Hücre Doku ve Sistem İlişkisi
İnsan vücudu, hücre adı verilen sayısız ve gözle görülmeyecek kadar ufak yapıtaşlarının bir araya gelmesinden oluşur. Bu yapıtaşı hücreler; kemik, kas, deri, mide, karaciğer, kalp, dalak, bağırsak, göz ve benzeri vücut parçalarının hepsinin ilk ve temel yapısıdır.Hücreler en küçük canlı varlıklardır. Kendi kendilerine çoğalır, beslenir ve solunum yaparlar. Hücrelerin besin ve solunumları için gerekli oksijen kan içerisinde bulunur. Hücrelerin bir kısmı, belirli süre açlığa ve oksijensizliğe dayanabilirler. İnsan vücudundaki hücrelerden kansızlığa ve oksijensizliğe en duyarlı olanlar beyin ve kalp kası hücreleridir. En dayanıklıları ise üreme hücreleridir.
Hücreler bütün canlılık olaylarını gösteren fonksiyonel birimlerdir. Günümüzde bilim adamları, insan vücudu ile ilgili bilgileri hücreler üzerinde yaptıkları bilimsel çalışmalarla belirlemişlerdir. Hücreler belirli görevleri yapacak biçimde uzmanlaşır. Bu hücreler bir araya gelerek dokuları meydana getirirler.
Hücre içinde, canlılık olaylarının yürütülmesini sağlayacak bir çok organel vardır. Hücrede olayları yönlendiren ve üretmeyi sağlayan çekirdek, enerji santralı olan mitokondri, protein sentezini sağlayan ribozomlar, salgılan biriktirip salgılanabilir hale getiren golgi aygıtı, hücre içinde iletimle görevli endoplazmik retikülum, bölünmede görev alan santrozomlar, özel eritici salgılarla dolu lizozomlar buna örnek verilebilir.
Hücreler birleşerek dokuları meydana getirirler. Kasılma görevini bir bütün olarak yerine getirebilecek biçimde farklılaşmış hücreler bir araya gelerek kas dokusunu oluştururlar. Buna kemik dokusunun ve eklemlerin katılmasıyla hareket sistemi oluşur. Böylece vücut bir çok karmaşık hareketi başarı ile yapabilir.
Belirli dokuların, özel bir yapı içerisinde yer alacak şekilde özelleşmesiyle organlar meydana gelir. Sözgelimi midemiz, sindirim olaylarının mekanik ve enzimsel olarak gerçekleşmesini sağlayacak biçimde değişik dokuların bir araya gelmesiyle oluşmuş bir organdır. Kalbimizi meydana getiren dokular, ona olağanüstü çalışma ve pompalama gücünü kazandırmışlardır.Beynimiz sinir dokusundan meydana gelmiştir. Beyin, vücut olaylarını birbiri ile uyumlu ve canlılığın sürmesini sağlayacak biçimde yönlendirir. Görevlerini tam olarak yapabilmek için duyu organlarının ve omuriliğin katkısına muhtaçtır.
Bir organ görevlerini tek başına yerine getiremez. Kas dokusu hareket edebilmek için sinir dokusunun uyanlarına muhtaçtır. Refleks denilen koruyucu vücut mekanizması, beş duyu, üst sinir merkezleri ve kasların işbirliği ile sağlanır. Sobaya değen elimizi çekmemiz gibi. Organlar belirli görevleri yapabilecek biçimde özelleşerek sistemleri oluştururlar.
Bütün bu sistemler, sağlıklı bir biçimde yaşayabilmek için gerekli görevleri yapmakla yükümlüdürler. Bütün sistemler birbiri ile yakın ilişki içerisindedirler. Sağlık olaylarını iyi kavrayabilmek için bu sistemlerin özelliklerini ve birbirleri ile ilişkilerini çok iyi bilmek gerekir.
Sistemler bir arada bütün vücudu oluştururlar. Organlar genellikle özelleşmiş bazı görevleri yapabilmek üzere değişikliklere uğramışlardır. Ancak bunların çalışmaları da birbirleri ile yakın ilişki içerisindedir. Bütün sistemler ve organlar, sağlıklı ve uyumlu olarak görevlerini yapabildikleri sürece vücudumuz bir bütün olarak canlılığını sürdürür.Sistemlerin birisindeki bozukluk diğer sistemleri de olumsuz etkiler. Solunum sistemindeki bir aksaklık, hemen bütün sistemlerin olumsuz etkilenmesine yol açtığı gibi, sinir sistemindeki aksaklıklar da bir çok organın çalışmasını bozar.