Agri Siniflandirmasi

Ağrı Sınıflandırması

Ağrı bu güne kadar çok çeşitli şekil­lerde sınıflandırılmıştır. Zamana göre; akut ve kronik, kaynaklandığı bölgeye göre; somatik, viseral, sempatik, meka­nizmasına göre; nosiseptif, nöropatik, deaferentasyon, reaktif ve psikosoma-tik, duyu şekline göre; yanıcı, batıcı, sızlama şeklinde ve kolik tarzında ağrı­lar vardır.

Akut ve Kronik Ağrı


Akut ve kronik ağrı birbirinden fark­lı iki antitedir. Akut ağrı, doku yaralan­ması sonucu oluşur, süresi belirlidir, bir hastalığın semptomu olarak ortaya çı­kar, genellikle neden ortadan kalkınca geçer ve tedavisi kolaydır. Kronik ağrı ise, uzun sürer, bir sendromdur, ağrının kendisi başlı başına bir hastalık haline gelmiştir. Her zaman görünen bir doku hasarı olmayabilir. İş ve güç kaybına neden olur ve tedavisi genellikle çok zor, bazen de imkansızdır. Postoperatif ağrı, doğum ağrısı, travma ve yanıklara bağlı ağrılar, akut ağrıya, kronik bel ağ­rısı, postherpetik nevralji, osteoporoz ve artritlere bağlı ağrılar da kronik ağrı­ya örnek teşkil ederler.

Ağrının akut ve kronik olması sade­ce zamanla ilişkili değildir. Akut ve kronik ağrıyı oluşturan nedenler, altta yatan fızyopatoloji ve daha da önemlisi tedavilerinde çok önemli farklılıklar vardır. Akut ağrı nosiseptif sistemin he­men yanıt veren bir sensoriel reaksiyo­nudur ve vücudun koruyucu mekaniz­malarından bir kısmını harekete geçiren bir alarm sinyalidir. Hemen her zaman somatik ve viseral yapıları etkileyen bir doku yaralanması ile başlatılır, yaralan­manın veya komplikasyonlarının iyileş­mesine bağlı bir zaman aralığı içinde sürer ve yara iyileştiğinde geçer. Kronik ağrı ise akut hastalık veya yaralanma iyileştikten sonra da devam eder ve ağ­rının olağan seyrini aşar. Bu süre 1-6 ay arası olabilir. Kronik veya tekrarlayan bir hastalığın semptomu olarak ortaya çıkabilir. Bu nedenle kronik ağrı neden olan olay geçtikten sonra da devam ede­bildiği gibi kronik hastalığın sürmesi sonucu da görülebilir. Kronik ağrıda doku harabiyeti hiç olmayabilir.

Akut postoperatif ağrının iyi tedavi edilmemesi, öksürememe ve derin solu­num yapamama sonucu akciğer enfeksi­yonu riski, hareketsizlik, kas atrofısi böylece hastanede kalış süresinin uza­ması ve tedavi masraflarında artışa ne­den olur.

Kronik ağrı halsizlik, bitkinlik, uyku bozukluğu, libido ve seksüel aktivite azalması, iştahsızlık, kilo kaybı, eklem­lerde dejenerasyon, kabızlık, psikomo-tor retardasyon, irritabilite artışı ve faz­la ilaç kullanımı gibi pek çok bulguya neden olur.

Agri ve Nosisepsiyon Nedir

Ağrı ve Nosisepsiyon Nedir

Uluslararası Ağrı Araştırmaları Der­neği (IASP), ağrıyı: "Vücudun herhan­gi bir yerinden kaynaklanan, gerçek ya da olası bir doku hasarı ile birlikte bulu­nan, insanın geçmişteki deneyimleri ile ilgili, sensoriel, afektif, hoş olmayan bir duyu" olarak tanımlamaktadır. Nosisep-siyon ise: doku hasarı ile ağrının algı­lanması arasında oluşan karmaşık elek-trokimyasal olaylar serisinin bütünüdür. Vücudun herhangi bir yerinde olan bir hasarın santral sinir sistemine iletilerek algılanması ve buna karşı gerekli ön­lemlerin harekete geçirilmesidir.

Bu tanımın avantajlarından birisi, ağrı duyusunun bir uyaran veya yara­lanma sonucu oluşan bir fenomen ola­rak tanımlanmasından kaçınılmış olma­sıdır. Bu yaklaşım ağrının yaralanma olmaksızın da örneğin nörolojik bir dis-fonksiyon sonucu da olabileceğini be­lirler. Yine bu tanım, ağrının sübjektif natürünü ve ağrıyı çekende oluşturduğu hoş olmayan emosyonel durumların da açıklanmasını sağlar. Ağrı, nosisepsiyo-nun aksine olarak bilinçli bir deneyim­dir ve afferent nöral yolların stimulus ile aktivasyonu önemli bir rol oynamak­la birlikte, ağrının bütünüyle algılanma­sında diğer faktörlerin de etkisi olabilir.