Otizm Tedavisinde İlaçlar
Carnosine (karnozin)
Hızla genişleyen ASD tedavisi alanında yeni ilaçlar ve protokoller, varolan yaklaşımlarda değişim ya da gelişimlerle birlikte ortaya çıkmaya devam edecektir. İkinciye örnek kısa süre önce Alzheimer hastalarında erken dönemde kullanılmak üzere geliştirilen bir ilaç, şimdi ASD'li çocukların bir alt grubunda, düşük dozlarda etkili şekilde kullanılmaktadır. Lake Fores İL'de Pediyatrik Nörolojist olan Dr. Michael Chez, otistik ve epilektik çocuklar üzerine birçok araştırma projesi yürüttü ve tamamlayıcı karnozin kullanımının—histidine ve alanine'den oluşturulmuş bir dipeptit amino asit—öncülüğünü yaptı. 2001 Haziran'ında Dr. Chez, standart anti konvülzan terapide olmasına rağmen tekrarlayan nöbetleri olan çocuklarda bundan korunmayı artırıp artıramayacağını belirlemek üzere, karnozin kullanarak bir çalışmaya başladı. Karnozin ile birlikte birçok çocuğun nöbetlerinde gelişmeler olmakla kalmadı, aileler beklenmedik şekilde çocukların bilişsel alanlarında da—dil, dikkat, enerji düzeyleri ve kaba motor yetenekleri dahil—gelişimler rapor ettiler. Bazı çocuklarda, daha akıcı dil, daha iyi göz kontağı ve çevre ile daha fazla ilgilenme gözlendi. Dr. Chez tarafından carnosine ile bir çift-kör plasebo kontrollü takip çalışması başlatıldı. Gruptaki bazı otistik özellikli çocukta, birçok açıdan, ifadesel ve reseptif dil (anlama dili) dahil klinik olarak anlamlı değişimler görüldü. Bunlar, ilk ve ufak çalışmalar olsa da, bu besin desteğinin kullanımında şimdiye kadar toksik bir etki görülmemiştir. İnsan vücudunda doğal olarak bulunan bir amino asittir ve beynin derin frontal kısmının (entorhinal korteks) karnoziır in birikmeye eğilimli yer olduğuna inanılır. Bu bölgede çinko ile—GABA (bir beyin nörotransmitteri) üzerinde etkileri olmanın yanı sıra—etkileşime girebilir. Hâlâ cevaplanması gereken sorular olmakla birlikte, bazılarımız çocuklarımızda carnosine kullanmaya başlamıştır ve erken olmasına rağmen tedavinin başlangıcında hiperaktivite raporlarının yanı sıra bazı umut verici raporlar vardır.
TD-DMPS
Çocuklarının vücutlarından cıvayı atmak isteyen aileleri heyecanlandıran yeni bir kelasyon protokolü (Dr. Rashid Buttar tarafından Mayıs 2004'te sunuldu), DMPS'nin (2,3 dimercaptopropane sulfonate) iki günde bir transdermal kullanımıdır, doz 1-1/2 m g/kg'd ir. Kongre ifadesi Mayıs 2004'te TD-DMPS üzerine onun 1+yıl çalışma grubunda 31 çocuktan 19'unda iyileşme rapor etmiştir, kendi oğlu da dahil. Şu anda TD-DMPS için FDA onayı almaya çalışmaktadır. Bazı DAN! doktorları şimdi bu invasive olmayan daha sürekli transdermal DMPS detoks yöntemini kullanmaktadır. Dr. Buttar, optimum yarar için TD-DMPS'nin yanı sıra methyl-B12 enjeksiyonu da önermektedir.
Pfeiffer MT Protokolü
Kelasyon terapisi sırasında oldukça çok sayıda çocukta tepki olarak aşırı patojen üremesi, Dr. Anı\ Holmes'ı ve diğer doktorları, "bağırsak mikroplarına yatkın" çocuklar için yeni yaklaşımlar arama konusunda yönlendirdi. Dr. Holmes son zamanlarda Dr. William Walsh ile birlikte (bkz. Birinci Bölüm'de Metallothionein [MT] Teorisi) Napeı-vilie'de bulunan Pfeiffer Tedavi Merkezi'inde, ağır metallerin normal detoksifikasyonunda önemli rolü olduğu düşünülen normal MT fonksiyonunu başlatmayı ve geliştirmeyi hedefleyen besin tamamlayıcı programı konusunda daha fazla şey öğrenmek için çalışmaktadır. Bu yavaş bir-süreç olmakla birlikte şimdiki DMSA-ALA protokolündeki, inatçı bağırsak enfeksiyonlarını iyileştirmek için verilen uzun aralar, sonuç itibariyle Dr. Holmes ve Dr. Walsh tarafından hazırlanan besleyici yaklaşım araştırmasından daha çok vakit alabilir. Bağırsak enfeksiyonu problemi olmayan çocuklar için yukarıda açıklanan.DMSA/ALA protokolü, hâlâ metal yükünü azaltmak için "en hızlı yoldur".
DAN! protokolünü kullanan bizler, güçlü bir besleyici programı izleyen birçok çocuğun, kelasyon ajanlarına başlamadan dahi gelişmeler gösterdiğini fark ettik. Altta yatan bütün mekanizmaları anlamasak bile muhtemelen gelişmiş besleyiciler ile çocuğun kendi detoksifikasyon mekanizmasının fonksiyona geçmesi için yardım etmiş oluyoruz. MT fonksiyonu ve glutatyonun ilişkili olduğu iyi bilinir ve glutatyon düzeylerini artırmak detoksifikasyonu geliştirecektir. MT sentezi için gereken büyük miktarlardaki sistein, gastrointestinal sistemde parçalanan oral glutatyon formunda alınabilir, birçok çocuk için yan etkiler minimum düzeydedir. Genellikle besleyici programıma, A, C&E, vitaminleri, kalsiyum ve minerali-zasyon (genellikle ekstra çinko ekleyerek, bakırdan kaçınarak, P5P' ve magnezyumu dahil ederek) ile başlarım. Bir kez bunlar yerine konduğunda, hazırlayıcı "doğal" kelasyon olarak diğer B vitaminlerini, omega-3 yağları, NAC (N-asetil sistein) içeren glutatyon ön maddesi formülü oral ve transdermal indirgenmiş (reduced) glutatyon, ALA, glisin, L-carnosine, ino-sine ve selenomethionine eklerim. Bazı çocuklar, çok fazla NAC tolere edemedikleri için dikkatli şekilde başlarım. Bazı doktorlar, ASD'li çocuklara IV (damar içi) Glutatyon uygulamaya başladılar ve büyük yarar gördüler. Glutatyon-çinko ilişkisi, çinkonun hücrelere teslimatını destekleyen ve cıva ile diğer ağır metalleri tecrit eden yeterli selenyumun yanı sıra etkili bir MT fonksiyonunda temel bir noktadır.
Şimdi, Dr. William Walsh ve Naperville, Pfeiffer Merkezi'ndeki ekibi; bağırsakta, beyinde ve başka yerlerde MT fonksiyonunu geliştirmek için aşamalı besin desteği terapisini açıklamaktadır. Bu protokol, MT sentezini ve aktivasyonunu anlatan daha önceden yayınlanmış 1200 makaleye dayalıdır. En iyi klinik sonuçlar, iki aşamalı protokolü uygulayarak gerçekleştirilmiştir: (1) çinko ve etki artırıcı besleyicilerle ön yükleme, ardından (2) ihtiyatlı ve yavaş yavaş MT promotion besleyicilerinin başlatılması. Pfeiffer kadrosu tarafından üzerinde çalışılan bilimsel literatür, vücudun MT'sinin çoğunun, çinko tarafından başlatıldığını, birikmesi ve redoks değişimi için glutatyon gerekli olduğunu işaret etti.
Hücrelere çinko teslimatının net sonucu, çinko-MT'nin, toksıkmetaller için bir "mıknatıs" gibi görünmesidir. MT proteinleri, 14 amino asit ve çinko bileşimidir, yine de erken denemelerde bazı ASD'li çocuklar, formülün sistein kısmı ile baş edememişlerdir. Daha sonraki formüller, genellikle, MT sentezi için gerekli büyük sistein miktarlarını sağlamak için yerine minimal yan etkili oral glutatyon koymuştur. Pfeiffer Merkezi, çeşitli MT- üretimini başlatma formüllerinin patentini almıştır; tıbbi gözetim ve düzenli testler yapılması gereği nedeniyle bu formüller yalnızca reçete ile Pfeiffer Klinik Eczanesinden alınabilmektedir.
Pfeiffer Merkezi, MT-üretimini başlatma terapisini metal metabolizması bozulan bütün çocuklar için önermektedir. Bunu değerlendirmek için en önemli laboratuar testleri arasında; serum bakır, plazma çinko ve serum ceruloplasmin yer alır. Sağlıklı kişilerde, bakır çinko oranı genellikle 0.8 ve 1.2'dir; serbest bakır (ceruloplasmin ile çözülmüş) değerleri 5-25 mcg/dL'dir. MT fonksiyonu için yeni bir test şimdi Beverly Hills, Immunosciences Laboratuarı'nda mevcuttur.
İlk ya da "çinko yükleme" aşaması 4-8 hafta sürer, yüklemeye etki artırıcı besin destekleri eşlik eder. Çinko yükleme aşamasından sonra ikinci ya da "MT geliştirme" aşaması başlar. Bu, Dr. Walsh'ın "ritimli" protokol (3 gün devam 4 gün dinlenme) diye adlandırdığı ve özel olarak formüle edilmiş 13 amino asit artı glutatyon (sistein yerine) ve selenyum bileşiminin yavaş yavaş başlaması sürecidir. MT-geliştirici programı yanı sıra birinci aşama besleyicilerinin sürdürülmesi, glüten-siz/kazeinsiz diyet, probiyotikler, davranış ve devam eden diğer terapiler önerilir. Çinko depolarını tüketen (DMSA; DMPS vb.) kelasyon terapileri, MT programı ile nöbetleşe yapılmalıdır. Son kanıtlar, MT promoter'e başlamadan önce ağır metal yükünü azaltmak için DMSA kelasyon uygulanan çocuklarda daha az probleme işaret etmektedir. Benim detoksifikasyon rejimime son zamanlarda yaptığım önemli bir ekleme, transder-mal allithiamine (TTFD) ya da thiamine tetrahydrof urfuryl di-sulfide kullanımıdır. İlk çalışmaların etkili ve yumuşak olduğunu gösterdiği bu detoksifikasyon ajanını, DMSA ve DMSA/ALA'nın kullanımı sonucunda yaygın mantar istilalarına güçlü yatkınlığı bulunan çocuklarda yararlı buluyorum.
Bizim bütün detoksifikasyon protokollerimiz gibi bu terapi de, toksik metalleri yok etmeyi, gelecekteki toksik maruz kalmalara karşı korumayı, bağırsağı normalleştirmeyi, immün fonksiyonunu ve davranışları geliştirmeyi ve beyin nöronları ile sinaptik bağlantıların gelişimini hedefler. Dr. Walsh erken müdahalenin, daha sonrası için özellikle konuşma ve bilişsel gelişme açısından çok önemli olduğunu vurgular. Proses daha büyük çocuklarda çok yavaş ilerler, fakat ailelerin sabrıyla büyüklerin de bu tedaviden büyük yarar sağlayacağma inanmaktadır. MT promotion terapisi ile birlikte itkilerle beyni uyaran ve nöronal gelişmeyi destekleyen davranış terapilerini savunur. Daha önce de vurgulandığı gibi DAN! kelasyon protokollerinin çoğu ve tedaviye benim kişisel yaklaşımım, bağırsağı iyileştirmeyi ve optimal besinsel durumu sağlamayı içermektedir. Bu yaklaşım, Dr. Walsh'ın belirttiği glutatyon/metallot-hionein etkileşimini destekler. Son zamanlarda Pfeiffer Merkezi'nden bazı raporlar, ağır metal toksikliği olan ve daha önceden ağır metal yükünü azaltmak için kelasyon yapılan çocukların, metallothionein promotion programına daha iyi v daha az yan etki ile tepki verdiğini göstermektedir.
Açık ki, daha fazla araştırmaya ve dokümantasyona ihtiyaç vardır ve yapılmaktadır. Şimdi temel olan, birçok çocuğun bu kitapta betimlenen protokollerden yarar görmesidir. Halihazırda NIH ve IOM'a sunulan veriler; erken detoksifikasyon terapilerinin, davranış terapileri ile birlikte—aynı zamanda bağırsak iyileşmesi ve besinsel destek ile—çocuğun belirgin gelişim olasılığını yükselttiğini göstermektedir.
Detoksifikasyon hakkında sorular ve zorluklar sürmektedir. Saygın doktorlar arasında kelasyon ajanlarının optimum sıklığı ve doz miktarları konusunda fikirler farklılığını sürdürmektedir. Resmi olarak çocuklarda test edilmemiş olsa bile eskisinden daha çok sayıda doktor DMPS kullanmaktadır. Çoğumuz küçük oral ya da transdermal dozların güvenli ve etkili olduğu konusunda hemfikiriz; damar içi (IV) yönteminin güvenliği konusunda görüşler farklıdır. Detoksifikasyon mekanizmasını başlatmak için yeni yollar keşfetmek, önümüzdeki aylarda hepimizin çok şey öğreneceği kesinlikle heyecan verici bir araştırmadır. İnatçı bağırsak enfeksiyonu çeken bazı çocuklar, Dr. Walsh'ın savunduğu yavaş aşamalı besinsel yaklaşımdan daha fazla yarar sağlayabilirler. Ben, esasen besinsel yaklaşımı kullanan bazı çocuklara, maksimum iyileşme için hâlâ kelasyon yapılması gerektiğini düşünüyorum. Başarılı bir kelasyon ya da MT-promotion tedavisinden sonra bile bazı ASD'li çocuklarda metal birikiminin tekrarlanmasını önlemek için bazı besleyicileri devam ettirmek gerektiğine inanıyorum. Açıktır ki, hâlâ bu konularda jüri yoktur ve biz, ASD'li çocuklar için en etkili biyo-medikal tedavileri bulurken, çocukların farklı gruplarında yaşlarına, bağırsak durumlarına, toksiklik düzeylerine ve diğer faktörlere bağlı olarak bir ya da diğer protokole tepkileri değişebilecektir.
DMG VE TMG
DMG (Dimetilglisin), yalnızca birkaç gün ya da birkaç hafta sonrasında göze çarpan bir dil gelişimi sağlayarak ASD'li çocukların yaklaşık yarısında işe yarar. Toksik olmadığı ve bağışıklık güçlendirici olarak bilindiği için bütün ailelerin denemek için çocuklarına DMG vermelerini isterim. Çocuklar genellikle glisinin doğal tadını sevdiklerinden (her zaman çocukların hoşlanacağı besleyicileri ararım) küçük, dil altı 125 mg tabletleri öneririm. Bazı çocuklar alışana kadar hi-peraktivite gösterebildiği için sabah dozları tercih edilir; bir tabletle başlamayı eğer fayda görülürse 6'ya kadar (hepsi öğleden önce alınmalı) çıkartmayı öneririm. DMG'nin hiperakr îiviîe yaptığı bazı çocuklarda, beraberinde günde 2400 mcg folinik asit verilerek bu etki azaltılabilir. Hiperaktivite, folinik aside rağmen devam ediyorsa çocukların yüzde 15'i DMG ve TMG (yüksek metilatör) gibi metilasyon ajanlarına toleranssız olduklarından DMG kesilmelidir. Bazı anneler TMG'nin değil, DMG'nin hiperaktiviteye neden olduğunu söylerler; TMG; SAM(e) (S-Adenosylmethionine) adlı bir ön madde aracılığıyla serotonini—asetilkolin sentezinde önemli bir enzim—artıran bir fazla metil gruplu DMG'dir. Bazı annelerse DMG'den TMG'ye geçtiklerinde hiperaktivite fark ettiklerini ve problemsiz şekilde DMG'ye döndüklerini söylerler. Çocukların kimyası çok benzersizdir ve bu toksik olmayan maddelerle, deneme yanılma yöntemini benimsemek yararlarını saptamak için tek yoldur. Hem DMG hem TMG'nin çok güvenli olduklarına dair kayıtlar vardır.
B Vitaminleri
B vitaminlerinin enerji üretiminde rolü vardır; gastrointes-tinal sistemdeki kasların kasılması ve yanı sıra sağlıklı sinirler, cilt, göz, saç, karaciğer ve ağız için gereklidir. B vitaminleri bir takım olarak çalıştıkları için birlikte alınmalıdır, fakat gerektiğinde B6 ya da folik asit gibi herhangi bir tanesi daha fazla da alınabilir.
A. B1 ya da thiamine, kan oluşumu, hidroklorik asit üretimi ve karbonhidrat metabolizması için gereklidir.
B. B2 vitamini ya da riboflavin, kırmızı kan hücrelerinin oluşumu, antikor üretimi ve trytophan metabolizması için gereklidir.
C. B3 vitamini ya da niasin, niasinamid ya da nikotinik asit, düzgün sirkülasyon için gereklidir. Karaciğerde tryptophan formasyonunda önemli rol oynar. Niasin karbonhidrat, yağ ve protein metabolizmalarına ve sinir sisteminin düzgün fonksiyon göstermesine yardım eder.
D. B5 vitamini ya da pantothenik asit, "anti-stres" vitamini olarak bilinir. Adrenal hormonlarının üretimi, antikorların oluşumu için önemlidir ve yağların, karbonhid-raların ve proteinlerin enerjiye dönüştürülmesine yardım eder. B5 önemli steroidlerin ve böbreküstü bezlerde kortizon üretimi için gereklidir.
Otistik Çocuklarda Besin Eksikliği
ASD'li çocuklarda genel olarak görülen biyokimyasal dengesizlikler nelerdir? DAN! doktorlarına göre, "Nutritional Status of Autistic Children"1 (Otistik çocukların besinsel durumları) üzerine çalışmada, birçok otistik çocuk, aşağıdaki anormallikleri göstermiştir.
Düşük B6 vitamin düzeyleri ve düşük ya da normalin alt sınırında intraselülar magnezyum miktarları ile kombine az miktarda B6 bağlayıcı
Düşük intraselüler çinko
Düşük A vitamini kan düzeyleri
Mikrobiyolojik tahlillere göre düşük biyotin, B1, B3 ve B5 fonksiyonu,
İdrarda düşük C vitamini
Eicsapentaenoic asit (EPA, omega-3 yağ asitlerinin bir türevidir) düşük Kırmızı Kan hücre (RBC) zan düzeyleri
Yüksek araşidonik asit RCB zar düzeyleri (iltihaplanmanın bir nedeni)
Düşük taurin düzeyleri (sinir hücreleri için önemlidir)
Yüksek kazomorfin ve gliadomorfin düzeyleri (opioit peptitler)
Yüksek idrarsal mantar metabolitleri
Süte karşı yüksek IgG antikorları
Bağırsakta bakteriyel flora dengesizliği
Ayrıca birçok otistik çocukta:
Düşük serum selenyum (deneklerin yüzde 50'si)
Mikrobiyolojik tahlilde düşük folat ve B12
Kırmızı kan hücresi zarı yüksek trans yağ asit düzeyleri
Tahıla karşı IgG antikorları
Yüksek idrar bakteriyel metabolit (deneklerin yüzde 50'si)
Fazla asidik dışkı
Ayrıca Dr. William Walsh, Dr. William Shaw ve diğerleri tarafından yapılan çalışmalar, otistik çocukların büyük bölümünün genellikle kalitesiz protein alımına bağlı olan düşük methionine düzeylerinin yanı sıra çinko, B6 ve GLA (Gamma Linolenik Asit) yetersizliği gösterdiğini de açıkladı.
Önemli Besin Desteklerinin Kullanımı
Yukarıda sıralanan dengesizlikler, benim ve birçok diğer DAN! doktorunun spesifik vitaminleri, mineralleri ve diğer besleyicileri kullanarak biyomedikal protokollerle tedavi etmeye çalıştığımız şeylerdir. Bu tedaviler, her ne kadar resmi olarak geniş çift kör, plasebo kontrollü deneylerle değerlendirilmemiş olsalar da önemli besleyiciler yıllardır başka hastalıklara sahip hastalardaki bu ve benzer anormallikleri tedavi etmek için kullanılmaktadır. Diğer bir deyişle bu tamamlayıcıların güvenli ve etkili olduklarını uzun süreli klinik pratikten biliyoruz. Yine de, burada, her çocuk için optimal besin desteklerini ve uygun doz miktarlarını belirleyebilmek için uzun bir deneme-yanılma süreci gerektiğine işaret etmeliyiz. Belirli maddelerin, spektrumdaki çocukların çoğunda eksik olabileceğini bilmekle birlikte bireysel toleranslar ve hassasiyetler, düşük dozla başlamamızı, eksiklikleri düzeltmek için yeterli olduğunu hissettiğimiz doza kadar yavaş yavaş artırmamızı ve reaksiyonları yakından gözlemlememizi gerektirir. Çok hassas çocuklarda, spesifik noksanlıkları değerlendirmek ve besleyici programımızda bize rehberlik etmesini sağlamak için zaman zaman test yapılmalıdır. Bazı çocuklarda marka hassaslıkları bile vardır ve belirli katkılar ya da tablet kaplamaları bazen belirli bir çocuğun tolerasyonunda fark yaratabilir.
Benim hastalarımın büyük çoğunluğu, özellikle daha küçük olanlar, besleyici/vitamin/mineral programından büyük yarar görürler. Tipik şekilde ASD'li çocukların yiyecek seçimleri çok sınırlıdır. Hemen hemen hepsi uzun süreli vitamin ve mineral eksikliği çekmektedir. Eğer daha önce vitamin tamamlayıcıları kullanmıyorlarsa, reaksiyon bazen oldukça çarpıcı olur. Besin desteği programına başladıktan sonraki birkaç günden birkaç haftaya kadar geçen bir sürenin ardından, çok daha iyi konuşma, daha iyi göz kontağı ve daha iyi davranış ve uyuma modelleri görülebilir. Benim ailelere tavsiyem; düşük dozlarla başlamaları, bir sonraki besin desteğine başlamadan önce, çocuk önerilen doza alışana kadar bir kerede bir yeni besin desteği kullanmaları, bu arada dikkatli bir gözlem ile reaksiyonların kaydını yapmalarıdır.
Aileler genellikle çocuklarına vermelerini istediğimiz besin desteklerinin sayısından dehşete düşmektedir. Fakat bunları çocuklara vermenin yıldırıcılığına karşı hem ebeveynler hem de vitamin üreticileri, kötü tatlarını saklamak için bazı yaratıcı yollar tasarlamaktadır. Çocuğa, onları yutarak çok önemli bir iş yaptığı hissini vermek (ve ilaçları kendiniz kokmadığınızda yüzünüzü buruşturmamanız) genellikle yardımcı olur. Bazen, şefkatli fakat kararlı olmak dışında hiçbir şey yapmaya gerek yoktur. "Seçim şansı yok; bunu yapmalıyız bu yüzden bu işi bitirelim" yaklaşımı gereklidir. Ardından sevilen bir içecek ya da çiğneyecek bir şey vermek bazen yardımcı olur. Ailelerin, çocuğa kapsülleri nasıl yutacağını öğretmeleri konusunda hayatı herkes için kolaylaştıran birçok özendirici şey vardır. Bu işi kolaylaştırmak için ebeveynler, eczaneden içi boş, çok küçük kapsüller alabilirler ve normal ya da büyük boy kapsüllere geçmeden önce bunlarla çocuğun alışmasını sağlayabilirler.
Aileler, çocuklarının besinsel eksikliklerinin ciddiyetini, tıpkı glütensiz/kazeinsiz diyette belirli yiyeceklerin çocukların gastrointestinal sistemlerine ve beyinlerine nasıl hasar verdiğini anladıklarında olduğu gibi tamamen anladıklarında bu yıldırıcı işe daha hoşgörüyle bakabilirler. Çocuklarının iyi beslendiğini düşünen bazı aileler, besleyici programına gösterilen olumlu tepkiye şaşırırlar. Bu vakalar, sindirim ve emilim problemlerinin, çocuk çok seçici olmasa bile besleyicilerin tam olarak beyne ulaşmasını engellediğini göstermektedir.
Önerilen Temel Tamamlayıcılar
Öncelikli Olanlar
B6 vitamini, tercihen biyoaktif formu P5P', 5 yaşın altında günde 50 mg
Magnezyum glycinate formu en iyi emilir, günde 200/400 mg. (Ayrıca B6 vitamini aktive P5P'+Magnez-yum öneririm.)
Çinko, pikolinat formu en iyi emilir fakat ayrıca çinko monomethionine ve çinko sitrat belirli zamanlarda belirli çocuklar için: 20-50 mg/günde (2 mğ/kg+20) veririm.
Kalsiyum, günde en azından 1 gram, birkaç doza bölünmüş şekilde.
Selenyum daha büyük çocuklar için 150-200 mcg günde; 5 yaş altı 75-150 mcg (testler düzeyleri çok düşük göstermediği sürece-yüksek dozlar toksik olabilir.)
A vitamini, 2.500-5000 IU/günde (kısmen balık yağı şeklinde olabilir; beta-karoten birçok çocukta A vitaminine dönüşmez)
C vitamini, günde 1000 mg'ye kadar, tolere edilebilirliğine bağlı olarak, 3 ya da 4x/günde (vücutta uzun kalmaz).
E vitamini, 5 yaş altı için 200 mg/günde, beş yaş üstü için 400 mg/günde.
Esansiyel Yağ Asitleri, Omega-3 750-1200 mg, herkes için 750 mg EPA, 250-500 DHA/ ve GLA 50-100 mg/günde
DMG (125 mg kapsül ya da dil altı 1-6/günde) ya da TMG (500-2000 mg/günde+folik asit (800-1600 mcg/günde)
B'2 Vitamini, methylcobalamin olarak, 750-2500 mcg enjekte edilebilir (75 mcg/Kg) haftada iki kere
Muhtelif
Ek mineraller örneğin'Manganez, Krom, Molybdenum, Boron Vanadium
B vitaminleri, örneğin Thiamine, Riboflavin, Niasin, Bi-otin, Pantothenic Asit
Amino Asitler, esansiyel ve esansiyel olmayanlar
Mineraller, B vitaminleri ve Amino asitler, genellikle kapsamlı bir multi vitamin/mineral bilemişinde bulunur. Amino asit testi ile bazı çocuklar optimum şekilde kişisel bir formül alırlar, fakat genellikle dengeli formüller, birçok çocuğa uygun şekilde mevcuttur.
Özel besin destekleri bazen eksiklikleri gösteren test sonuçlarına göre ya da kelasyon gibi kayıpları telafi etmek için ekstra besine ihtiyaç duyulabilen özel durumlarda 1 verilmelidir. Özel besin destekleri arasında idebenone (CoQ10'un biyolojik formu) gibi güçlü anti-oksidasyon yarara sahip olanlar bulunabilir.
Çoğu çocukta L-glutatyon (glutathione) düşüktür; indirgenmiş L-glutatyon kapsüller ve transdermal kremler halinde mevcuttur ve bazı çocuklar için önerilir. Yüksek sistein'i (yaklaşık yüzde 15), bulunmayan çocuklar için indirgenmiş L-glutatyon ön maddeleri kelasyon için iyi preparatlardır ve prosesi yavaş ve güvenli şekilde başlatır.
Meryemana dikeni (milk thistle) bileşimleri, karaciğer sağlığı için ve immün geliştirici olarak ya da transfer faktör gibi modülatörler ya da arabinogalac tanlar, immün bozukluğunun sık hastalıklara yol açtığı çocuklarda kullanılabilir.
Otizmin Doktor Kontrolünde Tedavisi
Geçen bölümde tarif edildiği gibi tedavi; glütensiz/kazeinsiz diyet, sindirim enzimleri, probiyotikler ve temel besleyiciler şeklinde ilerlediğinde, çocuğunuzun daha sonraki tedavisi için doktor tarafından istenecek laboratuar testleri vardır. Her ailenin, iyileşme programına rehberlik edecek sempatik ve bilgili bir doktor bulması idealdir. Ancak bu çocukların kompleks ihtiyaçları olduğu gerçeği, biyomedikal yaklaşımların yeniliği ve otizmin salgınsal boyutları böyle doktorların yetersizliğini çekmemize neden oluyor. Bu yüzden daha önce vurguladığım gibi aileler yalmzca çocuklarının eğitimsel destekleyicileri değil, tıbbi destekleyicileri de olmak zorundadır. Ebeveynlerin; okuması, araştırması, destek gruplarına katılması, şimdi İnternet'te bol miktarda bulunabilen kaynakları incelemesi ve ASD'li çocuklara biyomedikal yaklaşımı benimsemiş bir doktor ararken dahi çocuğunu iyileştirmeye başlaması bir zorunluluktur. Eğer ebeveynler halihazırda bir probiyotik ve enzim prog-mı ile desteklenen sınırlandırılmış bir diyet izliyorlarsa, iyi temel besleyici programına başlamışlarsa ve fazla şekeri ve sleyici değeri olmayan yiyecekleri kesmeye gönüllü olmuşlar s a çocuk, daha ileri değerlendirme ve tedavi aşamaları için bir doktora gereksinim duymadan önce iyileşme yoluna girmiş olacaktır. Yine de çocuğun iyileşmesinin ilk aşamalarında; ilerlerken, yapılacak testlerin istenmesi ve doktor tarafından! yorumlanmasının dışında, anti-fungallar, anti-viraller, antibi yotikler, kelasyon ve davranış, nöbetler ve uyku zorlukları için özel ilaçlar gerekiyorsa bir doktorun katılımı gerekir.
İnternet'ten ve kitaplardan bilgilenmek yararlıdır. Bunun la birlikte benim görüşüme göre bazı tedaviler evde denenme meiidir. Kelasyon böylesi bir tedavidir. Bazı aileler kelasyon için maddi güçlerinin yetmeyeceğini ya da gözetim için bir doktor bulamayacaklarını düşünerek tek başlarına yapmayı denerler. Bu; eğer çocuk şiddetli bağırsak patojen istilası ile karşılaşırsa davranışsal kötüleşme (örneğin gerileme) müm kün olduğu için akıllıca değildir. Kelasyon bir doktor tarafın dan denetlenmeli ve uygun laboratuar testleri istenmelidir.
Anti-Fungal Nedir
Toksin olarak davranan yiyeceklerin yanı sıra cıva ve diğer ağır metallerin birikimi de bağırsakta stres yaratır ve kapıyi mantara açar. Daha önce vurguladığım gibi birçok otizm spektrumlu çocuk için aşısal etil cıvanın verdiği zarar, çocuğun bağırsak fonksiyon bozukluğuna kronik şekilde yatkınlığı da dahil bütün problemler silsilesinin başlangıcını tetiklemiş olabilir. Yedinci bölümde anlatacağım oral kelasyon ajanlan, maalesef mantarlar ve Clostridium difficile gibi anaerobik bakterileri teşvik edici olarak görünmüştür. Kelasyon sürecinde oyalanmalar en çok bu patojenik üremeleri tedavi etmek için kelasyonu durdurma gerekliliğinden kaynaklanır.
Kelasyon prosesine başlamak için bağırsağın mümkün olduğu kadar sağlıklı olmaya ihtiyaç duymasına benzer şekilde, anti-fungal tedaviye başlamadan önce mantar yükünü minimize eden diyetsel yaklaşımlar uygulanmalıdır. Örneğin antifungal tedaviye başlamadan en az iki hafta önce şekerli yiyecekler elimine edilmelidir. Niçin mantarları öldürmek için bir ta-[raftan ilaç verirken diğer yandan onları en sevdikleri yiyecek [ile (şeker) besleyelim? Sukroz, glikoz, fruktoz, galaktoz, bal, kahverengi şeker, akağaç şekeri, pirinç şurubu vb. hepsi mantarı besleyen şekerlerdir ve bu yüzden mantar enfeksiyonlu [gocuklar için (muhtemelen hiçbir çocuk için—bunlar sağlıklı yiyeceklerin yerine tercih edilir)—yararlı değildir. Bence aspartam hiç kimse özellikle de ASD'li çocuklar için iyi değil-pir. Dezavantajı olmayan bir şey yoktur fakat şu an için benim şeker yerine önerdiğim, stevia ve xylitol'dur. Ne yazık ki, meyveler de yüksek düzeyde şeker içerir ve mantar söz konu-su olduğunda katı şekilde kısıtlanmak ya da tercihen tamamen kaldırılmalıdır. Buna, armut suyu dışındaki meyve suları da dahildir, mantarlar onu; elma ve üzüm ürünleri kadar sevmez. Dr. Bruce Semon, "Feast Without Yeast" adlı kitabında: "Klinik tecrübelere göre; elma, elma suyu, üzüm ve üzüm suyu mantara yatkın çocuklar için çok zararlıdır. Elma yerine armut, üzüm yerine taze çilekgiller verilebilir. demektedir.. Dr. Semon, meyve sosu olarak yalnızca yaban mersinini ve armudu önermektedir. Diğer klinisyenler ve ben; çocuk, şekerli yiyecekler, meyve ve meyve suları tüketerek mantar koloni-zasyonunu beslemeye devam ederken anti fungal ilaçlarla mantarı tedavi etmeye çalışarak değerli zamanı boşa harcadık. Bağışıklık sistemini negatif olarak etkileyen her şey mantar üremesine de yardım eder ve şeker (ne isim altında olursa olsun) bağışıklık sistemine—özellikle de halihazırda bozuk ise—zarar verici olarak bilinir.
Aileler, bana şekeri sınırlandırmaya istekli olmanın yanı sıra, doğal anti-fungaller olan Lauricidin, greyfurt çekirdeği özü, oregano, sarımsak ekstresi ve Undecyn'i sırayla kullanmanın çocukları mantardan uzak tutmaya yardımcı olabileceğini de öğrettiler. Sürekli probiyotik kullanımının yanı sıra ho-meopatik tedaviler genellikle, bu alternatif ya da "doğal" mantar kontrolünün bir parçasıdır. Bundan ilham alarak, umut vaat eden etkili bir doğal anti-mantar formülasyonu üzerinde Klaire Laboratuarları ile aylarca çalıştım (şimdi Klaire/Prothero) ve Klaire bu ajanın klinik denemelerine yakında başlayacaktır.
Doğal ya da reçeteli anti-fungal tedavilere başladığımızda aileler çocuklarının, mantarların ölürken meydana getirdikleri yan etkileri yaşayabileceğini bilmeleri gerekir. Tıp dilinde bu, "Hexheimer reaksiyonu" olarak bilinir. Mantarlar, şeker yetersizliği yüzünden açlık çekerken ve/ya da anti-fungal ajanlar tarafından öldürülürken "grip" benzeri yan etkiler yaratan anormal toksik yan ürün salınımı olur. Semptomlar; ateş, sinirlilik, vücut ağrıları ve sızıları ile hiperaktivitede, "takıntılarda" ve diğer otistik davranışlarda artış şeklinde olabilir.
Bu doğal ilaçlar oldukça etkili olsa da bazı mantar kolonisi vakaları sık sık reçeteli ilaçları gerektirebilir; her ikisi de probiyotikler ve bazen enzimler ile desteklenmelidir.
Nystatin, en iyi bilinen reçeteli anti-fungal ilaçtır. Kan akışına karışmadığı, gastrointestinal sistemde kaldığı için oldukça güvenlidir. Güvenliğinin yanı sıra çoğu doktorun onu reçete etmeye hazır olması ve sigorta şirketlerinin ödemeye istekli olması (nispeten ucuzdur) Nystatin'in en iyi birkaç özelliğidir. En kötülerinden bazıları ise en iyi faydayı elde etmek için günde dört kez verilmesi ve daha ciddi vakalarda bazı sistemik anti-fungallerden daha az etkili olmasıdır. Kapsül yutamayan çocuklar için Nystatin tozunun tadı oldukça acıdır fakat bir eczacı tarafından, stevia ve boya katkısız tatlandırıcılarla karıştırılabilir.
Benim en yararlı bulduğum anti-fungal reçetesi, Diflu-can'ın (Fluconazole) en iyi merkezi sinir sistemi geçişi sağladığı rapor edilmiştir. Bütün sistemik anti-fungaller az miktarda karaciğer toksisitesi olasılığı gösterirler. Kendi pratiğimde hiç rastlamadım. Aşırı bağırsak iltihaplanmasının olduğu ender durumlar dışında, bağırsak tarafından emilmeyen Nysta-tin'den başka bir anti-fungal reçete ederken CBC ve kapsamlı metabolik panel isterim. Eğer testler normal sınırlar içindeyse günde, iki doza bölünmüş şekilde, 4-5 mg/kg Diflucan reçete ederim ve 21-30 gün sürdürürüm. Her doz için daha küçük miktarlara bölündüğünden 40 mg/ml çeşidi en kullanışlı şeklidir. Bu tedaviyi izleyen hafta eğer çocuk, mantar istilasının açık klinik semptomlarını göstermeye devam etmiyorsa mantarı kontrol etmek için bir O AT (organik asit testi) alırım. Eğer durum böyleyse, bir hafta ara veririm ve karaciğerin tedaviden zarar görmediğinden emin olmak için aileden karaciğer en-zimli bir başka serum kimyası isterim. Eğer bu test normalse karaciğer stresinin bazı klinik göstergeleri ortaya çıkmadıkça iki ay yeniden kontrol etmem gerekmez.
Kullandığım bir başka anti-fungal reçetesi, Nizoral (Keto-conazole) ve Sporanox'tır (Itraconazole) fakat bunları yalnızca Diflucan ile tedavi etkisiz görünüyorsa ve laboratuar testleri çocuğun kolonizasyonunun diğer ajanlara daha çok cevap verdiğini gösteriyorsa kullanırım. Sporanox tehlikeli bir patojen olan Candida parapsilosis'i kökünden söküp atabilen birkaç antifungalden biridir. Eğer çocuğun ender olarak karaciğer enzimleri kan testlerinde "güvenlik" sınırının üstüne yükseliyorsa daha güvenli olan Nystatin'e başvururum ve karaciğeri güçlendirmek ve iyileştirmek için besleyiciler veririm. Karaciğer sağlığının diğer tedavilere bağlı olmaksızın çok önemli olduğunu unutmayın.
Diğer Bağırsak Patojenleri ve Tedavileri
Bazen mantarı ve bakterileri özellikle Clostridia'yı atabilmek için çok büyük miktarlarda probiyotikler gerekir. Clostridia, bağırsakta yaygın olarak küçük miktarlarda bulunan ana-erobik bakteridir fakat dominant bir koloni yaratmaya muktedirdir. Ne yazık ki, Clostridia tedaviye karşı çok dirençli ve bağırsak duvarı için çok yıkıcı olabilir. Bazı çocuklar, Clostri-dia'yı öldüren antibiyotik Vancomycin tedavisi sırasında şaşırtıcı şekilde bilişsel ve davranışsal gelişim göstermiştir. Bununla birlikte sporlar nedeniyle çocuğun rahatsızlığı, antibiyotik tedavisinin tamamlanmasından sonra her zaman geri döner. Şiddetli Clostridia'ya sahip bir çocuk, diyete ve probiyo-tiklere daha katı şekilde sadık kalmalıdır. Her ikisi de birlikte mevcut olduğunda Clostridia, anti-fungal tedaviden önce ya da birlikte tedavi edilmelidir. Biri tedavi edildiğinde yiyecek için daha az rekabet olacağından diğeri bazen daha fazla gelişir. Son zamanlarda, anti-bakteriyelleri ve anti-fungalleri bir kerede birkaç aylığına, Klaire, Ther-Biotics Complete gibi yüksek etkili probiyotiklerle birlikte kullanmaya başladım. Genellikle kombinasyon, Vancomycin ya da Flagyl ile Diflu-can şeklindedir.
Flagyl (Metronidazole); Clostridia gibi bakterilere, proto- I zoa ya da diğer yaygın parazitlere karşı, etkili ve güçlü bir antibiyotiktir. Bu ilaç, çok acıdır ancak bileşim şeklinin tadı biraz daha iyidir. Flagy, "iyi bakterileri" de yok edeceği için ila-cm kesilmesi sırasında probiyotiklerin çok miktarda kullanımı önerilir. Clostridia'nın çok dirençli vakalarında antibiyotik Vancomycin HCl'nin çok etkili olduğu belirtilmiştir fakat onun da arkasından yeterli probiyotik kullanılarak ilacın yok ' ettiği iyi flora yerine konmalıdır.
İmmün sistemini geliştiren her şey, çocuğun mantarı yenmesine yardım eder. Çocuk dengesiz ve alışılmadık hareketlere ne zaman başlarsa (yeni bir besleyici ya da diyetsel ihlal gibi açık bir neden yoksa) mantar ya da diğer patojenik üremelerden her zaman şüphelenilmelidir, test edilmeli ve uygun şekilde tedavi edilmelidir.
Çocuk "sarhoş" gibi her davrandığında "autobrewery send-romu"—Candida albicanlann gastrointestinal sistemde yayılmasına bağlı alkol zehirlenmesi—olduğuna bahse girebilirsiniz.
Otizm Tedavisi, Glütensiz/Kazeinsiz Diyet
Saygın araştırmacılar çalışmalarında sütte bulunan kazeinin midede parçalanarak, ka-zomorfin denilen bir peptitin üretildiğini göstermişlerdir. Morfin, güçlü bir ağrı kesici uyuşturucudur. Peptit kazomor-fın; "morfin" benzeri ya da opioit özelliklere sahiptir. Bu çocuklar buğdaydan ve çavdar ya da yulaf gibi diğer tahıllardan glüteni sindirmeye çalışırken midede, gluteomorfinler acili afyon benzerleri oluşurlar. Diğer araştırmacılar, çalışmalarında aynı sonuçları bulmamış olsalar ve bu nedenle "afyon teorisi" tartışılsa da aileler, otizmli çocuklarının "burada değil gibi" ve opioitlerin etkisi altında olanlara benzer şekilde ağrıyı hissetmiyor göründüklerini sık sık dile getirmektedir.
Bilimsel çalışmalar bağırsakta; glüten, kazein, soya ve diğer yiyeceklerin neden olduğu iltihaplanmaya işaret etmektedir. Bu, geleneksel alerjistlerin perspektifinden bir "alerji" değildir. Fakat bu yiyeceklere T hücrelerinin iltihapsal tepkisidir. Minnesota Üniversitesi'nden Dr. H. Jyonouchi tarafından yürütülen bir çalışma, otizm spektrum bozukluğu olan çocukların yüzde 75'inin, yiyeceklere T-hücre tepkisi olduğunu göstermiştir.
Teorilere bakmaksızın, birçok DAN doktorunun klinik tecrübesi, glütensiz/kazeinsiz diyetin, çocuğunuza yardım etmek için tek başınıza yapabileceğiniz en etkili aksiyon olduğu yönündedir. Benim pratiğime göre, bu diyeti izleyen otizmli hemen hemen her çocuk yarar görmektedir. Genç hastalarımın ailelerinin çoğu, özellikle de halihazırda varolan mantar enfeksiyonu da aynı zamanda tedavi edilirse çocuklarının kronik ishallerinin durduğunu, gaitalarının görünüşünün normale dönmeye başladığım söylemektedir. Birçok aile de, glütensiz/kazeinsiz diyetin başlamasından birkaç hafta sonrasında, lazımlık eğitiminin nihayet başarıldığını rapor etmişlerdir.
Ailelerin çoğu ayrıca bu diyetin sonucunda, çocuklarının zihinsel odaklanmalarının daha iyi olduğunu ve öğrenme kapasitelerinde gelişmeler görüldüğünü de belirtmişlerdir. Örneğin Kelly adlı otistik bir çocuğun annesi Janie bana, "Bu diyetin mükemmel sonuçlarını görüyoruz. Kelly çok daha farkını da, uyanık ve çevresindekilere daha meraklı. Göz kontağı da daha iyi ve çok daha sevecen," demiştir. Bu tür gelişmeler, in-testinal patolojinin beyin fonksiyonunu etkilemesine bağlı olabilir; bağırsak-beyin etkileşimi sayısız araştırmacı tarafından belirtilmiştir.
Otizm Tedavi
Ailelere ilk kez glütensiz/kazeinsiz (ve yakın zamanda soyasız) diyeti önerdiğimde, annelerin çoğu (ve bazı babalar) itiraz ederek "çocuğum aç kalacak, başka bir şey yemez," der. ASD'li çocukların çoğunluğu çok sınırlı diyetler izlerler. Çoğu yiyeceği reddeder ve yalnızca bazı favorilerini isterler, genellikle bunlar; pizza, tavuk nugget, pasta, kurabiye ve dondurmadır, yani glüten ve kazein yönünden zengin yiyeceklerdir. Uzak durmaları gereken yiyeceklere bağımlı gibidirler. Çocuğunuzun bütün diyetini değiştirmenin imkansız gibi göründüğünü anlıyorum ve bunun bütün aile için etkilerini inkar edemem. Bununla birlikte birçok aile, çocuğun glüten, kazein ya da soyaya hiper duyarlılığı olan tek kişi olmadığını fark ederler. Bazı aileler, eninde sonunda diyetlerinden buğday, süt ve soya ürünlerini çıkartmanın hepsine iyi geldiğini görürler. Bu durum, özellikle belli yiyecek alışkanlıkları olan ve bunu değiştirmeye karşı direnç gösteren daha büyük kardeşler varsa kolay değildir. 1998 yılında glütensiz/kazeinsiz bir diyeti izlemek için kendimi ve Chelsey'nin annesi kızım Elizabeth'i ikna etmem dokuz ay sürdü. Bununla birlikte şimdi kızım bu diyete çok güveniyor. Aileleri, diyetin çocuğa yararlarının, zorluklarından daha baskın çıkacağı konusunda güvence vererek cesaretlendiriyorum ve çocuğun iyileşirken biraz glüten ve kazeini tolere etmeye başlayacağını umuyorum. Tekrarlarsak, genç hastalarımın ailelerinin çoğu, bu rejime başladıktan sonra çocuklarının uyku alışkanlıklarında, davranış, dil, göz kontağı, dikkat süresi ve odaklanma yeteneğinde önemli gelişmeler ve "takıntılar"da azalma rapor ediyorlar.
Birçok aile, çocuklarının diyetlerinden süt ürünlerini çıkarttıktan birkaç gün sonra fiziksel, duygusal ve hatta bilişsel gelişimler gördüklerini belirtiyor. Bazı aileler, aynı şeyi glüten için söylüyor. Bununla birlikte, glütenin, sindirim sisteminden kaybolması daha uzun sürer. İdrar testleri, kazeinin vücuttan üç gün içinde yok olduğunu göstermektedir. Oysa glütenin yok olması aylar sürebilir. Aslında, diyetten çıkartılmasından sekiz ay sonra bazı çocukların idrar testlerinde glüten görülmüştür. Bazı aileler gizli glüten (ya da kazein) kaynakları keşfedilip uzaklaştırılmadan çocuklarında gelişme görememektedir. Önceleri ailelere, yalnızca kazein ve glüteni diyetten çıkartmalarını söylerdim, birçok çocuk bir noktaya kadar gelişir sonra duraklama dönemine girerdi. Sonraki IgG yiyecek testi, diğer hiper duyarlılıkları gösterdiğinde bu maddelerin de diyetten çıkartılması gelişmede daha fazla ilerleme sağladı. Daha ileri hiper duyarlılık yiyecek testleri, soyanm sık görülen bir alerjen olduğunu ortaya koydu. Artık daha iyi sonuçlar almak için diyetin başlangıcında soyanın da çıkartılmasını istiyorum.
Bir uyarı: Mantıksız şekilde ABD Gıda ve İlaç İdaresi, kazeini süt ürünü saymaz. Bu yüzden "sütsüz" yazan birçok yiyecek kazein içerir. Yiyecek etiketlerinde sodyum kazein olarak da belirtilebilir. Bu madde bulunan her türlü yiyecek, çocukların diyetlerinden çıkartılmalıdır. Diyete en azından altı ay sıkı sıkı sadık kalınmalıdır. Söylediğim gibi, çoğu otizm spektrumlu çocuk için iltihaplı bağırsak iyileşene, patojen üremeler düzeltilene ve besinsel durum gelişene kadar diğer tedaviler çok etkili olmayacaktır.
Diyete Nasıl Başlamalı, Otizmin Tedavisi
Ailelere, kazeinsiz/glütensiz diyete yavaşça başlamalarını öneririm. Bazen zarar verici yiyeceklerden birini yalnızca bir öğünde çıkartarak, yenileriyle dereceli olarak tanıştırmak bazı aileler için en iyisidir. Genellikle aileler, diyetten süt ürünlerini uzaklaştırmayı buğdaylı olanları çıkartmaktan daha kolay bulur. Önce sütü uzaklaştırın sonra izleyen haftalarda diğer süt ürünlerini çıkartın. Çocuğunuzun alerji testi bu yiyeceklere duyarlılık göstermiyorsa yerine pirinç, patates, badem ya da hindistancevizi sütü koyun. Sonra buğday bazlı ürünleri çıkartmaya başlayın. Pirinç ya da patates ekmeği kullanmak pratiktir; kazein atılma prosedürü sırasında çocuğun yavaş yavaş bunların tadına alışmasına izin verin. Birçok anne (ve bazı babalar da!) zarar vermeyen unlardan ekmek yapmayı öğrenir. Son zamanlarda bu ailelere, alerji testi, çocuğun soyaya alerjik olmadığını göstermediği sürece soya bazlı ürünlerden de tümüyle kaçınmalarını öneriyorum. Tecrübelerimden soyanın olumsuz reaksiyonlar göstermede süt ve buğdayın ardından üst sıralarda yer aldığını fark etmeden önce bu yiyecek benim diğerlerinin yerine önerdiklerim arasındaydı.
Diyet konusunda katı olun. Arkadaşlarınıza ve diğer aile üyelerine zayıflık göstermemelerini ve çocuğa normal kurabiye ya da kraker vermemelerini söyleyin. Çok az miktarlarda glüten ve kazein bile çocuğun gerilemesine ve günlerce ishal çekmesine neden olabilir. "Az bir şey dokunmaz" fikrinin, glüten sistemden tamamen atılana kadar gerçek bir başarısızlığa neden olabileceğini öğrendim. Bazı çocuklar, bu yiyeceklerin kendilerini hasta edeceğini öğrendikten sonra, pizza ya da kurabiyenin birine zarar verebileceğine inanmayan arkadaş ya da akrabaların ikramlarını da reddetmeyi öğreneceklerdir.
Ne yazık ki, glütenin birçok ürün ve malzemenin içinde saklı olduğunu biliyoruz. Bu nedenle market alışverişine gittiğinizde uyanık olmalısınız. Bir dedektif olun ve glüten ve kazeinin gizli kaynaklarını arayıp bulun. Uyarıyorum: Glütenin gizli kaynakları yalnızca yiyeceklerin etiketlerini okuyarak hemen anlaşılmaz. Örneğin birçok etikette "doğal ve yapay çeşniler, nişasta, malt ve sirke" ifadesi bulunur. Bunlar buğdaydan elde edilen yalnızca birkaç maddedir.
Nereden Yardım Alınabilir? Otizmde Tedavi Yöntemleri
Öyleyse ne yapacaksınız? Cesaretinizi kırmayın. Üreticiler, tüketici bilincinin ve bu yiyeceklerden kurtulmanın çocuklarını daha sağlıklı yapacağını anlayan ailelerin, kazeinsiz ve glütensiz yiyecek talebinin arttığının farkındadır. Eğer herhangi bir şüpheniz varsa üreticiyi arayın (çoğu telefon hattı ücretsizdir) ve müşteri temsilcisine şüphelendiğiniz yiyeceğin ya da içeriğindeki herhangi bir maddenin glüten ya da kazein içerip içermediğini sorun. Eğer rahatça ve otomatik olarak ürünlerinin glütensiz ve kazeinsiz olduğunu belirtiyorlarsa içeriğindeki maddelerin hazırlanmasında glüten ya da kazein kullanılabileceğini açıklayın ve bu içeriklerin buğday ya da süt ile temas edip etmediklerini özellikle sorun. Eğer müşteri temsilcisi şüpheli ise şefleri ile konuşmak isteyin ve kimyagerlerinden sormalarını isteyin. Ne kadar çok telefon alırlarsa bu konu hakkında o kadar bilinçlenirler. Her ne kadar bu bilgileri elde etmek ve içerikleri kontrol etmek ilk başta boğucu gelse de harcadığınız ilk çabaların ardından hızla, hangi yiyeceklerin güvenli olduğunu hangilerinin olmadığını öğrenebilirsiniz. Ayrıca glütensiz ve kazeinsiz yiyecekleri nereden satın alabileceğinizi de öğreneceksiniz. Örneğin Heinz Ketchup (Ketçap), Bush's Baked Beans (Konserve pişmiş kuru fasulye), Ore-Ida Golden Fries (patates kızartmaları) ve Starkist Chunk Ligt Tuna (diyet ton balığı) (her ne kadar şimdi ASD'li çocuklara ton balığını, cıva düzeyleri nedeniyle yemelerini önermesek de) çoğu yerel süper markette mevcuttur. Erewhon gevrekleri ve glütensiz/kazeinsiz yoğurtlar gibi diğer yiyecekler yerel sağlıklı yiyecek dükkanlarında bulunur. Koşer marketlerde "Pareve" (Musevi inancına göre yenilebilir) olarak belirtilenler glütensiz ve kazeinsizdir. Birçok İnternet ve posta sipariş kaynakları glütensiz/kazeinsiz ürün satar. McDonald's patateslerini, tavuk nugetlerden ve çocukların sevdiği diğer benzerlerinden ayrı kızartmaya razı olmuştur.
Çocuklarını glütensiz ve kazeinsiz diyete sokmak isteyen bütün ailelere önerebileceğim iki mükemmel kitap vardır. Biri, daha önce otistik tanısı konmuş fakat şimdi bu tanısı kalkan bir çocuğun annesi, Karyn Seroussi tarafından yazılmıştır. Un-raveling the Mystery of Autism and Pervasive Developmental Disorder: A Möther's Story of Research and Recovery, Simon & Schuster tarafından 2000 yılında yayınlanmıştır. Bir başka otistik çocuk annesi Lisa Levvis'in, Special Diets for Special Kids, adlı kitabı 1998 'te Future Horizons, Inc tarafından yayınlanmıştır. Lisa Lewis ve Karyn Seroussi ayrıca aileleri, glütensiz ve kazeinsiz diyete başlatma ve sürdürme konusunda yardım etme amaçlı bir organizasyon olan ANDI'yi (Autism Network for Dietary Intervention-Diyetsel Müdahale için Otizm Ağı) kurmuşlardır. The ANDI News adlı üç ayda bir yayınlanan, ailelerin ve sağlık profesyonellerinin diyet üzerine yazılarının yer aldığı bir bülten çıkartırlar. ANDI ile, P.O. Box 1771, Rochester, NY 14617-0711, ya da e-mail: AutismNDI@ aol.com. dan ilişki kurabilirsiniz ya da http://www.AutismN-DI.com adresinden benzer bilgiler edinebilirsiniz.
Glütensiz/kazeinsiz diyet uygulama konusunda bir başka kaynak The Gluten-Free Baker Nevvsletter'dvr, üç ayda bir yayınlanır ve lezzetli fırın ürünleri tarifleri sunar. Abonelik bil-gisi için, 361 Cherrywood Drive, Fairborn, Ohio, 45324-İ4012'ye yazabilirsiniz. New Jersey'de bulunan bir başka kaymak da Autism Educational Services (AES)'tir. 732-473-9482'ye telefon edip Nadine Güder'le görüşebilirsiniz ya da onun, nglider@worldnet.att.net.(6) adresine elektronik posta atabilirsiniz.
AES, glütensiz ve kazeinsiz yiyecekler için tarif kitabı hazırlamıştır; gofretten krepe, Graham krakerleri taklitlerine kadar çeşitli tarifler yer alır. Ayrıca otistik çocuğunuzu niçin böyle bir diyete sokmanız gerektiğini anlatan "How to Survi-ve a Glüten and Casein Free Diet" (Glütensiz ve Kazeinsiz Diyetle Nasıl Başa Çıkarsınız?) adlı bir de kaset hazırlamışlardır. Kaset, böylesi bir diyeti nasıl sürdüreceğiniz konusunda zamandan kazandıran birçok ipucu içermektedir.
Glütensiz/kazeinsiz lezzetler için mükemmel bir yemek kitabı, The Cheerful No Casein, No Glüten, Sugar Optional Cookbook, kimyager ve gurme aşçı Sally Ramsey tarafından yazılmıştır. Otizm Araştırma Enstitüsü'nde (Autism Research Institute) San Diego, CA mevcuttur. Birçok aile, glütensiz/kazeinsiz diyete başlamadan önce çocuklarının gerçekten bu özel tedaviye gereksinim duyup duymadıklarını görmek için tahlil yaptırmak gerekliliğini sorgular. İdrar peptitleri için tahliller bazen gerekli olabilir, yine de birçok yanlış negatif sonuç rapor edilmiştir. Sabah idrar örneği tahlil edilebilir ve eğer sınırlı diyete başlamadan önce yapılırsa genellikle idrarda peptitleri saptar. Bu testler mükemmel değildir, henüz inceleme için düşünülmektedirler. Çalışmalar, test yapılan otizmli kişilerin en azından yüzde 50'sinde yüksek düzeylerde afyonum-su peptitler bulunduğunu göstermiştir. İngiltere'de Paul Shat-tock ve Norveç'te Kari Reichelt gibi önemli araştırmacılar, beyinde uyuşturucu sinir alıcılarının anormal uyarımı sonucuna varmışlardır. Bu uyarımın etkileri; algılama, öğrenme ve motivasyon bozukluğu gibi diğer afyon benzeri reaksiyonlarla birlikte ağrı eşiğinde düşmedir. Bu çocukların çoğu için peptitleri kontrol etmese bile bir yiyecek hiper duyarlılığı panelinin son derecede yararlı olduğuna inanırım.
Klinik tecrübelerime göre, bu laboratuar testlerinde bazı çocuklarda negatif sonuçlar görülmekle birlikte, çocuk glüten-siz/kazeinsiz diyete sokularak olağanüstü gelişme sağlandığından benim çocuğu değerlendirmem daha doğru çıkmıştır. Bağırsak patolojisi, sızıntılı bağırsak sendromu noktasında olmasa bile bu yiyeceklerin bağırsağı tahriş ettiği ve diğer sindirim ve bağışıklık problemlerine yol açtığı konusunda kanıtlar vardır. Buğdayda ve sütte bulunan büyük peptitler çok benzerdir. Birçok çocuk, glüten ve kazeinin her ikisinden de uzak kaldığında çok daha iyi sonuçlar alınmaktadır. Yine de bazı çocuklar için glüten temel suçludur; bazıları için kazeinin çıkarılması daha önceliklidir ve bir başka grup için ise soya da zarar vericidir. Her otizm spektrumlu çocuk kendine has özelliklere —yiyecek hiper duyarlılığı düzeyinde bile—sahiptir.
Glütensiz/kazeinsiz diyet, öncesinde bir laboratuar testi gerekmeden aileler tarafından yürütülebilecek önemli bir tedavidir. Çalışmalarımın başlangıcında, yardımımı isteyen bütün aileleri kabul ettim. Diyette olan çocukların kazein ve glüten almaya devam eden çocuklara göre tedavilere daha başarılı yanıt verdiğini öğrenmem biraz zamanımı aldı. Sonra ben ve diğer klinisyenler mantarı olan çocukların kelasyon terapisine umduğumuz kadar iyi tepki vermediklerini fark etmeye başladık; aslında mantar, clostridia ve diğer patojenler, oral kelasyon ajanlarında çok iyi gelişiyorlardı ve detoksifikasyon amaçlı olarak vermemizi etkisizleştiriyorlardı. Bu dersler, genel bir prensibi ortaya koydu: Önce bağırsak iyileştirilmelidir ve eğer tam olarak emilmeyen ve sindirilmeyen yiyecekler bağırsağı enflame tutuyorsa bağırsağın iyileştirilmesi mümkün olamaz. Bu kitap hazırlanırken, tedavi için çocuklarını değerlendirmemi isteyen ailelerin bir bekleme listesi var. İnceleme için yeni müşterileri kabul etme kıstaslarımdan biri, ailelerin glütensiz/kazeinsiz diyeti uygulamadaki isteklilikleridir; bu, önce bağırsakların iyileşmesi konusuna ne kadar önem verdiğimi gösteriyor. Bütün çocukların bağırsaklarının enflame olduğunu ve diyete ihtiyaçları olduğunu ispatlamamın yolu yok fakat araştırmalar, bu çocukların çoğunun enflame bağırsaklara sahip olduğunu gösteriyor. Açıkçası tahriş edicileri ve toksinleri diyetlerinden ve çevrelerinden mümkün olduğu kadar çıkartmak, bağırsağı iyileştirmede ilk adımdır.
Laboratuar testi yaptırmadan ailelerin kendi kendilerine değerlendirme yapmaları için bir yol, rotasyon diyeti uygulamaktır. Yiyecekler ya da yiyecek sınıfları sistematik olarak en azından dört gün için diyetten çıkartılır soma, davranışlarda, tuvalet alışkanlıklarında ya da uyku kalıpları, öğrenme yetenekleri ve göz kontağı gibi diğer parametrelerde yakından gözlem yapılarak yeniden başlatılır. Zor kazandıkları klinik deneyimleriyle DAN doktorları; her çocuğun; biyokimyasal statülerine, bağışıklık ihtiyaçlarına, yiyecek ve kimyasal duyarlılıklarına göre benzersiz tedavi zorlukları olduğunu buldular. Ailelerden diyeti bırakmadan önce en azından dört tercihen altı ay katı şekilde bağlı kalmalarını isterim.
Temel Besinleri Tamamlanması, Otizm ve Tedavi
Laboratuar testleri tarafından belirlenen eksikliklere doğrudan seslenen tamamlayıcıları seçmek ideal olmasına rağmen ebeveynler, ASD'li çocuklarına temel besleyicileri içeren tamamlayıcıları vermek için bu testleri beklememelidir. Gerekli herhangi bir testi dahi yaptırmadan, ailelerin çocuklarına günlük olarak iyi bir temel multi vitamin ve mineral—bakırsız— vermeleri gerektiğine inanıyorum. P5P+Magnezyum formunda B6 vitamini, 50 mg günde bir kez; C vitamini 100-1000 mg, bölünmüş dozlarda, yumuşak gaitaya neden olmadan çocuğunuza verebildiğiniz kadar çok (C vitamini vücutta çok uzun kalmaz) ve her gün, 500-1000 mg kalsiyum. Dimethylglycine (DMG) toksik olmayan önemli bir tamamlayıcıdır ve küçük dil altı formdadır (125 mg), glycine doğal olarak tatlı olduğundan hoş bir tadı vardır. Bazı çocuklarda DMG, dil yeteneğinin gelişimini başlatacaktır. Her çocuğa denemek için DMG verilmelidir, günde bir tane ile başlanmalı, her zaman sabahları verilmelidir eğer hiperaktivite problemi yoksa, sabahlan bir kerede üç ya da dört adede kadar çıkartılmalıdır. DMG ile birlikte 800 mcg folinik asit verilmesi genellikle hiperaktiviteyi engelleyecektir. DMG, beyne değerli ve önemli bir amino asit sağlayarak ve immün sistemin etkinliğini artırmaya yardım ederek çifte iş yapar. Çocukların yaklaşık yüzde 15'inde DMG, folinik asit ile birlikte verilse dahi hiperaktivitenin yanı sıra ajitasyona neden olur. Bileşimleri çok benzer de olsa, bazı aileler TMG'yi (trimethylglycine) daha kabul edilebilir bulurlar, bazı çocuklar ise ne DMG'yi ne de TMG'yi tölere edemezler. (Folinik asit, folik asitin biyolojik olarak aktif formudur.)
"Aç Beyinleri Beslemek" adlı sonraki bölümde, çocuğunuzun spesifik beslenme ihtiyaçlarını hedef almanıza yardım edecek daha ayrıntılı testleri anlatacağım ve birçok otizm spektrumlu çocuk için yardımcı olduğunu gördüğüm besleyicilere yer vereceğim.
Özetle aileler, çoğu otizm spektrumlu çocuğa iyileşme yolunda—otizm alanında uzman bir doktor bulmadan önce dahi— yardımcı olan bu tedavi modelleri hakkında kendilerini eğitmelidir. Diyet kısıtlamasının (kazein, glüten, soya ve rafine şekeri elimine etmek) ve bitki bazlı sindirim enzimleri ile uygun tamamlayıcıları kullanmanın yanı sıra hemen hemen bütün ASD'li çocuklar, probiyotiklere ve iyi bir beslenme programına ihtiyaç duyarlar. Genellikle biyomedikal tedavi seçenekleri hakkında okuyan ve araştıran ebeveynler; otizm hakkındaki görüşleri, tıp fakültelerinde, "kesinlikle genetik olmalı" şeklinde biçimlenen aile ya da çocuk doktorlarından daha bilgili olabilirler. Bu nedenle ailelere ev ödevlerini yapmalarını öneriyorum. Yukarıda özetlendiği gibi çocuğunuzun iyileşmesinin başlangıcını kendiniz yürütebilirsiniz; bu sizi para ve zaman kaybından kurtarır ve doktorların, daha sonraki tedavileri kolaylaştıran test ve ilaçlan reçete etmeleri üzerine odaklanmalarına izin verk. Eğer bu ilk adımlar, halihazırda iyi gittiyse laboratuar testleri ve anti-fungal, anti-viral gibi tıbbi gözetim gerektiren tedaviler ve detoksifikasyon protokolleri daha çabuk hayata geçirilebilir.
Diyet, probiyotik, besin ve enzim tedavilerine başladığınızda hepsini birden denemeyin. Bir kerede bir şeye başlamanızı ve rejime yeni bir şey eklemeden önce stabilize olması için dolu dolu bir hafta vermenizi öneririm. Uyguladıklarınızın ve çocuğun nasıl tepki verdiğinin günlüğünü tutun. Tarihleri ve besleyici dozlarını kaydedin, böylece herhangi bir reaksiyonda suçluyu bulmak daha kolay olur. Diyet değişimlerinin, ihlallerin ve sonuçlarının tarihlerini tutun. Çocuğunuzun gelişiminin iyi şekilde kaydını tutmayı öğrenin ve kendi tıbbi dosyalarınız için her testin bir kopyasını alma konusunda ısrarcı olun.