Kanserin Cerrahi Tedavisi
Kanser tedavisinde kullanılan ilk yöntem olmakla birlikle ilk kullanımı 19. yüzyılda olmuştur. Tek başına da kullanılabilir bir yöntem olmasına karşın ilerlemiş tümörlerde yeterli bir tedavi olmayabilmektedir. Tanı koymak amacı ile yapılan biyopsilerde cerrahi tedavinin bir basamağını oluşturmaktadır. Bunun dışındaki kullanım amaçları;
Primer olarak tümörü çıkartmak, Total kanser hücrelerini azaltmak ve Palyatif olarak semptomları azaltmaktır.
Cerrahi tedavi, yavaş büyüyen ve lokal olarak sınırlı solid tümörler için en uygun tedavidir.
İmmünoterapi
Çok karmaşık ve güçlü bir sistem olan immün sistemde anti-tümör yanıttan sorumlu makrofajlar, B ve T lenfositler, naturel killer hücreler ve dentrik hücreler bulunmaktadır. Her hücrenin farklı bir görevi olmasına rağmen anti-tümör yanıtta major etkiyi CD4 ve CD8 T-lenfositleri yapmaktadırlar. Her hücreye özgü antijenin olması ile normal hücreler ve anormal hücreler birbirinden ayırt edilmekte ve bu doğrultuda immün sistem devreye girmektedir. Ancak tümörlere özgün antijenlerin birçoğunun normal hücrelerde de olması, immün sistemin hasara uğraması gibi nedenlerden dolayı tümör hücrelerinin oluşmaları engellenememektedir.
İmmün sistemin anti-tümör etkisinin farkedilmesi ile yirminci yüzyılda kanser tedavisinde immünoterapi tedavisi kullanılmaya başlanmıştır. İmmünoterapide amaç immün sistemi güçlendirmek, yeniden immün yanıt oluşturmak ve tümör hücrelerine karşı bağışıklığı arttırmaktır. En çok bilinen ve kullanılan immünterapi BCG aşısıdır. Aşının tam olarak nasıl etki ettiği bilinmemsine karşın immün sistemi aktive edip anti-tümör etki yaratmasından dolayı aktif bir immünoterapi olarak kullanılmaktadır. Biyoterapi ile aynı anlama gelen immünoterapi, ya kemoterapi sonrası baskılanan immün sistemi desteklemek amacı ile kemoterapi ile birlikte ya da anti-tümör etkisi nedeni ile tek başına kullanılabilen bir yöntemdir. Uygulama yerinde kızarıklık, hassasiyet, yorgunluk ve çok nadir olarak aşırı hassasiyet görülebilmektedir.