Burun Ameliyati Sonrasi Odem


Burun Ameliyatı Sonrasında Ödem

Burun ameliyatları sonrasında görülen ödemin muhtemel nedeni yukarda bahsedilen bu 3 mekanizmadır. Ek olarak interstisyel hemoraji ve erken fibrozis sekonder şişliğe neden olur.

Burnun lenfatiklerinin burun ucu derisinin dermal kısmında olduğu bilinmektedir. Bu tabakadaki dermal lenfatik damarlar kapaksızdırlar ve dermisin altındaki subkutanöz dokuda yerleşmiş olan derin pleksustaki lenfatik damarlara drene olurlar. Bu subkutanöz pleksus, toplayıcı damarlara drene olur ve buradan da lenf, kapiller ağ ile bölgesel lenf nodlarına taşınır. Burun ucunun majör lenfatik drenajı lateral krus’un sefalik tarafındaki lateral nazal duvarında muskuloaponevrotik tabakanın içinde veya üzerinde seyreder.

Burun ameliyatlarının sonrası hastaların takiplerinde cerrahi esnasında muskuloaponevrotik tabakanın üstünde seyreden venöz ve lenfatik damarların hasarlanması burun ucu ödeminin artması ile sonuçlanır. Bu ödem burun ucunun şeklini bozar ve burun şeklinin bozulmaması için subdermal steroidlerin yapılmasını gerekli kılar. Açık rinoplastinin burun ucu ödemini arttıracağı ve en uygun sonuçların elde edilebilmesi için ameliyat sonrası steroid enjeksiyonlarının gerekebileceğinden endişe duyulmaktadır. Toriumi ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmanın sonucunda; ( a) burundaki disseksiyonlar derin areolar doku planında kemik ve kıkırdak dokunun hemen üzerinden muskuloaponevrotik doku sağlam kalacak şekilde sınırlı yapılır ve (b) burun deri flebi kaldırılırken lateral krus’un sefalik yanındaki ven veya venler hasarlanmazsa, burun ucu ödeminin en az düzeyde olacağını bildirilmişlerdir. Toriumi ve ark (4). beş yıl boyunca yaptıkları burun ameliyatlarından sonra nadiren steroid enjeksiyonu yaptıklarını ve bu hastaların da ince derili veya sekonder rinoplasti hastaları olduklarını bildirmişlerdir.

Burun Cerrahisi ve Odem

Burun Cerrahisi ve Ödem

Ödem Mekanizmaları
Çoğunlukla hücre dışı kompartımanlarda görülmekle beraber bazen hücre içi kompartımanlarda da görülebilen dokularda fazla sıvı birikimine ödem denir. Kapillerler aracılığı ile plazmadan hücre dışına normalden fazla sıvının çıkması ve lenfatik sistemin yetersizliğine bağlı hücre dışı sıvının tekrar kana dönmesinin sağlanamaması hücre dışı ödemin temel sebepleridir. Ameliyatlardan sonra görülen ödem cerrahi esnasında lenfatik damarlara verilen zarara da bağlanmaktadır. Hücre içinde görülen ödem ise genellikle hücredeki metabolik sistemin baskılanmasına ve hücrelerin yeterince beslenememesine bağlanmaktadır. Bu nedenlerden dolayı hücre zarındaki iyonik pompalar baskılanır ve hücre içinde sıvı birikimi ve ödem meydana gelir.
Cerrahi Sonrası Ödem
 

Venöz ve lenfatik sistemin drenaj edebileceğinden daha fazla interstisyel sıvı oluşumu yumuşak doku ödemine neden olur. Lokal olarak vasküler geçirgenliğin artması, venöz geri dönüşün bozulması ile kapiller basınçta artış meydana gelmesi, lenfatik tıkanıklık ve lenfatik damarların hasarlanması lokalize ödem oluşum mekanizmalarını oluşturmaktadır.

Kapali Teknik Burun Ameliyati

Kapalı Teknik Burun Ameliyatı

Burun cerrahisinde açık teknik popüler olmadan önce yıllarca kapalı teknikle burun ameliyatları yapılmıştır. 1800’lü yılların sonunda John Roe Burun ameliyatlarında kapalı tekniği tariflemiştir.

Günümüz rinoplastinin öncülerinden olan Jacques Joseph 1900’lü yılların başında kapalı tekniği kullanmasından sonra bu teknik popülarite kazanmıştır.
Kapalı Tekniğin Uygulanışı

Kapalı teknikte farklı insizyonlar kullanılabilmektedir. Transfiksiyon insizyonu, transkartilajinöz insizyon, interkartilajinöz insizyon, infrakartilajinöz, marjinal rim insizyonu kapalı teknikte kullanılan insizyonlardır.
Her insizyonun bölgesel olarak faydası vardır. Septuma müdahale edilmesi planlanıyorsa cerrahiye transfiksiyon insizyonu ile başlanır. Nazal tipe müdahale edilecekse transkartilajinöz insizyon kullanılabilir. Ancak nazal tipe müdahale düşünülmüyorsa ve sadece alar kıkırdak eksizyonu yapılacaksa interkartilajinöz insizyon yeterli olabilir. Kapalı tekniği açık teknik burun ameliyatlarından ayıran en önemli özelliği transkolumellar insizyonun olmamasıdır. Bu insizyonun olmaması beraberinde kolumellar skarın da olmaması anlamına gelmektedir. Kapalı teknik ameliyatları tekniğin uygulanışı açısından iki çeşittir.
Bu yöntemler; Marjinal, interkartilajinöz ve transfiksiyon insizyonları kullanılarak alt lateral kartilajların ortaya çıkarıldığı delivery yöntemi ile transkartilajinöz insizyon kullanılarak alt lateral kartilajların yerinde bırakıldığı non-delivery yöntemidir. Eğer burun tipine yönelik girişimler ağırlıklı ise delivery yöntemi kullanılır. Yetersiz tip projeksiyonu, bülböz burunlarda bu yöntem uygulanabilir. Ancak geniş ve sert burunlarda, yüksek projeksiyonlu burunlarda ise non-delivery yönteminin uygulanması daha uygundur. Alt lateral kıkırdaklara cerrahi müdahale düşünülüyorsa, delivery yönteminin kullanılması daha uygun olur.
Nazal travmaya bağlı veya geçirilmiş cerrahiye bağlı aşırı skar dokusunun olması, alar kıkırdaklardaki deformitenin aşırı olması, ileri derecede tip asimetrisinin mevcut olduğu durumlarda kapalı teknik rinoplastiden kaçınılması önerilir.