Anestezi İlaçları ve Kremi
Bir çok hasta anesteziyi uykuyu başlatan bir ilacın verilmesinden ibaret zanneder; anestezi uzmanının rolünün ne olduğunu bilemez ve ameliyat süresince uykuda olduğu için fark edemez. Oysa uykuyu başlatan ilacın dışında değişik amaçlar için ortalama on ve daha üzeri sayıda ilaç anestezi sırasında kullanılabilir.
Anestezide Kullanılan İlaçlar
Genel anestezi için başlıca dört grup ilaç kullanılır.
Başlangıç (indüksiyon) ilaçları: Bu ilaçlar genellikle damar yolu ile verilen ve kısa sürede bilinç kaybına yol açan, beraberinde uyku oluşturan ilaçlardır. Etkileri kısa sürer. Bu nedenle sadece başlangıçta kullanılır.
Anestezi ilaç
Ağrı kesiciler (analjezikler): Daha çok morfin türevi veya sentetik yapıda morfin benzeri olan ve kuvvetli ağrı kesici etki sağlayan ilaçlardır. Anestezi sırasında küçük dozlarda kullanıldığında anestezi ilaçlarının etkilerini arttırır. Böylece daha az anestezi ilacı kullanılmasını sağlar. Ameliyat ağrısını önlemeye yardımcı olur. Bu ilaçlar ameliyat sonrası dönemde de aynı amaçla sıklıkla kullanılır.
Adale gevşeticiler: Bu ilaçlar ameliyat alanı içinde yer alan güçlü adalelerin dirençlerini ortadan kaldırır. Böylece daha küçük keşi ile daha geniş ameliyat alanı sağlanır. Cerrahın çalışması bu sayede daha rahat ve daha kolay olur. İndiksiyon döneminde ses tellerinin gevşemesini sağlar ve ses telleri arasından solunum tüpünün geçirilip solunum borusuna kolayca yerleştirilmesine imkan verir.
İnhalasyon ajanları: Bu ilaçlar ameliyat süresince hastayı uykuda tutan ve solunum yolu ile hastaya verilerek kullanılan ilaçlardır. Mesela eter 'böyle bir ilaçtır. Bugün eterden daha kısa sürede etkileri başlayan ve ondan daha kısa sürede etkileri sona eren birçok anestezi ilacı yaygın olarak kullanılmaktadır. Saklanma koşullarında sıvı olan bu ilaçlan kullanmak için anestezi makinelerine gereksinim vardır.
Lokal anestezi uygulamalarında kısaca tanıtılan dört grubun dışında tamamen farklı etkileri olan Lokal anestezi ilaçları kullanılır.
Lokal anestetikler: Bu ilaçlar ameliyat edilen bölgenin siniri veya sinir grupları etrafına iğneyle verilerek sinirlerin omuriliğe ve beyine uyaran göndermelerini engellerler.
Bunların dışında bulantı-kusmayı ve ameliyathaneye giriş-çıkış sırasında görülenlerin hatırlanmasını önleyen, yani kısa süreli hafıza kaybı yapan, yerine göre solunumu, hava Yollarım rahatlatan, nabız düzensizliği varsa önleyen, bazı ilaçların devam eden zararlı etkilerini ortadan kaldıran veya bunların dışında görülen lüzum üzerine kullanılan ilaçlar vardır. İlaçların dışında ameliyatlar sırasında ya damar yolunu açık tutmak veya kaybolan kan ve vücut sıvılarını yerine koymak amacı ile değişik içerikli sıvılar da kullanılır.
Anestezi Güvenli Midir, Anestezi Riskli Midir?
Güvenlik; tehlikelere karşı korunmak, kazalardan uzak kalabilmek olarak tanımlanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında anlatılan bir takım eski hikayelere rağmen modern anestezi gerçekten güvenlidir. Anestezi 1980'li yıllardan itibaren kendisi ile yüzleşmiş, kendi kendini sorgulamış, sonunda anestezide güvenliği sağlayan sistemi geliştirebilmiştir. Sistemin ana dayanağını güvenlik kültürü oluşturmaktadır. Güvenlik kültürü aslında tehlikelere karşı alınması gereken önlemler paketidir. Örneğin elektriğin çarptığını öğrendiğinizde, çarpılmamak için hangi önlemleri alacağınızı saptayabilirsiniz. Patlayıcı gazlara karşı alarm sistemleri geliştirebilirsiniz. Trafik kazalarına karşı trafik kurallarını saptarsınız. Bütün bu önlemler güvenlik kültürünün sonucu olarak belirlenmiştir. Kendisi ile yüzleşmesini takiben anestezi de hikayelere konu olan sebepleri saptamış ve olaylara karşı ciddi önlemler paketini ortaya koymuştur. İşte bu nedenlerle anestezi günümüzde eskiye oranla çok ama çok güvenlidir. (düşük akımlı anestezi)
Güvenliğin en açık delili eski uygulamalar ile modern anestezi uygulamaları arasındaki ölüm oranlarına ait farktır. 50'li yıllarda anesteziye ait ölüm oranı yaklaşık 1500 anestezi uygulaması başına 1 iken bu oran bugün 250 000 anestezi uygulaması başına l'e inmiştir. 250 000'de bir olasılık aslında yolda yürürken başınıza saksı düşme olasılığı ile neredeyse aynı belki de ondan bile azdır. Hiç kimse başına saksı düşecek diye sokağa çıkmamazlık etmiyor. Arzulanan, anestezi ölüm oranının sıfır olmasıdır. Bunun başarılıp başarılamayacağı henüz bilinmiyor. Anesteziyi bir yana bırakırsak hangi hastalık için risk sıfırdır diyebiliriz. Grip. nezle gibi basit kabul edilen hastalıkların bile nereden baksanız anesteziye yakın ölüm riski taşıdığı görülür. Bu nedenle geçmiş dönemlerden günümüze ulaşan fakat anlamını bugün için kaybetmiş olan hikayelerin etkisi altında kalarak anestezi riskini olduğundan daha fazla abartmak, bu yüzden ameliyat olmaktan korkmak ve kaçmak doğru değildir.
Anesteziyi Güvenli Yapan Nitelikler
Anasteziyi güvenli kılan birçok faktör vardır. Aneztezinin nasıl güvenli hale geldiğini anlayabilmek için önce ameliyatlarda nelerin riski arttırdığını bilmek yerinde olur. Anestezi açısından risk faktörleri 2 gruba ayrılır.
1- Hastaya Ait Risk Faktörleri: Hastaların sağlıklı veya hastalıklı yapıya sahip olup olmadıkları önemli bir risk faktörüdür. Ameliyat nedeni olan hastalıklar ayrıca değerlendirilmek üzere bir yana bırakılırsa ameliyat önerilen hastalar Amerikan Anestezi derneği tarafından taşıdıkları risklere göre gruplandırılmışlardır. ASA sınıflaması denen bu gruplamaya göre hastalar aşağıdaki şekilde sınıflandırılmıştır:
ASA I grubu hastalar; Ameliyat gerektiren hastalığın dışında hiçbir hastalığı olamayan hastalar grubudur. Örneğin 20 yaşlarında sportmen yapılı olup kırık ameliyatı geçirecek bir hasta bu gruba girer. Risk açısından en hafif grubu oluştururlar.
ASA II grubu hastalar; Ameliyat gerektiren hastalığın yanı sıra hafif derecede başka hastalıkları olan hastalar grubudur. Örneğin ameliyat sebebi olan hastalığın yanı sıra hipertansiyon, diyabet, koroner yetersizliği, astım, allerji, geçirilmiş felç, geçirilmiş infarktüs, romatizma, vb. hastalıkları bulunan hastalar bu gruba girer. Bir önceki gruba göre daha riskli hastalardır.
ASA III grubu hastalar; Ameliyat gerektiren hastalığın yanı sıra orta derecede bir önce sayılan hastalıkları olan hastalar. Ağır risk grubunu oluştururlar.
ASA IV grubu hastalar; eşlik eden hastalıkları yetersizlik sınırına yaklaşacak kadar ciddi olan hastalar bu gruba girer. Anestezi açısından daha ağır risk grubunu oluştururlar.
ASA V grubu hastalar; eşlik eden hastalıkları yetersizlik sınırını geçmiş olup sağlıkları açısından ciddi sorunları olan ve ameliyat edilse de edilmese de 24 saatten daha fazla yaşma ümidi bulunmayan hastalar bu gruba girer. Anestezi açısından bir önceki gruptan daha da ağır risk grubunu oluşturur.
ASA E (Emergency) grubu hastalar; her durumda acil olarak ameliyat edilmek zorunda kalınan hastalar olup en ağır risk grubu hastaları oluştururlar.
Bu sınıflamanın dışında ayrıca yaş, şişmanlık, aşırı şişmanlık sigara, alkol alışkanlıkları, anatomik bozukluklar, (kamburluk, boyun eklemlerinin kireçlenmesi, alt ve üst çene bozuklukları damak, dudak yarıkları), ilaç ve Çin tıbbı adı altında son zamanlarda kullanımı giderek artan ve bitkilerden elde edilen maddelerin kullanılması ayrıca ek risk oluştururlar.
ASA sınıflamasında ağır risk grubunda yer alan birçok hasta anestezi alıp ameliyat olmakta ve sağlıklarına kavuşmaktadırlar. Çünkü günümüzde anestezi tek bir yöntem uygulamamaktadır. Genel anestezi veya bölgesel anestezi kendi içerisinde farklı anestezi yöntemleri içerir. Böylece anestezi uzmanı hastanın durumu ile bağdaşabilen en uygun anestezi yöntemini belirleyip uygulama olanağına sahiptir. Ayrıca hastaların bu sınıflamada durumlarının belirlenmesi anestezi uzmanına doğabilecek problemlerin neler olabileceği, bu problemlerin anestezinin hangi safhasında ortaya çıkabileceği hakkında fikir verir. Anestezi uzmanı böylece problemleri belirleyerek gerekli önlemleri alır ve riski azaltmaya çalışır. Örneğin son zamanlarda bitkilerden elde edilen bazı doğal maddeler sağlık açısından yararlı kabul edilip yaygın olarak kullanılmaktadır. Oysa bu maddelerin bazıları anestezi açısından sakıncalıdır. (anestezi fragman)
Bu durumda ilaçlar ameliyattan belli bir süre önce kesilerek bu ilaçların kullanılmasının yaratacağı sorunlara bağlı risk faktörleri ortadan kaldırılmış olur. Açıkça anlaşılacağı gibi birçok risk faktörü önlemler alınarak ortadan kaldırılır. Bunun tek şartı anestezi uzmanının olaydan haberdar olmasıdır. Hastalar ile ilgili risk faktörlerinin ortadan kaldınlabilmesinin en önemli şartı hastanın hiçbir şeyi ihmal etmeden anestezi uzmanına anlatmasıdır. Buradan çıkarılacak diğer önemli bir sonuç, hastaların ameliyat masasına yatmadan yeterli bir süre önce mutlaka anestezi uzmanı ile karşılaşmalarının ne kadar önemli olduğu gerçeğidir.
2- Anesteziye Ait Risk Faktörleri: Her tıbbi girişim bir risk taşır. Örneğin damara, kalçaya iğne yapmak, serum vermek, ilaç içmek, endoskopik inceleme yaptırmak, ameliyat olmak vs. Anestezi de bir tıbbı girişim olduğuna göre onun da bir riski elbette ki vardır.
Anestezi güvenliğini sarsan ve anestezi açısından risk oluşturan birçok sebep sayılabilir. Bunlar arasında anesteziyi anestezi uzmanının verip vermediği ilk sırada yer alır. Çünkü anestezide kullanılan ilaçlar tıbbın en ağır ve riskli ilaç grubunu oluşturur. Öte yandan anestezi verilirken bugün ileri teknolojiyi içeren anestezi makineleri, otomatik solunum aletleri, yaşamsal belirtileri izleyen gelişmiş aletler yani monitörler kullanılır. Gerek anestezi ilaçlarının gerekse aletlerin bu konuda özel eğitim almış ehil kimseler yani anestezi uzmanları tarafından kullanılması gereklidir. Anestezi uzmanı ameliyat boyunca hastaların nabız, tansiyon, solunum, ısı gibi bulgularını yakından izler. Hastada, anestezi alet ve ilaçlarından veya ameliyattan kaynaklanan bir sorun ortaya çıktığında yakından izleme sayesinde olayı derhal fark eder ve vakit kaybetmeden düzeltir. Bu gibi durumlarda ne yapılacağını ve sorunun nasıl giderileceğini en iyi anestezi uzmanı bilir. Bu nedenlerle anestezi riskini azaltan en önemli faktör anestezinin uzman hekim tarafından veya onun denetimi altında verilmesidir.
Diğer önemli bir faktör, anestezinin verildiği ortam ve bu ortama ait özelliklerdir. Kural olarak anestezi, gü-venlilik açısından ameliyathane koşullarını içeren ortamlarda verilmelidir.
Ameliyathaneler güvenlik açısından birçok ileri olanaklara, gelişmiş teknik donanıma sahip ortamlardır. Buradan yola çıkarak günümüzde anestezi verilecek ortamın asgari koşullarının neler olması gerektiği ile ilgili kurallar belirlenmiş, standartlar ortaya koyulmuştur. Bu standartları içermek koşulu ile anestezi ameliyathane dışında da verilebilir. Aslında bu kural ve standartlar anestezinin hangi ortamlarda verilemeyeceğini belirleyen ve yasaklayan kurallardır. Yani asgari güvenlik koşullarını sağlamayan poliklinik revir, muayenehane gibi ortamlarda anestezi verilmemelidir.
Günümüzde anestezide kullanılan ilaçlar konusunda da önemli gelişmeler olmuştur. Yirminci yüzyılın ortalarına kadar anestezide eter veya kloroform gibi tek bir ilaç kullanılmıştır. Eter ve benzeri tek bir ilaç ile anestezi oluşturmak için o ilaçtan çok fazla kullanmak gerekir. Solunum yoluyla alınan bu ilaçların özellikle kalp ve dolaşım sistemi üzerinde ciddi olumsuz etkileri vardır. Hastaların anesteziden uyanmaları bu ilaçlar kullanılırsa çok uzun sürer ve bulantı-kusma gibi istenmeyen rahatsızlıklara sebep olurlar. (anestezi kremi)
40'lı yıllardan sonra bir çok yeni anestezi ilaçları elde edilmiştir. Bu ilaçlar daha kısa etkili daha güçlü ilaçlardır. Böylece daha az dozlar kullanarak anestezi sağlamak mümkün olmuştur. Doz az olunca ilaca bağlı yan etkilerin görülmesi olasılığı çok azalır. Yeni ilaçların kısa etkili olmaları bu ilaçların bir arada kullanılmasına ve böylece dozlarda azalma sağlanırken daha güçlü anestetik etki elde edilmesine olanak sağlamıştır. Bugün dengeli anestezi yöntemi olarak adlandırılan bu yöntem anestezi uzmanına hastanın sağlık durumuna göre en uygun ilaçları ve dozları seçme olanağı sağlamıştır. Böylece aşırı miktarda ilaç verme zorunluluğu ortadan kalkmıştır.
70'li yıllardan sonra anestezi sırasında yeni aletler kullanılmaya başlanmıştır. Bu aletler kullanıma girinceye kadar anestezi altındaki hastalar elle nabız sayılarak ve gerektiğinde stetoskop ile kalp sesleri dinlenerek kontrol edilirdi. Şimdi kullanılan ve monitör denilen aletler ile hastaların EKG bulguları, kalp atım sayıları, nabız sayıları, vücut ısıları, kan oksijen ve karbondioksit değerleri, verilen anestezi ilacının akciğerlerdeki miktarları ve daha başka hayati açıdan önem taşıyan bulguları sürekli izlenmektedir. Böylece o zamana kadar adeta gözü kapalı olarak verilen anestezi şimdi gözü açık verilir hale gelmiştir.
Uyanma odaları anestezinin günümüzde daha güvenli hale gelmesini sağlayan diğer önemli bir faktördür. Hastanın uyanması ve ameliyat masasından kalkması ile anestezi sona ermez. Hastaların servislere geri gön-derilebilmesi için anestezide kullanılan ilaçların tehlikeli etkilerinden tamamen arınmış olmaları gerekir. İlaçlar ne kadar kısa etkili de olsalar zararsız hale gelebilmeleri için belli bir zamana gereksinim vardır. Bu zaman uyanma odaları denen ve ameliyathanelerin olduğu mekanda oluşturulan bir yerde hastaların bir süre bekletilmeleri ile sağlanır. Hastalar uyanma odalarında yine yakından izlenir, tamamen kendilerine gelmeleri sağlanır, ağrı kesici tedavi planlanır, başlatılır ve ondan sonra servislere gönderilir. Böylece erken dönemde ortaya çıkabilecek yan etkilerin gözden kaçması önlenmiş olur.