Obezite ve Böbrek Hastalığı
Son dönem böbrek hastalığı (SDBH) prevalansındaki
artış obezite epidemisi ile paralellik göstermektedir (11). Artan SDBH insidansı
ve maliyetleri dünya çapında halk sağlığı sorunudur (11). SDBH için modifiye
edilebilir risk faktörlerinin belirlenmesi önleyici stratejilerin geliştirilmesinde
önemlidir. Birkaç epidemiyolojik çalışma obezitenin böbrek hastalığı riskini
artırdığını ve prognozunu etkilediğini kesin bir şekilde ortaya koymuştur(13).
Obezite, en yaygın iki SDBH nedeni olan diyabet ve hipertansiyon ile bağlantılıdır
(13). Üstelik obezitenin sonucu olan MS'in de hem KBY hem de SDBH için bağımsız
risk faktörü olduğu görülmektedir
Obezite ile böbrek hastalıkları arasında ilişkiyi
inceleyen çalışmaların büyük bir çoğunluğu yetişkinler üzerinde gerçekleştirilmiştir
(66, 67). Çocuklar üzerindeki çalışmalar çok sınırlıdır. Bununla beraber kanıtlar
çocukluk obezitesinin de böbrek hastalığı riskini arttırdığını ve renal
disfonksiyonun yetişkinlerde hipertansiyon veya diyabetin ortaya çıkışından çok
daha önce başlayabileceğini göstermektedir (49, 65). Obezitenin uzun dönem
kardiyovasküler ve renal etkileri, yetişkinlikte ortaya çıkmasına rağmen kökenini
çocukluk döneminde alır. Çalışmalarda çocukluk çağı obezitesinin genç
insanları böbrek hastalığı açısından risk altında bıraktığını göstermektedir
(49, 65, 66). Çocukluk çağı obezitesi böbrek hastalıklarına bağlı mortalite
riskini artırmaktadır. SDBH olan 3067 pediatrik hastada antropometrik ölçümler
ve ölüm arasındaki ilişkiyi araştıran bir çalışmada BMI ve pediatrik SDBH ölümleri
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur
Obezitede renal hemodinamideki fizyolojik (mal)
adaptasyonlar, renal hasarda beraber rol oynayan hiperfüzyona bağlı
hiperfiltrasyonu kapsamaktadır (49). Aşırı kilolu hastalarda artmış GFR değerleri
gözlenmiştir.
Bir diğer önemli bulgu obez çocuklarda normal
kilolu hastalara göre daha büyük böbrekler gözlenmesidir.
Obezitenin birçok sebebi vardır. Bunlar arasında
endokrin ve genetik faktörler önemli bir rol oynar. Obezite ile ilişkili
sendromların (Bardet-Biedl sendromu ve Alport sendromu) büyük çoğunluğu sıklıkla
renal anomalileri de içerir (70). Bununla beraber, gestasyonel yaşa göre küçük
veya preterm doğum gibi obezite için prenatal risk faktörleri de çocukluk çağında
böbrek hastalıkları için risk faktörleridir.
Obez çocuklarda ve adölesanlarda mikroalbüminüri
oldukça yaygındır. Burger ve ark.(69) obez ve pre-diyabetik gençlerde, önceki
bulgularla tutarlı olarak mikroalbüminüri prevalansını %10 olarak bulmuşlardır.
Obezitenin kendisinin olmasa da metabolik sonuçlarının MA nın en önemli nedeni
olduğu düşünülmektedir. Çocuklarda yapılan bir çalışmada Csernus ve ark. (68)
obez çocuklarda normal kilolu çocuklara göre artmış albüminüri ve
(32-mikroglobulin seviyeleri gözlemlediler.
Obez çocukların ve adölesanların, normal
kilolulara göre daha olumsuz lipid profiline sahip oldukları gözlenmiştir
Bu durum onları daha fazla kardivasküler risk altında bırakmaktadır.
Glovvinska ve ark. (48) obez adölesanların aynı yaşlardaki kontrol gruplarına göre
belirgin bir şekilde daha yüksek LDL-K, TG ve daha düşük HDL-K konsantrasyonlarına
sahip olduğunu göstermiştir. Friedlan ve ark. (47) 8-12 yaşlar arasındaki obez çocukların
%52'sinde TK düzeyinin obez olmayanlara göre yüksek olduğunu gözlemlemişlerdir.
Dislipidemi, ateroskleroz ve renal hastalık progresyon hızına katkıda
bulunmaktadır
Daha önce de bahsedildiği gibi, obezitenin en önemli
sonuçlarından biri azalmış insülin duyarlılığıdır. İnsulin duyarlılığındaki
azalmanın bir göstergesi olan hiperinsülinemi, kan basıncını ve serum lipid düzeyini
etkiler ve sıklıkla hipertansiyon ve dislipidemi ile sonuçlanır. Obeziteye ek
olarak bu durumların varlığının, obezite ile ilişkili glomerulopati
patogenezinde anahtar rol oynadığı düşünülmektedir. GFR, kan basıncı ve MA
izlemleri genç hastalarda tip 2 DM tanısı konduğunda başlamalıdır ve proteinüri
veya aktif idrar sedimenti gibi
atipik bulgular nefroloğa
yönelmek konusunda uyarmalıdır.
Tip-2 DM'lu çocuklarda renal hastalık tanısı tek başına klinik ve laboratuar
bulguları ile konulamaz. Bu genç populasyonda MA'nın en yaygın sebepleri non-
diyabetik nefropati ve glomeruloskleroz olduğu için isabetli tanı için renal
biyopsi gereklidir
Gençlerde kan basıncı değerleri son on yılda
obeziteye paralel olarak artış göstermiştir. Sorof ve ark. (71) okul çocuklarında
hipertansiyon prevalansının, BMI değerlerinin 5 persentilden 95 persentile yükselmesiyle
beraber arttığını bulmuş; Rosner ve ark. (72) ise normal ağırlıktaki çocuklarla
karşılaştırıldığında BMI 90 persentil olanların hipertansiyon gelişimine
2.5-3.7 kat daha yatkın olduğunu çalışmalarında göstermiştir. Nawrot ve ark.
(73) 15-19 yaş arasındaki erkeklerde BMI'ndeki her 1 kg/m2 artışta
sistolik kan basıncının 0.8 mmHg, kızlarda 1.2 mmHg arttığını rapor etti ve
Framingham Çalışması'nın sonuçlarına göre, hipertansiyon riski genç erkeklerin
%78'inde ve genç kızların %65'inde aşırı kiloya bağlandı (74).
Pre-hipertansiyon prevalansı da çocukluk çağı boyunca kilo alımının bir sonucu
olarak özellikle de adölesanlarda artmaktadır. Çocuklarda düşük insülin duyarlılığının
yüksek kan basıncına katkı sağladığı da gayet iyi bilinmektedir. Bazı çalışmalarda
bu durum obezitenin kendi etkisine bağlanmış iken bazılarında BMI'nden bağımsız
olarak azalmış insülin duyarlılığına bağlanmıştır (75, 76). Artmış kalp hızı,
kan basıncı değişkenliği, artmış katekolamin değerleri gibi sempatik sinir
sistemi hiperaktivitesi göstergeleri de obez çocuklarda tarif edilmiştir (75).
Düşük insülin duyarlılığı varlığında glukoz intoleransı ve dislipidemi, renal
hasara katkıda bulunabilir. Fonksiyonel ve yapısal nefron kaybı da artmış kan
basıncı değerlerine etki edebilir (76). Pre- hipertansif çocuklarda azalmış GFR
ve proteinüri de bulunmaktadır ve hastaları renal hasar gelişmesi konusunda
risk altında bırakmaktadır