Burun Tıkanıklığı, Burun Tıkanıklığının Tedavisi
Nezle, öteki viral üst solunum yolu enfeksiyonları, travma ve alerjik reaksiyonlarda sık olarak akut ve kısa süreli burun tıkanıklıkları görülür. Kronik burun tıkanıklıklarının nedeni genellikle septum deviasyonları ya da vazomotor rinit ve vazomotor rinite bağlı mukoza konjesyonlarıdır. Kronik parana-sal sinüs enfeksiyonları da ender olarak tıkanıklığa neden olur.
Sabit, sürekli bir burun tıkanıklığı burun içinde mekanik bir engel olduğunu düşündürür. Bu durumda pürülan bir akıntıyla karşılaşıldığında koanal atrezi ya da yabancı cisim (özellikle tek yanlı akıntıda) akla gelmelidir.
Etmoidal nazal polipler burun içine doğru çıkıntı yapan etmoid hücre tabakasının şişmesine bağlı olarak ortaya çıkarlar. Antro-koanal polipler ise maksiller sinüsten kaynaklanan ve daha ender görülen poliplerdir. Maksiller antrumun ostiumundan geçerek arkaya koanaya doğru uzanırlar. Nazal polipozisli hastalarda fizik muayenede burun boşluğunda çok sayıda, yumuşak polipler gözlenir.
Burun ve paranazal sinüsler ve nazofarinksin iyi ve kötü huylu tümörleri ile granülo-matöz lezyonlara neden olan bakteriyel hastalıklar (tüberküloz, sifilis ve lepra) da ender olarak tıkanıklığa yol açabilir. Tümörlerin çoğu ilerleyici burun tıkanıklığından önce kanama ile ortaya çıkabilir. Genç bir erkek hastada jüvenil anjiyofibrom olasılığı akla gelmelidir. Erişkinlerde ise daha çok karsinom, inverting papillom, estezionörob-lastom daha sık karşılaşılan oluşumlardır.
Çocukluk çağında görülen kronik burun tıkanıklıklarının nedeni çoğunlukla adenoid hipertrofisi ya da vazomotor rinittir. Dikkatle alınmış bir öykü çocuklarda tıkanıklığın derecesi ve verdiği rahatsızlık konusunda oldukça iyi bir fikir verebilir. Bazı çocuklar burunlarından soluk almalarına karşın ağızlarını açık tutarlar. Bunu belirlemenin en iyi yolu ayna gibi parlak bir yüzeyi çocuğun burnuna yaklaştırıp buğu oluşup oluşmadığına bakmaktır. Bu muayene hangi tarafın tıkalı olduğunun saptanmasında yararlıdır. Ayrıca postnazal boşluğun lateral röntgen filmi adenoid hipertrofisinin derecesini gösterebileceğinden yararlı olabilir.
Burun tıkanıklığıyla başvuran hastada nazo-farinksin muayenesi zorunludur. Hastanın yaşı ya da iletişimin kurulabilmesine göre aynayla ya da en iyisi fiberoptik nazofarin-goskopla bu işlem yapılabilir. Bunun yanında 70° açılı rijid teleskoplar nazofarinksin gözlenmesinde yardımcı olabilir.
Biyopsi yapmadan önce BT incelemeleri yapılmalıdır. Nazofarinkste yapılacak olan her girişim ameliyathane koşullarında gerçekleştirilmelidir. Solunum yolundaki direnç rinomanometri adı verilen bir teknikle ölçülebilir ve burun hava yolu nesnel olarak değerlendirilmiş olur.
Burun tıkanıklığına yol açan koanal atrezi, yabancı cisim, septum deviasyonu, burun kırıkları, polipler ve habis oluşumlar cerrahi girişimle tedavi edilmelidir. Çocukluk çağı burun tıkanıklığının sık rastlanılan bir nedeni olan adenoid hipertrofisi, ağız, diş ve çene gelişimi üzerindeki ve seröz otitis media (orta kulakta sıvı toplanması) gelişimine katkısı nedeniyle dikkatle izlenmeli, gerektiğinde ameliyat uygulanmalıdır. Ancak hekim, çocuğa herhangi bir tedavi uygulanmasına gerek olmadığını düşünüyorsa ana-babanın rahatlatılmasına önem verilmelidir. Adenoid dokusunun ergenlik döneminde atrofiye uğrayacağı ve uykuda horlamanın çocuktan çok anababayı rahatsız ettiği belirtilmelidir.
inatçı tıkanıklıkların uzun süre dekonjestan damla ya da spreylerle tedavi edilmesi sonucu rinitis medikamentoza (iyatrojenik tıkanıklık) gelişir. Bütün yerel dekonjestanlar beş günden fazla kullanıldıklarında mukozaya zarar verirler. Bu ilaçların neden olduğu şiddetli vazokonstriksiyonu ve olasılıkla anoksiye bağlı hasarı, ilaç kesilince yeniden oluşan konjesyon ve mukoza ödemi izler. Bu durum da ancak dekonjestanın daha çok kullanılmasıyla hafifler. Dekonjestanın tekrar tekrar kullanılması, mukozanın kırmızı ve şiş bir görünüm ve daha sonra dekon-jestanlara yanıt vermeyen lastik gibi bir kıvam almasına yol açar. Bu yüzden yerel dekonjestanlar bağımlılık yapıcı olarak kabul edilir ve yalnızca burun tıkanıklığı nedeninin kısa sürede ortadan kalkacağı düşünülen hastalara verilmelidir.
Vazomotor rinitte alerjenlere karşı aşırı duyarlılık bulunabilir. Ancak çoğu kez vazomotor rinite yol açan belirli bir alerjen bulunamaz. Bu durumlarda havadaki nem, sıcaklık ve özgül olmayan kimyasal iritanların ya da endojen endokrin ve duygusal etkenlerin rol oynadığı düşünülür. Hastaların söz konusu etkenlerden uzaklaştırılması en iyi çözümdür. Ayrıca antihistaminikler semptomatik tedavide genellikle iyi sonuç verir. Yerel etkili steroid spreyleri güvenle uzun süre uygulanıp, yarar sağlayabilir.