Su ve Mineraller (Madenler), Mineral Nedir, Minerallerin Özellikleri
Dünyaya gözlerimizi açtığımızda vücudumuzun %70-75'i sudur. Vücudumuzdaki su oranı hayatımızın ilk dönemleri olan anne karnında geçirilen ilk 3 ayda %90'dan fazladır. Yaşlılık döneminde ise vücuttaki su oranı %40'lara.kadar iner. Bu oranları suyun vücudumuz için önemini vurgulamak açısından belirtmekteyim. Su molekülü 2 hidrojen ve bir oksijen molekülünden oluşmaktadır. Büyük oksijen atomunun yanlarında iki küçük uydu gibi duran hidrojen atomları birbirlerine daha yakın olarak bulunurlar. Bu durumda oksijen molekülü tarafından negatif çekim alanı oluşurken, hidrojen atomlarında pozitif çekim alanları oluşur. Suda çözünmede moleküller ayrışırken, su molekülündeki bu artı ve eksi çekim alanlarına göre madenlerin molekül hareketleri etkilenir. 1 litre su içine 9 gram kadar sofra tuzu konulduğunda, tuz su içinde çözünecektir. Tuz su içinde sodyum ve klor madenlerine ayrışacaktır. Su içinde çözünen tuz molekülü bir dakikada 100 milyon kere hareket edebilir. Bu hareketlenme bir molekül varlığında yavaşlar ve durağan hale gelebilir. Örneğin hareketlenmenin dakikada 100 salınım civarına indiği gözlenebilir.
Bir normal hücre, ortamda bulunan mineral yoğunluğa göre şişmekte veya büzüşmektedir. Dolayısıyla vücudumuzda bulunan madenlerin yoğunluğu ile hücreler ve hücrelerin işlerlikleri doğrudan orantılıdır.
Su molekülündeki hidrojen ve oksijen atomlarının dizilişleri nedeniyle oluşan çekim konusunda günlük yaşantımızda hepimizin gözlediği bir deneyi yapabiliriz. Muhallebi yaparken pirinç unu ile suyu bir kap içinde karıştırdığımızda pirinç ununun molekül yapısı büyük olduğundan erime tam olarak gerçekleştirilemez. Ancak ısının yardımı ile pirinç ununu parçalar, bir başka deyişle kısaca pişirirsek, bu durumda pirinç unu küçük parçalara ayrılacak ve su moleküllerinin çekiminden etkilenecektir. Bu durumda sıvı koyulaşacak, su molekülleri parçalanmış pirinç unları arasında sıkışacaktır. Özet olarak; muhallebi pişirme sırasında pirinç unu suda erimez iken, ısının etkisi ile nişastanın parçalanması ve küçük şeker moleküllerinin suyu daha fazla çekmeleri sonucunda, koyu kıvamlı hale gelmektedir. Bu işlem sırasında eğer pirinç unu ile şeker birlikte konulacak olur ise, daha koyulaşma daha fazla ve daha çabuk olacaktır. Bu noktadan hareketle, muhallebi yaparken pirinç ununun daha iyi pişirilmesi için, şekerin muhallebi ateşten indirilmeden hemen önce eklenmesi gerektiğini hatırlatmak isterim. Bu iki örnekle vurgulamak istediğim iki nokta vardır. Birincisi; Vücudumuzda bulunan şu, damarlarımızda dolaşan serbest sıvı şeklinde olan plazma, kan sayılmaz ise, jel haline gelmiş, muhallebi gibi, pelte gibi koyulaşmış durumdadır. Serbest su şeklinde değildir. Bu durum sıvı içinde bulunan madenler, gliko-proteinler gibi yapı elemanlarınca oluşturulur. Satın aldığımız bir kilo etin %50'si kadar bir oranı sıvı, kısaca sudur. İkinci olarak vurgulamak istediğim nokta, besinlerle aldığımız madenler ve besin öğeleri vücudumuzdaki sıvıda çok ince bir denge içinde bulunmaktadırlar.
Minerallerin Görevleri ve Önemi
Vücudumuzda besinlerle aldığımız minerallerin etkinliklerini kısaca bilirsek bu madenleri almamızın gerekliliğini daha rahat anlayabiliriz.
Vücudumuzdaki su devamlı değişim halindedir. 70 kiloluk bir yetişkinde 14-16 litre hücre dışı sıvı olduğunu kabul edersek, ve günlük 2 litre sıvı alıp çıkardığımızı göz önüne alırsak, % 15'lik bir değişimin söz konusu olduğunu görebiliriz. 7 kiloluk bir bebekte ise hücre dışı sıvı miktarı 1.5 litre, günlük alınan ve çıkarılan sıvı miktarı da 700 ml'dir. Günlük değişim oranı %40'dır. Bir yetişkine göre bu değişim 3 kat fazladır. Bu nedenle besinlerde sıvı alımı veya su içme özellikle bebeklerde ve hastalıklar durumlarında çok önemlidir.
Vücudumuz su içinde yüzen birçok moleküllerin ve madenlerin belirli bir etkileşim içinde olması ile işlevlerini görmektedir. Unutulmamalıdır ki bu madenler besinlerimizle alınmaktadırlar. Besinlerle alınan bu madenlerin atılımı da başlıca idrarla olmaktadır.
Bu açıdan besinlerimizle alınan madenler; az veya çok olmamalı, dengeli ve yeterince alınmalıdır. Her bir maddenin alım ve kullanımı farklı olduğu için ayrı ayrı ele alınacaktır. Sodyum (Na), potasyum (K), kalsiyum (Ca), Magnezyum, klor, fosfat, sülfat gibi madenler besinlerimizle oldukça bol oranda bulunurlar. Ayrıca bunlara olan gereksinimlerimiz de daha fazladır. Yukarıdaki madenler dışında çok az miktarda alınması gereken ve bu nedenle iz veya eser elementler denilen madenler vardır. Bunlar; Bakır, çinko, flor gibi madenlerdir.
İnsan vücudunun % 4'ü madensel öğelerdir. Minerallerin çoğunluğunu kalsiyum ve fosfor oluştururlar. Madenler ve madenlerin vücutta bulundukları yerler
Mineral Çeşitleri, Mineral Simgeleri (Elementleri)
Ca (Kalsiyum Simgesi): İskelette, sıvılarda iyon olarak,
P (Fosforun Elementi): İskelette, dokularda, hücre içi ve dışı sıvıda,
K (Potasyum Element): Özellikle hücre içi sıvıda iyon olarak,
S (Kükürt Simge): Özellikle hücre dışı sıvıda ve proteinlerin sülfür bağlarında,
Cl (Klor Simge): İskelette, hücre içi ve dışı sıvıda,
Na (Sodyum Simge): İskelette, hücre içi sıvıda, hücre dışı sıvıda,
Mg (Magnezyum Simge): İskelette, vücut sıvılarında,
Fe (Demir Simge): Hemoglobinde ve enzimlerle birlikte dokularda,
Cu (Bakır Simge): Enzimlerin yapısında,
I (İyot Elementi): Tiroid bezinde ve kanda bulunur.