Colyak Hastaligi Tedavisi

Çölyak Hastalığı Tedavisi

Çölyak hastalığında temel tedavi; buğday, arpa, yulaf , çavdar gibi gıdalarda bulunan ve toksik özellik taşıyan glutenin yaşam boyu diyetten çıkarılmasıdır . Glutensiz diyete klinik yanıt günler haftalar içerisinde olurken histolojik düzelme iki yıla kadar uzayabilir.
Tedavi başlangıcından itibaren glutensiz diyete yanıtı olmayan ya da başlangıçta yanıt verip daha sonra izlemde yanıt vermeyen çölyak hastaları tedaviye dirençli kabul edilip bu grup hastalarda steroid, azotiopürin ve siklosporin gibi immün supresif ilaçlar kullanılabilir. Yeni tanı almış ve hızlı büyüme dönemindeki çölyak hastalarına vitamin ve mineral desteği verilmesi önerilmektedir
Çölyak hastalarında önerilen vitamin ve mineral desteği
Kalsiyum          500-1000 mg/gün
Folik asit          5-10 mg/gün
Kobalamin        1 mg 2-3 ay arayla hidroksikobalamin şeklinde
D vitamini         1,25 mg/gün veya 50000 ü/gün

Colyak Hastaligi Tanisi

Çölyak Hastalığı Tanısı

Çölyak hastalığının tanısı için ESPGHAN ( Europian Society of Pediatric Gastroenterology Hepatology and Nutrition) kriterleri kullanılmaktadır. Bu kriterler:
a)   Çölyak hastalığı ile uyumlu öykü ve klinik özellikler
b)   Çölyak hastalığı ile uyumlu serolojik bulgular
c)   Çölyak hastalığı ile uyumlu histopatolojik bulgular
d)   Glutensiz diyete belirgin klinik ve serolojik yanıtın olması
e)   Çölyak hastalığına benzeyen diğer hastalıkların dışlanması
f)   İki yaşın altında villüs atrofisi yapan nedenlerin dışlanmasını içerir.
İlk değerlendirmede çölyak hastalığı tanısını doğru koyabilmek, daha önceden biyopsi ile tanı almış hastaların tanısını teyit etmek, aşikar bulguları olan hastalara tanı koymayı basitleştirebilmek ve nonspesifik bulgularla yanlış tanı konulmasından kaçınılması amacıyla Ocak-2012 ESPGHAN tarafından yeni tanı kriterleri yayınlanmıştır. Çölyak hastalığı tanısı için semptom, antikor, HLA ve histoloji bulguları için puanlama sistemi oluşturulmuştur. Çölyak hastalığı tanısının konulabilmesi için 4 puan gerektiği belirtilmiştir.
Serolojik Testler:
Hastalığın    teşhisinde    serum    antigliadin    antikor,    antiendomisyum    antikor, doku transglutaminaz antikoru ile birlikte serum IgA düzeyi kullanılmaktadır
Antigliadin Antikor:
Antigliadin antikor tahılların gliadin içeriğine karşı oluşur. Duyarlılığı ve özgüllüğü antiendomisyum antikora oranla daha düşüktür. Nonspesifik gastrointestinal inflamasyon saptanmış hastalarda da pozitif sonuç verebilmektedir . Peptik ülser, gastroözofagial reflü, akut gastroenterit, inflamatuar barsak hastalığı, kistik fibrozis, inek sütü allerjisi yalancı pozitiflik veren hastalıklardır (77). Tanı almış hastaların glutensiz diyet altında izlemleri sırasında kullanılması önerilmektedir.
Antiendomisyum Antikor:
EMA analizi, duyarlılığı ve özgünlüğü en yüksek testlerden biridir (79-81). Küçük yaşlarda yani hastalığın erken evrelerinde veya mukozal değişikliklerin henüz belirgin olmadığı fazda EMA ve tüm serolojik testlerin tanısal güçleri mukozal atrofisi olan vakalara göre düşüktür. EMA değerlendirmesi kalitatif bir yöntemdir. Değerlendirmeler için bu konuda eğitimli ve deneyimli bir göz gerektirir. Aynı zamanda pahalı ve işlem süresi uzundur (1). Tanıda AGA ile birleştirildiğinde duyarlılığı ve negatif öngörü değeri % 100’ dür (82). Glutensiz diyeti takiben negatifleşme, diğer antikorlardan daha önce olmaktadır. İki yaş altı çocuklarda duyarlılığı ve özgüllüğü düşüktür (83).
Doku Transglutaminaz Antikor:
Doku transglutaminaz endomisyum dokusunu antijen olarak algılar. dTG duyarlılığı % 90’ dan fazladır; özgüllüğü EMA’dan daha düşüktür. Testin uygulama kolaylığı ve maliyet avantajı da göz önüne alındığında, hastalık tarama ve izleminde dTG testinin kullanılması önerilmektedir (1).

Colyak Hastaligi Cesitleri

Çölyak Hastalığı Çeşitleri 

Çölyak hastalığının klinik sınıflaması gastrointestinal belirtilerin varlığına dayandırılmıştır. İtalya’da yapılan çok merkezli çalışmalar sonucu ilk kez buz dağı modeli ortaya atılmıştır. Klasik belirti gösteren veya tanı almış hastalar buz dağının suyun yüzünde kalan bölümünü oluştururlar. Çölyak tanısı alan her hastaya karşılık 7-8 adet tanı almamış hasta olduğu sanılmaktadır. Bunlar suyun altında bulunan buz dağı kütlesini oluştururlar.
Buz dağı modeline göre hastalar 1) Klasik çölyak hastalığı, 2) Sessiz çölyak hastalığı   3) Potansiyel çölyak hastalığı olmak üzere 3 grupta sınıflandırılmıştır.
Klasik Çölyak Hastalığı
Klasik formda belirtiler 6-18. aylarda başlar. Tipik olarak kronik ishal, büyüme geriliği, iştahsızlık, karın şişliği, karın ağrısı ve kas güçsüzlüğü ile karakterizedir. Bu klinik bulguların yanında hastalarda antikor pozitifliği ve ince bağırsak mukozasında hafif villus düzleşmesinde total villus atrofisine uzanan histopatolojik bulgular da mevcuttur. Bulgular glutensiz diyetle düzelir.
Sessiz Çölyak Hastalığı
Bu form belirtisi olmayan bireylerde ortaya çıkan büyük oranda proksimal ince bağırsağa sınırlı histopatolojik değişikliklerle karakterizedir. Taramalar sırasında çölyak hastalığına özgü antikorlar bulunur ve bağırsak biyopsisi yapıldığında ince bağırsak mukozasında tipik lezyonlar vardır.
Özellikle son yıllarda serolojik tanı yöntemlerinin gelişmesi ile sessiz formun görülme sıklığının sanılanın çok üzerinde olduğu fark edilmiş, tarama programlarında hastalığın özellikle risk gruplarında (insüline bağımlı diyabet, selektif IgA eksikliği, Down sendromu) ve çölyak hastalarının birinci derece akrabalarında sık olduğu bildirilmiştir. Klasik semptomatik çölyak hastalarının gizli çölyak hastalığına oranı %30–40 olarak tahmin edilmektedir.
Potansiyel Çölyak Hastalığı
Bu hastalarda klinik belirtiler olabilir, ancak histopatolojik bulgu yoktur. Hastalık için karakteristik olan immünolojik testler pozitiftir (EMA pozitiftir). Bu hastalar genetik olarak çölyak hastalığına yatkın oldukları için hastaların % 50’sinden fazlasında çölyak hastalığı gelişebilir.