Ekolojik Biyoloji
Evrimsel açıdan bakılırsa, hayvan ve bitkilerin yayılışında, sürekli bir değişim görülür. Bu daha çok çevre koşullarının değişimi ve canlıların uyumu ile ilgilidir. İklim gibi varoluş veya çevre koşulları, canlıların yayılmasını engeller. Bitki ve hayvanlar yerleştikleri alandan farklı şekillerde yararlanır. Varoluş etmenleri ve yayılış olanakları Dinamik Etmenlerdir. Bunlar türün yayılış sınırlarını birlikte belirler.
Dinamik Etmenler
Dinamik etmenler, canlıların yayılışını aktive edebildiği gibi, engelliyebilir de. Bitkiler hareket edemedikleri için bulundukları bölgeleri genişletemez; yani pasif canlılardır. Bunlar spor, tohum, meyva veya vejetatif bölümleri sayesinde yayılır. Hayvanlar ise ya pasif ya da bizzat kendileri hareket ederek yayılabilir.
Pasif (=AIIokor) Yayılma
Su, rüzgar, hayvanlar ve insan, pasif yayılıma etki eder. Buna uygun olarak "hidrokor, anemokor, zookor ve antropokor" yayılış tiplerinden söz edilir.
Su (=Hidrokor) İle Yayılış
Nil veya Kızılırmak gibi büyük su akıntıları, taşkın dönemlerinde, adaya benzer bir şekilde, bitki ve hayvanları önüne katıp, aşağı kısımlara sürükler. Tepelik ve dağlık bölgelerden aşağıya doğru akan nehirler, önlerine gelen bitki tohumlarını aşağıya doğru götürür. Deniz akıntıları ise çeşitli tohum ve bitki gövdelerinde yaşayan bitki ve hayvanları, bir kıtadan diğerine taşıyarak yayabilir. Kıyıdaki bitki örtülerinin birbiri ile olan benzerlikleri, bu şekilde açıklanabilir. Pelajik (=açık deniz) organizmaları, suda taşınan ve kendi enerjilerini çoğu kez kullanmayan, deniz anası gibi organizmalar veya mercan gibi, uzun larva döneminde serbestçe hareket edebilen, ancak daha sonra sesil olan deniz dibi hayvanları, su akıntıları ile uzaklara taşınır.
Rüzgar (=Anemokor) İle Yayılış
Orkide ve eğreltilerin toz gibi olan ve yine uçabilen kanatlı tohum (akçaağaç tohumlan) veya meyvalan böcekler tarafından veya şiddetli rüzgarla uzun mesafelere taşınır. 1883 yılında volkanik patlama ile üzerinde hiç bir canlı varlık kalmayan Karakatan Adasına, üç yıl sonra komşu adalardan canlıların geldiği belirlenmiştir. Örneğin buraya üç yıl sonra gelen 26 bitki türünün %62'sinin rüzgarla ve %38'inin de sudaki süreklenme ile geldiği saptanmıştır. 1934 yılında adadaki bitki türü sayısının 271'e ulaştığı görülmüş, bunların %41 'i anemokor, %28'i hidrokor, %25'i zookor ve %6'sının antropokor olduğu belirlenmiştir. 1156 hayvan türünden sadece %7'si hava ile, diğerleri ise deniz suyu akıntısı ile taşınarak adaya gelmiştir.
Hayvan (=Zookor)İle Yayılış
Tohum veya meyvalar, hayvanlar tarafından yenerek veya taşınırken düşürülerek yayılır. Okseotu ardıç kuşu (Turdus viscivorus), ökseotu (Viscum albüm) meyvalarını yer; sindiremediği tohumlarını pisliği ile dışarı atarak, onun yayılmasını sağlar. Hatta bazı göçmen kuşların, örneğin Afrika kaktüs cinsi Rhipsalis'in meyvalarını Güney Amerika'dan Afrika'ya taşıdığı düşünülür. Yine göçmen kuşların uçma teleklerine yapışan su bitkilerinin çok uzaklara taşındığı bilinir. Su biti "Daphnia"nin, yumurtaları da su kuşlarına yapışarak çok uzaklara taşınır. Parazitler de konukçuları sayesinde uzak yerlere götürülür. Eklembacaklılardan yalancı akrep, sinek, gemi yapışkanları (Echeidae), köpek balıkları ve taş balıklarına tutunarak, kendilerini taşıtır. Bu şekilde enerji kullanılmadan kendisini bir başka canlıya taşıtma işine "Forezi" denir.
İnsanla (=Antropokor) Taşınma
İnsanoğlu bu gün dünyanın her yanma gidebilir. Bu nedenle istediği canlıyı istediği bölgeye taşıma olanağına sahiptir. Bilinçsiz taşımalar, tarihte görülmedik biyolojik felaketlere yol açmıştır. Geçen asır sonunda bir rahibin Amerika'ya birlikte götürdüğü 8 çift rahibe kelebeği (Lymantria monacha)nden dışarıya uçan iki çifti, bir zaman sonra yüksek üreme enerjisi nedeniyle Amerika ormanlarında o güne kadar görülmemiş boyutta zarara yol açmıştır. Bunun üzerine Avrupa'da bu zararlının doğal parazitleri de Amerika'ya götürülmüş ve böylece zararlının önüne geçilebilmiştir. Bazen istenmeden de olsa bu tip olaylar yaşanır. Ancak kültür bitki ve hayvanlarının taşınması belli bazı kurallar çerçevesinde mümkün olur. Yeni Zellanda ve Şili'deki otlaklarda, Avrupa bitki türlerinin olması ilginçtir. Zira buraya ilk gelen Avrupalılar zamanla bu bitkileri de birlikte getirmeye başlamışlar ve böylece yerli bitki formlarının tamamen ortadan kalkmasına yol açmışlardır. Hawai Adasına getirilen 53 yabancı kuş türü, buradaki yerli ve endemik olanlarla rekabete girerek onları yok etmiştir. Anadolu ormanlarının en büyük düşmanı olan kılkeçisi, ormanın alt tabakasındaki genç bitkileri yiyerek ve toprağı çiğniyerek büyük zarar vermektedir. Bu nedenle zaman içerisinde keçi olan bölgelerde orman örtüsü yok olacaktır. Sonuç olarak erozyon ve ormansızlaşma görülecektir. Doğal yapı üzerinde tarifsiz bozulmalara neden olan kılkeçisi ile mücadele etmek gerekir. Köylüye bir keçiye üç koyun verme uygulamasına tekrar geçilmelidir.
Aktif (=Otokor) Yayılma
Bu durum, bitkilerde şebnem otu (=Impatiens) örneğinde olduğu gibi, çok kısa mesafeler için söz konusudur. Bitkiler tohumlarını aktif olarak uzak mesafelere bizzat yayamaz. Uzak mesafelere yayılış, daha çok başta uçabilenler olmak üzere, hayvanlara özgüdür. Koşucu böcek {Calathus mollis)'m uçabilen ve uçamıyan formları vardır. Uçabilen formları geniş bir yayılıma sahip oldukları halde, uçamıyan formları ancak dar bir bölgede sıkışıp kalmışlardır. Türk'lerin 1683 yılında Viyana kuşatmasında birlikte götürdükleri kumru (=Türk güvercini) (Streptopelia decaocta), o tarihte Avrupa'da hiç bulunmazken, bu gün İzlanda Adasına kadar yayılmıştır.
Canlıların Yayılışına etki yapan nedenler
Organizmaların yayılışına etki yapan yaşamsal etmenler abiyotik, biyotik ve edafik
(=toprak) olmak üzere ayrılır. Sıcaklık, nisbi nem, ışık, rüzgar, su akıntısı, oksijen miktarı, tuz oranı, kalsiyum miktarı (tatlı sularda) ve diğer bazı abiyotik etmenler canlıların yayılışını sınırlar. Özellikle sıcaklık canlıların yayılışında en önemli etmendir. Vücut sıcaklığı değişmeyen (=homoiotermal) canlılarda, yaşama alanının sıcaklığına olan bağımlılık, bazı kurallarla ifade edilir:
a- Bergmann Kuralı (=Büyüklük Kuramı); soğuk bölgelerde yaşayan homoiotermal canlıların vücudu, sıcak bölgelerde yaşayan akraba türlere göre daha iridir. Sibirya kahve ayısı, kızıl geyik ve yaban domuzu, Anadolu'da yaşayan akraba türlere göre iki misli daha büyüktür. Avustralya'ya götürülen tilkiler, zamanla İngiltere'deki ata formlarının yarı büyüklüğüne inmişlerdir
b- Aile Kuramı; soğuk bölgelerde yaşayan homoiotermal canlıların kulak, kuyruk ve uzuvlar gibi vücut uzantıları, sıcak bölgelerde yaşayan akraba homoiotermal türlere göre daha kütleşmiştir. Böylece vücut sıcaklığının sivri kısımlar vasıtası ile kaybı önlenmiştir. Tilki, vaşak ve yaban kedileri buna örnektir.
c- Gloger Kuramı; nemli sıcak bölgelerdeki homoiotermal türlerden bazıları, güneş ışınından korunmak için yüksek oranda pigmentasyona (=rengin koyulaşması) uğrar. Bunların rengi, soğuk ve kurak bölgedeki akraba türlere göre, daha koyudur. Kurt, tilki ve tavşanlar bu kurama örnektir.
d- Hesse Kuramı (=Kalp ağırlığı); çevrenin düşük sıcaklığı nedeniyle, daha fazla vücut sıcaklığı üretme zorunda olan soğuk bölge homoiotermal hayvan türlerinin, kalp hacım ve büyüklüğü, sıcak bölgedeki akraba türlere göre daha fazladır.