Çocuklarda Hipertansiyon Nedenleri
Çocuklarda sıklıkla görülen
sekonder hipertansiyon hastalıktan çok spesifik organ hastalıklarının sekonder
bir bulgusudur. En yaygın formu %60-80 oranında renal parankim hasarına bağlı
hipertansiyondur. Bu hastalıklar arasında glomerülonefrit, reflü nefropatisi,
obstrüktif üropati, akut ve KBY, polikistik böbrek hastalı ğı, multikistik
renal displazi sayılabilir. Renovasküler hipertansiyon (%5) ikinci en sık
nedendir. Hipertansiyonun kardiyovasküler nedenleri %1-5 oranında aort
koarktasyonu ve arteriovenöz fistülleri içerir. Endokrin nedenler olarak
feokromositoma, Cushing Sendromu, primer hiperaldosteronizm, konjenital adrenal
hiperplazi ise %1-5 oranında görülür. Nörolojik nedenler santral sinir
sisteminin posttravmatik lezyonlarını içerir. Diğer daha az görülen nedenler
arasında ise ilaç bağımlı hipertansiyon (siklosporin, takrolismus,
psikostimulan hormonlar) sayılmaktadır
Primer hipertansiyon, hipertansiyon insidansı ile
bağımlı olarak yaşla birlikte artar. Adolesanlarda genellikle primer-esansiyel
hipertansiyon görülür; yaklaşık %85-95 oranındadır (52). Esansiyel
hipertansiyonun patofizyolojisi net anlaşılamamıştır; olguların çoğunda çevresel
ve genetik faktörler önemlidir. Çalışmalarında kan basıncındaki değişikliklerin
%20-40'ının ailesel faktörlere bağlı olduğu gösterilmiştir (53). MS'e ve
kardiyovasküler hastalığa neden olan risk faktörleri ile çoğunlukla ilişkilidir.
Bu risk faktörleri düşük HDL-K, yüksek TG, abdominal obezite, insülin
direncidir.
Hipertansiyon Patogenezi
Kan basıncı, sistemik arteriyel dolaşımdaki kanın,
damar duvarına yaptığı basıncı ifade eder (54). Kan basıncı; kalbin atım hacmi,
ejeksiyon fraksiyonu, arteriyel sistemin diyastol sonucundaki hacmi, arter
duvarının elastikiyeti, periferik damar direnci ve kanın viskositesinden
etkilensede esas belirleyici, kalp debisi ve periferik damar direncidir
Arterdeki maksimum kan basıncı ifade eden sistolik
kan basıncı kalp atım hacmi ve aortanın distansibilitesi tarafından
belirlenirken, arterdeki minimum kan basıncına karşılık gelen diyastolik kan
basıncı periferik damar direnci tarafından belirlenir.
Hipertansiyonun temelinde genetik faktörlerin rol
aldığı şeklindeki düşünceler artmaktadır. Genetik temellerin muhtemelen artmış
sempatik aktivasyon, azalmış renal sodyum (Na) eksresyonu ve sodyumun hücre
membranından transportunda defekt yaratarak hipertansiyonu kolaylaştırdığı düşünülmektedir.
Genetik özelliklerin hipertansiyona katkı oranı %30-60 arasında değiştiği
bildirilmiştir (56). Eğer her iki ebeveyn de hipertansif ise çocuklarda
hipertansiyon prevalansı %46, bir ebeveyn ise %28, her iki ebeveyn normotansif
ise %3 düzeyinde kalmaktadır