Serebral Paralizili Cocuklarda Konusma

Serebral Paralizili Çocukta Konuşma Üretimi



Serebral paralizide görülen konuşma problemleri serebral paralizinin klinik alt gruplarıyla ilişkilendirilerek bahsedilecektir.



Spastik Serebral Paralizili Çocuklarda Konuşma Üretimi


Hafif ve orta derecede spastik tip serebral paralizili çocuklar gelişimlerinin erken dönemlerinde konuşma üretimini gerçekleştirebilirler ve bu çocukların artikülasyon becerileri genel olarak iyidir. Şiddetli derecede spastik tip serebral paralizili çocuklarda ise tüm konuşma sistemlerinde tutulum gözlenebilir. Şiddetli derecede spastik tutulum gözlenen çocuklar büyüdükçe hareket kabiliyetleri azalmakta ve bunun sonucunda kontraktürler ya da skolyoz gibi deformiteler gelişebilmektedir. Bu da konuşma üretimlerinde ses gürlüğünü, ses kalitesini ve rezonansı etkileyebilmektedir (Workinger, 2005).



Diskinetik Tip Serebral Paralizili Çocuklarda Konuşma Üretimi


Diskinetik tip serebral paralizide şiddetli oral motor tutulum görülebilir. Bebeklik çağında hipotoni gözlenirken 18 aydan sonra diskinetik hareket paternleri başlar. Nöromotor tutulum kol ve bacaklara, gövdeye ve orofasial yapılara dağılım gösterir. Bazı çocuklarda ünlü üretimi ilk 18-24 ayda limitlenmiştir. Ses yollarının koordinasyonunda belirgin güçlük yaşayabilirler, tipik olarak limitli ses üretimleri vardır ve birkaç fonemle sınırlı kalabilirler. Diskinetik tip serebral paralizili çocuklarda geç konuşma gözlenebilir. Alıcı dilleri ifade edici dillerine göre daha ileri seviyededir. Birkaç kelimesi anlaşılır konuşan çocuklar oral motor kontrol ve gövde dengesini kazandıkça diyalog kurmaya doğru ilerleyen bir seyirde sözel iletişimi gerçekleştirebilirler (Netsell, 2001).



Ataksik Serebral Paralizili Çocuklarda Konuşma Üretimi


Ataksik serebral paralizili çocuklar motor konuşma becerilerini normal gelişim sürecinde tamamlayabilmektedir. Bu çocukların konuşmalarında hız, zamanlama ve artikülasyon bozuklukları görülmekle beraber konuşmaları genel olarak anlaşılırdır. Tıpkı atetoid tip serebral paralizide olduğu gibi ataksik tip serebral paralizili çocukların gövde kontrolü ve dengesi arttıkça konuşmaları daha iyi bir seviyeye ulaşmaktadır (Workinger, 2005).



Serebral Paralizinin Şiddetli Tipinde Konuşma Üretimi


Serebral paralizinin şiddetli tipinde çocuklarda doğumdan itibaren ince ve kaba becerilerde tutulum gözlenmektedir. Bu çocuklar çevrelerine karşı çok az ilgi göstermekte olup dil ve konuşma gelişimleri de yavaş bir gelişmektedir. Bu sebeplerle serebral paralizinin şiddetli tiplerinde fonksiyonel sözel iletişim kurabilme seyri kötüdür (Workinger, 2005).



Serebral Paralizide Konuşma Özellikleri


Serebral paralizide tipik olarak görülen konuşma bozukluğu dizartridir (Hodge ve Wellman, 1999). Darley ve ark., (1975) dizartriyi, ‘santral ya da periferal sinir sistemindeki hasar sonucunda konuşma mekanizmasının müsküler kontrolünde oluşan bozukluk sebebiyle ortaya çıkan konuşma bozukluklarına verilen ortak bir isimdir. Dizartri konuşmada görev alan organlara ait kas sisteminin paralizisi, zayıflığı ya da koordinasyon bozukluğu sebebiyle sözel iletişimde oluşan problemleri belirtir.



şeklinde tanımlamışlardır. Bu tanıma göre bozukluğun nörolojik kökenli olduğu ve santral ya da periferal sinir sisteminin motor aktivitelerdeki katılımında bir patoloji ile ilişkili olduğu belirtilmektedir. Anormal nöromüsküler çalışmaya bağlı olarak görülen hareket bozukluğu konuşma hızını, zamanlamasını ya da konuşma hareketlerinin düzgün yapılmasını etkileyebilir. Ayrıca solunum, fonasyon, rezonans, artikülasyon ve prozodi, birlikte ya da ayrı ayrı etkilenebilir. Dizartride nefes alma, fonasyon, rezonans, artikülasyon ve entonasyonu kontrol eden yapılar genel olarak etkilenmiştir. Pennigton ve ark. (2009)’da yaptıkları çalışmada solunum desteği, fonasyon ve konuşma hızını kontrol eden konuşma sistemlerine yönelik terapi yaklaşımının konuşma anlaşılırlığına etkisinin olup olmadığını incelemişlerdir. Çalışmaya 16 serebral paralizili dizartrik çocuk katılmış ve bu sistemlere yönelik terapi programı çocuklara uygulanmıştır. Çalışma sonucunda terapiler sonrası çocuklarda konuşma anlaşılırlığı başlangıç skorlarına göre artmış olduğu görülmüştür.



Dizartrik hastalardaki motor konuşma bozukluklarının anlaşılmasında sesin akustik analizi önemli bir yer tutar. Carrillo ve Ortiz (2007)’de yaptıkları çalışmada farklı tipteki dizartride, sesin akustik ve işitsel-algısal özelliklerinin tanımlanmasını hedeflemişlerdir. 21 kadın, 21 erkek, toplam 42 nörolojik dizartik hastanın ses kayıtları işitsel-algısal parametreler ve akustik ölçümler açısından değerlendirilmiştir. İşitsel-algısal ses analizi, sesin tipi, rezonansı (dengeli, hipernazal yada laringeal-faringeal), gürlüğü (yeterli, azalmış, artmış), frekansı (yeterli, az, çok) ve titreşim başlangıcı (voice onset) (izokronik, ani ya da nefesli) içermektedir. Araştırmada işitsel-algısal analiz sonuçları dizartride ses kalitesinin sert ve nefesli olduğunu, titreşim başlangıcında laringeal-faringeal rezonansın ve tutarsızlıkların olduğunu ortaya koymuştur. Dizartrinin klinik tanısında akustik ölçümler ve işitsel-algısal analizler yardımcı olmaktadır.


Serebral paralizi gibi doğuştan problemi olan kişilerde görülen dizartri ile yıllar boyunca normal konuşma üretimini başarabilmiş ancak daha sonradan herhangi bir hastalık ya da travma sonucu dizartrik olan kişiler arasında büyük farklar vardır. Hiçbir zaman normal konuşmayı üretememiş, kaba ve ince motor becerilerde belirgin motor bozuklukları olan çocukların konuşma üretim çabalarında normal konuşma gelişimini tamamlamış kişiler kadar duyu ve motor deneyimleri olamayacaktır (Workinger, 2005). Serebral paralizili çocuklar için tipik bir konuşma paterni yoktur ancak serebral paralizi ile ilişkili dizartride konuşma sırasında düzensiz nefes alma, az miktarda rezidüel hava ile konuşma, kısa bir nefesle uzun bir sözceyi söylemeye çalışma gibi problemler görülebilir (Hodge ve Wellmann, 1999). Dizartrinin paterni ve şiddeti altta yatan patofizyolojiye göre değişmektedir (Yorkston ve ark., 1999). En sık görülen tip olan spastik serebral paralizide spastisite içeren anormal istemsiz hareketler, güçsüzlük, hareket kısıtlılığı ve hareketlerde yavaşlık görülür. Spastik serebral paralizi ile ilişkili konuşma paterni ise düşük perdeli, hipernazal, perde kırılmaları, nefesli ses ve vurgu düzensizlikleri ile karakterizedir (Workinger ve Kent, 1991). Serebral paralizili çocukların % 5’ini atetoidler oluşturmaktadır ve spastik tip serebral paralizideki konuşma paterninden farklı konuşma özelliği göstermektedirler. Atetoid tip serebral paralizideki konuşma paterni bozulmuş artikülasyon, uygun olmayan sessizlikler, uzun ses durakları ile karakterizedir. (Yorkston ve ark., 1999).



Serebral paralizili çocukların konuşma üretimindeki etkilenmeleri ile ilgili olarak Chen ve ark., (2010)’da serebral paralizili çocuklarda motor konuşma kontrolü ile ilişkili faktörleri araştırmışlardır. Çalışmada konuşabilen 33 serebral paralizili çocuk 17 tane diplejik ya da hemiplejik çocuk (Grup A) ve 16 spastik kuadriplejik çocuk (Grup B) şeklinde iki gruba ayrılmıştır. Her çocuğa bilişsel testler, dil testleri, modifiye sözel motor üretim değerlendirmesi, konuşma anlaşılırlığı değerlendirmesi, serebral paralizi alt testi ve kaba motor fonksiyon değerlendirmesi uygulanmıştır. Araştırma sonuçlarında Grup A’daki çocuklar, grup B’deki çocuklara göre daha iyi dil ve kognitif fonksiyonlar göstermiş, sözel motor üretim ve kaba motor fonksiyon testi puanları daha yüksek çıkmıştır. Ancak iki grup arasında konuşma anlaşılırlığında bir farklılık görülmemiştir. Bulgular spastik kuadriplejik serebral paralizili çocukların diplejik, hemiplejik serebral paralizili çocuklara göre daha şiddetli sözel motor hasarı olduğunu ortaya koymuştur. Buna göre motor hasarın şiddeti, kognitif ve dil fonksiyonları, serebral paralizili çocuklardaki motor konuşma kontrolü ile ilişkili olduğu söylenebilir.


Kaynak; http://zehirlenme.blogspot.com

Serebral Paralizili Cocuklarda Dil Gelisimi

Serebral Paralizili Çocuklarda Dil Gelişimi



Serebral paralizili çocuklar hem alıcı dil hem de ifade edici dilde bozukluklar yaşayabilir (Paul, 2001). Serebral paralizide genellikle motor hasara sebep olan lezyon yaygın olarak görülmektedir ve zeka geriliği, dil problemleri gibi ilişkili durumlar serebral paraliziye eşlik etmektedir. Paul (2001)’e göre serebral paralizili çocuklar anneleri ya da bakıcıları ile iletişime girmekte erken dönemlerden itibaren güçlük çekmektedirler. Baş kontrolündeki zayıflıktan ötürü ya da göz teması kurmakta güçlük yaşayan çocuklar bakıcısına ya da başka bir nesneye odaklaşmakta zorlanmakta ve bu da çocuğun iletişime girme ya da iletişimi başlatma becerilerinin bozulmasına sebep olmaktadır. Çocuğun dil edinimini zorlaştıran bir diğer faktör ise çocuğun iletişimi taklit etmekteki zayıflığıdır. Orta ve ileri derecede motor tutulumu olan çocuklarda çevre ile etkileşimde ve çevreyi keşfetmekte yaşanan zorluklar, bu çocukların iletişim, dil ve kavram girişimlerini sınırlamaktadır. Daha büyük yaşta orta ve ileri derece motor tutulumu olan bireyler ise okul düzenlerinin kendilerine uygun olmaması sebebi ile dil gelişimleri bakımından problem yaşayabilmektedirler (Bishop, 1993).


Pirila ve ark. (2007)’de 36 serebral paralizili çocukla yaptıkları çalışmada motor limitasyonlar, kognitif problemler ile dil ve motor konuşma problemleri arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Çalışmanın sonucunda serebral paralizili çocuklarda motor limitasyonların zeka geriliği ile birleştiğinde dil ve motor konuşma problemlerine sebep olduğu belirtilmiştir.



Spastik hemiplejik ya da diplejik serebral paralizili çocuklarla yapılan dil becerilerine ilişkin çalışmalarda sözel IQ ve normal IQ’da ortalama ya da ortalamanın altında skorlar elde edilmiştir (Goodman ve Yude, 1996). Pennigton, (1999)’da yaşları 2-10 arasında değişen 40 kuadriplejik serebral paralizili çocuğun iletişim becerileri değerlendirmiştir. Katılımcılar konuşma anlaşılırlığına göre 20 kişilik iki gruba ayrılmıştır. Çocukların anneleri ile yaratılan konuşma ortamında ve yarı yapılandırılmış ortamda kurdukları iletişim becerilerinde kullandıkları pragmatik özellikler ile iletişim fonksiyonları (istek bildirme, obje isteme gibi) birbirleri ile karşılaştırılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre ileri derecede konuşma bozukluğu ve motor hasarı olan çocukların kendilerine verilen iletişim fırsatlarını kullandıkları görülmüştür. Ayrıca bu çocuklara hem yapılandırılmış hem de doğal olmak üzere iki uçlu iletişim değerlendirmeleri uygulamak, çocukların iletişim becerileri ortaya koymak açısından daha yararlı olacağı belirtilmiştir. Voorman (2010)’da üç yıllık süreçte serebral paralizili çocukların sosyal fonksiyonlarını, iletişim becerilerini ve bunların hastalığın karakteristiği, çevresel ve kişisel faktörlerle olan ilişkisini incelemiştir. Yaş ortalaması 11 olan 110 serebral paralizili çocuk ile yapılan çalışmanın sonuçlarında, üç yıl sonunda serebral paralizili çocuklarda sosyal fonksiyonların kısıtlılığında artış olduğu gözlenmiştir. Çalışmada iletişimde sınırlılıkların daha çok ileri derece serebral paralizili çocuklarda olduğu görülmüştür. Araştırma sonuçlarında epilepsi, konuşma problemleri, kişisel ve çevresel faktörlerin de serebral paralizili çocuklarda sosyal fonksiyonlar ve iletişimde büyük kısıtlılıklar yaratmakta olduğu ortaya konmuştur.



Kaynak; http://zehirlenme.blogspot.com

Serebral Paralizi Nedir

Serebral Paralizi Nedir



Serebral paralizi doğum öncesi, doğum sırası ya da doğum sonrası dönemde santral sinir sisteminde oluşan bir hasardan kaynaklanan ilerleyici olmayan motor bozukluktur. Serebral paralizi sinir sisteminin statik lezyonundan kaynaklansa da komplikasyonlar ve hastalık belirtileri çocuğun doğumundan ergenlik ve yetişkinlik dönemine kadar değişiklik göstermektedir (Yorkston ve ark.,1999). Çalışmalar ileri derece etkilenmiş serebral paralizili bireylerin büyük bir bölümünün yetişkinlik dönemine kadar yaşadığını göstermektedir (Evans ve Alberman, 1990). Serebral paralizi için en çok risk taşıyan grup düşük doğum ağırlıklı bebekler, oksijensiz kalma, periventriküler kanama, mekanik doğum travması, bebeğin anne karnında iken aldığı enfeksiyonlar ve kernikterus sayılırken vakaların % 25’i için belli bir perinatal sebepten bahsedilememektedir (Eicher ve Batshaw, 1993). Serebral paralizinin seyri ve ortaya çıkardığı bulgular çocuk hakkındaki klinik bilgiye ve zaman içinde çocuğun gösterdiği gelişime bağlıdır. Serebral paralizili bebekte beslenme problemleri, açıklanamayan sinirlilik, uyku düzeninde bozukluklar ve denge problemleri görülebilir (Yorkston ve ark., 1999).



Serebral paralizinin sebepleri iki grupta incelenir: Doğuştan ve edinilmiş. Doğuştan serebral paralizide bireylerdeki hasar doğum öncesi, doğum sırası ya da doğum sonrası dönemlerde oluşabilir (Workinger, 2005). Doğum öncesi dönemde genetik problemler, gelişim geriliği, virüsler, oksijensiz kalma gibi sebepler serebral paraliziye neden olabilir. Doğum sırasında ya da hemen sonrasındaki dönemde kordon dolanması, hava yolunun tıkanması ya da pnömoni gibi problemler sebebiyle serebral paralizi oluşabilir. Doğum sırasında ilaçların kullanılması da bebeğin solunum fonksiyonlarını baskılayarak oksijensiz kalmaya neden olabilmektedir. Doğum sonrasındaki beyin hasarlarını, yüksek ateş ya da menejit ve ensefalit gibi hastalıklar oluşturabilir (Eicher ve Batshaw, 1993).



Çocukluk çağının ilerleyen dönemlerinde, beynin anatomik ya da fizyolojik oluşumu tamamlanmadan önce beyni hasar gören kimselerde serebral paralizi semptomları görülebilir ve bu gruba edinilmiş serebral paralizi denir. Beyin tümörleri, intrakranial kanama, sarsılmış bebek sendromu bu grup içinde sayılabilir (Workinger, 2005).


Serebral paralizi klinik olarak toplam 4 sınıfta incelenir. Spastik tip serebral paralizi, diskinetik (atetoid) tip serebral paralizi, ataksik tip serebral paralizi ve karışık tip serebral paralizi (Workinger 2005).



Spastik tip serebral paralizi


Spastik tip serebral paralizide artmış kas tonusu ve Babinski refleksleri görülmektedir. Spastik serebral paralizili birçok çocukta moro, tonik boyun, yakalama gibi bazı ilkel refleksler devam etmektedir. Kol ve bacakların distal kısımları gövdeye göre daha çok etkilendiğinden yürüme ya da el kol becerileri zorlaştırmaktadır. Spastik serebral paralizide ekstremite tutulumuna göre hemiparezi, dipleji, kuadripleji olarak sınıflandırılabilir (Eicher ve Batshaw, 1993). Hemiparazi vücudun bir yarısının etkilenmesi anlamına gelmektedir. Genellikle ellerdeki problem ayaklara göre daha fazla olup ve duyu problemleri de beraberinde görülmektedir. Dipleji daha çok düşük doğum ağırlığına bağlı olarak ortaya çıkar. Dört ekstremitede spastisite görünümü ile karakterizedir ancak bacaklar daha çok etkilenmiştir. Kuadripleji dört ekstremitede spastisite ve kuvvet kaybı ile karakterizedir. Piramidal ve ekstrapiramidal yolların bilateral hasarına bağlı olarak ortaya çıkar (Yorkston ve ark., 1999).



Ataksik (distonik) tip serebral paralizi


Ataksik (distonik) serebral paralizi serebellumdaki lezyonlara bağlı olarak gelişir. Ataksik serebral paralizili çocuklar çoğunlukla doğumda hipotonik bir görünüm sergiler. İleriki dönemlerde ataksik bireylerde zayıf oryantasyon, hareketlerde koordinasyon problemleri, hareket tremoru ve dismetri görülür (Workinger, 2005).



Diskinetik (atetoid) tip serebral paralizi


Diskinetik tip serebral paralizi bazal ganglionların hasarı sonucu oluşur. İstemsiz hareketler ve postür bozuklukları ile karakterizedir. Özellikle tonik boyun refleksi gibi ilkel reflekslerin devam ettiği gözlenir. Beslenme sorunları, yürüme problemleri, dizartri ve disfaji diskinetik tip serebral paralizide sıklıkla görülmektedir (Yorkston ve ark., 1999)



Karışık tip serebral paralizi


Karışık tip serebral paralizide birden çok problem bir arada görülebilmektedir. Çocuklar spastisite-diskinezi ya da diskinezi-ataksi komplikasyonlarını bir arada gösterebilir (Yorkston ve ark., 1999)



Kaynak; http://zehirlenme.blogspot.com