Obezitenin Diğer Tedavi Yöntemleri
Opiat antagonistleri:
Hayvan çalışmaları yiyecek alımının kontrolünde endojen opioid sistemin kesin rolünün olduğunu göstermiştir. İnsanlarda naloxane, naltrexone ve nalmefene gibi selektif opioid antagonistlerin, kısa süreli çalışmalarda obez hastalarda yiyecek alımını %30 azalttığı gösterilmiştir (81). Blumia nervosalı hastalarda tatlı ve yağlı gıda alımını azaltmakla birlikte blumiası olmayan obez olgularda etkili olmamaktadır (82). Blumialı hastalarda psikoterapi ile birlikte (83) ve trisiklik an-tidepresanlarla birlikte kullanıldığında (84) daha etkin olmaktadır. Bu ilaçların uzun dönemdeki yarar ve zarar oranları değerlendirilmelidir. Faydalı etkileri ön planda olan yeni bir antagonist geliştirildiğinde obezite tedavisinde uzun dönemde de kullanılabilecektir.
Yiyecek alımını düzenleyen peptidler:
Deney hayvanlarında birçok peptidin yiyecek alımını artırdığı veya azalttığı gösterilmiştir. Bunlar içinde galanin, nöropeptid Y, CRH ve kolesistokinin en çok üzerinde durulanlardır. Normal ratlara intra-serebroventriküler nöropeptide Y verildiğinde yiyecek alımı artmakta ve kilo aldıkları görülmektedir. Tedavi kesildiğinde başlangıç kilolarına dönmektedirler (85). Ratlara kronik olarak neuropetid Y verilmesi ile obezitenin hormonal ve metabolik yanıtları ortaya çıkmaktadır (86).
Genetik olarak obez olan ratların hipotalamik nukleuslannda obez olmayanlara oranla immunoreaktiv CRH düzeylerinin düşük olduğu gösterilmiştir (87). Genetik obez ratlara intraserebroventriküler CRH verildiğinde ise doza bağımlı olarak yiyecek alımında azalma olmaktadır (88).
Kolesistokinin tokluk verici etkisi ilk kez ratlarda gösterildikten sonra civcivlerde, tavşanlarda, domuzlarda, koyunlarda, rhesus maymunlarında, farelerde de gösterilmiştir. Etki mekanizması tam bilinememekle birlikte, etkisi için gastrik vagal sinirlerin sağlam olması gereklidir (89). İnsanlarda kolesistokinin c terminal octapeptidinin (CCK-8) yiyecek alımını azalttığı 1982 de Pi-Sunyer ve ark tarafından bildirilmiştir (90). Nadiren geçici yan etkiler ( bulantı, karın ağrısı veya karında kramp) ortaya çıkmaktadır, ancak uzun dönemdeki etkileri konusunda daha ileri araştırmalara gerek vardır (91).
Leptin, genetik obez olan ob/ob farelerde yiyecek alımını azalttığı halde leptin reseptöründe bozukluk olan db/db farelerde bu etki olmamaktadır. Bu peptid, 167 aa içerir ve vücudun yağ dokusu hakkında beyine uyarı götüren adipoz dokunun ürettiği bir ulaktır. Leptin nöropeptid Y geninin ekspresyonunu ve bu protein düzeylerini düşürmektedir. Bu yönde klinik çalışmalar devam etmektedir.
Somatostatin, glukagon, TRH, kalsitonin, bombesin, VIP, nöroten-sin araştırılan diğer hormonlardır. Bunlar hipotalamusa etki ile yiyecek alımını etkilemektedirler.
Biguanidler
Metformin FDA tarafından diabetes mellitus tedavisi için onaylanmıştır. Obez, tip 2 diyabetiklerde 7 aylık tedavi süresinde ortalama 2.5 kg ve 2 yılın sonunda ortalama 6 kg kadar kilo kaybı sağlanmıştır (92)
Diüretikler:
Obeziteye hipertansiyon ve kalb yetmezliğinin eşlik ettiği hastalarda yararlı sonuçlar alınmıştır. Ancak güncel obezite tedavisinde yeri yoktur. Çok düşük kalorili diyet alanlarda elektrolit denge bozukluğuna neden olabilirler. Diüretik tedaviden sonra, geri tepme etkisi de göz önünde tutulmalıdır.
Kremler:
Obezitenin estetik kaygılarla birlikte olduğu hastalarda uygulanması düşünülmüştür. Bu tedavinin ilkesi yağ dokusunun beta adrenerjik reseptörler içermesi bunların uyarılması ile lipolizis oluştuğunun bilinmesidir. Alfa adrenerjik blokerler ve beta adrenerjik ilaçlar denenmiştir. Estetik kaygıların ön planda olduğu hastalarda tedavi de estetik yöntemlerle olacaktır.
Obezite tedavisinde tüm tedavilerin riskleri olduğundan, ilaç tedavisi verilmeden önce kar zarar oranının iyi hesaplanması gerekir. Bu nedenle de riskler bilinmelidir. BMI 25-30 kg/m2 olan erkekler ve 35 yaşın altındaki kadınlar düşük, BMI 30-35 kg/m2 olanlar orta derece, 35-40 kg/m2 olanlar yüksek, BMI >40 kg/m2 olanlar çok yüksek risk grubundadırlar. Rölatif risk sigara, hipertansiyon LDL yüksekliği ve HDL düşüklüğü gibi birçok faktörden etkilenmektedir. Göreceli risk değerlendirildikten sonra değişik tedavi prensipleri seçilebilir