Korku Nedir ve Korku Cesitleri

Fobilerimiz olmasa da, korktuğumuz düşünce ve duy­gularımız var mıdır?

Korku Nedir, Korku Çeşitleri

Gerçekleri tam olarak görmek çoğu kişi için zordur. Mutlaka korku ile izah etmesek de hoşumuza gitmeyen, kabul edemeyeceğimiz ve hatta aklımıza getirmekten korktuğumuz düşüncelerimiz, duygularımız ya da anıları­mız olabilir. Bunları görmezden gelerek yaşadığımız za­man bir ölçüde rahat ederiz. Fakat bu nedenle insanlar arasında benzer olaylara karşı farklı değerlendirmeler ol­duğunu görürüz. Herkes biraz da kendi kabul edebileceği gibi görmek ister bir olguyu. Bu bir ölçüde gerçeklerin çar­pıtılmasına neden olur. Kimi zaman yakın ilişki içersinde yaşayan insanlar, örneğin bir ailenin bireyleri, eşler, sevgili­ler bu farklılıklardan dolayı huzursuzluk duyar ve çatışma içersine girerler. Bu gibi durumlarda tarafların karşılıklı tartışmaları da çoğu zaman bir fikir birliği sağlamaz, çün­kü direnç herkesin kendi içinden, kendi korkularından gelmektedir. Bu korkuları bireyler olarak aşmak, gerekirse psikoterapiye giderek, bu kişiler arasındaki çatışmaların azalmasını kendiliğinden sağlayabilir. Çoğu insan için ge­lecek korkusu da yaşanan ve en çok üzerinde durulan kor­kulardan biridir. İnsanlar yalnız kaldığında ya da yakın bir arkadaşı ile bir araya geldiğinde çoğu zaman bu konu­lar üzerinde durur. İnsanlarda yoğun yaşanan korkular­dan biri de yalnız kalma korkusudur. Özellikle ülkemizde yalnızlık çoğu kişi için tolere edilmeyen bir durumdur. Bu açıdan pek çok kişi yalnızlık korkusuyla yüzleşmemek için mantık evliliği yapabilmekte hatta problemli ve yük geti­ren bir evliliği olsa bile eşinden vazgeçememektedır. Yal­nızlık korkusu olan insanlar çoğu zaman hayır demekte zorlanırlar hatta bu kelimeyi hiç kullanamazlar. Tek başı­na kalmamak için benimsemediği, hatta kendilerini istismar eden kişilerle bile sosyal program yapabilirler, yıllar boyunca aynı mekanı paylaşabilirler. Fakat çoğu zaman bunun bedelini ağır öderler. Depresif bir yaşamın esiri ola­bilirler kendilerini koruyamazlar, hatta bu nedenle de ken­dilerine karşı bile bir öfke geliştirirler. Ve durumdan rahat­sız olsalar da kendilerini tekrar tekrar aynı durumların içinde bulurlar. Değiştiremedikleri bu durum onlar için en büyük sıkıntı kaynağına dönüşür. Dolayısı ile korkuları­mız da bir bakıma yaşamımıza yön vermektedir perde ge­risinden. Korkuların bir sonucu da kişinin bu yönünün başkaları tarafından istismar edilme tehlikesidir. Toplum­sal yaşamda rekabet, kişileri ilişkilerinde saldırgan yap­makta, güç çatışmaları yaşanabilmekte ve her türlü korku ve zayıflık bir başkasının saldırı ya da karşısındakini kon­trol etme ve yönetmede kullandığı bir unsur haline gel­mektedir. Aslında günümüz toplumunda ruh sağlığı hiz­metlerine artan gereksinim biraz da bu rekabet koşulların­dan kaynaklanmaktadır. Kişilerin ilişkilerde zayıflık yara­tan korkuları toplumda ayakta kalmalarını güçleştirmekte ve bunları giderme gereksinimi duymaktadırlar. Ruh sağlı­ğı hizmetlerinden fazlaca yararlanan toplumların bu özel­liği ruhsal bozuklukların daha fazla olmasından çok, sos­yal yaşamın getirdiği rekabet koşulları ve aynı zamanda da bu hizmetlere ulaşılabilir olması ile ilgilidir.

Gerçekleri görmekten korkmak kişiyi kendi içinde de çelişkiye sokar mı?

Hem evet hem hayır. Gerçekleri görmekten kaçınan ya da kendine göre değiştirerek ya da eksilterek gören kişi kendisini bazı çelişkilerden uzak tutmuş olur bir bakıma. Ama bu ancak bir süre devam edebilir. Kişi çevresiyle çe­lişki yaşamaya başlayabilir, bir sosyal yaşam krizi içersine girebilir, çünkü başkaları onunla aynı gerçeklik algısını paylaşmamaktadır. Ya da bir süre sonra kişi kendi içersin­de de bir huzursuzluk duymaya başkayabilir. Çelişkileri ancak ondan sonra algılamaya başlar. Ancak çelişkileri al­gılamak bir bakıma iyidir çünkü kişi aynı konuya kendisi de değişik açılardan bakar değişik zamanlarda. Bu durum yeni ve yaratıcı çözümler bulmayla sonuçlanabilir eğer kişi başarabiliyorsa. Bazen bu aşırı düşünmeye neden olur ama bir türlü sonuca ulaşılamaz. Böyle durumlarda dışarı­da psikoterapi ile müdahale önemlidir. Zaten böyle bir du­rum sonunda kişi depresyon, panik, fobi gibi değişik ruh­sal belirtiler nedeni ile bir anlamda kriz yaşar ve yardım aramak zorunda kalır. Dışlanan gerçekler kişide bir eksik­lik duygusu da yaratır. Çünkü kendini aldatan insanın bü­tünlük duygusu bozulur. Bir tarafı kırık olan bir dişin in­sanı rahatsız etmesi gibi aklı hep orada olur. Çünkü insan doğal olarak ruhsal yaşamında bütünlük arar. Nedense Asya ülkelerinin pek çoğunda gerçekler yeni yeni algılan­maya başlamıştır. Gerçekliği görmekten kaçışın kırılması hem kişisel gelişim, hem de ruhsal sağlık için son derece önemlidir.

Gerçekleri görmemekle sır tutmak arasında bağlantı var mıdır?

Birçok kişinin ya da ailenin yaşamı sırlarla örülüdür, bazen da çok önemli ve tek bir sır olur uzun yıllar paylaşıl­mayan. Çoğu zaman sır konusu unutulmuştur ve alışılmış­tır. Ancak yeni bir olay vesilesi ile bir aile toplantısı, cena­ze, evlilik töreni gibi konu gündeme gelir. Sırra konu olan ve itiraf edilmeyen olaydan zarar gören taraf ya da taraflar konuyu gündeme getirebilir. Bu ise hem kişisel hem de aile yaşamında bir süre krize neden olur. Bazen de zarar gören taraflar duruma hakim olamaz ve yeniden bazı gerçeklerin kabul edilmediği ortama geri dönülür. Çoğu zaman ülke­mizde sırların ortaya çıkması hoş karşılanmaz. Nedense gerçekliğin kabulüne yönelik tolerans düşüktür. Fakat ger­çekleri görmemek pek çok hastalığı beraberinde getirebil­diği gibi fobilere de neden olabilir. Sır tutma deyiminin bir anlamı da paylaşılan mahrem bir konunun sadece konu­şanların arasında kalmasıdır. Bazen bunun kaçınılmaz ol­duğu durumlarla karşılaşılabilir. Önemli olan bu sır tutma sonucunda birilerinin bundan zarar görüyor olmamasıdır. Örneğin, psikolojik yardım ve tedavilerde de problemini paylaşan kişinin anlattıklarının meslek sırrı çerçevesinde saklanması gerekir. Ancak bu normal yaşamdaki ilişkilerin dışından sadece tedaviyi ilgilendiren bir ilişki çerçevesinde yaşanan bir durumdur. Çünkü bu sır saklama kuralı enin­de sonunda yanlışların paylaşılarak tartışmaya konu olma­sı ve giderek önlenmesine hizmet etmektedir. Aksine bir durumda zaten kimse sır olarak sakladığı konuları paylaş­maz ve böylelikle de değişikliğe konu etmez.