Yassı Kolon Lezyonları: Endişe Etmeli mi?
Eskiden düşünülenin tersine daha yaygınlar ve kanser olma olasılıkları daha yüksek Bir grup hekime kolonoskopi sırasında neye baktıklarını soracak olursanız büyük olasılıkla tipik bir polip betimleyeceklerdir, yani bir sap üzerinde duran karnabahara benzeyen, çıkıntı yapan pembe bir oluşum. Öte yandan Journal of the American Medical Association'da geçen yıl yayımlanan bir araştırma hekimlerin bir şeyi daha akıllarında tutmaları gerektiğini ortaya koyuyor: Yassı hatta hafif basık bir lezyon
Japon hekimler bu düz, polipoid olmayan lezyonlarla ilgili yayınlara 1980'lerde başladılar ve bunları, hem bulması zor hem de tipik rastlanan poliplere göre kanser olma olasılığı daha yüksek oluşumlar olarak tanımladılar. O sıralar bu lezyonların ABD'de de Japonya'da olduğu kadar yaygın olduğuna ilişkin çok az kanıt vardı. Bu nedenle de söz konusu yayınlar çok az ilgi çekti. Ancak Kuzey Kaliforniya'daki Veterans Affairs (VA) hastanesinde bir araştırma grubu bu lezyonlarla ilgilenmeye başladı. Grup, bu lezyonların ABD'de ender mi görüldüğünü, yoksa sadece saptanmadığını mı araştırmaya karar verdi
Düz Lezyonları Aramak
VA araştırmagrubu çalışmalarına başlamadan ünce yassı lezyonları bulma ve çıkarma konusunda geniş deneyime tahip Japon hekimlerin yanında eğitimden geçti. Bu eğitim kapsamında diğer şeylerin yanı sıra yassı lezyonların kolonoskopi sırasında daha kolay görülmesine yardım eden mavi bir boyanın barsaktaki şüphe* alanlara nasıl sıkılacağını da öğrendiler.
Yassı lezyonları saptayabilecekleri konusunda kendilerine artık güvenen VA hekimleri araştırmalarına başladılar ve kolonoskopiler sırasında buldukları lezyon tiplerini kaydettiler. Sonraki yıl boyunca çoğu erkek 1819 eski asker üzerinde kolonoskopi uyguladılar. Bunlardan bazıları rutin tarama için, bazıları yüksek risk altında oldukları için, bazıları ise ko-lorektal kansere işaret eden belirtiler gösterdiklerinden başvurmuştu.
Balığın Kolon Kanser Riskini Azalttığıyla ilgili Bulgular Artıyor
Giderek artan sayıda bulgu, balıkta bulunan omega-3 yağ asitlerinin kolorektal kanser riskini azaltıyor olabileceğini düşündürüyor.
Son bulgular, Hekim Sağlığı Araştırmasına kaydolan 21.400 erkek tarafından doldurulan beslenme anketlerinin analizinden elde edildi. Araştırmaya katılanların izlendiği 22 yıl boyunca 500'ünde kolorektal kanser ortaya çıktı. Ancak haftada beş kez ya da daha fazla balık yiyen erkeklerin kolorektal kansere yakalanma olasılığının haftada bir kereden az balık yiyen erkeklere göre %63 daha az olduğu görüldü.
Omega-3 yağ asidi olarak bilinen ve balıkta bulunan bir tip yağ, kolorektal kanser gelişiminde rol oynuyor olabileceği düşünülen siklooksijenaz (COX)-2 enzimini baskılayarak ve omega-6 yağ asidi üretimini azaltarak bu riski düşürüyor olabilir. Şaşırtıcı bir biçimde, yüksek miktarda omega-3 yağ asidi içeren koyu renk etli balıklar ve ton balığı, diğer balıklarla karşılaştırıldığında riskin azalmasıyla daha az ilişkilendirildi. Bunun nedeni, araştırmaya katılan erkeklerin çok azının arada bir bağlantı kurulmasına yetecek kadar koyu renk etli balık yediğini belirtmesi veya koyu renk etli balıklarla diğer balıklar arasında bir ayrım yapamamaları olabilir.
En az haftada beş kez balık yiyorsanız bu araştırma kuşkusuz hoşunuza gitmiştir. Yemiyorsanız da bu bulgular tavuk ya da kırmızı et yerine daha sık balık yemeniz için sizi ikna edebilir.
Polipler ve Kanser
Tüm adenomların %10'undan azı kanseröz olur. Öte yandan ko-lorektal kanserlerin %95'i adenomlardan gelişir ve hekimler artık başka tipte bazı iyi huylu poliplerin de kanseröz olabileceğini düşünüyor.
Bu nedenle hekimler genellikle tüm poliplerin alınmasını önerir. Bazı polipler, kolonoskopi veya sigmoidoskopi sırasında kolaylıkla ve acısız bir biçimde alınabilir. Bunlar, skop adı verilen fiberoptik alet içinden geçirilen tel bir kement yardımıyla yakalanıp kesilir. Çok minik polipler ufak elektrik akımları verilerek yok edilebilir.
Polip Kanser
Kolonda görülen bir başka prekanseröz durum displazi adı verilen anormal hücre büyümesi ya da inflamasyondur. Poliplere ve anormal gözüken bölgelere biyopsi yapılır ve kötücül hücre olup olmadığının saptanması için bu dokular teste gönderilir. Hücreler iyi huyluysa —pek çoğu öyledir—başka bir tedavi gerekmez, ama birkaç yıl içinde yeniden kolonoskopi yaptırmanız istenebilir.
Polipler ve lezyonlar iyi huylu değilse ve anormal hücre veva kanser hücreleri içeriyorsa hekiminiz tanıya yönelik testler isteyecek ve tedaviye geçecektir. Çok büyük polipler, iyi huylu da kanser de olsalar ameliyat gerektirebilirler.
Polip Kanseri
Kolonda başka tip kanserler de oluşabilir, ama bunlar çok daha ender görülür. Bağışıklık sistemindeki hücrelerde ortaya çıkan bir kanser türü olan lenfoma, barsakta özel görevleri olan hücrelerden ortaya çıkan gastrointestinal stromal tümörler ve karsinoid tümörler bu ender görülen kolon kanseri tiplerindendir.
Kolorektal (Kolon) Kanseri Nasıl Başlar?
Hemen hemen tüm kolorektal kanserler kalın barsâğm en iç katmanı olan mukozada başlar.
Kalın barsak duvarı dört doku katmanından oluşur: Mukoza, submukoza, muskularis propria ve seroza. İkinci katman olan sub-mukozada kan damarları ve sinirler bulunur; muskularis propria iki takım kas barındırır ve seroza da en dıştaki zardır. Mukoza tabakası, barsağı sindirim sularından koruyan, bakterileri nötralize eden ve barsak içindeki maddelerin taşınmasını kolaylaştıran alkali özellikli bir sümüksü madde sayesinde kaygandır. Bu alkali madde yakındaki içsalgı bezleri tarafından salgılanır.
Kolon kanseri belirtileri nelerdir?
Kolorektal kanserler genellikle, mukozada ortaya çıkan iyi huylu poliplerle başlar. Bazı insanlar polip oluşumuna daha yatkındır; bu özellikle kendisinde veya ailesinde kolorektal kanser öyküsü olanlar, kolorektal kanserle bağlantılı belli genleri taşıyanlar ve tıp 2 diyabeti olanlar için geçerlidir.
Bu poliplerin çoğu iyi huylu kalır. Ancak adenomatöz poliplerin (ya da adenomların) anormal hücre geliştirme, prekanseröz olma ve sonunda kansere dönüşme potansiyeli yüksektir.
Adenomlar genellikle bir sap üzerinde büyür, minik mantarlara benzerler. Öte yandan yassı da olabilirler. Bunların gelişimi genellikle on yıl ya da daha uzun bir süreye yayılır. Kansere dönüşme riski büyümeleriyle ve kolonda gelişerek geçirdikleri sürenin uzamasıyla artar.
Kötücül adenomlara adenokarsinomlar adı verilir. Erken evrelerinde, anormal hücreler polip içindedir. Bu aşamada çıkarıhrlarsa, in-vazif kansere dönüşmeyebilirler. Öte yandan kanser hücreleri polip içinde çoğalırken kolon ya da rektum duvarına ya da daha ileri bölgelere geçebilirler. İlerlemiş olgularda, tümörler kolorektal duvarın tüm doku katmanlarını tutmuştur. İlerlemiş kanser metastaz da yapabilir, dolaşım sistemindeki hücrelere ulaşarak karaciğer ve akciğerler gibi diğer organlara sıçrayabilir.
Kolorektal Kanser Bazı Ürolojik Kanserlerin Riskini Artırıyor
Kolorektal kanser ve ürolojik kanser tedavisi yapan hekimler bu kanserlerden birine yakalananların diğerine de yakalanma olasılığının ortalama bir kişiye göre daha fazla olduğunu gözlemlemişlerdir.
Bu gözlemin gerçek bir bağlantıyı yansıtıp yansıtmadığını anlamak isteyen araştırmacılar ABD İzleme, Epidemiyoloji ve Sonuçlar (Surveillance, Epidemiology and End Results-SEER) programı kapsamında toplanan verileri kullanarak kolorektal veya ürolojik kanseri olan 500.000'den fazla kişinin verilerini gözden geçirdi.
Araştırma, genel nüfusla karşılaştırıldığında kolorektal kanseri olanların renal pelvis kanserine (bir tip böbrek kanseri) yakalanma riskinin %59 ve üreter (böbrekleri mesaneye bağlayan tüpler) kanserine yakalanma riskinin %100 daha fazla olduğunu ortaya çıkardı. Benzer biçimde renal pelvis veya üreter kanseri olanların da kolorektal kanser riski daha fazladır.
Söz konusu her iki kanser de ender görülmekle birlikte bu araştırmanın bulguları, kolorektal kanser tanısı—özellikle de 60 yaşından önce konulduysa—daha fazla risk altında olduğunuzun değerlendirilmesi gerektiğini düşündürüyor. İdrarda kan, idrara çıkarken acı veya sık idrara çıkmak gibi renal pelvis veya üre kanseri belirtileri fark ederseniz hemen hekiminize bildirin. Bu kanserler erken saptanıp tedavi edildiğinde iyileşme olasılığı %90'ın üzerindedir.