Kenelerin Tarihçesi
Kenelere ait bilinen en eski referanslar, M.Ö. 1550 yılına ait “kene ateşi”nden bahseden Mısır papirüsleri ve M.Ö. 850 yılında köpeklerde kene bulunduğunu belirten İzmir’li bir İyonya’lı olan Homeros’un İlyada adlı eseridir. Kenelerin binominal sistematiği ise ilk kez İsveç’li bilim adamı Linnaeus’un “Systema Nature” adlı eserinde yer almaktadır.
Keneler vektörlüğü ilk kanıtlanan artropodlardır. Smith ve Kilbourne adlı iki bilim adamının, 1893 yılında Teksas sığır ateşinin etkeni Babesia bigemina’nın vektörünün Boophilus annulatus adlı kene türüne ait olduğunu keşfetmeleri ile ortaya konulmuştur . Bu keşiften sonra vektörler üzerine çalışmalar yoğunlaşmış ve sivrisineklerin malaryanın, sarı ateşin ve filariasisin vektörü olduğu, pirelerin vebayı bulaştırdığı keşfedilmiştir. Kenelerin bir insan hastalığında vektör olduğu ise ancak ilk olarak 1903 yılında endemik dönek ateş vektörünün bir yumuşak kene olan Ornithodorus moubata’nın gösterilmesi ile ortaya konulmuştur (13). Bu keşfi yapan Dr. Dutton’un, çalıştığı etkenle enfekte olması sonucu ölmesi nedeniyle kene ile bulaşan hastalıkların önemine dikkat çekerek vektörle bulaşan hastalıklarda çığır açan insanlardan biri olarak tarihe geçmiştir. Kısa bir süre sonra H.T. Ricketts adlı bilim adamı, Dermacentor kenelerinin Kayalık dağlar lekeli ateşinin vektörü olduğunu gösterdikten sonra, diğer ilişkili riketsiyal tifüslerle olan çalışmaları sırasında hastalığa yakalanarak ölmüştür. R.R.Parker ve E. Francis 1920 yılında kenelerin Pasteurella (Francisella) tularensis’in vektörü olduğunu ve bu hastalığın laboratuar kazası ile bulaşabilen ve ölümcül olabilen tehlikeli bir hastalık olduğunu göstermişlerdir. Kene ile bulaşan hastalıkların bu ilk ve tehlikeli keşiflerinden sonra, günden güne artan sayıda kenelerle bulaşan mantar, bakteri, virüs ve protozoan hastalıkları ortaya konulmuştur
Ülkemizde keneler üzerine ilk kitap bilgilerinin 1912 yılında İsmail Hakkı tarafından verildiği, kene ile ilgili ilk çalışmaların yine aynı araştırmacı tarafından yapıldığı ve daha sonraki çalışmaların ise Nevzat Ahmet, Oytun, Kurtpınar, Mimoğlu, Unat, Merdivenci tarafından devam ettirildiği, bu çalışmalarda Türkiye’de görülmüş olan kene türleri, konak ve yayılışları hakkında bilgi verildiği Merdivenci tarafından bildirilmiştir.