Meme Kanseri ve Mamografi

Meme Kanseri ve Mamografi


Mamografi memenin yumuşak dokusunu ve değişikliklerini ortaya çıkaran bir inceleme yöntemidir. Diğer bir ifadeyle, memenin primer görüntüleme yöntemidir. Mamografi tanı ve tarama amaçlı olmak üzere iki şekilde kullanılmaktadır. 1960’lı yıllardan sonra yapılan tarama mamografileri sayesinde elle hissedilmeyen meme lezyonları ile daha sık ve erken dönemlerde karşılaşılmaya başlanmıştır. Mamografiler yumuşak doku radyografisinin en güzel örneğidir ve yoğunlukları ve atom numaraları birbirine yakın olan memenin kas, yağ ve glandüler yapılarını incelemek amacıyla kullanılır. Mamografinin esası, memeyi oluşturan yumuşak dokular arasındaki yoğunluk değişikliğinin, röntgen ışınının farklı absorbsiyonuna dayanmaktadır (Ustaoğlu 2000) . Geçmişte ilk mamografi uygulamalarında 1- 4 rad. radyasyon dozu oluşmakta idi. Günümüzde ise teknik ilerlemeler, iki yönlü mamografi ile 0.04- 0.08 rad radyasyon dozu oluşturmaktadır. Mamografide oluşan radyasyon dozunun düşmesi, tarama programlarındaki radyasyona bağlı kanser ihtimalini en aza indirmiştir. 0.1 rad’lık dozun 35 yaşın üzerindeki kadınlarda milyonda 4 kanser oluşmasına yol açtığı ileri sürülmü, bu oranın araba yolculuğu yapan veya sigara içen insanların risk olasılığından daha az olduğu belirtilmiştir (İğci ve Asoğlu 2003).


Mamografi, en uygun şartlarda uygulandığında kadınlarda erken evre meme kanserleri tanısında en etkili ve en iyi görüntüleme yöntemidir. Günümüzde tarama amaçlı mamografinin yaygınlaşması nedeni ile asemptomatik meme lezyonları ve elle hissedilemeyen meme kanserleri erken evrede görüntülenebilmektedir. Klinik olarak elle hissedilemeyen meme kanserlerinin büyük çoğunluğunun erken evre meme kanserleri olduğu belirtilmektedir. Hissedilmeyen meme kanserlerinde palpasyonun yetersizliklerini gidererek erken evrede tanıya imkân vermesi nedeniyle mamografi önemli bir yöntemdir (Ustaoğlu 2000; İğci ve Asoğlu 2003; Vahabi 2003). Mamografi, memedeki kitleyi elle hissedilir olmadan 2 yıl önce belirleyebilmektedir. Mamografinin kullanılmaya başlaması ile, küçük meme kanserlerini invazyon yapmadan ve meme dışına yayılmadan önce tespit etmek mümkün olmaktadır. Günümüzde tarama amaçlı mamografinin yaygınlaşması nedeniyle klinik bulgu vermeyen meme lezyonları çok erken evrelerde saptanabilmektedir. Bu lezyonlar mamogramlarda mikrokalsifikasyonlar, asimetrik yoğunluklar, düzgün veya düzensiz konturlu kitleler şeklinde görülürler (Ustaoğlu 2000). Mamografinin, meme kanserinin % 10-15’ini belirleyememesine rağmen, duyarlılığı yüksektir. Yanlış negatifliğin en önemli nedeni yoğun meme dokusudur. Mamografinin 30 yaş altındaki kadınlarda kullanılması, meme parankim dansitesinin yüksek, yağ oranının düşük olması nedeniyle sınırlıdır.


40- 49 yaşları arasındaki kadınların mamografi ile tarama programlarına alınmasında da tartışma devam etmektedir. Mamografi 50 yaşın üstündekilerde, 40 yaşın üstündekilere göre daha duyarlı ve spesifiktir. İsveç’te iki bölge çalışmasında, mamografi ile 40- 49 yaşlarında kanserlerin % 38’inde, 50 yaşın üzerindekilerde ise % 24’ünde tanı konulamamıştır (yanlış negatiflik). Küçük orandada olsa meme yoğunluğu, tümörün hızla büyümesi ve görüntüyü iyi değerlendirememe gibi nedenlerden dolayı bazı meme kanserleri mamografi ile belirlenemez.


Amerikan Kanser Birliği ve çeşitli otoriteler, asemptomatik 35- 40 yaşları arasındaki kadınlarda daha sonraki mamografiler ile karşılaştırmada esas teşkil etmesi için mamografi çekilmesini, 40- 49 yaşları arasında kadınlarda 1- 2 yılda bir, 50 yaşın üzerindekilerde ise her yıl mamografi çektirilmesini önermektedir


http://zehirlenme.blogspot.com