Mast Hucreleri Nedir

Mast Hücreleri Nedir

Mast hücreleri kemik iliği kökenli hücrelerdir ve dokularda yaygın olarak bulunurlar. Daha çok subepitelyal alanlarda, kan damarları ve sinirler etrafında, kısacası değişik patojen ve antijenlerin potansiyel giriş kapılarında lokalizedirler . özellikle akciğerler ve gastrointestinal kanalda mukozal yüzeylerde, deride ise dermişte daha sık görülürler. Lenf düğümünde sıklıkla medüller bölgede bulunurlar.
Dokularda insan mast hücreleri yuvarlak-oval veya iğsi hücreler görünümünde ve farklı şekillerde olabilirler. Yüzeyel IgE reseptörleri ve histamin içeren sitoplazmik granüllerin varlığı ile karakterizedirler. Sitoplazmadaki çok sayıda yoğun sekretuar granüller sıklıkla nükleusu maskeler. Mast hücrelerinin granülleri rutin Hematoksilen Eozin boyası ile gözlenemez, ancak glikozaminoglikan içeriğinden dolayı Toluidin Mavisi gibi bazik anilin boyaları ile metakromazi oluştururlar
Farklı anatomik bölgelerdeki mast hücreleri morfoloji, mediatör içeriği, aktivatör ajanlara duyarlılık, farmakolojik ajanlara yanıt ve diferansiyasyon için T hücre kaynaklı faktörlere bağımlılık yönünden farklılıklar gösterir. Bu heterojenite sitokinler, fibroblastlar ve mikro çevreyi içeren değişik faktörlerle düzenlenir.
Mast Hücrelerinin Görevleri
Mast hücrelerinin tekrarlayan stimulasyonları ile karakterize bazı allerjik durumlar fibrozis gelişimi ile birliktelik gösterir. Örneğin allerjik astımda solunum yolu ile anaplastik karsinomlar veya melanomlar arasında ayırıcı tanı yapılması gerektiği durumlarda multipl antikor panelleri kullanılmalıdır.. Böyle durumlarda B hücre belirleyicileri, T hücre belirleyicileri, karsinomu ekarte etmek için sitokeratinler, melanomu ekarte etmek için S-100, histiyositik lenfomayı ekarte etmek için lizozim (muramidaz) kombinasyonları endikedir.

epiteünin bazal membranı altında kollajen ve diğer ekstrasellüler matriks elemanları artımı ve atopik dermatitli hastalarda deride fibrozis gibi Sistemik mastositoz, kemik iliğinde, karaciğer ve dalakta belirgin fibrozis ile karakterizedir. Keloid ve hipertrofik skarlarda mast hücre hiperplazisi gözlenmiştir. interstisyel pulmoner fibrozisde mast hücreleri belirgindir. (mast hücresi stabilizatörleri)
Mast hücrelerinin tümör anjiogenezisi ile ilgili oldukları ve hayvan deneylerinde, az sayıda mast hücresi içeren tümörlerde anjiogenezisin de daha az olduğu ve böyle tümörlerin daha az metastaz yaptıklarına dair gözlemler vardır.
Mast hücrelerinin histokimyasal ve biyokimyasal analizleri mediatör içeriğine göre bu hücrelerin 2 farklı alt tipi olduğunu göstermiştir. Triptaz mast hücreleri (MCT) triptaz içerir ve akciğerlerde ve gastrointestinal mukozada baskın mast hücre tipidir. Triptaz-kimaz mast hücreleri (MCTC) ise triptazın yanısıra kimaz, karboksipeptidaz ve bir katepsin G benzeri proteaz içerirler, bunlar deri, gastrointestinal mukoza, synovia ve konjonktivada baskın mast hücre tipidir (1,25). Triptaz doğrudan endotelyal hücrelere etki ile ya da anjiogenezisin erken aşamalarını hızlandırarak kapiller yapıların oluşumunu uyarır. Triptazın fıbroblastlar, düz kas hücreleri ve epitelyal hücreler için mitojen olduğu da bilinmektedir.

Hodgkin Neoplastik Hucreler

Hodgkin Neoplastik Hucreler

Non-neoplastik hücreler
Non-neoplastik hücrelerin Hodgkin hastalığının neoplastik hücre komponentine karşı immünosellüler reaksiyon gösterdiği düşünülmektedir. Morfolojik özellikleri normal formlarından ayrılamaz ve Hodgkin hastalığının histolojik alt tiplerine bağlı olarak miktarları değişir. Küçük lenfositler baskın hücre tipidir. Lenfositlerin çoğunluğu sıklıkla CD4 (+) T hücreleridir. Arada özellikle eozinofiller, plazma hücreleri, nötrofiller ve nadir immünoblastlar mevcut olup, bunlar nodüler sklerozan ve mikst sellüler tiplerin sabit ve karakteristik komponentidirler. Nadiren eozinofilik mikroabseler oluşur.  Nötrofiller sıklıkla  nekroz odaklarının  etrafında bulunur. Histiyositler ve fıbroblastlar da sıklıkla belirtilmiştir (12). Bazofıller ve mast hücrelerinin Hodgkin hastalığındaki enflamatuar yanıtta rol oynayabileceğine dair yayınlar da vardır (20). Epiteloid granülomlar ara sıra görülür. Bunlarda santral nekroz minimal veya yoktur ve asteroid cisimler görülmez.
Neoplastik hücreler
Reed Sternberg (RS) hücreleri
Klasik RS hücreleri 20-50 m ya da daha büyük çaplı, yoğun, hafif eozinofilik ya da amfofilik sitoplazmalı, büyük hücrelerdir. Nükleus iki ya da daha fazla lobludur. Nükleer membran kalın ve iyi sınırlıdır. Nükleer yapı genellikle vezikülerdir, fakat kaba kromatin birikimleri olabilir. Oldukça büyük, değişik biçimli, fakat genellikle yuvarlak, şeffaf bir hale ile çevrili, oldukça asidofilik, santral yerleşimli nükleol içerirler (9). Tipik RS hücrelerinin çoğunda iki nükleer lob yüz yüze bakar görünümdedir ve bu nükleuslar birbirinin ayna imajı şeklindedirler (9,21). Multilobasyon olursa görünüm yumurta sepetine benzer. Nükleer lobasyonun olmadığı durumlarda hücreler RS hücrelerinin mononükleer varyantları ya da Hodgkin hücreleri olarak adlandırılırlar. Bunların varlığı Hodgkin hastalığı tanısını desteklerse de tek başlarına tanısal değildirler. Bir RS varyantı olan laküner hücreler oldukça büyük çaplı (40-50 um) olup, yoğun şeffaf sitoplazmalıdır. Komplike katlantılara sahip multilobe nükleusludurlar ve nükleolleri klasik RS hücresinden daha küçüktür. Hücre bir laküna içerisinde yüzer görünümdedir. Bu formalin fiksasyonuna bağlı bir artefakt olup, Zenker ya da B5 ile fikse edilmiş dokularda görülmez (9). RS hücresinin bir başka tipi piknotik bir nükleusa ve yoğun, eozinofilik sitoplazmaya sahip olan, retrakte özellikteki hücrelerdir. Bu hücreler mumyalaşmış ya da nekrobiyotik varyant olarak tanımlanır ve bu apopitozisin bir sonucudur (3,9). Başka bir RS varyantı olan L/H hücreleri büyük, lobüle, patlamış mısır benzeri nükleuslu ve yüksek nükleositoplazmik orana sahip büyük hücrelerdir. Nükleer kromatin çok incedir ve nükleol belirgin değildir (3). Dev boyutlu, pleomorfık, hiperkromatik nükleuslu, anaplastik karsinom ya da pleomorfık sarkomlardaki hücrelere benzerlik gösteren hücreler spektrumun diğer ucudur.

Hodgkin Hastaligi Nedir

Hodgkin Hastalığı Nedir, Hodgkin Lenfoma

Hodgkin hastalığı Hodgkin dışı lenfomalardan birkaç yönü ile ayrılan bir hastalık grubudur. Sıklıkla ekstranodal alanlardan kaynaklanan ve yaydım biçimi önceden kestirilemeyen Hodgkin dışı lenfomaların aksine, Hodgkin hastalığı tek bir lenf düğümü ya da zincirinden kaynaklanır ve karakteristik olarak anatomik devamlılık gösteren lenf düğümlerine yayılır.
Hastalık, morfolojik olarak, reaktif lenfositler, histiyositler ve granülositlerin birikimini uyaran neoplastik dev hücrelerin ve Reed Sternberg (RS) hücrelerinin varlıği ile karakterizedir. Diğer lenfoid neoplazilere zıt olarak Hodgkin hastalığının neoplastik hücreleri total tümör kitlesinin minör fraksiyonunu oluşturur (%1-5) (11). Epidemiyoloji ve etiyoloji ABD' de her yıl yaklaşık 7.900 olgu saptanmaktadır ve görülme oranı her yıl için 3/100.000' dir (3). Hastalık bimodal yaş dağılımı gösterir (3,12). Birinci pik 15-34 yaşları arasında ve ikinci pik 54 yaşından sonra görülür (12). Bununla birlikte, az gelişmiş ülkelerde ve gelişmiş ülkelerdeki alt sosyo-ekonomik gruplarda çocuk olgularda artış ve genç erişkin olguların insidansında azalma söz konusudur (3).

Genç erişkinlerdeki nodüler sklerozan tip haricinde Hodgkin hastalığı ABD' de erkeklerde daha sıktır (1,3:1). Genç erişkinlerde nodüler sklerozan ve lenfositten zengin tipler daha fazla görülürken mikst sellüler ve lenfositten fakir tipler daha yaşlı gruplarda daha sıktır. Az gelişmiş ülkelerde mikst sellüler ve lenfositten fakir tipler daha sık görülür
Hodgkin hastalığının klonal neoplastik bir hastalık olduğu, RS hücreleri ve varyantlarının transforme hücreler olduğu yaygın olarak kabul edilmektedir. Büyük bir olasılıkla, reaktif hücrelerin karakteristik birikimi RS hücrelerinin salgıladığı sitokinlere yanıt olarak oluşur. Hodgkin hastalığında interlökin 4 (IL-4), interlökin 5 (IL-5), tümör nekroz faktör a (TNF-a) , "granulocyte macrophage colony stimulating" faktör (GM-CSF) ve "transforming grovvth" faktör p (TGF-p)' yi içeren birçok sitokin saptanmıştır. RS hücrelerince IL-5 sentezi mikst sellüler ve nodüler sklerozan tiplerin özelliği olan eozinofil birikimi ile korelasyon gösterir (11). Bir fibrojenik sitokin olan TGF-p özellikle nodüler sklerozan tipte saptanır ve eozinofiller tarafından üretilmektedir
Hodgkin hastalığının özgün histolojik yapısı RS hücreleri ve non-neoplastik sellüler infiltratın salgıladığı sitokinler tarafından oluşturulmaktadır.

Lenfoid Doku Nedir

Lenfoid Doku Nedir 

Lenfoid sistemi oluşturan organlar primer ve sekonder lenfoid organlar olarak iki gruba ayrılırlar. Timus ve kemik iliği primer lenfoid organları, dalak, mukoza ilişkili lenfoid dokular ve lenf düğümleri ise sekonder lenfoid organları oluşturur 

Lenf düğümlerinde ve diğer lenfoid organlarda bulunan lenfositler kemik iliğindeki projenitör lenfoid kök hücrelerden köken alırlar. Burada antijenden bağımsız şekilde prolifere ve diferansiye olarak öncül T ve B lenfositlerini oluştururlar, öncül T hücreleri kan yolu ile timik kortekse göç ederek, burada matürasyon aşamalarından geçerler. B hücreleri ise bursa eşdeğeri olan kemik iliğinde antijenle karşılaşmaksızın tekrar prolifere ve diferansiye olurlar. Diferansiyasyonun bu aşamasındaki hücreler henüz antijenle karşılaşmamışlardır ve immünokompetan, virjin T ya da B hücreleri olarak bilinirler. Bu T ve B lenfositler kan yolu ile lenf düğümlerine ulaşırlar. B hücreleri kortekste primer follikülleri oluştururken T hücreleri timus bağımlı alan olan parakortekste yerleşirler. Primer follikül hücreleri lgM+, lgD+ küçük lenfositler olup dendritik retikülüm hücre ağı içinde yerleşirler. Primer follikülleri oluşturan B lenfositler folliküler dendritik retikülüm hücrelerinin yüzeyinde immün kompleksler şeklinde taşınan antijenlerle uyarıldığında sekonder follikül oluşumu ile birlikte antijen bağımlı proliferasyon ve diferansiyasyon meydana gelir. Bu primer immün yanıtta virjin B hücreleri büyük, IgM salgılayan hücrelere dönüşürken, sekonder immün reaksiyonda antijenin folliküler dendritik retikülüm hücrelerinin uzantıları üzerinde B hücrelerine sunumu ile bellek B hücreleri ve plazma hücreleri oluşur. Bu lenfositler  IgG ya  da  IgA yanısıra  ya  kappa ya  da  lambda  hafif zincirlerini yüzeylerinde ifade ederler. Medullaya göç eden plazma hücreleri de aynı hafif ve ağır zincirleri salgılar.

Parakorteksteki T lenfositler "interdigitating" retikülüm hücrelerince kendilerine sunulan antijenle karşılaştıklarında büyük hücrelere dönüşürler, prolifere olurlar ve bu reaksiyondan ya CD4 ya da CD8 tipinde antijen spesifik efektör T hücreleri ve bellek T hücreleri oluşur. Parakorteksteki T hücrelerinin çoğunluğu (%60-80) "helper celi" (CD4) fenotipine sahiptir.
Yapı ve fonksiyon
Lenfatik yol içinde, lenf düğümleri afferent ve efferent lenfatikler ile dolaşıma bağlanan periferal lenfoid organlardır (4). Boyutları birkaç milimetreden santimetreye kadar değişen, genellikle ovoid biçimli, kapsüllü yapılar olup yoğun lenfoid doku birikimlerinden oluşurlar (4,5). Kapsül, kan damarlarını ve afferent lenfatikleri içeren gevşek bağ dokusu ve yağ dokusu ile çevrilidir
Lenf düğümleri fonksiyonları ile uyumlu stratejik yerleşim gösterirler. Yüzeyel lenf düğümleri, özellikle servikal, aksiller ve inguinal lenf düğümleri derinin geniş alanlarını da içeren farklı bölgeleri drene ederken mediastinal, intraabdominal ve mezenterik lenf düğümleri akciğerler ve gastrointestinal kanalı drene ederler. Akciğerler ve gastrointestinal kanalda mukoza altında kapsülsüz lenfoid doku bulunur ve bu doku MALT (mucosa associated lymphoid tissue) olarak adlandırılır
Lenf düğümlerinin ana fonksiyonları "lenfopoiesis", lenf sıvısının filtrasyonu ve antijenlerin işlenmesidir (4). Lenf düğümleri enfeksiyöz ve diğer ajanların sistemik yayılımını önleyen filtrasyon yataklarıdır (5). Lenf düğümleri bağ dokusu ile desteklenen farklı yapısal ve fonksiyonel zonlardan oluşur. Bu bağ dokusu, fibröz doku, retikülüm hücreleri ve retikülin liflerinden ibarettir. Kapsül ve trabekülalar fibröz dokudan  oluşurken,   lenf düğümünün  destekleyici  yapıları   ince  retikülin   lifleri tarafından oluşturulur. Fonksiyonel lenfositler retikülin ağı tarafından oluşturulan ayrı ayrı bölmelerde yerleşirler (3). Retikülin ağı rutin boyalarda gözlenemez, fakat gümüş impregnasyon teknikleri (Gomori boyası) ile gösterilebilir (4). Lenf düğümündeki hücrelerin büyük çoğunluğunu lenfositler oluşturmakla birlikte mononükleer makrofaj sistemine ait fagositik histiyositler, özelleşmiş aksesuar hücreler (dendritik ve "interdigitating" retikülüm hücreleri) ve stromal hücreler de lenf düğümü yapısında bulunur
Fibröz kapsül subkapsüler sinüsü çevreler ve lenf düğümü parankimini penetre eden trabekülalar oluşturur. Kapsül, lenf sıvısını subkapsüler sinüse ulaştıran afferent lenfatikler tarafından değişik noktalarda kesintiye uğratılır. Subkapsüler sinüs kortikal ya da trabeküler sinüsler olarak devam eder, bunlar daha sonra genişleyip kıvrımlı bir hal alarak medüller kordlara girer ve burada medüller sinüsleri oluşturur. Medüller sinüsler hilusta birleşirler ve lenf düğümünü efferent lenfatikler olarak terk ederler, ayrıca hilusta lenf düğümüne arterler girer ve venler burada lenf düğümünden ayrılırlar. Trabekülalardan ayrılan arterlerin dalları kortekste pleksuslar oluşturur, burada follikülleri çevreler ve daha sonra medüller alanlara girerek venülleri oluştururlar. Parakortekste kapillerıer bu bölgeye özel olan yüksek endotelyal venüllere (postkapiller venüller) dönüşürler ve başta T hücreleri olmak üzere dolaşımdaki lenfositleri parakortekse taşırlar (3). Bu oldukça özel damarlar sadece parakortekste bulunurlar ve şişkin, küboidden silendiriğe kadar değişen geniş oval çekirdekli, küçük çekirdekçikli endotelyal hücrelerle döşelidirler. Bu damarlar lenfositlerin periferal kandan lenf düğümü parankimine girişi için bir kapı oluştururlar