Göğüs Ağrısı Nedenleri
Göğüs ağrılarının kalpten ve damar siteminden kaynaklanan nedenlerin dışında pek çok nedeni vardır. Bunların başlıcaları şu şekilde özetlenebilir:
Mide ve yemek borusundan kaynaklanan göğüs ağrıları
Mide asidinin yemek borusuna kaçmasıyla sonucu oluşan reflü hastalığında göğüs kemiği arkasında şiddetli, yanma tarzında bir ağrı hissedilir. Normalde mide ile yemek borusu bileşkesinin özel yapısı nedeniyle mide içeriği yemek borusuna geçmez. Ancak bu bileşke bozulduğunda mide içeriği ve dolayısıyla mide asidi yemek borusuna kaçacağından mide ekşimesi olarak adlandırılan durum oluşur. Mide ekşimesine bağlı göğüs ağrısı genellikle yemekten sonra başlar ve birkaç saat sürer.
Yutma güçlüğüne neden olan çeşitli yemek borusu hastalıklarında da göğüs ağrısı görülebilir. Bunların biri yemek borusu spazmıdır. Burada spazma bağlı olarak yemek borusu kasları uyumsuz çalışır. Bunun sonucunda da yutma güçlüğü ve ağrı ortaya çıkar.
Akalazya adı verilen hastalıkta da göğüs ağrısıyla karşılaşılır. Bu durumda yemek borusunun alt ucunda yer alan kapak yutkunma sırasında uygun bir şekilde açılmaz ve yutulan su ve yiyeceklerin mideye geçişi zorlaşır. Yemek borusunda kalan lokmalar göğüs ağrısına neden olur.
Panik atak
Panik atakta huzursuzluk ve korkunun sonucunda hasta bilinçsiz bir şekilde hızlı nefes alıp vermeye başlar. Hızlı nefes alıp verme ile birlikte derin iç çekmeler de vardır. Hızlı nefes alıp verme kısa süre içerisinde, baş dönmesi, sersemlik, vücutta uyuşma, çarpıntı, bulanık görme, yüzde kızarma, ellerde ve ağız çevresinde karıncalanma şeklinde belirtilere neden olur. Hasta gün boyunca sürekli olarak hızlı nefes alıp verir ve göğüs kaslarının bu şekilde aşırı kullanılmasıyla göğüs ağrısı ortaya çıkar. Çoğu kez hasta hızlı nefes alıp verdiğinin farkında değildir, hatta nefes darlığından yakınır. Bir torbaya nefes alıp verdirmek veya hastaya karbondioksit solutmak belirtilerin gerilemesini sağlar.
Panik atak hastaları kendilerinde kalp sorunu olduğuna inanarak pek çok hekime başvururlar. Bu hastalara yapılan kardiyolojik testler normal sonuç verir. Ancak çoğu hasta bundan tatmin olmayarak anjiografiye kadar uzanan ayrıntılı tetkikler yaptırırlar. Oysa panik atağı olan hastalar psikiyatrik tedavi ile düzelebilirler.
Kostokondrit
Kostokondrit kaburgaların göğüs kemiğine yapışmasını sağlayan kıkırdak dokularda iltihabi reaksiyondur. Göğüste ani ve şiddetli ağrıya neden olur. Hastaya kalp krizi geçirmekte olduğunu bile düşündürebilir. Ancak ağrının yeri kalp hastalıklarına bağlı göğüs ağrısından farklıdır. Kostokondritte ağrı göğüs kemiğine veya göğüs kemiğinin kenarında kaburgaların birleştiği noktalara bastırmakla artar. Kalp krizinde ise ağrı daha geniş bir bölgede hissedilir ve genellikle göğüs kemiği üzerinde hassasiyet bulunmaz.
Kaslardan kaynaklanan ağrı
Çeşitli kas rahatsızlıkları da göğüs ağrısına yol açabilir ve kalp kaynaklı ağrıları taklit edebilir. Fibromiyalji bunların başında gelir. Ayrıca travma, aşırı öksürük, ağırlık kaldırma ve spor yaparken aşırı yüklenme sonrasında da göğüs kaslarından kaynaklanan ağrılar ortaya çıkabilir. Kaslardan kaynaklanan bu ağrılar kısa sürelidir, göğüste sınırlı bir alanda yer alır, göğüs duvarı hareketleriyle, kol hareketleriyle, sağa-sola dönmekle ve derin nefes almakla artar.
Zona
Herpes zoster adı verilen bir virüsten kaynaklanan zona göğüs bölgesinde de çıkabilir. Göğsün ve sırtın yalnızca bir tarafında zona döküntüleri ve beraberinde çok şiddetli ağrı vardır. Bağışıklık sistemini zayıflatan hastalıklarda, yaşlılarda, AİDS ve kanser hastalarında zonaya yakalanma riski artmıştır. Zonanın tedavisinde virüslere karşı etkili antibiyotikler ve güçlü ağrı kesici ilaçlar kullanılır. Zona mümkün olduğunca erken bir şekilde tanısı koyulup tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Aksi halde ağrılar zona iyileştikten sonra da devam eder. Bu duruma postherpetik nevralji denir. Postherpetik nevraljide ağrı çok şiddetli ve her türlü tedaviye dirençli olabilir. Göğüs bölgesinde yer alan ve ağrı kesici ilaçlara yanıt vermeyen zona ve postherpetik nevralji ağrısını kesmek için girişimsel tedavi uygulanabilir. Burada yapılacak işlem torasik sempatik blokajdır.
Pnömotoraks Nedir, Pnömotoraks ve Göğüs Ağrısı
Pnömotoraks göğüs duvarı ile akciğerlerin arasına hava kaçmasıdır. Normalde göğüs duvarında hiç hava yoktur ve buradaki negatif basınç akciğerlerin sönmesini engelleyen güçtür. Göğüs boşluğuna hava girmesi halinde ise bu negatif basınç ortadan kalkacağından akciğerler genişleyemez ve söner.
Pnömotoraks kendiliğinden oluşabileceği gibi altta yatan bir hastalığa da bağlı olabilir. Kendiliğinden oluşan pnömotoraksa spontan pnömotoraks denir. Spontan pnömotoraks bazen hiçbir hastalığı olmayan kişilerde görülebilir. Bu durum genelde 20-40 yaş arası ince ve uzun boylu erkeklerde görülür.
Pnömotoraksın en sık görülen nedeni akciğerde bulunan bir kist ya da hava kesesinin patlamasıdır. Kronik bronşit, astım, kistik fibrozis, tüberküloz, zatürre', akciğer kanseri gibi akciğer hastalıklarında da pnömotoraks oluşabilir. Bunlardan başka çeşitli travmalar, bıçaklanma ya da kurşunlanma gibi göğüs yaralanmaları, kaburga kemiği kırıkları ve çeşitli tıbbi girişimler sırasında pnömotoraks oluşabilir. Bu durumlarda genellikle göğüs boşluğunda hava ile birlikte kan da birikir.
Pnömotoraksın belirtileri göğüs ağrısı, nefes darlığı, öksürük ve hızlı soluk alıp vermedir. Tanı akciğer röntgeni ile konur.
Tedavide yapılması gereken göğüs boşluğuna biriken havanın tahliye edilmesi ve böylece sönen akciğerin açılmasının sağlanmasıdır. Göğüs boşluğunda biriken hava az miktarda ise 1-2 hafta içinde kendiliğinden çözülerek ortadan kalkabilir. Ancak fazla miktarda hava iğneyle göğüs boşluğuna girilerek veya göğüs boşluğuna bir tüp takılarak boşaltılmalıdır.
Pnömotoraks %40 ihtimalle tekrarlama eğilimi gösterir. Daha önce pnömo-toraks geçirenler, tekrarım önlemek için sigaradan uzak durmalı, yüksek irtifalardan kaçınmalı, tüplü dalış yapmamalı ve kabin basıncı doğru ayarlanmamış uçaklarla uçmamalıdırlar.
Plörezi Nedir, Plörezi ve Göğüs Ağrısı
Plörezi zatülcenp adıyla da bilinir. Akciğer zarının iltihaplanması ve su toplamasıdır. Akciğer zarı göğüs kafesinin iç yüzünü döşer ve akciğerleri çevreler. Bu zarın iltihaplanması ve su toplaması altta yatan çeşitli hastalıklara bağlı olarak gelişir. Bunların başında pnö-moni (zatürre) gelir. Pnömoni akciğerlerin bakteriler veya virüslerce istila edilip iltihaplanmasıdır. Ayrıca tüberküloz (verem) da önemli bir plörezi nedenidir. Nadir olarak plöreziye yol açan başka bir hastalık grubu da lupus gibi bağışıklık sistemi hastalıklarıdır. Bu hastalıklarda bakteri ve virüsler gibi yabancı mikroorganizmalarla savaşmaları için üretilen antikor denilen maddeler yanlış bir kodlama sonucu vücudun kendi dokularına saldırırlar.
Akciğer dokusundan kaynaklanan veya başka bir yerden akciğere yayılan tümörler de akciğer zarına su toplanmasına neden olabilirler. Plörezi keskin bir ağrıya neden olur. Bu ağrı nefes almakla ve öksürmekle şiddetlenir. Toplanan sıvının fazla miktarda olması durumunda akciğerde sönme meydana gelir. Bu durumda akciğerdeki oksijen-karbondioksit değişimi bozulacağından hayatı tehdit eden sorunlar ortaya çıkabilir.
Plörezinin tedavisi nedene yöneliktir. Ayrıca akciğer zarında toplanan sıvı bir dren ya da tüp yerleştirilerek boşaltılabilir.
Akciğer Hastalıklarına Bağlı Göğüs Ağrıları
Göğüs ağrılarına neden olan kalp dışındaki önemli organlar akciğerlerdir. Akciğer hastalıkları genellikle ağrıdan daha başka şikayetlerle kendilerini belli etseler de ağrı da diğer bulgulara eşlik eden bir belirtidir. Ağrının eşlik ettiği akciğer hastalıkları şunlardır:
Akciğer Embolisi
Akciğer atardamarlarının veya atardamarların dallarından birinin herhangi bir nedenle tıkanmasıyla akciğerin kan akımının kesilmesine bağlı olarak oluşur. Tıkanan damarın büyüklüğüne göre hayatı tehdit eden bir durumdur. Akciğere giden ana atardamarlardan birinde ortaya çıkabilecek bir tıkanma ani ölüme bile yol açabilir. Belirtileri ani başlayan şiddetli ve keskin göğüs ağrısıdır. Göğüs ağrısı derin nefes alma veya öksürükle artar. Akciğer embolisinin diğer belirtileri nefes darlığı, hızlı ve kısa soluk alıp verme, kalp atışlarında hızlanma, huzursuzluk ve bitkinliktir.
Akciğer embolisi sıklıkla uzun süren hareketsizlik sonrası oluşur. Buna örnek uzun süren uçak ve otobüs yolculuklarıdır. Bu durumda toplardamarlarda meydana gelen pıhtı derin ven trombozu denilen damar tıkanıklıklarına yol açar. Bu tıkanıklıklardan kopan parçalar toplardamarlar yoluyla kalbe ve oradan da akciğerlere ulaşarak emboliye neden olur. Dolaşıma katılan tümör hücreleri de benzer yolu izleyerek akciğerde emboliye neden olabilir. Ayrıca büyük ameliyatlardan sonra dolaşıma katılan yağ hücreleri veya damarlara kaçan hava zerrecikleri, doğum ve sezaryen sırasında amniyos sıvısının damarlara kaçması benzer şekilde akciğer atardamarlarında tıkanmalara neden olabilir. Yağ embolisinin bir başka nedeni de büyük kemik kırıklarıdır. Pulmoner emboli tedavisinde hasta acilen hastaneye yatırılır. Bir yandan oluşmuş olan pıhtının eritilmesi için tedaviye başlanırken diğer yandan da yeni pıhtıların oluşmasını önlemek için kanı sulandırıcı ilaçlar olarak bilinen pıhtı önleyici ilaçlar verilir.
Damar Tıkanmalarına Bağlı Ağrılar, Göğüs Ağrıları
Kalbin dışında dolaşım sisteminde diğer damarların tıkanıklarında ilk belirtilerden birisi yine ağrıdır. Damar tıkanıklığına bağlı ağrılar hastanın hekime başvurmasında uyarıcı bir rol oynarlar.
Damarlar, atardamarlar yani dokuya kanı götüren damarlar ve toplardamarlar yani oksijensiz kanı dokudan alıp akciğerlere temizlenmek için gönderilmek üzere kalbe taşıyan damarlar olarak ikiye ayrılır. Atardamarların tıkanmalarında ani olarak ağrı başlar. Ağrı çok şiddetlidir. Tıkanma ile birlikte tıkanan kısmın alt tarafında morarma, renk değişikliği, şişme başlar. Müdahale edilmediği takdirde hastanın bacağı gangrene gider. Damar sertliğine bağlı olarak yavaş yavaş tıkanıklık gelişebilir. Böyle hastalarda yürüyünce artan, istirahatla azalan bir ağrı vardır. 40 yaşın üzerinde özellikle sigara içenlerde ve erkeklerde sık görülür.
Hipertansiyonlu ve şekerli hastalarda damar sertliği çok daha kolay geliştiği için özellikle böyle hastaların sigara içmemesinde yarar vardır. Toplardamar tıkanmaları ise erken dönemde hafif ağrı ve ateşe neden olur. Ağrı zamanla şiddetlenir. Hareketle arttığı için bacağı hareket ettirmek güçleşir. Tıkanma ile birlikte bacak şişer. Kan dolaşımı azalır. Bu durum ağrının daha da şiddetlenmesine neden olur.
Atardamar tıkanmalarında cerrahi girişimle pıhtının çıkarılması düşünülebilir. Toplardamar tıkanmalarında ise hastanın bacağını yukarıya kaldırarak dinlenmesi, alkol ve ılık pansuman gereklidir.
Sigara dumanında bulunan nikotin damar cidarını tahrip edici etkisi vardır. Uzun yıllar çok miktarda sigara içenlerde özellikle kol ve bacak damarlarında belirgin harabiyet belirir. Ağrı en önemli bulgulardan birisidir. Hastalar özellikle uzun süre yürüdükleri zaman bacakta ağrı görülür. Hasta dinlenme gereksinimi duyar. Ağrı en çok ayak tabanı ve baldırı tutar.
İlerleyen dönemlerde el ve ayak parmak uçlarında karıncalanma, uyuşukluk hissi gelişir. Sigaranın bırakılması ile hastanın şikayetlerinde belirgin gerileme olur. Sigaraya devam edildiği takdirde kol ve bacağın gangreni ve kesilmesine dek varan değişiklikler ortaya çıkar.
Miyokard Enfarktüsüne Bağlı Ağrılar, Göğüs Ağrısı
Miyokard enfarktüsü kalbi besleyen damarlarda ani olarak tıkanmaya bağlı olarak gelişir. Kalp özellikle sağ ve sol koroner damarlar ve bunların dalları tarafından beslenir. Her bir dalın daha alt dalcıkları vardır. Eğer dalcıklardan birisi tıkanırsa olay fazla büyümeden önlenir. Büyük damarların birisi tıkanmışsa hastanın yaşamını tehlikeye sokacak olaylar gelişir. Kalbin bir bölgesine kan gidememesi kalp kasının beslenmemesine ve bir bölgenin tahrip olmasına yol açar. Buna enfarktüs adı verilir. Kalp kasının bir bölgesinin tahrip olması kalbin pompa görevini yerine getirmesini kısıtlar ya da tümüyle engeller. Tümüyle engellediği takdirde hasta yaşamını kaybeder. Özellikle orta ve ileri yaşlardaki erkeklerde görülmektedir. Aşırı yorgunluk, stres, gerilim, aşırı sigara kullanma gibi etkenler sorumlu tutulmaktadır. Ağrı kolaylıkla tanınabilecek kadar şiddetlidir. Batıcı ve sıkıştırıcı tarzdadır. Sol kol, boyun ve çeneye yayılır. Ağrının yanı sıra bulantı, kusma, soğuk terleme, gittikçe artan bir tedirginlik, baş dönmesi ortaya çıkabilir. Önlem alınmadığı takdirde hastanın durumu saat saat kötüleşir. Miyokard enfarktüsü başlar başlamaz önce ağrının derhal dindirilmesi gerekir. Aksi takdirde ağrıya bağlı olarak vücutta meydana gelecek değişiklikler hastanın durumunun daha da kötüleşmesine yol açacaktır.
Tıkanan damarların beslediği bölgeler büyükse ani kalp yetmezliği ve şok gelişerek ölüme yol açabilir.
Miyokard enfarktüsünün iyileşmesi aylarca sürer. Hastanın bu dönem içerisinde çok dikkat etmesi gerekir. Kalbe Bağlı Ağrılardan Kaçınmak için Önlemler
Koruyucu önlemlerin alınması kalp krizi ve anjina pektorisin önlenmesi için önemlidir.
Hasta şişmansa kilo vermesi ve belirli bir kiloda sabit kalması gereklidir. Tereyağı, yağlı yiyecekler, peynir, süt, krema- kırmızı et gibi yiyeceklerin yanı sıra yumurta, karaciğer, dondurma gibi yüksek kolesterol içeren yiyeceklerden kaçınılması gerekir.
Bunların yerine taze sebze, meyve, fasulye gibi yiyecekleri tercih etmek gerekir.
Hekime danışarak bazı günler egzersizleri düzenli olarak yapmak gerekir. Kalp hastanın kendini tamamen kısıtlaması dolaşım sistemi üzerinde ters etki yapacaktır. Ancak bu egzersizler hastayı yoracak düzeye ulaşmamalıdır.
Hastanın içiyorsa sigarayı kesinlikle bırakması gerekir.
Hasta stresli bir yaşam içinde ise, üzerinde gerektiğinden fazla sorumluluk varsa, en azından bir süre için ara vermek zorundadır.
Miyokard enfarktüsünün birinci sefer iyileşmesi bir daha olmayacağı anlamına gelmez. Hastanın birinci krizi bir uyarı olarak kabul edip yaşamını ona göre düzenlemesi gerekir.
Kalpte Ağrı Gelişimi, Göğüs Ağrısı
Diğer organlar gibi kalbin de kendi damarları (koroner damarlar) vardır ve bu damarlardan gelen kanla beslenir. Bu damarlarda meydana gelen değişiklikler iki şekilde ortaya çıkmaktadır. Birincisi kalbe giden damarlarda damar sertliği ve daralmanın yavaş yavaş gelişmesidir. Buna bağlı olarak gittikçe daha az kan almaya başlar. Hasta dinlenme halinde iken fazla rahatsızlık çekmez. Yürüdüğü zaman ağrısı artar. Buna anjina pektoris ya da vitrin hastalığı adı verilir. Diğer ise kalbe giden damarların ani olarak tıkanmasıdır. Kalp krizi ya da miyokard enfarktüsü dediğimiz durumdur. Ani olarak gelişen bu olay hastanın yaşamını yitirmesine bile yol açabilir.
Anjinal Pektoris ya da Vitrin Hastalığı
Anjina Latince boğulma anlamındadır. Yani kalbe giden damarların artık kalbi yeterince besleyememesine bağlı olarak kalbin oksijensiz kalmasıdır. Erkeklerde 30 yaşından sonra, kadınlarda daha seyrek ve daha geç olarak ortaya çıkar. Şişmanlık, şeker hastalığı, aşırı sigara kullanma ve kalıtsal özellikler bu hastalıktan sorumlu tutulmaktadır.
Bu nedenlere bağlı olarak kalbe giden damarlarda çeşitli maddelerin birikmesi sonucu damarlar zamanla daralır. Kalbe yeterince kan gidemez hale gelir. Kalbe kan gidememesi kalbin yeterince kanı vücudun diğer bölgelere pompalayamaması ve diğer bölgeleri de oksijensiz bırakması ile sonuçlanır. Hasta istirahat halinde iken durumundan yakınmaz. Ancak fazladan bir iş yaptığında, yürüdüğünde, merdiven çıktığında kalbin kapasitesi yetersiz hale gelmektedir. Kalp kasında oksijensizliğe bağlı olarak biriken atık maddeler yine kan tarafından temizlenir. Kalbin görevini yeterince yerine getirememesi nedeniyle bu maddeler birikirler. Bu birikim ağrı olarak ortaya çıkar. Anjina ağrısı çok şiddetli, boğulma hissine benzer bir ağrıdır. Göğüsün tam ortasında hissedilir. Hasta dinlendiğinde geçer. Bu tip hastalar ağrılarını belli etmemek için vitrine bakar gibi yaparak yolda dinlendiklerinden vitrin hastalığı adı verilmektedir. Ağrı sol kola, sırta, omuz ve boyuna ve çeneye vurabilir. Bazı hastalarda sağ omuza da vurabilir. Anjinanın önlenmesinde önce hastanın kendini koruması gelir. Çeşitli damar genişletici ilaçlar ile geçici sürelerle rahatlama sağlanabilir. Çok ileri boyutlara varan şikayeti olan hastalarda by-pass gerekebilir.
Göğüs Ağrıları, Göğüste Ağrı
Göğüs ağrıları hastayı en çok tedirgin eden ağrılar arasındadır. Göğüs ağrısından yakınan bir hastanın aklına ilk gelen etken bir kalp hastalığıdır. Halbuki göğüs ağrılarının %90'ı kalbe bağlı olarak ortaya çıkmaz. Kalple ilgili incelemeler de normal olarak saptanırsa hastanın kuşkulanmasına gerek kalmaz. Göğüs kaslarının romatizmal hastalıklarından kaynaklanan göğüs ağrıları sık görülmektedir. Bunun yanı sıra trafik kazaları sırasında göğüs kafesine gelen darbeler göğüs kaslarında hassas noktaların gelişmesine ve şiddetli ağrılara yol açabilir.
Aynı şekilde bir darbe sonucu kırılan kaburgalar kaynadıktan sonra bile çok şiddetli, nevralji adını verdiğimiz bıçak saplanması, elektrik çarpması şeklinde ağrılara neden olabilir. Ağrı şiddeti hastanın nefes almasını güçleştirecek kadar olabilir. Batın ve göğüs boşluğunu birbirinden ayıran kasın yani diyaframın iltihapları, akciğeri çevreleyen plevra adını verdiğimiz zarın iltihapları yine göğüs ağrılarına yol açabilir.
Batında aşırı büyüyen kitleler, gaz, yukarıya doğru baskı yaparak göğüs ağrısına neden olabilir. Yemek borusunun çeşitli hastalıkları sırasında da göğüs ağrıları görülebilir.
Akciğerin iltihaplan, zatürre ve tüberküloz sırasında özellikle yan tarafa vuran göğüs ağrısı ortaya çıkmaktadır. Bütün bunların yanı sıra akciğer ve yemek borusu kanserleri özellikle ilerlemiş dönemlerde çok şiddetli ağrılara yol açabilir.
Kalp ve Dolaşım Sisteminden Kaynaklanan Ağrılar
Kalp ve dolaşım sistemi bir bütün oluştururlar. Özellikle kalp damarları, kol ve bacak damarları damar sertliği ve damar tıkanmalarının daha çok görüldüğü bölgelerdir. Bu üç bölgede dolaşım sisteminin daha fazla etkilenmesinin nedeni yardımcı damarların fazla olmayışıdır. Diğer bölgelerde meydana gelen bozukluklar bölgeye giden diğer damarlar tarafından dengelenir. Hasta belirgin bir rahatsızlık duymaz. Ancak kalp, kol ve bacak damarlarında meydana gelen değişiklikler bu damarların suladığı bölgelerde çok daha kısa süre içerisinde hissedilir.
Kalp ve dolaşım sisteminin görevi vücuda kan pompalamaktır. Kanın görevi dokulara oksijen ve diğer gerekli besinlerin verilmesi ve dokuda bu besinler kullanıldıktan sonra artık zehir haline gelmiş artıkların toplanması ve temizlenmesidir. Bir bölgeye yeterince kan gitmediği takdirde bölge hem beslenemez hem de zehirli artıklar orada kalarak o dokuda tahribata yol açarlar. Kanla beslenememeye bağlı olarak ortaya çıkan oksijensizlik ve tahribat ağrı şeklinde baş gösterir.
Kan, atardamar adı verilen borucuklarla vücuda taşınır. Bu damarlar üç tabakadan meydana gelir. En içteki ince tabaka kan ile temas eden tabakadır. Kanın içinde bulunan alyuvarlar, akyuvarlar ve trombositler (kan pulcukları) bu tabaka ile temas halindedir. Normal, sağlıklı insanda bu elemanlar damarın iç yüzüne yapışmazlar. Yapışmayı engelleyici çeşitli mekanizmalar sürekli olarak hareket halindedir.
Buna karşın bir çok neden bağlı olarak damar yüzeyine yapışma ve birikme başlayabilir. Bu birikime pıhtı adı verilir. Bu pıhtılar yavaş yavaş damar yüzeyini kaplayarak damar cidarının kalınlaşmasına yol açarlar. Böylelikle damar eski esnekliğini yitirir. Damar sertliği dediğimiz durum ortaya çıkar. Damar sertliği daha da gelişerek damarların tümüyle tıkanmasına neden olabilir. Birçok etken damar sertliğinden sorumlu tutulmuştur. Aşırı yağlı yiyecekler, sigara, aşırı stres gibi faktörlere bağlı olarak kan kimyası yeterince düzelememekte ve bu maddeler damar cidarında birikerek tıkanmaya yol açmaktadır.
Kalp ve Dolaşım Sistemine Bağlı Göğüs Ağrıları
Anjinal Pektoris (Vitrin Hastalığı) ve Göğüs Ağrısı
Miyokard Enfarktüsüne Bağlı Ağrılar
Damar Tıkanmalarına Bağlı Göğüs Ağrıları
Akciğer Hastalıklarına Bağlı Göğüs Ağrıları
Plörezi
Pnömotoraks ve Göğüs Ağrısı
Göğüs Ağrısının Diğer Nedenleri
Bel Egzersizleri, Bel Ağrısı ve Bel Fıtığı Egzersizleri
Egzersizler bel ağrısında rehabilitasyon girişimlerinin önemli bir parçasıdır. Egzersizler, en azından yürüme şeklinde sporlar, genel uyumu artırarak kişinin enerji üretim potansiyelinin çoğalmasını ve ani ağır fiziksel aktivitelerde zorlanma riskinin azalmasını sağlarlar. Egzersizle kas ve bağlarda esnekliğin artışının sağlanması bel ağrısının ilk atağının önlenmesinde de yararlıdır. Egzersiz sonucu fiziksel uyumun artması ile ağrının azalması arasında doğrudan bağlantı vardır.
Bel ağrısında egzersizlerin etkileri aşağıda sıralanmıştır:
Ağrıyı azaltmak
Zayıf kasları güçlendirmek
Omurlar çevresindeki dokularda mekanik yüklenmeyi azaltmak
Genel fiziksel uyumu artırarak olası zorlanmaları önlemek
Postürü düzeltmek
Omurların hareketliliğini artırmak
Yapılan araştırmalarda egzersizlerin bel ağrılı hastalarda davranış biçimini değiştirdiğini, kemik, bağ ve kas direncini artırdığını, eklem kıkırdağı ve diskte beslenmeyi artırdığını göstermektedir.
Bel Ağrısında Egzersizler Başlıca Üç Grupta Toplanabilir
Hareketlendirme egzersizleri
Güçlendirme egzersizleri
Germe egzersizleri
Bunun dışında fiziksel uyumu artıran egzersizler gerek bel ağrısından iyileşme döneminde gerekse önleyici olarak her zaman önerilmektedir. Burada önemli olan doktorun kasları tek tek muayene etmesi, postürü izlemesi ve zayıf kaslara güçlendirme, kısa kaslara germe egzersizlerini vermesidir. Germe egzersizlerinde en iyi süre 15-120 saniye arasındadır. Bu egzersizler uzun süren kas spazmlarında da etkilidir. Germe sonucu, kasta oluşan uzama ile kas hücresine giden kan akımının artışı ile kılcal damarlarda genişleme olur ve kas hücresine giden kan akımı artar, kaslara oksijen gelir. Güçlendirme egzersizleri ise, özellikle kronik bel ağrısında gelişen kondisyon kaybında etkilidir. Güçlendirme egzersizlerinde kasın aşırı yüke karşı tek başına kasılması yerine değişik yüklere karşı tekrarlayan kasılımlarından oluşan dayanıklılık egzersizlerinin verilmesi daha yararlıdır.
Bu egzersizlerden sonra işlevsel egzersizler verilmelidir. Bunlar kişinin çalıştığı ortam içinde yapması gereken vücut hareketleri göz önüne alınarak verilir. Örneğin; devamlı eğilme ağır kaldırma gibi fonksiyonu olanlarda giderek artan ağırlıkta kutuları kaldırma gibi egzersizler kullanılabilir. Sağlıklı bir bele sahip olmak için kişinin devamlı egzersiz yapması, iyi vücut mekaniği geliştirmesi, dengeli bir postürü devamlı koruması gereklidir. Bu nedenle egzersizler ağrıyı gideren, normal fonksiyonu restore eden ve genel uyumu artıran egzersizler olmak üzere üç özel gruba ayrılabilir. Ağrıyı gideren egzersizler sırtüstü yatarak öne doğru kalkmaya çalışmak, yüzüstü yatarken geriye kalkmaya çalışmak gibi egzersizlerdir. İşlevin yeniden sağlanması için bunlara ek olarak baldır kaslarına ve kalça kaslarına germe, oturarak ve yan yatarak dönme egzersizleri verilir. Genel uyumu artıran egzersizler ise yürüme ve yüzmedir.
Bel ağrısında Bel Okulları'nın etkinliği
Bel okulunun amacı kişilere belleri ile ilgili temel bilgileri vermek, sağlıklı bir bele sahip olmak için neler yapılacağını öğretmek, bellerinin sorumluluğunu almalarını sağlamak, bel zorlanmalarının hangi mekanizmalarla geliştiğini anlatmak, günlük yaşamlarında bellerini korumak için hareketlerini nasıl yapacaklarını öğretmektir. Bel okullarında eğitimin esas olmasına karşın her okulda kişilere bir egzersiz programı verilmekte, postürün nasıl düzeltileceği ve düzgün postürün nasıl korunacağı anlatılmaktadır. Bel okulu fikri 1960'lı yıllarda önce İsveç'te doğmuş ve bu okullar 1970'li yıllarda önce Avrupa'da ve sonra dünyada yayılmıştır. Bu okullarda verilen eğitimle hasta problemine olumlu yaklaşmayı öğrenmekte, yanlış bilgilerden arınmakta ve aynı eğitimle verilen gevşeme yöntemleri ile mobilite ve güç artırıcı egzersizleri istekle yapar duruma gelmektedir. Bel okullarının eğitim programında aşağıdaki konuların bulunması gereklidir:
Bel bölgesinin basit anatomisi
Basit uygulamalı vücut mekaniği
Çalışma ve istirahat dönemlerinde düzgün postürün korunması için görsel eğitim
Ergonomik öneriler ve tartışma
Gevşeme
Egzersizler
Korunma yöntemleri
Dünyada bel okullarının eğitim programlarında yukarıdaki konuların esas olarak alınmasına karşın, her bel okulu modelinde üzerinde önemle durulan konular ve eğitimin ağırlık kazandığı dersler farklılıklar göstermektedir. Okul eğitim programı ve süresindeki bu farklılıklar, okula alınan kişilerin özelliklerindeki değişiklikler okulların etkinliği konusundaki araştırmaların sonuçlarının yorumlanmasını güçleştirmektedir.
Bel okullarının başarısı aşağıdaki dört maddede özetlenebilir:
Fiziksel kapasiteyi artırma
İş koşullarındaki fiziksel zorlamalarla baş edebilir hale gelme
Psikolojik durumu düzeltme ve kronik ağrı, yetmezlik ile beraber görülen depresyonu azaltma
Belin esnekliğini artırma, bel koruma prensiplerini öğreterek ağrı tekrarlarının daha hafif geçirilmesini sağlama veya tekrarlan önleme
Bel ağrısından korunmada özel hareketler
Cisimleri kaldırma
1. Kaldırmadan önce düşünün ve planlayın.
2. Kaldıracağınız cismin ağırlığını tahmin edin.
3. Asla çok ağır bir cismi kaldırmayın.
4. Cismin üzerine eğilirken belinizin eğriliğini koruyun ve dizlerinizi bükerek eğilin.
5. Yükü mümkün olduğunca kendinize yakın tutun.
6. Sırtınızı kavisli tutun ilk olarak başınızı kaldırın.
7. Dönmeniz gerekiyorsa, vücudunuzla değil, ayaklarınızla dönün.
8. Asla cisimleri çekmeyin veya belinizi döndürmeyin.
9. Belinizin esnekliğini koruyarak yükü yere koyun.
Ayakta durma ve yürüme
İş yerinde uzun süre ayakta çalışma durumu:
Ağrılarınız geçip yeniden işinize başladığınızda bel bölgenizi sürekli eğmekten sakının. Zaman zaman kollarınızı gövdenize destek olarak kullanın. Bir ayağınızın altına mutlaka bir yükseklik koyun.
Dikilirken
Beliniz düz olarak ayakta durmaya çalışın. Ayakta çalışırken beldeki çöküklüğü hafifletmek için ayak iskemlesi kullanın. Dizlerinizi bükmeden öne doğru eğilmeyin. Bayanlar için orta yükseklikteki topuklar beli daha az zorlar. Topuksuz ayakkabılardan sakının.
Ayakta duruş ve yürüyüş
Sırtınızı duvara dayayın, topuklarınız ve omuzlarınız duvara temas etsin. Tüm omurganızı da duvara yaslamaya çalışın. Kısa bir süre sonra bu egzersiz sayesinde yürüyeceksiniz.
Yürürken vücut ağırlığınızı ayak parmaklarınız üzerinde değil, normalde olduğu gibi topuklarınız üzerinde taşımaya özen gösterin.
Oturuş pozisyonu
Tercihen kollu bir sandalye ya da koltuk seçin. Dizlerinizi kalçanızdan daha yukarıda tuttuğunuz bir oturuş pozisyonunu tercih edin. Arabada koltuğunuzu rahat bir pozisyon elde edene kadar ayarlayın. Bu genellikle 100o-120o'dir. Küçük bir yastıkla belinizi destekleyin.
Günlük işlerde beli koruma
Egzersizler bel ağrınıza yardımcı olmak için planlanmıştır. Aşağıda görülenler arasında doktorunuzun size önereceği egzersizleri yapın ve ağrıya neden olursa hemen haber verin. Başlangıçta günde bir defa yapın ve her hareketi 5 kez tekrarlayın. Birkaç günde bir tekrarlayın. Birkaç günde bir tekrar sayısını art-tırın ve günde 2 defa her hareketi 10 kez tekrarlar hale gelin. Hareket pozisyonunda 5'e kadar sayın (5 saniye) gevşeme durumunda 10'a kadar sayın (10 saniye).
Bel egzersizleri
Gevşeme egzersizleri
Beliniz düz, dizleriniz kıvrık, tabanlarınız zemine dayanmış olarak sert bir yere yatın. İsterseniz dizlerinizin altına yastık koyun. Derin bir soluk alın ve karnınızın şiştiğini hissedin. Derin soluk verirken karnınızı kasın ve bel ve poponuzu yere itin. Solukları ağzınızdan alın ve her soluk alıp vermeden sonra bütün vücudunuzu gevşetin.
Hareketi 5 defa tekrarlayın. Bel ağrınızı azaltmak için gün boyunca 10 dakikalık sürelerde istirahat edin.
Ölçülü dinlenme egzersizi
Sırt üstü yatıp, ayaklarınızın altına 2 ya da 3 yastık koyun bu şekilde dinlenin. Günde en az 10 dakika bu şekilde dinlenin. Dikkat: Bu yatış şekli bacaklarınızı ağrıtmamalıdır.
Askı egzersizi
Kendinizi kollarınızdan herhangi bir yere asarak sarkıtın ve tüm vücut kaslarınızı rahatlatıp, gevşetin. Kalabildiğiniz sürece asılı kalın. Sonunda dikkatli bir şekilde ve zıplamadan inin.
Mobilizasyon egzersizleri
4 ayak durumunda sert bir zemin üzerinde durun. Önce başınızı hafif öne eğerek sırt ve belinizi kaldırın. Dirsekleriniz düz durumda ve el ayaları yerde tam temasta olmalıdır. Sonra başınızı hafif yukarı kaldırırken sırt ve belinizi çukurlaştırın. Hareketi 5 defa tekrarlayın.
Kalça üzerinde kayma hareketi
Alçak bir masa veya tabureye oturun. Belinizi önce dik duruma getirin daha sonra serbest bırakın ve bu egzersizi tekrarlayın. Sizin için en uygun ve rahat pozisyonu, egzersizi yaparken bulmaya çalışın.
Omuz-bel egzersizi
Sırtüstü düz bir zemine uzanın. Sırtınızı yere tamamen temas ettirin, sonra kalçanızı ve sırtınızı yerden yavaşça kaldırın. Aynı hareketi ters yönde bir bütün halinde tekrarlayın. Bu egzersiz tamamen ağrısız bir şekilde yapılmalı ve kas gücü çok düşük bir düzeyde kullanılmalıdır.
Germe güçlendirme egzersizleri
Kısmi doğrulma
Düz bir zemin üzerine, dizleriniz kıvrık ve ayaklarınız zemine dayalı olarak yatın. Çenenizi göğsünüze değdirin ve karın kaslarınızı kullanarak başınızı ve omuzlarınızı yavaşça kaldırın. Doğrulurken nefesinizi verin ve dizlerinize değmeyin. Bu arada karın kaslarınızın çalıştığından, boyun kaslarınızın kasılmadığına emin olmalısınız. Egzersiz sırasında nefesinizi tutmayın. Daha sonra sırtüstü uzanıp gevşeyin.
Her iki diz göğse
Sırt üstü, dizleriniz kıvrık ve ayaklarınız zemine dayalı olarak yatın. Ellerinizle dizlerinizi kavrayın ve ağrının izin verdiği kadar göğsünüze doğru çekin. Bu egzersizi yaparken başınızı kaldırmayın ve başlangıç pozisyonuna dönerken bacaklarınızı düz uzatın.
Omurga kaslarını güçlendirici egzersiz
Ayağa kalkıp (sırtınızı duvara dayayın ya da dayamayın) çenenizi öne doğru, karnınızı içeriye çekerek, ayaklarınızı yerden kaldırmadan vücudunuzu uzatmaya çalışın. Bu egzersizi 5 kere tekrarlayın.
Ayakta germe egzersizi
Sırt duvara dayalı olarak ayakta durun. Eller kalçanın iki kenarına yapışık bir şekilde yavaşça dizleri kırıp kendinizi aşağıya doğru kaydırın. Bu egzersizi yaparken sırtınızın duvar ile temasını kesmeyin. Daha sonra kendinizi yukarıya doğru kaydırarak egzersizi tamamlayın.
Sırt kaslarını çalıştırma güçlendirme egzersizleri
Yüzüstü yatın. Her iki elinizi omuzlarınızın altında yere bastırır pozisyonda yerleştirin. Dirseklerinizi dikleştirin ve vücudunuzun üst yarısını ağrının izin verdiği kadar yükseltin. Bunu yaparken kalçalarınız ve bacaklarınızı gevşek tutarak belinizin çukurlaşmasına izin verin. Daha sonra dirseklerinizi kıvırarak tekrar yüzüstü başlangıç pozisyonuna dönün.
İlerleyen sayfalarda bel bakımının çeşitli ilkeleri açıklanmıştır. Temel ilkeler aşağıdaki biçimde sıralanabilir:
1. Belin normal eğriliğini korumaya çalışın.
2. Hareketlerinizi önceden planlayın.
3. Belinizi zorlamayın, gerektiğinde yardım isteyin.
4. Uzun süre aynı durumda kalmayın.
5. Ayakta dururken veya yük kaldırırken geniş bir alana dayanın.
6. Belinizle değil, ayaklarınızda dönün.
7. Günlük hareketlerde veya yük kaldırırken karın kaslarınızı gergin tutun.
8. Yük kaldırırken veya yük taşırken, cisimleri kendinize yakın tutun.
9. Belinizle değil, bacaklarınızla kaldırın.
10. Herhangi bir konuda kuşkuya düşerseniz hekiminize danışın.
Yukarıdaki ilkeleri kavrar ve günlük hareketlerinizde kullanırsanız belinize binen yükü azaltır ve iyileşme sürecini hızlandırırsınız.
Bu rehber size durumunuzu zorlaştıran, kötüleştiren hareket biçimlerini anlamanıza, ağrınızı artırmadan birçok günlük hareketleri yapmanızı sağlayacak seçenekleri gösterecektir. Belinizin sağlıklı olmasının temel kurallarından birisi omurga eğriliğini dengeli bir biçimde sürdürmektedir. Bu eğriliklerden birisi düzleşir ya da eğriliği artarsa, bütün omurganın dengesi bozulur ve bele aşırı yük biner.
Belinizdeki sorunların çoğunun basit bir kaza sonucu ortaya çıkmadığı unutulmamalıdır. Ağrı ani bir eğilme ya da yük kaldırma sonucu ortaya çıkabilir. Buna rağmen birçok etkenin bir araya gelmesiyle oluşur. Beldeki bozukluklar en çok
i. Kötü duruş
ii. Vücut dengesinin bozulması
iii. Stresli yaşam ve çalışma alışkanlıkları
iv. Esnekliğin azalması
v. Fiziksel uyumda genel düşüş sonucu ortaya çıkar.
Birkaç istisna dışında, bel sorunları aylar hatta yıllar boyu omurgaya binen yük sonucu ortaya çıkar. Bu etkenler iş ya da evdeki hareketler süresince birikim yaratır. Bu nedenle hareketlerin bilinçli olarak yapılması gerekir. Hareketlerinizi sürekli olarak kontrol altında tuttuğunuz ve bilinçli olarak yaptığınız taktirde hem iyileşme süreci kısalacak hem de yeniden bel ağrısı ile karşı karşıya gelme olasılığınız azalacaktır.