Bobrek Neden Atar - Bobrek Nakli

Böbrek Neden Atar?

Bir yılı atlatmışsak artık o böbrek tamamen bizim midir, hala rejeksiyon yaşama riskimiz var mıdır?

Evet, daha sonrasında kronik rejeksiyon dediğimiz bir durum vardır. Bunun nedeni hala tam anlaşılamamıştır, bu bir damarsal sorun mudur yoksa immünolojik bir sorun mudur bilinmiyor.

Peki, böyle bir riskin oranı nedir?

bizim nakillerimizin 1 yıllık başarı oranı canlı nakillerde yüzde 98 civarındadır. Hastanın hayatta kalma oranı ise 99'un üzerinde. 5 yıllık sonuçlara göre bu oran yüzde 87.

Bir yıllık süreçte yada sonrasında böbreğimiz atarsa komaya girdiğimiz söyleniyor, doğru mu?

Hayır. Böbreğin çalışmamaya başladığını zaten rutin kontrollerde tespit ederiz. Bu durumda hasta yeniden diyaliz tedavisine döner ama yeniden böbrek nakli olma imkanı da vardır. İki kere, üç kere beş kere böbrek nakli olmuş hastalar vardır.

Yani böbreğim atar endişesiyle nakil olmaktan kaçanlar endişelenmesin mi?

Tabii ki. Bir hastam Bana deseler Sana böbrek takacağız ama bir hafta çalışacak, yine de istermisin diye sorsalar isterim dedi. İşte biz doktorların hastalarla bu empatiyi kurması önemli. Ancak bu şekilde onların korkularını anlar ve çözüm buluruz.

Ameliyat sonrasında hastayı nasıl bir süreç bekliyor?

Ameliyat sonrasındaki ilk üç ay önemli. Çünkü böbrek reddi genelde bu üç ayda gerçekleşir. O yüzden hastaların kontrolü bu dönemde haftada bir yapılır ki, bir sorun oluştuğunda erken fark edilip müdahale edebilelim. Sonra zaman içinde bu sürelerin aralıkları uzar.

Diyaliz İgneleri - Bobrek Nakli Ameliyati

Diyaliz İğnesi - Böbrek Nakli Ameliyatı

Diyaliz iğneleri kürdan kalınlığındadır. Bu yüzden diyalize giriş ve çıkışlar çok zordur. Ben kolum acımasın diye, ki çok acır çoğu zaman küçük bir kız gibi hiç utanmadan ağlardım, diyalizden iki saat önce acıyı azaltan kremlerden sürer, üstüne bir de soğutucu sprey sıktırırdım. Bu, diyalize girişi kolaylaştırdı. Ama çıkışa doğru aradan dört saat geçtiği için iğnelerin çıkışı da canımı çok yakardı. Sonra fistüllerde akan kanın debisi çok güçlü olduğu ve diyaliz sırasında kanımızın pıhtılaşmasını engellemek için heparin kullanıldığından uzun süre iğnelerin çıktığı yere pamukla bastırmak gerekirdi. Bazen on dakikadan uzun sürerdi. Pamuk kaydığında tazyikli bir kan akar, her yeri bir anda kan gölüne çevirebilirdi ki bu, beni herşeyden önce psikolojik olarak sarsardı.

Nakil olduktan sonra her şey bir kenara bu gerilimi yaşamıyor olmak bile bana yetiyor. Sonra diyalizdeyken katı bir diyet yapmamız gerekiyordu. Adeta bir kimyager gibi otururdum yemek masalarına, şunda şu kadar potasyum, şunda fosfor, şunda da protein var... Yada çorba içemem, sıvı hakkımı sudan yana kullanacağım derdim ve hep yiyemediklerimden yada içemediklerimde olurdu. Bende rüyalarında pek çok diyaliz hastası gibi havuzlarda yüzüp çeşme başlarında uyurdum...Şimdi bu hesapların hiçbiri yok. Bu ameliyatın hiç mi dikeni yok diye sorarsanız diye söylüyorum, var. Her düzenli ilaç kullanan hastaya olduğu gibi bize de greyfurt yasak. Çiğköfte, sakatat ürünleri yemememizde fayda var, alkol tüketimine dikkat etmeniz gerekli. Sigaraya gelince hangi insana tavsiye ediliyor ki.

Peki Ameliyat sonrası neler hissettiniz?

Çok mutluydum. Tek zorluğu o ağrı ve ilk geceydi. Zira narkoz sonrası gözlerimi bir türlü açamadım, ışıktan ötürü çok acıyordu. Çünkü ameliyat öncesindeki gece hiç uyumamıştım ve ışık gözlerimi yakıyordu.

Ben de doğal olarak uyumak istiyordum ama buna izin verilmedi çünkü bir an önce nefes egzersizleri yapmam için, içinde toplar bulunan tüpleri üflemem gerekiyordu. bende her hasta gibi ertesi gün ayağa kalktım, koridorda yürüdüm, volta attım. Ama zorlanıyordum çünkü dediğiniz gibi böbreğim yavaş çalıştığı için vücudumda çok sıvı vardı, 49 kilodan 56 kiloya çıkmıştım, bu da yürümemi zorlaştırıyordu. Ama bunu da kimse abartmasın. Bu daha çok birinin tıka basa yemek yemesi gibi bir şeydi ve haliyle o şekilde hareket etmek de zordu. Zaten beni hiçbir zaman bu tür şeyler endişelendirmemişti.

Ameliyatın Riski Var Mı?

Bu ameliyattan sonra, sizinde bildiğiniz gibi, yaşadığınız üzere, hastada büyük oranda sıvı değişimi olur. İşte bu değişim, hastanın kalp fonksiyonlarında bir bozukluk varsa, sorun yaratabilir. Bu hastaları da bu nedenle yoğun bakımda takip ediyoruz.

Böbreğin uyum sağlaması iki dönemde olabilir. İlki erken dönemde gerçekleşir yani ameliyattan hemen sonra ilk 24-48 saat içinde. Buna hiper akut rejeksiyon yada hızlı gelişen ret olayı diyoruz. Bunun iki nedeni vardır. İlkine göre alıcının bünyesinde vericinin böbreğine karşı bazı maddeler vardır ve böbreği takar takmaz bunlar böbreğe saldırır, harap eder yani böbrek atar. Diğer nedene göre ise böbreğin damarları ilk 24 - 48 saat içinde tıkanır ve çalışmaz, buna rejeksiyon demeyiz, bu cerrahi teknikteki bir hatadan kaynaklanır. Bu risk de vardır, nihayetinde iki damarı birbirine dikiyorsunuz bu damarların çapları bazen 1 mm bile olabilir.