Deprem Fobisi Nedir?
Yaşadığımız büyük depremler ve kayıplar sonrası birçok kişide ruhsal problemler belirdi. Deprem korkusunun sürekli zihinlerde yer alması hatta bazı kişilerin uzun süreler evlerine girememeleri, girseler de uykularının bozulması gibi durumlarla karşılaşıldı. Çoğu kişi zamanla bu korkularını yenmeyi başardı. İşin ilginç yanı, burada deprem gerçek bir tehlike oluşturmaktadır ve aslında korkulması da mantıklı bir durumdur. Ancak sürekli korku gündelik yaşamla bağdaşmamakta ve kişinin gerekli tedbirleri elinden geldiğince alsa da gündelik yaşama uyum sağlaması kaçınılmaz olmaktadır. Tabii depremin yol açtığı tek sorun fobiler değil. Bu kadar büyük bir felaket sonrasında insan ilişkileri de zarar gördü, ekonomik olanakları daralanlar oldu; büyük olasılıkla bu sarsıntının etkileri insan yaşamında artan evlilik sorunları, madde kullanımı, intiharlar gibi olumsuz olaylarda istatistiksel olarak bir artış şeklinde de kendisini göstermiştir. Bunlar büyük felaketlerin halk sağlığına etkileridir. Çünkü bu gibi stres verici olaylar kişilerin zaten zor gerçekleştirdikleri psikososyal uyumlarını bir kere daha sarsabilmektedir.
Deprem konusunu bir fobi biçiminde yaşamaya devam eden kişilerde çeşitli tedavi yolları denenmiştir. Bunlar içersinde en fazla yararlı olanın daha çok duyarsızlaştırma tipindeki yaklaşımlar olduğu görülmüştür. Deprem olgusunun fobi yaratmasının bir nedeni de yalnız yol açtığı yaşamsal tehlike değil aynı zamanda da kişinin kontrolü dışında gelişen bir olay niteliği taşıdığından ruhsal bir tehdit de oluşturmasıdır. Çünkü birçok ruhsal bozuklukta ve bu arada fobilerde de kişinin dengesini bozan en önemli ortak özellik kişinin kendi kendisini ve olayları kontrol edememe, yönetememe durumunda hissetmesi, bu şekilde yaşamında kısa ya da uzun bir süre için bir özne ve belirleyici unsur olduğu hissini kaybetmesidir. Bu his kişiyi derinden rahatsız eder. Tedavide de kişinin kontrolü yeniden kendisinde hissetmesini sağlayan tedbir ve müdahaleler olumlu sonuçlar vermektedir.
Fobi ile travma sonrası stres bozukluğu arasında bir ilişki var mıdır?
Aşırı derecede stres veren olaylar, yani travmatik yaşantılar karşısında kalıcı bir ruhsal bozukluk oluşabilmektedir. Buna travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) denilmektedir. TSSB 'nin başlıca belirtileri söz konusu olayı hatırlatan her şey karşısında şiddetli bir tepki verme, gündelik yaşamda duygusal olarak durgunlaşma ve olayla ilgili anıların zihne sık sık girmesidir. Böyle bir durumda olan kişi yaşadığı olayla ilgili her şeyden kaçacaktır. O yere gitmek istemeyecek, onu hatırlatan kişilerle karşılaşmak istemeyecek, olayla ilgisi olmasa da kapı zili çalsa ya da gök gürlese bile her türlü uyaran karşısında reaksiyon verecektir. Bu gibi kişilerin durumu fobisi olanlardan farklıdır. Çünkü şikayetleri daha devamlıdır ve ayrıca duygusal olarak da bir yıpranma içersindedirler. Halbuki fobisi olanların şikayetleri sadece fobi ile sınırlıdır ki bu nedenle TSSB'si olanlara nazaran daha şanslıdırlar. Ancak bazı fobiler travmatik bir yaşantı sonrasında da ortaya çıkabilir.
Risk almama davranışı ile fobi arasında ilişki var mıdır?
Hayatta hiçbir şey kesin değildir. İhtimaller vardır. Bize düşen ihtimalleri görmek ve iyi bir risk analizi yapmaktır. Hiç risk alınmadan yürütülen fobik bir hayat doğal ki birçok bakımdan gelişmelere kapalıdır. Öte yandan doğru dürüst risk analizi yapmadan alınan kararlar da bizi zarara sokabilir, hayatımızı bir kabusa çevirebilir. Unutmayalım ki, fobik olmak da risk almamak için bir garanti değildir. Aşırı uçlar bir gün olup tersine dönmeye meyleder. Öyle ki, fobik bir kişinin ne zaman kontrfobik, yani aniden tersine bir tutum göstereceğini bilemezsiniz. İnsanların risk alma konusundaki tavırları birbirinden farklılık gösterir. Bazı görüşlere göre risk almaalmama davranışının genetik bir kökeni de vardır. Herkesin bu konunun farkında olması ve iyi bir analiz yapmanın, ihtimallerin önemini görmenin yararı konusunda uyanık olması gerekir.
Sinemada fobi konusu işlenmiş midir?
Korku filmleri sinemada başlı başına bir alan oluşturur.
Korkuyla karşılaşmanın zevk veren bir yönü olduğuna dair iyi bir örnektir bu. Ancak sinemada da korkuyu yaratmanın ve yaşatmanın birçok değişik yönü vardır. Savaş ve cinayet filmleri bunlara örnek sayılabilir. Bazen bir filmde korkutucu hiçbir sahne olmasa da yönetmen seyircide korku yaratmayı ustaca becerebilir. Bu da korkunun somut nedenlerin yanı sıra psikolojik nedenlerle de oluşabileceğini bize gösterir. Bazı sporlar da kişiyi korkunun kenarına getirir. Örneğin kayak yapmak, dağcılık ve başka tehlikeli olabilecek sporlar kişiyi bu durumla karşılaştırır. Burada kişi tehlike ile yüzleşerek kendisine yeniden bir ayar yapmayı öğrenmektedir. Nereye kadar risk alırsa tehlike zararlı olmaktadır, nereye kadarını ise kaldırabilmektedir. Esasen kişinin risk karşısında alacağı tavır kişiseldir, herkesin risk taşıma ve problem çözme kapasiteleri farklı olabilir. Korku bir sinyaldir ve kişiyi bir kere daha düşünmeye, analiz yapmaya, kendini ayarlamaya sevk etmektedir.
AİDS korkusu sık mıdır?
AİDS ortaya çıkana ve bilinene kadar böyle bir fobi tanımıyorduk. Ancak AİDS'in ortaya çıkmasını takip eden yıllarda çok sayıda kişide bu korkunun ortaya çıktığını gördük. AİDS özellikle cinsel ilişki ile bulaştığı bilinen bir hastalık ve eşcinsellerde görece yüksek oranda rastlanıyor. Cinsellik insan psikolojisi için özel önemi olan bir konu ve bununla ilişkili olarak AİDS fobisinin cinsel konulardaki korkularla da ilişkisi olabileceğini dikkate almak lazım. Tabii AİDS oldukça ağır seyreden, tedavisi güç bir hastalık olması nedeniyle de özel bir korku sebebi. Eşcinsellikle ilgili takıntı ve bilinçdışı korkulan olanlarda da böyle bir fobinin meydana gelebildiğini görüyoruz. Bunun yanı sıra tek gecelik ilişki yaşayan erkekler ve kadınlarda da zamanla bu korku gelişebilir. Bunun yanı sıra riskli hastalıklarla çalışan sağlık personelinde de AİDS korkusuna rastlanmaktadır. AİDS ile ilişkili bir başka ruh sağlığı konusu da madde kullanımıdır. Özellikle enjektör kullanımı yolu ile eroin ve benzeri maddeler alanlar AİDS açısından risk altındadırlar. Dünyada AİDS sıklığının en yüksek olduğu gruplarından biri de madde bağımlılarıdır. Bu nedenle kimi zaman AİDS korkusu ile enjeksiyon korkusu, hatta yerlerde enjektör iğnesine rastlayıp basmak ya da benzeri bir temas yolu ile hastalık geçebileceği gibi korkulara da rastlanmaktadır.
Kuduz korkusu
Kuduz ve "kudurma" kavramları özellikle "akıl sağlığını kaybetme", kontrolü kaybetme gibi konuları anımsattığından özellikle korku nedenidir. Kudurma ve kuduz daha çok öfke kavramı ile birlikte düşünülür. Öfkenin de psikolojik problemler, kişiler arası ilişkiler ve nihayet fobi ile elbette ki bir ilişkisi vardır. Kuduz korkusu toplumumuzda yaygın bir korku türüdür. Her ne kadar toplumumuzda hayvan sevgisi giderek artmakta ise de günümüzde toplumun geniş bir kesimi evcil hayvanlara hoş gözle bakmamakta ve korku ile yaklaşmaktadır. Oysa tıbbi olarak iyi bakılmış bir evcil hayvandan sağlık konusunda bir zarar görmek mümkün değildir. Bu şekilde davranan kişilerin bir kısmında söylemeseler ve öyle görmeseler de bir hayvan fobisi olduğunu düşünmek yerinde olur. Sıradan bir sokakta bir süre tasma ile köpek gezdirmek ne kadar çok kişide köpeklerden korku olduğunu göstermeye yeter.