Hemoroid Basur, Hemoroid Nedir
İç ve dış hemoroid olmak üzere ikiye ayrılır. Dış hemoroidlerde, hemoroid anüs dışındadır ve üzeri deriyle kaplıdır, iç hemoroidlerde, hemoroid anüs içindedir ve üzeri müköz zarı ile kaplıdır. Aşırı şişmanlık, kabızlık ve dışkılama sırasında aşırı ıkınma, kuvvetli müshil kullanımı, gebelik, rektum ve komşu dokularda bulunabilecek tümörler hemoroid nedenleridir. Çok ender olarak karaciğer kapı toplardamarında basınca neden olabilecek karaciğer hastalıkları hemoroidin nedeni olabilir.
Hemoroid Hastalığı Belirtileri
Zaman zaman kanama görülür. Birçok vakada hemoroid anüs dışına çıkar ve ancak elle itilmek suretiyle geri sokulabilir. Dışkılama sırasında kanama olur. Anüs çevresi kaşınır. Eğer iltihaplanma durumu varsa ağrı görülür.
Hemoroid Tedavisi
Kaşıntı giderici merhemler verilir. Dışkılama sonrası anüs çevresi çok temiz olarak yıkanmalıdır. Bazı vakalarda hemoroidlerin içine büzücü bir ilaç enjekte edilir. ileri vakalarda tedavi cerrahidir (Hemoroid Ameliyatı). Ağrılı durumlarda anüs çevresine soğuk kompres uygulanır.
Kansızlık Nedir (Anemi), Kansızlık Hastalığı
Kansızlığın nedenleri çok çeşitlidir. Genellikle, kan kaybı, demirin yetersiz alınması, alyuvarların yapı bozukluğu ve alyuvarların yapılmasındaki bozukluklar başlıca nedenlerdir. Kronik ve ağır bulaşıcı hastalıklar, kronik böbrek hastalıkları nedeniyle kan yapımının bozulması da nedenler arasında sayılabilir.
Kansızlık Belirtileri
Yüz solukluğu, halsizlik, göğüste ağrı, idrarda kan görülür. Kansızlığın asıl teşhisi belirtilerden çok kan sayımı sonucu yapılabilir.
Kansızlık Tedavisi
Kansızlık nedeninin saptanmasından sonra bir tedavi yöntemi izlenmelidir. Hastaya demir de verilebilir.
Lösemi: Kanın bir milimetre küpündeki normalde 5000 -7000 civarında olan akyuvarların artarak 10.000-500.000'e yükselmesiyle ortaya çıkan bir hastalıktır. Bu hastalığın nedenleri henüz kesinlikle saptanamamıştır, ama iyonize eden radyasyonlara açık kalmanın hastalık oluşumunu hızlandırdığı düşünülmektedir. Genellikle lösemi hastalıkları üç grupta toplanabilir:
1. Akut lösemi: Genellikle erkeklerde ve çocuklarda görülen lösemi tipidir.
Belirtileri: Boğaz ağrısı, eklemlerde ve kemikte ağrı görülür. Hasta bitkinlik hisseder ve ateşlidir. Deride kan birikimleri ve çürükler oluşur. Kansızlıkla birlikte sindirim sisteminde ve burunda kanamalar olur. İdrarda da kan bulunabilir. Ayrıca, lenf bezleri büyür. Göğüs kemiğine basıldığı zaman ağrı hissedilir.
Tedavi: İlaç tedavisidir. On beş günde bir kan sayımı yapılır. Hastalığa eşlik eden kansızlık için kan aktarımı ve hastalık için de antibiyotik tedavisi gerekir.
Felç Nedir (Apopleksi), Felç Hastalığı
Beynin bir bölümünü kanlandıran hasta bir damarda oluşabilecek ağır kanama, pıhtı oluşumu ya da damar tıkanması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır.
Felç Belirtileri
Hiç beklenmedik bir anda kişinin bilincini kaybedip komaya girmesi halinde bir felç düşünülür. Böyle bir felçte hastanın soluğu alkol kokar. Çoğu vakalarda, hastanın aşırı alkol aldığı düşünülebilir, ama böyle bir düşünce yanıltıcıdır. Organlarda uyuşma ve beceriksizlik görülür. Bazen şiddetli baş ağrısı görülebilir. Bu takdirde şiddetli bir kanama olasılığı düşünülmelidir. Beyin atardamarının tıkanması halinde görülen felçler çok anidir.
Felç Tedavisi
Hastanın rahat solunum yapması sağlanır ve hasta sıcak tutulur. Hastaya herhangi bir yiyecek ya da içecek verilmemelidir. Felçli organa sık aralıklarla masaj yapmalı ve organın hareketi sağlanmalı. Beyin damarlarından ötürü bir felç düşünülürse, tıkanma nedeninin ortadan kaldırılması için bîr ameliyat gerekebilir.
Damar Sertliği Nedir, Damar Sertliği Hastalığı
Yaş ilerledikçe atardamarların esnekliği azalır, damar duvarlarına kalsiyum tuzları ve yağlar yerleşir. Sonunda damar sertliği hastalığı ortaya çıkar. Genellikle 40 yaşın üstündeki kişilerde en sık rastlanan ölüm nedeni, damar sertliğinden ötürü beyin ya da kalbin yetersiz beslenmesidir. Damarların sertleşmesinde sigaranın ve kolesterolün rolü büyüktür.
Belirtileri: Hasta atardamarların desteklediği vücut bölümüne göre değişir. Atardamarların kanaması sonucu pıhtı oluşumu, damar tıkanması ve felç görülür.
Damar Sertliği Tedavisi
Genellikle nedenlerin ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Hastaya atardamarları genişletici ilaçlar verilir. Kolesterolü az yiyecekleri kapsayan bir diyet uygulanır.
Yüksek tansiyon (Hipertansiyon)
Kan basıncının normalden yüksek olmasına verilen addır. Yüksek tansiyon ilkel ya da ikincil olabilir. İlkel yüksek tansiyonda belirgin bir neden yoktur. İkincil yüksek tansiyonda böbrek hastalıkları, gebelikte görülen toksemi, çok ender olarak da iç salgı bezlerindeki boğukluklar düşünülür. Vakaların yüzde 85'i ilkel tip yüksek tansiyondur ve genellikle bazı kişilerin geçmişlerinde de yüksek tansiyon vardır.
Yüksek Tansiyon Belirtileri
Başın arka bölümünde şiddetli baş ağrısı vardır.
Hipertansiyon Tedavisi
İlkel yüksek tansiyonlu kişi endişelerden uzak tutulmalı ve yatıştırıcı ilaçlardan yararlanılmalıdır. Aslında ilkel yüksek tansiyon herhangi bir tedaviyi gerektirmemektedir. İkincil yüksek tansiyonda, asıl tedavi yüksek tansiyona neden olan etkenlerin ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Böyle bir tedavi geciktirilmeden uygulanmalıdır. Tedavinin gecikmesi halinde hastada kalp yetmezliği, kalbi besleyen damarlarda hastalıklar, anjin dö puatrin, ağır kanama ve pıhtı oluşumu görülebilir. Hastalığın ilerlemesi halinde böbreklerin de etkilenmiş olacağı düşünülmelidir.
Kalp kası iltihabı, Miyokardit Nedir
Etken genellikle romatizmayla ilgili bir durumdur. Hastalık çiçek, nezle gibi kısa süreli virüs iltihapları ya da difteri, tifo ve kızıl gibi bakteri iltihaplarının bir yan etkisi olarak belirir.
Kalp Kası İltihabı Belirtileri
Nabız düzensizliği görülür. Bayılma nöbetleri belirir. Hastanın göğsünde ağrı vardır ve nedensiz olarak hasta kendini bitkin ve halsiz hissedebilir. Ayrıca, hastanm zaman zaman soluğu da kesilebilir.
Miyokardit Tedavisi
Romatizmayla ilgili durumun tedavisine yöneliktir. Eğer başka bir etken varsa, bu etken saptanır ve ortadan kaldırılır. Mutlak dinlenme şarttır.
Anjin dö puatrin (angina pectoris)
Kalp kasının bir bölgesinin ya da tamamının geçici daralmasına bağlı olarak görülen anjin dö puatrinin (göğüs anjini) nedeni yüzde 95 olayda koroner daralmasına bağlı, kalbin yeterli ölçüde kanlanamamasıdır. Kalbi besleyen bir atardamarın boşluğunu yarı yarıya daraltacak bir hastalık (genellikle arteriyoskleroz) belirtilerin ortaya çıkmasına yol açar. Kalbi besleyen damarların kireçlenmesi sonucu damar boşluğu daralacağı için kalp kasları yeterli derecede kanlanamaz. Yeteri kadar beslenemeyen kalp kası çalışmakta zorluk çekmeye başlar ve anjin dö puatrin belirir.
Belirtileri: Kalbi besleyen atardamarları hastalıklı kişiler, en küçük bir harekette dahi göğüslerinde bir ağrı duyarlar. Bu ağrı genellikle sıkıştırıcı ve soluk kesici bir özelliktedir.
Seyri: Kalp ağrısının nedeni kalp kasına giren kan miktarının azalmasıdır. Ağrı, hasta hareket halindeyse onu durduracak kadar şiddetlidir. Hasta, dinlenme halindeyken, kalp kası yeteri kadar beslenebileceğinden ağrı kaybolur. Eğer ağrı dinlenme halindeyken de geçmezse, önemli bir hastalığın işareti sayılır ve teşhis ancak elektrokardiyogram ile konabilir.
Tedavi: Hasta endişe, korku ve heyecan verici olaylardan uzaklaştırılmalı ve mutlak dinlenmeye çekilmelidir. Sigara içilmesi yasaklanır, ama az miktarda alkol alınmasına izin verilebilir. Genellikle kolesterolü az olan bir diyet uygulanır. En etkili ilaçlar damar genişletici ilaçlardır. Bu ilaçlarla damarlar genişletilerek kalp kasının yeterli derecede kanlanması sağlanır.
İnfarktüs Nedir
Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de infarktus vakaları giderek artmakta ve daha çok genç yaşlarda görülmektedir. Bu hastalığın diyabetli ve hipertansiyonlu hastalarda oluşması olasılığı daha büyüktür. Kalbi besleyen büyük atardamarlardan birinin tıkanması ani ölüme neden olabilir. Bir atardamarın aniden tıkanması sonucu o atardamarın beslediği dokunun kanlanması durur ve doku üzerinde ölü bir bölge oluşur. Bu ölü bölge infark, olay da infarktüs adını alır.
İnfarktus Belirtileri
Kalp bölgesinde şiddetli ağrı vardır. Ağrıya huzursuzluk, özellikle ölüm korkusu eşlik eder. Kesin teşhis laboratuvar deneylerinden sonra konabilir.
İnfarktüs Tedavisi
Tedavi belirtiye göredir. Kalp üzerindeki ölü dokunun yerini alacak olan bağdokusunun yapımını hızlandırmak olanaksızdır. Bağdokusunun oluşumu için hasta en az üç ay yatak dinlenmesinde bırakılmalıdır. Huzursuzluğun ve endişelerin giderilmesi gerekir. Bu arada ağrının önlenmesine çalışılır. Eğer hastada kalp yetmezliği varsa, hasta biraz yüksek yatırılmalıdır. Yaşlı hastaları uzun süre yatırmak doğru değildir. Genellikle hastaya bacaklarını hareket ettirmesi ve derin solunum yapması salık verilir.
Kalp Kapakçığı, Kalp Kapakçıkları Hastalıkları
Kalp Kapak Hastalığının Başlıca nedenleri romatizma, sifilis (frengi), arteryoskleroz (damar sertliği) ve doğmalık kalp hastalıklarıdır. Hastalanan kapaklar ya tam kapanamaz ya da onarım dokusundan ötürü daralır. Kalp kapakçıkları hastalıklarının sonucu kalp yetmezliği oluşabilir. Asıl hastalık kalp kapakçıklarının iltihaplanmasından oluşan subakut bakteryel endokardittir. Bu hastalıkta kalp kapaklan önceden hastalanmış ve bozulmuştur. Etken organizma genellikle bakteridir (streptokok viridans). Kalp kapaklarının önceden bozulmasının nedeni, romatizmayla ilgili ya da doğmalık olabilir. Normal kapakların iltihaplanması ancak kişinin kronik hastalığı ya da ilaç alışkanlığı sonucu görülebilir. Hastalık etkeni olan bakteri normalde ağız içinde bol miktarda bulunmaktadır. Bu bakteri diş çekilmesi sonucu, diş apsesi nedeniyle, kana karışır.
Kalp Kapakçığı Rahatsızlakları Belirtileri
Kalp kapaklarının hasta olduğu bilinen kişide hafif ateş, solukluk ve bitkinlik görülür. El ve ayak parmaklarındaki kılcal atardamarların minik pıhtılarla tıkanması sonucu deride kabartılar ortaya çıkar. Böbrek, dalak ya da beyinde damar tıkanmalarını izleyen ufak tefek çeşitli belirtiler de görülebilir.
Kalp Kapakçığı Tedavisi
Etken organizma ve onun duyarlı olduğu antibiyotik saptanarak tedaviye başlanır. Etken organizma genellikle penisiline duyarlı olduğundan yüksek dozda penisilin tedavisi uygulanır.
Kalp İç Zarı İltihabı, Endokardit Nedir
Ağır kronik hastalıklar sonunda ya da ilaç alışkanlıklarından ortaya çıkan zayıflık durumları dışında normal bir kalpte iltihap görülmez. Hasta ya da yapı bozukluğu olan kalpte iltihaplanmaya çok sık rastlanır. Eğer kalpte doğmalık bozukluk ya da romatizmal bir durum varsa, iltihaplanma mümkündür. Kalp iç zarının iltihaplanma nedeni genellikle bakterilerdir.
Kalp İç Zarı İltihabı Belirtileri, Endokardit Belirtileri
Sinsi bir hastalıktır. Ateş düşüktür ve hastanın genel durumu bozuktur. Hasta bitkinlik ve halsizlikten şikâyet eder. Kalpte herhangi bir bozukluğun varlığı bilinmediği takdirde hastalığın teşhisi oldukça güçtür. Ama kalpteki bir bozukluk bilinirse, zaman zaman beliren halsizlik ve genellikle hastalığa eşlik eden kansızlık belirtisi bir iltihap durumunu ortaya koyar.
Kalp Zarı İltihabı Süreci
Kalbin iltihaplı bölgeleri kan pıhtısıyla kaplanır ve ufalanan küçük parçacıklar genel dolaşıma karışarak ufak tefek damar tıkanmalarına neden olur. Damar tıkanması deride küçük, renk değişimi gösteren ya da duyarlı derialtı kabartıları şeklinde ortaya çıkar. Damar tıkanmasının böbreklere ulaşması halinde ise, idrarda eritrosit görülür.
Endokardit Tedavisi, Kalp Zarı İltihabı Tedavi
Etken organizma ve onu etkileyecek antibiyotik saptanır. İltihap odakları araştırılarak tedavi altına alınmalıdır. Genellikle ikincil odak noktaları dişlerdir. İltihaplı dişlerin çekilmesinden önce, bakterilerin kana karışmasını önlemek amacıyla hastaya penisilin yapılmalıdır.
Kalp Yetmezliği Hastalığı, Kalp Yetmezlikleri
Kalp yetmezliği sağ ve sol kalpte olabilir. En sık rastlananı, mitral (aort) kapakçıkları hastalığı, koroner yetmezliği ya da yüksek kan basıncı (hipertansiyon) sonucu görülen sol kalp yetmezliğidir. Sol kalp yetmezliğinde solunum darlığı, sağ kalp yetmezliğinde ise karaciğer büyümesi ve ödem (su toplaması) görülür.
Kalp Yetmezliği Belirtileri
Sol kalp yetmezliğinin ilk belirtisi solunum darlığıdır. Hareket sonucu hasta soluksuz kalır ve hastanın hareketleri sınırlanır. Solunum kesikliğinin yanı sıra hastada yorgunluk hissi vardır ve hasta hareket etmekten kaçınır. Sağ kalp yetmezliğinde, akciğerlerden gelen kan yeterli miktarda dönmediği için akciğerlerdeki kan basıncı yükselir. Böylece, vücuda gelen kan miktarı az olacağından toplardamar içindeki basınç artar. Sonuç olarak karaciğer büyür ve bacaklarda ödem belirir. Karnın sağ üst kesiminde duyarlılık vardır ve bağırsaklarla midede kan birikimi olacağından iştahsızlık, bulantı ve kusma görülür.
Akut Kalp Yetmezliği Süreci
Sol kalp yetmezliğinde hasta otururken daha rahat soluk alır. Solunum darlığı genellikle geceleri nöbetler halinde gelir. Hasta ancak oturduğu zaman rahatlayabilir. Ama solunum darlığı akciğer ödemine bağlıysa, hasta morarıp bayılabilir. Sağ kalp yetmezliğinde karaciğer büyümesi ve genellikle bacaklarda ödem başlar.
Kalp Yetmezliği Tedavisi
Kalp yetmezliğinde kasları kuvvetlendirici ve böbreklerden su atımını hızlandırıcı bir tedavi uygulanır. Bundan başka hasta kesin bir yatak dinlenmesine çekilmelidir. Tedavinin bir doktor kontrolunda yapılması gereklidir. Ayrıca, hasta düzenli olarak kontrol altında tutulmalıdır.
Kan Nedir, Kanın Görevleri
Erişkin bir insanda bulunan kan miktarı yaklaşık 4-5 litre kadardır. Kanın birçok görevleri vardır. Bu görevleri şöyle sıralayabiliriz:
— Oksijenin dokulara taşınması.
— Kullanılan oksijenin yerini alan karbon dioksitin hücrelerden alınması.
— Besin maddelerinin hücrelere iletilmesi ve artık maddelerin tekrar hücrelerden alınması.
— Hormon ve diğer kimyasal maddelerin taşınması yoluyla yaşam için gerekli çeşitli olayların kontrolü.
— Derin dokularda oluşan aşırı ısıyı vücut yüzeyine taşıyarak ısı alışverişinin düzenlenmesi.
— Yabancı maddelere ve mikroplara karşı vücut savunmasının sağlanması.
Kanı dört bölümde incelemek mümkündür:
1. Alyuvarlar Nedir (Eritrositler): Ortası çukur, kenarları kalınca, çekirdeksiz, zarları yumuşak, esnek ve kürecikler halinde olan hücrelerdir. Alyuvarlarda hemoglobin ve demir bulunur. Alyuvarlar ömürleri kısa olan hücrelerdir. Yaklaşık 3-4 ay yaşadıktan sonra karaciğer ve dalakta yıkılırlar. Yıkılan alyuvarların yerlerini, ilk planda kırmızı kemik iliğinde oluşan, yeni alyuvarlar alır. Vücut her saniye yaklaşık 3 milyon kadar alyuvar üretir. Erişkin bir insanın 1 milimetre küp kanında 4,5-5 milyon kadar alyuvar bulunur. Alyuvarların sayılarının çokluğu ve yüzeylerinin geniş oluşu, yüklü oldukları demirli hemoglobin aracılığıyla gereksinmeye göre oksijen alabilmeleri içindir. Alyuvarların en önemli görevi, demirli bir protein olan hemoglobinin yapısındaki demir atomu aracılığıyla akciğerlerde oksijeni bağlayıp (kimyasal bağlantı) dokuların hücrelerine iletmek, oksijeni orada bırakıp, hücrelerden karbon dioksiti alıp götürmektir.
2. Akyuvarlar Nedir (Lökositler): Akyuvarlar, çekirdekli hücrelerden oluşmuştur. Bir milimetre küp kandaki sayısı 5000-8000 civarındadır. Yapılarındaki bazı özelliklere göre ayrı ayrı ad alırlar. Bir amip gibi aktif hareket yapabilme ve şekil değiştirme yeteneğine sahip olduklarından vücuda giren mikropları sararak öldürürler. Gerçekte, akyuvarlar vücudun bekçileridir ve kan damarlarından ayrılarak vücudun çeşitli yerlerine gidebilirler. Akyuvarlar çok kısa ömürlü hücrelerdir. Yeni akyuvarlar lenf düğümlerinde, dalakta, kemik iliği ve benzeri yerlerde oluşurlar.
3. Kan levhacıkları (trombositler): Bunlar çok küçük yapılar olup, ancak altı tanesi bir araya geldiği takdirde bir alyuvar büyüklüğüne erişebilirler. Trombositler, alyuvarlar ve akyuvarların tersine, tam hücre değildir. Bunlar, kemik iliği büyük hücrelerinin parçalanmasından oluşmuş hücre parçacıklarıdır ve ömürleri birkaç günlüktür. Bir milimetre küp kanda yaklaşık 350-500 bin trombosit bulunur. Trombositler kanın pıhtılaşmasında rol oynarlar.
Kan pıhtılaşması Nedir, Kan Nasıl Pıhtılaşır
Olayı şöyle geçer: Karaciğerde K vitamini aracılığıyla protrombin maddesi oluşur. Kan plazmasına verilen protrombin, trombositler tarafından oluşturulan trombokinaz enziminin etkisiyle trombine dönüştürülür. Bu dönüşümde kalsiyumun da etkisi vardır. Böylece oluşan trombin, kan plazmasında erimiş halde bulunan fibrinojeni telsel görünüşteki fibrin haline dönüştürür ve kan pıhtılaşmasını sağlar.
Kan damarlardayken pıhtılaşma olmaz, çünkü kanın damarlar içinde pıhtılaşması karaciğer tarafından üretilip kana verilen heparin maddesiyle önlenir.
4. Kan Plazması Nedir: Plazma, soluk sarı renkli bir sıvıdır. Kanın görevlerinden biri hücrelere madde taşımak olduğu için kan plazmasında protein, aminoasitler, fibrinojen, protrombin, yağlar, glikoz, çeşitli tuzlar, hormonlar, vitaminler, antikorlar, üre, ürik asit, süt asiti, karbon dioksit ve su gibi maddeler bulunmaktadır. Bünyesindeki oksijen varlığı nedeniyle, oksijenin hücrelere taşınmasında da rol oynar. Kan plazmasının yüzde 90'ını su, yüzde 10'unu ise eriyik halindeki maddeler oluşturur.
Kan Grupları, Kan Gurubu Çeşitleri
insan kanı, alyuvarlardaki aglütinoj enlerin çeşitlerine ve durumuna göre gruplandırılmıştır. Kan gurupları olarak 0 (sıfır), A, B ve AB olmak üzere dörde ayrılmıştır. 0 (sıfır) gurubu kanda, alyuvarlarda aglütinojen yoktur. A gurubu alyuvarlarda yalnız A, B gurubu alyuvarlarda yalnız B, AB gurubu alyuvarlarda ise hem A hem de B aglütinojenleri bulunur. Kan gruplarının üzerinde çalışmalar sürerken bazı insanların kanlarında bulunan alyuvarlarda Rhesus faktörü adı verilen bir maddenin olduğu ortaya çıkarılmıştır. Rhesus faktörü kısaca Rh faktörü olarak belirlenmektedir. Rh faktörü pozitif (+) ve negatif (—) işaretleriyle belirtilir. İnsanların yüzde 85'inde Rh faktörü pozitif olarak vardır. İnsanların yüzde 15'inde ise Rh faktörü yoktur ve bu insanlar Rh (—) olarak belirlenir.
Bir İnsandan bir diğer insana kan aktarılması (transfüzyon) yapılırken hem kan gruplarına hem de o gruplarda Rh faktörünün bulunup bulunmadığı göz önüne alınır. Rh faktörsüz kanı olan kişiye Rh faktörlü kan verilemez. 0 (sıfır) gurubu olan bir insan, yalnız kendi gurubundan kan alabilir, ama hem kendi gurubuna hem de diğer gruplara kan verebilir, çünkü alyuvarlarında aglütinojen yoktur. 0 (sıfır) gurubu kanı olanlara genel verici denir. AB kan gurubuna sahip insan, her gruptan kan alabilir, çünkü kan serumunda hem A hem de B aglütinoj enleri vardır. Ancak kendi gurubundan başka gruplara kan veremez. AB kan gurubundan olanlara genel alıcı denir. A kan gurubu olan bir insan, kendi gurubundan ve 0 (sıfır) gurubundan kan olabilir ve kendi gurubu ile AB gurubuna kan verebilir. B kan gurubundan olan bir insan, kendi gurubu ile 0 (sıfır) gurubundan kan alabilir ve kendi gurubu ile AB gurubuna kan verebilir.
Kan grupları özellikleri ve Rh faktörü kalıtsaldır. Kan grupları uyuşmayanlar arasındaki kan alışverişi sonucu kan alan kişide aglütinasyon olur ve kan alanı öldürür. Kan aktarımında Rh faktörü göz önünde tutulmalıdır. Bunun nedeni, Rh negatif guruba girenlerin kan serumunda antikor bulunmasıdır. Evlenmelerde Rh faktörünün önemi bu nedenle büyüktür. Rh faktörü pozitif bir erkekle Rh faktörü negatif olan bir kadının evlilikleri sonucu çocuk, babanın Rh pozitif faktörlü kanını alabileceğinden, annenin Rh negatif faktörlü kanında çocuktan anneye geçen Rh pozitif faktörüne karşı oluşacak antikorlar çocuğa geçer ve çocukta ağır bir hastalık oluşarak ölüme neden olur Bir insana kan verilmesi, ya da aktarımı toplardamar aracılığı ile yapılır ve bir keresinde ancak 300 gram kan verilebilir. Bu miktar gerekirse tekrarlanır.