Kolon Kanserinin Tedavisi

Kolon Kanserinin Tedavisi

Yukarıda belirtildiği gibi kolon kanseri tedavisinde ilk uygulanan ve en yaygın tedavi yaklaşımı ameliyattır. Kanser erken evrelerindey-se gereken tek tedavi de bu olabilir. Minimal girişimsel polıpektomi ya da laparoskopik ameliyattan karın açılarak gerçekleştirilen ameli­yata kadar farklı tipte ameliyatlar yapılabilir. Ameliyatın tipi ve bo­yutu kolon kanserinin yerine, kolonun ne kadarına yayıldığına ve komşu dokulara ne kadar geçtiğine bağlıdır.

Kolon Kanseri İçin Cerrahi İşlemler

Polip, kanserli de olsa endoskopi sırasında yakalanıp çıkarılabilir (polipektomi) durumdaysa ya da kanser sınırları belirgin bir alanday-sa ve barsak duvarını tutmadıysa genellikle ameliyata gerek olmaz.
Ameliyat öneriliyorsa, cerrah kolonda tümörün bulunduğu bölü­mü ve tümörün her iki yanında da kolonun sağlıklı kısımlarından bir bölümünü çıkarmayı planlayacaktır. Kolon kanseri için yapılan tipik bir ameliyatta kolonun dörtte biri ila yarısı alınır (30-90 cm'lik bir bölüm).

Ameliyatın niteliğini bir ölçüde kolonu besleyen kan ağı belirler. Cerrah, tümörü çıkarmak için bir damar ağıyla kolonun tüm bölüm­lerine giden ana kan akışını bozmak zorunda kalabilir. Kolonun bir bölümüne giden kanı sağlayan ana kan damarları tümörün çıkarılma­sı için kesildiğinde, o bölüme giden kan da kesilmiş olur. Sonuç ola­rak kolonun bu bölümünün de çıkarılması gerekir, çünkü bırakılırsa yavaş yavaş çürüyecek ve barsak kanalının bütünlüğünü bozacaktır.

Çoğu durumda, karar vermeden önce farklı ameliyat seçenekleri­ni ve diğer tedavileri hekiminizle konuşmak için zaman vardır. Sade­ce ender durumda, barsak tıkanıklığı, iç kanama ya da karın içinde enfeksiyon (peritonit) gibi ivedilikle ameliyat gerektiren acil bir du­rum söz konusudur. Bu gibi durumlarda, uzman operatör acil duru­mun çaresine bakar ve gerekiyorsa sonra yapılacak ameliyatları da programa alır.

Kolon kanserinde uygulanan temel ameliyat radikal rezeksiyon olarak adlandırılan tümörün ve sağlıklı bitişik dokuların çıkarılması işlemidir. Belli başlı ameliyatlara verilen adlar, tümörün çıkarıldığı bölgeye işaret eder. Örneğin, transvers kolektomide cerrah transvers kolonu çıkarır; radikal sol hemikolektomide sol, yani inen kolon alı­nır (bak. s. 74'deki çizimler). Kısmi kolektomide sadece kanserli bö­lüm alınır (kolon kanserinde en sık uygulanan ameliyattır). Total ko­lektomide çekumdan rektuma kolonun tümü alınır.

Cerrah daha sonra kalan parçaları birbirine bağlar. Bazı bireyler­de bağlantıyı yapmak için kolonun yönünün değiştirilmesi gerekebi­lir. Ender olarak yeniden birleştirilen kolonun iyileşmesine zaman vermek için geçici olarak kolostomi veya ileostomi (atıkların beden­den çıkarılmasına olanak verecek biçimde barsağın karın duvarıyla ağızlaştırılması) gerekebilir ve bu 6-8 hafta sonra genellikle kapatıla­bilir. Öte yandan kimi ender durumda, anal sfinkter (büzücü) kasla­rın alınması gerekli olduysa, kolostomi veya ileostominin kalıcı ol­ması gerekir.

Kolon Kanseri İçin Adjuvan Tedaviler

Adjuvan tedavi rejimini durumun niteliği belirler. Radyasyon ve/veya kemoterapi ameliyat öncesi veya sonrasında kullanılabilir, ama kolon kanseri söz konusuysa genellikle ameliyat sonrasında kul­lanılır.


Rektum ameliyatlarıyla karşılaştırıldığında kolon kanseri ameli­yatlarının ardından radyasyon ender olarak verilir. Evre I kolon kan­serinde kemoterapi kullanılmaz, evre 2de kullanımı konusunda ise araştırmalar sürüyor. Kanserin lenf nodlarına da sıçradığı evre III ko­lon kanserinde ve ilerlemiş ve metastaz yapmış kolon kanserinde kul­lanılır. Evre IV, yani metastaz yapmış kanserlerde de semptomları azaltmak ve ömrü uzatmak için palyatif tedavi olarak kullanılabilir.

Kolon Kanseri Evre 2

Evre 2 Kolon Kanserinde Kemoterapiden Kimler Yarar Görür?

Evre II kolon kanseri olan pek çok birey için prognoz son derece iyidir. Ancak yakın tarihli bir araştırmaya göre yineleme olasılığı yüksek olanlarda ameliyatın ardından kemoterapi yararlı olabilmektedir. Başka bir araştırma da bu kişilerin kimler olduğuna ışık tutuyor.

Ameliyatla birlikte kemoterapi almış evre II kolon kanseri hastalarını sadece ameliyat edilmiş olanlarla karşılaştıran rast­lantısal seçime dayalı (seçkisiz) klinik deneyler üzerinde yapılan bir gözden geçirmede kemoterapi eklenmesinin kanserin yinelemesini geciktirdiği, ancak genel sağkalım oran­larında bir değişiklik yapmadığı ortaya çıktı. Araştırmacılar da kemoterapinin bu evrede sadece yineleme riski yüksek olanlar için uygulanmasını önerdiler.

Sadece ameliyat edilmiş 500 kadar evre II kolon kanseri hastasının verilerinin gözden geçirildiği bir araştırmada üç fak­törün yüksek risk grubundaki hastaları belirlemeye yardım ede­bileceği ortaya konuldu: T4 tümörü, 5 ng/mL'nin üzerinde pre-operatif karsinoembriyonik antijen (CEA) düzeyi ve lenfo-vasküler ya da perinöral invazyon. Beş yıl için kolon kanserinde sağkalım oranı risk faktörü taşımayanlar için %95, bir risk faktörü taşıyanlar için %85 ve iki ya da daha fazla risk faktörü taşıyanlar için %57'ydi.

Evre II tümörünüz varsa ve yineleme riskiniz yüksekse hekiminize adjuvan kemoterapi alıp alamayacağınızı ya da klinik bir deneye kaydolup olamayacağınızı sorun.

Adjuvan Kemoterapi Tedavisi Nedir

Adjuvan Tedavisi: Radyoterapi ve Kemoterapi

Adjuvan tedavi deyimi ameliyata ek uygulanan bir ya da daha faz­la tedavi için kullanılır (Adjuvan ne demek). Örneğin ameliyata ek olarak radyasyon ve/veya kemoterapi uygulanabilir. Kanser belirtisi yoksa, ama yinele-yebileceğine ilişkin belirtiler varsa, adjuvan tedavi önerilebilir.

Radyoterapi (Işın tedavisi)

Bu tedavide, kanser hücrelerini öldürmek için yüksek enerjili rad­yasyon parçacıkları kullanılır. Radyasyon tedavisi, barsak duvarının tamamını tutmuş ya da aşmış olan rektal kanserler için yapılan ameli­yatların sonrasında veya öncesinde rektal tümörü küçültmek amacıy­la da kullanılabilir. Kolon kanserinde radyasyon ender olarak kullanı­lır. Radyasyonun amacı primer tümör bölgesinde kanserin yerel olarak yinelemesini engellemektir. Radyasyon kemoterapiyle birlikte veya ke-moterapiye alternatif olarak kullanılabilir

Radyoterapinin olası yan etkileri. Radyoterapinin yan etkileri ara­sında yorgunluk, hafif deri iritasyonu, mide bulantısı, ishal, rektum­da ve/veya idrar kesesinde iritasyon, barsak inkontinansı sayılabilir. Tedavinin ardından erkeklerde erektil işlev bozukluğu, kadınlarda da vajinal iritasyon veya yaralar görülebilir. Tedavi bittikten sonra yan etkiler azalabilir veya ortadan kalkabilir, ama bazı cinsel sorunlar, rektum ve idrar kesesiyle ilgili sorunlar kalıcı olabilir. Uzun vadeli et­kileri arasında başka kanserlerin ortaya çıkması da söz konusu ola­bilmektedir, ancak bu tip olgulara oldukça ender rastlanır ve bu tip kanserlerin gelişimi onlarca yıl sürer. Kadınların ileride pelvik kırık riski artabilir.

Kemoterapi

Kemoterapi ilaçları kanser hücrelerini öldürür ya da bölünüp ya­yılmalarını önler. Bu ilaçlar ağızdan, damardan (I.V.) damla damla veya damara enjeksiyon yoluyla (intravenöz bolus) verilebilir. En iyi kemoterapi tedavisi diye bir şey yoktur. İlaçların kullanılma zamanı, şekli ve tipi her kolorektal kanserin ve hastanın özelliklerine bağlı olarak farklılık gösterir.

Kemoterapi ameliyattan sonra uygulandığında tüm kanser hücre­lerinin öldüğünden emin olunmasını sağlar. Radyasyonla birlikte tedavinin etkisini artırabilir. Lenf nodlarında kanser olan evre III) hastalarda ameliyatın ardından kullanıldığında, ölme riskini üçte bir oranında azaltabilir ve kanserin yineleme riskini de %40 oranın­da azaltır.

Önceki tedavinin ardından kanserin yinelemesi söz konusu değilse evre I ve IFdeki kolon kanserlerinde genellikle kemoterapi kullanıl­maz. Daha çok lenf nodlarını tutmuş evre III kanserlerde kullanılır. İlerlemiş evre IV kanserlerde ve ameliyatın bir seçenek olmadığı diğer kanserlerde kemoterapi yaşamı uzatmak, tümörleri küçültmek ve belirtileri azaltmak için palyatif tedavi amacıyla uygulanabilir.

Bilim insanları ve tıp uzmanları kolorektal kanser için kullanıla­cak kemoterapi maddelerini geliştirmek ve daha iyi duruma getirmek için gerekli araştırmaları aralıksız ve yoğun olarak sürdürüyorlar. Bugün kullanılan pek çok tedavi, ilaç tedavisinin etkisini en iyi düze­ye çıkarmayı amaçlayan geniş kapsamlı klinik deneylerden elde edi­len sonuçlara dayanıyor. İleri evrede kanseri olanlar, ileride daha gü­venli ve daha etkili bir tedavinin önünü açacak bir klinik deneye kay­dolabilir ve yeni ilacı deneme fırsatı yakalayabilirler.

Halen iki temel tip kanser ilacı var: Sitotoksikler ve biyolojikler. Sitotoksikler temel hücre bölünmesini engeller. Bunlar geleneksel kanser ilaçları olarak değerlendirilir. Bu ilaçlar arasında 5-flouroura-sil (5-FU)—genellikle gücünü artırmak için leucovorin ile birlikte ve­rilir—irinotekan ve oksaliplatin yer alır. 5-FU yaklaşık 40 yıl önce geliştirildi; irinotekan ve oksaliplatin ise yeni geliştirilmiş ilaçlardır.

Biyolojik ilaçlar yeni sayılır. Bunlar genetik mühendisliği} ie hazır­lanan, belli molekülleri "hedef" alan ve büyüme faktörleri üzerinde­ki iç kontrollerini yıkmak veya büyüme yeteneklerini kısıtlamak yo­luyla hücrelerin kanser özellikleri kazanmasına neden olan kusurları düzeltmeye çalışan büyük proteinlerdir (antikorlar). Bu ilaçlar ara­sında epidermal büyüme faktörü reseptörünü (EGFR) hedef alan mo-noklonal antikor setuksimab ve vasküler endotelyal büyüme faktörü­nü (VEGF) hedef alan monoklonal antikor bevasizumab bulunur. Yakın bir zaman önce üçüncü tip monoklonal antikor, pamitumu-mab ABD Gıda ve İlaç İdaresi'nin onayını aldı. Setuksimab gibi panitumumab da EGFR'yi hedef alıyor, (bak. s. 80 "Kolorektal Kanser­de Yaygın Olarak Kullanılan İlaçlar").

Kemoterapi genellikle bir dizi başka ilaçla birlikte verilir. Buna re­jim adı verilir ve tek ilaç kullanımına göre daha etkilidir (bak. s. 84 "Kolorektal Kanser Kemoterapi Rejimleri"). İlaç kombinasyonları ve zamanlamaları karmaşık olabilir ve her hasta için özel düzenlenir.
Bağışıklık sistemi uyaranları, aşılar ve gen bazlı tedaviler gibi yeni tedavi türleri üzerinde de çalışmalar sürdürülüyor. Bağışıklık sistemi uyaranları, bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini işgalci olarak sap­tayıp yok etmesine yardım edecekler. Aşılar bireyi kansere karşı ba­ğışık kılacak. (Yakın bir zaman önce rahim ağzı kanserini önlemek için geliştirilen bir aşı onay aldı.) Gen bazlı tedaviler, normal düzen­leyici bir süreç olan hücre ölümünü engelleyen mutasyonlar başta ol­mak üzere, kansere neden olduğu bilinen mutasyonlara karşı etkide bulunacak. Hedeflenen bu tedavilerin kullanılmakta olan kemotera­pi ilaçlarına göre daha az yan etkisi olabilir.

Kemoterapinin olası yan etkileri. Kemoterapi güçlü bir tedavidir. Kanser hücrelerinin gelişimini engellediğinden normal hücreleri de etkiler.

Kemoterapinin yan etkileri verilen ilaca ve fizyolojinize bağlıdır. Kısa süreli etkiler arasında genellikle yorgunluk, mide bulantısı ve kusma, ishal, saç dökülmesi ve kan sayımı değerlerinde enfeksiyon riskini artıran bir düşüklük sayılabilir. Bu ilaçlar yaraların iyileşme­si, kanama ya da pıhtılaşma işlevlerini de bozabilir. Kemobeyin ola­rak da bilinen bulanık zihin haline de neden olabilir. Ayrıca, deride döküntü ve ağız yaraları da yaygındır.

Uzun süreli yan etkileri arasında sinirlerin, üreme organlarının ve karaciğer ve akciğer gibi diğer organların zarar görmesi sayılabilir.

Tedavinin Ardından Hastanın İzlenmesi


Ne yazık ki kolorektal kanser tedavisi mükemmel değildir. Kanse­rin yinelemesi kaçınılmaz olmamakla birlikte, yeniden ortaya çıkma­sı ya da metastaz yapma riski büyüktür. Sonuç olarak primer tedavi­nin ardından tıbbi bakımınız devam eder. Düzenli kontroller elzem­dir. Bunlar hekiminizin iyileşme sürecinizi kontrol etmesine olanak vermekle kalmaz, yineleme durumunda kanserin erken saptanmasını da sağlar.

Tedavi ve kontroller boyunca farklı merkezlerde veya farklı has­tanelerdeki uzmanlara görünebilirsiniz. Tıbbi kayıtlarınızın ve belge­lerin bir kopyasını kendiniz, aileniz ya da bakımınızla ilgilenenler için tutmanız yararlı olabilir. Bu kayıtlar arasında en azından sigorta nu­maranız, sosyal güvenlik numaranız, hekimlerinizin ve diğer sağlık uzmanlarının adlarıyla iletişim bilgileri bulunmalıdır.Yapılan testlerin ve sonuçlarının, ameliyatların ve diğer işlemlerin, reçetesiz ilaçlar ve vitaminler de dahil olmak üzere, almakta ya da al­mış olduğunuz tüm ilaçların ve dozlarının da kaydını tutmanız akıl­lıca olacaktır. Testlerinizin ve tıbbi raporlarınızın kopyasını almaya hakkınız vardır. Hastanedeki tüm tıbbi kayıtlarınızı görme ve kopya­sını alma hakkına sahipsiniz (ancak fotokopilerin parasını vermeniz gerekebilir).

Kolon Kanseri Tedavisi ve Prognoz

Kolon Kanseri Tedavi Seçenekleri

Kanser tedavisi ve bu tedavilerin sonuçları ameliyat tekniklerinde ve ilaçlardaki gelişmeler sonucu son birkaç on yıldır büyük ilerleme gösterdi. Kanserin nasıl ilerlediği ve tedaviye nasıl cevap verdiği ko­nularındaki bilgimizin artmasının da bunda bir rolü var. Kolorektal kanser tanısı almış olmak önemlidir, ama her evresinde uvgun tedavi seçenekleri vardır.

Kolon Tedavisi

Çoğu durumda kolon kanseri tanısı ivedilikle ameliyat yapılması­nı veya hemen tedaviye başlanmasını gerektiren acil bir durum değil­dir. Uzmanlardan oluşan ekiple bir araya gelmek, onlardan tedavi se­çeneklerini dinlemek, onların önerilerini tartışıp değerlendirmek için zaman vardır. Hekimlerle görüşebilir, ikinci bir görüşe başvurabilir, klinik deneyleri araştırabilir ve sizdeki kanserin tedavisinde deneyim­li bir tedavi merkezi seçebilirsiniz.

Tedavi seçenekleriniz kanserin evresi ve bulunduğu yer, genel sağ­lık durumunuz, başka bir rahatsızlığınız olup olmadığı, yaşınız ve bi­reysel tercihleriniz gibi çeşitli faktörlere bağlı olacaktır.
Tedavi seçenekleri konusunda en iyi değerlendirmeyi kanser uz­manları yapabilir, ancak sizin tercihleriniz ve seçimleriniz de tedavi planının önemli bir parçasıdır. Ne kadar tedavi istediğinize karar ver­meye hakkınız var. Bazı durumlarda, insanlar mümkün olan en agre-sif tedaviyi yeğler. Bazıları sınırlı tedavi ister ya da tedavi istemez ve­ya sadece belirtileri kontrol altına almak için palyatif tedavi isterler.

Kolon Tedavi

Bunlara karar verirken kanserlilerle çalışma deneyimi olan bir psi­kologa danışmanızın yardımı olabilir. Büyük kanser tedavi merkezle­rinde bu alanda deneyimli psikologlar bulunur. Hekiminiz ve tedavi ekibiniz de sizi iyi bir psikologa yönlendirebilir.

Prognoz Nedir, Sonuçla İlgili Bir Öngörü

Tedavi sırasında hekiminiz bir prognoz belirler, yani kanser ve te­davisinin sonucu hakkında bir öngörüde bulunur. Hastalıkla ilgili daha çok bilgi elde ettikçe ve sizin tedaviye verdiğiniz cevap değerlen­dirildikçe prognoz değişebilir.

Kolorektal kanserde prognoz pek çok etmene bağlıdır:
Kanserin hangi evrede olduğu: Tümör barsak duvarını ne ka­dar tutmuş ve lenf nodlanna sıçramış mı? (Tümörün büyüklü­ğü bu evrede o kadar önemli değildir.)
Yineleyen kanser: Tedavinin ardından kanser nüksetmiş mi?
Metastaz yapan kanser: Kanser diğer organlara yayılmış mı?
Kanserli bireyin yaşı ve genel sağlığı
Tedaviye verilen yanıt ya da bünyenin tedaviyi ne derece kal­dırdığı
Kanda ameliyat sonrası (kanser hücrelerinin bulunduğunu gös­teren bir madde olan) karsinoembriyonik antijen (CEA) düzeyi

Beş yıllık sağkalım ve iyileşme oranları için istatistikleri bulabilir­siniz. Tıp uzmanları klinik araştırmalar sırasında bu istatistikleri kanserli farklı gruplardan insanların prognozlarım karşılaştırmak ve kanser hastalarının olası prognozlarım saptamak için kullanırlar. Bu istatistikler aklınızı karıştırabilir ve bazen de korkutucu olabilir.

Kolon kanseri bitkisel tedavi

Sizinle ilgilenen ekibin prognozunuza ilişkin söylediklerini bilme­niz önemlidir, çünkü prognoz ne kadar tedavi gerektiği ve sizin du-rumunuzdakilerin çeşitli tedavi seçeneklerinin uygulanmasının ardın­dan genellikle ne kadar süre sağ kaldıklarıyla ilgilidir. Bu size tedavi­lerle ilgili kararları vermeniz ve geleceğinizle ilgili planlar yapmanız için bir çerçeve sağlar.

Öte yandan bu görüşlerin ve rakamların, kanseri sizinkine benzer insanlara ilişkin toplanan verilere dayalı olduğunu unutmamak daha önemlidir. Prognoz kanser ve tedavinin sizin üzerinizdeki sonuçları­nın ne olacağına ilişkin sağlam bir kestirimdir, kesin değildir.

Her kanser kendine özgüdür, tıpkı her kanserli insanın kendine özgü olduğu gibi. Kimi zaman kötü bir prognoza karşın kişi çok iyi bir gelişme gösterir. Ayrıca prognoz zamanla ve tedaviye verilen ya­nıtla da değişebilir. Hekiminizden prognozunuzun ne anlama geldiği­ni ayrıntılı olarak size açıklamasını isteyin.

Tedavi Yaklaşımlarını Gözden Geçirelim

Hem kolon hem de rektum kanseri tedavisinde hemen her zaman ameliyat yapılır ve radyoterapi ya da kemoterapi de uygulanabilir. Üçü birlikte de uygulanabilir. Kolon ve rektum kanseri tedavileri pek çok açıdan birbirine benzer. Aradaki farklılıklar—ve metastaz yapan kanserle ilgili bilgiler—kolon ve rektum kanserlerine özel tedavilerle ilgili bölümlerde ele alınacaktır.

Ameliyat

Kolorektal kanserde esas tedavi primer tümör veya tümörlerin cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Kanseriniz polip aşamasındaysa ya da ufak bir bölgedeyse büyük olasılıkla size gerekecek olan tedavi sade­ce ameliyat olacaktır. Lenf nodlanna sıçramamış evre I ve evre II kanserler için ameliyatın ardından kemoterapi yapılmaksızın beş yıl­lık sağkahm oranı %80-90'dır.
Ameliyatta genellikle kolon veya rektumda kanserin bulunduğu kısımla birlikte kanserin her iki yanında kolonun sağlıklı bölümlerin­den de bir parça çıkarılır. Cerrah, kolonu yerinde tutan dokuyu (me-zenter ya da barsak askısı) ve komşu lenf nodlarını da alacaktır. Çı­karılan lenf nodlarının sayısı evreyi ve prognozu belirlemekte önem­li olabilir.

Ameliyatta ne olur. Kolon veya rektum ameliyatı hazırlığında her zaman şart olmamakla birlikte genellikle, tüm barsağı olabildiğince boşaltmak için laksatif veya lavman kullanılır ve ameliyattan en az sekiz saat önce yemek kesilir. Genel anesteziyle uyutulursunuz ve ameliyat sırasında nefesinizin düzenlenmesi için boğazınızdan bir tüp geçirilir.

Karından yapılan ameliyatta, kanserin ve komşu dokuların bir kısmının çıkarılıp ardından anastomoz adı verilen bir işlemle barsağın iki ucunun tekrar birleştirilmesi için karında 20-30 santimetrelik bir keşi yapılır.

Ameliyatın ardından iki ya da üç gün bir miktar ağrınız olur. Ağ­rıyı dindirmek için morfin veya diğer ağrı kesiciler verilir. Yemek yi­yemezsiniz, damardan sıvı besin verilir. Birkaç gün geçtikten sonra yemek yiyebilmeniz gerekir ve barsaklarmız da yeniden çalışmaya başlar, ancak normal çalışmaya başlaması birkaç gün alabilir. Kolo-rektal ameliyatın ardından hastanede kalış süresi genellikle dört ile sekiz gün arasındadır, ama tam iyileşme iki ay kadar sürer.

Bazen oldukça karmaşık bir ameliyat olabilen rektum ameliyatı­nın ardından barsağın yeniden çalışmaya başlaması için daha uzun zaman gerekebilir, ayrıca birkaç günlüğüne dren de yerleştirilebilir. (Dren, sıvının boşaltılmasına olanak vermek için ameliyat bölgesine yerleştirilen bir tüptür.)

Bazı hastalarda, kanseri çıkarmak için karından yapılan ameliyat yerine minimal girişimsel yöntem (laparoskopi) uygulanabilir. Lapa-roskopik ameliyatta cerrah kolon veya rektuma ulaşmak için birkaç ufak keşi yapar. Laparoskopik ameliyatın ardından iyileşme süresi abdominal ameliyata göre daha kısadır. Laparoskopik ameliyata ha­zırlık ise abdominal ameliyat hazırlığıyla aynıdır.

Her iki tip ameliyatta da barsağın tekrar normal çalışmaya başla­masını sağlamak için barsak uçlarını birleştirmek ender olarak ola­naklı olmayabilir. Bu gibi durumlarda barsak ucu karın duvarına ağızlaştırılır (ostomi) ve atıkların bedenin dışına yerleştirilen çıkarıla­bilir bir torbaya geçmesine olanak verilir. (Bu işleme, ağızlaştırma kolona yapıldıysa kolostomi; ince barsağa yapıldıysa ıleostomi adı verilir.) Bu işlem geçici olabilir ve ameliyat edilen bölgenin iyileşmesi için zaman sağlar; 6-8 hafta sonra genellikle kapatılabilir. Ender ola­rak de kolonu tekrar birleştirmek veya anal kasları olduğu gibi bırak­mak olanaklı olmaz, bu gibi durumlarda ağızlaştırmanın kalıcı olma­sı gerekir (bak. s. 95 Kolostomiyle Yaşamak).

Ameliyatın olası yan etkilerini. Ameliyat teknikleri son yıllarda çok gelişti. Bununla birlikte ameliyat sırasında kanama, bacaklarda kan pıhtısı, enfeksiyon, komşu organ, kas veya sinirlerin zarar görmesi gi­bi istenmeyen sonuçlar olabilir. Bu durumda barsak hareketlerinin dü­zensiz olması, ishal, dışkıyı tutamama ve idrar yolu veya idrar kesesiy­le ilgili komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Rektum ameliyatının ardın­dan erkeklerde ereksiyon ve boşalma sorunları olabilir, kadınlar ise libido kaybı yaşayabilir. Diğer ameliyat sonrası etkiler arasında kolon veya rektumda yapışma veya nedbe dokusundan kaynaklanan tıkanık­lıklar (obstrüksiyon) ve diğer sorunlar sayılabilir. Bu etkiler kalıcı da olabilir geçici de. Kolon ameliyatlanyla karşılaştırıldığında rektum ameliyatı sonrasındaki komplikasyonlar daha yaygındır.

Kolon Kanseri ve D Vitamini

D Vitamini Kolon Kanseri Hastalarında Sağkalım Oranını Artırabilir mi?

Yakın tarihli bir araştırmanın bulgularına göre D vitamini insanların, kolorektal kanser tanısının ardından daha uzun yaşamasına yardım edebilir.

Araştırmacılar, yıllar önce, Hemşire Sağlığı Araştırması veya Sağlık Çalışanları İzleme Araştırması adları verilen ileriye yönelik sağlık araştırmalarından birine kaydolmuş olup da kolorektal kansere yakalanan 304 kişide D vitamini düzeylerine baktı. Yukarıda adı geçen araştırmalar kapsamında tüm katılımcılardan kolon kanseri tanısı konmadan önce periyodik olarak kan örnekleri alınmıştı.

Araştırmacılar tanı konmadan önce D vitamini düzeyleri en yüksek düzeyde olanların herhangi bir nedene bağlı ölme olasılıklarının D vitamini düzeyleri en düşük düzeyde olanlarla karşılaştırıldığında daha düşük olduğunu ortaya çıkardı. Tanı öncesinde yüksek düzeyde D vitamini kişinin kolon kanseri nedeniyle ölme olasılığını da azaltıyordu, ama bu etki diğeri kadar belirgin değildi.

D vitaminin tam olarak neden sağkalım süresini uzattığı bilinmiyor ve araştırmacılar bulgularının D vitamininin sağkalım oranını artırdığına yönelik kesin bir kanıt sunmadığı konusunda uyarıyorlar. Aradaki bağlantıyı kanıtlamak ve tam olarak nasıl bir mekanizmanının işlediğini ortaya çıkarmak için daha fazla araştırma yapılması gerekiyor.

Bu arada hekiminizden D vitamini düzeyinizi ölçmesini isteyebilirsiniz. 20 ng/mL'nin altındaysa normal düzeye getirmek için ne kadar D vitamini almanız gerektiğini söyleyecektir.

Derece 1 olarak sınıflandırılır. Hücreler normalden ne kadar uzak gözüküyorsa ve yapıları ne kadar bozulmuşsa (ne kadar ariormalse) grade o kadar artar.

Öte yandan, evreleme kanserin ne kadar yayıldığını gösterir. 0 ile IV arasında derecelendirilir. 0, kanserin kolon duvarını sarmaya baş­lamadığı anlamına gelirken IV, kanserin bedenin diğer kısımlarına yayıldığını gösterir.
Evreler kanserle ilgili şunları söyler:
sadece, kolonun iç yüzeyinde mi?
kolon duvarını sarmış mı?
kolon duvarının dışına taşmış mı?
lenf nodlarına yayılmış mı?
metastatik mi (diğer organlara atlamış mı)?
Kolorektal kanser tanısında ve değerlendirmesinde tümörün bü­yüklüğü; kolon duvarını ne kadar tuttuğu veya lenf nodlarına ya da bedenin diğer kısımlarına yayılıp yayılmadığı kadar ciddi bir konu değildir.

Kolorektal kanser evrelerini betimlemek için farklı sistemler kul­lanılmaktadır. Bugün yaygın olarak kullanılan sistem TNM sistemi­dir. Amerikan Birleşik Kanser Komitesi (AJCC) tarafından geliştiri­len TNM sistemi en kesin ve en betimleyici sistem olarak değerlendi­rilmektedir. T, tümörü ve kolon duvarını ne kadar tuttuğunu, N lenf nodlarına sıçrayıp sıçramadığını ve M de metastaz yapıp yapmadığı­nı, bedenin diğer kısımlarına yayılıp yayılmadığını gösterir.
Hekiminiz Dukes veya Astler-Coller sistemi gibi farklı fakat denk bir sistem kullanıyor olabilir, s. 68'deki tabloda bu sistemlerin birbir­leriyle nasıl örtüştüğü gösterilmiştir.


Hekimler ameliyat yapılıp da tümör dokusu bir patolog tarafından incelenene kadar kanserin evresini ve derecesini saptayamayabilir.

Evrelendirme çok önemli bir adım olmakla beraber, tek başına te­daviye karar vermekte kullanılmaz. Tüm tedavi kararları bireye özel verilir, çünkü birbiriyle aynı iki kanseri olan iki insan da yoktur. Bi­reysel değerlendirmeniz yapılırken, yaşınız, genel sağlık durumunuz, diğer hastalıklarınız, ailenizde kanser öyküsü ve bunun yeni mi yoksa nükseden bir kanser mi olduğu gibi pek çok etmen göz önüne alı­nır. Sizin durumunuz size özgü olduğundan hekiminizden kanserini­zin evresinin etkilerini size anlatmasını isteyin.

Kolon Kanseri Tanisi Sonrasi

Kolon Kanseri Tanısı Sonrası

İnsanlar kanser tanısı karşısında çok farklı tepkiler verir. Pek çok kişi hastalık ve tedavi hakkında olabildiğince çok şey öğrenmek ister­ken, bazıları da tedaviyle ilgili ayrıntıları uzman ekibe bırakmayı ter­cih eder. Kanser tanısının getirdiği stres, bireyin tedavi sürecine ne de­rece aktif katılmak istediğine karar vermesini zorlaştırabilir, bilginin ve verilmesi gereken kararların çokluğu da bunaltıcı olabilir.
Karar vermeniz gerekecek pek çok konuda ve aklınıza gelecek so­rularda size yardımcı olacak bir destek sisteminiz olması önemlidir. Bir akrabanız, yakın bir arkadaşınız ya da kanserlilere yardım alanın­da uzmanlaşmış bir psikolog yardımcınız olabilir.

Tedavinizi planlayıp yönlendirecek çeşitli uzmanlardan oluşan bir ekiple çalışacaksınız. Sindirim sistemi hastalıklarında uzman bir gas­troenterolog; biyopsiyle alınan dokuları inceleyen bir patolog, bir cerrah, kanser tedavisini yönetecek bir onkolog ve radyasyon tedavi­si kullanılacaksa bir radyasyon onkoloğu bu ekipte yer alabilir.

Uzmanlarla bir araya gelmeden önce sorularınızı liste halinde ha­zırlamanızın ve verilecek yanıtları yazacak ve anımsamanıza yardım edecek birini de yanınıza almanızın yararı olur. Bazı insanlar hekim görüşmelerini banda alır ve hekimin anlattıklarını daha iyi anlamak için birçok kez dinler.
Seçeneklerinizin ve hekim seçiminizin başka bir gözle de değerlen­dirilmesi için başka bir hekimden ikinci bir görüş almanız iyi olabi­lir. Bazı sigorta şirketleri ikinci görüş alınmasını şart koşmaktadır; çoğu da talep edildiğinde bunun masrafını karşılamaktadır. İkinci bir görüş başka bir uzmanın daha değerlendirmesini almak, tanıya iliş­kin daha fazla bilgilenmek ve tedavi seçenekleriyle hekim seçimlerini tartmak için bir fırsattır.

Tanıyla İlgili Hekiminize Neleri Sormalısınız?

Hekim kanser tanısı koyarsa aşağıdaki soruları sorabilirsiniz:
Ne tip bir kanserim var?
Nerede yerleşmiş? Birden fazla bölgede mi?
Lenf nodlarımda da var mı?
Kanser kolonun dışına yayılmış mı? Başka organlarımda da var mı?
Kanser hangi evrede ve bu tam olarak ne anlama geliyor?
Bu tip kanser ölümcül olabilir mi?
Yaptırmam gereken başka testler var mı?
Tedaviye ne kadar çabuk başlamam gerekiyor?
İkinci bir görüş nasıl alabilirim?
Tedavinin yan etkileri var mı?
Akrabalarımı da etkileyebilir mi?
Kanser hastalarıyla çalışmak için eğitim almış ve konulan tanının etkileriyle başa çıkmanıza yardım edebilecek bir psikologa gitmeniz de iyi olabilir.

Bir Tedavi Planına Karar Vermek: Evreleme ve Derecelendirme

Uzman ekip, tedavi planınız çerçevesinde, kolorektal kanserin hangi evrede olduğunu ve derecesini sınıflandırmak için pek çok test yapabilir.
Evreleme ve derecelendirme, kanserin boyutunu ve ciddiyetini sı­nıflandırmanın standart yöntemleridir. Bu sistemler, uzmanların ile­tişimini kolaylaştıracak biçimde kanser, tedavi tanımı, değerlendir­mesi ve karşılaştırmasında kullanılan evrensel yollardır.Derecelendirme 1-4 arasındadır ve 4 en ciddi olmak üzere kanse­rin ne kadar agresif olduğunu gösterir. Derecelendirme tümör hücre­lerinin normal hücrelere ne kadar benzediğine dayalıdır. Kanser hüc­releri normal hücrelere çok benziyorsa ve organize bir biçimde bir araya toplanmışsa bunlar iyi farklılaşmış olarak adlandırılır

Kolorektal Kanseri ve Biyomarkerler

Kolorektal Kanserin Erken Saptanması İçin Biyomarkerler

Kolon kanseri taramasında basit bir kan testi kolonoskopinin yerini alabilir mi?

Kolorektal kanser tarama testi önerildiğinde insanlar, "Bunu ger­çekten yapmak zorunda mıyım?" derler. Çok az tıbbi test bu tür bir tepkiye neden olur. Peki, kolorektal kanseriniz olup olmadığını ya da ris­kinizin yüksek olup olmadığını, ko­lesterol düzeyinize bakılması kadar kolay gösterecek bir kan testi olsay­dı? Taramaya yaklaşım kesinlikle değişirdi. Dolayısıyla kolorektal kan­serler daha çok önlenebilir ya da en kolay tedavi edilebileceği evrede er­ken saptama olasılığı artardı.

Kan Testi Engelleri

Bu tip bir kan testi geliştirilmesi için araştırmacıların bir biyomarker tanımlaması gerekiyor. Yani var ol­duğunda ya da yüksek düzeyde bu­lunduğunda kişinin kolorektal kan­sere yakalanmış olduğunu veya ya­kalanma riskinin yüksek olduğunu gösterecek olan ve kanda ölçülebi­len biyolojik bir molekül ya da hücre düzeyindeki bir işleyişte değişiklik saptanması gerekiyor. Bu tip bir bi­yomarker bulmak kolay değildir. Son birkaç yıl içinde kolorektal kanser bi-yomarkeri konusunda bir dizi umut verici haber başlığına rastlandı. An­cak geniş kapsamlı araştırmalarda, bir kanser tarama testi için gereken özgüllüğü ya da duyarlılığı taşımadıklarının ortaya çıkmasıyla bunların çoğu elendi.

"Özgüllük" terimi bir testin, uygu­landığı bireyde hastalık, örneğin ko­lorektal kanser olmadığı halde rast­lantısal olarak varmış gibi gösterme hatasına düşmemede ne kadar ba­şarılı olduğuna karşılık kullanılır (bu tip sonuçlar hatalı pozitif sonuç ola­rak adlandırılır). "Duyarlılık" ise tes­tin, hastalığı taşıyan bireyleri atla­mamakta ne kadar başarılı olduğu­nu anlatır (bu tip sonuçlara da hata­lı negatif sonuç denir). En iyi tarama testleri çok duyarlı olanlardır, çünkü bir hekimin en son isteyeceği şey kanser olan birine kanser olmadığını söylemek olur.

Umut Verici Bir Olasılık

Johns Hopkins Brady Üroloji Enstitüsü Araştırma Direktörü Dr. Robert Getzenberg, özgüllük ve du­yarlılıkla ilgili konuları çok iyi bilir. Getzenberg ve araştırma ekibi kolon kanserine özgü üç antijen saptadı­lar: CCSA^2, CCSA-3 ve CCSA-4. (Antijen, normalde bedende bulun­mayan ve bağışıklık sistemini uyara­rak antikor üretmesine neden olan maddedir.) CCSA-2, bu üçü arasın­da en iyisi gibi gözüküyor.

Geçen yıl, Getzenberg, 260 kan örneğinde CCSA-2 arandığını ve kanser olgularının sadece %9'unun atlandığını (%91 duyarlılık), %20 oranında da hatalı pozitif sonuç alın­dığını (%80 özgüllük) bildirdi. CCSA-2 testi kanser olanlarla olma­yanları ayırmakla kalmıyor, yüksek riskli adenomları (kanseröz olma olasılığı yüksek polipler) ve düşük riskli polipleri ya da kolonları sağlıklı olanları da birbirinden ayırabiliyor­du. Bu test, kolorektal kanser için şimdiye kadar bulunmuş en doğru sonucu veren testtir.

Karşılaştıracak olursak şu anda kullanılabilen en kolay ve en ucuz ta­rama testi olan dışkıda gizli kan tes­tinin duyarlılığı yaklaşık %54'tür (kanser olgularının neredeyse yarısı­nı yakalayamaz) ve özgüllüğü de yaklaşık %98'dir (%2'lik bir hatalı po­zitif sonuç oranı). Buna karşılık altın standart olan kolonoskopinin kanser saptamaktaki duyarlılığı %79-100, özgüllüğü ise %90-96'dır.

Getzenberg'in ilk bulgularını doğ­rulamak için daha geniş kapsamlı araştırmalar yapılacaktır. Sonuçların doğrulanması yeni bir tarama aracı­nı muştulayabilir. Öte yandan bu test kolonoskopinin yerine geçme­yecektir. Araştırmacılar bu testi yıllık bir tarama testi olarak düşünüyor. Test sonucu pozitif çıkanlar kolonoskopi yaptıracaklar. Kolonoskopi de test sonucu hatalı pozitif çıkan %20'lik kesimi gerçekten kanseri olanlardan ayıracak. Kolorektal kanser riski ortalama düzeyde olup da kolonoskopi yaptıranların %10'un-dan azında yüksek riskli adenomlar veya kolorektal kanser çıktığı düşü­nülürse, kolonoskopi için çok daha iyi bir uygulama alanı hazırlanmış olacak.

Kutsal Kâsenin Peşinde

Kan testinin hatalı pozitif sonuç oranından daha düşündürücü olan %10'a yakın hatalı negatif sonuçlar­dır. Basit bir kan testi tarama yap­tıranların sayısını kesinlikle artı­racaktır. Günümüzde Amerikalıların %50'sinden azı önerilen tarama testlerini yaptırıyor. Peki, daha fazla insanın taramadan geçirilmesi ve dolayısıyla da daha fazla kişide kan­serin erken saptanabilmesi mi daha önemli, yoksa kan testiyle tarama­dan geçen bazı kişiler kanser olduk­ları halde kanser olmadıklarının söy­lenecek olması mı?

Bu soruya cevap vermek kolay değildir. Bu nedenle de araştırmacı­lar duyarlılık ve özgüllük düzeyi %100'e yakın kan testleri hazırlan­masına olanak verecek biyomarker-ler aramaya devam ediyor. Bir gün böyle bir teste sahip olacak mıyız? Belki, ama kesin olan bir şey var: Kolorektal kanserin günümüzdekin-den daha kolay saptanacağı bir za­mana doğru yol alıyoruz ve bunun yolunu açacak olan da basit bir kan testi olabilir.

Pozitron emisyon tomografisi (PET). Kanserin yayılıp yayılmadığını araştırmak için BT ile birlikte sıklıkla kullanılır. Uygulama sıra­sında bir tip radyoaktif şeker enjekte edilir. Bu şekeri normal hücre­lere göre daha yüksek miktarlarda tutan kanser hücreleri görünür ha­le gelir.