Astım
ve Uyku İlişkisi
Astım alt solunum yollarının reversibl obstrüksiyonu
ile seyreden kronik inflamatuar bir hastalıktır. Nokturnal astım ve astım ile
ilişkili uyku bozukluklarının erişkin astımlı hastaların %80’inden fazlasında
var olduğu raporlanmıştır. Astımda gece havayolu daralması, gece ve sabah
erken uyanma, uykuyu devam ettirmekte zorluk ve gündüz uykululuğu ile
ilişkilendirilmiştir. Sekizbin astımlının dahil edildiği bir çalışmada
astımlıların %39 ‘unda yakınmalar nedeniyle her gece uyanmalar olduğu, %64
‘ünde haftada üç gece uyanma, %74’ünde haftada en az bir kez uyanma olduğu
bildirilmiştir. Uyku bölünmesi ve uykuyu sürdürme güçlüğü olan hastalarda,
gündüz uyku hali ve yorgunluk, kognitif fonksiyonlarda azalma ve gün içi
performansta azalma olduğu bildirilmiştir.
Astımda gece yakınmaların ortaya çıkışı mortalite
verileriyle de ilişkilidir. İngilterede yapılan bir çalışmada astım nedenli
ölümlerin % 68’inin gece yarısı ve sabaha karşı olduğu saptanmıştır.
Astımda solunum fonksiyonları 24 saatlik siklus
içerisinde değişiklik göstermektedir. Solunum fonksiyon testi parametrelerinde
en yüksek değerler öğleden sonra saat 16:00 civarında, en düşük değerler sabah
04:00 civarında ölçülmektedir. En düşük ve en yüksek değerler arasındaki fark %
50’ye kadar çıkabilmektedir. Astımı olmayan kişilerde de sirkadiyen
değişiklikler olmakla birlikte , bu oran %5-8 arasında değişmektedir.
Astım hastalarında histamin, asetilkolin gibi
nonspesifik inhalan uyaranlara duyarlılık gece belirgin oranda artmıştır; bu
durum hava yolu düz kasının bronş obstrüksiyonu yapan etkenlere gece daha
duyarlı olduğunu düşündürtmektedir. Yapılan çalışmalar gece tepe ekspiratuar
akım hızında (PEFR) düşme arttıkça, bronş aşırıduyarlılığındaki sirkadiyen
değişikliğin arttığını ve bu artışın sabah saat 04:00’te en belirgin olduğunu
ortaya koymuştur. Shapiro ve arkadaşları astımlı hastalarda REM ve nonREM
uykudaki FEV1 değerlerini karşılaştırdıkları çalışmalarında gece boyunca FEV1’deki
düşüşün REM uykusu ile ilişkili olduğu sonucuna varmışlardır. Ancak
literatürde FEV1’deki düşüşün uyku evreleri ile ilişkisi olmadığını gösteren
çalışmalar da mevcuttur.