Depresyon
(Çökkünlük) Nedir
Çökkünlük derin üzüntülü, bazen de hem üzüntülü, hem
bunaltılı bir duygudurumla birlikte düşünce, konuşma, devinim ve fizyolojik
işlevlerde yavaşlama, durgunlaşma ve bunların yanı sıra değersizlik, küçüklük,
güçsüzlük, isteksizlik, karamsarlık duygu ve düşünceleri ile belirli bir
sendromdur. Bu sendrom hastalık tablosu birçok ruhsal ya da ruhsal olmayan
hastalıkla görülebilir. Bu nedenle birincil ve ikincil olmak üzere iki ana
kümede ele alınması yaygınlaşmıştır.
Birincil Çökkünlükler: bedensel ya da başka bir
ruhsal hastalığa bağlı olmaksızın ortaya çıkan ruhsal çökkünlüklerdir.
İkincil Çökkünlükler: Bedensel ya da başka bir
ruhsal hastalığa ikincil olarak ortaya çıkan çökkünlük durumlarıdır. Asıl
hastalığın yarattığı psikososyal etkenleri, korkular, endişeler, çaresizlik
duyguları sonucu gelişen ve asıl hastalığa eklenen bir ikinci hastalıktır
(comorbidity).
Tanımlama gereği aslında gerçek ikincil çökkünlük
tüberküloz gibi enfeksiyon hastalıklarında görülen ve doğrudan doğruya beyin
işlevlerinin etkilenmesi ile ortaya çıkan çökkünlükler olması gerekir. Hangi
tür olursa olsun, depresyonun sağaltımı ve olası sonuçları göz önünde
tutulmalı, asıl hastalığın sağaltımı yanı sıra depresyonun da önemli bir sorun
olduğu unutulmamalıdır.
Aksel ve arkadaşlarının tüberküloz tanısı ile yatan,
özgeçmişlerinde düzensiz tüberküloz tedavisi aldığı öğrenilen 100 hastaya
düzensiz tedavi almalarının nedenlerinin sorulduğu çalışmalarında, depresyonu
en sık neden olarak belirtmişlerdir ve hastalara tıbbi destek yanında eğitim,
psikolojik ve sosyal destek gerekliliğini vurgulamışlardır.
Depresyonu olan hastanın tedavisi, hastalığın
şiddetine göre hastanede yatırılarak veya ayaktan izlemle yapılmaktadır.
Fiziksel hastalık nedeniyle hastanede yatanlarda depresyonun tanınması ve ekip
yaklaşımıyla ele alınması oldukça önemlidir. Depresyonu olan hastaların
tedavisinde psikolojik ve biyolojik tedaviler uygulanmaktadır.
Depresyonu olan hastanın hemşirelik bakımı
depresyonu önleme, tanıma, tedavi ve bakımında rol almayı içermektedir. Hemşirenin
hastada görülebilecek depresyon belirti ve bulgularını belirlemeye yönelik
olarak yapması gerekenler şunlardır;
Genel görünüm ve davranışları sıkıntılı, tedirgin,
üzüntülü görünüş, yüz ifadesi ve beden duruşu vardır, hareketler yavaş ve
kendine bakımı yetersizdir.
Konuşma alçak sesli, yavaş konuşma, çok ağır
depresyonda hiç konuşmama, yanıt vermede isteksizlik, cevap vermeme vardır.
Duygulanım üzüntü, acı, karamsarlık, anksiyete,
isteksizlik, duygulanım azalması zevk alamama. Özellikle sabah bulantısı,
kendini dinlenmemiş hissetme. Bilinç açık, algı bozukluğu, unutkanlıktan ve
zamanın hiç geçmemesinden yakınma olabilir.
Düşünme yavaş, içeriğinde pişmanlık, kendini
eleştirme, suçlama, umutsuzluk ve olumsuzluk vardır. Değersizlik düşünceleri,
küçüklük sanrıları, cezalandırılma beklentileri, intihar düşünceleri
gelişebilir.
Hareketler yavaş, çok ağır anksiyetesi olanlarda
yerinde duramama, aşırı hareketlilik olabilir.
Enerji azlığı, güçsüzlük, halsizlik, konstipasyon,
uyku ve yeme isteğinde azalma/artma.
Depresyonu olan hastanın bakımında hemşirelik
yaklaşımları;
Hastanın depresyonun farkında olup olmadığını
değerlendirmek,
Hasta ve yakınlarını depresyonun stres, kayıp, beyin
biyokimyasında değişim, genetik nedenlerle ortaya çıkabilecek psikolojik bir
hastalık olduğu, tedavi edilebilir olduğu konusunda bilgilendirmek,
Hastanın kullandığı antidepresanların depresyon
belirtilerini nasıl etkilediğini, yan etkilerini, yan etkileriyle nasıl baş
edeceğini, ilacını önerilen doz ve zamanda almasını öğretmek,
Hastanın önemli yaşam kararları almasını erteletmek,
ağır depresyondayken hastanın sorumluluklarını azaltmak, öz bakımına ilişkin
sorumluluk alması konusunda cesaretlendirmek,
Bulunduğu ortamın iyi düzenlenmiş olması ve hastanın
kolayca öğrenebileceği rutinleri içeren bir ortam olmasını sağlamak,
Hastayı duygularını tanımlaması için desteklemek,
olumsuz duygu ve düşünceleri üzerinde çalışmak, olumlu düşüncelerine olumlu
geribildirim vermek, ümit duygusunu arttıran manevi destekleri kullanmasını
sağlamak,
Hastanın kendine zarar verme ve intihar riski olup
olmadığını değerlendirmek, hasta yakınlarını bu konuda bilgilendirmek, hastanın
güvenini sağlamak olmalıdır.