Yaslilarda Travma Nedenleri

Yaşlılarda Travma Nedenleri



Yaşlanmanın neden olduğu fizyolojik değişiklikler, kardiyak debide azalma, vücut kapasitesindeki sınırlılık, kas atrofisi, osteoporoz ve azalmış sübkütan doku kitlesi yaşlılarda travmanın ciddiyetini daha fazla arttırmaktadır. Bu fizyolojik değişikliklere ek olarak akut ya da kronik hastalıklar, kardiyak ritm sorunları, ilaçların etkileri ve hafızadaki değişiklikler yaşlı bireylerin yaralanma riskini arttırmaktadır.



Düşme



Yaşlılarda görülen en sık travma nedeni düşmedir. Önemli ölçüde hastalık ve ölüm ile sonuçlanan düşmeler yaşlıda yaşam kalitesini, bireysel bağımsızlığını, psikolojik ve fiziksel sağlığı tehdit etmektedir.



Düşme; bireyin herhangi bir zorlayıcı kuvvet, bayılma ya da inme olmadan, dikkatsizlik sonucu bulunduğu seviyeden daha aşağıdaki bir seviyede hareketsiz hale


gelmesidir. Son 12 ay içerisinde ikiden daha fazla düşme olması durumunda ise tekrarlayan düşme olarak tanımlanmaktadır.



Düşme insidansı yaşla ve yaşanılan çevrenin özelliklerine göre artmaktadır. Şöyle ki;



Toplum içerisinde yaşayan yaşlılarda yıllık %30-40,


Uzun dönem bakım merkezlerinde yıllık %50,


Bir önceki yıl düşmüş olanlarda yıllık %60, olarak saptanmıştır.



Yaşlı kadın ve erkekler aynı oranda düşseler de kadınlarda yaralanmanın şiddeti daha fazla ve uzun süreli görülmektedir. Bunun olası nedeni kadınlarda kas dokusunun erkeklere göre daha az olması ve karşı karşıya kaldıkları osteoporozdur


Düşmeye neden olan faktörler bireysel (intrensek) ve çevresel (ekstrensek) faktörler olarak ikiye ayrılmaktadır. Bireysel faktörler; yürüme ve denge bozuklukları, hipotansiyon, baş dönmesi, beceri azalması, önceki düşme hikayesi, korku, nörolojik ve kas yetersizlikleri, bazı ilaç tedavileri, metabolik hastalıklar, demans ve görme bozukluklarıdır.



Çevresel faktörlerden evde, ıslak zemin, kapı eşiği, banyo, tuvalet ve yatak yanında tutunacak destek yerlerinin olmaması, kaygan zeminler, düz olmayan kırışık halılar, korkuluksuz merdivenler, yetersiz aydınlatma, yerlerde sabit olmayan objeler, evde dolaşan evcil hayvanlar düşme riskini arttıran faktörlerdir. Yüksek kaldırım, engebeli veya buzlu yol, düşmeye zemin hazırlayan dış etkenlerdir. Uygun olmayan ayakkabılar, alkol kullanımı, depresyon düşmeye neden olan diğer faktörlerdir.



Düşmelerin genellikle birden fazla nedeni vardır. Tüm ölümcül düşmelerin %70'ini yaşlı insanlar oluştururlar. Yaşlılardaki düşmelerin %70’i ise yaralanma ile sonuçlanır.


Düşmeye bağlı olarak gelişen komplikasyonlar; ağrılı yumuşak doku yaralanmaları, kafa yaralanmaları, kalça, femur, humerus, el bileği ve kosta kırıkları, subdural hemotom, immobilizasyona bağlı komplikasyonlar, fiziksel yaralanmaya bağlı hareket kaybı, korku ve güvensizliğe bağlı hareket kaybı, bakımevine sevk edilme riski, sakat kalma ve ölümdür. Korunmada temel ilkeler ise düşmelere neden olan sorunun giderilmesi, çevre düzenlemelerinin sağlanmasıdır.



Ev kazaları



Yaşlının yaşam kalitesinin yükseltilmesinde, günlük yaşamının büyük bölümünün geçtiği ev ve çevresinin özellikleri önem taşımaktadır Konut, insan sağlığına olan etkileri nedeniyle sağlıklı yaşamın temel öğelerinden biri olarak kabul edilmiştir. Yaşlıların nerede, nasıl yaşadığı, yaşadığı yerin niteliği ve düzenlenmesi yaşlı refahı açısından önemlidir.



Yaşlıların karşılaştığı sorunların büyük bir bölümünü ev kazaları oluşturmaktadır. Yaşla birlikte meydana gelen fizyolojik değişlikler, bazı kronik hastalıkların, unutkanlığın sık görülmesi vb. nedenlerle yaşlılar ev kazaları açısından riskli grup olmaktadırlar. Bununla birlikte, beyin yaşlanması sonucunda ortaya çıkan nörooftalmolojik bulgular, pogresif işitme kaybı, duyu değişiklikleri, postür, denge ve yürüme bozuklukları, bellek bozuklukları ortaya çıkmaktadır. Bu faktörlerde kaza riskinin artmasına katkıda bulunmaktadır. Yaşlı güvenliğinde en önemli koruyucu uygulamalardan biri olan yaşa bağlı olarak gelişen fizyolojik yetersizlikleri gidermeye yönelik düzeltici araçların (işitme cihazı, gözlük vb.) kullanımı kadar, ev içi kazalara yol açabilecek koşulların belirlenerek ortadan kaldırılması da gerekmektedir.



Yaşlılar ev ortamında, düşme, kayma, yanma, sıcak su ile haşlanma, zehirlenmeler (ilaçlarla), kesici delici aletle yaralanma, elektrik çarpmaları ve boğulma (duman, gaz, su ile) gibi kazalarla karşılaşmaktadırlar. En sık kaza tiplerinin ise yanma, kayma ve düşme olduğu belirtilmektedir. Yaşlının bireysel özellikleri dışında, yaşadığı ev ortamı da kazaların önlenmesi için önemlidir.


Yaşlılarda ev içi kazaların sık olması, ölüme, özürlülüğe, yetersizliğe yol açabilmesi ve önlenebilir olması nedenleri ile konunun önemi artmaktadır.



Yaşlılara uyarlanmamış iç ve dış yaşam ortamı da düşme ve yaralanma riskini arttırır. Örneğin evde fazla eşya olması, yetersiz aydınlatma, kaygan zemin, döşeme veya merdiven gibi iç yaşam faktörleri birer risk oluştururlar.



Ev kazaları, dünyada ve ülkemizde diğer kaza türlerine göre daha sık görülmektedir. Ülkemizdeki kazaların %25'ini ev kazaları oluşturmaktadır. Ev kazaları mevsime göre değişiklik göstermektedir. Kış döneminde yanıklar fazla iken, ilkbahar ve yaz mevsimlerinde düşmeler, zehirlenmeler, ölüm hızının 1971-1995 yılları arasında %34 arttığı belirtilmiştir.


Kaynak; http://zehirlenme.blogspot.com

Yaslilarda Travma Nedir

Yaşlılarda Travma Nedir



Yaşlılarda (gençlere göre daha az ciddi yaralanmalar olmasına karşın) travma sonucu ölüm oranı yüksektir, hastanede yatış süreleri uzun, komplikasyonlar fazla ve şiddetli olmaktadır.



ABD’de yaşlılar travma hastalarının %11’ini, ölümlerin %25’ini oluşturmaktadır. İngiltere ve Galler’de nüfusun %16’sını oluşturan 65 yaş üstü popülasyon yaralanma ve zehirlenmeden ölümlerin 1/3’ünü oluşturur. Birleşik Devletlerde travmaya bağlı hastane giderlerinin 1/3’ü (87 milyar dolar) yaşlılara harcamıştır. Kaza sonrasında yaşlılar daha fazla hastane ve yoğun bakım ünitesinde kalırlar ve travma 65 yaş üstü ölümlerin 1/5’ini oluşturur. Herhangi bir yaralanmada yaşlılar gençlere göre daha kolay kaybedilmektedirler (22).



Travmanın gerçek insidansı kayıtlardan çok daha fazladır. İngiltere’de kazalara bağlı ölümlerin pek azının rapor edildiği saptanmıştır. Travmadan epey sonra olan ölümlerin genelde orijinal travmanın ardından gelişen komplikasyona (örneğin pulmoner tromboemboli, pnömoni vs.) veya beraberindeki medikal soruna bağlı olduğu ifade edilmektedir. Toplum çalışmaları basit travmaların gözden kaçtığını göstermiştir.



Ülkemizde 65 yaş üzerindeki popülasyon ölüm hızının önemli bir oranını travmaya bağlı ölümler oluşturmaktadır. Bu konu ile ilgili literatür bilgilerinde yaşlılıktaki travma ölüm hızının %4,5 ile % 29 arasında değiştiği görülmektedir. Önümüzdeki yıllarda ülkemizdeki yaşlı nüfusundaki artma ile birlikte daha ciddi olarak karşımıza çıkması beklenmektedir (22).



Yaşlıları etkileyen travma mekanizması gençlerden farklıdır. Kazalar ve düşmeler yaşlı hastalarda sık görülmekte, bunun sonucunda görülen kırıklar, komplikasyonlar, hastaneye yatırılma ve ölüm daha fazla olmaktadır. Yaşlı bireylerde görülen ölümcül düşmelerin %60’ı ev ortamında, %30’u toplumsal alanlarda, %10’u sağlık bakım kurumlarında meydana gelmektedir. ABD’de yılda yaklaşık 4000’den fazla yaşlı, yolcu veya sürücü olarak motorlu taşıt kazalarına maruz kalıp ölmektedir. Bu oranın yarısı kadar yaşlı da yollarda yaya olarak travmayla karşı karşıya kalıp ölmektedir.



ABD'de her yıl, yaşlı bireylerin %40’ının düşme olayını yaşadığı, düşen bireylerin %20-30’unun hafif şekilde yaralandığı, yaklaşık 20 yaşlıdan birinin de hastaneye yatarak tedavi altına alındığı belirtilmektedir.



Yaşlı ölümlerinde yangın ölümleri de üst düzeydedir. (kazaların sadece %10’u olmasına karşın ölümlerin %25’i). Yangına bağlı ölümler ileri yaşlardaki ölümlerdeki en sık ikinci nedendir.



Kaynak; http://zehirlenme.blogspot.com

Yasliligin Tanimi ve Epidemiyolojisi

Yaşlılığın Tanımı ve Epidemiyolojisi



Yaşlı insandan ve onun saygınlığından söz ettiği bilinen ilk eser Homeros'un "İlyada ve Odyssesia" adlı eseridir. Sophokles seksen dokuz yaşında iken yaşlı insanı; "bilge" olarak tanımlamıştır. Aristoteles "Rhethorik" adlı eserinde, "hastalık erken gelen bir yaşlılık, yaşlılık ise doğal bir hastalıktır" demiştir. Pegamon'lu Galen'e göre yaşlanma doğal ve olağan bir süreçtir.



Yaşlılık, yaşam sürecinin çocukluk, erişkinlik gibi doğal ve zorunlu bir çağıdır. İnsanın doğumu ile başlayan yaşam sürecinde, ölümden önce yaşanan ve kişinin gerek fiziksel, gerekse zihinsel yönden, bağımsızlıktan bağımlılığa geçtiği, organizmanın molekül, hücre, doku, organ ve sistemler düzeyinde, zamanın ilerlemesi ile ortaya çıkan, geriye dönüşü olmayan yapısal ve fonksiyonel değişikliklerin tümüdür



Normal yaşlanma terimi ile zamanın geçişine bağlı olarak hastalık söz konusu olmaksızın ortaya çıkan anatomik yapı ve fizyolojik işlev değişiklikleri tanımlanmaktadır. Fizyolojik yaşlanma aslında yaşam boyu süren bir süreçtir. Fizyolojik büyüme ise 20- 25 yaşına kadar sürer ve sonrasında senkron olmayan bir fonksiyon kaybı değişik organ ve dokularda farklılık gösterir. Ancak bu kayıp hastalıklar nedeniyle oluşan fonksiyon kayıplarından farklıdır.



Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Psikogeriatri Bilim Grubunun da “geçmiş dönemlere göre fiziksel mental yetersizliklerin belirginleştiği dönem” olarak tanımladığı yaşlılık dönemi genel olarak 65 yaş ve üstü olarak kabul edilir.



ABD 'nde 65 yaş ve üzeri nüfus genel nüfusun %12’sini oluştururken, 2030 yılında bu oranın %21 olması beklenmektedir. Türkiye’de 2000 yılında %5,6 olan 65 yaş üstü nüfus günümüzde %8 iken, bu oranın 2020’de %12,2’ye ulaşacağı beklenmekte, 2050 yılında dünya nüfusunun yaklaşık %20'lik bölümünü yaşlı popülasyonunun oluşturacağı tahmin edilmektedir.



Tıbbın gelişimi tedavi edici ajanların sayısını artırmış ve insan ömrünü uzatmıştır. Yaşlanma, canlı organizmaların, türe özel bir zaman içerisinde, iç ve dış çevredeki değişikliklere uyum yeteneğinin azalması sonucu, homeostazisi sürdüremedikleri, birden fazla patolojinin ve onlara ait belirtilerin ve bulguların sıklıkla birlikte bulunduğu yaşam dönemidir. Bu süreç kaçınılmaz olarak ölümle sonuçlanır.