Tüp Bebek Nedir, Tüp Bebek Tedavisi Hakkında Bilgiler
Tüp bebek veya bilimsel adı ile "invitro fertilizasyon ve embiryo transferi" olayı tıbbın son 15 yıl önce başlayan bir uğraşısıdır.
Dünyada İlk Tüp Bebek 1978 yılında Louise Brovvn adlı bir tüp bebek çocuğun veya kızın doğumu, olayın başarı ile sonuçlanan ilk çalışmasıdır. Bu çocuk, bu konuda büyük emeği olan Dr. Edvvards ve Dr. Stepto'nın yıllarca başka hekimlerden oluşan gruplarıyla beraber çalışmaları sonucunda kazanılmıştır. Daha sonra bu tip çalışmalar dünyanın çeşitli tıp merkez-jerine yayılmıştır. Şu anda Almanya, Amerika, Avustralya, Avusturya, İsrail gibi ülkelerden sonuçlar yayınlanmaktadır.
Elde edilen sağlıklı bebekler gözönünde bulundurulursa, Avustralya'da Melborn grubunun çok başarılı olduğu görülmektedir. Bu grup yayınlara göre sağlıklı çocuklar elde etmiştir.
Hiçbir başka çare kalmaz ve tedavi olanağı bulunmazsa bir karı-kocanın çocuk sahibi olabilmesi için en son yol, bu yoldur.
Tüp bebek yapma çabası gösterilen vakalar başta tubanın tıkanıklığı ve tubanın yapışıklıkları olmak üzere aşağıdaki şekilde sıralanabilir:
40 yaşın üstündeki anneler, yumurtalık yapışıklıkları, âdet azlığı, karın içi iltihabı, babada sperm yetersizliği, idyopatik kısırlık dediğimiz sebebi bilinmeyen kısırlık vakaları, v.b...
Tüp Bebek Aşamaları, Tüp Bebek Nasıl Yapılır
1- Anneden yumurta elde etmek,
2-Anne yumurtalığından alınan yumurta ile babadan alınan erkek tohum hücreleri (sperm) karşılaştırılarak laboratuarda döllenme,
3- Laboratuvar döllenmesini izleyerek çocuğun ilk oluş hücrelerini görmek,
4- Anneyi laboratuvarda hazırlanmış döllenmiş yumurtayı gebelik olarak taşımaya hazırlamak,
5- Laboratuvarda hazırlanmış döllenmiş yumurtayı annenin rahimi-ne nakletmek, (son günlerde Amerika'da bunun doğrudan tubaya nakli ile sağlıklı çocuklar elde edilmiştir).
6- Gebeliği izlemek,
7- Çocuğu doğurtmak.
Bu safhaları sıraladıktan sonra aynı sıraya göre olayı izleyerek hikâye edelim.
Yumurta hücresi, kadın bu olaya doğal olarak hazırsa veya kadında yumurtlayacak ilaçlar kullanılarak elde edilir. Yumurtanın yumurtalıkta oluştuğu ve yumurtlamaya hazır olduğu, kadının idrarında hormon analizleri yapılarak izlenir (östrojen hormonu, LH).
Bu gaye için kan hormonlarından istifade eden klinikler de vardır. Yumurtanın yumurtalıkta olgunlaştığının anlaşılmasının başka bir yolu da Ultrasonografi yöntemidir. Bu yöntemle de yardımcı olarak yumurtanın olgunlaştığı değerlendirilebilir. Olgunlaştığı saptanan yumurta laporoskopi altında yumurtalıktaki yumurtanın yuvasına sokulan ince kanüllerle aspire edilip laboratuvar kabının içine alınır. Laboratuvar kabının içinde daha önce hazırlanmış özel bir sıvı (annenin serumu, özel besleyici maddeler, antibiyotikler) vardır.
Bu sıvı içinde yumurta 5-6 saat bekletildikten sonra mikroskobik değerlendirme ile döllenmeye hazır olduğu görülürse, erkeğin spermleri ile karşılaştırılır. Bugünkü bilgilerimize göre ortalama sperm sayısı 50 bin -100 bin arasında olmalı ve spermlerin de en az yüzde 10'u hareketli olmalıdır. Laboratuvar kabı içinde döllenme meydana geldikten sonra bu döllenmiş yumurta, anne rahiminin içine rîakledilir. Beklenme süresindeki amaç, çocuğun ilk oluş safhalarını görmektir. Başka bir deyişle döllenmiş yumurta tek hücreyken 2 hücre haline, 4 hücre haline, 8 hücre haline, 16 hücre haline gelir.
İşte bu safhaların sonunda taşıma işlemi yapılır. Anne rahimine tüpteki çocuk eskiden kamın içinde yapılırken, son zamanlarda özel sonda ve borular kullanılarak aşağıdan rahimin ağzından yapılmaya başlanmıştır.
Son çalışmalarda döllenmiş yumurtayı tuba içine vererek gebeliğin devamı sağlanmıştır.
Yukarıdan anlatılanlardan da görüleceği gibi bu olay 12 - 20 saat içinde gerçekleşmektedir. Bu safhada önemli nokta, annenin de bu .nakledilen bebeği taşıyacak hormonal gebelik kapasitesine sahip olmasıdır.
Bu safhada eğer annenin hormonal yetersizliği söz konusu ise, anneye takviye hormonlar verilebilir.
Olayın en güç, en başarısız safhası kuşkusuz bundan sonrasıdır.
Anne çoğunlukla gebeliği tam oluşturmayabilir, oluştursa bile düşükle sonuçlanabilir.
Sağlıklı miadına kadar gelen gebelikler elde etme oranı oldukça düşüktür. Dünyanın birçok tarafında yıllarca uğraştıkları halde sonuç elde edilmemiş tüp bebek merkezleri vardır.
Öte yandan, Avustralya gibi tüp bebek merkezleri bu konuda iddialı olup, miadında gebelik elde etme oranlarının (tüp bebek) yüzde 8'e kadar varıldığını ileri sürmektedirler.
Görüldüğü gibi, tüp bebek elde etmek son derce meşakkatli ve sabır isteyen bir olaydır. Başarı elde edilmedikçe tekrar edilir. Bunun için de hastaya defalarca laparoskopi yapmak gerekebilir.
Sperm Bankası, Sperm Bank Türkiye
ilk olarak 1953 yılında, spermin —79 santigrat derecede dondurulup bir süre depolandıktan sonra yeniden sulandırılarak kullanılabilmesi kısırlık tedavisinde büyük bir kolaylık sağlamıştır. Bu yöntem giderek geliştirilmiş ve sonunda çeşitli özelliklerdeki spermlerin gruplandırılarak saklandığı sperm bankaları olu şmuştur. Daha önce yukarda açıkladığımız gibi sayıca olarak yetersiz spermler de bu şekilde saklanarak biriktirilir veya konsantre edilir ve daha sonra da suni döllenme için kullanılır.
Spermlerin —79 santigrat dereceye kadar soğutulması ve spermlerin saklanacağı ortam özellik taşıyan teknikler gerektirmektedir.
Böyle dondurulmuş spermlerle gebelik elde edilebilme şansı yaklaşık üçte bir oranındadır.
Kısırlıkta bağışıklık faktörünün düzeltilmesi
Kısırlık nedenleri arasında bağışıklık olaylarının da sorumlu olabileceğinden daha önce söz etmiştik. Eğer kadında erkeğin spermlerine karşı bir bağışıklık gelişmişse, yaklaşık 3-6 ay kadar kadının sperm ile ilişkisi kesilir. Bu tedavide böyle çiftlerin kaput (prezervatif) ile ilişkide bulunmaları ve 3-6 aylık dönem sonunda da, sadece kadının yu^ murtlama günlerinde kaputsuz birleşmeleri önerilir. Bu yöntemi uygulayan kısır çiftlerin yaklaşık yüzde 60'ında ilk 3 ay içinde gebelik olma şansı vardır.
Suni döllenme (Artifisyel İnseminasyon) Sunni Döllenme
Kısır çiftlerde, kısırlık nedeni sadece erkek döl hücrelerine aitse ve kadının doğurması için bir başka neden yoksa, böyle çiftler, suni döllenmeyle çocuk sahibi olabilmektedir.
Suni döllenme iki şekilde yapılabilir. Ya kadının kendi kocasının ya da bir başka erkeğin sağlıklı spermleri kullanılır.
Kadının kendi kocasının spermlerinin kullanılması yukardaki açıklamaya ters düşebilir. Fakat bazı hallerde bu durum söz konusudur, Çünkü bazı erkeklerde sorun "impotans" olabilir. Yani penis sertleşmemekte ve cinsel birleşme olamamaktadır, halbaki spermler sağlıklıdır. Bazı tip erkeklerde de spermler sağlıklı, fakat miktar olarak yetersizdir. Böyle yetersiz miktardaki spermler biriktirilerek, normal sayıya ulaşılır ve suni döllenme yapılabilir.
Suni döllenme işlemi kadının ovülasyon gününden bir gün önce, ovülasyon gününde ve ovülasyon gününden bir gün sonra olmak üzere arka arkaya 3 gün yapılır. Kullanılacak spermler bir enjektör yardımıyla yavaş olarak ya rahim ağzına bırakılır ya da çanak biçiminde ufak bir kaba konarak rahim ağzının önüne konur ve spermlerin rahim içine kendiliklerinden geçmeleri sağlanır. Suni döllenme, gebelik oluşana kadar her ay yenilenir.
Rahim ağzına ait kısırlık nedenlerinin tedavisi
Burada bozukluk bizzat rahim ağzına ait olabileceği gibi, rahim ağzı salgısına da ait olabilir. Eğer bozukluk rahim ağzında doğumsal bir yapı bozukluğu ise, tedavisi operasyonla düzeltme işlemidir. Bazı hallerde de rahim ağzı kanalında bir darlık, bir tümör veya yapışıklık söz konusu olabilir. Böyle bir durumun tedavisi ise basit bir müdahale ile mümkündür.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, bazı kadınlar gebe kalırlar, fakat belirli bir aydan sonra düşük yaparlar. Daha sonra yapılan tetkiklerle arka arkaya yapılan bu düşüklerin nedeni rahim ağzı yetmezliği ise ona uygun bir tedavi tipi seçilir. Burada uygulanan tedavi, bir torba ağzının büzülmesi gibi, rahim ağzının büzülmesidir. Genellikle gebeliğin 14-16 haftası civarında böyle rahim ağzı iple büzülerek zamansız açılması ve dolayısıyla düşükler önlenir. Doğum zamanında ise bu kesilerek çıkarılır ve rahim ağzının açılmasını engelleyen faktör ortadan kaldırılmış olur, normal doğum gerçekleşir.
Rahim ağzını ilgilendiren iltihaplı hastalıklar da kısırlık nedenidir. Burada iltihabın varlığı, hem spermlerin ölmesinde rol alırlar ve hem de rahim ağzı salgısının yapısını bozarlar. Böyle hallerde kronik bir rahim ağzı iltihabı söz konusu olabilir ve halk arasında rahim ağzı yarası adını alır. Tedavisi ise rahim ağzının elektrokoterizasyonu ve koni-zasyonudur(yani yakılmasıdır). Basit bir iltihap ise ilaçla tedavi edilebilir.
Rahim ağzında hiçbir bozukluk olmadan, iltihap olmadan da sadece rahim ağzı salgısının kalitesinin bozukluğu veya miktarının azlığı kısırlık nedeni olabilir. Bu durum genellikle hormonal bir yetersizlik sonucu olup ona göre uygun bir tedavi uygulanır.
Rahime ait kısırlık nedenlerinin tedavisi
Rahimin de doğumsal bozuklukları ya da sonradan oluşan hastalıkları kısırlık nedenleri arasındadır.
Doğumsal, yani yapısal bozukluklar (rahimin çift oluşu, bölmeli oluşu veya boynuzlu oluşu gibi) ancak ameliyatla düzeltilebilir. Fakat böyle kadınlar gebe kalabilirler, ancak gebelikleri düşükle sonlanabilir, sonuçta çocuk sahibi olamazlar. Eğer bozukluk hafif derecede ise normal bir kadın gibi, istedikleri kadar çocuk sahibi olmaları da mümkündür. Bozukluğun şiddeti arttıkça, paralel olarak sonuç da değişir, gebe kalır fakat düşükle sonlanır veya gebe dahi kalamaz. Böyle gebe kalabilen, fakat düşüklerle gebelikleri sonlanan kadınlara plastik biroperasyon yapılarak, rahimdeki bu doğumsal olan bozukluk düzeltilir, yani rahim için boşluğu normal yapısına getirilir.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, rahimin arkaya dönük oluşu ya da ters oluşu kısırlık nedeni değildir. Yapılan muayeneler sonucu başka bir neden ortaya çıkarılamazsa ancak o zaman rahimin ters oluşu kısırlık nedeni olarak kabul edilebilir ve operasyon ile bu terslik düzeltilebilir.
Bu anatomik bozukluklardan başka rahim iç örtüsünün iltihapları, tümörleri de kısırlık nedeni olduğundan tedavi edilmelidir.
Rahime ait kısırlık faktörleri arasında önemli bir yeri olan bozukluklardan biri de rahim iç örtüsünün (endometrium) gebelik için yeterli özelliklere sahip olmamasıdır. Bu hormonal bir bozukluğun sonucu olup, tedavisi de ona göredir.
Fallup borularına (tüplere) ilişkin kısırlık nedenlerinin tedavisi
Bugünkü bilgilerimize göre tüplerin kapalı oluşu ya da geçirilmiş operasyon veya iltihaplı hastalıklar sonucu yapışıklıklar oluşu veya fonksiyon bozukluğu, başta gelen kısırlık nedenleri arasındadır. Gebe kalamayan yaklaşık 4-5 kadından birinde tüplerle ilgili bozukluklar vardır. Burada bir diğer grubu da, daha önce doğum kontrolü amacıyla tüplerini bağlatmış, fakat daha sonra çeşitli nedenlerle çocuk doğurmaya karar vermiş kadınlar oluşturur. Böyle kadınlara operasyonla yardımcı olmak ve kısırlıklarını çözmek mümkündür. Son yıllara kadar bu tür ameliyatlar, diğerleri gibi çıplak gözle yapılmakta idi. Fakat günümüzde bu tür ameliyatlar mikroskop altında gerçekleştirilmektedir. Çünkü, operasyon uygulanan tüplerin kalınlığı ancak milimetre bo-yutlarındadırve çok ince aletler ve iplikler kullanılmalıdır. Bu şartlarda da başarı şansı yaklaşık 3-4 misli artmaktadır. Şimdi kısaca mikro-cerrahiden bahsedelim.
Yumurtlaması olmayan veya yumurtlama bozukluğu olan kadınların tedavisi
Bütün yumurtlayan kadınlar düzenli âdet görürler veya yumurtla-: ması olmayan kadınlarda muhakkak âdet bozukluğu vardır demek yanlış olur. Başka bir deyişle yumurtlama ile âdetin kesin ilişkisi vardır* demek doğru olmaz.
Ancak çoğunlukla hiç âdet görmemek veya düzensiz âdet görmek, yumurtlama bozukluğunun belirtilerinden sayılabilir.
Konuyu iki düzeyde ele almak istiyoruz.
Birincisi hiç yumurtlamamanın tedavisi, ikincisi ise yumurtlama olduğu halde yumurtanın döllenebilmesi için yeterli hormon desteğine sahip olmadığı durum (korpus luteum yetersizliği).
Bu iki durum daha evvel de belirttiğimiz gibi 5 noktanın bozukluğuna bağlı olabilir.
Birinci nokta hipotalamustur. Beyinin bu bölgesi normal fonksiyonlarını yerine getirmez. "Gonadotropin riziling" faktör dediğimiz nöro-hormonu üretmez ve dağıtmaz ise hem yumurtlamak, hem de âdet görmek mümkün değildir.
Bu noktadaki bozukluğun tedavisi için günümüzde bu nörohormon yerine konarak yumurtlama sağlanabilmektedir. Bu nörohormon bir âdet süresince kandaki düzeyi açısından yükselmeler, alçalmalar gösterir.
O nedenle bu hormon vücuda bağlanan özel pompa ile devamlı olarak verilerek tedavi sağlanmaktadır.
Hipotalamusta yapılan PRL (prolaktin) ifraz edici veya durdurucu nörohormonun pratikte özel bir tedavisi yoktur. Bu noktadan olan bozukluklar endirekt olarak hipofiz seviyesinde düzeltilmeye çalışılır.
İkinci nokta hipofiz bezidir. Bu bezin bir bölümü veya tümü çalışmayabilir. O takdirde gene çalışmayan bölümünün yaptığı hormon gene dışarıdan verilebilir. Bunun için yumurtlama sağlamak amacı ile bazı hayvanların idrar ve serumlarından elde edilen hormonlar kullanıldığı gibi doğrudan doğruya insan hipofizinden elde edilen hormonlar veya menapoza girmiş kadının idrarından elde edilmiş hormonlar da kullanılabilir.
Bu ilaçlar tıpkı insanın kendi hormonuymuş gibi belirli aralıklarla verilerek kullanılabilir (HCG), (HMG). Son 20 yılda "klomifen sitrat" adlı ilaç özellikle hipotalamusa etkisiyle, hipofizi uyararak yumurtlama ama-cı ile hormon ürettiği anlaşılmış olduğundan bu amaçla kullanılmaktadır.
Ancak klomifen sitrat kullanılırken daha önce belirttiğimiz LH hormonunun yerini tutan HCG (humen koryonik gonodotropin, insan sonundan, plasentasından elde edilen hormon) hormonu tarafından takviye edilerek kullanılır.
Ayrıca son yıllarda klomifen sitrata benzer etkileri olan başka ilaçlar da üretilmiş ve kullanılmaktadır (Siklofenil, epimesterol, tamoksi-fen v.b.). Bu konuda en etkili ve en çok kullanılan ilaç, klomifen sitrattır.
Ancak bütün bu ilaçlar kesinlikle doktor kontrolunda alınmalıdır. Ciddi yan etkileri olabileceğinden ve de ayrıca hangi sıra ile kullanılmasının lazım geldiğinin sağlanması nedeniyle, doktor kontrolü kaçınılmazdır. En çok meydana gelen yan etkilerden bir tanesi yumurtalıklarda kist teşekkülüdür. Bu ilaçlar kullanılırken meydana gelen bu kistler için ameliyat kesinlikle söz konusu değildir. Zira bu ilaçlar kesildiğinde, bu kistler de ortadan kaybolur.
Hipofiz bezi fazla prolaktin salgılarsa hem yumurtlama olmayabilir, yumurtlama olsa da yeterli hormon desteği olmayan bir yumurtlama şeklinde olabilir.
Başka bir gerçek de prolaktin yüksek olduğu zaman mekanizması bilinmeyenlerde kısırlık söz konusu olabilir. Onun için prolaktin hormonunun kandaki seviyesi kesinlikle normalin üstüne çıkmamalıdır.
Eğer bu prolaktin seviyesinin yüksekliği hipofizde mevcut çok küçük urcuklardan ise (mikroprolaktinoma) veya işlev bozukluğundan ise tedavi ilaçla yapılabilir (Bromoergokriptin).
Bu ilaç hormon değildir. Çavdar mahmuzundan elde edilmiş bir maddeye benzer bir ilaçtır. Eğer prolaktin salgılanmasının fazlalığı büyük bir tümöre bağlı ise (makroprolaktinoma diğer hipofiz "beyin" urları v.b.) o takdirde ameliyat söz konusudur.
Üçüncü nokta yumurtalıklardır. Yumurtalıklar daha evvel bahsettiğim östrojen, progesteron hormonlarını imal edemeyecekler ise, yumurtlama olmaz, meydana gelen yumurtanın döllenmesi de olmaz. 40 yıldan fazla zamandan beri bu hormonlar ilaç olarak imal edilmiş olup kadınlarda kullanılmaktadır.
' Kullanmada yöntem, gene yerine koyma yöntemidir. Hangi hormon yetersiz ise onun yerine dışardan hormon verilerek tedavi mümkün olabilir. Ancak unutmamalıdır ki, bu hormonlar hipotalamus ve hipofiz-den emir geldikten sonra yapılırlar (özellikle östrojen hormonu).
Eğer yukarıdan emir verici hormonlar gelmiyor ise yumurtalık hormonları verilerek, döllenebilir yumurta imal etmesine imkân yoktur. Genellikle yumurtlama olmuş ve az miktarda progesteron hormonu yapılıyor ise yerine dışarıdan ilaç şeklinde progesteron verilerek yetersiz yumurtlama takviye edilebilir, gebelik elde edilir.
Dördüncü nokta ise daha evvelce anlattığımız yumurtlama mekanizmasında sayılan ve sıra ile çıkan hormonların arasındaki çok hassas ilişkidir (feedback mekanizması). Bu hassas ilişki bozulursa bütün hormonlar kanda yeterli seviyede bulunsa dahi yumurtlama olmayabilir veya olsa da yeterli bir yumurtlama olmaz. Bunun düzeltilmesi yine yukarıda belirttiğimiz hormonları kullanarak mümkün olur.
Beşinci nokta, vücudun genel bozuklukları, kansızlık, ileri derecede zayıflık, ağır mikroplu hastalıklar v.b. gibi diğer iç salgı bezlerinin (böbrek üstü bezi, pankreas v.b. gibi) bozukluğuna bağlı olarak meydana gelir.
Yumurtlama bozukluklarından biri de polikistik över sendromu (küçük kistçiklerin mercimek, toplu iğne başı v.b.) bulunduğu yumurtalık dediğimiz bu hastalıktır. Burada bozukluğun yukarda sayılan 5 noktanın hangisine ait olduğu ortaya konmamıştır. Son zamanlarda yumurtalıkların enzim bozukluğu hastalığın 2. nedeni olarak düşünülmektedir.
Bu hastalığın düzeltilmesi için de yukardaki hormonlar kullanılır, ancak yumurtlama olayı için cerrahi girişimin söz konusu olduğu yegârje hastalık budur.
Ancak polikistik över sendromunda cerrahi girişim yıllarca hormon kullanılarak başarı elde edilemeyen kadınlarda söz konusudur.
Bu hastalıkta uygun ve doğru dozlarda kullanılan ilaçlarla (klomifen sitrat HCG, HMG, v.b. gibi) çoğu zaman sonuç alınabilmektedir.Onun için hekim (VVedge resection) denilen yumurtalıklardan ince bir dilim kesit yapma girişimine başvurmadan sabırlı ve dikkatli olmalıdır.
Kısırlıkta Kadınlara Uygulanan Tedavi Yöntemleri
Kısırlıkta tedavi, her hastalıkta olduğu gibi, nedene yönelik olarak yapılır. Bu nedenle, kısırlığı düzelten bir ilaç, bir tedavi kişiden kişiye farklılık gösterir. Diğer bir deyimle, bir kadının gebe kalmasına yol açan ilaç, bir başka çocuğu olmayan kadın için yararlı olmayabilir. Yani tedavi, nedene yönelik olarak hastaya göre düzenlenir. Bazen bozukluk, yani kısırlığa yol açan faktör birden fazladır, tedavi de ona göre olmalıdır. Bunun yanında daha önce de belirttiğimiz gibi, tedavisi bugün için mümkün olmayan bir faktör, kısırlık nedenidir veya kısırlık nedeni ortaya konamaz. Böyle hallerde gayet doğaldır ki, tedavi de yoktur.
Bundan sonraki bölümde kısırlığa yol açan faktörlere yönelik bazı önemli tedavi yöntemleri teker teker açıklanacaktır. Gayet doğaldır ki, kadının tedavisi yapılmadan önce, erkeğin gerekiyorsa tedavisi yapılmalıdır.
Üreme organlarının dışındaki faktörler
Tüm vücudu ilgilendiren, tüberküloz, aşırı derecede kansızlık, şeker hastalığı, tiroid bezi hastalıkları gibi hastalıklar eğer tek başına kısırlık nedeni ise önce bu hastalık, uzman hekimler tarafından tedavi edilmelidir.
Üreme organlarına ilişkin kısırlık nedenlerinin tedavisi
Kısırlık nedenleri sıralanırken gördüğümüz gibi kadın üreme organlarının kısırlıkta yüzde 77 oranında etken olduğu belirtilmiştir. Bu arada kısırlık sebebi olan üreme organlarına ilişkin bozukluklar da, organa ve bozukluğa göre ayrı ayrı özel bir tedavi gerektirirler. Şimdi bunları aşağıda sırayla görelim:
Vulva ve vaginaya ilişkin kısırlık nedenlerinin tedavisi
Burada eğer doğumsal bir yapı bozukluğu varsa, yani doğuştan vulva yoksa, vagina yoksa veya cinsel temasa engel bir yapıya sahipse, bu bozuklukların düzeltilmesi gerekir. Fakat böyle hallerde, genellikle daha önce de belirttiğimiz gibi başlıca şikâyet kısırlık değildir. Daha ciddi üreme fonksiyonları bozukluğu söz konusu olabilir. Kısırlık şikâyetine fırsat kalmadan, bu tür kadınlar daha genç kızlık dönemlerinde âdet görememe gibi ciddi şikâyetlerle hekime başvururlar. Bu tür bozukluklar kalıtsal, hormonal bozukluk sonucu gelişmiş olabileceğinden, tedavi öncesi önemli ve uzun süren tetkikler yapılır ve sonra tedavi tipi seçilir. Tedavi bazen basit bir müdahale olabilir (kapalı bir kızlık zarının açılması gibi) bazen de suni bir hazne yapılması gerekebilir. Birinci halde ilerde kısırlık ile ilgi yoktur, fakat ikinci halde genellikle yapılan suni hazne, sadece fonksiyonel amaçla cinsel teması mümkün kılmak içindir ve kısırlık tedavisi için değildir.Vulva ve vaginayı ilgilendiren diğer kısırlık nedenleri arasında ilti-habi hastalıklar gelir. Burada da klinik ve gerekirse laboratuvar tetkikleri sonucu iltihap tipi tespit edilip, tedavisi de ona göre yapılır.
Kısırlıkta Rahim ağzı faktörünün araştırılması
Daha önce de sözünü ettiğimiz gibi, kısırlıkta rol alan faktörlerden biri de rahim ağzının yapısı ve salgıladığı salgının özelliğidir.
Rahim ağzının yapısı ve kanalının açıklığı, yapılan muayenelerle ortaya konur. Bunun yanında son yıllarda önem kazanan ve rahim ağzı salgısının özelliğinin spermlerin geçişi için uygun olup, olmadığını ortaya koyan bazı testler vardır.
a) Post-koital test (Sims-Huhner testi)
Rahim ağzı salgısı ile sperm arasındaki uyumu ya da uyuşmazlığı ortaya koyan bir testtir. Bu test için kadın, eşi ile cinsel temas yaptıktan 2-4 saat sonra muayene edilir. Hekim tarafından mikroskop altında yapılan muayenede, kadından alınan rahim ağzı salgısında, canlı spermler ve sayısı araştırılır. Normalde cinsel temastan 2-4 saat sonra rahim ağzı salgısında belirli sayıda canlı sperm bulunmalıdır.
Böylelikle normalde sonuç pozitif olarak belirlenir. Pozitif bir sonuç rahim ağzı salgısı ile spermin uyum içinde olduğunu gösterir. Aksi halde, yani rahim ağzı salgısında canlı spermlerin hiç olmayışı ya da az oluşu, sonucun negatif olması demektir. Cinsel birleşme tekniği hatalıdır, test zamanında yapılmamıştır, spermlere ait bir bozukluk vardır, vaginada iltihabi bir hastalık vardır. Ancak bu testin bir kez negatif bulunması, sperm ile rahim ağzı salgısı arasında kesin olarak bir uyumsuzluk anlamına gelmez. Tekrar uygulanır. Bu test, kadının beklenen yumurtlama gününden hemen önce yapılmalıdır.
b) Kurzrok-Miller testi
Bu test de yukarıdaki test gibi, sperm ile rahim ağzı salgısı arasındaki uyumu araştıran bir diğeridir. Burada, kadının servikal mukusu (rahim ağzı salgısı) ile erkeğin spermi ayrı ayrı alınır ve bir cam üzerine birer damla halinde 2-3 milimetre uzaklıkta konur. Sonra üzerine ince ikinci bir cam kapatılarak iki damla karşı karşıya getirilir. Normalde mikroskop altında, spermlerin, rahim ağzı salgısının içine doğru kolon halinde girmeleri gerekir (pozitif sonuç). Aksi halde, spermlerin rahim ağzı salgısına girememeleri ya da girer girmez ölmeleri, bir uyumsuzluğu gösterir (negatif sonuç).
Bu testin bir modifikasyonu ise, testin çapraz yapılmasıdır. Negatif sonuç alındığında bozukluğun sperme mi yoksa rahim ağzı salgısına mı ait olduğu ortaya konmaya çalışılır. Burada ayrı ayrı kadının rahim ağzı salgısı ve erkeğin spermi diğer sağlıklı başka bir kadının rahim ağzı salgısı ve başka bir erkeğin spermi ile karşılaştırılır. Böylelikle bozukluğun kadın ya da erkekte olduğu ortaya konabilir.
Son yıllarda geliştirilen yeni laboratuvar teknikleri ile, sperm ve servikal mukus arasındaki bir uyumsuzlukta bağışıklık mekanizması bozukluğundan şüphe edildiğinde, yapılan kan muayeneleri ile bir bozukluk olup olmadığını belirlemek mümkün olmaktadır.