Meme Kanseri Evreleri Kanserde Sürec

Meme Kanserinin Evrelenmesi, Meme Kanseri Süreci

Diğer tüm kanserlerde olduğu gibi, meme kan­serinde evreleme, gerek hastalığa ait verilerin ayrın­tılı kaydı, gerekse bu verilere dayanılarak yapılacak güncel tedavinin planlanması açısından vazgeçil­mezdir. Doğru evreleme ancak doğru klinik gözlem ve doğru ve yeterli patalojik anatomik değerlendir­me ile yapılabilir.

Klinik

Memede bir hücrenin kanserleşmesi ile kendini klinik muayene veya radyolojik incelemede belli etmesi için yıllar geçmesi gerektiği kabul edilir. Tü­mör kitlesinin en az 1 cm büyüklüğe ulaşmasıyla kadın genellikle memesindeki değişikliği farkeder. İri memeli kadınlarda veya derine doğru gelişen kanserlerde boyutun daha fazla olması gerekir. Ge­ne de meme kanserinin günümüzde en az % 90'ı kadının kendisi tarafından bulunmaktadır. Hasta­ların % 80'inde farkedilen tümör kitlesidir. Bu kitle sert, düzensiz kenarlı, yüzeyi pürtüklü olup, meme dokusu içinde rahatça oynatılamaz.

Meme kanserinin bir diğer bulgusu olan "spontan memebaşı akıntısı" da hastanın dikkatini kolay­lıkla çeker: hasta soyunduğunda iç çamaşırında le­ke gördüğünü ifade eder. Muayenede bu akıntının tek bir delikten, seröz veya kanlı olması dikkatleri meme kanserine yöneltmelidir.

Kanser hücrelerinin yüzeyel fasya ile derin fasya arasında yer alan Cooper bağlarını tutması ile ciltte çekintiler gelişir "retraksiyon". Bazen muayenede bunu ortaya çıkarmak için hastanın kollarını yukarı kaldırması veya öne eğilmesi gerekir. Keza kitle üzerindeki cildin işaret parmağı ile başparmak ara­sında hafifçe sıkılması ile şüpheli çekinti belirginle­şir. Cilt çekintisi çok önemlidir çünkü diğer bulgular ne olursa olsun, tek başına kanseri düşündürür. Cilt lenfatiklerinin tutulması ciltte ödeme yol açar ve bu ödeme Cooper bağlarına tümör hücresi yayılımı da eklenince, ortaya çekintilerden oluşan "portakal ka­buğu" manzarası çıkar. Kanserin deri lenfatiklerini tutmasının bir ileri aşamasını derinin beslenme bo­zukluğu oluşturur. Önce eritem, sonra yüzeyel deskuamasyonu erozyon ve ülserasyonlar izler.

Memedeki kanser kitlesinin memebaşmı kendi­ne çekmesi, özellikle üst dış kadranda yer alanların meme başını aksillaya doğru çekmesi "Forguıe belir­tisi" olarak adlandırılır. Genel anlamı ile "memeba­şı retraksiyonu" olarak tanımlanan bu bulgu da kan­ser için tipiktir. Benzer şekilde derin plana doğru büyüyen kanserlerde, büyük pektoral kasın infiltre olması söz konusudur. Oturur durumda ilgili taraf kolunu muayene masasına dayayan ve öne eğilen hastada kitlenin ve memesinin oynatılamamasına "Tillaux" belirtisi adı verilir. Memebaşı ar­kasında gelişen, santral kanserlerde memebaşı ar­kaya doğru çekilir. Inflamatuar kanserler ise kendi­ni tüm memede ağrı, heterojen bir hiperemi, ısı ar tısı, ödem, memenin tümüyle büyümesi şeklinde gösterir. Hastanın laktasyonda olmaması kanser varlığından şüphelendirmelidir. Paget tipi kanser ise memebaşında tedaviye rağmen geçmeyen ekzema benzeri bir görüntüye sahiptir. Zaman zaman kabuklanma, sulanma, kaşıntı ile seyreder; çok ya­vaş ilerleyerek memebaşmı yok eder ve areolaya yayılır; ancak hemen daima yüzeyel yerleşimlidir.

Fizik muayenede aksilla ve supraklaviküler böl­genin muayenesi ve varsa palpabl lenf ganglionlarının değerlendirilmesi ayrı bir önem taşır. Sert, kısmen mobil, bazen birbirine veya cilde yapışmış lenf ganglionları kanser yayılımının göstergesidir. % 0.3-0.8 kadar hastada ise memede hiçbir klinik ve radyolojik bulgu yok iken, meme kanseri aksiller ganglionlarda metastaza bağlı büyüme ile kendini gösterir. Ender olarak uzak metastaz meme kanserinin ilk bulgusunu oluşturur. Akciğer, karaciğer, pelvis kemikleri, femur ve lomber vertebralar en sık rastlanan yerleşimlerdir.

Meme Kanseriden Tanı

Yukarıda incelenen klinik bulgular ile meme kanserinin tanısı daha inspeksiyon ve palpasyon aşamasında kolaylıkla konur. Ancak, 40 yaşını aş­mış, memesinde ağrı yakınması olan, fizik muaye­nede nodülarite veya yaygın veya lokal yoğunluk palpe edilen kadınlarda mamografi ve sonografiden ibaret olan görüntüleme yöntemlerine başvu­rulmalıdır. Gerçekte, fizik muayene bulguları çok net olarak kanseri düşündüren hastalarda da görüntüleme şarttır. Mamografi ve ultrasonografide kanserin tipik bulguları olan düzensiz kenarlı, spiküler uzantıları olan, kimi zaman mikrokalsifikasyon içeren solid kitleler belgelemiş olur. Ancak, belki de daha önemlisi diğer meme ve aynı memenin diğer bölgelerinin görünümü­dür. Palpe edilemeyen başka odaklar, şüpheli ya­pısal distorsiyon alanları dışında, kanser kitlesinin etraf doku ile ilişkisi, cilde ve pektoral fasyaya uzanımı fizik muayeneden daha hassas olarak ortaya konur ve ameliyat yönteminin seçimini etkiler. Ke­za, aksillada palpe edilemeyen ganglionların duru­mu hakkında da bilgi verir.

Bundan sonraki aşama ülserasyon varsa sürün-tü, derinde yerleşmiş palpe edilemeyen kitlelerden ince iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB), "core" -biyopsi (tru-cut biyopsi) yapılması veya tel ile işa­retleme eşliğinde eksizyonel biyopsidir. İnsizyonel biyopsiye özellikle büyük, eksülsere tümörlerde başvurulur.

Ameliyat sırasında insizyonel veya eksizyonel biyopsi yapılarak dondurulmuş kesit (frozen section) incelemesi de yüksek tanı değeri taşır. Lenfo-sintigrafi özellikle iç kadran yerleşimli kanserlerde a. mammaria interna grubu lenf ganglionlarının tu­tulumu hakkında bilgi verir. Tümör marker'larından CEA ve CA15-3 özellikle izlemede yararlı olur. Alkali fosfataz yükselmesi de kemik metastazları­nın göstergesi olabilir.