İntraprostatik Duktal Reflu

İntraprostatik Duktal Reflü



İdrar ve muhtemel bakterinin prostatik kanallara reflüsünün, prostatik inflamasyonun patogenezinde rol oynayan en önemli etyolojik mekanizmalardan biri olduğu ileri sürülmektedir. Anatomik olarak periferik zonun duktal drenajı diğer prostatik zonlara kıyasla intraprostatik duktal reflüye daha hassastır. Kirby ve ark, nonbakteriyel prostatit tanısı alan erkeklerin mesanesine karbon partikülü solüsyonu instile etmişler. Nonbakteriyel prostatitli erkeklerde cerrahi sonrasında karbon partiküllerini PS, makrofajlar, prostatik asini ve duktal sistemde saptamışlar. Persson ve Ronquist‟e göre PS‟da yüksek ürat ve kreatinin olması durumunda prostatik kanallara idrar reflüsünün olduğu varsayılabilir .


Prostat taşı, prostatik sekresyonda olmayan sadece idrarda bulunan maddelerden oluşmaktadır. Bu durum üriner intraprostatik reflünün olduğunun ve bunun da muhtemelen prostat taşı oluşumuna katkıda bulunduğunun bir delilidir. Prostat glandı içine patojenik bakteri reflüsü olması halinde bunlar prostat taşı içinde korunan agregatlar oluşturarak prostata yerleşebilirler. Koruyucu bakteriyel agregatlar ya da biyofilmler sayesinde oluşan bu tip bakteriyel kolonizasyon prostat taşı ile birliktelik gösterebilmektedir ve bu durum uygun antibiyotik kullanılmasına rağmen dirençli KP ve bunu takiben rekürren idrar yolu infeksiyonu ( İYE ) oluşumuna sebep olabilir. Ludwig ve ark, transrektal ultrasonografi kullanarak prostat inflamasyonu olmayan erkeklere kıyasla kronik inflamatuar prostatiti olan erkeklerde prostat taşı olma olasılığının anlamlı bir şekilde arttığını bulmuşlardır. Kimyasal, bakteriyel ya da immünolojik stimulasyondan kaynaklanan inflamasyon, artmış intraprostatik basıncın muhtemel sebebi gibi gözükmektedir ve bu basınç artışı transperineal yolla yerleştirilen bir basınç ölçerle kaydedilebilir.

Uretra Darligi

Üretra Darlığı Nedir



Üretra darlığı; terim olarak genellikle anterior üretra darlıklarını tanımlar ya da korpus spongiosumun süngerimsi erektil dokusunu kapsayan skar oluşumu anlamına gelir. Üretral epitelyumu zedeleyen ya da altta yatan korpus spongiosumu iyileşmesinin skarla sonuçlanacağı derecede zedeleyen herhangi bir proçes; anterior üretra darlıklarına neden olabilir. Bugün, çoğu üretra darlığı travma sonucu oluşmaktadır. ( genellikle ata biner tarzda oluşan travmalar ). Üretraya olan bu travma sıklıkla işeme disfonksiyonu semptomları oluşana kadar fark edilmez. Ne yazık ki üretranın iatrojenik travması hala mevcuttur fakat küçük endoskopların geliştirilmesi ve erkek çocuklarda sistoskopi endikasyonlarının sınırlandırılması sonucu artık iatrojenik üretra darlıklarını daha nadir görüyoruz.



Üretra darlığı olan hastalarda sıklıkla obsrüktif işeme semptomları ya da idrar yolu enfeksiyonu bulunur. Bazı hastalar idrar retansiyonu ile de gelebilir. Bununla birlikte, ayrıntılı anamnez alınırsa, bu hastaların çoğunluğunda tam obsrüksiyona ilerleme durumundan önce kaydadeğer obsrüktif işeme semptomlarının uzun süredir bulunduğu açığa çıkar.


http://zehirlenme.blogspot.com

Nongonokoksik Uretrit

Nongonokoksik Üretrit



NGÜ‟in en önemli ve potansiyel olarak en tehlikeli patojeni C. Trachomatis‟tir. NGÜ olgularının % 30-50‟sinden C. Trachomatis sorumludur. NGÜ‟li heteroseksüel erkeklerin %25-60‟ı, gonoreli erkeklerin %4-40‟ı ve CYBH kliniklerinde görülen ancak üretrit semptomları olmayan erkeklerin %0-7‟sinin üretrasında C. Trachomatis saptanabilmektedir. ABD‟ deki PID lerin % 40‟ının nedeni C. Trachomatis‟tir.



NGÜ‟li erkeklerin % 20-50‟si Ureaplasma urealyticum‟la enfekte olmaktadır. NGÜ etyolojisinde U.urealyticum‟un patojenik rolünü kesinleştirmek güçtür çünkü bu mikroorganizmanın genital kolonizasyonu direkt olarak hastanın daha önceki cinsel partnerlerinin sayısıyla orantılıdır. Üçle beş arası partner sayısı için erkeklerden alınan örneklerde %70 Ureaplasma‟ya rastlanılmaktadır.



NGÜ‟in olağan inkübasyon dönemi 1-5 haftadır. Tipik semptomlar disüri ve üretral akıntıdır. Üretral akıntı genellikle az miktarda olmakla birlikte yoğun ve pürülan olabilmektedir. Akıntı olmayabilir ve hasta sadece üretral kaşıntıdan şikayetçi olabilir.



Üretrit olduğundan şüphelenilen bir erkek, üretral akıntının doğru bir şekilde gösterilebilmesi için ideal olarak 4 saat idrarını tuttuktan sonra muayene edilmelidir. Üretral akıntının gram boyamasında her 1000 büyütmeli yağ immersiyon alanında dörtten fazla polimorfonükleer lökosit bulunması üretritle koreledir. Mümkün olduğunca C. Trachomatis belirlenmesi için kültür yapılmalıdır. C. Trachomatis intrasellüler bir parazit olduğundan, kültür için alınacak doğru örnek üretral eksuda ya da ıdrardan ziyade endoüretral sürüntü olmalıdır. Örnek üretranın 2 ile 4 mm içinden dikkatle alınmalı ve özel transport ortamına konmalıdır.


NGÜ‟te tercih edilen tedavi azitromisin 1g oral tek doz ya da doksisiklin 100 mg oral, günde 2 kez 7 gündür. Kültür yoksa, NGÜ‟in nedeni C. Trachomatis kabul edilmelidir. NGÜ‟li erkeklerin kadın partnerlerinde % 30 ile % 60 arasında C. Trachomatis izole edilmektedir. Üretrit tedavisinin bir parçası olarak, hastanın cinsel partnerinin tedavisi için de hemen girişimde bulunmak gerekmektedir. Genelde erkeğin tedavisinde kullanılan rejim, kadının tedavisinde de kullanılmalıdır.

Gonokoksik Uretrit

Gonokoksik Üretrit



Her iki cinstede anterior üretra, deri ve perineye yakınlık nedeniyle aynı tip mikroorganizmaları az sayıda içerir. Bu mikroorganizmalar sıklıkla koagülaz negatif stafilokoklar, Corynebacterium ve Lactobacillus türleridir.



Gonokoksik üretritin etkeni gram negatif bir diplokok olan N. Gonorrhoeae‟dir. İstisnaları çok olmakla birlikte GÜ için inkubasyon dönemi 3 ile 10 gün arasında değişmektedir. Örneğin bazı gonokok suşları 12 saat gibi kısa bir sürede belirti verirken, diğer bazı suşlarda bu süre 3 aya kadar çıkmaktadır.


Gonokoksik üretrit‟li olguların çoğu hastalığı cinsel ilişki sırasında kapmaktadırlar. Erkekler için, enfekte partnerle yapılan tek bir cinsel ilişkide gonoreye yakalanma olasılığı % 17‟dir. Enfekte partnerle girilen ilişki sayısı arttıkça bu risk artmaktadır. Sünnetsiz erkeklerde gonore bulaşma riski en yüksek olabilmektedir. Gonokoklar için tek geçiş yolu direkt vajinal temas değildir. Farinksi enfekte olmuş partnerle yapılan oral seks yoluyla da geçebileceği konusunda kanıtlar artmaktadır.



Klasik olarak, GÜ‟te üretral akıntı ve işeme sırasında yanma görülür. Bu akıntı genelde bol ve pürülandır ancak çok az miktarda ya da hiç te olmayabilir. Gonoreli olduğu bilinen hastaların eşlerinde % 40-60 asemptomatik GÜ görülebilmektedir. Tedavi verilmese bile semptomatik gonore iyileşebilmektedir. Ancak, konakçıda taşıyıcı olarak kalarak potansiyel olarak infektivitesini de koruyabilir.



Gonore, düzenli olarak kondom kullanımı, temas sonrası antibiyotik kullanımı ve intravajinal antibiyotik ve antiseptik uygulamalarıyla önlenebilir.



Gonore tanısının doğru konulabilmesi için laboratuar incelemeleri gereklidir. Gonokoksik enfeksiyonlar, üretra gibi çok geniş normal bakteriyel floraya sahip bölgelerde oluştuğu için, kontamine olmamış örneklerin toplanabilmesi son derecede önemlidir. Örnekler hasta idrar yaptıktan en az 1 saat sonra kalsiyum alginatlı üretrogenital çubuklarla alınmalıdır. Sürüntüler direk olarak kültür ortamına ekilmelidir. Aynı örnek gram boyaması için de kullanılabilir. Düzenli olarak gram boyamaları bakan eğitimli labarotuvar personeli, % 99 spesifite ve % 95 sensitivite ile gonore tanısını koyabilmektedir.


Farinks, anorektum, serviks ve üretranın komplike olmayan gonokoksik enfeksiyonları için günümüzde önerilen ilaç seftriaksondur. Ne var ki, GÜ olan erkeklerin % 30‟u aynı zamanda C. Trachomatis‟le de enfekte oldukları için tedaviye bir tetrasiklin derivesi, azitromisin ya da ofloksasin eklenmesi önerilmektedir.