Pnömoperitonyum'un Kardiyak Sisteme Etkisi
Kardiyak durumu normal olan hastalarda bile intraabdominal basınç artışının aritmik etkileri mevcuttur. Özellikle insüflasyonla birlikte periton gerilmesi ve organ gerilmesine bağlı olarak ortaya çıkan vagal uyarılar bradiaritmilere yol açar. Atrio-Ventriküler disosiasyon, asistoli’ye varacak ciddi aritmiler görülebilir. Devam eden süreçte özellikle hiperkarbi ile asidozunda gelişmesiyle taşikardi, ventriküler ekstra sistoller, disritmiler, gelişebilir. Koroner arter hastalığı olanlarda karın içi basıncın fazla olması akut olaylara zemin hazırlayacağından kardiyak rezerv iyi değerlendirilerek laparoskopiye karar verilmelidir (28). Bu tür hastalarda her an açık ameliyata dönüş için hazırlıklı olunmalıdır. Özellikle uzun süren laparoskopik ameliyatlarda artan hiperkarbi ve asidoz hastanın altta yatan riskini arttırarak kardiyak aritmi olasılığını güçlendirir
Laparoskopinin açık cerrahi’ye olan birçok üstünlüğüne rağmen bazı kontrendikasyonları mevcutur . Konjestif kalp yetmezliği, ciddi kardiyopulmoner yetmezlik, kafa içi basıncın arttığı hastalıklar, periton aracılı şantı olan hastalar, ciddi hipovolemisi olan hastalar, kesin kontrendikasyonu oluştururken, daha önce kesin kontrendike olduğu söylenen gebelik, morbid obezite, koagülasyon bozuklukları, geçirilmiş karın içi cerrahilerle ilgili çalışmalar yapılmakta ve bunların relatif kontrendikasyonlar olduğu söylenmektedir. Teknik olarakta, yaygın peritonit, peritonitis karsinomatoza, karın bölgesine uygulanmış radyoterapi hikayesi olanlar laparoskopi için kontrendikasyon olabilir
Abdominal CO2 İnsüflasyonunun Azalttığı Hemodinamik ve Ventilatör Parametreler
Kalp Hızı ( İnsüflasyonla beraber azalır.)
Kardiyak output
Kardiyak İndeks
Pulmoner Kompliyans
Ventilasyon/Perfüzyon oranı
FEV1 ( 1. Saniyedeki zorlu ekspiratuvar volüm)
FRK (fonksiyonel rezidüel kapasite)
FVC (zorlu vital kapasite)
Abdominal CO2 İnsüflasyonunun Arttırdığı Hemodinamik ve Ventilatör Parametreler
Kalp Hızı ( Hiperkarbi ve asidoza bağlı artar veya değişmez.)
Sistemik Vasküler Direnç
Ortalama Arter Basıncı
Santral Venöz Basınç
Pulmoner Arter Oklüzyon Basıncı
Plato Basınç
Pnömoperitonyum'un Pozisyonla İlişkisi
Pnömoperitonyum geliştirilmeden önce, genellikle hastaya gerekli pozisyon verilmiş olur. Özellikle üst batını ilgilendiren genel cerrahi ameliyatlarında hasta baş yukarı pozisyona getirilir. Bu pozisyonda hastanın venöz dönüşünde azalma ve sonuçta kardiyak outputta azalma meydana gelir. Pnömoperitonyumun oluşturulması sonrasında kardiyak output daha da azalır. Pnömoperitonyumun hemodinamik olarak olumsuz etkilediği parametrelere baş yukarı pozisyonda eşlik eder (40). Ancak, ürolojik ameliyatlarda özellikle nefrektomi ve kistektomilerde lateral ve beraberinde bir miktar trandelenburg ( baş aşağı) pozisyon kullanılır. Trandelenburg pozisyonda venöz dönüş ve kardiak outputta bir miktar artış olur. Pnömoperitonyumun yaptığı olumsuz hemodinamik etkinin aksine olumlu bir etki sağlar. Lateral pozisyonun etkileri konusunda yeterli çalışmalar olmamakla birlikte, Fujise ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada özellikle sağ lateral pozisyonda yapılan laparoskopik ameliyatlarda santral venöz basıncın ve kardiyak indeksin daha fazla düştüğü ifade edilmiş
Pnömoperitonyum'un Obezite İle İlişkisi
Gelişen dünyada, endüstrileşme ile birlikte obezite önemli bir sorun haline gelmiş ve prevelansı sanayileşmiş toplumlarda en az %20 olacak şekilde artmıştır (42). Obezitenin kozmetik kaygının olması yanında, ek bir hastalık olmasa bile respiratuvar fonksiyonlarda zayıflamaya ve bozulmaya yol açtığı söylemektedir. Kardiyak fonksiyonları erken dönemde normal olsa bile takip eden süreçte respiratuvar fonksiyonların bozulmasına eşlik ettiği ifade edilmektedir (43). Hastaların respiratuvar fonksiyonlarının bozulması için morbid obez olmaları gerekmeyebilir. Kilolu olarak tabir edilen, VKI 25’ten büyük olanlarda da respiratuvar fonksiyonlar bozulmaya başlamış olabilir. Özellikle obez hastalarda CO2 depolanması açısından yağ dokusu fazlalığı önemli risk oluşturur