Gorme Nedir Gorme Olayı Nasil Olur

Görme Nedir, Görme Olayı, Görme Nasıl Olur?

Görme, ortamdaki ışık ve cisimlerin duyusal retinadaki fotoreseptör hücreleri tarafından algılanmasıdır. Bu işlem fotoreseptör dış segmentlerindeki görme pigmentleri tarafından yapılır. Görme pigmentleri retinal ve opsin'den oluşur. Rod reseptörleri ndeki görme pigmenti rodopsin, koni reseptörlerindeki pigment, ise iodopsindir. Işığın etkisiyle retinal ve opsinin birbirinden ayrılması membran potansiyelde değişikliğe yol açar ve bir impuls yaratır. Bu fotoşimik olaylarla elektriksel impuls olarak optik sinire, oradan da oksipital korteksteki görme merkezlerine gönderilir. Olay üç nöronlu ve iki sinapslıdır. Birinci nöron, koni ve bipolur hücreler olup ganglion hücrelerle sinaps yapar. İkinci nöron olan ganglion hücreleri optik sinir aracılığı ile lateral genikulate cisme ulaşır. İkinci sinaps buradadır. Sinaps sonrası üçüncü nöron olarak optik radyasyo lifleriyle korteksteki görme merkezine ulaşır. Gözün bütün diğer yapıları bu işleme yardım etmekle görevlidir. Kornea ve lensin kırıcılığı, uveanın besleyici rolü, skleranın koruyuculuğu, gözdışı kaslar yardımı ile ilgi noktasına fiksasyon hep bu fotoreseptör işlevine yöneliktir ve görsel dünyadaki hayaller sürekli bir şekilde alınır ve iletilir. Bu işlevi yapan asıl nokta özellikle retinadaki makuladır. Dolayısıyla, görme kavramı makulanın görevi olan; görme keskinliği, kontrast görme, renkli görme, karanlık adaptasyonu ile görme alanı ve sonucu binoküler görme ile stereopsis (derinlik hissi) gibi birçok kalitatif ve kantitatif özelliklere sahiptir. Normal görme için tüm bunların fizyolojik sınır içinde olması gerekir.

Bunlar:

Görme Keskinliği: Çevreden göze 1 dakikalık açıyla gelen cismi fark edebilme yeteneğidir.

Kontrast Görme: Zemindeki aydınlık ile üzerindeki cismin aydınlık farkını, zıtlığını fark edebilme yeteneğidir (örneğin sisli havada sürücünün bir yayayı fark etmesi gibi).

Renkli Görme: 380-760 nm dalga boyundaki ışık insan gözü için algılanabilir yani görünebilir ışıktır. Detayı ve rengi görmeye yarayan kon reseptörleri 3 ayrı dalga boyundaki ışığı algılayabilecek biçimde farklılaşmıştır. Uzun dalga boyu algılayan konlar kırmızıya, orta dalga boyu algılayan konlar yeşile, kısa dalga boyu algılayan konları da mavi ışığa maksimum absorbsiyonla cevap verir. Konlardaki renk görme ile ilgili bu özellikleri eksikliğine bağlı olarak erkeklerin %8'inde kadınların %0,4'ünde sekse bağlı resesif kalıtımla geçen renk körlükleri ortaya çıkar.

Görme Alanı: Retinanın tüm periferi ile cevap verebildiği uzaysal alandır. Bir gözün belli bir noktaya fikse olduğu sırada çevrede algılayabildiği alanın tümüdür. Genişliği derece, derinliği ise duyarlılık olarak ifade edilir. Retina periferinde duyarlık özellikle karanlığa adapte gözlerde artmıştır. Bu rod reseptörlerinin alacakaranlıkta görmeye programlı oluşu nedeniyledir ve fonksiyonları karanlık adaptasyonu ile incelenir.

Binoküler Görme ve Derinlik Hissi: Her iki gözde foveaların algıladıkları görüntü­ler, oksipital korteks tarafından birleştirilir ve tek görüntüye çevrilir (füzyon). Cisimlerin kenarları, gölgeler iki ayrı gözün algıladığı görüntülerde küçük detay, farkı oluştur. Bu da stereoskopik yani derinlik hissi diğer anlamda da üç boyutlu görmeyi oluşturur.

Tüm bu görsel işlevler için gerekli olan enerji kaynağı ışıktır.
Güneş bitmeyen ışık kaynağıdır. Görme olayı­nın meydana gelebilmesi için de elektromanyetik bir dalga olan ışığın algılanması gerekir.

Bilindiği gibi atom: Ortada bir çekirdek etra­fında enerjilerine bağlı olarak belli uzaklıkta yerleşmiş yörüngelerde dönen elektronlardan oluşur (BOHR Atomu). Düşük enerji durumunda alt yörüngelerde bulunan elektronlar atomun enerjisi arttığında üst yörüngeye çıkar. Enerjisi uzun süre yetmeyeceğinden bir müddet sonra alt yörüngeye düşer. Aradaki enerji farkı bir ışık taneciği (foton) yaratır. Bu olay komşu atomdaki dış elektronun düşmesine ve diğer atomların da bu etkileşim sonucu sinüzoidal seyreden ışık dalgalarına dönüşerek saçılıma uğrar. Yayılma anında birbirlerine ve dalganın ilerleme yönüne dik bir elektriksel ve manyetik alan ortaya çıkarırlar (elektromanyetik dalgalar).

Elektromanyetik dalgalar yayılır, yansır ve emilir. Işığın boşluktaki yayılma hızı 186.000 mil/sn'dir (3xl010 cm/sn). Dalga boyu ise binlerce metreden (radyo dalgaları) çok ufak uzaklıklara (gamma ışınları) kadar olabilir. Geçtikleri ortamın atom yapısına bağlı olarak hızları yavaşlar, emilir veya yansır. Ancak elektromanyetik boyutun 380-760 nm dalga boyuna sahip olan kısmı "görülebilen ışık'"tır. Göz tarafından algılanma nedeni ise bu dalga boylarının rod ve konilerdeki pigment tarafından emilmesi ve sonucunda kimyasal reaksiyonların başlamasıdır (görme olayı). Daha yüksek veya daha düşük dalga boylarında bu olay olmadığı için bu ışınlar var oldukları halde görünmezler (görünmeyen ışınlar)

Elektromanyetik dalganın enerjisi dalga boyu ile ters orantılıdır. Bu nedenle dalga boyu kısaldıkça enerjisi artar. Örneğin 400 nm dalga boyundaki foton enerjisi 800 nm dalga boyuna göre iki kat enerji yüklüdür. Dolayısıyla X ışınları ağır doku harabiyeti, ultraviyole ışınları (UV) yanık yaparken, kırmızı ışık zararsızdır

Günümüzde ışığın üretildiği kaynakta (güneşte) ve emildiği ortamda (vücut-göz) foton özelliği boşluk, hava ve diğer saydam ortamlarda yayılırken dalga karakteri gösterdiği kabul edilmektedir. Işığın dalga özellikleri optik fizik ile ve ışığın demet şeklinde mercek prizma veya ayna gibi optik araçlardaki etkileşimini ise geometrik optik inceler. Dolayısıyla göz organının görme işlevini yapabilmesi ışığa, mercekler sisteminden oluşmuş gözün ise geometrik optik ilmi temelinde incelenmesi gerekir. Tüm bu bilimler göz muayenesi ve görmenin artırılması için kullanılan yardımcı araçların (muayene aletleri, gözlük gibi) temelini oluşturmaktadır.