Migren Neden Oluşur Migrenin Nedenleri

Migreni Uyaran Nedenler, Migren Neden Oluşur, Migren Nedenleri

Kalıtım

Migrenli bir hastanın anne ya da babasından bi­rinde ya da kardeşlerinde aynı rahatsızlığın görüldü­ğü sık rastlanan bir durumdur. Migrenle birlikte, aile bireylerinde öteki bazı alerjik hastalıklara, örneğin as­tıma da rastlanılabilmektedir. Bu alerjik duyarlılığın mı ya da bir başka nedenin mi kalıtımsal yollardan migrene yol açtığı ise bilinmemektedir.

Bunalım ve kişilik

Tipik bir migrenlinin kişiliği şu sözcüklerle tanım­lanabilir: Telaşlı, ayrıntılarla çok ilgilenen, her şey­de en mükemmeli isteyen, kolay kolay hoşgörü gös­termeyen, titiz ve kuşkulu. Böyle bir insan, işinde çok başarılı olabilir. Ancak kolayca sakinleşemez ve de­ğişik ortamlara ve olaylara uyum gösteremez. Bir bunalım —özellikle de duygusal bunalım— anında, bu tür bir kişiliğe sahip insanlar, eğer eğilimleri de var­sa, migrenin kucağına kolayca düşerler. (Migren Oluşumu, Migren Mide)

Uykusuzluk ve uzun süreli yorgunluk gibi fiziksel kökenli gerginliklerde aşırı bedensel çaba, sıcak ve soğuğa çok muhatap olma gibi etkenlerle birleştik­lerinde migrene karşı birer çağrı niteliği kazanırlar. Böylesi bunalım ve gerginlikler, çok şiddetli migren ataklarını tahrik edebilecekleri gibi, tansiyon kaynaklı başağrılarıyla birlikte görülen küçük migren ağrıları için sürekli ve uygun bir ortam da yaratabilirler.

Besin, besin yetmezliği ve beslenme

Birçok migren hastası, düzenli öğünlerden birini kaçırdığında, bir migren nöbetinin gelebileceğini iyi bilir. Düzenli öğünlerde yenen pişmiş besinler yeri­ne ara sıra atıştırılan peynir ya da çikolata türü be­sinler ise migreni önlemek yerine tahrik eder.
Yeterince beslenmeyen insanlar, Ortodokslar, Ya­hudiler ve Müslümanlar, oruç tuttukları dönemlerde migren ataklarını daha sık yaşarlar.

Bazı besin türlerinin, migren nöbetlerini tahrik et­tiği bilinmektedir. Bunun nedeni, bu tür besinlerin kan damarlarının hacimleri üızerinde etkin olmaları­dır. Eğer kişinin bu besinlere karşı alerjisi varsa, bey­ne ve vücudun çeşitli kesimlerine kan götüren damar­larda daralma görülür. Alerjik gıda türlerinin en önem­li örnekleri arasında çikolata, peynir ve diğer süt ürün­leri, yağlı besinler (özellikle domuz eti) ve alkol sayı­labilir. Çay ve kahve ile ilgili kuşkular da henüz gide­rilememiştir. Çikolata ve peynirde, bazı kişilerde mig­ren ağrılarını uyaran tyramîne adlı bir kimyasal mad­de vardır. Alkolde bulunan histamin de aynı etkiyi ya­par. Migrenden rahatsız olmayan insanlar, bu tür be­sinleri aynı oranlarda aldıklarında herhangi bir rahat­sızlık belirtisi göstermezler.

Gerçek besin alerjileri, migren nöbetlerinin uya­rılmasında farklı bir etki gösterirler. Bir besinin bile­şiminde, migrenlinin duyarlı olduğu bir madde (alerjen) vardır. Hasta, vücudunda, söz konusu alerjene karşı bir tür savunma silahı (antikor) geliştirir. Hasta ve besin karşı karşıya geldiklerinde, yani besindeki alerjenle vücut içindeki antikorun kimyasal bir tep­kime göstermeleri durumunda, bazı kimyasal mad­deler salgılanır. Bu maddeler, hastalık belirtilerini uyarır. Hastanın başındaki kan damarlarında yapısal değişimler meydana gelir ve bunu migren ağrıları izler.

Migrenli hastaların kaç tanesinin besinsel ve bes­lenme kaynaklı alerjik sorunlardan etkilendiğini kes­tirmek güçtür. Kimi uzmanlar, tüm migrenlilerden an­cak yüzde 10'unda besin ve beslenme kökenli duyar­lılık olduğunu öne sürerken kimi uzmanlara göre bu oran yüzde 30 hatta 40'a kadar çıkmaktadır.

Fiziksel ortam

Sıcak hava, özellikle kuru olduğu zaman migren hastalarını olumsuz yönde etkiler. Sinema ve tiyatro gibi kapalı yerlerdeki hava da, hele bir de sigara du­manı ile iyice kirlenmişse, migrenliler için büyük teh­like demektir. Bazı hastalar da düşük basınca karşı duyarlıdır ve hemen etkilenirler.
Deniz, kumsal, kar ve buz gibi, aşırı parlak görü­nümlü yüzeyler de kimi migrenlileri büyük ölçüde ra­hatsız eder. Bugünlerde, özellikle işyerlerinde çok yaygın bir biçimde kullanılan floresan lambalarından yayılan titrek ışıklar da migrenlilerin nöbetlerini tah­rik eden etkenler arasındadır. Kısa adı EEG olan be­yin grafisi (elektroansefalografi) beyin işlevleri sıra­sında görülen çok küçük elektriksel değişimleri öl­çümleyen bir sistemdir. Bu yöntemin kullanılması sı­rasında, görme bölgesinin bulunduğu başın arka kısmındaki tepkimelerin saptanabilmesi için titrek ışıklardan yararlanılır. Migrenli hastaların ve onların yakınlarının bu tür EEG ölçümlerinde titrek ışığı, karşı büyük tepki gösterdikleri belirlenmiştir. EEG çekimi sırasında titrek ışığa tepkime gösteren her kişi, mig­ren hastası olmayabilir ama tüm migren hastaları tep­kime gösterirler. Bu nedenle, böyle bir tepkinin alindığı durumlarda öteki bazı ölçümlerde hastalık sap­tanabilir.

Kimilerine göre, sıcak ve kuru hava, gürültü ve tit­rek bir ışık bir araya getirildiğinde tipik tepkiler gös­teren kişide mutlaka migren vardır. Ama bu yargıya katılmayan tıp uzmanları da bulunmaktadır.

Göz yorgunluğu

Birçok migrenli hasta, belirli aralıklarla göz dok­toruna muayene olduğunda ya gözlük takmak ya da gözlüğünün camlarını daha güçlü merceklerle değiş­tirmek zorunda olduğunu öğrenmektedir. Bunun ne­deni göz yorgunluğu ve görme bozukluklarının ilerlemesidir. Yorgunluğun ve görme bozukluklarının kaynağı ise sık sık tekrarlanan migrensel başağrılarıdır. Sürekli olarak büyük bir dikkat isteyen işlerde çalışanların gözleri de zamanla yorulur ve bu yorgun­luk migren üzerinde uyarıcı bir etki gösterebilir.

Seyahat

Migrenli hastaların çocukluk yılları incelendiğin­de, büyük bir bölümünün seyahatler sırasında araç tutmalarından yakındıkları ortaya çıkar. Bu tür rahat­sızlıklar, yaşın ilerlemesiyle birlikte ortadan kalkar, erişkinlik döneminde kişi seyahat sırasında otobüs ya da gemi tutmasından yakınmayabilir. Ancak, ço­cukluktaki midesel rahatsızlıklar şimdi migrensel şi­kâyetlere dönüşmüştür ve seyahatler artık o hasta için migreni tahrik eden bir olgu durumundadır. Kuş­kusuz, yolculuklar sırasında sık karşılaşılan yorgun­luk, gürültü, sıcak, beslenme düzeninin bozulması uy­kusuzluk ve hareket halindeki bir araçtan çevreye bakarken gözün aşırı yorulması ve beynin de bundan etkilenmesi ile migren uyarılmış olur.

Migrensel başağrıları, yolculuktan hemen sonra görülebileceği gibi, bir gecelik dinlenmeden sonra da ortaya çıkabilir.

Baş ve boyundaki yaralar

Baştaki bir yara, tek başına migrene yol açan bir etken değildir. Ancak migrenli bir hasta, başından bir yara alırsa, zamanla ağrılarda bir şiddetlenme görü­lebilir.
Boyuna gelen çeşitli darbeler ve bu bölgede olu­şan yaralar ile organizma deformasyonları (kemik ya­pısındaki bozulmalar) kimi zaman migrenin daha da kötü bir hal almasından sorumlu olabilirler. Böylesi durumlarda, boynu hareketsiz kılacak şekilde askı­ya almak tedavi açısından yararlı olabilir.
Bu koşulların migren üzerinde nasıl bir hızlandı­rıcı etki gösterdikleri henüz yeterince anlaşılabilmiş değildir. Ancak iltihaplanma ve ağrıların beyine ve kafatasına giden kan damarlarında daralmalara yol aç­tığı düşünülebilir.

Tansiyon

Bazı insanlarda tansiyon yükselmesi sonucu baş ağrılarının meydana geldiği ve bu ağrıların uygun tan­siyon tedavisiyle ortadan kalktıkları bilinmektedir. Ağrıların yalnızca yükselen kan basıncından kaynak­lanmadığı da bir gerçektir. Çünkü, öksürmek ya da baş üstü durmak kan basıncını yükseltirse de bu gi­bi durumlarda başağrısı görülmez. Ağrılara, yüksek tansiyon nedeniyle baştaki kan damarlarında meyda­na gelen gerilmenin yol açtığı söylenebilir.
Bu nedenle burada aklımıza migrene eğilimli olan birinin tansiyonu yükseldiği taktirde daha sık ve daha güçlü migren nöbetlerine tutulabileceği gelebilir ki, bu hiç de yanlış değildir. Yaş ilerledikçe migren nöbetleri azalır ve ağrıların şiddeti düşer. Ama aynı kişide bir de yüksek tansiyon varsa, ilerleyen yaşla birlikte migren ağrıları hafifleyeceği yerde daha da şiddetlenir.

Hormonların etkileri

Migrenin kadınlar arasında erkeklere oranla da­ha yaygın olmasının nedeni, bir aylık dönemler için­de vücutlarında meydana gelen hormona! değişim­lerdir. Başın hemen altında bulunan hipofiz bezi, sal­gıladığı hormonlarla yumurtalıkları uyarır. Onlar da östrojen ve progesteron adlı hormonları salgılar.-Bu iki hormonun kan içindeki miktarları, bir aylık dönem içinde, rahmin olası bir hamilelik ve yumurtlamaya hazırlanabilmesi için sürekli değişime uğrar. Bu hor­mona değişiklik, âdet dönemleriyle birlikte görülen gerilim, yorgunluk ve halsizlik gibi rahatsızlıklardan da sorumludur. Bazı kadınlar, dönem başlangıcında kilo aldıklarını, ellerinde ve ayaklarında şişmeler ol­duğunu, göğüslerinde bazı rahatsızlıklar meydana geldiğini fark ederler. Bu belirtiler, dokular içinde sıvı miktarının artmasıyla ilişkilidir. Dönem öncesindeki ilk birkaç gün ve kanamadan hemen sonraki ilk gün­ler, migren nöbetlerinin başlama olasılığının yüksek olduğu günlerdir. Bunun nedeni, östrojen ve progesteronun rahim içindeki hücre duvarlarını etkileyerek belirli aminlerle ilgilenen bir tür kimyasal maddenin (enzim) salgılanmasını sağlamasıdır. Doğal olarak or­taya çıkan bu salgılar, vücut içindeki ve beyindeki kan damarlarının çaplarını değiştirirler ve böylelikle migrenli hastalarda ağrılara neden olurlar.
Tüm bu nedenlerden dolayı, âdetten hemen önce, öteki âdet öncesi tansiyon ve gerilim sorunları­nın yanı sıra migren de daha kötüleşir.
Hamileliğin ilk iki ya da üç ayı içinde de migre­nin çok daha şiddetlendiği göze çarpar. Ancak daha sonra ağrıların şiddeti azalır ve nöbetler de seyrek­leşir. Hatta olağan halinde daha ender görülür.
Menopozda östrojen ve progesteron dengesi, ola­ğan hallere oranla daha çok değişim gösterir ve bu durum bir süre sorunun daha da ağırlaşmasına ne­den olur. adet dönemlerinin tamamen kesilmesiyle, migren de normal seyrini alır.

Haplar

Doğum kontrol hapları, yapılarında östrojen ve progesteron hormonları içerirler. Bu nedenle migren üzerinde belirli bir etkileri vardır. Bu etkinin düzeyi, hapların içeriğindeki iki hormonun dengesine bağlı­dır. Östrojen bakımından daha zengin doğum kont­rol haplarını kullanan kadınlardan yüzde 50'den fazlası, başağrılarının arttığını belirtmişler veya hap kul­lanımına son vermişler ya da başka tür bir hapa yö­nelmişlerdir.


Doğum kontrol haplarının kan basıncı (tansiyon) üzerinde de etkileri vardır. Bu nedenle doktorlar ve aile planlamacıları, bu tür hapları kullanan kadınla­rın tansiyonlarını zaman zaman ölçerler. Tansiyonun yükselmesi, migren üzerinde de uyarıcı bir etki ya­par. Bu nedenle, koruyucu haplardan kullanan bir kadın, özellikle duyumsama yetersizliği ve görme bo­zukluğu ile kendini belli eden klasik migren nöbetlerinin sıklaştığını görürse ve bu arada tansiyonunun da yüksek olduğu ortaya çıkarsa derhal doktoruyla temasa geçerek kullandığı hapla ilgili öğütlerini al­malı ve mutlaka ona göre davranmalıdır.

Başağrılarının Diğer Nedenleri

Başağrısının Diğer Nedenleri, Baş Ağrısı Nedenleri

Migrenin belirtileriyle ilgili daha ayrıntılı bilgiler üzerinde durarak, zaman zaman başağrısı çeken ba­zı okurların çeşitli endişelere kapılmalarını ve kendi kendilerine çeşitli teşhisler koymalarını engellemek sanırız yararlı olacaktır. Bazı ağrı türleri, migrenden çok daha ciddi hastalıkların habercisi ya da sonucu olabilir. Ayrıca, klasik migrenin uyarıcı belirtilerinden biri olarak kabul edilen bazı unsurlar, örneğin yüzün bir yanında görülen uyuşukluk ve konuşma yetersiz­liği, beyne giden damarlardan birinin tıkanması so­nucu ortaya çıkan işlev bozuklukları da olabilir. İleri­de de görüleceği gibi, bir migren atağı sırasında, bey­ne giden damarlar, kas duvarlarının büzülmesi sonu­cu daralırlar. Bölgesel uyuşuklukların, görme ve ko­nuşma kaybının nedeni de budur. Bu, beyin damarlarının tıkanması sonucu ortaya çıkan bozukluklar ka­dar tehlikeli olmayıp kısa bir süre sonra beynin iş­levlerine normal olarak yeniden dönmesiyle sonuç­lanan geçici bir rahatsızlıktır. Birçok migren hasta­sı, çeşitli fonksiyon kayıplarıyla ilk karşılaştıkların­da büyük bir paniğe kapılırlar. Ama bu bozuklukların kısa süre içinde geçtiğini ve normal yaşamlarına ko­layca dönebildiklerini ayrım sayınca hemen rahat­larlar.


Hiç kuşkusuz, başağrılarına yol açan daha birçok neden vardır. Onların tümünü sıralamak ve hepsiyle ilgili gerekli bilgiler vermek, bu kitabın sınırları için­de olanaksızdır. Bu nedenle, migren hastalığıyla do­laylı da olsa ilgilerinden ötürü sadece tansiyon ve bu­nalım kökenli başağrılarını ele almak sanırız yeterli olacaktır.

Tansiyondan kaynaklanan başağrıları, genellikle gözlerin üzerinde, başın arka kısmında bir ya da iki yanda ya da başka bölgede, bir bant biçiminde his­sedilir. Mide bu­lantısı ve kusma, bu tür başağrıların yaygın özellik­leri değildir. Ağrılar, uyku sırasında ortadan kaybol­makla birlikte, uyanmayla birlikte yeniden görülebi­lir. Migrenle kesin bir ilişkisi saptanamamakla birlik­te, üzüntü ve endişe sonucu tansiyonun yükselmesi üzerine ortaya çıkan başağrılarının migren ataklarını da çağırdığı bilinmektedir.

Bu tür ağrılara, kadınlarda aybaşı dönemlerinden önce ve aybaşı dönemi sırasında oldukça sık rastla­nır. Fakat başta fiziksel ve duygusal gerginlikler ol­mak üzere daha birçok nedenden dolayı hem kadın­larda, hem de erkeklerde görülebilir.

Bunalım kökenli başağrıları (depresif başağrısı) başın üst kısmında bir ağırlık, başı aşağıya doğru bas­tıran bir oüç şeklinde kendini gösterir. Bazen günler­ce ya da haftalarca sürebilir. Kişi, başağrısıyla birlikte bir isteksizlik ve bunalma duygusu hisseder. Bu tür bir başağrısı, aynı kişide migren ağrısıyla birlikte de ortaya çıkabilir ve her ikisinin tedavi yöntemleri çok farklıdır.

Sık sık tekrarlanan çok şiddetli başağrıları, insa­nın çok haklı olarak beyinde bir ur ya da bir damar tıkanması gibi ciddi endişelere kapılmasına neden olur. Ancak, du ağrılar bir görünüp bir kaybolarak yıl­larca sürmüşse, böylesine tehlikeli olasılıklar da bü­yük ölçüde azalmış demektir. Ancak şu da unutulma­malıdır: Kişinin kendi kendisine teşhis koyması son derece güç ve tavsiye edilemeyecek kadar risklidir. Bu nedenle en doğru yol, çok şiddetli başağrılarının görülmesinden sonra vakit kaybetmeden bir uzman doktora muayene olmak ve onun önerilerine göre ge­rekeni yapmaktır. Başarılı ve tüm gerekleri yerine ge­tirilerek yapılmış bir muayene sonucu, hastada mig­ren olup olmadığı kesinlikle ortaya çıkacak ve böy­lece öteki başağrısı olasılıkları unutularak en uygun tedavi yöntemi başlatılmış olacaktır. Günümüzde bazı büyük kentlerde kurulan migren klinikleri, gerek müz­min migren hastalarına, gerekse başağrılarından en­dişe eden kişilere ışık tutmakta ve onlara yol göstermektedir

Basit Migren Migrensel Nevarji Abdomen

Basit Migren, Kronik Migren, Migren Hakkında Bilgi

Basit migren de klasik migren kadar ağrılı ve ra­hatsız edicidir. Üstelik klasik migrene oranla ataklar daha sık ortaya çıkar ve atak başlangıcından önce hastanın gerekli önlemleri alabilmesine olanak sağlayan ön belirtilerde hemen hiç görülmez. Hastanın midesi bulanmaya başlar başlamaz, başağrısı da tüm şiddetiyle ortaya çıkar. Klasik migrende olduğu gi­bi, ağrının çıkış noktası bir gözün üstü ya da arkasıdır. Veya başın ardından hissedilir. Sonra başın bir yarısını tümüyle kaplar. Kimi durumlarda, her iki ya­rısını da etkisi altına alır. Mide bulantısı ve başağrısı bir arada seyreder. Bazen kusmanın etkisiyle yavaş­layan ağrılar, bedensel hareketler, eğilme, öksürme ve yine kusma ile tahrik edilerek şiddetlenebilir. Çün­kü bu tür hareketler sırasında baştaki kan miktarı yük­selmektedir.

Hafif şiddetteki bir migren atağında, yatak istirahatine gerek yoktur. Fakat hasta çok şiddetli bir atak­la karşı karşıya kalmışsa, klasik migrende olduğu gi­bi, bütün gününü yatakta geçirmesi gerekebilir. Ba­sit migren, klasik migrene oranla daha sık tekrarla­nır. Eğer hasta bunalımlı bir dönemindeyse, haftada iki ya da üç migren atağı görülebilir. Bunalım ve ge­rilimin ya da migreni tahrik eden öteki unsurların et­kilerine göre, haftada bir, ayda bir üç ayda bir ya da altı ayda bir yinelenebilir. Bu süreler, hastadan has­taya da değişim gösterir. Klasik migren hastaların­da da zaman zaman basit migren atakları ortaya çıkar.

Migrensel nevralji

Migrenin bu az rastlanan türü, genellikle erkek­lerde ve 20 ile 40 yaş arasında ortaya çıkar. Mevsim­sel bir hastalık olan migrensel nevralji, ilkbahar ve sonbaharda hastayı etkiler. Dört ya da altı haftalık bir rahatsızlık döneminden sonra bir dahaki ilk ya da son­bahara dek "uykuya geçer." Ağrı, gözde ya da gö­zün arkasında etkindir (Her zaman aynı gözde görü­lür). Ağrının başlamasıyla birlikte, gözün beyaz bölümü kırmızılaşır, göz aşırı sulanır ve ağrıyan gözden yana olan burun deliği içinde salgılar artar. Ağrı, 24 saat içinde bir ya da iki kez hissedilebilir. Genellikle günün aynı saatlerinde etkin olan migren ağrıları, ge­ceye rastladığında hastayı uykusundan kaldırabilir. 15 ile 45 dakika arasında süren ağrılar sırasında, çok tuhaf olmakla birlikte öteki migren türlerinde görü­len kusmaya rastlanılmaz. Migrensel nevralji tedavi­sinde büyük ölçüde başarılı olan ilaçlar üretilmiştir. Bu koruyucu ilaçların kullanılmasıyla, ağrı nöbetleri engellenir.

Abdomen migreni


Çocukların seyahat sırasında rahatsızlandıkları sık sık görülür. Migren hastalarının çocukluk yılları­nı incelediğimizde, onların başında da benzer rahatsızlıkların geçtiği ortaya çıkar. Bu tür rahatsızlıkların nedenini kimse tam olarak bilmez ve çocuklar bu has­talıkla bir arada büyür. Fakat bugün anlaşılmaktadır ki, çocukluklarında çeşitli araçlarla yaptıkları yolcu­luklarda rahatsız olan (tren ya da otobüs tutması gi­bi) kişiler, ilerideki dönemlerinde migren hastası ol­maya aday demektir. Çok genç insanlarda, ara sıra görülen mide bulantısı ve kusma, zaman zaman çok hafif şiddette baş ağrılarıyla beraber kendisini gös­terir. Bu tür mide bulantıları aşırı heyecan, gürültülü toplantılar ya da beklenmedik olaylar tarafından tah­rik edilebileceği gibi, kendiliğinden de meydana ge­lebilir. Böyle bir rahatsızlık, iyi geçirilmiş bir gece­nin ardından, kolayca iyileşir. Mideyi ve sindirim sis­temini etkileyen bu tür migren abdomen migreni adı­nı alır ve çocukluk dönemi migreninin tipik tezahü­rüdür. Okul yaşındaki çocukların yaklaşık yüzde dördünde bu hastalığın izlerine rastlanılmaktadır. Büyük­lerde, migren sırasında ortaya çıkan görme ve duyum­sama bozuklukları, abdomen migreni ataklarında rast­lanılmayan özelliklerdir. Zaman zaman abdomen mig­reninden rahatsız olan çocukların yarısına yakın bir bölümü, delikanlılık döneminde hastalıktan tamamen kurtulurlar. Bazılarında ise hastalık zamanla gelişir ve erişkinlerde görülen migren türlerine dönüşür.