Tansiyonumuz Neden Yükseliyor?, Tansiyon Yükselten
Kan basıncının yükselmesine neden olan birçok faktör var. Bu faktörler, gerek genetik, gerek moleküler seviyedeki hadiseler. Bir de çevresel faktörler var. Kan basıncı yaşla birlikte de artıyor. Bu faktörlerin hepsi bir araya geldiğinde, aslında fark edilmeden, yavaş yavaş yükseliyor. Ama bir gün ya daha ani bir yükseliş sırasında ya da bir düşüş sırasında veya o yükselişin yarattığı hedef-organ dediğimiz; beyin, kalp ve böbrek gibi organlarımızın fonksiyonlarının bozulmaya başladığı noktada biz bunu fark ediyoruz. Tabii bazı durumlarda çok ani yükselişler olabilir, ama bu ani yükselişler eğer başka faktörlere bağlı değil de sadece bizim hipertansiyonumuzun var olduğu devredeki ani yükselişlerse, tekrar düşse bile, o ani yükseliş gene bizim yüksek olarak kabul ettiğimiz seviyeye kadar düşüyor. Kan basıncı normal olan bir insanın da kan basıncı birdenbire yükselebilir. Mesela çok sinirlendiğinizde, çok yorulduğunuzda, ağır bir egzersiz yaptığınızda büyük tansiyonunuz biraz yükselebilir, ama bu yükseliş sizin tansiyon hastası olduğunuzu göstermez. Hipertansiyon diyebilmemiz için, uzun bir takip süresince hep belli bir seviyenin üstünde kan basıncınızın yüksek olarak kaldığının görülmesi lazım.
Düşük tansiyon büyük nimet
Çevresel faktörleri anlatırken stresten bahsettik. Günümüzde herkes biraz stresli ve yaşadığımız her olumsuzluğu biraz da bu strese bağlıyoruz. Peki, büyüklerimizden duyduğumuz "asabi tansiyon" denilen bir tansiyon türü var mı?
Asabi tansiyon diye bir şey yok. Ama kan basıncı yüksek olan, yani hipertansiyonu olan kişilerin, strese bağlı olarak kan basınçlarında biraz daha yükselme görülebilir, yoksa sadece, "Sinirlendim, kan basıncım yükseldi, benimki asabi" diye bir şey yok. Hepimiz sinirleniyoruz, hepimiz aynı şeyi yapıyoruz, ama bazı insanlarınki yüksek, bazılarınınki değil. Onun için sadece strese bağlı, sadece üzülmeye, sıkılmaya, öfkelenmeye bağlı kan basıncı yüksekliğinin, hipertansiyon olarak kabul edilmesi doğru değil. Böyle bir şey yok! Bu nedenle eğer bir insanın kan basıncı yüksekse ve çok sık yükseliyorsa o hipertansiyondur. Asabisi falan yok.
Peki, ya düşük tansiyon? Bir insanın tansiyonunun 12-8 değerinin altında seyretmesini nasıl karşılıyorsunuz, ki ben de bu insanlardan biriyim. Çünkü hep ölçtürüyorum tansiyonumu 9-6, en çok 10-6 çıkıyor. Bu durum daha uzun yaşayacağım anlamına gelir mi?
Evet, genelde kan basıncı düşük olanların daha uzun yaşadığı bilinen bir gerçek. Ancak burada yüksek tansiyon için nasıl bir sınır varsa, düşük tansiyon için de bir sınır var mıdır, diye sorarsanız; böyle bir şey yok. Düşük tansiyondaki sınırı, ancak o kişideki ortaya çıkacak şikayetler belirliyor. Örneğin diyelim ki sizin sistolik kan basıncınız 90 veya 80, ama hiçbir şikayetiniz yoksa bu sizin için çok güzel bir şeydir. Bu bir hastalık, üstünde durulması gereken bir durum değildir. Ancak bu düşük kan basıncı şikayetlere neden oluyorsa, yani başınız dönüyorsa, halsizseniz, efor kapasiteniz düşükse, hatta düşecek gibi oluyorsanız, nefesiniz daralıyorsa, o zaman bu kan basıncının, sizin için iyi olmadığı ve düşük olduğu söylenebilir ve gereken yapılır. Yoksa kan basıncınız düşük, ama hiçbir şikayetiniz bulunmuyorsa bu çok ideal bir durum. Hiç önemli değil!
Peki, tansiyon çok düşükse ve şikayete neden oluyorsa, yükseltme tedavisi uygulanıyor mu?
Elbette. Öncelikle sıvı yükleme tedavisi olmak üzere, gerekirse ilaçlar da kullanılarak, tansiyonu yükseltmemiz gerekiyor. Tabii kan basıncı düşüklüğüne neden olan onlarca faktör ve hastalık da var. Bunları da o zaman tek tek araştırmamız gerekiyor.
Nelerdir bu faktörler?
"Sadece kan basıncı düşük. Bırakalım" veya "Hemen sıvı verelim, tedaviyi yapalım, gerisim hiç araştırmayalım" gibi yaklaşımlar doğru değil! Eğer bu çok ısrarla devam ediyorsa, mutlaka altta yatan bir hastalığın olup olmadığını araştırmak lazım. Örneğin hormonal veya bazı metabolik hastalıklar gibi, kullanılan bazı ilaçlar gibi birçok faktörü göz önünde bulundurmanız lazım.
Peki, mesela ben 9-6'yla kendimi çok iyi hissediyorum. Bir başkası, 9-6'da düşecek gibi oluyor. Diyelim ki 14-9 tansiyonla kişi kendini çok iyi hissediyor, ama bir başkası için 14-9 yüksek olabilir...
Bazen, 120-80 sınırında normal bir kan basıncı olan birinde, sistolik kan basıncı 120'den 140'a çıktığı zaman, kişi rahatsız olabilir. Bunun nedeni; vücudumuzun, özellikle beynimizin kan basıncına karşı kendini koruyan bir otoregülasyonu (vücudumuzun kendi kendini kontrol edebilme yeteneği) olmasıdır. Buradaki ani değişiklikler bu tür şikayetlere yol açabilir. Bu nedenle kan basıncı 12-8 olan bir kişinin kan basıncının aniden 14'e çıkması, o kişide rahatsızlık yaratabilir. Bu kan basıncının derhal normal sınırlara indirilmesi gerekir. O kişi için bu, hipertansiyondur. Hele bunun yanında, birtakım diğer risk faktörleri ve hedef-organ hasarları varsa, mutlaka tedavi edilmesi lazım. Bu yükselmeye neden olan faktörlerin ortadan kaldırılması gerekir.
Vücut yüksek tansiyona uyum sağlıyor
Ama mesela 16'ya 8, 17 gibi tansiyonla, "Doktor bey hiçbir şikayetim yok " diyen hastalarınız yok mu?
Doğru, çok haklısınız. 20'lerde, 24'lerde sistolik kan basıncı olup, hiçbir şey hissetmeyen hastalar gördüm ben, ama burada da uzun yıllar bu kan basıncına karşı vücutlarının geliştirdiği adaptasyon mekanizmaları rol oynuyor tabii, bu harabiyet pahasına oluyor. Ya da o kişi bir gün karşımıza mutlaka beyninde, kalbinde veya böbreğinde bir hasarla geliyor. Hasta bunu hissetmiyor ama bu durum, adaptasyon mekanizmasının biraz da aleyhine bir şekilde iyi olduğunu gösteriyor. O hasta, vücudunu o tansiyona adapte ediyor. Bu çok iyi bir şey değil aslında, keşke şikayetler daha önce ortaya çıksa da biz bir an önce tedaviye geçebilsek.
Kalıtımın kaçınılmaz ve son derece kabul edilebilir bir etkisi kesinlikle var, değil mi?
Var!
Yani kalıtımı yadsımıyorsunuz...
Elbette hayır! Bu bir poligenik, yani birçok genin bir arada rol oynadığı bir durum. Ama daha önce de söylediğim gibi belirli, özellikli bir kromozom, belirli bir gen henüz gösterilmiş değil.
Genom Projesi'nden umutlu musunuz?
İlerde, ilerde tabii, birçok hastalığın gerçekten hangi genden kaynaklandığı ortaya çıkarsa, bu çok büyük bir devrim olur. O zama'n, o genlere göre tedaviler verilecek. Kişiye özel tedaviler geliştirilecek. İlaçlar bile genlere göre ayarlanacak. Bunun hazırlıkları yapılıyor.
Daha ne kadar zaman var sizce?
Daha çok, çok yıllar alacak.
Bizler göremeyiz yani...
Evet, yıllar, yıllar alacak.
Hipertansiyonda Risk Grubunda Olan Kişiler
Sigara içenler: Sigara içmeyenlere göre kalp krizi riski 2 kat, ani kalp ölümü riski ise 2-4 kat daha fazladır.
Şişmanlar: Yaşam süresi kısaldığı ve yaşam kalitesi olumsuz etkilendiği için başta yüksek tansiyon, damar sertliği, kalp fonksiyon bozuklukları, kanser, âdet düzensizlikleri, solunum hastalıkları ve psikolojik bozukluklar çok daha fazla görülüyor.
Şeker hastalan: Her açıdan risk altındalar. Diyetlerine ve yaşam tarzına dikkat ederlerse çok daha uzun ve sağlıklı hayat sürüyorlar.
Kolesterolü yüksek olanlar: Kolesterol yüksekliği ilk başlarda hiçbir şikayete yol açmaz. Bu yükseklik zaman içinde, kolesterolün damar duvarında birikmesiyle kalp krizi veya inme gibi bir sonuçla kendini gösterir.
Tansiyonunuzu sabah akşam ölçün (Tansiyon Belirti)
Hocam peki, kan basıncı nasıl ölçülmeli ya da ne zaman ölçülmelinin değişmez bir cevabı var mı? Nasıl ölçülmesi gerektiğini anlatmıştım. Ne zaman ölçülmeli, aslında onu da kısaca söylemiştim sanıyorum: Günün değişik zamanlarında ölçmek lazım. Çünkü gün boyunca değişiklikler oluyor. Onun için biz genellikle hastalarımıza, "Bir sabah, bir akşam ölçtürün lütfen" önerisinde bulunuruz. Çünkü tansiyon sabahları daha yüksek, akşamları daha düşük olma eğilimindedir. Bu eğilim kayboluyorsa veya hep yüksek çıkıyorsa veya kullanılan ilaca göre değişiklikler görülüyorsa, biz bu takiplere göre tedavi stratejilerimizde değişiklikler yapıyoruz. Onun için devamlı ölçtürmek gerekiyor.
Sabah akşam ölçmek neyse de, bir de hastalık hastası olanlar var. Onlar nerdeyse saat başı ölçüyorlar. Her gün ölçülmesi gerekiyor mu?
Hayır! Bir kişinin kan basıncı yüksekse, yani hipertansiyonu varsa ve tedavi altına alınmışsa, kontrol altına alındığına emin olduktan sonra devamlı ölçülmesine gerek yok. Arada bir ölçülmesi yeterli. Ama kontrol altına alınana kadar daha sık ölçüm yapılmasını tavsiye ediyoruz.
Peki, evde yapılan ölçümler ile doktorun yaptığı ölçümler arasında tıbben farklılık olabiliyor mu? Bazı hastalarda doktorun karşısında kan basıncı yükselmesi oluyor. Buna, "beyaz önlük hipertansiyonu" diyoruz. Eğer böyle bir durum varsa, özellikle o zaman hastaya, ölçümleri kendisinin evde veya diğer merkezlerde yapmasını tavsiye ediyoruz. Ama böyle bir durum yoksa doktorun kendi ölçümleri ile hastanın evdeki ölçümleri arasında büyük bir fark olmuyor. O yüzden hastalara, zaman zaman, "Siz ölçtürdünüz mü? Ölçtürdüğünüz değerler nasıldı? Diyelim ki 10 defa ölçtürdünüz, bu 10 tanenin kaç tanesi yüksekti, kaç tanesi normaldi" diye sorarak, tedavileriyle ilgili cevap almaya çalışıyoruz.
Kan basıncı nasıl ölçülür,Tansiyon Takip
Peki, her evde bir tansiyon aleti bulundurulmalı mı? Ya da kişi bir şekilde ölçtürmenin bir yolunu mu bulmalı? Eczaneler, sağlık ocakları veya hâlâ çevremizde görebildiğimiz seyyar tansiyoncular var. Çünkü siz, "İnsan mutlaka merak edip tansiyonunu ölçtürmeli" diyorsunuz. Ama bunu nasıl yapacaklar?
Kan basıncı yüksek olanların evlerinde tansiyon aleti olması gayet güzel, mantıklı ama, "Kan basınçları normal olan kişilerin de evlerinde mutlaka bir tansiyon aleti olsun" diye bir tavsiyede bulunamayız. Onlar zaman zaman bir tıp merkezinde muayene sırasında, check-up sırasında veya herhangi bir nedenle kan basınçlarını ölçtürebilirler. Evdeki kan basıncı ölçümlerinde dikkat edilmesi gereken şeyler var. Bu doktor ölçerken de böyle olmalı. Kişi ölçüm öncesinde mutlaka dinlenmeli. Önce bir oturmalı, ölçüm öncesinde çay, kahve, sigara gibi kan basıncını etkileyebilecek şeyleri almamalı. İlacın öncesinde ve sonrasında, yani ilacını almadan önce ve ilacını aldıktan sonraki saatler içerisindeki kan basınçlarının kaydını yapmalı. Çünkü ilacın 24 saat etkili olup olmadığını da göreceğiz böylelikle. Verdiğimiz ilaçların 24 saat etkili olmasını istiyoruz. Bu hayat boyu devam eden bir tedavi olacağı için devamlı ilaç almak çok zor bir durum olduğundan günde tek tabletle 24 saati kontrol edebilmek istiyoruz. Bu nedenle de hastanın 24 saat boyunca kan basıncının kontrol altında olup olmadığı çok önemli. İşte bu nedenle evde günün değişik saatlerinde kan basıncı ölçülürse, 24 saat kontrol altında olup olmadığını da anlayabiliyoruz. Ev ölçümleri en az doktor ölçümleri kadar dikkatli yapıldığı zaman değer kazanıyor. (Acil Hipertansiyon)
"Büyük tansiyon"dan ve "küçük tansiyon"dan bahsetmiştiniz. Bu büyük ve küçük tansiyon neden var? Neden böyle bir ayrım yapılmış? İkisi de önemli mi, yoksa biri diğerinden daha mı önemli?
Her ikisi de çok önemli. Eskiden sadece küçük tansiyonun daha önemli olduğu düşünülürdü. Sonra "büyük tansiyon" dediğimiz sistolik kan basıncı üzerinde daha çok duruldu, değerlendirildi. Ama şimdi biliyoruz ki hem büyük hem küçük, yani hem sistolik hem diastolik kan basıncı, kardiyovasküler hastalıklar açısından aynı derecede önemli. O yüzden her ikisinin de normal değerlere çekilmesi gerekiyor. Sistolik kan basıncı daha çok damar yapımızın yaşla birlikte bozulmasıyla ilgili olarak ortaya çıkıyor. Sadece büyük kan basıncının yükseldiği durumlar da vardır. Bunlara izole sistolik hipertansiyon diyoruz. Bu durumlar için tabii bir araştırma yapmak lazım. Yaşlılığın ötesinde başka birçok faktör buna neden olabiliyor. Diastolik kan basıncı ise genelde 50-60 yaşlarına kadar yükseliyor, ondan sonra belli bir platoda duruyor. Sistolik ve diastolik kan basıncı arasındaki farkın artması da kardiyovasküler hastalıklar için ciddi bir risk faktörüdür. Biz buna "nabız basıncı" diyoruz. Nabız basıncının artması da bir risk faktörü. Buna da dikkat etmemiz gerekiyor.
Bu yüzden ister sistolik, ister diastolik olsun, her ikisi de çok önemli ve mutlaka her ikisinin de normal değerlerinde tutulması gerekiyor.
40 yaş önemli bir sınır, Tansiyon Yükselirse
Tetikte olmamız gereken bir yaş sınırı var mı? 50 yaş ve üstü için oranlar verdiniz. Acaba yüksek tansiyon için en riskli yaş grubu 50 yaş ve üstü müdür? Patent Çalışması'na da bakıldığı zaman, genellikle tansiyonun görülme yüzdesinin, sıklığının arttığı yaş sınırının 40 olduğunu görüyoruz. Demek ki 40 yaş daha önemli bir sınır, ama biraz daha alta da inebilirsiniz, belki 30 da diyebilirsiniz, ama genelde 30'undan sonra, özellikle 40'tan sonra görülme oranı arttığı için 40 yaşına gelen herkesin kan basıncıyla ilgili bir kontrolden geçmesi gerekir. Bu, sadece kan basıncıyla ilgili değil, bütün diğer kardiyovasküler hastalıklara neden olabilecek risk faktörlerinin hepsinin taranacağı genel bir kontrol şeklinde (check-up) olmalı.
Kitabımızı meslektaşlarınız da okuyacaklardır. Onları ilgilendiren önemli bir uyarıda bulundunuz: "Hangi uzmanlık dalından olursa olsun, her doktor hastasının tansiyonunu ölçmeli". Hatta hasta da bunu kaydetmeli, değil mi hocam?
Kesinlikle! Yani normalde bizim "fizik muayene" dediğimiz, her doktorun hastasını gördüğü zaman yapması gereken muayenenin bir numaralı ölçümü, kan basıncı ölçümü olmalı. Nabza bakılması, kan basıncının ölçülmesi daha sonra diğer organlarla ilgili fizik muayenenin yapılması gerekir. Bunun için kan basıncı ölçümü asla atlanmaması gereken bir fizik muayene metodu veya fizik muayene ölçümü olmalı.
Yani kan basıncı ölçümü vazgeçilmez olmalı...
Evet, mutlaka kan basıncı ölçülmeli!
Hekim bunu bilecek...
Kesinlikle! Bütün hekimler.
Hatta hastalar da hekiminden talep etmeli, yani hastalarımızın bu konuda bilinçlenmesi gerekiyor...
Haklısınız. Hastalar, "Kan basıncımı ölçmediniz doktor bey" veya "Doktor hanım, kan basıncımı lütfen bir ölçer misiniz" diyebilmeli.
Yüksek Tansiyon ve Yaş İlişkisi, Yaşlılarda Hipertansiyon
Hocam, "Bu hastalık sinsi" dedik, "Pek belirti vermiyor" dedik. Kimlerde daha çok görülüyor ya da daha çok kimlerde görüldüğüne dair elde bulgular var mı?
Burada birkaç şeye dikkat etmek lazım. Bunlardan bir tanesi, yaş. Kesinlikle yaş arttıkça kan basıncı da yükseliyor. Bunu çok basit veya kısaca şöyle söylemek mümkün: Yapılan çalışmalar da gösteriyor ki; 40 yaş civarındaki yetişkinlerin yüzde 40'ı, 50 yaş civarındakilerin yüzde 50'si, 60 yaşındakilerin yüzde 60'ı, 70 yaşındakilerin yüzde 70'i, 80 yaşındakilerin ise yüzde 80'i yüksek tansiyonlu.
Yani benim babaannem 97 yaşında. Oran yüzde 97mi?, Yaşlılarda Tansiyon
Evet! Yani onda mutlaka hipertansiyon vardır, diye düşünüyoruz. Eğer herhangi bir başka nedeni yoksa. Yüzde 10'luk gruba giren çok şanslılardan değilse onu bilemeyiz tabii.
Babaannemde yaşa bağlı olarak yüksek tansiyon var...
Bu yüzden yaş çok önemli. Tabii yaşla birlikte cinsiyet de önemli. Çünkü yaşla birlikte kadınlarda erkeklere oranla artış oluyor, ama bunun sebebini izah ettik. Bir başka faktör de "aile" dedik. Eğer ailenizde, anneniz, babanız ve kardeşlerinizde yüksek tansiyon varsa, sizde de bunun ortaya çıkma oranı çok yüksek. Bu, genetik ve ailevi faktör olarak vasıflandırılabilir. Eğer ailenizde şeker hastalığı varsa, çok önemli bir faktör, şeker hastalarının yaklaşık yüzde 70'i hipertansiftir.
Şeker hastası oldukları için mi hipertansif, hipertansif oldukları için mi şeker hastası oluyorlar?
Şeker hastalığı da "kardiyovasküler" dediğimiz, kalp ve damar hastalıkları için çok ciddi bir risk faktörü. O nedenle, şeker hastalığında hipertansiyonu ortaya çıkarmasına sebep olacak birçok faktör var. Bunlarla birlikte hipertansiyon ortaya çıkıyor.
Yüzde 70 oranı büyük bir rakam, değil mi hocam? Bir de karşı tez var: Hipertansif hastaların da belli bir yüzdesinde (ki bazı çalışmalarda bu yüzde 8 olarak gösteriliyor) şeker hastalığı (diyabet) ortaya çıkıyor, yani karşılıklı bir geçiş de var, birbirini etkiliyorlar. Demek ki annenizde, babanızda, kardeşlerinizde eğer şeker hastalığı varsa bilmelisiniz ki, sizde de büyük olasılıkla ortaya çıkacaktır. Ve diyabet olduğunuz zaman, hipertansiyon olma ihtimaliniz de çok yüksektir. Bunun dışında "obezite" dediğimiz şişmanlık, özellikle bel çevresindeki genişlik Türkçe-deki adıyla "göbekli olmak" çok önem kazanıyor. (Dengesiz Tansiyon)
Yağlanma, hatta buna yaygın tabiriyle "Türk kası" diyorlar...
Göbek ölçümü eski ölçülere göre erkeklerde 102, kadınlarda 88 santimdi sanıyorum. Şimdi' bu daha düşürüldü. Erkeklerde 94'e, kadınlarda 80'e düştü. Bel çevresi ölçümleriniz bu rakamların üstündeyse, yani göbeğiniz varsa, elbette hipertansiyonunuzun olma ihtimali ve kalp-damar hastalıklarına yakalanma riskiniz daha da yükseliyor. Bunun için bütün bu faktörleri göz önüne almak lazım. Ama dediğim gibi genel olarak herkes kan basıncını ölçtürmeli. Şişmanlık son derece sinsi bir düşman.
Kimi depresif, kimi değil; kimi bel fıtığı oluyor, kimi olmuyor. Baş ağrısı çekmek gibi hatta. Ama karşılaşma olasılığı çok yüksek olan risk grupları var. Şunu sormak istiyorum: Kişi tansiyon hastası olmasa bile tansiyonunu merak edip ölçtürmeli, değil mi?
Bunun için son Amerikan kılavuzunda yazılan bilgiyi aktarayım: "50 yaşına kadar hipertansiyonunuz olmasa bile bundan sonraki hayatınızda hipertansiyonun ortaya çıkma yüzdesi, yüzde 90." Yani eğer uzun bir ömür sürüyorsanız, günün birinde mutlaka hipertansiyon hastası oluyorsunuz, bundan kaçış yok.
Kampanyaların önemi
Hocam, insanlarda bir umursamazlık fark ediyor musunuz? Hastanız fakültede size geliyor ve "Ölçtürmedim ki. Hiç umurumda da değil zaten" diyebiliyor mu? Hayatında bir kez bile tansiyonunu ölçtürmeyen birçok hastanız olmuştur herhalde...
İşte bu konu çok önemli. Önlenebilir risk faktörlerinin ortadan kaldırılabilmesi, insanlarımızın bunun ciddiyetini anlayabilmesi ve bunlara yönelik gereken tedbirlerin alınabilmesi için kampanyalar yürütülüyor. Bu kampanyaların başını Türk Kardiyoloji Derneği çekiyor. Gerek yazılı gerek görsel medya vasıtasıyla, insanları uyarmaya çalışıyoruz. 30 Eylül Dünya Kalp Günü'nde, 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü'nde büyük çabalarla, büyük kampanyalar yardımıyla sürekli gündemde tutmaya çalışıyoruz. Şimdi özellikle Sağlık Bakanlığı'nın koordinatörlüğünde yürütülen, derneğimizin de çok büyük katkıda bulunduğu Ulusal Kalp Sağlığı Politikası'nda da bu risk faktörlerinin kontrol altına alınabilmesi için nelerin yapılması gerektiği belirtildi. Biz bizzat devletin artık daha aktif olarak bu işi ele almasını istiyoruz. Sağlık Bakanlığı'na yardımcı olmak istiyoruz. Yapılması gerekenleri tavsiye ettik. Eminim uygulamaya girdiği zaman da çok fark edecektir.
Anlattığınız bir tür ulusal mücadele programı mı? Top-yekun olarak bir zamanlar, çocuk felci veya kızamık konusunda yapıldığı gibi mi?
Aynen öyle.
Önemli bulaşıcı hastalıklar için hâlâ yürütülen çalışmalar var. Fakat hipertansiyon çok daha kitlesel bir sorun. Topyekun mücadele şart...
Çünkü "kardiyovasküler" dediğimiz, kalp ve damar hastalıklarına (ki bunun içinde beyin de var) yol açan 4 önemli faktör önlenebilir: Sigara, hipertansiyon, hiperko-lesterolomi (kolesterol yüksekliği) ve diyabetesmellitus (şeker hastalığı). Bu 4 önemli risk faktörünü ortadan kaldırdığınız zaman, kalp ve damar hastalıklarını yüzde 90 oranında önlemiş oluyorsunuz
Aslında çok da zor görünmüyor, ama çok da kolay değil herhalde...
Ama işte bunun için okullardan başlayarak, ailelerden başlayarak, çok ciddi bir bilinçlendirmeyle, yaşam tarzı değişikliği yapmanız gerekiyor. Biliyorsunuz son zamanlarda Amerika'da bazı eyaletlerde okullarda hamburger yenilmesi bile yasaklandı.
Bizde de giderek hamburger yeme alışkanlığı ağır basmaya başladı. Geleneksel beslenmemiz bitti. Hızlı beslenme geldi yerleşti hayatımıza...
Maalesef gelişmiş ülkeler o noktaya gelip, yanlışları anlayıp geri dönerken, biz onlara özenip, o noktalara gelerek aynı yanlışları yapmaya başladık. Ama bu yanlışlardan dönmemiz gerektiğini herkese söylüyoruz.
Onlar yapmış biz yapmayalım...
Evet, evet! Bu çok önemli.
Onlar dönüyor, biz gidiyoruz...
Aynen! Aynen öyle!