Dolaşım Şoku
Vücudun genel olarak dolaşım yetersizliği içerisinde bulunması ye kan beslemesinin yetersizliği nedeni ile dokulardaki anormal metabolik ve fizyolojik değişiklikler meydana gelmesidir. Kalbin pompalama gücündeki bozukluklar, kalbe kan dönüşünü olumsuz etkileyen faktörler dolaşım şokuna neden olabilir. Kanama gibi nedenlerle dolaşımdaki kan miktarının azalması-da dolaşım şokuna yol açar. Şokun yapılacak tıbbi müdahale ile artık geri dön-dürülemeyen tipine irreversibl (geri dönmez) şok denmektedir ki ölümle sonuçlanır. Hekimlerin şokla savaşabilmek için, bir çok özel tedavi yöntemleri vardır. Şok tedavisi hekimlerin en önemli acil müdahale sorunlarından birisini oluşturur. Sinirsel etki ile çevre damarların genişlemesi, anafilaksi dediğimiz özel, ani, alerjik reaksiyonlar nedeni ile yine çevrede kan göllenmesi, kalbe dönen kan miktarını azaltarak şok nedeni olabilir. Çünkü çevredeki kan kalbe dönerek oksijenlenmek üzere akciğere pompalanamamaktadır. Kalp ise bunu telafi edebilmek için çok hızlı atmaya başlamakta bunun sonucunda pompalama etkinliği azalmaktadır. Bir takım mikrobik etkenler ve salgılarda damarlar üzerindeki etkisine yaparak septik şok denen bir şoka yol açabilir. Genel vücut travmalarına bağlı olarak şok meydana gelebilir.
Şok sonucu metabolizma azalır, kaslar hareket yeteneğini giderek yitirir, vücut imsi azalır, beyin fonksiyonları düşer, böbrek çalışması bozulur ve etkinliği azalır.
Hekimler şokun tiplerine göre özel müdahale yöntemleri ile savaşırlar.
Diğer özel dolaşım bölgeleri
Kaslar önemli miktarda kan damarı olan ve dolaşımda en büyük payı alan vücut bölümlerinden birisini meydana getirir. Kasın etkinliğine ve çalışma düzeyine göre dolaşım miktarında artım ve azalım meydana gelir. Egzersiz sırasında kaslara giden kan miktarında artma olur. Hayati önem taşıyan dolaşım bölgelerinden birisi beyin dolaşım bölgeleridir. Önemli bir dolaşım payı da bağırsak bölgesince alınmaktadır. Ayrıca her dakika karaciğere portal kan dolaşımı ile 1100 santimetre küp kan akar, karaciğer-atardamarı ile de karaciğere her dakika 3500 santimetre küp kan gider. Karaciğer gereğinde kanı tutucu birikinti bölgesi olarak da rol oynar. Karaciğere kan akımı sempatik sinir sisteminin etkisi altında önemli değişikliklere uğrayabilir. Vücudun fizyolojik gereksinimine göre bu kan akımı azalar ya da artar.
Önemli dolaşım bölgelerinden birisi de dalak bölgesidir. İnsanlarda dalak kapsülünde aşağı sınıf hayvanlarından farklı olarak kas yoktur. Buna rağmen dalak damarlarının genişlemesi gereğinde dalakta önemli miktarda kan göllenmesine neden olur. Dalak kanı süzerek' yıpranmış kan hücrelerini alır ve bunların parçalar. Dalak retiküloendotelyal hücre bakımından da çok zengindir. Kan yapıcı bir organ olarak ta görev yapar. Özellikle anne karnında geçen dönemde en önemli kan yapım organı dalaktır. Doğumdan sonra bu işlevi ortadan kalkar. Bazı hastalıklarda ve durumlarda dalağın kan yapma işlevi doğumdan sonra da devam eder.
Önemli bir dolaşım bölgesi de deridir. Deri tabakalarının beslenmesi ve vücut metabolizması sonucunda meydana gelen ısının terleme ve diğer yollarla uzaklaştırılması için yaygın bir kılcal boru ağı vardır. Derinin kan akımı vücudun en çok değişen kan akım bölgelerinden birisidir. Sinirsel olarak özellikle sempatik sinir sistemi ile, dışardan meydana gelen soğuk ve sıcak etkisi ile, derinin kan akımında değişiklik olur. Ayrıca havada solunan oksijen miktarına göre derinin kanlanma kapasitesi değişime uğrar. Sempatik sinir sistemi derinin kanlanmasında çok etkilidir, özellikle soğuk iklimlerde soğuk etkisi ile yerel olarak deride meydana gelen damar kasılmasına bağlı olarak, ellerde Raynaud hastalığı denen hastalık oluşabilir. Sigaranın etkisine bağlı olarak ayak parmak damarlarındaki büzülmeler buranın kanlanmasını etkileyerek Buegrer hastalığı denen hastalığa yol açar. Buerger de sempatik sinir sisteminin etkisi çok önemlidir.
Buerger hastalığında derinin ve dolayısı ile o bölge dokularının kanlanmasındaki azalma dokularının kanlanmasındaki azalma doku ölümü ve gnagrenlere yol açarak ayağın kesilmesine bile neden olabilir.
özel sıvı sistemleri
Beyin omurilik sıvısı, göz, plevra, kalp zarları arası boşluk, periton ve eklemler kendi özel sıvı sistemlerine sahiptirler. Akciğerlere gönderilen kanın yeterince kalbe dönememesi-ne bağlı olarak kanın sıvı kısmı akciğerlerde göllenebilir. Buna akciğer ödemi denir. Acil müdahale gerektiren önemli durumlardan birisidir. Alveollerdeki kronik ve dejeneratif değişiklikler akciğer solunum dinamiğini bozarak bu hastalığın gelişmesini kolaylaştırırlar. Sık sık geçirilen akciğer enfeksiyonlarının etkisinin bunun üzerine eklenmesi hastalık sürekli hale gelebilir. Sigaranın bu gibi dejeneratif değişikliklerdeki önemli rolü unutulmamalıdır.
Kalp Sesi, Kalp Atış Sesi
Normal kalp sesleri dinlendiğinde lab dab, lab dab biçiminde düzenli atım sesleri duyulur. Lab sesi sistol başında atriyoventrilküler kapakların kapanmasına dab sesi ise sissol sonunda yarım ay kapakçıklarının kapanmasına bağlı olarak çıkar. Bunun dışında çeşitti bozukluklara bağlı olarak kalpte duyulan anormal seslere üfürüm denir. Hekimler steteskop denilen dinleme araçları ile ya da doğrudan kulaklarını kalp üzerine yerleştirerek duydukları seslerle kalpteki anormallikleri değerlendirmek becerisine sahiptirler. Steteskop Laennec isimli bir bilgin tarafından geliştirilmiş araçtır. Bunların özel mikrofonlu tipleri ile kalp seslerinin kuvvetlendirilerek dinlenebilmesi de olasıdır.
Koroner Damar Hastalığı Nedir
Hemen hemen bütün ölümlerin üçte biri koroner damar hastalığı denen ve kalbi besleyen ince damarın bozukluklarına bağlı olarak kalp kasının beslenmesindeki yetersizliğe bağlı durumdan olur. Kalbin tamamının beslenmesinde iç çapı yarım milimetreyi geçmeyen iki ana küçük damar (sağ ve sol koroner arterler) sorumludur. Sol koroner arter sol karıncık kasını sağ koroner arter ise sağ karıncık kası ve sol karıncık kasını birlikte kanlandırır ve besler. Damar sertliği, koroner kan akımının azalmasına ve kalbin yetersiz beslenmesine yol açar. Koroner arterlerin pıhtılarla tıkanması o koroner arterin beslediği kalp kası bölümünün ölmesine neden olabilir (infarktüs). Kalp kasının yeterince kanlanamaması kalp kası iskemisi (myokard iskemisi) denilen ağrılı duruma yol açar ve özel bazı ilaçlarla koroner damar genişletilerek bu bölgelere daha fazla kan gitmesi sağlanır. Günümüzde kalp kasını besleyen koroner damarların tıkanan bölümlerinin değiştirilerek yerine bacaktan alınan damar parçalarının eklenmesiyle dolaşımın düzeltilmesini sağlayan ameliyatlar yapabilmektedir. Ama temel korunmanın damar sertliğini önlemek olduğu, hareketli, yeterli ve dengeli beslenen bir nesil yaratarak bu gibi sorunlardan toplumun korunması olduğu unutulmamalıdır.
Kan Basıncı Nedir, Sistolik Kan Basıncı
Kalbin damarlara kan pompalama gücü doğrudan damarlara özel ince borular sokularak ya da dışarıdan sfigmamanometre (tansiyon aleti, kan basıncı ölçüm aracı) denilen araçlarla ölçülebilir.
Yukarıda anlatılanlardan kolayca görülebileceği gibi kan basına sadece tek bir bulgu-dur. Kan basıncındaki değişiklikler bir çok faktör ve değişikliğin sonucu olabilir. Tek başına sistemik muayene yapılmadan, vücudun diğer sistemleri değerlendirilmeden, kan basıncı ölçümüne dayanılarak tedavi verilmesi mümkün değildir. Kalbin kasılma önemindeki basınç değerine sistolik, gevşeme dönemindeki basınç değerine diastolik kan basıncı dendiğini biliyoruz. Halk arasında bu değerler büyük ve küçük tansiyon olarak bilinir.
Kan basıncının aşın oranda artmasına daha doğrusu normal sayılan değerlerin özerine çıkmasına hipertansiyon denir. Hipertansiyon olayında hemen hemen bütün vücut sistemleri etkindir. Damar sertliği, böbrekler, merkez sinir sisteminin etkisi önemli faktörlerdir.
Doktorlar özel bir araçla insanların gözünü niçin incelerler:
Doktorlar oftalmoskop denilen bir araçla hastaların gözlerini incelerler. Çoğu kişi bu incelemenin gözün değerlendirilmesi, daha doğrusu sadece göz muayenesi için yapıldığını zanneder. Oysa hipertansiyon, şeker hastalığı gibi bir takım dejeneratif hastalıklarda göz dibin-deki damarlarda önemli değişiklikler olur. Bunun doğrudan gözle ilişkisi yoktur. Ama hastanın hipertansiyon, şeker hastalığı gibi süregen hastalıkların seyri sırasındaki durumunu değerlendirebilmek için hekime önemli ipuçları verir. Hemen her hekim her muayenede hastalarının göz dibini muayene ederek bu gibi bulguları değerlendirmek zorundadır.
Romatizmal Kalp Hastalığı
Romatizmal kalp hastalığı hemen her yaşta olabilir. Genellikle çocuklukta geçirilen bazı enfeksiyonlar esas sebebi oluşturur. Bademcik iltihaplanmalarına yol açan beta hemolitik streptokak denen etken, yeterli ve etkin tedavi edilmemesi sonucu bazı özel tepkilere yol açar. Bu tepkiler eklemlerin, kalp kapakçıklarının ve böbrek damarlarının bozulması biçiminde olabilir. Bu ise zamanında önlem alınmazsa kalp kapaklarının sakatlanmasına, görevlerini yeterince yapamamasına ve dolaşım mekanizmasının bozulmasına sebep olur. Erken dönemlerde kalp kapaklarının yerine özel plastik kapaklar takılarak sorunun büyümemesine çalışılır.
Bu hastalığa yakalanmamak için sağlık kuruluşlarından etkin olarak yararlanmak gerekir. Ateşli boğaz ve kulak iltihaplanmalarında hekimler genellikle enjeksiyon tipinde tedavi verirler. İlk bir kaç enjeksiyondan sonra tedavinin kesilmesi, enjeksiyonların tamamlanmaması önemli bir etkendir. Hekimler, bir ilacı verirken yapılan bilimsel çalışmaların ışığında hastanın ve enfeksiyonunun niteliğine göre en uygun dozu hesaplayarak verirler. Beta hemolitif streptokok kalabalık sınıflarda, koğuşlarda ve odalarda kolayca bir kişiden diğerine bulaşır. Okulda bademcik iltihaplanmaları arttığında en yakın sağlık kuruluşları, özellikle sağlık ocakları ile tarama yapıp, bu mikrobun bulunduğu kişilerin belirlenmesi için işbirliği yapılmalıdır. Bu taramalar sonunda doktorun önerilerine aynen uyulmalıdır.
Damar Sertliği nedir
Toplumlarda yaşlanma ile gelen en önemli sorun damar sertliği denilen durumdur! Normalde çok elastik olan damar duvarı zamanla yağ ve kalsiyum çökelmesine bağlı olarak sertleşir ve eski esnekliğini kaybeder. Kalp kanı pompalarken büyük bir direnç oluşturur. Kolay yırtılır ve hayatî organlar içerisine kanamalara yol açar. Damar sertliğinin çocukluktan itibaren uygulanan beslenme rejimi ile ve hareketsizlikle yakından ilişkisi bulunduğu kabul edilmektedir. Hareketli bir ömür, dengeli ve yeterli beslenme bu sorunun azalmasına katkıda bulunur.
Taşikardi Nedir
Kalp atımlarının 100 üzerine çıkmasına taşikardi denir. Vücut ısısının artması, otonom sinir sistemlerinin uyarılması, kalbin olumsuz etkilenmesine sebep olan toksik durumlar kalp atımlarının artmasına yol açabilir.
Bradikardi Hastalığı Nedir
Kalp atımlarının dakikada 60'ın altına düşmesine bradikardi denir. Atletlerin sürekli hızlı çalışan kalplerinin normal koşullarda daha az atımla yeterli kan sağlayabilmesi nedeniyle normalde bradikardileri vardır. Vagus sinirinin uyarılması da kalbin yavaşlamasına yol açabilir.
Aritmi, Kalp Aritmi
Kalbin atım düzensizliklerine aritmi denir. Kalp atımları arasındaki zamanın uzaması, kısalması, arada normal olmayan kalp atımlarının görülmesi, kalp atımlarının birbirinden farklı güçte olması kalp atım düzensizlikleri arasında sayılabilir.
Kalbin pompalama etkisi ve dolaşım sistemi
Kalp dolaşım sistemine düzenli olarak kanın pompalanmasını sağlarken dokuların gereksinimi olan temel maddelerin kanla taşınmasını sağlamaktadır. Kan içerisindeki hücrelerin kandaki yüzdesine hematokrit dendiğim biliyoruz. Erkekte normal olarak % 42 kadında ise % 38 olarak kabul edilen hematokritin artması kanın damarlarda dolaşımını güçlendirir. Azalımı ise kanın etkin oksijen taşıma kapasitesinde azaltma neden olabilir. Dolaşım sisteminin etkinliğinde önemli bir faktörde damarların genişleyebilirliğidir. Damar sertliği gibi bazı faktörler damarların normal esnekliğini kaldırarak kalbin pompalama gücüne direnci artırırlar. (Bu da çoğu zaman kan basıncında artım veya kalbin kan pompalarken zorlanması sonucu bir takım damar yırtılmaları ve kanamalarla kendisini gösterir). Aşın şişmanlık, sigara içme. stres gibi faktörler damar sertliği (arterioskleroz) denilen hastalığın yaygınlaşmasına ve gelişmesine neden olur. İleri ülkelerde hekimlerin en çok uğraştığı dejeneratif hastalıklardan bir tanesi damar sertliğidir.
Dolaşım sistemik dolaşım ve akciğer dolaşımı olarak iki ana bölüme ayrılır. Birisine büyük dolaşım diğerine küçük dolaşım adı da verilmektedir. Bu büyük ve küçük sözleri daha çok iletim damarlarının uzunluğu ile ilişkilidir. Yoksa bu iki dolaşım sisteminin fonksiyon olarak birbirinden büyük ağırlıkta önemlilik farkı yoktur. Sistemik dolaşım, çevresel dolaşım yada büyük dolaşım adı verilen sistem kalbin bütün dokulara ve sistemlere kan pompalamasını sağlayan onlara oksijenden zengin kan ileten dolaşım sistemidir. Akciğer dolaşımı ya da küçük dolaşım ise kalbe dönen oksijenden fakir kanın akciğerlere iletilerek oksijenden zengin hale geldikten sonra dönmesini sağlayan dolaşımdır.
Kalp atımlarının sistemik dolaşıma kan pompalarken kol atardamarında algılanan atımları nabız olarak bilinir. Kasık, boyun bölgelerinde de sayılabilir.
Bir elin başparmaktan sonra gelen üç parmağı bitişik ve aynı hizada olarak bileğin dış tarafına konduğunda üç parmaktan birisinin altında nabız hissedilir.
Kalp atım düzensizliklerinin ve etkinliğinin kabaca belirlenmesinde nabız sayımı çok önemli yöntemdir. Kalp kalpten atardamar denilen damarlarla pompalanır ve geriye toplardamar denilen damarlarla döner. Kalpten uzaklaştıkça damarların çapları dallanma ile azalır. En son küçük kılcal damarlarla doku ve hücrelere kadar kanın iletilebilmesi sağlanır. Doku metabolizmasının ve buna bağlı oksijen gereksiniminin dokunun kan akımını düzenleyici etkisi vardır. Ayrıca merkez sinir sisteminden parasempatik sistemin dallarıda dolaşımın düzenlenmesinde çok önemli rol oynar. Parasempatik sinir sistemi daha çok kalp üzerindeki etkileri ile dolaşımı etkiler. Beyinde damarların genişleyip daralmasını sağlayan merkezler vardır ve bunlar beynin yüksek merkezlerinin de etkisi altındadır. Norepinefrin, epinefrin, anjiyotensin, vazopressin, serotonin, histamin ve prostaglandin gibi hormonlar dolaşım sistemini önemli boyutlarda etkileyen maddelerdir. Kalsiyum, sodyum, magnezyum, potasyum, glukoz ve hidrojen iyon konsantrasyonu (pH) da dolaşım sistemini etkileyen faktörler arasındadır.
Kalp Durması Nedir
Kalbin metabolizmasını büyük oranda olumsuz etkileyen herhangi bir durum kalp atımlarının durmasına neden olabilir. Kalbin oksijensiz kalması, kalp kasının önemli bir bölümünün ölmesi, kalp durmasının en önemli nedenleri arasındadır. Bazan refleks durmalarda olabilir.
Kalp çalışma düzeni ve kalbin atım düzensizliklerinin değerlendirilmesinde özel bir araç kullanılır. Buna elektrokardiyograf denilir. Elektrokardiyogram denen özel bir grafı çeker. Hekimler bu grafilerin incelenmesini kalbin dinleme bulguları ve diğer muayene bulgulan ile birleştirerek kalbin durumu hakkında bilgi sahibi olabilirler ve gerekli müdahaleyi yaparlar.
Kalp Kasılması, Kalp Kasılma
Kalp Kasının Kasılması; Kalp kasının kasılmasına uyarıları sağlamakta olan merkezin uyan sayısında değişiklik yapması, ana uyarı kaynağı olan sinoatriyal düğümün uyan çıkarma sayısının azalması sonucu kalbin başka yerindeki uyan kaynaklarının hakimiyeti ele alması, kalpte yayılmakta olan uyanların kesikliğe uğraması, kalbin başka bölgelerinden güçlü impluslann meydana gelmeye başlaması ve uyarı iletimini sağlayan başka yolların meydana gelmesi kalp atım düzensizliklerine neden olabilir.
İletimde kesikliklere blok adı verilir. Bazan karıncık ve kulakçıklar çok hızlı ve birbirinden bağımsız olarak çalışabilir. Dakikada 200-300 üzerine çıkan kalp atımlarına flatter denmektedir. Çok daha fazla hızla adeta titreşim biçimindeki kalp atımlarına ise fibrilasyon adı verilir. Zamanında özel müdahale gerekir. Çünkü sayı arttıkça kalp atımlarının kanı pompalama etkinlikleri de bozulacaktır. Bazen defibrilatör denilen özel elektriksel akım veren araçların kalp üzerindeki göğüs bölgesine uygulanmasıyla müdahale ederek kalp atımlarının düzenli hale getirilmesi gerekebilir.
Kalp ve Dolaşım Sistemi
Kalp Kası Nedir, Kalp Kası İltihaplanması
Kasta üç tip kas vardır. Kulakçık kası, karıncık kası ve özelleşmiş uyarıcı ve iletici tipteki kaslar. Kalp kası iskelet kası gibi çizgili bir görünümdedir. Aynı zamanda iskelet kasındakinin hemen hemen aynı özellikte aktin ve myozin fibrillerine sahiptir. Ancak kalp kası hücreleri birbirleri ile özel diskler aracılığı ile bağlantı içerisindedir. Bu hücreler arası iletimin çok hızlanmasına neden olan bir farklılaşmadır. Kalp kası hücreleri kalbin çalışma fizyolojisine uygun olarak tek bir kas kütlesi olarak hareket edebilecek bir yapı kazanmışlardır.
Kalpteki bu yapı ile kalp "hep veya hiç kanunu"na göre çalışır. Gelen uyarı ne olursa olsun kalp aynı tempoda kasılır ve gevşer. Kalp kası bir kez uyan alıp kasılmaya geçtikten sonra arada gelen uyarıları almaz. Buna uyarıya dirençli dönem denir. Bu kalbin çalışması için çok gerekli bir özelliktir.
Bir kalp kasılmasının sonundan diğer kalp kasılmasının sonuna kadar geçen döneme kalp döngüsü denir. Kalbin kasılmasına sistol gevşemesine ise diastol adını alır. Kalp kasının kasılma evreleri sırasında meydana gelen elektriksel özelliklere dayanılarak EKG denilen araçla elektrokardiyogram denilen kasılma eğrileri yazdırılır ve kalbin çalışmasında herhangi bir anormallik bulunup bulunmadığı bu grafilerden belirlenebilir.
Normal bir kalp kendisine gelen kanın tamamını pompalayacak uyum gücüne sahiptir. Kalp kasılma gücünü ve hızını ayarlayarak bunu sağlamaya çalışır. Bundaki yetersizlikler önemli kalp ve dolaşım sistemi bozukluklarına neden olur.
Kalpte kulakçıklar hem sempatik hem de parasempatik sinir uçlarını alırken karıncıklara büyük oranda sempatik çok az orada parasempatik sinir uçları ulaşır. Sempatik uyan kalp kasının kasılma gücünü arttırır. Parasempatik uyan ise kalp kasının kasılma gücünü azaltır.
Kalbin anatomik yapısını, kapaklan, dolaşım sistemini etkileyen bütün bozukluklar kalp kasının kasılmasını bozar ve etkinliğini azaltır. Myokard infarktüsü, kalp kapağı hastalıkları. Kalbin parasempatik uyarımının artması, kalbin sempatik uyarılarını azalması, kalp kasının haraplanması, iltihaplanması ve oksijensiz kalması, doğuştan kalp hastalıkları hep bu etkiler nedeni ile kalp çalışmasını bozarlar. Zaten bu tip hastalıklardan birisi diğer tiptekilerin yaptığı etkileri de kolaylaştırır, meydana getirdiği fizyolojik bozukluklar, düzeltici müdahale yapılmazsa kalp kasını etkinliğini daha da azaltır.
Uzun süreli egzersiz kalp kasının büyümesine ve güçlenmesine neden olur. Bazı iyonlar kalp kasının çalışması için zorunludur. Potasyum ve kalsiyum iyonlarını buna örnek verebiliriz. Ancak bu iyonların azlığı ya da fazlalığı da kalp kası üzerinde olumsuz etkiler yapar. Vücutta fizyolojik düzeylerde olmalıdırlar.
Kalbin özel uyan ve iletim sistemi
Yetişkin bir insanın kalbi dakikada ortalama 72 (60-100) arasında atar. Dakikada 60'ın altı ve 100'ün üzeri anormal kabul edilir ve gerekli değerlendirmelerle nedeni araştırıldıktan sonra tedavisi yapılmalıdır. Kalpte uyanların temel kaynağı Sinoatriyal düğümdür. Kendi kendisine uyan implusları yaratabilecek yeterlikte özelleşmiş bir düğümdür. Sinoatriyal düğümden gelen impluslar Atriyoventriküler düğüme iletilir ve ordan Purkinje liflerinin sol ve sağ uzantıları ile ana kalp kasına iletilir.
Sinoatriyal düğüm 3 milimetre genişliğinde ve 1 cm uzunluğunda özelleşmiş bir kas demetidir. Superior vena kava adlı toplar damarın kalbe açıldığı yerin hemen altında ve ortaya yakın olarak sağ karıncığın arka duvarında yer alır. Uyanlar atriyoventriküler düğüme ulaşmadan önce 0.1 saniye kadar gecikme yapar bu her iki karıncığın eş zamanlı olarak kasılabilmesi için gerekli zamanı sağlar.
Kan ve Dolaşım Sistemi, Kalp Kası
Kalp Kasılması
Kalp Durması
Taşikardi, Aritmi, Bradikardi Hastalığı
Damar Sertliği
Romatizmal Kalp Hastalığı
Kan Basıncı
Koroner Damar Hastalığı
Kalp Atış Sesi
Dolaşım Şoku
İzometrik Kasılma
Kasın boyunun kısalmadan yaptığı kasılma şekline izometrik kasılma denir.
İzotonik Kasılma
Kasın gerilimi, tonusu değişmeden boyu değişerek yaptığı kasılma biçimidir.
İzometrik kasılmada aktin ve myozin fibrillerinin birbiri üzerinde kaymasına gerek bulunmaz. İzotonik kasılma izometrik kasılmaya göre daha uzun sürer. İzotonik kasılma kasın dış iş etkinliği ile yakından ilişkilidir. Kastaki bir çok kasılma olayı her iki tip kasılmanın karışımı şeklindedir. Vücudumuzda kasların kasılma hızlan da farklıdır. Bir kısmı hızlı kas liflerinden bir kısmı ise yavaş kas liflerinden meydana gelmiştir. Yavaş kaslar genellikle uzun süreli işlerin yapılabilmesiyle sorumlu kaslardır. Kas lifleri küçüktür ve daha fazla kan daman tarafından beslenmektedirler. Hızlı kaslara göre mitokondri sayıları daha fazladır. Kasın içerisinde hemoglobin benzeri bir madde olan myoglobinden daha zengindirler. Hızlı kasların sarkoplazmik retikülümları ise daha iyi gelişmiştir. İyon değişim olayı bu kaslarda daha fazladır ve kalsiyum iyonunun hareketi daha hızlıdır. Yavaş kaslar içerisindeki myoglobinin çok olması nedeni ile kırmızı renkte görüldüğünden kırmızı kas hızlı kaşlar ise myoglobin bakımından fakir olduklarından beyaz kaslar olarak adlandırılır.
Kasın uzun süreli ve kuvvet harcanarak yapılan kasılması kas yorulmasına neden olur. Kasın yorulması metabolik olaylarının artık aynı güçte kasılmayı sürdüremeyecek duruma gelmeleri olarak özetlenebilir. Sinir uyarılarının normal olarak gelmesine rağmen kas artık istenilen kasılma cevabını verememektedir. Kas lifleri ATP bakımından fakirleşmiştir.
Aynı kasın sürekli zorlayıcı etki altında kalması kasın büyümesine neden olur. Kas liflerinin çapı artar. Bunun tersi kas atrofısine yani kasların erimesine, incelmesine neden olur. Kas gerilemesi kasın sinir desteğinin ortadan kalkmasına (kas sinirinin kesilme veya diğer nedenlerle uyarı getirmemesine) bağlı olabilir.
Kasları etkileyen bir takım ailesel hastalıklarda vardır. Bunlardan bir tanesi ailesel periyodik felç dediğimiz durumdur. Bu kişilerde hücre dışı sıvısı içerisindeki potasyum seviyesi giderek yetersiz seviyelere düşer ve bu kas membranının uyarılmasıyla ilgili elektriksel etkinlikler olmadığından kas kasılamaz.
Kas içerisine sokulan ince elektrotlarla kasların elektriksel etkinliğinin ölçümünde kullanılan araçlara elektromyogram denir.
Kasın kasılmasının gelen sinirsel uyanlar tarafından sağlandığını biliyoruz. Kasın sinirle yaptığı bağlantı bölgesine myonöral kavşak denir. Sinir implusları bu kavşağa ulaştığında sinir ucunda bulunan içi asetil kolin dolu olan kesecikler parçalanır ve kas hücresi ile sinir arasındaki küçük aralığa asetil kolin boşalır. Bu kasın kasılmasıyla ile ilgili elektriksel olaylar dizisini başlatır. Belirli bir süreden sonra uyan devam etse bile kas artık bu uyarıya cevap vermez. Aslında bu kasların aşırı gerilip kopmasını önleyen bir faktördür. Kas yorulması dediğimiz olay zaman zaman adeta bir sigorta gibi hareket eder. Belirli bir kasılma düzeyinden sonra kas yorulur. Çünkü sinir ucundaki asetil kolin keseciklerinin sayısı azalmıştır.
Kas Zedelenmeleri, Kas Zedelenmesi
Kas tutulmaları en sık rastlanan durumdur. Hazırlıksız kasların aşın çalıştırılmasına bağlı olarak meydana gelir. Sıcak banyo ve dinlenme, ağrının azalmasına ve ortadan kalkmasına yardım eder. Kas kirişi ani gerilmeler sonucu kopabilir. Zamanında cerrahi olarak onarmak gerekir. Kas ezilmelerinde kas içine kanamalar olabilir. Kas mavi-siyah renk alır. Aşırı değilse istirahatle geçer.
Kas Krampları, Kas Kramp
Kasa, birden ağır çalışma ile yüklenilirse ani kramplar olabilir. Yani kasılan kas gevşemez. Şiddetli ağrı ile kasılı kalır. Kramplar, kasın geçici süre oksijensiz ve besinsiz kalması sonucu meydana gelir. Kasın kas lifleri doğrultusunda oğulması gevşemeyi sağlar. Birdenbire soğuk suya girince de kramp olabilir. Bu olasılığı hatırlayarak derin sularda yüzmekten kaçınmak gerekir. Bilinmeyen sularda tek basma yüzmek özellikle tehlikelidir.
Vücuttaki bütün iskelet kasları 10 - 80 mikron çapındaki hücrelerden meydana gelir. Genellikle bir kas lifinin uzunluğu kasın tüm boyuncadır. Kas hücresinin zarına sarkolemma denir. Her kas lifi içerisinde polimerize protein moleküllerinden ibaret aktin ve myozin filamentleri vardır. Sadece aktin fibrileri içeren açık renkli kas bandlarına I bandı, myozin filamentlerini içeren koyu renkli bandlara ise A bandı denir. Kaş lifleri arasında ayrıca çapraz bağlanmalar vardır. Myofibrillerin içerisinde bulunduğu kas sitopl azmasına sarkoplazma denir. Kasın kasılmasında önemli rolü olan endoplazmik retikülum denilen ağ yapısı ise sarkoplazmik retikülum adını alır.
Günümüzde kasın kayması aktin ve myozin fibrillerin kayma teorisi ile açıklanmaktadır. Bu mekanizmanın ayrıntısı fizyoloji kitaplarında bulunabilir. Kas kasılmasında kalsiyum, sodyum ve potasyum iyonları çok önemli etkiler yapar.
Kas Tonusu nedir?
Kasların normalde kendilerine özgü bir yarı gergin durumu vardır. Kaslara sürekli gelen sinir uyarıları, onları canlı ve her an harekete hazır fakat gergin olmayan bir durumda tutar. Buna kas tonusu denir. İki kişinin uçlarından tuttuğu ipin gergin sayılacak şekilde tutulduğu düşünülürse, öndeki yürürken arkadaki de aynı hızda yürürse bu durum korunmuş olur. Eğer öndeki hızlanırsa ip çok gerilir. Arkadaki hızlanırsa ip çok gevşer. İşte ilk durum kas tonusuna benzer. Beslenme ve egzersiz kas tonusunu güçlendirir. Sporcuların kastarının daha canlı görülmesinin sebebi budur.
Kaslar kemiklere kirişlerle tutunur. Kasların kemiğin hareketsiz bölümüne bağlandığı yere origo, hareketli kemiğe bağlandığı yere insersiyo denir.
Kasların Görevleri, Kas Görevleri Nelerdir
Kasların görevlerini şöyle sıralayabiliriz:
1. Vücut ve organlarımızın hareketlerini düzenler.
2. Soluk alış veriş işinde yardımadır.
3. Konuşmamıza yardımcıdır
4. Vücudun bir tür gıda ve enerji deposudur.
5. Doğum olayında önemli görevleri vardır.
6. Kalbin çalışmasını sağlar, kanın vücutta dolaşımına da katkıda bulunur.
Kaslar, Kas Yapısı, Vücudumuzdaki Kaslar
Vücudun kasılabilir özellikteki yapılandır. Hareketimizi ve gücümüzü bunlar aracılığı 'ile sağlar ve kullanırız. Kas hücreleri diğer bütün vücut hücreleri gibi uyarılabilir hücrelerdir. Hücrelerin uyarılabilmesi zarlarda bulunan membran potansiyelinin değişimine bağlıdır. Bu değişim elektriksel bir takım iyonik uyanlarla olur. Bu uyanlar kaslara gelen sinirler tarafından sağlanmaktadır.
Kaslar hareket sisteminin en önemli öğelerindendir. Kas kemik bütünlüğü kirişlerle sağlanır. İnsan vücut ağırlığının % 40-50'si kaslardan oluşmuştur. Kas hücreleri birleşerek, kas liflerini ve kas lifleri de kasları oluşturur. Kasların arasında sayısız kan daman ve sinirler bulunur. Kas, sinirlerin uyarılan ile kasılabilen ve gevşeyen özel bir yapıya sahiptir. Kasların üzeri kalın bir zarla örtülüdür. Buna kas zan denir.
Kas Çeşitleri
Kaslar çalışma biçimi bakımından iki gruba ayrılır:
a. İstemli kaslar Bu kasların çalışması kişinin isteğine bağlıdır, istendiği zaman ve istenilen biçimde hareket sağlar. Kol, bacak, baş, boyun, parmak, göz kapağı kasları istediğimizle çalışan kaslardır.
b. İstemsiz kaslar: Bu kasların çalışması, kişinin isteğine bağlı değildir. Kişi istese de, istemese de bu kaslar bir ömür boyu çalışırlar. Mide, bağırsak, solunum organları, kan damarları, kalp ve diğer organlarımızın çoğunda bu kaslar bulunurlar.