Kolorektal Karsinomalar

Kolorektal Karsinomalar Kalın barsak, sindirim kanalının ileumdan sonra gelen ve anüse kadar uzanan bölümüdür. Kalın barsak; karın boşluğunun yanlan, üst ve alt kısımlannda bulunur, ve ince barsaklan içine alan bir çerçeve oluşturur. Kalın barsaklann uzunluğu insanda; 130-150 cm, genişliği 3-8 cm arasındadır. Rektum ise kalın barsağın en son parçasıdır; 3. sakral vertebra yüksekliğinden anüse kadar olan bölümdür. Kolon kanserleri hem erkek hem kadında oldukça sık görülen bir kanser türü olması nedeni ile önemli onkolojik sorunlardan biridir. Kolon ve rektumda görülen kanser tiplerinin başında mide ve incebarsakta olduğu gibi adenokarsinomlar (%95) gelmektedir. Bunun yanısıra lenfoma, sarkom ve karsinoid tümörler de görülmektedir Kolorektal Karsinoma İnsidansı Kolorektal kanserler endüstrileşmiş toplumlarda sık görülür ve akciğer kanserlerinden sonra ikinci sırada yer alır. Tüm kanserlerin % 15'ini, gastrointestinal kanserlerin % 75'ini oluştururlar Kolon kanseri kadınlarda, rektum kanseri ise erkeklerde daha sık görülmektedir (23). Kolorektal kanser sıklığı yaş ile artmaktadır. 40 yaşında hafif, 50 yaşında daha belirgin bir artma olurken en fazla artış 55 ila 74 yaşlan arasında olmaktadır. Erkekler kadınlara göre yalnızca biraz daha fazla yaşa göre uyarlanmış ölüm oranlanna sahiptirler Kolorektal kanserlerin görülme sıklığı ülkeler arasında değişiklik göstermektedir. ABD 'de ve Kuzey-Batı Avrupada sık görülmesine karşın, Afrika ve Asya ülkelerinde daha az görülmektedir (23). Genel olarak, kolorektal kanser oranı A.B.D' de kadınlar ve erkekler dahil olmak üzere 100.000 kişide yaklaşık % 14'lük bir oranla yelpazenin üst ucundadır. Fakat Yeni Zellanda, Avusturalya ve birçok Avrupa ülkesinde de sık görülmektedir (örneğin, Çek erkeklerinde 100.000'de 30.7). Asya ve Güney Amerika ülkelerinde ise daha az görülmektedir (örneğin, Ekvator erkeklerinde 100.000'de 2.7) (24). Bu dağılım ayrılığı sosyoekonomik nedenlerle ve beslenme alışkanlıkları ile açıklanmaya çalışılmıştır Ülkemizde kesin veriler olmamasına karşın yapılan bir çalışmada kolorekıal karsinomalar malign tümörler arasında kadınlarda 3., erkeklerde 8. sırayı aldığı belirlenmiştir. Ölüm nedenleri arasında da aynı sırayı korumaktadır

Kanserin Siniflandirilmasi

Kanserin Siniflandirilmasi Kanser, üç ana dönemde değerlendirebileceğimiz çok aşamalı bir olaydır: 1) Başlangıç dönemi: Hücrenin genetik bilgisinde kalıcı değişikliklerin ortaya çıkışının görüldüğü mutajenik etki dönemidir. 2) Gelişme dönemi: Hücrenin genomunda başlamış olan değişikliklerin devamının sağlanması ve kanser hücresinin gelişimi dönemidir. 3) İlerleme dönemi: Kanserin ilerleme ve yayılma dönemidir Kanser probleminin çözümünde korunma en ideal yol olduğu halde yoğun araştırmalara rağmen bu konuda atılan adımlar yeterli değildir. Çünkü çevredeki tüm risk faktörleri ve karsinojenlerden kaçmak mümkün olmadığı gibi, toplumu koruyacak bir yöntem de mevcut değildir (16). Son yıllardaki gelişmeler daha çok tedavide başarı oranını yükseltmiş ve olumlu sonuçlar sağlamıştır. Endoskopik ve histopatolojik tetkikler, nükleer tıp görüntüleme teknikleri, radyolojik yöntemler kanserin erken tanısında çok önemli rol oynamaktadır. Kanserdeki bazı maddelerin düzeylerinin değişmesi kanserin varlığını ve yaygınlığım ortaya koymada bazen diğer tanı yöntemlerinden de daha değerli olabilmektedir Bu açıdan tümör belirleyicileri oldukça büyük önem taşımaktadır. Kanserler, meydana geldikleri hücre ve dokuların çeşidine göre gruplandınlır. Epitelyal hücrelerden meydana gelen kanserler karsinom, bağ doku veya kas hücrelerinden meydana gelen kanserler sarkom olarak isimlendirilir. Bu iki kategorinin hiç birine uymayan kanserler, hemopoetik hücrelerden köken alan çeşitli lösemiler ve sinir sistemi hücrelerinden kaynaklanan kanserleri kapsar İnsan kanserlerinin yaklaşık % 90'ı karsinomalardır. Çünkü vücutta hücre çoğalmasının (veya bölünmesinin) büyük bir bölümü epitelyal dokuda olur ve aynca epitelyal dokular kanser oluşumuna sebep olan fiziksel ve kimyasal ajanların etkilerine en fazla maruz kalan dokulardır

Kanser Hucresi Buyumesi

Kanser Hücresi Büyümesi Durumu Tümör dokusundaki hücreler çoğalabilme, metastaz yapma özellikleri yönünden genellikle heterojendir. Tümör dokusundaki hücre sayısının artabilmesi için başlıca üç seçenek vardır: 1) Hücre döngüsünün hızlanarak birim zamanda daha fazla hücre meydana gelmesi, 2) Programlanmış hücre ölümünün (apoptozis) bu hücre döngüsünün hızına uyum sağlayamaması 3) Daha çok sayıda G0 evresindeki hücrenin yeniden döngüye katılması Tümör dokusundaki hücrelerin hemen hepsi erken dönemde çoğalırken tümör büyüdükçe beslenme ve oksijen yetersizliği nedeniyle çoğalan hücrelerin sayısı azalır, fakat çevre dokulara metaztas yapmaya başlar. Tümör hücre sayısının iki katma çıkması anlamına gelen "ikilenme zamanı" kilinikte genellikle tümörün büyüme hızını ifade etmek için kullanılır. Bir tümörün klinik olarak tesbit edilebilecek büyüklüğe (1 cm3 veya 109 hücre) ulaşılabilmesi için yaklaşık 30 kez bölünmesi gerekir. Organizma için genellikle öldürücü olan büyüklüğe ulaşılabilmesi için ise ek olarak sadece 10 bölünme yeterlidir Tümör hücrelerinin vücuda yayılması basit tek kademeli bir işlem olmayıp birbirini izleyen bir olaylar dizisi sonucunda olabilmektedir. Tümör hücreleri başlangıçta geometrik diziye göre çoğalırken zaman ilerledikçe büyüme hızı yavaşlar ve bazı durumlarda da ölen ve çoğalan hücrelerin birbirine eşit olduğu bir plato dönemi izlenir. Bu özellik en iyi şekilde Gombertz büyüme kinetiğine göre açıklanabilmektedir (15). Buna göre: Tümör hücresinin çoğalma hızı zamanla azalır, tümör maksimum büyüklüğe erişmeden büyüme hızı pik yapar. Yani tümörler başlangıçta yavaş büyür, daha sonra tümör hücreleri bir çoğalma sürecine girer ve maksimum büyüklüğüne yaklaşınca büyüme hızı tekrar yavaşlar

Kanser Problemi

Kanser Problemi Kanser hücrenin klonlaşması, otonomi, anaplazi ve metastaz yapma özellikleri ile tanımlanabilecek bir hastalıklar grubudur. Tek bir mutant hücreden gelişen (klon), çevre faktörlerinden bağımsız ve kontrolsüz çoğalan (otonomi), diferansiye hücre özellikleri kaybolup artık kontak noktalarında inhibe olmadan büyüyebilen (anaplazi), bulunduğu klondan kopup ayrılarak, yandaki veya diğer hücrelerde veya dokularda yeni klonlar oluşturarak, biyolojik davranışlarına göre farklı zamanlarda ve farklı dokularda metastaz yaparak tümörler oluşturan hücrelere kanserli hücre ve dokular denir Kanser; A.B.D. ve dünyada, kalp hastalıklarından sonra ikinci derecede büyük sağlık problemlerinden birisidir ve her yıl Ölümlerin yaklaşık % 25'ini oluşturmaktadır (10). Türkiye'de kanser sıklığı konusunda kesin rakamlar yoktur. Ancak; Devlet İstatistik Enstitüsü'nün mortalite kayıtlarına göre ülkemizde de kanser, kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sıradaki ölüm nedenidir İnsanda oluşan kanserlerin elliden fazla farklı tipleri bulunmaktadır; bunların aşağı yukarı %54'ünü "akciğer-bronş, kolon-rektum, meme, prostat ve uterus" kanseri vakaları oluşturur. Üriner kese, kolon-rektum, akciğer-bronş ve prostat kanserlerinin erkeklerde çok daha sıklıkla görüldüğü, halbuki kadınlarda; meme, akciğer-bronş, kolon-rektum ve rahim kanserlerinin yüksek sıklıkta görüldüğü rapor edilmiştir Karsinojen maddeler kansere neden olan ajanlardır. Karsinojenler; fiziksel (örneğin radyasyon), kimyasal (örneğin polisiklik hidrokarbon) yada biyolojik (örneğin bir virüs) olabilir. Böyle bir ajana maruz kalmak, ya DNA üzerinde direkt zararlı etkilerin oluşumu ile (örneğin radyasyonla olduğu gibi) yada hücre proliferasyonunun artışı ile (örneğin bir hormonla) yada her ikisi (örneğin tütün kullanımı ile) kansere yol açabilir İnsan tümörlerinin çok büyük bir kısmının monoklonal olarak (yani tek bir hücrenin kanserleşmesi sonucunda) geliştiği kabul edilir. Çeşitli genetik çalışmalarda tümörlerin monoklonal gelişim gösterdiği kanıtlanmıştır (12). Tek bir hücrenin malign dönüşümü karsinogenez için yeterli değildir. Karsinogenez çok basamaklı bir süreçte değişik karsinojen faktörlerin (kimyasal, fiziksel, viral) etkisi ile uzun bir sürede gerçekleşir. Kanser hücresinin büyüme ve çoğalması sürecinde meydana gelen genetik (onkogenler, tümör baskılayıcı genler vb.) değişiklikler ve konakçı hücrenin faktörlerinin etkisiyle sonuçta heterojen bir tümör kitlesi ortaya çıkar Moleküler genetikteki ilerlemeler, insan kanser genlerinin daha iyi anlaşılmasım sağlamıştır. Normal hücrenin proliferasyonu, tümör supressör genlerin etkisiyle regüle edilir (8). Kanser oluşumu; tümör supressör genlerin inaktivayonu veya kaybı, onkogenlerin değişmiş ekspresyonu ya da aktivasyonunu içine almaktadır Kanser, son on yılda bir gen hastalığı olarak kabul edilmektedir.Bu gen hastalıklarından sadece bir kısmı ailesel kalıtım gösterir. Örneğin, Familial Poliposis Koli. Pek çok gen kanserde defektif olarak bulunmuştur. Genetik değişiklikler; translasyon, amplifıkasyon, mutasyon, delesyonlar ya da anormal gen regülasyonundaki bozuklukları içerir. Onkogenler ve tümör supressör genlerin geleceğin tümör belirleyicisi olmak için bir potansiyele sahip olup olmayacakları inceleme konusudur. Ancak, genetik çalışma olanaklarının azlığı nedeniyle bu konudaki çalışmalar sınırlıdır. Kanser belirleyicilerinin rutin laboratuvarlarda bakılabilir olması daha yaygın tanı ve değerlendirme olanağı sunmaktadır.