak da kendi cinsel hakları üzerinde direnmeyi öğrenmişlerdir. Kadınlar sık ve doyumlu cinsel birleşmenin hakları olduğuna inanmaktadırlar; menopoz döneminde cinsel temas, isteğin azalması ve rahatsızlığın artması nedeniyle çoğu zaman umut kırıklığıyla sona erebilir; bu da kabul edilmesi oldukça güç bir durumdur. Öte yandan 40 yaşını geçen kadınlar, bu yaşta cinsel etkinliğin sürdürülmesini (çok yanlış olarak) bir suçmuş gibi görebilirler; bu türden bir endişe de cinsel bakımdan heyecanlanmayı ve doğal nemlenmeyi engelleyici bir neden oluşturabilir.
Cinsel temasa duyulan ilginin libido'nun— kaybolmasını menopozla açıklamak daha da güçtür. Bu daha çok, gönül, kafa ve hormonlar arasındaki bağıntının iyi anlaşamamasından kaynaklanan bir sorun gibi görünmektedir. Normal cinsel istek gibi cinselliğe duyulan ilginin yitirilmesi de, değişik insanlarda değişik nedenlerden kaynaklanıyor olabilir. Libidonun kaybolması yalnızca menopoz geçirmekte olan orta yaşlı kadınlara özgü bir durum değildir; cinsel istekliliği etkileyen pek çok neden vardır. Genç olsun, yaşlı olsun depresyon geçirmekte olan erkek ve kadınlar, cinselliğe karşı ilgilerini yitirirler; depresyon, menopozun bir parçası olduğuna göre libidonun yitirilmesinde bu depresyonun da payı olsa gerektir. Benzer biçimde, romatizmal artirit ya da şeker hastalığı gibi müzmin hastalıklar ya da aşırı alkol alınması, hatta düzenli alınan bazı ilaçlar da cinsel istekte azalmaya yol açabilir.
Daha yalın bir deyişle, vajina kuruluğu nedeniyle cinsel temas sırasında ağrı duyan kadınlar, cinsel birleşmeye karşı ilgi duymaz olacaklardır. Çünkü çekilen ağrı, alınan zevke değmez. Tedavi edilmesi en kolay olan sorun budur, çünkü az dozda verilen östrojen ya da östrojenli kremlerin kullanılması durumu hemen düzeltecektir.
Ruhsal kökenli sorunların tedavisi daha zordur. İki insanın cinsel ilişkiye girmesinde pek çok etken söz konusudur; böyle bir ilişkinin sürdürülmesi ve ilişkiden zevk alınması söz konusu olduğunda, devreye giren etkenler daha da büyük bir önem kazanır.
Bedensel çekiciliğini yitirmeye başladığını farkeden, önemsiz bir şey karşısında her an ağlamaya başlayıvereceğinden korkan, örneğin kocası genç sekreterinin 'kendisini gerçekten anladığı'nı söylediğinde bundan kendi aleyhine bir anlam çıkaran kadının öz güveni gerçekten azalmış durumdadır. Hayatın getirdiği sorunlarla başa çıkmakta güçlük çeken, kendine olan güvenini yitirmiş, gece en az altı kez uyanmasına neden olan terlemelerden yakınan bir kadının, çok sabırlı, çok anlayışlı bir kocayla bile sevişmeye hevesli olmaması için zaten yeterince neden var demektir.
Ne var ki bu, cinsel doyuma hiçbir zaman ulaşılamayacak anlamına gelmez; pek çok kadın, cinsel temasa karşı duydukları isteğin ve temas sıklığının, yalnızca kocalarının yeterince ilgi göstermemeleri nedeniyle azaldığını savunmuşlardır. Cinsellik konusunun ünlü araştırmacıları Masters ve Johnson, 60 yaşındaki kadınların cinsel tepkilerini ayrıntılarıyla incelemişler, bu kadınların tepkilerinin eskisi kadar iyi olduğunu, yalnızca orgazm noktasına biraz daha uzun bir sürede eriştiklerini bulmuşlardır. Bu araştırmanın bir aksak yanı, araştırmaya konu edilen kadınların türüdür; bu yaştaki kadınlar genellikle film makinelerinin önünde yapılacak deneylere katılma eğiliminde değildirler; öyle anlaşılıyor ki, deneye alman kadınlar libidosu çok yüksek ya da hiç değilse engellemeleri çok az olan kadınlardı.
Kanda östrojen düzeylerinin düşmesiyle vajina kuruluğu ve ağrılı cinsel temas arasında doğrudan bağıntı bulunduğu kanıtlanamamıştır; ne var ki kadınlarda libidonun, garip bir rastlantıyla erkeklik hormonu testosteronla belirlenmesine karşın, düşük testosteron düzeyiyle libido kaybı arasında bir ilişki de kurulamamıştır. Bununla birlikte, hastaların vücutlarına, içinde hem östrojen hem de testosteron bulunan tüpler gömülerek yapılan hormon tedavileri çok başarılı olmuştur. Böylece libido yeniden canlandırılabilmektedir; bu yöntem, ileride açıklanacaktır. Ama burada bir kez daha vurgulamak gerekir ki, tüp gömerek yapılacak tedavi, bir kadının hayatını, başka etkenlerin ve evdeki durumun oldukça normal olduğu durumlarda rahatlatabilecektir. Eşler artık birbirlerini sevmiyorlarsa, evde çeşitli sorunlar, hastalıklar, kişisel ihmal gibi tutumlar söz konusuysa, bu tedavinin bütün bu engelleri ortadan kaldırmasını beklemek boşunadır.
Kadınlarda Menopozun Belirtileri, Menopoz ve Adet Kesilmesi
Menopoz Başlangıcı, Menopoz Belirtileri ve adetten kesilmeyle ilgili belirtiler genellikle birbirine bağlı dört gruba ayrılır:
1. Kan damarlarında ortaya çıkan belirtiler
2. Ruhsal belirtiler
3. Cinsel belirtiler
4. Kaslarda ve eklemlerde görülen belirtiler
Bu belirtilerin ortaya çıkışı, yalnızca azalan östrojen miktarına göre değil, bu azalmanın hızına bağlı olarak da değişiklik gösterir. Genelde vücudumuz, yüksek ya da çok düşük östrojen düzeylerine olumsuz tepki göstermez; oysa bu aşırı durumların ikisi de sağlıklı sayılamaz; bununla birlikte, vücudumuz, bir aşırı uçtan öbürüne doğru yer alan ani değişikliklere, örneğin yumurtalıkların ameliyatla alınması durumunda bu hormonun artık salgılanamamasına, olumsuz tepki gösterir. Ani değişiklik durumunda, menopoz belirtileri birdenbire ve ağır olarak karşımıza çıkar.
Toplumsal ve kültürel durumumuz, bu doğal yaşlanma sürecinin belirtilerine katlanmamızı, bu önemli yaş döneminin getirdiği duygusal çalkantıları hafif ya da ağır olarak atlatmamızı etkileyecektir. Menopoz dönemini atlatmakta güçlük çekecek bir kadın tipi, örneğin, olaylı, belki kürtajlı geçen bir yaşamdan sonra, gebe kalmayı beklerken, birdenbire âdetten kesildiğini farkeden kadındır. Böyle bir kadın için menopozu, 'doğurganlıktan artık kurtulmanın getireceği rahatlatıcı bir dönem olarak kabul etmenin ne denli güç olacağı ortadadır.
Uzmanlar, adetten kesilme sendromu'nu oluşturan bedensel belirtilerin neler olduğu konusunda tam bir görüş birliğine varmış değillerdir; ne var ki klinik deneylerde tekrar tekrar kesinliği kanıtlanan belirtiler ateş basması, gece terlemeleri, vajina kuruluğu ve ağrılı cinsel birleşmedir. Östrojen azalmasının getirdiği diğer belirtileri, yaşlanmadan ve orta yaşlı kadınların evle ilgili olarak yaşadıkları ruhsal ve toplumsal sorunlardan ayırmak çok daha güçtür. 'Yuvanın boşalması' sendromu çok belirgin bir biçimde gözlenebilir.
Bu sendromda, örneğin 50 yaşlarında bir kadın, çocuklarının artık birer birer yuvadan uçup ayrıldıklarını, kendisine gereksinme duymadıklarını görür: 20 yaşındaki beklentilerine artık hiç ulaşamayacağını gören kocada, işinde başarılı olabilmek için belki son çabalarını harcamaktadır. Gene aynı koca, genç kadınlara fazlaca ilgi duymaya başlamış olabilir; çünkü onun da yıpranmakta olan benlik duygusunu genç kadınların ilgisini çekerek yeniden güçlendirmeye gereksinmesi vardır. Bu arada, karısı evde yapayalnız kalmıştır; bazen vaktini geçirmek için cicili bicili dergileri okumaktan başka yapacak bir şey bulamaz; genç kız ve kadın resimleriyle dolu bu dergiler de ona, toplumdaki genelde geçer ölçülere göre, saçları ağaran, göğüsleri küçülen ve beli kalınlaşan bir kadının, yumurtalıkları gibi, artık işe yaramaz biri olduğunu hatırlatmaktan başka bir işe yaramaz. Pek çok kadının, bu dönemde, kendi kendilerine başa çıkamadıkları bu sorunlara, bir ad bulabilmek için tıptan medet ummalarına şaşmamak gerekir.
2003'de bir çok Avrupa ülkesinde 45 ila 55yaşlarında 2000 kadın arasında bir anket yapılmıştır. Bu ankete göre en sık olarak rastlanan belirtiler şunlardır:
Ateş basması % 55
Baş dönmesi % 46
Yorgunluk % 43
Sinirlilik % 41
Terleme % 39
Baş ağrıları % 33
Uykusuzluk % 32
Depresyon % 30
Gerginlik % 29
Eklem ve kas ağrıları % 25
Çarpıntı % 24
Karıncalanma % 22
Araştırmacıların bulgularına göre, hastaları en çok endişelendiren belirtiler depresyon, cinsel sorunlar, bellek aksaması'dır ve bu, çok ilginç bir tablo yaratmaktadır; çünkü hastaların ancak yüzde 30'unda depresyona rastlanmış, cinsellikle ve bellekle ilgili sorunlar genel belirtilerin arasına bile girmemiştir. Daha sonra kanıtlandığı gibi, bu hastalarda yokmuş gibi görünen bazı belirtiler örneğin yorgunluk, baş ağrıları, gerginlik ve depresyon - aslında âdetin kesilmesinden önceki iki yıl içinde çok daha ağır biçimde ortaya çıkmış, oysa ateş basması, terleme ve vajina kuruluğu âdetten kesilmeden hemen sonra belirginleşmiştir. Bu demektir ki, menopoza yaklaşan ama, âdet kanamaları sürmekte olan kadınlar, daha büyük bir sarsıntı içindedirler; çünkü onları rahatsız eden bu belirtiler, bu dönemde henüz yavaş yavaş düşmekte olan östrojen düzeyine bağlı olarak yorumlanmamaktadır. Östrojen düzeylerinin düşmesi, âdetin kesilmesinden önce başlamakta ve fark edildiğinde kolaylıkla tedavi edilebilmektedir.
Orta yaşın kadınlar için çok zor bir dönem olduğu gözden uzak tutulmamalıdır; menopozun anlaşılmasında ve tedavisinde en önemli ön koşul, yaşlanmanın, evle ilgili sorunların, meslek yaşamında karşılaşılan duyumsuzlukların getirdiği streslerle östrojen azalmasının yarattığı gerçek belirtiler arasındaki ayrımın belirlenebilmesidir; östrojen azalması, azalan hormonun yerine konmasından oluşan hormon tedavisiyle kolayca giderilebilir. Oysa kişilik sorunları ve yaşlanmanın getirdiği sorunların östrojenle tedaviye çalışılması ister istemez başarısızlıkla sonuçlanacak bir çabadır.
Kan damarlarında ortaya çıkan belirtiler
Kan damarlarında ortaya çıkan tipik belirtiler, ateş basması ve gece terlemeleridir; bunların nedeni, henüz tam olarak bilinememektedir. Ateş basması, herkeste ayrı biçimde görülür, bazı kadınlar, yalnızca ellerinde bir yanma hissederler; bazıları bütün vücutlarını saran bir sıcaklık duyarlar; bazılarının yüzleri kıpkırmızı kesilir ve kırmızılık bazen göğüslerine kadar yayılır; bazı kadınlardaysa sıcaklık basması ayaklardan başlar, bütün vücuda yayılarak tepelerine kadar ulaşır. Bazı kadınların avuç içleri ve boyunları terden nemlenir; bazıları geceleri çarşafları ve geceliklerini ıslatacak ölçüde terlerler. Sonuçta uykusuzluk baş gösterir; önce her şey aşırı sıcak gelir (yorganlar atılır, pencereler açılır); sonra üşüme hissedilir (ek battaniyeler örtülür, pencereler kapanır); gece böyle rahatsız bir biçimde geçirilince, sabahleyin bitkinlik duygusuyla uyanılır.
Ruhsal belirtiler
Menopoz, çoğu zaman pek çok ve çeşitli ruhsal belirtiyle birlikte kendini gösterir. Kadınlar, enerjilerini ve isteklerini yitirdiklerini fark ederler; dikkatlerini bir şey üzerinde toplayamazlar; bir işte çalışmakta olan kadınlar da işlerini iyi yapamadıklarını görürler. Daha yalın bir örnekle anlatacak olursak, örneğin bir yığın bulaşıkla karşılaştığında kadın, bunun altından kalkacak gücü kendinde bulamaz; oysa aynı iş onun için daha önceleri hiçbir sorun yaratmamış, bir çırpıda hallediliverecek bir iş olmuştur hep. İş yerinde herkesin ortasında ateş basmasından, terlemekten utanırlar; ne denli gerçek dışı olursa olsun, işlerini başaramadıkları duygusuna kapılarak üzülürler. Menopoz geçiren kadınlar kendilerini çok gergin ve saldırganlık dolu hissederler; aile içindeki üyelerin onlara karşı gerçek duyguları ne olursa olsun, menopoz geçiren kadın, çok küçük nedenlerle sabırlı kocasına ve çocuklarına karşı nefret duygularıyla davranabilir. Bundan başka, menopoz geçirmekte olmasa da, bu ruhsal belirtilerin çoğu, orta yaşa girmekte olan kadınlarda, bu yaşın birlikte getirdiği kendini yeniden değerlendirme, kendinden kuşkulanma gibi tutumlardan da kaynaklanıyor olabilir.
Özellikle menopoz geçirmekte olan kadınlarda 'sinirsel bitkinlik' durumundan yakınmalara çok rastlanır; kadınlar, çoğu zaman aniden endişeye kapıldıklarını anlatırlar - bunlar, işe giderken birdenbire yolda kalakalmaya yol açan panikleme nöbetlerine yakalanmak ya da süpermarkette alışveriş yaparken kahve fiyatının arttığını fark ettiklerinde artık herşeyin bittiği duygusuna kapılmak gibi durumlardır! Bazı kadınlarda kendini dinleme, kendi bedenlerine aşırı bir yoğunlaşma görülür; bunlar, geçirmekte oldukları bedensel değişikliği kimsenin anlayamadığını savunurlar. Östrojen düzeylerinde ya da kan şekerlerinde meydana gelen her küçük değişikliği hissettiklerini savunan bu tür kadınlar, doktorlar için her zaman yaklaşılması güç hastalardır; genelde bunların bir jinekologdan çok bir psikiyatra ihtiyaçları vardır.
Ruhsal durumda da oynamalar görülebilir; kadınlar, görünürde hiçbir neden yokken birdenbire ağlamaya başlayabilir ya da kendilerini tam bir ruhsal çöküntü içinde hissedebilirler. Sonra, bunlarla birlikte gelen letarji (ilgi ve enerji yokluğu), uykusuzluk, yemeğe ilgi duymama yüzünden kilo kaybetme ya da 'rahatlatıcı yeme' diyebileceğimiz aşırı yemek yeme yüzünden şişmanlama gibi durumlar görülür. Bir menopoz kliniğine başvuran hastaların neredeyse yarısı depresyondan, üçte biri uykusuzluktan, geriye kalan üçte biri de letarjiden şikâyetçidir. Neredeyse kesin olarak söyleyebiliriz ki uykusuzluk, yorgunluk ve depresyon, hiç değilse kısmen, uyumaya engel olan gece terlemelerinin sonucunda ortaya çıkar. Birkaç aylık bir süre boyunca geceleri bebeklerine meme vermek üzere gece uykusu bölünen genç kadınlar bile yorgun ve sinirli olduklarını hemen fark ederler; bu nedenle, daha ileri yaştaki kadınların uykusuz ya da rahatsız geçen gecelerden dolayı büyük bir rahatsızlık duymaları şaşırtıcı değildir. Bununla birlikte unutulmamalıdır ki menopoz kliniğine başvuran kadınlar, zaten menopoz belirtilerinden şikâyetçi olarak gelen kadınlardır; bunların dışında kalan pek çok kadın ya hiç rahatsızlık duymaz ya da bu belirtilerden çok az rahatsız olur.
Âdetten kesilmenin yol açtığı ruhsal belirtilerin aydınlatılmasıysa çok daha güçtür; bunlar menopozdan, östrojen yokluğundan ya da bunlarla hiç ilişkisi olmayan başka olaylardan kaynaklanabilir. Daha önce ailesinin sorumluluklarını büyük bir güçle yüklenip götüren, bu arada yetişkinlik yaşamı boyunca dışarıdaki tam zamanlı işini aksatmadan yürüten dengeli bir kadının, üst üste gelen bu rahatsızlıklarla birlikte yaşamasının ne denli güç ve yıkıcı olduğunu anlamak zor olmasa gerektir. Bunları, bilincinde olarak geçiren kadın (ciddi bir akıl hastalığı geçirmekte olan ve gerçekle ilişkisini bütünüyle yitirmiş olan birisinin tersine) anormal davrandığının bilincindedir ama, bu davranışlarını değiştirmek için elinden hiçbir şey gelmez ya da yapabileceği çok az şey vardır.
Öte yandan genç kızlığından beri ruh çöküntüleri, evhamlar içinde, yıllardır sinir ilaçlarına bağımlı olarak yaşamakta olan bir kadın da kendinde hiçbir değişiklik hissetmeyebilir. Aslında tedavisi en zor olan hastalar bu tip kadınlardır; çünkü bunlar kliniğe ya da doktora başvurduklarında östrojen tedavisinin her türlü sorunlarını çözmesini beklerler. Böyle bir kadın, son,dala tutunmakta olduğunu kendisi de kabul eder; ne var ki 20 yaşından beri gitmekte olduğu psikiyatrların, hekimlerin, doktorların, kemik hastalıkları uzmanlarının, masajcıların, akupunkturcuların hepsinin yanılmış olduğunu söyler; kendisinin ta başından beri hormon tedavisine ihtiyacı olduğunda direnir. Ayrıca bu tip hasta, hormon tedavisi istemekle birlikte tabletlere ve doğal olmayan başka ilaçlara 'hayır' der ve kabuklu pirinçle, Çin çubuklarından başka her şeye karşı alerjisi olduğunu söyler. Bu tür hastaların hepsi, hiç şaşmaz bir biçimde kendilerine yanlış bir teşhis koyarak gelir, onları anlamayan doktorları suçlar ve onlardan nefret ederler. Burada gene, menopoz tedavisinin kişilik sorunlarını çözemeyeceğini, bir kez daha vurgulamak gerekir; bu tedavi yalnızca östrojen eksikliğinin giderilmesini sağlar.
Okurlarımız, yukarıda yazılanları sert ve acımasızca söylenmiş sözler olarak görebilirler; ne var ki bu, menopoz kliniklerinde çalışan doktorların her hafta pek çok kez karşılaştıkları bir tablodur. Doktor olarak bizim halka anlatmak istediğimiz önemli bir nokta varsa o da, östrojen tedavisinin, normal bir hastaya uygulandığında, bir kadını çekeceği sıkıntılardan kurtararak, onun sağlıklı yaşamasına yardımcı olabilecek bir tedavi olduğudur; östrojen tedavisi, kişilik sorunlarından kurtulamamış ama yumurtalıkları normal çalışan bir kadını tam ruh sağlığına kavuşturmak ya da ona sonsuz gençlik vaat etmek amacıyla ve kandırmacasıyla kullanılmamalıdır. O zaman bu tedavi amacından saptırılmış ve bir tedavi yöntemi olarak gözden düşürülmüş olur
Menopozdan Sonra Ortaya Çıkan Bedensel Değişiklikler
Menopoz Etkileri: Karın bölgesi
Yumurtalıkların ürettiği başlıca hormon östrojendir; bu dönemde karşılaşılan sorunların çoğunu yaratan neden, östrojen kaybı nedeniyle yumurtalıkların aksamaya başlamasıdır. Bu hormonun salgılanması giderek azaldıkça, bedendeki pek çok dokuda aşınma ya da incelme görülür. Bu değişiklikler en belirgin biçimde (göbekten baldırların başladığı yere kadar uzanan) karın bölgesindeki yumuşak dokularda görülür; en çarpıcı değişiklikler cinsel (jenital) organlarda, doğum kanalı içi ve çevresinde, başka deyişle vajina'da yoğunlaşır. Labia majora ve labia minora (vajina ağzını örten dudaklar) şişkinliklerini bir ölçüde yitirir ve bu bölgenin dış kısmını kaplayan deri (vulva) normal östrojen düzeyinin bulunduğu zamanki durumuyla karşılaştırıldığında, birkaç hücrelik bir inceliğe kadar aşınır. Vulva derisinin altında bulunan yağ tabakası yok olur ve bu bölgeyi örten kıllar seyrekleşir.
Östrojen yetersizliği, vajina çeperlerinin incelmesine, kurulaşmasına ve düzleşmesine neden olur; bunun sonucu olarak cinsel ilişkiyi zorlaştıran, ağrılı bir duruma getiren atrofik vajinitis durumu ortaya çıkar. Menopozdan önce vajina, normalde, bebeğin geçişine izin verecek ölçüde açılabilecek esnekliktedir; ama menopozdan sonra bu esneklik kaybolur. Bu durum, cinsel ilişkinin yaratabileceği başka bazı güçlükleri daha da ağırlaştırır; uzun yıllar cinsel ilişkide bulunmama nedeniyle vajina daralmışsa, bu tablo daha da ağır bir biçimde ortaya çıkar. Mümkün olduğu kadar sık aralıklarla, fazla rahatsızlığa yol açmadan, zorlamadan yapılacak temaslar, vajinanın eski esnekliğine yeniden yaklaşmasına yardımcı olacaktır; bununla birlikte, östrojen tedavisi ya da östrojenli kremlerin kullanılması büyük rahatlık sağlayabilir.
Vajina çeperleri, çoğu zaman koruyucu asit salgılarıyla kaplıdır; ne var ki menopozdan sonra bu koruyucu asit örtüsü yok olur; vajina enfeksiyonlara karşı korumasız kalır; vajinayı kaplayan deri bütünüyle kızararak kaşıntılı bir durum alır; böyle bir durumla karşılaşıldığında doktora başvurmak gerekir. Yaşamın bu döneminde, doğum yolunda meydana gelen değişiklikler nedeniyle, kullanılmakta olan diyaframın boyutlarının da değiştirilmesi gerekebilir. Serviks (rahim boynu) ve rahim küçülür; rahmin içini kaplayan endometriyum da neredeyse yok olur. Karın altında (alt pelviste) bulunan kasların sertliği azalır; rahmi tutan bağlar ve destekler güçlerini yitirir; bu nedenle rahim, aşağıya doğru düşebilir prolapsi Doğum yapan kadınlar, doğumdan sonra kaslarını güçlendirmek için jimnastik yapmışlarsa, bu durumun ortaya çıkma olasılığı azalır.
Karın bölgesinde yer alan bu doku incelmesi, idrar torbası ve idrar yolunun iç çeperlerini de etkileyen bir dizi belirtinin (sendrom'un) ortaya çıkmasına yol açar; bunlar arasında, idrarı tutmakta güçlük çekme, sık sık idrara çıkma isteği ve bütünüyle boşaldıktan sonra bile idrar torbasında hâlâ idrar bulunduğu duygusu gibi rahatsızlıkları sayabiliriz.
Kadın Menopoz Etkileri: Kemikler
Yumurtalıkların artık çalışmamasının yarattığı önemli ve uzun vadeli sorunlardan biri de osteoporosis'tir: Bu, östrojen yetersizliğinin kemiklerden yılda yüzde bir oranında kalsiyum kaybına neden olması durumudur. Kemikler incelir, gevrekleşir ve daha kolay kırılabilir bir duruma gelir. Özellikle 50 yaşından sonra erkeklere göre kadınlarda - özellikle de kalça, bilek ve omurlarda (omurgayı oluşturan tek tek kemiklerde) - kırıkların daha sık görülmesi bu nedenledir. Hareketsizlik ve yatağa bağlı kalma kemiklerde kalsiyum aşınmasına yol açar, bundan dolayı kadınların, kemiklerini sağlıklı tutabilmek için olabildiğince ileri yaşlara kadar hareketliliklerini sürdürmeleri önem taşır. Kırıklar küçük çocuklarda, önemli sakatlıklara yol açmadan çabucak iyileşebilir; oysa yaşlanmış bir kadında kemik kırılması büyük sorunlar yaratabilir. Küçük bir düşmenin ardından gelen kalça kemiği kırılması, daha da ciddi durumlara yol açabilir.
Erkeklerde ve kadınlarda bilek kemiğinin kırılması sıklığı, östrojen düzeylerindeki düşme nedeniyle osteoporosis'in artmasından dolayı, kadınlarda bilek kemiği kırıkları ve başka tür kırıklara daha çok rastlanır.
Diğer hormon değişiklikleri
Yumurtalıklarda östrojen üretimi azaldıkça, beynin alt kısmında bulunan tükrük bezi'nde hormon üretimi artar. Basit bir kan testi yapılarak bu hormonların, özellikle de folikül uyarıcı hormonun (FUH) düzeyinde yükselme olduğu saptanabilir ve böylece menopoz teşhis edilmiş olur. Bununla birlikte bu tür bir teste çoğunlukla gerek duyulmaz; çünkü ateş basmaları, gece terlemeleri, vajina kuruluğu ve kaşıntıların artması gibi durumlar, bu teşhisin kolaylıkla konmasını sağlar. Gene de, erken menopoza giren kadınlarda menopoz teşhisinin konması gerektiği durumlarda bu laboratuvar testine başvurulabilir.
Östrojen düzeyleri, menopozla birlikte sıfıra inmez; çünkü böbreklerin üstünde bulunan böbrek üstü bezleri bu hormonları az ölçüde de olsa salgılar; ayrıca vücudun yağ dokularında östrojene dönüştürülebilen başka bir hormon daha bulunur. Aslında, kuramsal açıdan bakıldığında, çok şişman kadınların menopozu hafif atlatması gerekir; çünkü yağ dokularında daha fazla östrojen üretimi olacağından, onların östrojen düzeyleri daha yüksek kalır. Yumurtalıklarda ayrıca erkeklik hormonu testosteron da üretilir; bu hormonun üretimi, daha düşük bir düzeyde de olsa, menopozdan sonra da sürdürülür.
Menopoz Nedir, Menopoz Neden Oluşur, Erken Menopoz Nedenleri
Kuramsal açıdan bakıldığında menopozun insana bazı yararları olması gerekir, çünkü doğada her şeyin bir amacı vardır. Kadınların çoğunun menopozu aylık kanamalardan ve doğurganlık döneminden kurtuluş olarak gördükleri doğrudur; gerçekten de menopoz geç yaşta çocuk doğurmanın yaratabileceği tehlikelerden bir bakıma kadınları korur. Erkeklerin çoğu, epeyce yaşlandıkları zaman bile hiçbir sakınca olmadan çocuk sahibi olabilirler, bunun tek olumsuz yanı, çocuk doğduğunda babanın yaşlanmış olması, okula başladığındaysa artık hayatta olmamasıdır. Oysa kadınlar, 40 yaşından sonra çocuk sahibi olmaya çalışırlarsa, genç kadınlara göre anormal çocuk doğurma olasılığının (mongolizmin, Down sendromunun) arttığını göreceklerdir.
Kadınlar menopoz dönemine gerdiklerinde, çoğunlukla çocuklarını yetiştirmiş, bilgi ve becerilerini yeni kuşağa aktarabilecekleri, birikimlerinden dolayı saygınlık kazandıkları bir çağa erişmiş olurlar. Çocuklara bakıp onları büyüten, çoğunlukla kadınlar olduğundan, menopoz bir bakıma, yalnızca çocuğu büyütmeye yetecek ölçüde uzun bir yaşam sürecek kadınların çocuk doğurmalarını güvence altına almış olur.
Öyleyse menopozun geçirilmesi için oldukça geçerli biyolojik nedenler vardır; ama ateş basmaları, terlemeler, uykusuzluk, gittikçe artan sinirlilik ve ruh çöküntüsü gibi rahatsızlıkların arasında bu olumlu yanları görüp değerlendirmek size güç gelebilir. Kocanızın ve yakınlarınızın da bunlardan rahatsız olmasıyla menopoz bir aile sorununa dönüşebilir. Menopoz ayrıca, gençliğe çok önem veren bir toplum içinde yaşlanmakla eş anlamlı olması nedeniyle, katlanılması zor bir durum olarak da algılanabilir; bütünüyle boşlukta kaldığınız ya da çekiciliğinizi yitirdiğiniz duygusuna kolaylıkla kapılabilirsiniz.
Normal Menopoz ve Adetten Kesilme, Menopoz Etkileri
Normal menopoz iki değişik biçimde ortaya çıkabilir. Bunlardan biri, normal, düzenli âdet kanamalarınızın birdenbire kesilmesidir; ya da aylık kanamalar arasındaki süre uzayabilir; böylece kanama miktarı her seferinde biraz daha azalarak ortadan kalkar.
Ağır ya da çok sık tekrarlanan düzenli âdet kanamaları, menopoza doğru normal gidişler olarak görülemez; bu gibi anormalliklerin nedeni fibroidler ya da polipler (bunlar çoğunlukla kanserli olmayan urlardır) olabilir. Çok nadir olarak, rahimde kanser başlangıcı da buna neden olabilir; ama bu aşamadaki kanser, kolaylıkla tedavi edilebilir durumdadır. Bu nedenle, bu türden aşırı kanamaların üzerinde durularak nedeninin araştırılması ve yalnızca bir değişiklik olarak görülmemesi önemlidir.Seyrek olarak menopoz, 45 yaşından önce, erkende ortaya çıkabilir; az rastlanan bir durum da 25 yaş gibi genç bir dönemde kadınların yumurtalıklarının yumurta ve hormon üretememesi ve kanamaların durması gibi gerçekten üzücü bir durumun ortaya çıkmasıdır. Bu gibi kadınlarda biyokimyasal değişiklikler ve belirtiler daha aşırı bir biçimde ortaya çıkar; bunun ruhsal sonuçları da, özellikle çocuk sahibi olmak isteyen kadınlarda, gerçekten yıkıcı olabilir.