Saman Nezlesinden Korunma Yollari

Saman Nezlesinden Korunma Yolları

Her yıl saman nezlesi mevsimi geldiğinde, kendinize şu iki so­ruyu yöneltiyor olmalısınız: "Bunu hak etmek için ben ne yap­tım?" ve "Bundan kurtulmak için nereye gitsem?" Cevaplar maalesef "Hiçbir şey" ve "Hiçbir yere"dir. Alerjiler bazı kişi­ler için kaçınılmazdır ve polenden kurtulmanın yolu yoktur.

Kokuotu, çim, papatya, pelin, pıtrak, ayrıkotu, hardalotu gi­bi yabanıl otların, ardıç, çam, çınar, ıhlamur gibi çok sayıda ağacın, fındık, zeytin, ayçiçeği gibi tarımsal bitkilerin polenle­ri bölgesel ya da yaygın alerjenler olarak duyarlı kişilerde so­run yaratır. Kış donlarıyla ölene kadar birçok otun çiçeği ay­larca tozumayı sürdürür ve çevreye yayılan polenler kilomet­relerce yol kat edebilir.

Nereye giderseniz gidin, sizi hapşırtacak ağaç ya da ot po­lenlerinden kurtulmanın yolu yoktur. Ama polenlerin havada en çok bulunduğu zamanlarda ne yapacağınızı öğrenebilirsi­niz. Polen yalnız solunumla burun ve gırtlağınıza girerse so­run yaratır. Polen yükünün arttığı dönemlerde klimalı ortam­larda kalmak gerçekten yararlı olabilir.

Öncelikle sizi hapşırtan polen hakkında genel bir fikir edin­melisiniz. Bunun için biraz detektiflik yapıp ipucu kovalamak işe yarayacaktır. Alerjiniz hangi aylarda kötüleşiyor? İlkbahar? Yaz? Sonbahar? Bunu bilmek olasılık yelpazesini daraltır. Ör­neğin, ilkbaharda ve yaz başında kendinizi iyi hissediyorsanız, alerjinizin kavak, karaağaç, akçaağaç, ceviz, çam gibi ağaçla­rın polenlerinden kaynaklanmadığı söylenebilir.

İlkbaharın sonunda ve yazın başında hapşırmaya başlıyor­sanız, sorumlu bitki polenleri olasılıkla otlardır. Alerji belirti­leri yazın sonlarından önce başlamıyorsa, sorun yine yöreye göre değişebilen otsu bitkiler ya da açık havada bulunan küf sporlarıdır.

Tam olarak hangi polenin sorun yarattığını bilmek çok da önemli olmayabilir. Çiçeklenme dönemi aynı zamana rastla­yan hangi bitki grubunun sorun yarattığını belirlemek çoğu zaman yeterlidir. Örneğin belirli bir ağaç polenine alerjiniz varsa, belirtilerin sonbaharda değil, ilkbaharda ortaya çıkaca­ğını bilir, alerjiye karşı yalnız bu aylarda önlem alırsınız.

Ama hekiminizle konuşarak, bağışıklık tedavisine geçme­nin en doğru yol olduğuna karar verdiyseniz, sorumlu polen kaynağını kesin biçimde belirlemek gerekir. Alerji aşılan son derece özgüldür. Pelin polenine karşı yapılan aşı, çam polenine karşı bir işe yaramaz. Kesinlik sağlamak için, bazı deri ya da kan testleri yapılabilir.

Kış aylarında saman nezlesi belirtileri ortaya çıkar mı? Kı­şı ılık geçen bir yerdeyseniz, aralık ayında bile polenlerle ba­şınız derde girebilir. Böyle bir durum yoksa, polen olasılığı za­yıflar. Bunun yerine tozdan, iç mekanlardaki küften, hayvan kıl-deri döküntülerinden kaynaklanan ve mevsimsel olmayan alerjik rinitler gündeme gelir. Böyle bir yakınmanız varsa he­kime başvurun. Sizde tam olarak neyin alerjiye yol açtığını an­lamak için bazı deri testleri yapmak isteyebilir.

Kapı ve pencerelerinizi sıkı sıkıya bantlayıp kışı beklemek­ten başka, polen belasını tümüyle savuşturmanın yolu yoktur! Bu ölçüde radikal olmasa da, polenle temasınızı sınırlayacak bazı çözümler önerilebilir.

Polen düzeyini öğrenin

İlgili kurumların alerjiye karşı du­yarlı olması, sorunların çözümünü önemli ölçüde kolaylaştırır. ABD'de bu duyarlılık çeşitli örneklerle kendini belli eder. Bir­çok kurum ve meteoroloji servisi her gün havadaki polen hüc­relerinin sayısını saptar, gazete, televizyon ve radyo istasyon­larına bildirir. Alerji mevsiminin göbeğinde bile bazı günler diğer günlerden daha kötüdür. Dolayısıyla bulunduğunuz yö­redeki polen düzeyini bilmek çok işinize yarar.

Peki, bu sayım nasıl yapılır? Teknisyenler yapışkan bir mal­zeme taktıkları çubuğu bir çatıya yerleştirir, ucunu da döndü­rücü bir kola bağlarlar. Çubuk ekseni çevresinde dönerken, polenler yapışkana yakalanır. Belirli bir sürenin sonunda çu­buk yerinden alınır ve üstündeki yapışkan malzeme bir boya­ya batırılır. Bu boya polen sayımını kolaylaştırır. Teknisyen bir mikroskop altında tanecikleri sayar. Elde edilen değer po­len sayısıdır ve bir metreküplük havada bulunan tanecik sayı­sını gösterir.

Polen sayısı 100 ya da daha azsa polen düzeyi düşük, 100-500 arasındaysa orta, 500-1.000 arasındaysa yüksek, 1.000'in üstündeyse çok yüksek demektir. Benzer ölçümler havadaki küf sporları için de yapılır.

Bunun yararı açıktır. Polen düzeyinin düşüklüğü yeşil ışık anlamına gelir; dışarıda işleriniz varsa bunları rahatça yapabi­lirsiniz. Polen sayısının 100-500 arasında (orta düzeyde) oldu­ğu bir günde dışarıya çıkacaksanız, antihistaminik almanızda yarar vardır; aksi halde bazı alerji belirtileri gelişebilir. Yüksek düzey kırmızı ışığın yandığını gösterir. Dışarı çıkmak artık si­zin bileceğiniz bir iştir! Düşman bütün gücüyle kapının ardın­da beklediğine göre, içeride kalmak herhalde en iyisidir! Pen­cereleri kapatın. Arabanızda ya da evinizde serinlemeye ihti­yacınız varsa klima kullanın. Klimayı da yalnız içerideki ha­vayla çalışır konuma getirin.

Polen sayımının tek sakıncası, ölçümlerin bildirilmesine ka­dar aradan uzunca bir zaman geçmesidir. Ertesi güne kadar polenlerin ne yapacağı belli olmaz. Üstünden bir gece geçmiş polen sayımının pek yararı yoktur. Ama bazı ülkeler bu konu­da da artık internetten yararlanıyor; sözgelimi Amerikan Aler­ji, Astım ve Bağışıklık Akademisi'ne bağlı bir büro, ülke ça­pında polen ve spor sayılanm gösterir günlük listeleri internet üstünden yayınlıyor.

Rüzgârdan sakının

Polen düzeyini bilmeden de bazı gün­lerin diğer günlerden kötü olduğunu fark edebilirsiniz. Bu ko­nudaki en önemli kılavuz rüzgârdır. Sert esmeye başladı mı, bi­lin ki hava böylece polen ve spor yükünü almıştır. Bu tanecik­ler durgun havalarda çöker ve sorunlar azalır. Polen sayısı sıcak ve kuru havalarda artar, yağmurlu ve serin havalarda ise düşer.

Genel olarak sabahın erken saatleri dışarı çıkmak için en uygun zamandır. Havayla taşınan polenler genellikle sabah 05.00-10.00 arasında en düşük düzeydedir. Bu saatler çim biç­mek, bisiklete binmek ya da köpeğinizle yürüyüşe çıkmak için uygundur. Polenlerin en çok arttığı dönemde, polenleri süzebi-len bir maske kullanabilirsiniz. Dışarıda polen düzeyinin yük­seldiğini düşünüyorsanız, dışarı çıkmadan yarım ya da bir sa­at önce antihistaminik alın. Alacağınız hap belirtileri önleme­ye yardım eder.

Plaja gidin

Gideceğiniz hemen her yerde polen ve küf sporları vardır; ama deniz kıyısı diğer yerlere göre daha iyidir. Gündüzleri denizden karaya esen meltem rüzgârlarının ege­men olduğu kıyılar, havadaki polen yoğunluğunu da azaltacak­tır. Bu durum hekimin verdiği ilaçlan evde bırakacağınız anla­mına gelmez. Yoğunluğun zirveye ulaştığı mevsimlerde, rahat­sızlık yaratacak düzeyde polenle her yerde karşılaşabilirsiniz.

Kavun-karpuz yasak

Bazı bildik yiyecekler polen ve spor­larda bulunanlara benzer proteinler içerir. Kritik aylarda bu tür besinlerin yenmesi alerjik tepkileri ağırlaştırabilir. Örneğin ayrıkotu gibi bazı bitki polenlerine alerjisi olanların kavun, kar­puz yemesi, ağız ve boğazda ek sorunlara yol açabilir.
Bu tür olası etkileşimlerin sayısı hayli kabarıktır. Sizde ne­yin alerji yaptığı tam ortaya çıkana kadar, besinlerle ilgili çap­raz tepkilerden sakınmaya çalışmanın anlamı yoktur. Hekim sorunlu alerjenleri belirledikten sonra, uzak durmanız gereken besinler konusunda bilgi verecektir.
Yeri gelmişken bir noktayı da belirtmekte yarar var. Pireotu (oltuotu) çiçeklerinden elde edilen ve bit ilacı olarak kullanı­lan piretrin de (etiketlerde pyrethrin olarak yazılır) saman nez­lesine yol açabilir.

Sonraki bölümde, alerjiyle bağlantılı en tehlikeli durumlar­dan biri olan astımı daha yakından mercek altına alacağız. Alerjisi olanların sadece bir bölümünde astımın ortaya çıkma­sının nedeni henüz tam anlaşılmış değildir. Kesin olan şey şu: Etkenleri denetim altına alırsanız, yaşam kalitenizi çarpıcı dü­zeyde yükseltirsiniz.

Alerjiden Korunma Yollari

Alerjiden Korunma Silahları

Şimdiye kadar anlattığımız tehlikeler, alerjileri denetim altına almanın neden o kadar önemli olduğunu açıkça gösterir. Olay yalnız hapşırmayla ya da burun tıkanmasıyla sınırlı değildir.

Vereceğiniz mücadele kendinizi daha sağlıklı hissetmenizi ve önünüzdeki yıllarda daha mutlu olmanızı sağlayacaktır.

Alerjik rinitle savaşta üç temel silahınız vardır. Bunların il­ki sakınmadır. Ciğerlerinize çektiğiniz havada polen yoksa, sa­man nezlesi olmazsınız. Tabii bunu söylemek yapmaktan daha kolaydır. Günlük yaşamda en iyi beklentiniz polenle temasın sınırlandırılması olabilir. Aynı durum toz ve deri döküntüleri gibi mevsimsel olmayan sorunlar için de geçerlidir. Allah'ın her günü evi defalarca temizleseniz de, akarların kökünü kazıyamazsınız. Ama uygulayacağınız bazı yöntemler sorunları denetim altına alabilir.

Alerjiye karşı ikinci savaş stratejisi, ortaya çıkan belirtile­rin tedavisidir. Hapşırmaya ve hışıltılı solumaya başladığınız­da, bu durumu sürdürmenin anlamı yoktur. Piyasada şikâyet­lerinize son verecek çeşitli ilaç seçenekleri bulunmaktadır.

Antihistaminikler. Bunlar hapşırığı ve kaşıntıyı kesen en iyi ilaçlardır. Yaptıkları iş, alerjik tepki sırasında mast hücrele­rinden ve bazofillerden salınan kimyasal maddelerden biri olan histaminin etkisini engellemektir. Antihistaminiklerle il­gili en büyük sorun, birçoğunun sakinleştirici (sedatif) etki göstermesidir. Bu da bazı kişilerde uyuklama haline neden olur ve direksiyon başında ya da dikkat gerektiren işlerde teh­like yaratabilir. Ama sedatif olmayan antihistaminikler de ge­liştirilmiştir. Antihistaminiklerin bir başka sorunu, bu ilaçların en büyük etkiyi alerjenlere temas edilmeden alındığında gös­termesidir. Dolayısıyla belirtilerin ortaya çıkmasını bekleme­meniz gerekebilir. Solunumla polen alma riskiniz yükseldiğin­de, antihistaminik kullanmayı düşünebilirsiniz. Çünkü şiddetli alerjik tepki başladıktan sonra antihistaminiklerin etkisi azalır.

Dekonjestanlar

Hap ve sprey ya da damla biçiminde olan bu ilaçlar, salgıları hızla kurutup burun içindeki şişkinliği azaltarak solunumu kolaylaştırır. Birçok ilaç üreticisi kullanı­mı kolaylaştırmak için antihistaminikler ile dekonjestanları tek hapta birleştirmiştir. Dekonjestan spreylerin yarattığı baş­lıca sorun "geri tepme" (rebound) denen etkidir. Burun tıka­nıklığı nedeniyle sık sık burun spreyi kullanırsanız, iyileşme yerine daha fazla tıkanıklığa yol açabilirsiniz. Hekiminiz de­konjestan verdiğinde, bu geri tepme etkisi nedeniyle size kısa süreli bir kullanım önerecektir.

Kortikosteroitler

Bunlar en güçlü alerji ilaçlandır. Burun spreyi, hap ve iğne olarak kullanılabilirler. Semptomları hafif­letmede ve alerjik tepkiyi engellemede çok etkili sonuç verir­ler. Uygun biçimde kullanıldığı zaman, özellikle burundan alı­nan kortikosteroitler oldukça güvenlidir.

Alerjenlerden sakınamıyorsanız ve diğer ilaçlar fayda etmi­yorsa, son seçenek bağışıklık tedavisidir. Bu tedavi alerji aşısı olarak da bilinir. Haftalar, aylar ve bazen yıllar boyunca süren tedavi, tepkiye yol açan alerjen ya da alerjenleri çok az miktar­da içeren iğnelerin yapılmasına dayanır. Vücutta zamanla alerjene verilen tepkiyi azaltan ya da ortadan kaldıran bir tolerans gelişir, İnanılamayacak kadar güzel görünen bu sonuç bazen gerçekten elde edilmekte ve sorun çok uzun bir süre ortadan kalkmaktadır. Ama iğneler her zaman işe yaramaz. Alerjene "bağışıklığın" sürmesi için aşıların rapel (idame) dozlarının yapılması gerekebilir. Alerjinizle başa çıkmanın başka bir yolu bulunamazsa, bağışıklık tedavisi en iyi çare olabilir.

Yapisal - Vazomotor – Nötrofilik Rinit

Alerjimsi Durumlar

Sorununuz alerjiyi andırıyorsa ve size alerji gibi geliyorsa, tahmininiz genellikle doğrudur; ama her zaman değil. Bazen başka etmenlere bağlı, alerjik tepkileri taklit eden belirtiler or­taya çıkar. Bu tür nezleye alerjik olmayan rinit denir.

Hekimler alerjik olmayan rinitin çeşitli nedenlerini belirle­mişlerdir. Bunların en önemlilerinden birkaçına bakalım.

Vazomotor rinit. Hekimler buna tahriş edici anlamında iri-tan rinit de derler. Kesif duman, hava değişikliği, ruhsal geri­lim ya da başka etmenlerin tetiklemesiyle gelişir. Sorunun na­sıl ya da niçin ortaya çıktığı tam olarak bilinmemekte, ama erişkin yaşlarda daha yaygın olduğu görülmektedir.

Yapısal rinit. Sorunun kaynağı bazen burun kanalının ya­pısıdır. Burun deliklerinizin arasındaki kıkırdak duvara sep-tum denir. Septumun büyüme sırasında ya da yaralanma so­nucunda olması gereken biçimin dışına çıkması, burunda kronik iltihaba yol açar. Tek çözüm cerrahi girişimdir.

Eozinofilik rinit. Eozinofiller bağışıklık sisteminde yer alan kan hücreleridir. Tıpkı bazofil ve mast hücreleri gibi, da­vetsiz misafirlere—özellikle solucan gibi parazitlere—karşı kimyasal maddeler salar. Eozinofiller alerjik tepkilerde rol al-maka birlikte çoğu zaman alerjik olmayan rinitle ilişkilidir.

Nötrofilik rinosinüzit. Nötrofiller bir başka tip kan hücre-sidir. Fagosit olarak da bilinirler. Görevleri vücuttaki zararlı maddeleri yutup yok etmektir. İşlerini görürken burun tıkanık­lığına ve alerjiye benzer diğer belirtilere yol açabilirler. Bu tür nezle genellikle sinüslerdeki bir enfeksiyondan kaynaklanır.

Enfeksiyöz rinit. Bildiğimiz soğuk algınlığı ve grip için kullanılan "şık" bir addır. Bu hastalıklara yol açan virüslerle savaşa giren vücudumuz, burunda iltihap oluşturarak tepki gösterir. Ortaya çıkan sonuç akan ya da tıkanmış bir burun, hapşırma ve sulanmış gözlerdir.

Bütün bu nezle tiplerini sıraladıktan sonra ana başlıklar al­tında toplayıp ayırt edici özellikleri belirtmek, konuyu anlama­yı kolaylaştıracaktır.

Mevsimsel alerjik rinit: Polen ya da küften kaynaklanır. Ortamda havayla taşınan alerjen bulundukça sürer. Başlı­ca belirtiler hapşırma, burun akması ve tıkanıklığı, gözler­de sulanma ve kaşınmadır. Ateş ya da kas ağrısı yoktur.

Mevsimsel olmayan alerjik rinit: Toz, kıl-deri döküntüle­ri ve iç mekanlardaki küften kaynaklanır. Alerjenlerin varlı­ğına bağlı olarak yıl boyu sürebilir. Belirtiler öncekiyle ay­nıdır; ama genellikle soğuk kış ayları gibi, polenlerin bu­lunmadığı zamanlarda ortaya çıkar.

Alerjik olmayan rinit: Temel olarak duman ve hava deği­şiklikleriyle alevlenir. Belirtilere neden olan madde ortam­da bulundukça sürer. Belirtiler alerjik rinittekine benzer; ama genellikle kaşınma ve hapşırma daha azdır, gözlerde rahatsızlık yoktur. Kesin tanı koymak zor olabilir ve bir alerji uzmanına görünmek gerekebilir.

Enfeksiyöz rinit: Virüs ya da bakterilerden kaynaklanır. Genellikle 7-10 gün sürer, sonra kaybolur. Belirtiler alerjik rinittekine benzer; ama ateş ve kas ağrısı da bulunabilir.


Burnunuzdaki sıkıntının kaynağını saptamak o kadar da önemli görünmeyebilir. Sonuçta nezle nezledir. Ama iş teda­viye gelince, büyük farklılıklar ortaya çıkabilir. İnatçı soğuk al­gınlığına benzeyen nezle aslında alerjik tepki olabilir. Şurup içip aspirin yutmanın bir âlemi yoktur. Yapılacak en iyi şey alerjenden sakınmak ya da antihistaminikleri ve diğer alerji ilaçlarını kullanmaktır. Öte yandan nezleniz alerjik değilse, alerji ilaçlarının pek bir yararı olmaz. Neyin sorun yarattığını bilirseniz, çözüm yolunu öğrenebilirsiniz.

Mevsimsel Alerjik Rinit

Alerjileri Ciddiye Alın

Herkesin tanıdığı en azından bir sıkı delikanlı vardır. Bu kişi 39,5 derece ateşle kalkıp işe gelir. Hayatında hiç aspirin kul­lanmadığını iddia eder. Ve hastalığını durdurmaya çalışmak-tansa "seyrine" bıraktığını söyler.

Bu tür kahramanlıklar alerjinizi çok daha ciddi bir hale ge­tirebilir. Mevsimsel ya da mevsimsel olmayan alerjik riniti göz ardı etmek, çözülmesi daha güç ek sorunlar yaratabilir. İster­seniz bunlardan bazılarını birlikte görelim.

Sinüs enfeksiyonları. Daha çok sinüzit olarak bilinir. Si­nüsler burnun gerisindeki boşluklardır. İçerdikleri mukus do­ğal olarak burun boşluklarına ve burnun dışına doğru akar.


Mukus çok miktarda bakteri içerir. Sinüsler genellikle bak­terileri mukusla uzaklaştırıp vücut dışına atarak kendilerini korumayı bilirler. Ama burnunuz şiştiğinde bakteriler sinüsler­de kapalı kalır, buralarda çoğalıp ağır bir enfeksiyona yol aça­bilir. Sonuç akut bir sinüs ağrısı, baş ağrısı ve solunum güçlü­ğüdür. Milyonlarca insanda haftalar, aylar, hatta tedavi edil­mezse yıllar sürebilen kronik sinüzit vardır.

Sinüzitin birçok nedeni olabilir. Soğuk algınlığı ve grip sık­lıkla burun yollarında şişmeye bağlı tıkanıklık yaratarak bu durumu ortaya çıkarır. Ama asıl neden polen gibi mevsimsel, toz gibi mevsimsel olmayan kaynaklara bağlı alerjik rinittir.

Sinüzit tedavisi biraz zahmetlidir. Öncelikle antibiyotik kul­lanmanız gerekir. Bu tedavi vücudunuzdaki bakterileri öldü­rür. Ayrıca sinüslerinizin açık kalmasını sağlamalısınız. Bu ne­denle hekim bir dekonjestan kullanmanızı isteyebilir. Reçete­nize antihistaminik ya da inhale (solunumla alınacak) steroit de ekleyebilir. Son olarak sıra, burundaki tıkanmayla gelişen enfeksiyonun altında yatan nedeni ortadan kaldırmaya gelir. Bu neden alerjiyse, tepkiye yol açan alerjenlerden sakınmanın yollarını öğrenmeniz gerekir.

Burun polip

Burun yollarında sürekli şişme, burnun iç yanında polip denen küçük ve selim keselerin gelişmesine yol açabilir. Polipler belirli büyüklüğe eriştiğinde, burnun bir ya da her iki deliğinden soluk almak zorlaşır. Alerjik rinitli erişkin­lerin yaklaşık yüzde 30'unda er ya da geç polipler gelişir. Bun­lar ilaçla tedavi edilemez, ancak cerrahi girişimle çıkarılabilir.

Kulak enfeksiyonları

Çocukların çoğunda bir ya da iki kulakta uzun vadeli sorun yaratmayan enfeksiyonlar görülebi­lir. Bunların uzun sürmesi ya da çok sık yinelemesi, kulakta kalıcı hasarlara yol açabilir. Kulak enfeksiyonlarının gelişme­sinde alerjik rinitin önemli bir rol oynadığı söylenebilir. Yapı­lan çalışmalarda kronik kulak enfeksiyonlu çocukların yüzde 35 gibi önemli bir bölümünde alerjik rinit de saptanmıştır. Aradaki ilişki çok net değildir. Bazı uzmanlar alerjik tepkile­rin, ortakulağı burun boşluklarına bağlayan östaki borularını tıkayabildiği ve içeride enfeksiyon oluşumuna uygun bir or­tam yarattığı kanısındadır.

Astım

Astım ve alerjik rinit arasında çok güçlü bir bağlan­tı vardır. Astımlı her 10 hastadan yaklaşık 6'smda ayrıca sa­man nezlesi ya da mevsimsel olmayan rinit görülmektedir. As­tım atakları çoğu zaman alerjik tepkilere yol açan alerj enler ta­rafından tetiklenir. Astım ciddi bir durumdur. Etkilediği insan­ların sayısı milyonları bulur. Ataklar sırasında solunum son derece zorlaşır. Astım bazı vakalarda öldürücü bile olur. Dola­yısıyla alerjik rinitli ve astımlı kişilerin alerjenlerden çok da­ha titizlikle sakınması gerekir.

Sosyal ve psikolojik sorunlar

Alerjik rinit yalnız bedensel sıkıntılar yaratmaz. Tanınmış alerji uzmanları bu durumun asabiyet, utangaçlık, aşırı hassasiyet ve uyku bozukluğu gibi ek sorunlar yaratabildiği görüşündedir. Çocuklar cephesinde sorun daha da büyük olabilir. Alerjisi denetim altında olmayan birçok çocuk okulda dikkatini derslere veremez, sosyal etkin­liklere katılmakta zorlanır. Okuldan soğuma, öfke nöbetleri ve diğer davranış sorunları gelişebilir. Alerjik rinit ile utangaçlık ve ruhsal çöküntü arasındaki ilişkilere dikkat çeken çalışmalar yapılmıştır.

Polip Sorunları

Burunda sürekli şişkinlik zamanla burun poliplerine yol açabilir. İçi sıvı dolu bu keseler, sinüs boşluğundan sarkar ve solunumu güçleş­tirir. Özellikle şiddetli alerji­leri olanlarda sorun yaratan bu poliplerin cerrahi girişim­le çıkarılması gerekebilir.

Mevsimsel Olmayan Alerji Nedenleri

Mevsimsel Olmayan Alerji Nedenleri

Alerjik nezle sizi her yıl yalnız birkaç hafta sıkıntıya sokuyor­sa, durumunuz o kadar da kötü sayılmaz. Burun çekmeler ve hapşırıklar sürerken, ilgili polen azaldıkça kurtuluşun yaklaş­tığı düşüncesinden destek alabilirsiniz. Birçok kişide ise ha­vayla taşınan alerjenler yıl boyunca sorun yaratır. Çünkü geli­şen süreçler yalnız polenlerle sınırlı değildir. Başka bazı yay­gın bulunan maddeler de alerjik tepkilere yol açabilir ve bun­ların varlığı hiç eksik olmaz. Bu yolla edinilen nezleye tıp di­linde pereniyal (mevsimsel olmayan) alerjik rinit denir.

Böyle bir soruna yol açan en yaygın zararlı maddelerden bazıları şunlardır:
Toz. Çalışma odanızdaki kitaplığın arkası en son ne zaman temizlendi? Evin bir köşesine toz yumaklarının gizlenmesi, bunların da alerjik tepkilere yol açacak tehlikelerle dolu olma­sı muhtemeldir.

Tozların yarattığı en büyük sorun içindeki akarlardır. Akar­lar* örümcek, uyuzböceği ve kenelerle birlikte örümceğimsi­ler grubunu oluştururlar. Çarşaflarda, koltuk takımlarında, toz halindeki kendi artıkları arasında yaşarlar. Mikroskop altında kambur, testere dişli, sekiz bacaklı, insanı hap diye yutuverecek bir canavar gibi görünürler.

Tam anlamıyla—ve biraz iğrendirici olsa da—bu hayvan­ların ne yaptığına gelelim. Toz akarları insanların ve hayvan­ların vücudundan gün boyu pul pul dökülen deri parçalarını yiyerek yaşar. Bu gerçekten yararlı bir iştir. Akarlar olmasa burnumuza kadar deriye batardık. Bazı kişilerde alerjiye yol açan bu hayvanların kendisi değil, atıklarıdır. Akarların yiye­ceklerini sindirdikten sonra dışarı attıkları proteinleri bazen solunum yoluyla içimize çekeriz. Yaklaşık her 10 kişiden l'i toz akarlarının bu atık ürünlerine duyarlılık göstermekte, as­tımlı çocukların yaklaşık yüzde 80'i aynı maddelerden etki­lenmektedir.

Ortalama bir evde milyonlarca toz akarı bulunur. Bilinen en yüksek akar yoğunluğu bir gram tozda 18.875'tir. Her akar bir ay kadar yaşar ve günde 10-20 atık taneciği çıkarır. İnsanların oturduğu ya da yattığı her yerde, yatakta, kanepede, halıda, otomobil koltuğunda ve hatta giysilerde akarları bulabilirsiniz.

Küf. Kuytu ve sıcak yerleri olan evlerde muhtemelen küf de vardır. Toz akarlarında olduğu gibi küfün de kendisi alerjik tepkilere yol açmaz. Asıl sorun küfün üremek için oluşturdu­ğu sporlardır. Oluştuğu yerlerden salman sporlar evin içinde uçuşur. Havalandırma delikleri, vantilatörler ve sızıntıya açık elektrik süpürgeleri bu hareketliliğe katkıda bulunur. Sporları solunumla vücudumuza aldığımızda, bağışıklık sistemi korun­maya geçerek klasik alerji belirtilerine yol açar.

Kıl-deri. Ev hayvanlarının deri döküntülerindeki proteinler yaygın ev içi alerji tetikleyicileridir. Dillerinin pek temiz oldu­ğu yolundaki yaygın kanıya karşın, başta kedi olmak üzere bu hayvanların tükürükleri de sorunlara neden olabilir.

Saman Nezlesi Nedir

Saman Nezlesi Nedir

Havayla taşman alerjilerin en yaygını saman nezlesidir. Nezle neyse de, samanla hiç ilgisi yoktur. Otları biçip hayvanları için kışlık saman hazırlayan köylüler arasında burun akması, baş ağrısı ve genizde yanmaya çok sık rastlanması, duyulan bu sı­kıntıların doğrudan samanla ilişkili olduğunu düşündürmüştür.

Günümüzde artık samanın masum olduğunu biliyoruz. Her çeşit otsu bitki poleni alerji yapabilir. (Polen, diğer adıyla çi­çektozu, otun üreme döngüsündeki erkek organdır. Çiçek açınca serbest kalan polenler havada sürüklenerek tozlaşma için başka bitkileri arar.) Bu otların polen yayması kışlık sa­manın hazırlandığı döneme rastlar. Griptekine benzer belirti­ler yaygınlaşır. Ortaya çıkan durum ciddi bir alerjik tepkidir.

Hekimler saman nezlesine mevsimsel alerjik rinit derler. "Mevsimsel" ve "alerjik" kelimeleri epey açık. Yunanca iki kelimeden türetilmiş olan "rinit" ise burun iltihabı anlamına gelir. Şimdi bunları yerli yerine koyarsak ortaya şöyle bir te­rim çıkar: "Mevsimsel alerjik burun iltihabı". Burun iltihabı nezleden başka bir şey olmadığına göre, buna "mevsimsel alerjik nezle" de diyebiliriz. Her ne denirse densin, saman nez­lesinden etkilenenlerin sayısı milyonları bulur.

Peki, saman nezlesi nasıl olur? Bir alerjen (bu vakada po­len) vücuda girdiğinde, bağışıklık sistemi bunun vücut için za­rarlı olduğunu sanma yanılgısına düşer. Tepkisini mast hücre­leri ve bazofillerden güçlü kimyasal maddeler salarak gösterir. Bu kimyasal maddeler (en iyi bilineni histamindir) öbür hüc­releri seferber ederek alerjeni uzaklaştırabilir, iltihaplanma sü­recinden ötürü bölgedeki vücut dokusuna zarar verebilir.

Saman nezlesinde burun, savaşın odak noktasıdır. Çünkü alerj enler buradan vücuda girer. Polenler son derece küçüktür. Ortalama bir polen hücresinin uzunluğu 50 mikron dolayında, yani insan saçından daha incedir. Havayla burun deliklerine giren polenlerden bazıları bu kanala saplanıp kalır ve burnu döşeyen dokudaki mast hücrelerinin dikkatini çekecek prote­inlerini salar. Bir saat gibi kısa sürede mast hücrelerinin çalış­maya başlamasıyla belirtiler ortaya çıkar.

Tipik saman nezlesi belirtileri arasında hapşırma, burun akıntısı, gözlerde sulanma ve kaşınma, ayrıca burun tıkanıklı­ğı sayılabilir. Ama çok daha fazlasıyla da karşılaşılabilir. İşte size olası durumların bir dökümü:

"Alerji selamı". Burnunuz damlamaya başlayınca içgü­düsel olarak elinizin kenarını burun deliklerinize sürter­siniz. Elin bu yana doğru yaptığı hareket "alerji selamı" olarak bilinir. Çocukların çok sık " selam" vermesi bur­nun kızarmasına (palyaço burnuna) yol açar.

Alerjiye bağlı "morluk". Gözlerin altındaki bu morluk sinüslerin ve burnu döşeyen dokunun sürekli iltihaplı ol­masından kaynaklanır.

Alerjik konjunktivit. Polen, deri döküntüsü ya da diğer alerjenlerin gözkapaklarının içini döşeyen zarlara temas etmesiyle şişme, aşın sulanma ve kaşıntı gelişebilir. Bu durum saman nezlesi olanlarda çok yaygındır. Mevsim­sel alerjileri olanların yüzde 30-40 gibi önemli bir bölü­münde ayrıca konjunktivit (gözkapaklarının içini döşe­yen zarda iltihaplanma) ortaya çıkabilir.

Koku ve tat duyularında kayıp. Sürekli burun çekerken bir şeylerin kokusunu ve tadını almak zordur.

Sık burun kanaması. Burnu döşeyen narin yapılı zarın tahriş olması kanamaya yol açabilir. Kanama genellikle az olur, ama bazen artar.

Sık sinüs enfeksiyonları. Burundaki sürekli şişkinlikten kaynaklanır. Burun zarları şiştiğinde, akıntı yolu kesilir. Böylece enfeksiyona neden olabilecek bakteriler burun­dan atılamaz.

Geç alerjik tepkiler. Bazı kişilerde polenle temasın üze­rinden 24 saate kadar varan bir süre geçtikten sonra ikin­ci bir belirti yelpazesi ortaya çıkar. Bunlar arasında hap­şırma, kaşıntı, burun akıntısı, göz yaşarması ve geniz akıntısı sayılabilir.

Mevsimsel alerjilerde etmen olarak en ağırlıklı yeri otsu bitkiler tutar. Amerikan Alerji, Astım ve Bağışıklık Akademisi'ne göre saman nezlesi olanların yüzde 40 gibi büyük bir bö­lümü çayır polenlerine, yaklaşık yüzde 9'u ağaç polenlerine duyarlıdır. Saman nezlelilerin yaklaşık dörtte biri çayır ve ot polenlerine duyarlıdır. En şanssızları olan yüzde 3'lük bir gruptakilerin ise her üç bitki tipine de alerjisi vardır.

Yaşadığınız yere ve duyarlılık kaynağınıza göre alerjiniz bir kere başladı mı, aylarca sürebilir. Fındık, servi gibi ağaç­lar daha ocak ayında tozlaşmaya başlar. Bunu iki ay kadar sonra çiçeklenen çayırlar izler. Birçok yabanıl otun ve çalmı­şı bitkinin tozlaşması güz başında zirveye ulaşır. Böylece alerjik hapşırıklar mevsimlere bağlı olmakla birlikte yıl boyu pek eksik olmaz.

Saman Nezlesi ve Hapsirma Nedeni

Saman Nezlesi: Hapşırmanın Nedeni

Nefes al, nefes ver. Nefes al, nefes ver. Çoğu zaman üzerin­de düşünmeden yaptığımız bir şey bu. Yaşamak için oksi­jene gerek duyarız. Bunun için de havayı içimize çeker, sonra da geri veririz.

Soluduğumuz havada bazen istediğimizden fazlası vardır, ilkbaharda hava, çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük ağaç polenlerini taşır. Yaz ve sonbaharla birlikte bu polen gü­ruhuna otlar ve diğer bitkiler de katılır. Toz akarları, kıl-deri döküntüleri ve küf sporlan sahneyi zaten hiç terk etmez. So­luk aldıkça bütün bunları içimize çekeriz. Sonuçta hemen her altı kişinin birinden o bildik ses yükselir: Haaap şuuuu!

Bu bölümde havayla taşınan alerjilere, diğer deyişle saman nezlesine yer vereceğiz. Havayla taşınan alerjiler bütün alerji­ler arasında en yaygın ve çoğu zaman sakınılması en zor olan­lardır. Ama biraz hesaplı hareket eder, fazladan bir çaba gös­terirsek, gerekli denetimi sağlayabilir ve daha rahat soluk al­maya başlayabiliriz.

Saman Nezlesi Anasayfa

Saman Nezlesi: Hapşırmanın Nedeni

Saman Nezlesi Nedir

Saman Nezlesi ve Belirtileri

Mevsimsel Olmayan Alerji Nedenleri

Alerjileri Ciddiye Alın

Alerjimsi Durumlar

Alerjiden Korunma Silahları

Saman Nezlesinden Korunma Yolları

Alerji Cesitleri ve Tipleri

Temel Alerji Çeşitleri

Alerji denince çoğu kişinin aklına hemen saman nezlesi gelir. Yaygınlık bakımından saman nezlesi açık ara önde olduğun­dan, bu normal bir durumdur. Ama lateks eldiven kullanmak­tan arı sokmasına kadar hemen her şey alerjik tepkiye yol aça­bilir. Sonuç olarak bir alerjiler dünyasının içindeyiz. Temel alerji gruplarını ilerleyen bölümlerde teker teker ele alacağız. Aşağıda bunların kısa bir özetini bulacaksınız.

Saman nezlesi. Bu terimin tıbbi adı alerjik rinittir ve aler­jik nezle olarak da bilinir. Solunum yoluyla alınan alerj enler­den kaynaklanır; hapşırma, burun akıntısı, gözlerde kaşınma, burun tıkanıklığı gibi sıkıntı verici belirtilere yol açar.

Alerjik rinitin iki temel tipi vardır: Mevsimsel ve mevsim­sel olmayan (pereniyal). Mevsimsel rinitte alerjik tepkiler yı­lın belirli zamanlarında ortaya çıkar. Örneğin polen yoğunlu­ğu arttığında ya da havada çok fazla küf bulunduğunda, mev­simsel alerjiler de tırmanışa geçer.

Mevsimsel olmayan rinit yıl boyunca sürebilir. Çünkü aler­jiden sorumlu alerjen hiç yok olmaz. Örneğin, toz akarları de­nen mikroskobik parazitler yılın 365 günü evinizden eksik ol­maz. Bunların salgıları bazı kişilerde polene ya da küfe veri­len tepkilerin aynısına yol açar. Kimileri kedi, köpek gibi ev hayvanlarının (ayrıca insanların) her zaman çevreye saçtıkları kıl-deri döküntülerine karşı çok duyarlıdır. Bazı kişiler daha nahoş şeylere, özellikle sivrisinek ve hamamböceklerinin tü­kürük ve salgılarına karşı alerjik tepkiler gösterebilir.

Alerjik nezlenin iyi yanı genellikle denetim altına alınabilmesidir. Evinizde sorun yarattığı anlaşılan bir şeyi ortadan kaldırabilir ya da daha az temas edilecek duruma getirebilirsi­niz. Örneğin, beslediğiniz hayvanla geçirdiğiniz süreyi kısal­tabilir, bulunduğunuz odalardaki polen ya da küf miktarını azaltabilirsiniz.

Astım. Bu durum özellikle çocuklarda yaygındır. Nedeni tam olarak bilinmiyorsa da, alerjilerle ve birçok vakada muhte­melen genetik yapıyla çok yakından ilişkilidir. Saman nezlesi­ne yol açan küf, polen ve ev hayvanlarının kıl-deri döküntüleri gibi birçok şey astım atağını tetikleyebilir. Bu durum gelişti­ğinde, akciğerlerdeki geçitler şişip daralır. Bunlar aynı zaman­da mukusla dolar. Dolayısıyla solunum son derece güçleşir.
Neyse ki, alerjenden sakınmayı bilir ve doğru ilaçları kul­lanırsanız, astımı denetim altına alabilirsiniz. Astım ciddi bir hastalıktır; ama sürdürdüğünüz hareketli yaşama son verme­niz gerektiği anlamına gelmez.

Besin alerjileri. İyi bir akşam yemeğine kötü bir tepki ver­mekten fenası yoktur. Besin alerjileri mide spazmları, bulantı, ishal, kusma, kurdeşen, hışıltılı soluma ve hatta astım atakları gibi belirtilere yol açacak ciddiyette olabilir. Ama gerçek be­sin alerjileri aslında çok ender görülür. Sıkıntı yaratan tepkile­rin çoğu bulaşık yiyeceklerin ya da vücudun sindiremeyeceği besinlerin yenmesinden (besine tahammülsüzlük) kaynaklanır. "Besin zehirlenmesi" ve besine tahammülsüzlük sonucunda korkutucu belirtiler gelişse de, bunların histamin salınmasıyla, dolayısıyla alerjilerle bir ilişkisi yoktur.

Bazı kişilerde belirli yiyecekler alerji oluşturur. Besin aler­jilerinin çoğu yerfıstığı, buğday, soya ürünleri, yumurta akı ve inek sütünden kaynaklanır. Bu alerjilere genellikle laboratuvar incelemeleri yaparak ya da "eleme yöntemiyle beslenme prog­ramı" uygulayarak, yani düzelme olup olmadığını belirlemek için bazı besinleri dışlayarak tanı konur.

İlaç alerjileri

En yaygın ilaç alerjisi penisiline karşı geli­şir; ama kişiye göre her ilaç alerjik tepkilere yol açabilir. Bu ilaçların başlıcaları antikonvülzanlar (havale ilaçları), ensülin ve lokal anesteziklerdir. Besinlerde olduğu gibi, ilaca karşı tepkilerin de çoğu gerçek alerjilerle ilişkili değildir. Örneğin, milyonlarca kişi aspirine tahammülsüzlük gösterir. Bu kişiler­de kurdeşen dökme ve hışıltılı soluma gibi alerjiye benzer be­lirtiler gelişebilir; ama alerjik tepki ortaya çıkmaz.

İlaç alerjilerinin çoğu hafiftir. Deri döküntüsü en sık rastla­nan tepkidir ve yaygın kullanılan alerji ilaçlarıyla tedavi edile­bilir. Bazen durum denetimden çıkar ve gelişen tepkiler çok ciddi boyutlara varır. Bu nedenle ilaç alerjilerine karşı uyanık olmalı, hekiminizi de mutlaka bilgilendirmelisiniz.

Böcek ısırması ve sokması

Sivrisinek sokması çoğumuzu kaşındırır, arı sokması da canımızı acıtır. Ama her yüz kişiden bir-iki kişide böyle olaylar çok ciddi sonuçlar doğurur. Şiddet­li alerjik tepkilerin başında öldürücü anafilaksi gelir. Böceğe alerjisi olanlar yanlarında acil ilkyardım ilacı taşımalıdır. Za­man yitirmeden yapılacak bir adrenalin iğnesi, anafilaksi ge­lişmeden alerjik tepkiyi engelleyebilir.

Temas dermatiti

Deri alerjisi olarak da bilinen temas dermatiti bazı maddelerle temas sonucunda gelişir. Örneğin, bitkilerden sümbül, lalenin özellikle soğanı, bamya, ağaç kabuklarındaki likenler (ortak yaşayan yosun ve mantarlar), sarımsak, ayrıca ısırganotunun yakıcı tüyleri de alerjik tepkilere yol açar.

Deri alerjileri yalnız bitkilerden kaynaklanmaz. Takılarda, kemer tokalarında sık kullanılan nikel gibi metaller alerji ya­pabilir. Tıpkı eldivenlerde kullanılan lateks gibi. Makyaj mal­zemeleri, saç boyaları ve hatta deodorantlar bile bazı kişilerde deri döküntülerine yol açabilir. Deri alerjisine bağlı döküntü­ler genellikle geç tepkilerdir; ortaya çıkmaları için alerjenle te­masın üstünden 24-48 saat geçmesi gerekir.

Atopik dermatit

Egzama olarak da bilinir. Bu deri sorunu gerçek bir alerjik tepki değildir. Ama atopik dermatitlilerden yüzde 70'inin ailesinde, solunum ya da beslenme alerjisi öy­küsü bulunur. Egzamalı çocukların yaklaşık üçte birinde sa­man nezlesi ve diğer solunum alerjileri gelişir.

En yaygın alerjilerden söz ettiğimizi yine hatırlatalım. Unutmayın ki hemen her madde birilerinde alerjiye yol açabi­lir. Ama saman nezlesi gibi solunum alerjileri kıyas kabul et­mez bir yaygınlığa sahiptir. O nedenle solunum alerjileri ay­rıntılı bir incelemeyi hak ediyor. Bilinen hikâye. Güzel bir ni­san günü. Kuşlar cıvıldıyor. Hava mis gibi. Bitkiler çiçeğe dur­muş. Sizi bekleyen ise bahar heyecanı yerine saman nezlesiyle sulanmış gözler.

Alerji Riski Altinda Olanlar

Alerji Riski Altında Olanlar

Araştırmalara göre yaklaşık her altı kişiden birinde alerji so­runu vardır. Bazı kişiler alerjiye daha yatkındır. Bunda da ka­lıtım önemli bir rol oynar. Alerji antikoru olarak da tanınan IgE'yi aşırı miktarda üretmenin altında kalıtsal bir eğilim bulu­nabilir. Bu özellik maalesef tıpkı saç ya da göz rengi gibi ku­şaktan kuşağa geçebilir.

Hem anası hem de babası alerjili olan kişilerde bu tür so­runlarla karşılaşma riski yüzde 60'tır. Bu da normal riskin yak­laşık dört katıdır. Ana-babadan yalnız biri alerjiliyse, olasılık yüzde 30 dolayındadır. Alerjisi olmayan ana-babaların çocuk­larında alerji gelişme riski yüzde 10 kadardır. Eldeki veriler çok fazla IgE üretme yeteneğinin kalıtımla ilişkili olduğunu, bunun da saman nezlesinden besin alerjisi ve astıma kadar çeşitli alerjilerin gelişme riskini artırdığını gösteriyor.
Alerji riskiniz yalnız kalıtımla artmaz. Sigara içilen bir ev­de büyüdüyseniz, sizde bazı alerjilerin gelişme olasılığı daha fazladır. Sosyoekonomik durumun katkısından da söz edile­bilir. Gelir düzeyi düşük ailelerden gelenlerde bazı alerjilerin gelişme riski, daha yüksek gelir grubundakilerden fazla olabi­lir. Küf, polen, toz akarları, ev hayvanlarının kıl-deri döküntü­leri ve bazı yiyecekler zamanla bunlara karşı alerjik hale gel­me olasılığını artırır.

Hayatın ilk yılları önemlidir. Düşük kilolu (doğumda vücut ağırlığı 2,5 kilodan az) bebeklerin sonradan alerjili olma riski daha yüksektir. Aynı durum anne sütüyle beslenmeyen ço­cuklar için de geçerlidir. Polen yoğunluğunun arttığı aylarda doğanların ileri yaşlarda saman nezlesine yakalanma olasılı­ğının arttığı söylenebilir. Ev hayvanlarının bulunduğu ortam­larda büyüyenlerde, daha sonra köpek ya da kedilere karşı alerji gelişme olasılığı daha yüksektir.

Alerji Belirtileri Nasil Olusur

Alerji Belirtileri Nasıl Ortaya Çıkar?

Alerjik tepkide başrolleri mast hücreleri ya da bazofiller oynar. Bunlar vücuttaki yabancı maddelerle savaş- ta kullanılan dev kimyasal madde depolarıdır. Yüklerini boşaltacak tetiğin çekilme süreci şu şekilde işler:

1. Sinirotu poleni gibi bir alerjen ilk kez vücuda girdiğinde, bağışıklık sisteminin elemanlarından B hücresiyle karşılaşır.

2. B hücresi, alerjene (burada sinirotu poleni) uygun olarak hazırlanmış çok miktarda antikor üretir.

3. Antikorlar mast hücrelerine ya da bazofillere bağla­nır.

4. Alerjen vücuda ikinci kez girdiğinde bu antikorlara yakalanır. Temasla tetiklenen mast hücresi ya da bazofil, en önemlisi histamin olan kimyasal madde yükünü bo­şaltır.

5. Mast hücresinden ya da bazofilden yayılan bu mad- deler hapşırma, kaşınma gibi alerji belirtilerine yol açar.

Alerjen ve Bagisiklik Sistemi

Alerjenler ve Bağışıklık Sistemi

Peki, buraya kadar anlattıklarımızın alerjiyle ne ilgisi var? Söylediğimiz gibi, bağışıklık sistemi bazen rayından çıkar. Vücutta gördüğü zararsız bir maddeye, örneğin ev hayvanlarının kıl-deri döküntülerine, küf ya da polene (çiçektozu) tehli­keli bir yabancı madde muamelesi yapar. Genellikle tehlikesiz olan bu tür maddeler için alerjen denir. Alerjenler çoğu zaman hayvan ya da bitki proteinleridir.

Bağışıklık sistemi bir alerjen saptadığında, bu davetsiz mi­safire bağlanacak özelleşmiş antikorlar salar. İmmünoglobülin E (IgE) denen bir maddeden yapılan antikorlar daha büyük hücrelerin yüzeyine tutunur. Böylece üç ayrı yapı birbirine ke­netlenmiş olur: Alerjen, IgE tipi antikor ve daha büyük hücre­ler (mast hücresi ve bazofil). Mast hücresi ya da bazofil, dış yüzeyindeki özel reseptörlerde onbinlerce IgE taşıyabilir.

İşin bundan sonrası epey gürültülüdür. Yeterince IgE antiko­ru alerj enlere yapıştığında, mast hücresi ya da bazofil açılır ve yükünü boşaltır. Bu yük başta histaminler olmak üzere öldü­rücü kimyasal madde taneciklerinden oluşur. Histaminler vü­cutta çeşitli tepkileri harekete geçirir. Birinci olarak, akciğerde, mide duvarında ve başka yerlerde bulunan düz kasların kasıl­masına yol açabilir. İkinci olarak, kan damarlarının genişleme­sine, dolayısıyla kanın vücutta daha kolay akmasına neden olur. Son olarak, bağışıklık sistemine özgü kimyasal maddeleri daha fazla içeren sıvının kan dolaşımından hücrelere geçişini kolay­laştırır. Bu olaylar zincirine iltihaplı alerji yanıtı denir.

Vücudun iltihap oluşturması, kötü niyetli istilacılarla sa­vaşta etkili bir yoldur. Ama zararsız antijenlere karşı tümüyle gereksizdir ve yan etkilere yol açmaktan başka işe yaramaz. Bu yan etkilerin bazıları burun akması, kurdeşen (ürtiker) ya da ishal gibi insanı rahatsız etmekten öteye geçmeyen durum­lardır. Bazıları ise son derece tehlikeli olabilir. Astım genellik­le alerjenlerden kaynaklanır. Bir değerlendirmeye göre, astım­lı yetişkinlerin yüzde 50'sinde, astımlı çocukların da yüzde 80'den fazlasında ilişkili bazı alerjik duyarlılıklar vardır. Ki­milerinde polen ya da ev hayvanlarının kıl-deri döküntüleri gi­bi bir alerj eni solunum yoluyla almak, akciğerlerdeki hava geçitlerinin daralmasına, mukus ve iltihap hücreleriyle dolması­na neden olur. Bu gelişme soluk almayı son derece zorlaştırır. Hışıltı ve öksürükle birlikte göğüste müthiş bir sıkışma hissedilir. Astım atakları dakikalar, saatler, hatta günlerce sürebilir ve bu hastalığı çekenler için çok korkutucu bir hal alır.

Anafilaksi denen durum daha da kötü olabilir. Bu durum genellikle bir alerjenle temas anında başlar ve çoğu alerjik tep­kiden farklı olarak bütün vücudu etkiler. Birdenbire kurdeşen dökebilirsiniz. Boğazınız şişebilir, akciğerlerinizdeki hava ge­çitleri kapanabilir ve soluk alamayacak hale gelebilirsiniz. Kalbiniz çırpınmaya, tansiyonunuz düşmeye başlayabilir. Gereken tedavinin yapılmadığı şiddetli anafilaksi vakaları öldü­rücü olabilir.

Alerjiden Korunma Antijen Nedir

Alerjilere Karşı Savunma Silahları, Antijen Nedir

Bağışıklık sisteminde en büyük rolü akyuvarlar üstlenir. Vü­cutta saldırganları yutan dev makrofajlardan, düşmanı imha eden "katil" T hücrelerine kadar birçok akyuvar çeşidi vardır. Akyuvarlar günde 24 saat virüs, bakteri ve parazit gibi genel olarak antijen denen tanecikleri araştırırlar ve yakaladıklarını yok ederler. Bütün bunlar biraz korkutucu gelebilir; ama vücudunuzda işler böyle yürür. Önemli olan sizin onlardan daha atik davranmanızdır!

Üzerinde özellikle duracağımız akyuvar tipine lenfosit de­nir. Bunlar kemik iliğinde üretilir ve lazım olana kadar vücu­dun belirli bölümlerinde saklanır. Güçlü bir bilgisayar kullanmadan vücudunuzun ürettiği lenfosit miktarını hesaplamak pek kolay değildir. Vücudunuzda aynı anda 2.000.000.000.000 (iki trilyon) lenfosit dolaşıyor olabilir.

Lenfositlerin iki temel tipi vardır: T hücreleri ve B hücrele­ri. T hücreleri antijenlerin bulaştığı ya da zarar verdiği vücut hücrelerini yok ederek, sorunlara karşı cepheden saldırıya ge­çer. B hücreleri ise biraz daha dolaylı yoldan iş görür. Bunlar lenf düğümleri ile dalak, bademcikler ve körbağırsak (apan­dis) gibi bağışıklıkla ilgili diğer organlarda kümelenir. Vücut­ta bir antijen saptandığında, B hücreleri antikor denen özel proteinler üretir. Bu antikorlar antijenlere bağlanır. Antikor bir kere bir antijene kancayı taktığında, o antijen artık normal iş­levlerini yapamaz. Eğer antijen bir virüsse, vücut hücrelerine girip üreme şansını kaybeder. Eğer bir bakteriyse, toksik (ze­hirleyici) etkilerini yayamaz.

Antikorlar son derece özelleşmiş yapılardır; yalnızca belir­li antijenlere tepki gösterirler. Vücudunuza bir grip virüsü gir­diğinde, bununla yalnız "grip antikorları" savaşır. Diğerleri özgül antijenlerini aramaya devam eder. Karşılaştığınız her ye­ni antijen için vücudunuz onunla savaşmaya uygun antikorlar üretir. Özgül antikor bir kere üretildiğinde, vücutta varlığını uzun süre, bazen ömür boyu sürdürür. Bu nedenle bağışıklık sisteminin bir belleği olduğu söylenir. Örneğin, suçiçeği virü­sü kaptığınız zaman vücudunuz özgül antikorlar üretir. Siz iyi­leştikten sonra da bu antikorlardan bazıları yıllarca vücudu­nuzda kalır. Yeniden suçiçeği virüsü aldığınızda, isterse aradan yıllar geçmiş olsun, vücudunuz bu savaşa hazır olduğundan hastalığınız yinelemez.

Alerjik Reaksiyonlar: Oksuruk ve Nezle

Alerjik Reaksiyonlar: Hapşırık, Nezle ve Diğerleri

Alerjik Öksürük ve Nezle


Her an, hatta şu satırları okurken bile, bakterilerin, virüsle­rin ve diğer zararlı mikroskobik canlıların saldırısı altında­sınız. Bunlar derinizden içeriye süzülerek kötü emellerine ulaş­maya çalışırlar. Bütün aradıkları burun, ağız, kulak ve hatta par-mağınızdaki küçük bir kesik gibi sızmaya uygun bir deliktir.

Kurtuluş yolunun hemen bir duş almak olduğunu sanıyor­sanız yanılıyorsunuz. Vücudunuzun bağışıklık sistemi gün bo­yunca saldırganları bulmak, yakaladıklarını zarar vermelerine fırsat tanımadan saf dışı bırakmak için var gücüyle çalışır. Ara sıra bir nezle ya da grip virüsü savunma duvarını aşarak vücu­dunuzda boy gösterme fırsatı bulsa da, bağışıklık sisteminizde bir şeyler ciddi biçimde yanlış gitmiyorsa, bu istila girişimleri çoğu zaman denetim altında kalır.

Vücudumuzu savunan mekanizmalar dehşetengiz olmakla birlikte bazen büyük yanılgılara düşer. Kötülerle mücadelede önce vurup sonra sorma hatasıdır bu. İşte böyle bir hata, alerji­yi doğurur. Yabancı bir protein vücuda girdiğinde bağışıklık sistemi onu düşman ilan edip topyekûn saldırıya geçince, so­nuçlar kendini göstermeye başlar. Burnunuz akar, gözleriniz yaşarır, hışıltılı solumaya başlarsınız. Bazen karnınız ağrır. Çok şiddetli vakalarda soluk alamaz duruma bile gelebilirsiniz.

Bütün bu hengamenin nedeni, ufacık, masum bir küf spo­ru ya da polenden başka bir şey olmayabilir. Bu tanecik üstü­ne konacağı yumuşak bir yer arayarak havada yavaşça süzü­lür. Ve derken vücudunuzun katil bağışıklık hücreleri tam ta­kım saldırıya geçer. Böylesine büyük bir nafile çabanın fatu­rası da büyük olur.

Bu bölümde alerjik tepkilerin tam olarak nasıl ortaya çıktı­ğını açıklayacak, bağışıklık sistemine daha yakından bakarak yapılan hazırlıkların neye mal olduğunu ortaya koyacağız. Alerjileri tetikleme olasılığı en yüksek etkenleri belirtecek, derinizi etkileyenlerden sinüslerinizi tıkayanlara kadar alerji çeşitlerine kısaca değineceğiz.

Sonraki bölümlerde ise alerjileri engelleme yolları yer alı­yor. Hapşırmaya, burun çekmeye bir son verebilir, yıllardır sü­rüyor olsalar bile alerji sorunlarınızı hekiminizin yardımıyla giderebilirsiniz. Size deneyebileceğiniz çok sayıda seçenek sunacağız. Bunlar yastıklarınızı ya da elektrik süpürgenizi de­ğiştirmekten, şikâyetlerinizi azaltabilecek yeni alerji ilaçlarını kullanmanıza kadar uzanıyor.

Alerjik Reaksiyonlar Anasayfa

Alerjik Reaksiyonlar: Hapşırık, Nezle

Alerjilere Karşı Savunma Silahları

Alerjenler ve Bağışıklık Sistemi

Alerji Belirtileri Nasıl Ortaya Çıkar?

Alerji Riski Altında Olanlar

Temel Alerji Çeşitleri