Depresyon Nedir Belirtileri Nedenleri

Depresyon Nedir, Depresyon Belirtileri

İnsanlar hayatları boyunca çok değişik duygusallık devrelerinden geçerler.
Bu duygusallık devreleri kişiye canlılık, neşe, hareket ve coşku getirdiği gibi sıkıntı, durgunluk, isteksizlik, karamsarlık duyumlarını da getirebilir. Bazen bu uyumlar bizim günlük hayatımızı ve içgüdülerimizi de etkileyecek ölçüde olur ve biz düşünce ve davranışlarımızla olduğu kadar heyecanlarımızla da gerek kendimizi ve gerek çevremizi değişik ve hastalıklı bir gözle görmeye başlarız.

Mizaç, duygularımızın bazen sevinç ve mutluluk bazen de elem ve mutsuz­luk şeklinde belirlenmesidir. Çoğu kere de bu duyumlar hepsi birarada bulu­nurlar ve biz aynı anda sevinç ve mutluluğu, elem ve mutsuzluğu hissederiz. Mizaçta sadece bu duyumları hissetmekle kalmaz aynı zamanda bu duyumla­rımız yönünde bir tavır ve yönelme de gösteririz. Duyumlarımızın yönettiği gi­bi davranır ve heyecanlarımız doğrultusunda gideriz. Böylece hepimizde "duygu durum dalgalanması" adını verdiğimiz ve gün boyu değişen heyecan hal­leri ortaya çıkar. Normal kişilerde bu heyecan dalgalanmaları farkedilemeyecek kadar belirsiz ve yüzeysel olmasına rağmen hastalık halinde kişinin kendi­sini olduğu kadar çevresini de etkileyecek ölçülere varır.

Depresyon, bütün bu duygu - durum dalgalanmalarının "zihni görevleri, be­den hareketliliğini, içgüdüleri, biyolojik beden görevlerini, kişisel sorumlulu­ğu, sosyal ilişkileri kısmen veya tamamen bozacak veya yavaşlatacak nitelikte bir hal veya hastalıktır."

Depresyonun belirtileri, Depresyon Belirtiler Nelerdir

Depresyon terimi, daha önceki hekimler tarafından "melankoli" olarak kullanılıyordu. Bu terim, günümüzde de bazı depresyon çe­şitleri için kullanılmaktadır. Hipfocrates M.0.4. yüzyılda bu hastalığı tanımla­mış ve aynı hastalarda görülen aşırılık ve durgunluk devrelerinin birbirini takip ettiğine işaret etmiştir.
18. yüzyılda Pinel adlı bir Fransız hekim depresyonu; düşüncede gerginlik, karamsarlık, şüphecilik ve birinin kendisini yalnız hissetmesi olarak tarif et­miştir.
.
E. Bleular depresyon için "insanın her türlü yaşantıyı kendisine ıstırap verici olarak hissettiği ve sıkıntının beraberliğinde kişinin hiçbir şeyden zevk alama­ması, hayatı boş ve anlamsız bulması, hayatı gerçek dışı ve bir şey gibi kabul etmesi şeklinde kendisini gösteren bir hastalık olarak tanımlamıştı.
Kurt Schneider ve Kretschmer isimli hekimler ise bu hastalığı "yaşama gü­cündeki bir çöküntü, ruhsal alanda bir gerileme ve bütün bedende bir hareket yavaşlaması" olarak düşünmüşlerdir.

Nacht ve Racamier adlı araştırıcılar ise depresyonu "kişinin suçluluk duy­guları hissettiği, fiziki ıstırap çektiği bir ruhsal durumdur" şeklinde tarif etmiş­lerdir. Böyle bir durumda kişinin sosyal değerlerinde, zekâ işlevlerinde, duy­gularında ve heyecanlarında, içgüdülerinde, psikomotor adını verdiğimiz ruhi ve bedelli görevlerinde, yaşama felsefesinde bir durgunluk olmakta ve yaşa­ma hazzı ve hırsı ortadan kalkmaktadır.
Rasim Adasal hocamız depresyonu "Affektif tonüsün - duygusal enerjinin özellikle elem yönünden artması" olarak tarif etmiştir. Keder ve küskünlüğün artması sonucu kişinin hareketlilik vasfının bozulduğuna inanırdı.
Gringer ve arkadaşları depresyonu bir taraftan kişilik yapıları ve diğer ta­raftan ortaya koydukları belirtiler
arasındaki ilişkiler açısından gruplara ayıra­rak tanımlamak istemişlerdir. Bunlar:

1— Kompulsif adını verdiğimiz, kişiyi amaçsız ve istemsiz davranışlara iten bir kişilik yapısında hastalık ve yaşlanma ile ortaya çıkan, ümitsizlik, kendine güven duygusunun azalması, şiddetli kendini suçlama belirtileri veren kişile­rin oluşturduğu grup.
2— Gelişmiş, olgunlaşmış ve sorumluluk hissi çoğalmış kişilerde görülen ve çevre ile olan dış dengenin bozulması sonucu ortaya çıkmış hastalık hali.
3_ Kişinin dikkatinin kendi beden organları üzerinde yoğunlaşması ve sü­rekli kendini kontrol etmesi şeklinde görülen hipokondriak şekil.
4— Bir taraftan "narsistik" olarak adlandırılan ve kişinin sadece kendisini sevmesi ve beğenmesi ve çevresine otoriter davranması şeklinde görülen tür­den bir depresyon, diğer taraftan da "agresif" adını verdiğimiz ve kişinin daha çok kendisine yönelik saldırgan duyumlarla yüklü olduğu şekil.

Depresyon belirtileri bazen sayılamayacak kadar çok ve karmaşık bir görü­nüm ortaya koyabilir. Klerman adlı araştırıcı, depresyon belirtilerini bir liste ha­linde vermiştir. Bunlar:

1— Depresif ruh hali olarak tanımlanan ve keder, değersizlik duyguları, ka­ramsarlık halidir. Bu belirtiler depresyonlu hastaların yüzde 90'ında görülür. An­cak bir kısım hastalarda bu değişiklikler çok yüzeyseldir ve dikkati çekmez. Bu durumda depresyonun kendini gizlediği ifade edilir ve "Maskeli Depresyon veya Gülen Depresyon" adı verilir.
2— Zevk alamama, haz duyumunun çok azalması veya kaybı, iştah azalma­sı, kilo kaybı, cinsel hazzın ve isteğin ileri derecede azalması, empotans cin­sel iktidarsızlık, her çeşit heves ve hobinin kaybolması, sosyal olaylara,aile bireylerine ve eşyalara karşı ilginin ve sevginin azalması ve sönmesi.
3— Özellikle uykunun azalması ve uyku düzeninin bozulması, sabaha kar­şı çok erken saatlerde uyanmalar, gündüz saatlerinde uyuklama.
4— Enerji kaybı, enerji yokluğu, sabahtan başlayan yorgunluk ve bitkinlik halleri.
5— Sinirlerin gergin olması, huzursuzluk, sürekli bir tedirginlik, her an kö­tü bir şey olacakmış hissi.
6— Sıkıntının eşdeğerleri veya ekivalentleri olarak adlandırılan hareketler; tırnak yeme, ellerin devamlı bir şeyle meşgul olması, sık sık sigara içme, elbi­se kenarları ile oynama, oturduğu yerde sürekli kıpırdanma ve yer değiştirme, gece yatakta sürekli kıpırdanma.
7— Konuşmada, düşüncede ve harekette ileri derecede yavaşlama ve ba­zen durma, "Stiipör" adı verilen bir depresyon şeklinde hastalar günlerce hiç hareket etmeden, hiçbir şey yemeden ve içmeden, konuşmadan kalırlar ve ya­pılan bütün zorlamalara direnirler,
8— Cinsel aktivitede azalma ve isteksizlik, erkeklerde iktidarsızlık ve ka­dında cinsel soğukluk ve ilgisizlik.
9— Alışılmış ilişkilerin gevşemesi, çalışmaya karşı isteksizlik ve tembel­lik.
10— Değersizlik fikirleri, otoaküzasyon dediğimiz kendi kendini suçlama hali, ayıp, suç ve günahkarlık fikirlerinin hastayı sürekli rahatsız etmesi. İnsan­ların içine çıkamayacak ve yüzlerine bakamayacak kadar kendisini hakir ve aşa­ğıda görmek.
11— Konsantrasyon zorluğu denilen şekilde düşüncenin bir noktaya top­lanamaması, dikkatin dağılması, düşüncede konu fakirliği ve yeni düşüncele­rin üretilmesindeki zorluk,daha. çok dini konularla, cennet ve cehennem fikir­leri ile dolu olma, ilahi güç tarafından cezalandırılacağı fikri.
12— Kendini, beceriksiz, başarısız, sevimsiz, çirkin ve sevimsiz görme. Hiç kimse tarafından sevilmediğine inanma, hiç kimseye bir haz veremediği ve çev­renin yaşantısına bir katkıda bulunamadığı inancı.
13— Çaresizlik fikirleri, hiç kimsenin onun derdine bir çare bulamadığı, has­talığının onmaz ve tedavi edilmez olduğu saplantısı. Özellikle depresyonlular-da görülen bu umutsuzluk hezeyanları onların ilk fırsatta bundan kurtulmak; için hayatlarına son vermeleri gerektiği düşüncesini doğurur.
14— Sürekli olarak ölümü düşünme, kendisinin artık bu dünyanın insanı-olmadığına inanma, sürekli intihar fikirleri ile sarılmış olma. Özellikle uykusuz geçmiş gecelerin sabahında bu fikirlerin çok yoğunluk kazandığı ve hastanın hayatına bir son verme teşebbüsünün bulunduğu dikkati çeker. Depresyonun iyileşmeye yüz tuttuğu ve kendisini biraz güçlü hissettiği devreler, intihar ba­kımından en çok tehlikenin bulunduğu devrelerdir. Depresyonluların nöbetin bitiminden 5-6 ay sonra intihara teşebbüs etmeleri sıklıkla görülür.
15— Sıkıntı, depresyonlu hastanın en önde gelen şikâyeti ve belirtisidir. Sıkıntı kolay tarif edilmeyen nahoş ve istenmeyen bir duyumdur. Sıkıntılı kişi kaygılı ve tedirgindir. Sürekli bir gerilim ve tehdit altında olduğu duyumu alı­nır. Bu kaygı ve tedirginliğin "otonom sistem" adını verdiğimiz bitkisel sinir sistemi üzerindeki olumsuz etkileri gerek sempatik ve parasempatik sistem­lerde ve gerek Kalp, damar sisteminde ve mide,bağırsak kanalında görev akşamalarına ve şikâyetlere yol açar. Çarpıntı, bulantı, terleme, adale kasılmala­rı ve çekilmeleri, baş ağrısı, ağız kuruluğu, görmede bulanıklık, sık sık idrara çıkma isteği, kabızlık en sık raslanan belirtileri oluşturur.

Beck adlı araştırıcı depresyon belirtilerini biraz daha değişik bir görüşle aşa­ğıdaki gibi sıralamıştır:

1— Emosyonel heyecan belirtileri:

a_ Kederli bir ruh hali, kişinin sürekli olarak kendisini kederli, suskun ve elem içinde imiş gibi hissetmesi.
b— Kendine yönelik olufrısuz ve eleştirici duyumlar.
c— Özellikle kendisinden, içinde bulunduğu durumdan, zamandan ve me­kândan hoşnut olamama hali.
d— Bütün duygusal bağların zayıflamış olması, sevginin,nefretin hissedi-lememesi.
e— Sık sık ağlama krizlerinin gelmesi, kişinin hayatında şaka ve esprinin kaybolması. Her şeyin sadece şekilden ibaret kalması duyumu.

2— Bir kimsede bir depresyonun başlamakta olduğunu imâ eder ve düşün­dürür türden belirtilerin başlaması:

a— Kişinin kendisine olan saygısının azalması, kendisini hor görmesi, gi­derek artan değersizlik fikirlerinin oluşması.
b— Umutsuzluk, karamsarlık hezeyanları.
c— Özeleştirinin artması, suçlama, itham etme ve yersiz bir şekilde sorumlu tutma.
d— Kararsızlık, ne yapması gerektiğini kestirmede zorluk, uyuşukluk. Kişi­nin kendisini yönlendiren itici bir gücün olmaması, motivasyon yetersizliği, iç ruhsal uyarının azalması, çevre uyarılarının hasta tarafından fark edilmemesi.
e— Beden imajı bozukluğu. Beden imajı, kişinin kendisini mekânda nasıl algıladığını belirten bir kavramdır. Normalde kişi kendisini mekânda işgal etti­ği yer kadar algılar. Depresyon hallerinde bu imaj bozulur ve hasta kişi, kendi­sini boşlukta olduğundan daha küçük bir yer işgal ediyormuş gibi algılar. Bu­nun sonucu da küçüklük ve yetersizlik fikirleri oluşur. Kendine güven hissi azalır. Beden imajının bozulması ile beraber kişi vücudundaki organlarının da olması gereken hacimde ve büyüklükte olmadığına inanır ve bunun sonucunda özel­likle cinsel organların erkeklerde yeterli büyüklükte olmadığı ve görev yapa­mayacağı varsayımı ortaya çıkar.

3— Motivasyon - uyarı eksikliği belirtileri:

a— iradenin azalması ve çökmesi. Kişinin dayanma, direnme, sebat gücü­nün olumsuz etkilenmesi sonucu bir işe başlama, başlanmış olan bir işin biti­rilmesi, ufak tefek zorluk ve engellemelere karşı tedbirlerin alınması bozulur. Ürkeklik ve çekingenlik ortaya çıkar.
b— Her şeyden kaçınma ve tedirginlik başlar. Düşünce, duygu ve sosyal ilişkilerde şiddetli bir gerileme görülür. Bu gerilemenin başlaması kişinin ya­şama gücünü kırar ve onu her geçen gün intihara biraz daha yaklaştırır.
c— Depresyonun şiddetlenmesi ile beraber intihar arzusu da güçlenir ve hasta kişi giderek daha sıklıkla intiharı düşünür ve dana ciddi intihar teşeb­büslerinde bulunur.
d— Bağımlılık fikirleri. Depresyonlu kişiler artan bir şekilde etraflarına ba­ğımlı olurlar. Hiçbir işi kendiliklerinden başlatmaz ve bitirmezler. En ufak bir ihtiyaçları için bile çevrelerinden yardım isterler ve ilgi beklerler.

4— Bitkisel sinir sistemi belirtileri:

a— iştah kaybı, kilo kaybı, uyku bozukluğu, hazım sistemi bozuklukları, kan basıncı, kan şekeri değişiklikleri, yorgunluk, adale gücünün azalması gibi be­lirtiler hastayı çok rahatsız eder ve onun zaten azalmış olan yaşama isteğini daha da bozar.