Burnun İc Yapisi Nazal Kavite Nedir

Burnun İç Yapısı (Nazal Kavite)
Nazal kavitede birçok fonksiyonel öneme sahip yapı mevcuttur.
Lateral duvarda üç adet konka ve konkalara açılan meatuslar vardır (üst, orta, alt).
Üst ve orta konkalar etmoidin bir parçası olmasına rağmen, alt konka ayrı bir kemiktir. Alt konkanın östaki tüpü ile komşuluğu vardır. Ayrıca nazolakrimal kanalın açıldığı inferior meatusu sınırlamaktadır. Konkaların en büyüğüdür.
Orta konkada bulunan frontal resese ön etmoid hücreler ve nazofrontal duktus drene olurlar, ayrıca maksiler sinüsün drene olduğu deliklerde bu konkada bulunur. Üst konka en küçük konka olup etmoidin bir parçasıdır. Sfenoid sinüsün drene olduğu sfenoetmoid reses bu konkadadır. Nazofarenks, koana ile yumuşak damak arasında bulunan kısımdır. Bu kısımda adenoid olarak da bilinen lenfoid doku bulunur.
Vestibül
Üzeri vibracea denilen ince kıllarla kaplı, üst lateral kıkırdağın ön ucu ile nares arasındaki bölgeye denir.
İnternal Nazal Valv
Üst lateral kıkırdağın kaudal ucu ile septum arasındaki açı, hava yolunun en dar kısmıdır. Bu açının olduğu kısım internal nazal valv olarak adlandırılır. İnternal nazal valv’e ostium internum veya istmus adı da verilmektedir. İnternal nasal valvin sınırlarını; üst lateral kartilajın kaudal ucu, septum, burun tabanı ve inferior konka oluşturmakatadır.
İnternal nazal valv açısı, hava geçişinde önemli role sahiptir ve bu açının 10-15 dereceden az olması burunda tıkanıklığa neden olur.
İnternal nazal valv, hava akışında sınırlayıcı göreve sahip ve inspirasyonun asıl düzenleyicisidir. Hava akımına olan sınırlayıcı etkisi, üst lateral kıkırdak ve kaslar tarafından sağlanmaktadır.
Nazal valvi oluşturan yapılardan herhangi birinde minör bir değişiklik, nazal valvin arkasındaki ve önündeki yapıların herhangi birinde oluşacak patoloji ciddi derecede burun tıkanıklığı ve nefes almada zorluğa yol açar.
Konkalar
Konkaların; havayı ısıtma, soğutma, temizleme, nemlendirme ve iletme gibi görevleri bulunmaktadır. Orta ve alt konkalar hava akımının sağlanmasında önemli etkiye sahiptirler. Vestibül ve nazal valv alanındaki hava akımının şekli laminer türdedir. Orta ve alt konkalar bu akımı türbülan akıma çevirirler. Nazal direncin ve hava alışverişinin sağlanmasında, konka mukozasının altındaki venöz erektil yapıların etkisi büyüktür.

Burun Kaslari Nelerdir

Burun Kasları Nelerdir
Burun kasları dört grup halinde incelenir.
Elevatör kaslar
Burun deliklerini açar ve burnu yukarı doğru kaldırırlar. M. Proserus M. Levator labi superior ala nasi
Depresör kaslar
Burun deliklerini açar ve burnu aşağı doğru çekerle r M. Dilator naris posterior M. Depressor septi M. Nazalis- Alar kısmı
Minor dilatör kas
Burun deliklerini açar. M. Dilator naris anterior
Kompressör kaslar
Burun deliklerini daraltır, burnu aşağı doğru çekerler. M. Nazalisin transvers kısmı Burun kaslarını innerve eden sinir fasiyal sinirdir. Süperfisyal muskuler aponevrotik sistem (SMAS) dediğimiz aponevrotik yapı nazal kasları birbirine bağlar. Bahsedilen bu nazal kaslar burun cildinin altında yer almaktadır.

Burun Anatomisi ve Fizyolojisi

Burun Anatomisi ve Fizyolojisi
Burun kemik, kıkırdak ve onları örten yumuşak dokudan oluşur. Tabanı aşağıya tepesi yukarıya bakan piramit şeklinde bir organdır. Bu piramit yapı 4 üniteden oluşmaktadır.
1- Kemik piramit
2- Kıkırdak piramit
3- Lobül
4- Yumuşak doku alanları Yumuşak dokular ile kemik ve kıkırdak dokular, burun anatomisi incelenirken ayrı ayrı ele alınmalıdır .
Kemik Piramit
Burnun kemik ve kıkırdak yapısını incelediğimizde; burnun çatısının piramit şeklinde olduğunu görürüz. Burnun kıkırdak yapısı kemik yapıdan daha fazladır. İki adet nazal kemik, maksillanın frontal proçesi, frontal kemiğin maksiller proçesi ve tabanda bulunan maksillanın spina nazalis anterioru birleşerek kemik çatıyı oluşturur. Nazal kemikler gözün iç kantusuna yaklaştıkça kalınlıkları artar ve daralırlar, iç kantus seviyesinde en kalın halini alırlar. Nazal kemiklerin alar kısımları maksillanın ön kenarıyla birleşerek apertura priformisi oluştururlar. Etmoid kemiğin lamina perpendikularisi, nazal kemiklerin inferoposterioru ile birleşir. Buruna yandan bakıldığında kemik iskeletin en üst kısmı riniyon, glabella ile nazal dorsum arasında kalan en çukur kısım nasion olarak adlandrılır.
Burun dorsumunun en geniş bölgesine Keystone bölgesi denir. Bu bölge etmoid kemiğin perpendikülar laminası, nazal kemiklerin kaudal uçları ve üst lateral kıkırdakların birleşmesinden oluşur. Bu alan aynı zamanda burun 1/3 orta kısmının desteğini sağlar
Kıkırdak Piramit
Üst lateral kıkırdaklar, alar kıkırdaklar, aksesuar kıkırdaklar ve septum burnun yapısına katılan kıkırdaklardır. Alar kıkırdaklar burnun 1/3 alt bölümünde yer almaktadır. Bu kıkırdaklar yay şeklindedirler ve burun ucunu destekleyip, burun ucuna şekil vermede önemli role sahiptirler. Alar kıkırdaklar üç kısımdan meydana gelmiştir. Bu kısımlar; lateral krus, medial krus ve dom segmentidir. Kolumella, medial krusların birleşmesi ile oluşur. Riniyon bölgesinde nazal kemiğin altına giren üst lateral kıkırdağın destek dokularını septum ve nazal kemikler oluşturmaktadır. Aksesuar kıkırdaklar ise adından da anlaşılacağı gibi destek görevi dışında herhangi bir fonksiyonları yoktur.
Lateral kruslar, alar kıkırdakların en geniş kısmı olup, lateral ve medial krusların birleştikleri açılı alana dom segmenti denir.
Üst lateral kıkırdak, alt lateral kıkırdağın 4-6 mm’lik kısmını örter. Bu kısma ‘‘scroll bölgesi’’ denir.
Septum üç kısımdan oluşmaktadır. Bu kısımlar; membranöz septum, kıkırdak septum ve kemik septumdur. Septumun, kıkırdak ve kemik çatıyı destekleme, mukosiliyer aktivite ve nazal fossayı ikiye ayırma gibi önemli fonksiyonları vardır
Septum,    etmoid    kemiğin    lamina    perpendikülarisi,    vomer,    nazal    krista, maksiller kemiğin palatin çıkıntısı gibi yapılarla bağlantılıdır.
yaparken bu özelliği bilmemek burun cildinin rahatlıkla yaralanmasına yol açabilir.
Yüzeyel yağ dokusu, fibromusküler tabaka, derin yağ dokusu tabakası, longitudinal fibröz tabaka ve interkrural ligamentten oluşan tabakaya süperfisyal muskuler aponevrotik sistem (SMAS) denilmektedir.
Burunun yumuşak dokusu incelendiğinde; en üstte süperfisiyel yağ tabakasının olduğu görülür. Süperfisyel yağ tabakası, yağ dokuyu dermisten uzanan septalar aracılığı ile tutar. Yağ dokunun içinde kan damarları vardır. Bu tabakanın altında burun kaslarını saran fibromusküler tabaka bulunur. Fibromusküler tabakanın altında periost ile perikondrium ve fibromusküler tabaka arasını dolduran derin yağ tabakası vardır. Bu tabaka süperfisyel damarları ve sinirleri bulundurur. Disseksiyon açısından en uygun yer bu tabakanın altıdır. En alttaki tabaka ise periost ve perikondriumdan oluşur. Bu tabaka, alttaki kemik ve kıkırdak dokuları besleyen kan damarlarını ihtiva eder.

Burun Embriyolojisi

Burun Embriyolojisi
İki tane maksiler çıkıntı, iki tane mandibuler çıkıntı, bir tane frontal çıkıntı ve yanlarında ventral çukurlar burun taslağını oluşturan yapılardır. Frontal çıkıntının her iki tarafında koku plakları gelişir. Medial nazal çıkıntı ve lateral nazal çıkıntı, frontal çıkıntıdan köken alırlar. Bunlar burun kabartısını oluştururlar. Medial nazal çıkıntı hızlıca gelişerek primitif septumu ve premaksiller çıkıntıyı oluşturur. Burun çatısını oluşturmak için her iki maksiller çıkıntı birleşirler. Alar kanat, lateral nazal çıkıntıdan gelişir. İntrauterin 3. ayda sfenoid, lateral nazal duvar ve septumdan kıkırdak kapsül gelişir. Kıkırdak kapsülün posteriora doğru kemikleşmesi ile perpendiküler lamina (etmoid), lateral nazal duvar ve vomer gelişir.
Kas, kemik ve kıkırdak yapıların belirdiği bu aşamada oluşacak kayıplar kleftler, atreziler ve aplaziler gibi konjenital anomalilere neden olur.
Ağzı oluşturacak olan stomedeum nazal kompleksin altından gelişir. Oral ve nazal boşluklar nazobukkal membran tarafından birbirinden ayrılır.

Burun Ameliyatlarinin Tarihcesi

Burun Ameliyatlarının Tarihçesi
Burun ameliyatlarının geçmişini incelediğimizde, burun ameliyatlarının rekonstrüksiyonla başladığını görürüz. Redüksiyon rinoplastisi daha sonra ortaya çıkmış ve günümüz rinoplastinin temelini oluşturmaktadır.
Tarihçilerin çoğu burun rekonstrüksiyonunun, ilk kez Eski Hindistanda Sanskrit yazılarında belirtildiğini bildirmişlerdir. Bu yazılarda, Hindu kadınların cezalandırma amaçlı burunlarının kesildiği bildirilmiştir. M.Ö. 6. yy’ de; Sushruta, kendi aletlerini kullanarak burun rekonstrüksiyonunu yapmıştır. Alın ve yanaktan buruna doku transferi gerçekleştirmiştir. Buna da Hint Metodu ismini vermiştir. Sushruta, geliştirdiği burun rekonstrüksiyonu yöntemlerinden Samhita adlı kitabında bahsetmiştir.
I. yy da Roma’da yazılmış olan ―De Medicina’’ adlı kitapta burun rekonstrüksiyonunu tarif eden yazılar mevcuttur. VII. yy’ de Bizans imparatorunun yapılmış olan heykelinde, alında skar olduğu resmedilmiştir. Bunun da burun rekonstrüksiyonu yapıldığının işareti olduğu kabul edilmiştir. Müslümanların Hindistan’ı fethi ile Hindistan da uygulanan burun rekonstrüksiyon teknikleri Müslüman ülkelerinde de yapılmaya başlanmıştır. XIV. yy’ den itibaren Avrupa’da da burun cerrahisinin gelişimi hızlanmıştır.
XV. yy’ da İtalyan cerrah Branca burun cerrahisinde Hint Metodu’nu Avrupa’ya tanıtmıştır. Branca’nın oğlu Antonio ise burun cerrahisinde yeni bir yöntem geliştirmiş ve buna ‘’İtalyan Metodu’’ ismini vermiştir.
Bologna Üniversitesi Profesörü Gaspare Tagliacozzi’nin 1597 tarihinde yayınladığı “De Curtorum Chirurgia per Insitionem’’ adlı eserinde 4 sfilitik buruna pediküllü fleplerle onarım yaptığını belirtmiştir (12).
1700 lü yılların sonu ile 1800 lü yılların başında Von Graefe ve Dieffenbach, rinoplastinin gelişiminde rol oynayan iki önemli Alman cerrahtırlar. Dieffenbach’ın 1845 yılında yayınladığı ‘’Operative Chirurgie’’ adlı eserinde burun rekonstrüksiyonuna büyük bir bölüm ayırmıştır. Burun rekonstrüksiyonunda, alından kalıp şeklinde flep kaldırma işlemini ilk tarifleyen Dieffenbach’tır. Von Graefe ve Dieffenbach, Hint ve Tagliacozzi metodlarını modifiye ederek burun rekonstrüksiyonunun gelişimine çok önemli katkılarda bulunmuşlardır.
Gustav Killian ve Rethi çalışmalarında burun cerrahisinde kanamayı azaltmak için kokaini kullanmışlardır.
Rinoplastide kapalı yaklaşımı ilk tarifleyen Amerikalı bir cerrah olan John O Roe’dir (1887). Daha sonra Weir 1892 de ve Alman J. Joseph 1898 de kapalı tekniği sunmuşlardır.
John O Roe 1891 yılında yayınladığı makalesinde; Estetik burun cerrahisinde, kemik ve kıkırdak hump eksizyonundan bahsetmiştir.
Asırlardır açık teknik ile burun ameliyatları yapılmıştır. Daha sonraları Millard ve Gillies’inde benimseyeceği ’’Open rinoplasti’’ terimini ilk kez ortaya atan Jacques Joseph’tir. Joseph kemik grefti ile nazal dorsum rekonstrüksiyonunu ve kıkırdağa sütür atma gibi teknikleri rinoplastiye kazandıran bilim adamıdır