Menopoz Tedavisi Çeşitleri, Menopozun Tedavisi
Tedavinin ana maddelerini östrojenler oluşturur ve bunlar üç değişik yolla verilebilir:
1. Tablet olarak ağızdan,
2. Tüple vücuda hormon gömerek,
3. İğneyle.
Üçüncü yöntemin haftada en az bir kez uygulanması gerekir; bu nedenle bu yol pratik değildir.
Bu yöntemler, rahmin alınmış olup olmamasına göre, değişik biçimlerde uygulanır: rahmi alınmamış olan bir kadında, östrojenin yanısıra projestojen de verilerek aylık kanamalar yaratılır; ama rahmi olmayan (ameliyatla alınmış olan) kadınlarda yalnızca östrojen verilir ve kanama yaratılmaz. Bu ayrımın yapılması, östrojenin kaçınılmaz bir yan etki olarak rahmin çeperlerini aşırı uyarmasıdır; eğer bu aşırı uyarılma durumu kesintiye uğratılmazsa, rahmin iç çeperleri, öylesine kalınlaşır ki düzensiz, ağır kanamalar ortaya çıkar. Bir kadın 30 yıl boyunca âdet görmemiş olsa ve 80 yaşında östrojen almaya başlasa, yukarıda anlatılan durum gene de ortaya çıkacaktır. Bu nedenle, en son aylık kanamadan beri ne kadar uzun bir zaman geçmiş olursa olsun, tedavi öyle ayarlanmalıdır ki, aşırı uyarılan rahim çeperi düzensiz, ağır kanamalarla atılacağına daha az ve düzenli kanamalarla dışarıya atılabilsin.
İstenerek yaratılan bu aylık kanama, yedi ilâ on gün aralıklarla projestojen tabletleri alınarak sağlanır. Projestojen yapay olarak üretilmiş projesterondur (vücudun doğal olarak, kendisinin ürettiği hormonlardan biridir); aynı hormon doğum kontrol haplarında da bulunur; projestojen, östrojenin rahim çeperini aşırı uyarmasını engellemekle birlikte, onun sağlayabileceği olumlu etkilerin hiç birini ortadan kaldırmaz. Bu yolla yaratılan aylık kanamalar, doğal aylık kanamalar değildir; en son âdetinizin üzerinden bir yıl bir süre geçmişse, yumurtalığınız kesinlikle yumurta yapmayacak ve siz de gebe kalmayacaksınız demektir. Hormon tedavisi gören kadınlarda, aylık kanamalarla birlikte doğurganlığın geri gelmeyeceği konusunda çoğu zaman güvence vermek gerekir.
Bununla birlikte, özellikle genç kadınlarda, östrojen tedavisi kesinlikle bir doğum kontrol aracı olarak anlaşılmamalıdır. Gebelikten korunmaya en son âdetin üzerinden 12 ay geçinceye kadar devam edilmelidir.
Östrojen almanın en yaygın yolu, bir aylık sürenin ilk üç haftası boyunca her gün bir tablet yutmak, son yedi ilâ on gün boyunca da östrojen tabletlerinin yanısıra bir projestojen tableti almaktır. Tabletlerin alınmadığı hafta içinde, hormonun kesilmesi nedeniyle az miktarda bir kanama görülecektir. Pek sık rastlanmamakla birlikte bazen, östrojenin bu yöntemle alındığı durumlarda, tedavinin kesildiği hafta içinde âdetten kesilme belirtileri yeniden ortaya çıkabilir; bu istenmiyorsa, o hafta boyunca her gün östrojen alınabilir. O zaman projestojenin her ay alınması unutulmamalıdır; çünkü sürekli olarak östrojen almak, kesinlikle rahim çeperinin aşırı uyarılmasına yol açacaktır.
Cinsel sorunlar, depresyon ya da yorgunluğun ağır bastığı durumlarda, vücuda tüp içinde hormon gömme yöntemi salık verilir. Bu tüplerde bulunan östrojen, ateş basmalarının ve vajina kuruluğunun giderilmesinde tabletler kadar etkilidir; ama kadının enerjisini artıracak, ona genel sağlığını yeniden kazandıracak ve cinsel isteğini artıracak olan hormon, bu tüplerin içinde bulunan testosterondur. Bu yaştaki pek çok kadının şikâyetlerine neden olan depresyonu gidermenin, onlara sağlıklı olma duygusunu yeniden kazandırmanın ve içine düştükleri letarjiden onları kurtarmanın tek yolu, bazen bu tedavi yöntemidir.
Bu küçük tüpler, trokar denen madeni bir araç yardımıyla karın derisinin altına yerleştirilir. Tüp orada, karın duvarının yağ dokusu içinde gömülü olarak kalır. Bu işlem, deri altına yapılan bir iğne yardımıyla lokal anestezi uygulanarak gerçekleştirilir; acı vermez ve iki dakika gibi kısa bir süre içinde tamamlanır. Tüp, altı ay boyunca sürekli olarak hormon salgılar; östrojen tabletleri alınırken yapıldığı gibi, rahim çeperinin aşırı uyarılmasından dolayı doğabilecek düzensiz kanamaları engellemek amacıyla, projestojen de almak gerekir. Gömülen tübün içindeki doz, kişisel gereksinmelere göre ayarlanarak biraz değiştirilebilir; örneğin kadınların hepsi için testosteron gerekli olmayabilir; bazılarının östrojen gereksinmesi de öbürlerine göre daha az olabilir.
Histerektomi geçiren kadınlara, doktorlar, östrojeni arada bir hafta kesmeden ve projestojen olmadan verirler. Bununla birlikte projestojenin göğüsleri kanserden koruduğuna inanan doktorlarda vardır; bu doktorlar genellikle östrojenle birlikte projestojenin de verilmesinden yanadırlar.
Menopoz Tedavisinin Yan Etkileri
Östrojen tedavisinin yan etkileri çok azdır; bu etkiler, ortaya çıktıkları zaman bile çok kısa sürelidir. Bazen ilk teşhis yanlış olabilir; yakınmalara neden olan sorunlar aslında menopoza bağlı değildir; bu nedenle verilen östrojen hiçbir işe yaramamakla kalmaz, zaten dengesiz olan bir kişiliği daha da sarsar.
Tedavinin ilk haftası içinde göğüslerin, adet öncesinde olduğu gibi biraz şiştiği hissedilebilir. Ağızdan östrojen almakta olan kadınlar, pek nadir olarak bazen mide bulantısı hissedebilirler, ama bu da geçicidir; östrojenin tüp gömülerek verilmesi ve sindirim organlarından geçmemesi durumunda bu sorun da kendiliğinden ortadan kalkmış olacaktır.
Doktorlar, normal olarak vücutları biraz kıllı olan kadınlara, içinde testoteron bulunan hormon tüpü gömmekten çekinirler; çünkü bazı kadınların yüzlerindeki ince tüylerde bu hormon nedeniyle biraz artma ve büyüme görülebilir. Ama kadınlar kesinlikle bu tedaviden dolayı sakallı ve bıyıklı bir duruma gelmezler! Biraz fazlaca kıllı olan kadınların vücut kılları, yaşlandıkça zaten kalınlaşır; menopoz için önerilen dozlarda verilecek östrojenin kıllar üzerinde çoğu zaman ya hiçbir etkisi olmaz ya da pek az bir etki söz konusudur.
Menopoz Klinikleri
Hollanda'da ruhbilimciler, ruh hekimleri, beslenme uzmanları, doktorlar ve jinekologların konsültasyon yaparak çalıştıkları menopoz klinikleri kurulmuştur; böylece, yalnızca hormon eksikliğinin değil, bir bütün olarak kadının ele alınması ve tedavisi amaçlanmaktadır. Oysa İngiltere ve başka bazı ülkelerde menopoz klinikleri çoğu zaman belli sorunlar üzerinde dururlar: Kadının gerçekten östrojene ihtiyacı olup olmadığına karar verir ya da hormon tedavisinin yararlarını artırmak, sakıncalarını azaltmak amacıyla en uygun östrojen ve projestojen bileşimini bulmaya çalışırlar.
Menopoz kliniğine ya da doktorunuza ilk gittiğinizde, o zamana dek geçirdiğiniz hastalıklarla ilgili her şeyin anlatılması, genel muayenenin yapılması, bu arada kilonun ve kan basıncının ölçülmesi gerekir; ayrıca göğüslerinizin ve karın bölgesindeki organlarınızın da normal durumda olduğu kesin olarak belirlenmelidir. Bu, organların içten muayene edilmesi anlamına gelir; bu muayeneye, serviks kanserini başlangıç aşamasında teşhis edebilmek için gerekli olan ve çoğu zaman 'Pap testi' de denen rahim boynundan alınan parçanın laboratuvar testinden geçirilmesi de dahildir.
Menopoz Tedavisi, Menopozda Tedavi
Menopoz konusunda edinilen üç ayrı tutum bugün de sürmektedir. Bir aşırı uçta menopoz doğal bir olay olarak görülür; belirtiler kendiliğinden kaybolacaktır ve tedaviye gerek yoktur. Menopoz doğal karşılanır; bu savın temelinde, doğal olan her şeyin iyi olduğu inancı yatar. Bu konuda iyi niyetli aldırmazlık çok yaygındır ama bu, ailede çok sabırlı bir kadınla çok anlayışlı bir kocanın bulunmasını gerektirir.
Menapoz Tedavisi Daha olumsuz bir görüşe göre, menopozun sorun yaratabileceği, tedavi gerektirebileceği kabul edilir. Bu görüşü benimseyen doktorlar, hastalarına çoğu zaman sakinleştirici, depresyon giderici ilaçlar verirler; bize göre bu, menopoz için yapılabilecek en yanlış tedavidir. Hastalar zaten yorgun ve letarjik bir durumdadırlar; böylesine güçlü ilaçların verilmesi hastaya hiçbir şekilde haklı gösterilemeyecek ek bir zorluk getirir. Buna karşın, örneğin İngiltere'deki kadınların yüzde 30'u, hiçbir gerçek yarar sağlamadıkları tıpça pek çok kez kanıtlanmış olmasına karşın bu tür ilaçları kullanmaktadırlar.
Daha ilerici bir tutuma göre, menopoz belirtilerinin denetim altına alınmasında östrojen kullanımı hem yararlı hem de güvenli bir yoldur. Bu tutumu benimseyen doktorlar, menopoz belirtilerini hafifletmek için, mümkün olan en küçük dozlarda östrojen vermekten çekinmezler; ne var ki uzun vadeli tedaviye, uterusun aşırı uyarılmasını önleyici ve yapay olarak üretilmiş projestojen'in de dahil edilmesi gerekir; böylelikle gelecekte ortaya çıkabilecek ciddi sorunlar önceden engellenmiş olur.
Ostrojen Tedavisinin Sakıncalı Yanları, Kadınlarda Ostrojen
Östrojen tedavisi ne zaman yapılmalıdır?
Östrojen tedavisine başvurmayı engelleyen birkaç önemli neden vardır. Meme kanseri ya da rahim kanserinin belli türlerini geçirmiş olan hastalarda östrojen, yeniden ortaya çıkacak kanserin ilerlemesini hızlandırabilir; bu nedenle verilmesi sakıncalıdır. Nadir olmakla birlikte, bazı karaciğer hastalıklarında da östrojen nedeniyle ağırlaşma görülebilir.
Yakın zamanlarda tromboz (bacaklarda ve akciğerlerde kan pıhtılaşması) geçiren hastalarda östrojen tedavisinden kaçınmak gerekir. Bu sorun, çoğu zaman kalçasında ağrı duyan bir kadının kan pıhtılaşmasından kuşkulandığını söylemesiyle ortaya çıkar; bu kadın, yakınlarda tromboz geçiren bir hasta olarak kabul edilir. Aslında kan pıhtıları ancak hastanede yapılacak çok karmaşık testlerle anlaşılabilir; geçmişte yapılan bu tür bir teşhisin çoğu zaman yanlış olduğu anlaşılabilir. Menopoz kliniklerinden birinde doktorlar, laboratuvarda yapılan kan pıhtılaşması testlerinin çoğunu en ince ayrıntılarına dek incelemişlerdir; iki yıl süresince, klinikte tedavi görmekte olan kadınlar, kan pıhtılaşması tehlikesinin bulunup bulunmadığını saptamak amacıyla kan testlerine tabi tutularak taramadan geçirilmişlerdir. Laboratuvar testlerinin sonucuna göre doktorlar, kan pıhtılaşmasında hiçbir artmaya rastlamadıkları gibi hastalarda trombozun artması gibi bir durumla da karşılaşmamışlardır.
Diğer sakıncalar
İngiltere'de ve Birleşik Amerika'da doktorlar reçete yazarken, artık eskisinden daha dikkatli davranmaktadırlar; bunun bir nedeni, yanlış tedaviden dolayı zarar gören hastaların yasal yollara gittikçe daha çok başvurmaya başlamalarıdır. Bu nedenle hastaların, kendi alışkanlıklarının da tedavinin sonucunu etkileyebileceği, ortaya çıkacak olumsuz sonuca tedaviden çok, kendi tutumlarının yol açabileceği konusunda uyarılmaları yerinde olur.
Sigara içme alışkanlığı
Sigara içme alışkanlığının sağlığa çok zararlı olduğu apaçık ortadadır. Bu alışkanlığın kalp krizi, kan pıhtılaşması, felçler ve akciğer kanseriyle yakından bağıntısı vardır; aslında sigara içenlerin üçte biri, bu alışkanlığa bağlı bir hastalıktan ölür. Bu nedenle, bir sigara tiryakisinin, hormon tedavisi yapmakta pek de istekli olmayan hekimini, bu tedaviyi uygulamaya zorlaması, bir yıl sonra ortaya çıkabilecek damar tıkanmasından doktorunu sorumlu tutması pek doğru bir tutum olmaz. Hastanın 30 yılı aşkın bir süredir içmekte olduğu sigaranın, bu duruma yol açmış olması, çok daha büyük bir ihtimaldir.
Gözleri gören, kulakları duyan herkes, sigara içme alışkanlığının ne denli tehlikeli olduğunu vurgulayıp duran ilanları görmüş olmalıdır. Sigarayla östrojenin bir araya gelmesi, diyelim ki, sigarayla domates çorbasının biraraya gelmesinden daha tehlikeli değildir aslında; tıpkı sigara içmekle araba kullanmanın bir arada büyük bir tehlike yaratmaması gibi. Bu örnekler, söz konusu olabilecek sakıncaları tam olarak anlatabilmek amacıyla verilmiştir. Sigara içen kadınların östrojen almaları durumunda tehlike birazcık daha artar, ama tek başına östrojen bu tür bir hastalık tehlikesini artırıcı bir etken değildir. Bizler, bir yandan menopoz belirtilerinin giderilmesi için östrojen tedavisini önerirken, bir yandan da verebileceğimiz en iyi öğüdün sigarayı bırakmak olduğunu söyleyebiliriz.
Aşırı kilo alma
Aşırı kiloların kan basıncının yükselmesiyle (hipertansiyonla) çok yakından bağıntısı vardır; bu da trombozave kalp hastalıklarına yol açar. Ayrıca, yatkın olanlarda şeker hastalığı tehlikesini de artırabilir. Bundan başka menopozun getirdiği sorunların çoğu, insanı kilo almayı kolaylaştıracak bir yaşama biçimine iter; bunun nedeni hareketsizliğin artması, fazla yeme ya da her akşam alınan içki miktarının birazcık daha artırılması olabilir.
Menopozdan sonra, kilo alma eğiliminin artmasında hormonlara bağlı nedenler de sözkonusudur. Yapılan deneyler, yumurtalıkları çıkarılan hayvanların da kilo aldığını göstermiştir; ama bu küçük artış, az dozda verilen östrojenle yeniden kaybedilmiştir. Benzer biçimde, kadınlarda da yitirilen östrojenin doğru miktarlarda yerine kormasil kilo kaybı yaratabilir; bununla birlikte kadınların çoğu, hormonların kendilerine kilo aldıracağından korkarlar; eğer verilen doz uygunsa, bu korku yersizdir. Aşırı şişmanlıktan elbette kaçınmaya çalışmak gerekir; ama gariptir ki şişman kadınlar menopozu daha hafif atlatırlar, çünkü yağ dokularında salgılanan başka bazı hormonlarda da östrojen üretimi vardır.
İnsanın formunu Koruması, düşük kalorili bir yemek rejimini akıllıca izleyerek kilo almaktan kaçınması, özellikle menopoz döneminde sağlıklı yaşamanın önemli bir parçasıdır. Kilolarınız artıyorsa bunun nedeni çok açıktır: Gerektiğinden fazla yemek yiyorsunuz demektir
Diğer etkenler
Tedavi edilmeyen yüksek kan basıncı (yüksek tansiyon) da hormon tedavisinin uygulanmamasını gerektiren bir göstergedir; ama tansiyon düşürücü ilaçlar kullanılarak kan basıncının denetim altına alınmasından sonra, menopoz belirtileri gerçekten ağırsa, östrojen verilebilir. Şeker hastalığının da östrojen tedavisini engelleyici bir neden olduğuna inanılır; oysa, bu inancın yanlış olduğu kanıtlanmıştır. Bazı vakalarda, şekerin denetim altına alınması bir süre güçlük yaratabileceğinden şeker hastalığını tedavi etmek için verilen ilaçlarda ayarlama yapılması gerekebilir; ama östrojen tedavisi için hiçbir ciddi engel söz konusu değildir. Bu konuda asıl güçlük, şekerli kadınların, kalp krizi ve belki kan pıhtılaşması gibi komplikasyonlara açık olmalarıdır; bu nedenle östrojenin dikkatli kullanılması gerekir. Bununla birlikte, düşük doğal östrojen dozlarının kan şekeri düzeyleri üzerindeki etkisini araştırmak amacıyla yapılan geniş laboratuvar araştırmaları, tehlike yaratacak hiçbir değişikliğin yer almadığını göstermiştir.