Astım İle İlgili Tıp Terimleri Sözlüğü, Astım Sözlük
adrenalin: Kalbin atış hızını artırarak ve solunum yollarını açarak bedeni stimule eden doğal bir kimyasal madde.
alerjen: Alerjik tepkilere neden olan madde.
alerji: Bedenin bir maddeye karşı aşırı tepki göstermesine neden olan duyarlılık.
alveoli: Akciğerlerde, solunum yollarının sonundaki kesecikler.
anaflaksis: Hastanın şoka girmesine neden olan, aşırı şiddetli alerjik tepki.
antihistamin: Histaminin etkilerini gideren ilaç. antikor Bedene giren istenmeyen ya da tehlikeli olabilecek maddeleri yok etmek amacıyla akyuvarların ürettiği protein maddesi.
asetil kolin: Diğer işlevlerinin yanısıra kasların kasılmasını sağlayan doğal kimyasal madde.
bağışıklık sistemi: Yabancı madde ve organizmalara karşı bedenin karmaşık korunma sistemi.
balgam: İltihaplandıkları zaman akciğerler ve solunum yollarında biriken ve öksürerek dışarı atılan salgı.
benzoik asid: Kimi zaman alerjik tepkilere neden olan, sık kullanılan bir yiyecek prezarfatifi.
blokan antikor: Alerjenlerin, mast hücrelerine bağlı antikorlarla, alerjik tepkilere neden olan ilişkilerini engelleyen bir tür antikor.
bronkodilatador: Solunum yollarını açan ilaçlar.
bronşlar: Akciğerlere giden geniş hava yolları.
bronşioller: Akciğerlere giden daha dar hava yolları.
bronşit: Solunum yolları iltihabı.
corticosteroid: Steroid de denilir. Şişmeleri gideren hormon ilaçlan. Şiddetli astım ya da diğer alerjikti vakalarda verilir.
desensitizasyon: Bedenin alerjenlere karşı bağışıklığını artırmak amacıyla bedene küçük tutarlarda alerjen verilmesini öngören tedavi yöntemi.
egzema: Kaşıntılı kızarıklık biçiminde ortaya çıkan, deriyle ilgili bir alerjik durum.
enflamasyon: Bedenin iltihap ya da alerjenlere karşı gösterdiği kırmızılık, şişme, acı, ateş ve beden işlevlerinin yitirilmesi biçimindeki tepki.
histamm: Enflamasyon olayının oluşmasına katkıda bulunan, bedendeki doğal maddelerden biri.
homoepati: Büyük dozlarda alındığında hastalığa neden olabilecek maddeleri, hastaya küçük tutarlarda vererek bağışıklık yaratmayı amaçlayan bir tedavi yöntemi.
mast hücreleri: Diğer maddelerin yanısıra histamini de içeren, antikorları kendine çeken beden hücreleri.
nemlendirici: Bir ilacı küçük parçalar durumunda ve su zerrecikleriyle birlikte havaya salan aygıt.
otojen eğitim: Hastayı, bedeninin bazı bölgelerinin sıcak ya da ağır olduğunu düşlemeye yönlendirerek gevşetmeyi amaçlayan tedavi yöntemi. Otojen (autogenic), "kendi kendine yaratılan" anlamına gelir.
parasempatik sinin Sinir sisteminin, beyin ve omuriliğin alt bölümleri tarafından denetlenen ve diğer işlevlerin yanısıra hazım ve gevşemeyle ilgili bölümü.
peka flometre: Havanın soluk verilirkenki hızını ölçen aygıt.
polip: Astımlıların kimi zaman burunlarının üzerinde görülen zararsız et beni.
psikosomatik: Beynin bedeni etkilemesi.
RAST (Radyoallergosorban testi): Bir kan örneğindeki alerjenlere duyarlı antikorları belirlemeyi amaçlayan test.
salgı: İç organların iç yüzeylerini nemli tutarak koruyan madde. Astım ya da bronşit krizlerinde büyük tutarlarda üretilebilir.
sempatik sinin Sinir sisteminin, omurilik tarafından denetlenen ve bedeni harekete hazırlayan bölümü.
Slow-reacting substance of anaphylaxis (Anafilaksi-sin yavaş tepki gösteren maddesi): Mast hücrelerinin alerjik tepkiler sırasında salgıladığı ve anaflaksisle ilgili bir madde.
sülfür dioksid: Duyarlı kişilerde kimi zaman alerjik tepkilere neden olabilen ve yiyeceklere bozulmalarını engellemek amacıyla konulan madde.
süpozituar: Fitil adıyla da bilinen ve genellikle vazelinden yapılan, mermi biçimindeki ilaç. Beden ısısında eriyerek içindeki ilacın bağırsaklar yoluyla bedene yayılmasını sağlar.
tartrazin: Kimi zaman alerjik tepkilere neden olan, yiyecek, içecek ve ilaçlara konulan bir sarı boya.
öftiker: Deride kaşınan leke ya da şişkinlik. Sık karşılaşılan alerjik bir tepkidir ve deriye histamin salgılanmasından kaynaklanır.
Astım ve Çevresel Etkenler, Astım Böcek İlişkisi
Havada bulunan en rahatsız edici alerjen, tozlara karışmış olarak yaşayan, gözle görülemeyecek denli minik böceklerdir. Çıplak gözle görülemedikleri için bu yaratıkların, halı ya da döşemelere saklı olarak yaşayıp yaşamadıklarını anlayabilmek, olanaksızdır. Bu böcekler, genellikle yatak odaları ve banyolar gibi çıplak gezinilen yerlerde bulunurlar. Çünkü deriden dökülen minik parçacıklarla beslenirler. Elbette bu böceklere karşı alerjik olanların, onları aramaya kalkışmaları doğru değildir. Kimse, evinde bu tür böcekler yaşadığına inanmak istemez. Ancak evde bu böceklerin bulunması, evin pis olduğunu göstermez. En temiz evleri bile, bu tür yaratıklardan tümüyle arındırmak olanaksızdır.
Ancak kişinin, kendini fazla sıkıntıya sokmadan evi, bu tür yaratıklardan olabildiğince temizlemesi olasıdır. Önce, bu böceklerin, pamuk, yün, tüy gibi doğal maddelerin arasında yaşadıklarını unutmamak gerekir. Bu nedenle şilte ve yastık içlerini sentetik maddelerle doldurmak, yararlı bir ilk adım olacaktır. Zaten astımlıların çoğu, tüye karşı da alerjik olduğu için, tüyle doldurulmuş yastık kullanmazlar. Sentetik yastık içleri, tüylere oranla daha kolay temizlenirler. Naylon çarşaflar da bu nedenle pamuklulara yeğlenmelidir. Ayrıca, çarşaflar hangi malzemeden yapılmış olurlarsa olsunlar, haftada en az bir kez yıkanmalıdır. Bu böceklerin şiltelerden dışarı yayılmalarını önlemek amacıyla şilteler, plastikle kaplanabilir.
Bu böceklerden kurtulmak amacıyla elektrik süpürgesinden yararlanılabilir. Ancak yerlerin ve halıların yalnız gözle görülen yerlerini temizlemekle yetinilmemelidir. Eşyaların altları ve hatta yatak örtüleri, yorgan ve battaniyeler de süpürgeye tutulmalıdır.
Amaç, havada uçuşan bir böceği yok etmek olduğuna göre perde ve döşemeler de süpürülür. Böceğe hem saklanacak yer ve hem de yiyecek sağladığı için giysiler ortada ve dağınık durumda bırakılmamalıdır. Bu böcekler, güneşsiz ve hafif nemli ortamları yeğlerler. Bu nedenle ev, özellikle yatak odaları ve banyo, olabildiğince sık ve bol havalandırılmalı ve güneşlendirilmelidir. Ancak polene karşı da alerjik olan astımlıların, havada polenin bol olarak bulunduğu günlerde havalandırma işine girişmeleri, doğru olmaz.
Elektrik süpürgesiyle temizleme işini, alerjik bünyeli olmayan birinin yapması, daha iyi olacaktır. Eğer bu işi astımlının kendisi yapmak zorundaysa, tozları dökerken yüzünü örtmesi gerekir. Bu amaçla özellikle burun ve ağzı kapatan bir maske takılır.
Polen ve Astım İlişkisi
Havadaki polen, elbette elektrik süpürgesiyle temizlenemez. Olanağı olanlar, evin içindeki polenleri temizlemek amacıyla poleninleri arındıran bir filtrenin takılı olduğu havalandırma aygıtından yararlanabilirler. Bazı araçlarda, polenlerin aracın içine girmesini engelleyen havalandırma sistemleri vardır. Pek çok değişik polen türünün alerjen olmasına karşın, astımlılar için en büyük sorunu, genellikle ağaç ve ot polenleri yaratır. Başka çiçeklere arılar ve diğer böceklerce taşınan renkli ve kokulu çiçeklerin polenlerinin aksine, ot ve ağaç polenleri, başka bitkilere ulaşmak amacıyla havada uçuşurlar.
Bazı ülkelerde yerel radyolar, kimi zaman atmosferdeki polen tutarını bildirirler. Bu sayım, astımlılara dışarıda gezmenin tehlikeleri konusunda fikir vermekle birlikte, ancak sınırlı yarar sağlar. Çünkü bu sayımdan, havada hangi tür polenlerin bulunduğu anlaşılmaz. Ayrıca, havadaki polen tutarı, günün değişik saatlerinde farklıdır. Kuru bir yaz gününde en yüksek sayım, sabahla öğle arasında ve akşama doğru elde edilecektir. Toprak düzeyinde yapılan sayım, öğle saatlerinde havanın sıcak nedeniyle yükselmesi yüzünden düşük çıkacak, akşamları havanın, serinlikle birlikte yeniden alçalmasıyla düşecektir. Mart ya da Nisan aylarında ortaya çıkan astım, büyük bir olasılıkla ağaç polenine duyulan alerjiden kaynaklanır. Otlar, polenlerini genellikle Haziran ve Temmuz'da, mantarlar da sporlarını sonbahar başlarına dek salarlar.
Polen sayımı, hava durumuna da bağlıdır. Ilık ve yağışlı geçen bahar, bitkilerin çabuk büyümelerine ve havaya bol tutarda polen salmalarına neden otur. Ancak polen mevsiminde yağışların çok olması, havanın polenlerden arınmasını sağlar. Öte yandan kuru hava, polenlerin havada rahatça uçuşmalarına olanak tanır. Astımlılar açısından en kötü günler, polenlerin havada rahatça uçuştuğu, kuru ve rüzgarlı havalardır.
Astımlılar, havadaki polenin kendilerine doğru uçuşmasını engellemek amacıyla fazla bir şey yapamazlar. Ancak polenlerin bol olduğu aylarda, ağaçlıklı yerlerden ve kırlardan uzak durmalıdırlar. Desensitizasyon iğnelerinin ya da ilaçların kendilerine fazla yardımcı olmadığını anlayan ağır durumdaki hastaların, havada polenin daha az bulunduğu deniz kıyılarına ya da tepelere taşınmaları yararlı olur.
Astım ile Hareket ve Stres İlişkisi
Kendine yardım, elbette salt alerjenleri belirlemek ve onlardan kaçınmaktan oluşmaz. Birçok astımlı, beden egzersizleri yaparken ya da stres nedeniyle kriz geçirebilir. Bu krizlerin, alerjenlerin varlığıyla ilişkisi yoktur. Beden egzersizleri yaparken kriz geçirenlerin, bu nedenle spor yapmaktan vazgeçmeleri de gereksizdir. Astımlıların, nefes alma kapasitelerinin genişlemesini sağlayan denetimli egzersizler yapmaları, genellikle yararlıdır. Streslere gelince, bizi sıkan olaylardan tümüyle kaçınmamız olanaksızdır. Kaldı
ki, belki bu olaylar olmasa yaşam, aşırı monoton olurdu. Ama streslerin nedenlerini ve sonuçlarını anlayarak ürerimizdeki olumsuz etkilerini azaltabiliriz. Beden egzersizlerinin ortaya çıkardığı astım, aşırı hareket sonucu nefes alıp vermenin denetimi yitırıldiği zaman söz konusu olur. Bu nedenle astımlılar, kendilerini nasıl beden hareketleri yapacakları konusunda eğitmelidir. Önce doğru nefes almayı öğrenmek gerekir. Çoğu kişi, derin nefes almak için cığerleri havayla doldurmak gerektiğine inanır. Ancak doğru olan, karnın üst kısmını havayla doldurmaktır. Ciğerlerin tümü havayla doldukça kaburgaların alt bölümü, esneyebilir. Göğsü şişirerek nefes almaya çabalamak, kişinin gerginliğini artırır. Derin nefes almak, kişinin gevşemesini sağlar. Ancak amacına ulaşabilmesi için doğru yapılması gerekir. Nefes almanın kişiyi rahatlaması için yatarak ya da oturarak nefes alma durumları denenmelidir. Astımlılar, genellikle oturarak nefes almayı yeğler.
Bir astım krizinde nasıl nefes aldığına özen göstermesi, hasta için yararlı olacaktır. Astım krizi ve kriz nedeniyle duyulan korku, hastanın daha sık ve derin olmayan soluklar almasına neden olur. Olabildiğince uzun aralıklarla ve derin nefes alması, hastanın denetimini yitirmemesine ve daha az kaygı duymasına katkıda bulunur.
"Otojen" rahatlama yöntemi adı verilen bir yöntem, bazı astımlılara çok büyük yararlar sağlamıştır. "Kendi kendine yaratma" anlamına gelen bu yöntem, şu tür rahatlatıcı deyişlerin yinelenmesini içerin "Kollarım, ağır ve sıcak " ve "Nefes alışım, düzenli ve yavaş." Bu yöntemi, bir uzmanın öğretmesi gerekir. Ancak kişi, yöntemi öğrendikten sonra kendini, gerekli gördüğü zamanlarda bu sözcükleri yineleyerek rahatlatabilir.
Yoğun beden hareketleri yapmak isteyen bir astımlı, hareketlere birden başlamamaya özen göstermelidir. Yoğun egzersizlerden önce beş yada on dakika ısınma hareketleri yapmak, yararlı olacaktır. Sporcuların kondisyonlarını, tüm enerjilerini biranda harcayarak elde etmediklerini unutmamak gerekir. Birkaç dakika süren yoğun egzersizden sonra birkaç dakika da dinlenmek yararlı olur. Birçok spor dalında bu yöntemi izleyerek başarılı olmak mümkündür. Astımlılar, spor oyunundaki doğal duraklamalardan yararlanarak rahat, derin nefesler almalıdırlar. Ayrıca bazı sporlar, enerjinin harcanma biçimi ya da yapıldıkları yer nedeniyle, astımlılar açısından daha uygundur. Örneğin yüzme, astımlılar için en iyi, tozlu yollarda ata binme, en kötü spor dallarındandır:
Bazı astımlılar,spor yaparken nemlendiricilerini yanlarında bulundururlar. Kromoglisat ya da salbutamol türü ilaçları solumak, beden hareketlerinin neden olduğu astımı önlemek açısından yararlı olabilir. Ancak, bu ilaçları spor yaparken kullanmadan önce doktorun görüşü, alınmalıdır. Öte yandan spor yaparken bronkodilatadolan almak doğru değildir. Efedrin türü stimulanlar içeren bu ilaçlar, hastanın kendini aşırı zorlamasına neden olabilir.
Egzersiz konusundaki kurallar, stres konusundakilere benzer. Kaygı nedeniyle beden, yoğun beden hareketlerine hazırlanırken uyarıldığı biçimde uyarılır. Günlük stres durumlarında en önemli sorun, stres-den fiziksel etkinlik yoluyla kurtulamamamızdan kaynaklanır. Stres konusunda yapılabilecek en iyi şey, kendimizi strese neden olan kaygılara fazla kaptırmamamızdır. Kişi, aklını kendini sıkan sorundan birkaç dakika için uzaklaştırman, kaslarındaki gerilimi düşürmen, derin ve yavaş soluklar almalıdır. Ciğerlerdeki havayı dışarı atmak yerine, havanın kendiliğinden yavaş yavaş boşalmasını beklemek gerekir.
Gergin kişilerin, gevşeyebilmeleri için kendilerine, "Gevşe" demek dışında bir şeyler yapmaları gerekir. Önce bedendeki gergin kasları hangileri olduğu belirlenir, sonra bu kasları gevşetmek amacıyla egzersizler yapılır. Temel gevşeme yöntemlerini gösteren iyi kitaplar bulunmasına karşın gevşeme terapisini öğreten kurslara katılmak, yararlı olabilir
Astım krizi gelince ne yapmalı?
Astımlıların, kriz gelince neler yapması gerektiği konusundaki bazı bilgiler, yukarda verildi. Derin ve yavaş nefes almanın ve şiddetli krizler sık geçiriliyorsa evde bulundurulması gereken bir oksijen tüpünden yararlanmanın yanı sıra, kriz geçiren astımlılar, nefes almayı kolaylaştıracak biçimde, dik oturmalıdırlar. Krizler genellikle geceleri geldiği için yatak odasında rahat bir koltuk, ya da yatakta, hastanın arkasını dayayıp oturabileceği büyükçe bir yastık bulunurmak, yararlı olur. Yastığın alerjen olmaması için sentetik maddelerle doldurulması gerekir.
Uyumakta güçlük çekenler, doktor önerisiyle hafif uyku ilaçları alabilirler. Ancak bu ilaçların önemli bir bölümü, beynin solunumu denetleyen alanlarını etkilediği için, soluk alıp vermeyi güçleştirebilirler. Dolayısıyla uyku ilacı yerine yatmadan önce biraz içki içmek yeğlenebilir. Bunu yapmadan önce içkinin, hastanın aldığı diğer ilaçları etkilemediğinden emin olmak amacıyla doktora danışmak gerekir.
Astım krizleriyle savaşmanın en iyi yolu, gelmelerini engellemektir. Bunu yapmak, söylenildiği denli kolay değildir. Ancak yine de unutulmaması gereken bazı temel kurallar vardır. Her şeyden önce astımlı, ilaçlarını yanında bulundurmalı ve düzenli aralıklarla almalıdır. İlaçlar, alınmadıkları sürece yararlı olamazlar. İkinci olarak hasta, peak flometre kullanmasını öğrenerek bir krizin yaklaşıp yaklaşmadığını anlayabilmelidir. Bu aygıt, soluk alıp verme işlevinde ortaya çıkan bir değişikliği, hasta bilincine varmadan önce belirleyebilir. Son olarak astımlı, sorunları ağır(aşmadan doktora başvurmaktan çekinmemelidir. Göğsünde balgam birikmesinden yakınan astımlıyı doktoru, balgamları masaj yardımıyla atabilmesi için bir fizyoterapiste gönderebilir. İlaçların yeterince koruma sağlamadığı durumda doktor, hastaya güç dönemlerde yararlı olabilecek değişik ya da ek ilaçlar yazabilir.
Bir astımlı, doktora ancak en aşırı durumlarda başvurmayı ve sorunlarıyla kendi başına savaşmayı yeğleyebilir. Ancak aşırı gurur ve inat, doğru değildir. Doktorlar hastalara yardım etmek için vardır ve bu yardım ne denli erken sağlanırsa o denli yararlı olur.
Alerjenlerin belirlenmesi ve alerjenlerden kaçınma
Alerjiden Korunma Yöntemleri
Alerjik astımlarda doktorun vereceği deri ve RAST testleri, sorunun nedenini belirlemek açısından çok yararlı olacaktır. Ama teşhis aşamasında bile hastanın, kendisini rahatsız eden alerjenleri belirleyebilmek amacıyla yapabileceği pek çok şey vardır. Standart testlerde yer almayan, ancak yine de alerjen olabilecek pek çok madde vardır. Doktorlar astıma neden olabileceği bilinen her maddeyi deney amacıyla muayenehanelerinde bulunduramazlar. Çok uzun olan bu maddelerin listesi, her gün biraz daha uzamaktadır.
Deri testleriyle bazı alerjenler belirlense bile astımlı hasta, alerjik olabileceği başka maddelere karşı dikkatli olmayı sürdürmelidir. Elbette hiç kimse, tüm yaşamını günlük yaşantısında karşılaştığı binlerce maddenin alerjen olabilecekleri korkusu içinde geçirmek istemez. Ama yine de dikkatli olunması gereken bazı alanlar vardır.
Astım ve Beslenme İlişkisi
En karmaşık alerjen kaynağı, yiyeceklerdir. Aynı anda değişik gıdalar yediğimiz için yiyeceklerin içindeki hangi maddelerin alerjen olduklarını belirlemek, zor olabilir. Doktor, deri testlerini yapmaya başladıktan sonra da astım krizlerinin seyrinde bir değişiklik olup olmayacağını belirlemek amacıyla hastaya, beslenme alışkanlarında değişikler yapmayı denemesini önerebilir.
Bazı doktorlar, hastalarını 5 göne kadar uzayan bir oruca sokarak, daha önce yenilmiş olan yiyeceklerin bedendeki tüm izlerini ortadan kaldırmayı amaçlarlar. Daha sonra hastayı, alerjen olması olasılığı çok düşük olan yiyecekleri içeren sıkı bir rejime sokarlar. Böyle sıkı bir rejim, örneğin kuzu eti, armut ve şişe suyundan oluşabilir. Bu rejimi iki hafta kadar uyguladıktan sonra hastaya, başka yiyecekleri birer birer denemesi önerilir. Denenen bu yiyeceklerden biri yenildikten sonra alerjik tepkiler görülürse, o yiyeceğin alerjen olduğu kuşkusu doğacaktır.
Çok sıkı rejimler hem sıkıcıdır ve hem de bu rejimlere uymak, güçtür. Bu nedenle astımlılar, genellikle alerjen oldukları bilinen yiyecekleri yemekten kaçınarak, daha kolay bir rejim uygulayabilirler. Bu yiyecekler arasında süt, yumurta, balık, turunçgiller ve mayalı yiyecekler sayılabilir. Özellikle kendi yiyeceklerinizi kendiniz hazırlamıyorsanız ve lokanta ya da yemekhanelerin verdiği yiyeceklere bağlıysanız, bu yiyeceklerden tümüyle kaçınmanız güç olabilir. Örneğin sütü, sade ya da kahveyle birlikte içmekten kaçınmanız, yeterli değildir. Süt, her aşçının kullandığı temel maddelerden biridir ve her tür yiyecekte vardır. Örneğin, tereyağ ve peynir, sütten yapılır; kurabiyelere, keklere, soslara ve çorbalara süt konulur; çikolata gibi paketlenmiş yiyeceklerde süt bulunur. Ekmek, peynir, şarap ve çok sayıda hazır yiyeceğin içinde maya vardır. Yumurta da, yediğimiz pek çok şeyin içinde bulunan bir maddedir.
Bu yiyeceklerden birine alerjik olan kişinin nerede ne yediğine çok dikkat etmesi gerekir. En iyi çözüm, hastanın kendi yiyeceklerini kendisinin hazır-lamasıdır. Bu amaçla taze ve hastanın alerjik olmadığı bilinen maddelerin kullanılması, çok yararlı olacaktır. Başkalarına yemek yemeğe gideceği zaman hasta, ev sahiplerini neye alerjik olduğu konusunda önceden uyarmalıdır. Bu yolla, gidilen evde yemekten sonra muhallebi sunulması ya da püreye süt katılması önlenebilir. Lokantalar ve yemekhanelerde türlü sorunlar ortaya çıkabilir. Garsonlar sundukları yiyeceklerin, neler içerdiğini çoğu kez bilmemelerine karşın müşterilere, ısmarladıkları ürünlerin süt, yumurta ya da bir başka madde içermediği konusunda kolaylıkla güvence verirler. Bunu yaparken çoğu kez hastanın, ne yediğini bilmezse rahatsızlanmayacağını umarlar. Bu nedenle astımlıların, sorunun ciddi olduğunu belirtmeleri ve gerekirse mutfakta aşçıyla konuşmaları gerekir.
Günümüzde konserve edilmiş, renklendirilmiş, kimyasal katkı maddeleriyle bozulmaya karşı korunmuş yiyecekler, yaygın olarak satılmaktadır. Bu maddeler, az miktarda alındığında sağlıklı kişiler açısından zararsız olabilirler. Ancak alerjik bünyeli kişiler, az bile olsa bu yiyeceklere tepki gösterebilirler. Bu maddelerin başlıcaları şöyle sıralanabilir: "Sülfür dioksid" ve "benzoic asid" adlı koruyucularla "tartrazin" adlı sarı gıda boyasıdır. Sülfür dioksid ve benzoic asid çok yaygın olarak kullanılır ve hemen tüm paketlenmiş ya da şişelenmiş yiyecekler, bu koruyucu maddeleri içerirler. Şarapların birçoğunda da sülfür dioksid vardır. Bazı astımlıların alkole alerjik olduklarını sanmalarının nedeni de budur. Astımlı, gerçekte alkole değil de içindeki koruyucu maddeye tepki göstermektedir. Tartrazin de çok yaygın olarak kullanılır. Bir İngiliz astım uzmanı, her 10 hastasından birinin, portakal özü suyu içtikten sonra kriz geçirdiğini belirledi. Hastalar portakala değil, portakal özü suyunun hazırlandığı toza konulan boya maddesine karşı alerjiktir.
Bazı yiyecek üreticileri, yiyecek paketlerinin üzerine, yiyeceğe hangi maddelerin katıldığını belirten bir etiket koyarlar. Bazı ülkelerde bu, yasa gereğidir. Ancak İngiltere gibi bazı ülkelerde üreticiler, yiyecek paketlerinin üzerine yalnız "izin verilen" katkı maddelerini koyduklarını belirten bir yazı koymakla yükümlüdürler. Bu durumda astımlılar, ya paketlenmiş yiyecekleri hiç yememek ya da yiyip, hangilerinin zararlı olduğunu deney yoluyla öğrenmek seçeneğiyle karşı karşıyadırlar. Bazı üreticilerin, ürettikleri yiyeceklerin bileşimlerini ya da bu yiyeceklere kattıkları kimyasal unsurları, önceden duyurmadan değiştirmeleri, sorunun daha da ağırlaşmasına neden olmaktadır.
Yiyeceklere ya da yiyeceklere konulan katkı maddelerine kaç kişinin alerjik olduğunu belirlemek güç olabilir. 10 yıl önce doktorlar, çok az sayıda kişinin yiyeceklere alerjik olduğunu sanırlardı. Ancak bu konuda yapılan araştırmalar ilerledikçe, bu sayının azım-sanmayacak denli büyük olabileceği ortaya çıkmaktadır.