Spondiloartropati ve Sakroiliit

Spondiloartropati ve Sakroiliit



Ankilozan spondilit, asemptomatik sakroiliitten omurgada hareket kısıtlanmasına yol açan klasik şekle kadar değişen bir klinik seyir gösterir. Sakroiliak eklemlerin inflamasyonu patognomoniktir ve hastalık seyrinde erken ortaya çıkar. Sakroiliak eklemler tüm spondiloartropati alt gruplarında tutulabilir


Ancak en çok ve şiddetli tutulum ankilozan spondilittedir. Ankilozan spondilit olgularının tümünde bu eklemler etkilenmektedir, sakroiliit yokluğunda aksiyel iskeletin inflamatuar tutulumu nadirdir. Bu eklemler spondiloartropatilerde hafiften çok şiddetli derecelere kadar değişen inflamasyon ile ya unilateral yada bilateral olarak etkilenirler. Sonuçta parsiyel yada komplet ankiloz gelişir. Simetrik sakroiliit ankilozan spondilitli hastaların %89'unda görülürken, uzun dönem hastalık seyrinde kronik reaktif artrit ve psöriatik artritde de %67 oranında görülmektedir. Sakroiliak eklemin ankilozan spondilit ile spondiloartropatilerin diğer alt grupları arasındaki tutulma özellikleri incelendiğinde reaktif artrit, psöriatik artrit, enteropatik artrit ve belirlenemeyen spondiloartropatilerdeki sakroiliitlerin daha az şiddetli ve genellikle unilateral ve asimetrik olduğu gözlenmiştir. Ancak sakroiliitin unilateral paterni hastalığm sadece farklı bir evresini de yansıtabilir, çünkü reaktif artrit, psöriatik artrit, enteropatik artrit ve belirlenemeyen spondiloartropatiler hastalığm değişik evrelerine ilerleyebilir ve ankilozan spondilitlerin klinik başlangıcım da taklit edebilirler. Crohn hastalığı %10-20 vakada ankilozan spondilitin klinik başlangıcım taklit eder.


Psöriatik artritli olguların yaklaşık %50' sinden fazlasmda sakroiliit gelişir. Retrospektif bir çalışmada psöriatik artritli hastaların bir bölümünde şiddetli formda ankilozan spondilit olduğu gösterilmiştir. Reaktif artritte hastaların %40 da hastalığm erken ve akut fazmda sakroiliit meydana gelir. 150 reaktif artrit olgusunun 20 yıllık bir takip çalışmasında 29 HLA-B27 pozitif hastada sakroiliit gelişmiş ve bunların da 23 'ünde ankilozan spondilitin tüm tam kriterlerinin olduğu gösterilmiştir.



Belirlenemeyen spondiloartropatilerde de sakroiliit sıkça gözlenmektedir. İnflamatuar bel ağrısı belirlenermeyen spondiloartropatili hastaların çoğunda gözlenmektedir. Yapılan bir çalışmada belirlenemeyen spondiloartropati grubu hastaların %80' inde inflamatuar bel ağrısı ve yüksek oranda sakroiliit saptanmıştır. Böylece inflamatuar bel ağrısı ve sakroiliitin, spondiloartropati grupları içerisinde en sık olarak ankilozan spondilit ve belirlenemeyen spondiloartropatiler grubunda görüldüğü söylenebilir.


Spondiloartropatiler çoğunlukla hayatın ikinci ve dördüncü dekadında başlamasına rağmen yaş spektrumu oldukça geniştir. Hastalık başlangıcı çok erken gençlik döneminde de olabilmektedir. Juvenil başlangıçlı spondiloartropati (JAS) ile juvenil kronik artritin (JKA) diğer formları karşılaştırıldığında bazı farklılıklar dikkati çekmiştir . Semptomlarm başladığı ilk yıl içerisinde JAS'i JKA'ten ayıran özellikler, JAS'de entesit ve tarsal tutuluş ile alt taraf eklemlerini tutan artritin bulunmasıdır. Juvenil spondiloartropatili 35 hasta (%94.3' ünde HLA-B27 pozitif) ile yapılan bir çalışmada sakroiliit ve inflamatuar bel ağrısının başlangıç klinik görünüm olmayıp daha çok entesopati (%83) ve tarsitis (%71) varlığı izlenmiştir ve spinal semptomları ise sadece %12 oramnda gözlenmiştir. Takip periodunda ortalama 7.3±2.0 yıl sonra AS geliştiği gözlenmiştir. Son zamanlarda yapılan başka bir çalışmada ise juvenil başlangıçlı spondiloartropatilerde sakroiliitin başlangıç sıklığınm yüksek olduğu ileri sürülmüştür. Juvenil başlangıçlı kronik artritli 130 çocuk sakroiliit saptanması için dinamik MR görüntüleme ile incelenmiştir (6). Juvenil başlangıçlı spondiloartropati kliniği olan bir subgrupta çocukların (ortalama yaş 11) % 50' sinde dinamik MR görüntüleme ile sakroiliak eklemin tutulumu ile ilgili bulgular saptanmıştır.



Bu çocukların yalnızca yarısında semptomtik bel ağrısı rapor edilmiştir. Erişkin spondiloartropatili hastalarda sakroiliitin erken ortaya çıkmış olması ve radyolojik şiddet derecesinin prognostik bir faktör olarak kullanılabileceğini öne sürenler vardır. Ancak bu kesin olarak kanıtlanamamıştır. Çünkü bu zamana kadar prospektif bir çalışma yapılmamıştır. Aslmda ankilozan spondilitli hastaların tümünde hemen her zaman sakroiliit vardır ve bu herzaman kötü prognozun belirtisi değildir. Çünkü ankilozan spondilitin seyri çok değişken olabilmektedir.



Ankilozan spondilitli hastalarda mortalite oramnda artma genel popülasyonla karşılaştırıldığında sekonder amilöidoz nedeniyledir.

Spondiloartropati Nedir

Spondiloartropati Nedir



Spondiloartropatiler orjinleri net olarak aydınlatılamamış ancak ortak genetik, epidemiyolojik, klinik ve radyolojik belirtilere sahip; öncelikle sakroiliak eklemleri ve omurgayı tutan; eklem belirtileri yanı sıra, eklem dışı organ tutuluşuna da yol açan heterojen bir grup hastalıktır. Spondiloartropatilerde;



- Romatoid faktörün negatifliği,


- HLA-B27 doku antijeninin pozitifliği,


- Sakroiliit ve spondilit şeklinde aksiyel iskeletin tutuluşu,


- Öncelikle alt ekstremite eklemlerini tutan periferik oligoartrit,


- Entesopati varlığı,


- Ürogenital ve barsak enfeksiyonları, psöriatik deri lezyonları, anterior üveit atakları,


- Özellikle genç yaşlarda başlangıç


- Pozitif aile hikayesi bilinen ortak klinik özelliklerdir.



Spondiloartropatili hastalarda klinik semptoma yol açan neden inflamatuar bel ağrısı ve özellikle alt ekstremiteleri tutan asimetrik periferal artrittir. İnflamatuar bel ağrısının tipik klinik semptomu gece istirahatte olması ve egzersizle düzelmesidir. Hastalığın erken döneminde alt bel ağnsmm temel nedeni sakroiliittir. Daha geç dönem bel ağrılarının nedeni ise değişik spinal alanlardaki inflamasyondıır. Bazı spondiloartropatili hastalarda ise inflamatur bel ağrısının nedeni pelvisin farklı lokalizasyonlarında meydana gelen entesitlerdendir. Spondiloartropatiler klinik temeli farklı olan;


- Ankilozan spondilit (AS),


- Reaktif artrit (ReA,Reiter Sendromu),


- Psöriaîik artrit (PsA),


- Enteropatik artrit (EA) gibi hastalık alt gruplarından oluşur.



Herhangi bir gruba girmeyen, inflamatuar bel ağrısı veya entesit yada pozitif aile hikayesi ile kombine olan, periferik artritin karekteristik paterni mevcut bulunan hastalıklar ise Avrupa Spondiloartropati Çalışma Grubu (ESSG) tarafından ''belirlenemeyen spondiloartropatiler (bSpA)' olarak beşinci alt grubu olarak sınıflandırılmıştır. Bu alt gruplar arasında geçiş, üstüste binme ve birarada bulunma spondiloartropatiler için tipiktir.



Spondiloartropatilerde tutulan anatomik sahalar farklı


lokalizasyonlardaki periferal ve aksiyel eklemler ve kas tendon


yapışma alanlarıdır. Bu alanlar:



Sakroiliak eklemler,


İntervertebral disk anulus fibrozis'i,


Vertebra, faset eklemler,


Kostosternal ve kostovertebral eklemler,


Manibriosternal eklemler,


Simfizis pubis


Entesital alanlar (spina iliaka, tuber iskiadikum),


Ekstremite eklemleri (kalça, omuz) dir.



Spondiloartropatilerde temel olarak tutulan eklemler sakroiliak-eklemlerdir. Spondiloartropatilerin prototipi olan ankilozan spondilitte tutulum en sık ve patognomoniktir. Sakroiliit ankilozan spondilitin en erken radyografik belirtisidir. Ankilozan spondilitin geç döneminde vertebral ligamanların ossifıkasyonu ve ankilozu nedeni ile tutukluk artar diskte, eklemlerde ve vertebralarda ağrı ve deformiteler oluşur.



Kaynak; http://zehirlenme.blogspot.com

Sakroiliak Nedir

Sakroiliak Nedir, Sakroiliak Anatomisi



Kemiklerin birbirine bağlandıkları yer olan eklemler morfolojik ve fonksiyonel olarak sınıflandırılmışlardır. Eklemler hareket olanakları dikkate alınarak oynamaz (synarthrosis), yarı oynar (amphiarthrosis) ve oynar (diarthrosis) eklemler şeklinde fonksiyonel olarak sınıflandırılırken, morfolojik sınıflama ise, eklemleşen kemik uçları arasında kalan doku türü dikkate alınarak yapılmıştır. Buna göre ise de eklemler fıbröz, kıkırdak ve sinovyal olarak sınıflandırılmıştır.



Oynamaz eklemler: Bu grupta komşu kemikler arasında eklem boşluğu bulunmaz. Eklemleşen kemik uçları arasında bağ dokusunun bulunduğu eklemlerdir. Morfolojik olarak bu eklemler fîbröz eklemlerdir.



Yarı oynar eklemler: Eklem boşluğu bulunmayan ve eklemleşen kemik uçları arasında kıkırdak dokusunun bulunduğu eklemlerdir. Morfolojik olarak bu eklemler kıkırdak gruptur.



Oynar eklemler: Eklemleşen kemik uçları arasında kapsülle çevrilmiş bir eklem boşluğunun bulunduğu eklemlerdir. Eklem boşluğu içerisinde sinovya olarak adlandırılan membran ve sıvısı bulunur ve sinovyal eklem olarak isimlendirilir.



Sakroiliak eklem, sakrumun lateral yüzü ile iliak kemiğin medial yüzündeki aym isimle adlandırılan 'facies auricülaris'leri arasında oluşan sinovyal grup bir eklemdir. Ancak sakroiliak eklemler ligamanlan ve sınırlı hareket yetenekleri ile 'amphiarthrosis' grubunda yer alırken, bir konkav ve bir konveks iki yüzü, bir sinovyal membram ve bir kapsülü olması ile de 'condiler diarthrosis' grubuna girmektedir. Sonuçta tanımlamadaki bu karmaşayı ortadan kaldırmak için varılan ortak genel bir görüş çerçevesinde sakroiliak eklemler orta bir model olan 'diarthroamphiarthrosis' grubuna dahil edilmiştir (4). Sakroiliak eklemi oluşturan sakrum ve iliumun kemik yüzleri her iki tarafta düz değil girintili çıkıntılıdır. Her iki yüzde bulunan girinti ve çıkıntılar birbirine sokulacak şekilde uygundur. Bu kemik girinti ve çıkıntılar çeşitli ligamanların bağlanma alanlarıdır. Sakrum ve iliak 'auricular' yüzleri arasındaki eklem sinovyal tiptedir. Sakrumun eklem yüzünü kalın bir hiyalin kıkırdak tabaka döşerken iliak yüzü daha ince fıbröz kıkırdak tabaka örtmektedir. İleri yaşlarda bu yüzler artan yaşla birlikte tedrici olarak birbirleri ile kaynaşarak fıbröz bir yapıya dönüşür ve hatta düşük bir oranda da kemikleşebilir. Her iki cinste de izlenebilen bu olay kadınlarda daha erken görülür. Sakroiliak eklemin, içerisi sinovyal membran ile döşeli olan tam bir fıbröz kapsülü vardır. Kapsül sakral ve iliak komşu yüzlerin sınırına bağlanarak eklemi kapatır. Genç bireylerde eklem kavitesi görülebilir. Kapsülün dışında Önde ve arkada çok sağlam kuvvetlendirici bağlar vardır. Sakroiliak eklemin bağları: -Anterior sakroiliak ligaman, -İnterossöz ligaman ve -Posterior sakroiliak ligamandan oluşmaktadır.


Anterior sakroiliak ligaman: Eklemin anteriorunda yeralır. Sakrumun birinci ve ikinci segmentlerinin ön yüzlerini iliak kemiğe bağlayan ince liflerden oluşur.



İnterossöz sakroiliak ligaman: Eklem yüzünün posterior ve süperiorunda yer alır. Kemikler arasındaki en önemli bağdır. Eklemin postero-süperiorundaki irregüler alanları doldurur. Dorsalde bağın üzerini posterior sakroiliak ligaman örter. Daha derinde yer alan süperior ve inferior bandları eklemin hemen posteriorundaki sakral 'tuberositas'ı iliak 'tuberositas'a bağlarlar.



Posterior sakroiliak ligaman: Sakrum ile iliak arasında arka taraftaki oluk içinde bulunan kuvvetli bağlardır. Bu nedenle iki kemik arasındaki esas bağ olarak kabul edilir. Çok sayıda lif gruplarından oluşan bu bağın üst demetleri horizontal yöndedir. Birinci ve ikinci sakrum segmentlerini iliak 'tuberositas'a bağlar. Alt demetleri daha uzun ve oblik olarak seyreder. Sakrumun üçüncü ve dördüncü segmentini spina iliaka posterior süperior'a bağlar ve burada sakrotuberal ligaman ile birleşir.



Sakroiliak bağlar eklem kapsülünü kuvvetlendirdiği gibi aynı zamanda gövde ağırlığının sakrum aracılığı ile iliak kemiğe iletilmesinde de önemli rol oynarlar.



İki eklem yüzünü birbirine bağlayan sağlam kollajen lifler, hareketlerin frenlenmesinde önemli rol oynarlar. Eklem yüzlerinin şekli, kapsülün darlığı ve eklemin kuvvetli bağlarla birbirine tutunmuş olması nedeniyle sakroiliak eklemdeki hareket oldukça sınırlıdır . Hafif derecede anterior ve posterior rotasyon hareketi meydana gelebilir. Gebelikte hormonların etkisi ile kemik eklem yüzleri arasındaki dokular gevşer ve sakrum arkaya doğru bir miktar hareket eder.


İnsanlar için bu eklemin en önemli rolü, eklem yüzleri arasında bulunan dokuların esnekliği sayesinde gövde ağırlığına karşı, bastığımız yerden gelen tepkinin etkisinin azaltılmasmdandır. Seyrek olmakla beraber bazı yaşlı kişilerde bu eklem kemikleştiğinde bu kişiler yürürken ayaklarım fazla kaldırarak basmazlar ve sürüyerek yürürler.



Sakroiliak eklemin radyografîk değerlendirmesi zordur. Sakrum ve iliak arasındaki sinovyal eklemi gösteren 2/3 alt bölümün ayrımına varabilmek önemlidir. Bu alanın üstü ise eklemin ligamantöz parçasıdır. Genç bireylerde interossöz eklem aralığı 2-5mm'dir ve sakral ve iliak kıkırdağın kombine kalınlığım yansıtır. 40 yaşm üzerindeki kişilerde eklem aralığı, artan yaş ile orantılı genellikle daralma gösterir.