Çocuk Felci Nedir, Salgın Çocuk Felci Hakkında Bigiler
Çocuk Felci Hastalığı Çocuklarda görülen mikroplu ve bulaşıcı hastalıklardan birisidir. Sinir sisteminin omurilik kısmında iltihap husule gelmesiyle kendisini gösteren bu hastalığa doktorlar (Poliyomiyelit) veya sadece (Poliyo) derler. İlk defa (Hayne) ve (Medin) adındaki iki âlim bu hastalıkla uğraştıkları için bazı yerlerde (Hayne-Medin hastalığı) diye de anılmaktadır.
Ondokuz ve yirminci yüzyıllarda dünyanın birçok yerlerinde bu hastalığa tutulan binlerce çocuk görülmüş ve iyice tetkik edilmiştir.
Hastalık, bütün dünyada görülüyorsa da Avrupa'nın kuzey kesimlerinde ve Amerika'da daha fazla olmaktadır.
Bizim memleketimizde öteden beri bu hastalığa tek tük vakalar halinde rastlanır. Fakat son zamanlarda çocuk doktorları hastalığın yurdumuzda da artmağa başladığını söylemektedirler.
Çocuk felcini yapan âmil ufak bir virüstür. Çok küçük olan bu virüsün başlıca üç tipi vardır.
Hastalık en ziyade yaz ve sonbahar aylarında (1 - 4) yaşları arasında çocuklarda görülmektedir.
Hastalık mikroplan hastaların boğaz ve burunlarında oturduğundan, öksürür, aksırır, ve söz söylerken ağız ve burundan fırlayan tükürük damlacıkları ile etrafa yayıldığı anlaşılmaktadır.
Hastaların tükürük ve ağız ifrazlarıyla kirlenmiş eşyaları ve sağlam göründükleri halde burun ve boğazlarında mikrop bulunan ve bunu etraflarına saçıp bulaştıran (sağlam taşıyıcılar) da vardır.
Hastaların dışkılarında (büyük apteslerinde) hastalık mikroplarının mevcut bulunduğu, mikropların bu yoldan lâğımlara, sulara ve gıda maddelerine intikal ederek bunların da bulaşmada büyük rol oynadıkları tesbit edilmiştir. Yaz aylarında lâğım akan sahillerde yapılacak banyoların bulaşma bakımından tehlikeli olduğu da ileri sürülmektedir.
Çeşitli pislikler, üzerine konarak ve oradan oraya uçarak yaz aylarında faaliyet gösteren karasineklerin de çocuk felci mikroplarını gıda maddelerini taşıyıp insanlara bulaştırmada vasıta oldukları önemle bildirilmektedir.
Çocuk Felci Belirtileri
Mikrop alındıktan bir müddet sonra hastalık yüksek ateşle, nezle ve grip tarzında başlar. Vücudun her tarafında ağrılar, kırıklıklar, kusmalar, mide bağırsak bozuklukları, ishal ve inkıbaz, burun, boğaz nezleleri ortaya çıkar.
Hastada şiddetli baş ağrısı, sersemlik, huzursuzluk vardır. Bu devreden sonra ateş düşmeğe ve hastalar kendilerini iyi hissetmeğe başlarlarsa da, birdenbire menenjite benzeyen birtakım sinir sistemi bozuklukları ve daha sonra kol ve bacak gibi organlarda felçler ortaya çıkar. Bu felçler, yumuşak felç karakterindedir. Yalnız hareket yollarına aittir. His yollarında büyük bir bozukluk yoktur.
Bunu müteakip hastalık müzmin bir şekil alır. Felce uğrayan organların kasları yavaş yavaş kuvvet ve canlılığını kaybeder, ufalır ve küçülürler. Kol ve bacaklarda kuvvet kalmaz. Bazı vakalarda felçler, yapılan tedavi ile yavaş yavaş düzelir, hasta yeniden normal haline kavuşursa da bir çok vakalarda felçlerin bütün ömür boyunca devam ettikleri vardır.
Bu hastalık en ziyade, küçük yaştaki çocuklarda görülür. Büyüklerde görülmesi nâdirdir. Çok ölüme sebep olmaz, fakat yaptığı felçlerin uzun sürmesi ve tedavisinin uzun ve güç olması gibi kötülükleri de vardır.
Çocuk felcinin yalnız ateş ve genel belirtilerle sanki bir grip veya soğuk algınlığı imiş gibi seyreden ve hiç felç yapmayan şekilleri de vardır. Fakat, bu şekilde hastalığı tanımak ve ona teşhis koymak, çok defa mümkün olmaz. İnsan aldanabilir. Bu şekillerin felçlerin husule gelmesi gibi bir fenalığa meydan kalmadan bağışıklık sağlaması kabil olduğundan bulaşma şartlarına maruz kalan insanlardan bir çoklarının hastalığa tutulmamalarının sırrını bu suretle izah etmek mümkün olur. Bazı hastalarda teneffüs sisteminde felçler hâsıl olması, hastanın nefes almasına engel olarak ve akciğerde çeşitli iltihapların ortaya çıkmasına kapı açarak hayatın tehlikeye girmesine sebep olur.
Hastalığa tutulan çocukların, bir kısmında aptallık, sersemlik gibi hallerin kalması, hastalığın fena ihtilâtlarından sayılır.
Çocuk Felci Tedavisi
Hastalığın özel bir ilâcı olmadığından, ateşli ve gürültülü zamanında ateş düşürücü ve ağrıları dindirici ilâçlar kullanılır. Hastanın en azından bir, bir buçuk ay kadar yatakta yatırılıp tedavisi lâzımdır.
Bu hastalığa tutulup kurtulmuş ve bağışıklık kazanmış sağlam insanların kanını almak ve bu kanın serumunu çıkararak, hastaların belkemiği kanalı içine enjeksiyon yapmakta rayda görüldüğü yazılmıştır. Fakat, bu tedavi felçler başlama dan yapılmalıdır. Felçler teşekkül edip yerleştikten sonra, haftalar ve aylarca kol ve bacak gibi organlara friksiyon, masaj ve elektrik tedavileri yapılması icap eder.
(Gamaglobülin) ve (plasma) tedavisinden de fayda görülmektedir. Hastayı tedavi eden doktor, uygun gördüğü diğer ilâçları tatbik eder. Küçük çocukların organlarında hâsıl olan felçleri dikkatli bir surette tedavi etmek ve organlarındaki aksaklıkları uygun vasıtalarla düzeltmeğe çalışmak yerinde olur. Masajlarla birlikte sıcak banyoların da faydası olur.
Çocuk Felcinden Korunma Yolları, Çocuk Felci Aşısı
Hastalık bulaşıcı olduğu için hastaların, (3-4) hafta müddetle sağlamlardan ayrılıp tedavi edilmesi lâzımdır.
Hastaların dışkılarını (büyük apteslerini) mikrop öldürücü ilâçlarla dezenfekte etmelidir. Pişmeden yenecek gıdaları gayet temiz tutmak ve karasineklerle mücadele etmek en önemli tedbirlerdendir. Suların ve sütlerin temizliğine de itina edilmelidir.
(Salk) adındaki Amerikalı bir âlim, hastalık virüsünü üretip, öldürerek bir aşı hazırlamıştır ki, bugün bütün dünyada bu aşıdan koruyucu olarak faydalanılmaktadır.
Hastalık çıkan yerlerde, çocuklara bu aşının yapılması lâzım gelir. (Salk) aşısından sonra hastalık virüslerini canlı fakat hastalık yapamayacak bir şekle sokmakla hazırlanan ve ağızdan verilmek suretiyle tatbik edilen bir aşı daha keşfedilmiştir. (Sabin aşısı)
Bu aşının (Salk) aşısından daha büyük bir koruyucu hassası mevcut olduğu iddia edilmektedir.
Kabakulak Hastalığı, Kabakulak Nedir
Bu hastalık da, en ziyade çocuklarda görülen mikroplu ve bulaşıcı hastalıklardandır. Tükürük bezlerinin iltihaplanmasıyla kendisini gösterir. En çok iltihaba uğrayan kulak altındaki tükürük bezleridir.
Kabakulak Nedenleri
Kabakulak eskiden beri bilinen bir hastalık olduğu halde mikrobu ancak son yıllarda bulunabilmiştir. Bunun özel bir virüs olduğu anlaşılmıştır.
Bu mikrop hastaların ağız ve boğazlarındaki tükürük ve ifrazları içerisinde bulunur.
Kabakulak Nasıl Bulaşır? Hastalar söz söyler, öksürürlerken ağızlarında, burunlarından fırlayan tükürük damlacıklar ile etraflarındaki sağlam insanları da bulaştırırlar
Kabakulak Hastalığı Belirtileri
Kabakulak Belirtisi, Mikrop alındıktan bir müddet sonra, hastalık birdenbire ateş ve kırıklıkla, başlar. Kabakulak Hastası, Bunun arkasından tükürük bezlerinden birisinde, çok defa, kulak altı bezlerinde bir şişme hâsıl olur. Hastanın o tarafındaki yanağı ve kulak altı kabarır, kulak memesi yukarıya doğru kalkar. Eğer her iki kulak altı tükürük bezinde de iltihap olursa hastanın yüzü enlemesine genişlemiş gibidir.
Dil paslanır, iştah azalır veya kayıp olur. Ağızda kuruluk vardır. Şayet kulak altı bezlerinden başka çene altı ve dilaltı tükürük bezleri de iltihaplanırsa hastanın ağzındaki kuruluk daha şiddetli olur. Çiğneme esnasında hasta çenesinde ağrı ve zorluk hisseder.
Birkaç gün bu haller devam ettikten sonra ateş düşer, tükürük bezlerinin şişliği yavaş yavaş azalır ve hastalık sona ermiş olur.
Kabakulak öldürücü bir hastalık değildir. Fakat ihtilâtları önemlidir.
Bunlarda midenin arkasındaki (Pankreas) dedikleri hazım bezinde, kadınların yumurtalıklarında, erkeklerin erkeklik bezlerinde gözyaşı kesesinde, böbrek üstü muhafazalarında iltihaplar hâsıl olmasından ibaret bir takım ihtilâtlardır.
Bazı hastalarda kabakulak virüsünden ileri gelen menenjitler görüldüğü de vardır.
Bu ihtilâtlar çok defa ölüme sebep olmazlar ve çabucak geçerlerse de erkeklik bezlerinde ve yumurtalıklarındaki iltihap şiddetli olursa bu organların işe yaramaz bir hale gelmesi dolayısıyla bu halin kısırlık yaparak çocuk olmasına engel olmak gibi fena bir durum ortaya çıkarması mümkündür.
Kabakulak Tedavisi Hakkında
Hastayı ayrı bir odaya yatırıp istirahat halinde tedavi etmelidir. Ağızda kuruluk varsa yumuşatıcı bir gargara vermek uygundur.
Eğer yüzdeki şişkinlik pek fazlâlaşarak hastaya sıkıntı verirse şişlik üzerine yağlı kremler sürmek faydalıdır.
Erkeklik bezlerinde iltihap olursa hastayı iyi istirahat ettirmeli. Pansumanlarla ağrıların ve şişliğin bir an önce giderilmesine çalışmalıdır. Böyle bir ihtilâta uğrayanlara kadınlık (Yumurtalık) hormon'larının şırınga edilmesinin uygun ve şifalı olacağım söyleyen doktorlar vardır.
Tecrübeler bunu göstermektedir. Öteki ağır ihtilâtlar daima doktorun kontrolü altında tedavi edilmelidirler.
Kabakulak Korunma Yolları
Sağlamları hastalarla temas ettirmemek ve hastalıktan kalkan çocuğu üç hafta müddetle okula göndermemek lâzımdır. Kabakulak hastalığının pratik sahada kullanılmağa elverişli koruyucu bir aşısı yoktur. Bir defa tutulup geçirenler bütün ömürleri boyunca bağışıklık kazanıp ekseriya, bir daha bu, hastalığa tutulmazlar.
Boğmaca Hastalığı Nedir, Çocuklarda Boğmaca Öksürük
Boğmaca, en ziyade çocuklarda görülen, mikroplu ve bulaşıcı hastalıklardan birisidir. Bir defa tutulan, bütün ömrü boyunca ekseriya bir daha tutulmaz.
Boğmaca Hastalığının Nedenleri
Bu hastalığı yapan mikrop, gayet ufak çomaklar şeklindedir. Bundan (65) yıl kadar önce keşfolunmuştur.
Mikrop hastalığın başlangıcında hastaların boğazında çok miktarda bulunur. Bu zamanda hastada nezle hali mevcut bulunduğundan öksürük ve aksırıklarla etrafa sıçrayan tükürük damlacıkları hastalığın sağlamlara da bulaşmasına sebep olur.
Mikrop alındıktan bir müddet sonra hastalık, bir burun nezlesiyle başlar. Bu nezle yavaş yavaş boğaza ve nefes borularına doğru yayılır. Akşamlan hastanın ateşi yükselir.
Nezle devresinden sonra öksürük devresi gelir. Bu öksürükler gittikçe şiddetlerini artırarak (boğucu öksürükler) halini alırlar ve nöbet tarzında ortaya çıkarlar.
Bir öksürük nöbeti başladığı zaman hasta çocuk nefes almağa zaman bulamayarak boğulacak gibi olur. Her öksürük hücumunun arkasından nefes alabilmek için soluğunu şiddetle içeriye çeker. Yüzü mosmordur. Adeta boğuluyormuş gibi-, horoz ötüşüne benzeyen, tuhaf bir ses çıkarır. Balgam beyaz Ve yapışkandır. Zorlukla çıkar. Öksürük bazen o kadar sık ve şiddetli olur ki hastanın yediği yemekleri kusmasına sebep olur.
Öksürük devresi iki aydan fazla sürer. Sonra yavaş yavaş göğsü yumuşayarak hastalık sona yaklaşır.
Boğmacada en çok korkulan şey bu hastalığın başka hastalıklara kapı açmasıdır.
Böyle bir hal olursa hastanın ateşi çok yükselir. Hali fenalaşır. Öksürüğün şiddetinden dolayı gözlerde ve beyinde damar çatlamaları dolayısıyla hastada felçler hâsıl olabilir.
Boğmaca vücudu zayıf düşürerek verem hastalığına karşı istidat uyandırabilir.
Boğmaca Tedavisi
Herşeyden önce hastayı ateşli zamanlar yatakta istirahat ettirmek ve sağlamlardan ayırmak lâzımdır. Öksürüğü kesmek için doktorun sükûnet verici ilâçlar vermesi icab eder.
Yeni antibiyotik ilâçlardan (Chloram phinicol) esasına dayananlar boğmacada çok şifalı tesir gösterirler. Boğmaca mikrobundan yapılmış özel bir aşı vardır ki bu tedavide de faydalı olarak kullanılabilir.
Hastayı üşütmekten korumak, boğazında gıcık yapıp öksürük nöbetlerini ortaya çıkaracak biberli, baharlı yemeklerden sakınmak lâzımdır. Şayet sıkı ve şiddetli öksürükler kusmaya sebep olurlarsa hastanın zayıf düşmemesi için kusmadan sonra tekrar yemek yedirmelidir. Hastaları ateşsiz zamanlarında açık havada gezdirmek hattâ bir uçağa bindirerek havanın yüksek tabakalarında seyahat ettirmek faydalıdır.
Boğmacadan Korunma Yolları
Sağlamları hastalarla temas ettirmemelidir.
Boğmaca aşısı koruyucu olarak da işe yarar. Hastalığa tutulmamış çocukları bu aşı ile aşılatmak iyi bir sağlık tedbiridir.
Difteri Kuşpalazı Hastalığı Nedir
Kuşpalazı olarak bilinen çocuklarda görülen bulaşıcı hastalıkların önemli olanlarındandır. Arıza ve sıkıntılarını en çok boğazda gösterir. Difteri Hastalığının Diğer adı Kuşpalazıdır.
Difteri Hastalığının Nedenleri
Halk Dilinde Kuşpalazı olarak bilinen difteri Hastalığını yapan mikrop iki ucu yuvarlak bir takım çomakçıklar şeklindedir.
Kuşpalazı mikrobu vücudun bir yerinde oturduğu vakit oradan ilerleyip kana geçmez. Oturduğu yerde üreyip çoğalarak kirli beyaz zarlar halinde bir takım iltihap mahsulleri yapar. Çıkardığı şiddetli bir zehiri, kan vasıtasıyla, bütün bedene gönderir. Hastalık bu suretle mikrobun zehirleri ile meydana gelen bir zehirlenmedir.
Başlangıçta vücudda kırıklık, halsizlik Ve sinsi bir ateş ortaya çıkar Hastanın boğaz ve bademciklerinde ve küçük dil üzerinde kırlı beyazımtırak bir takım teşekkül görülür Gün geçtikçe bunlar büyüyüp ziyadeleşerek bir takım zarlar halini alır ve boğazın arka tarafına doğru yayılır.
Boyundaki Lenfa bezleri şişer. Vücudda artan bir solukluk ve düşkünlük hâsıl olur.
Hasta çabuk tedaviye başlanmazsa yavaş yavaş kalp bozulur. Nabız düzenini kaybeder. Çarpıntı, nefes darlığı ve fenalık halleri ortaya çıkarak hastaların hayatı tehlikeye girebilir.
Kuşpalazı hastalığı, sadece bademciklerde oturmakla kalmaz. Daha aşağılara gırtlağa doğru da inebilir. Hattâ bazı hallerde hiç bademciklerde oturmadan doğrudan doğruya gırtlakta başlar. Hâsıl ettiği zar şeklindeki iltihap mahsulleri nefes borularını tıkayarak, zehirlerin de meydana getirdiği kasılmalarla boğulma tehlikesi bile baş gösterebilir.
Burun içinde başlayan Kuşpalazı daha sinsidir. Burundan ara sıra kan getiren müzmin bir burun nezlesi şeklinde devam eder. Günün birinde arkadan boğaz ve gırtlağa doğru ilerleyerek sıkıntılı ve tehlikeli şekillerin ortaya çıkmasına sebep olur.
Kuşpalazı burunda, boğazda, gırtlakta, gözde, kulakta, deride görülebilir. En çok görülen boğaz difterisidir. En tehlikeli olanı da gırtlakta hâsıl olup boğulmalara sebep olan şeklidir.
Kuşpalazı mikrobunun zehirleri vücuda yayıldıktan sonra hastalık çabuk tedaviye başlanmayacak olursa küçük dilde, gözlerde, kol ve bacaklarda felçlere sebebiyet verebilir.
Kuşpalazı mikroplarından başka bademcikler üzerinde oturup iltihap yapan bir çok mikroplar daha vardır. Görünüşte bademcik iltihaplarının hepsi az çok, birbirine benzerler. Fakat Kuşpalazının diğer iltihaplardan çabuk ayırt edilmesi lâzımdır. Çünkü doktorların elinde kuşpalazına karşı gayet tesirli ilâçlar yardır. Hastalığın pek çabuk teşhis edilmesi ve vakit kaybedilmeden bu ilâçlarla tedavisi icabeder.
Tedavideki gecikmeler hastalarda ihtilâtların ve bilhassa felçlerin ortaya çıkmasına sebep olur.
Kuşpalazında hastanın bademcikleri üzerinde veya boğazındaki beyazlıklar genişlemeye istidatlı zarlar halindedirler. Yerlerinden kaldırılmaları zordur. Boyundaki lenfa bezleri şişmiştir.
Böyle bir hal karşısında derhal doktora başvurulmalıdır. Hattâ icap ediyorsa, hastanın boğazındaki beyazlıklardan bir parça alınarak, Kuşpalazı mikrobu aranmak üzere, bir bakteriyoloji laboratuarına gönderilmelidir.
Şüphe çok kuvvetli olduğu veya lâboratuvarda Kuşpalazı mikroplan bulunduğu takdirde, hiç vakit geçirmeden, derhal tedaviye başlanmalıdır.
Difteri Tedavisi
Hastalar sağlamlardan ayrılarak tedavi edilmelidirler. Öteden beri en tesirli ilâç Kuşpalazı mikrobunun zehirlerine karşı hazırlanmış olan (Kuşpalazı Serumu) dur. Hastalığın ağır veya hafif olmasına ve hastanın haline göre dok-lor bu serumu deri altından kas (adale) içinden, hattâ çok acele vakalarda, damar içinden şırınga ederek hastanın hayatını kurtarır. Serumun bu şifalı tesiri öteden beri bilinmektedir. Fakat antibiyotik yeni ilâçların keşfinden sonra Kuşpalazı tedavisinde (Penicilinde) başarıyla kullanılmaktadır.
Hastalık önemli olduğundan hangi ilâçların, ne miktarlarda tatbik edileceğini mutlaka doktor tâyin etmelidir.
Mikroplar gırtlakta oturup orasını tıkayacak şekilde zarlar ve kasılmalar yaptıkları takdirde boğulma alâmetleri ve nefes darlıkları başlar. Bunlar hastanın boğulmasını mucip olabilecek derecede tehlike gösterirlerse ilâçla tedaviye devam etmekle beraber, dışarıdan ameliyat yaparak gırtlak üzerinden bir delik açmak suretiyle, hastanın nefes almasını sağlamak ve onu boğulmaktan kurtarmak icap eder.
Hastanın ağız, boğaz ve burun temizlikleri için mikrop öldürücü gargaralar, burun damlaları, kalbi ve bütün vücudu kuvvetlendirici uygun ilâçlar verilir. Ateşli zamanda hastanın yiyecekleri sulu, sindirilmesi kolay ve besleyici gıdalar arasından seçilmelidir.
Kuşpalazı Difteriden Korunma Yolları
Sağlamları hastalarla temas ettirmemek korunmada esastır. Kuşpalazının koruyucu kabiliyeti fazla olan bir aşısı vardır. Çocuklan iki yaşından itibaren, bununla aşılatmak çok iyi bir korunma temin eder.
Kızıl Hastalığı Nedir
Kızıl, vücutta yaygın, kırmızı lekeler çıkmasıyla kendisini gösteren mikroplu ve bulaşık bir hastalıktır.
Kızıl Hastalığı Nedenleri
Kızılı yapan mikrop uzun müddet meçhul kalmıştır. Nihayet kızıla tutulmuş hastaların boğaz ve bademciklerinde ufak, yuvarlak ve mikroskop altında zincir şeklinde görülen (Streptokok) dedikleri bir mikrobun mevcut olduğu ve hastalığı bu mikrobun yaptığı anlaşılmıştır.
Bu mikrop hastaların boğaz ve bademciklerinde yerleşip iltihaplar yapmakta ve oradan bir yılan gibi saldığı zehirleri bütün vücuda göndererek hastalığı hâsıl etmektedir.
Kızıla herkes tutulmaz. Bazı kimselerde bu hastalığa karşı özel bir mukavemet mevcut olduğu, bazılarında ise, bunun tersine olarak, kızıla tutulmak istidadı bulunduğu görülmektedir.
Mikrop hastaların boğazlarında, bademciklerinde bulunur. Hastaların söz söyler, aksırır, öksürürken boğazlarından fırlayan tükürük damlacıkları etrafa yayılarak bulaşmaya sebep olurlar.
Kızıl Hastalığı Belirtileri
Mikrop alındıktan (3 - 5) gün sonra hastalık titreme ve ürpermelerle başlar. Ateş az zamanda yüksek dereceye çıkar. Hastalarda görülen ilk belirtilerden birisi bademciklerin şişip iltihaplanarak kıpkırmızı bir hal alması ile ortaya çıkan anjindir. Bulantı, kusma, baş ve bel ağrıları olur. Hastalar yatağa yatmağa mecbur olurlar.
Hasta boğazının ağrısından şikâyet eder. Yutkunmada zorluk vardır. Dil paslı, dudaklar kurudur.
Ateşin yükselmesinden bir iki gün sonra, ilk defa göğüsten ve boyundan başlamak üzere, vücudun derisi üstünde, bir takım kırmızılıklar baş gösterir. Bu kırmızılıklar, kızarmakta olduğu gibi, tek tük lekeler halinde olmayıp geniş ve yaygındırlar. Adeta deri üzerine kırmızı mürekkep sürülmüş gibidir. Zaman geçtikçe bu lekeler yüze, kollara, göğse, sırta, karma ve bacaklara da yayılırlar.
Yüzün her tarafını kırmızılık kaplar. Fakat hastanın dudaklarının Ve ağzının etrafında kırmızılık yoktur. Buraları soluk bir renktedir. Bu hal doktorlar tarafından kızıl için özel bir belirti olarak kabul edilmiştir. Lekeler, bazı defa, o kadar yaygın olur ki hasta âdeta al bir gömlek giymiş gibidir.
Bu sırada hastanın dili kızarmış, üzerindeki ufak kabarcıklar daha ziyade barizleşmişlerdir. Doktorlar bu görünüşteki dile (çilek dili) derler ki kızıl hastalığı için özel bir başka belirti diye telâkki olunmuştur.
Kızıl lekeleri (3 - 4) gün içinde son haddine vardıktan sonra birinci hafta nihayetinde sönmeğe başlarlar. Hastanın ateşi (8 - 12) gün kadar sürdükten sonra düşer.
Nekahet devresinde derinin evvelce kızarmış olan yerleri kavlayıp kabarır. Büyük parçalar halinde deri döküntüleri hâsıl olur. Bu döküntüler el ayasında ve ayak tabanında daha büyük parçalar halindedirler.
Bu örneklik tablodan başka gayet ağır kızıl vakalar olduğu gibi, ufak bir bademcik iltihabı ve biraz ateşle geçen çok hafif şekilleri de vardır. Benim uzun yıllar devam eden doktorluk görgülerimden edindiğim kanaate göre, kızıl bizim memleketimizde bu şekilde çok hafif olarak geçmektedir. Yurdumuza ait iklimin ve halkımızın vücudunda bu hastalığa karşı mevcut mukavemetin hastalığın hafif geçmesinde rolü olsa gerektir.
Bazı kimselerde yalnız bademcik iltihabı hâsıl olup deride kırmızılıkların çıkmadığı da olur. (Lekesiz kızıl). Bu takdirde kızıl teşhis etmek zordur. Yalnız bu gibi vakalarda sonradan kızıla mahsus ihtilâtların ortaya çıkması geçirilen anjinin kızıla ait olduğunu göstererek hakikatin anlaşılmasına yardım eder. Kızılda görülen ihtilâtlar oldukça ağırdır. Bazı hallerde boğazda, bademciklerde, boyundaki lenfa boğumlarında kangrenli bir iltihap başlar. Bu iltihap gittikçe ilerleyerek mikropların kana karışmasına ve hastanın kan zehirlenmesine uğrayarak tehlikeli bir duruma düşmesine sebep olabilir. Hastalığın şiddetinden dolayı hastanın kalbinde ve damarlarında ağır bozukluklar ve arızalar olduğu da vardır.
Bazı hastalarda (Zaatüre) şeklinde akciğer iltihapları görülebilir. Bir takımlarında hastalığın birinci haftası sonlarında eklemlerin şişmesi ile, ateş ve ağrılarla romatizmaya benzer arızalar baş gösterir. Buna (kızıl romatizması) derler.
Bütün bunlardan başka sonradan gelmesi muhtemel olan bir hastalık daha vardır. Bu da hastalığın (19 - 21) inci günleri arasında, bazı hastalarda, birden bire her iki böbreğin birden iltihaplanması halidir. Bu takdirde hastanın tansiyonu birdenbire yükselir. Bunun arkasından ateş çıkar, idrar miktarı azalır, içinde albümin bulunur. Aynı zamanda hastanın-göz kapaklarında, yüzünde, ellerinde ve ayaklarında şişlikler hâsıl olur. Bu hal çabuk tedavi edilmezse hastanın hayatı tehlikeye düşebilir.
Kızıl Hastalığı Tedavisi
Hasta sağlamlardan ayrılarak tedavi altına alınır. Hastanın üç hafta kadar yatakta yatması lâzımdır. Odası havadar, bol ışıklı ve temiz olmalıdır.
Hastaya ateşli zamanında sulu, hafif, sindirilmesi kolay gıdalar verilmelidir. Bazıları hastalığın sonunda görülmesi ihtimali olan böbrek iltihabını verilen kuvvetli gıdalara atfederek hastaya fazla kuvvetli gıda maddeleri vermekten korkarlar. Onu uzun müddet süt ve yoğurt ile beslemek isterler. Bu hal hastayı aç bırakmak ve hastalığa karşı dayanıksız hale getirmek bakımından lüzumsuz ve zararlıdır. Hakikatte böyle bir korkunun yeri yoktur. Çünkü böbrek iltihabını, gıda maddeleri değil, mikrobun zehirleri yaparlar. Böbrek iltihabı zehirlere karşı hastanın vücudunda mevcut allerjiden ileri gelir.
Esasen böbrek iltihabı her hastada mutlaka görülmez. Kızıl zehirlerine hassas insanlarda olur. Nitekim derin perhiz yapan hastalarda da böbrek iltihabı hâsıl olmaktadır. Hastalık sırasında lüzum hâsıl olursa kalp ve damarları kuvvetlendirici ilâçlar verilir.
Son yıllarda keşfedilen (sulfamid)(Penicillin) dediğimiz antibiyotik ilâcın kızıl hastalığında çok şifalı tesirleri vardır. Bugün bunlar ve diğer bazı antibiyotikler sayesinde kızıl kolaylıkla tedavi edilmektedir. Bu sayede kızılın tedavisinde eskiden çok kullanılan (kızıl serumu) artık lüzum kalmamıştır.
Kızıl Hastalığından Korunma Yolları
Sağlamların hastalarla temas etmemesi başta gelen tedbirdir. Hastaya bakanlar kendilerini gayet temiz tutulmalıdırlar. Çünkü hiç hasta olmadan boğazlarında mikrop taşıyan ve etrafa bulaştıran sağlam insanlar da vardır.
Hastanın bütün eşyası, yatak ve yemek takımları dikkatle dezenfekte edilmelidir.
Kızıllı çocuğun hasta iken yatağında oynadığı oyuncaklarda bulaşmada vasıta olabilirler. Hastalıktan sonra bunları iyi temizlemeli, ucuz ve önemsiz olan oyuncaklar yakılmak suretiyle imha edilmelidir.
Kızıla tutulan çocukların ortalama olarak (40) gün müddetle okula gitmemesi lâzımdır. En doğrusu birer hafta aralıkla üç defa boğaz ifrazlarında mikrop aranıp bulunmadığı anlaşıldıktan sonra okula gitmesine müsaade olunmalıdır.
Kızılın mikrop zehirlerinden yapılmış bir aşısı varsa da aşının hazırlanmasının ve geniş ölçüde tatbik edilmesinin zor olması, koruyucu kabiliyetinin şüpheli bulunması dolayısıyla bu aşı pratikte önemli bir yer tutmamıştır.
Bazı doktorlar hastanın yakınında bulunan sağlam çocukları korumak için bunlara bir hafta müddetle az miktarda (sülfamid) verilmesinin uygun olacağını söylemişlerdir.
Su Çiçeği Hastalığı, Su Çiçeği Nedir
Suçiçeği deri üstünde bir takım kabarcıklarla kendisini gösteren bulaşıcı ve daha ziyade çocuklarda görülen bir hastalıktır. Bu kabarcıklar çiçek hastalığının kabarcıklarına benzer.
Fakat bunlar vücutta gayet seyrek oldukları gibi hastalık da, çiçek hastalığı gibi, ağır ve tehlikeli değil, hafif geçici bir vasıftadır. Su çiçeği çiçek hastalığına benzemekle beraber ondan tamamen ayrı olan bir hastalıktır.
Su Çiçeği Nedenleri, Su Çiçeği Hastalıkları
Suçiçeğini yapan mikrop ufak bir virüstür. Bu defa tutulan, çok defa, bütün ömrü boyunca tutulmayacak derecede kuvvetli bir bağışıklık kazanmış olur.
Su Çiçeği Belirtileri
Virüsü alan kimsede (10 - 15) gün sonra hastalık üşüme, titreme, ateş, kırıklık ve baş ağrıları ile başlar. Bazı vakalarda kusmalar da olur.
Bir müddet sonra vücudun ötesinde berisinde ufak, kırmızı lekeler çıkar. Bunlar yavaş yavaş büyüyerek kabarcık şekline girerler. İçlerinde sarımtırak bir su toplanır. Bu su sonradan bazı çıbanlarda cerahat haline gelir. Daha sonra çıbanlar kurumağa başlayarak üzerlerinde bir kabuk hâsıl olur. Daha sonra kaybolurlar. Yerlerinde çiçekte olduğu gibi izler kalmaz ve suçiçeğinde çopurluk olmaz.
Su çiçeği çıbanları çiçekte olduğu gibi, hep birden çıkıp hep birden kaybolan bir vasıfta değildirler. Deri üstünde bir kısmının gelişip kurumaya yüz tuttuğu sıralarda bir kısmı henüz yeni çıkmış bir durumdadır. Doktorlar bu hali gökte serpilmiş, kimisi parlak, kimisi sönük, yıldızlara benzetmişlerdir. Ve suçiçeğini çiçekten ayırmak için bunu önemli bir, belirti olarak kabul etmişlerdir.
Suçiçeği sırasında ağızda ve boğazda çıkan ufak kabarcıklardan dolayı hastaların boğaz ve bademciklerinde iltihaplar görüldüğü vardır.
Suçiçeği, çiçek gibi, ağır bir hastalık değildir. Bazı çocuklar belli belirsiz ufak rahatsızlıklarla ve hafif ateşle hastalığı ayakta geçirirler.
Fakat ne olursa olsun hastalık sırasında akciğerlerde, kulakta, burunda ve vücudun diğer yerlerinde bir ihtilât olmaması için hastaları üşütmemek, derisini ve çıbanları temiz tutmak lâzımdır.
Çocuklarda Bebeklerde Su Çiçeği Tedavisi
Hastalığın mikrobu üzerine tesirli olan özel bir ilâç yoktur. Ateşli zamanda hastayı yatakta istirahat ettirmek, hafif gıdalar vermek, derisi üzerindeki çıbanlara başka mikropların girmesini ve iltihap yapmasını önlemek için mikrop öldürücü tozlar ve merhemler koymak uygun olur. Hastanın ağzını, burnunu ve gözlerini çok temiz tutmalı, icap ederse gargara ve damla şeklinde ilâçlar kullanılmalıdır.
Su Çiçeği Hastalığından Korunma
Suçiçeği çok bulaşıcı bir hastalıktır. En ufak bir temas hastalığın bulaşmasına sebep olur. Sağlamları hastalarla temas ettirmemek başlıca tedbirdir. Koruyucu bir aşısı yoktur.
Çıbanların kabukları kuruyup dökülünceye kadar hastalık bulaşıcı olduğundan bu zamana kadar çocukları okula göndermemek lâzım gelir. Okuldan kalma müddeti (21) günden aşağı olmamalıdır.