Homoeopati
Homoeopati de akupunktur gibi tıp mesleğinin bir ölçüde saygısını kazanmıştır. İngiltere'de Ulusal Sağlık Hizmeti kapsamında ücretsiz olarak uygulanmakta ve beş tane homoeopati hastanesiyle düzenli olarak homoeopati uygulayan bin kadar doktor bulunmaktadır. Bir takım araştırmaların sonucunda etkili bir tedavi yöntemi olduğunun kanıtlanmasına rağmen, tıp adamlarının bu konudaki düşünceleri farklılık göstermektedir. Bazı doktorlar bu yöntemin işlevini 'plasebo etkisi'nden aldığına inanmaktadırlar. Bunun anlamı, hastaların kendilerine bir yarar sağlayıcı etkisi olduğuna inanmaları durumunda, aslında etkisiz olan bir maddeye, yani plaseboya olumlu tepki vermeleridir. Fakat artık daha fazla sayıda doktor bunu pozitif bir faktör vr aklın vücudu etkileme gücünün bir kanıtı olarak görmektedir.
Örnek vaka
Homoeopatinin önde gelen öğreticilerinden olan ve 1968' den, öldüğü yıl olan 1981'e kadar İngiltere kraliçesinin hekimliğini yapan Dr. Margery Blackie Klasik Homoeopati adlı kitapta şu vakayı anlatmaktadır: Altmış üç yaşındaki yaşlı kadın hasta, onu ilk kez gördüğünde sürekli bir ağrı içindeydi ve merdivenleri büyük bir güçlükle çıkıyor, düz yerde bile çok az yürüyebiliyordu.
Romatizmal hastalığı on altı yaşındayken başlamış ve yirmi sekiz yaşına geldiğinde apandisi patladıktan sonra daha ağırlaşmıştı. Uygulanan her çeşit klasik tıp tedavisine rağmen hastalık ilerlemişti.
Sürekli bir homoeopatik tedavi sonucunda ağrısı azaldı. Artık sık sık ağrısız dönemler yaşıyor ve daha kolaylıkla yürüyüp merdiven çıkabiliyordu.
Benzer hastalık anlamına gelen homoeopati 'benzerin benzeriyle tedavisi' ilkesine dayanır. On dokuzuncu yüzyılın başlarında Alman doktor Samuel Hahnemann, Kınakına ağacının kabuğundan yapılan bir şifalı bitki ilacının tam olarak sıtmanın, yani tedavisi için kullanıldığı hastalığın belirtilerine yol açtığını görmüştür. Sonra da bir hastalığın belirtilerini meydana getiren bir maddenin o hastalığın tedavisinde kullanılabileceği sonucuna vararak bu 'benzerler kuralı'nı geliştirmiştir. Bu görüşü, Kınakına ağacı kabuğunun sıtma tedavisinde kullanılan kinin maddesini içerdiğinin keşfedilmesiyle desteklenmiştir.
Hahnemann homoeopatik ilaçların çok küçük dozlarda verilmesi gerektiğine inanıyordu. Çok çeşitli bir takım doğal maddeleri çok seyreltilmiş şekilde yıllarca kendisi ve ailesi üzerinde denedi. İnsanın tümüyle, yani vücudunun yanı sıra aklının ve ruhunun da tedavi edilmesi gerektiğine inanıyordu. Bu yüzden yaklaşımı holistikti.
Bugün homoeopatlar hâlâ aynı yaklaşımı izlemektedirler. Hastaları için kişiye özel bir tedavi programı belirlemeden önce onlarla uzun ve yorucu mülakatlar yaparlar. Amaçları, hastalık belirtilerini meydana getiren bozulmuş dengeyi yeniden kurmak için insanların içindeki iyileştirici gücü harekete geçmeye teşvik etmektir.
Verdikleri ilaçlar hayvanlar, bitkiler ve minerallerden elde edilmiş olan ve tedavi edilecek hastalığın belirtilerini meydana getirme özelliğine sahip doğai maddelerin çok seyreltilmiş preparatlarıdır. Seyreltme işlemi hızlı bir şekilde çalkalanmayla yapılır. Homoeopatlar bu işlemin su moleküllerinin seyreltilecek maddeyi 'belleğine alabilmesini' sağladığına inanırlar. Fransa'da ve başka yerlerde son zamanlarda yapılan araştırmaların bu teorinin doğruluğunu göstermesine rağmen, klasik tıp uygulayıcıları bu teoriye kuşkuyla yaklaşıyorlar.
Artrit ve romatizma için etkili olan bir dizi homoeopatik ilaç arasında Argentum nitricium, aurum metallicum (homoeopatik altın), causticum ve Rhus tox yer almaktadır. Artrit tedavisinde kullanılan pek çok ilacın aksine bunların hiçbir yan etkisi yoktur.
Homeopatik ilaçlar sağlıklı gıda mağazaları ve eczanelerden reçetesiz olarak alınabilir, fakat İngiltere'de denetleyici bir kuruluş olan Tüketiciler Birliği 1992 yılında Sağlığa Giden Yol Hangisi? adlı dergisinde, mağaza satış elemanlarının uygun ilaçları önerme konusunda yeterli eğitimi almamış olabilecekleri, satışa sunulan ürünlerle birlikte verilen broşürlerin yeterince anlaşılır, ya da, hiç mevcut olmayabileceği ve ürün ambalajlarının üzerindeki bilgilerin çoğunlukla yetersiz olduğu konularında okuyucularını uyarmaktadır.
Yetkin homoeopatlar hastalarını sorgulamak ve gözlemlemek için çok zaman harcayarak onların şikayetlerinin yanı sıra kişiliklerini de anlamaya çalışır ve ondan sonra da kişisel ihtiyaçlara göre özel bir tedavi programı hazırlarlar. Satış elemanları ne kadar iyi niyetli ve bilgili olurlarsa olsunlar, dükkandan bir homoeopatik ilaç satın almaktansa, bir homoeopata danışmak çok daha etkili bir yol olacaktır.
Vücudunuzun tedavisi
Artrit için fiziksel terapiler
Artrit tedavisinde başarılı olduğu iddia edilen çeşitli doğal fiziksel terapilerden üç tanesinin bazı yararları olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır:
Akupunktur
Homoeopati
Diyet, ya da, beslenme terapisi
Akupunktur
Akupunktur ve onun 'yan ürünü' olan moksibüstiyon geleneksel Çin terapilerindendir. Eski bir tıp kitabı olan Nei Jing' de (Tıp Kanunuj M.Ö. 475-221 yılları arasında kullanıldıkları yazılıdır. Bu kitap şöyle demektedir: 'Moksibüstiyon akupunkturun etkili olamadığı durum ve zamanlarda uygulanabilir.'
Geleneksel Çin tıbbı chi enerjisi adı verilen bir yaşam gücünün, ya da, doğa gücünün var olduğu ve bunun vücudun başlıca organları ve sistemlerini kontrol ettiği inancına dayanır. Bu enerji daima 'meridyenler' adı verilen yolları izleyerek bir organdan diğerine akar. Bu meridyenler on dört tanedir. Her birinde, meridyenlerde dolaşan yaşam enerjisinin giriş ve çıkış yerleri olan akupunktur noktaları vardır. Bir akupunktur uzmanı yalnızca akupunktur noktalarının ait olduğu ilgili meridyenleri değil, aynı zamanda akupunktur noktalarının kesin anatomik yerlerini de bilmek zorundadır.
Hastanın rahatsızlığının teşhis edilmesinden sonra, etkilenen organa giden meridyendeki akupunktur noktalarına iğneler batırılarak tedavi uygulanır. Bu noktalar ilgili organdan uzak bir yerde bulunabilirler. Örneğin kalın bağırsağa giden meridyen el parmak uçlarında, dalağa giden merid-yense ayak başparmağında başlar. Bir meridyende yer alan akupunktur noktası sayısı altmış yediyi bulabilir.
Shanghai'daki Geleneksel Çin Tıbbı Yüksek Okulu ve Araştırma Enstitüsü'nün hazırladığı bir el kitabına göre on dört meridyende bulunan 361 jing noktasının yanı sıra henüz sınıflandırılmamış olan elli sekiz qi noktası, ya da, olağanüstü nokta bulunmaktadır. Noktalarının seçimine daima çok büyük önem verilmiştir. On üçüncü yüzyılda yaşamış olan seçkin bir Çinli akupunktur uygulayıcısının şöyle bir demeci vardır: 'Bir noktayı doğru olarak seçmek için beş tanesinin üzerinde düşünmek gerekir.'
Günümüzde kullanılan iğneler paslanmaz çelikten, ya da, altından yapılmıştır, fakat Çin' de kullanılmış olan ilk akupunktur iğneleri taş, kemik ve bambudandı. Shang ve Chouh hanedanlarının (M.Ö. 16-8 yüzyıllar) bronz eşyaları arasında iğneler bulunmuştur. Ayrıca, 1968 yılında, M.Ö. 2.ci yüzyılda yaşamış olan Chungsan Prensi Ching'in mezarında dört altın ve beş gümüş iğne bulunmuştur. Akupunktur iğneleri orijinal olarak dokuz tiptir. Bunların her biri farklı bir amaca hizmet ederken, büyük olan iğne özellikle ağrılı eklemlerin tedavisinde kullanılır.
Akupunkturun geleneksel hedefi hastalığın altta yatan nedenini tedavi etmektir, fakat son yıllarda özellikle analjezik (ağrı kesici) ve anestetik (uyuşturucu) bir işleme dönüştürülmüştür. Akupunktur artık Çin hastanelerinde bazen şifalı bitkiler, ya da, Batı ilaçlarıyla birlikte cerrahi müdahalelerde rutin bir şekilde anestetik olarak kullanılmaktadır. Batı hastaneleri ve ağrı kliniklerindeyse önü alınamayan ağrıları kontrol altına almak için sıkça kullanılır.
Örnek vaka
Elli yedi yaşındaki Bay Wilson dört yıldır gelip giden romatoit artrit krizleri yaşamaktaydı. Sağ diz eklemi daima kötü bir şekilde etkilenmekte ve hastalığın akut parlaması geçtikten sonra da ağrı sürmekteydi. Aldığı iltihap giderici ilaçlar pek işe yaramıyordu. Doktorunun verdiği daha güçlü 'ikinci dereceden' bir ilacı da, dizindeki ağrının yürümesini ve uyumasını güçleştirmesine rağmen karşılaştığı tatsız etkileri nedeniyle kullanmayı reddetti.
Doktorunun Bay Wilson'u gönderdiği yerel hastanedeki romatolog ona ağrı kliniğine gitmesini salık verdi. Burada bir akupunktur uzmanının kendisiyle ilgilenmesi Bay Wilson'u şaşırtmıştı. Uzman, Bay Wilson'a, diz ekleminin yakınına ince çelik iğneler batırıp oynatarak ağrıyı giderebileceğini anlattı. İki ay boyunca haftada bir kez tedaviye gelmesi gerekecekti.
Kuşkulu da olsa, Bay Wilson ertesi hafta ilk seans için kliniğe geldi. Beklentisinin aksine iğnelerin batırılışını hissetmedi, aksine bacağında bir uyuşma oldu. Akupunktur uzmanı, başlangıçta ağrının kısa bir süre için dineceğini, fakat her seanstan sonra bu sürenin uzayacağını ve sonunda dizinin normale döneceğini söyledi. Ayrıca bu tedavinin hiçbir yan etkisi olmayacaktı.
Altı hafta sonra Bay Wilson'un dizindeki ağrı azaldı. İki ay sonraysa, Bay Wilson ağrının tamamen kaybolduğunu söylüyordu.
Çinliler dahil hiç kimse akupunkturun etkisini nasıl gösterdiği konusunda kesin bir fikre sahip değildir, fakat bir teoriye göre iğneler akupunktur noktalarına batırılıp oynatıldığında kana endorfin adı verilen kimyasalların karışmasını sağlar. Bu maddeler ağrı kesici bir ilaç olan morfinle aynı etkiyi yaparlar. Diğer bir teoriye göre de iğnelerin meydana getirdiği uyarım ağrı mesajlarını beyne taşıyan sinir yollarını tıkar.
Moksibüstiyon, hastalıklı bölge, ya da, bir akupunktur noktası yakınında yavaş yavaş yakılan moksa yünü çubuklarından çıkan ısının uygulanmasıdır. Ayrıca moksa kozaları da doğrudan o bölgenin üzerine konulabilir veya, yukarısında tutulabilir. Moksa yünü Çin pelininin kurutulmuş yapraklarının doğranmasıyla elde edilir.
Akupresür, masaj ve akupunkturun bir bileşimidir ve akupunktur noktalarına güçlü parmak dokunuşlarıyla uygulanır. Bazıları bunun akupunkturun ilk şekli olduğuna inanmaktadırlar.
Akupunktur iltihaplı eklemlerin ve kasların ağrısını dindirir, fakat artriti tedavi etmez ve hastalık sürecinin kemiklerde neden olduğu hasarı onarmaz. Bununla beraber, günümüzde aralarında birçok doktorun da bulunduğu tam ehliyetli uygulayıcılar tarafından uygulandığı taktirde ağrı ve stresi büyük ölçüde giderir.